22 Eylül 2015 Salı

İNANMAK İSTESEM DE İNANAMIYORUM; ALDATILMAK, KANDIRILMAK İSTEMİYORUZ...

TÜMER DİYOR Kİ!.., 
İNANMAK İSTESEM DE İNANAMIYORUM;
ALDATILMAK, KANDIRILMAK İSTEMİYORUZ...
Sevgili okurlar, son günlerde yaşadıklarımız meydanda.
PKK Terörü can aldıkça milli duygular şaha kalkmakta.
AÇILIM SAFSATASI VE ÇÖZÜM (ÇÖZÜLÜM) SÜRECİ KUMPASI
Daha önceleri açılım, diyerek, “aman PKK ya göz yumun, sakın silah çekmeyin, bırakın gelsinler, bırakın geçsinler” diyenler, bugün pişmanlık duygusu içerisindeler gibi gözüküyorlar.
Gerçekten öyle mi? Buna da inanmak bence biraz zor.
Halkı kandırmak, oyları almak peşindeler.
Enayiler kanar, gerçeği bilenler ve görenler kanmaz.
İnananlar var elbette, hem de çoook.
Bayrağımız askeriyenin direğinden indirildiğinde, PKK’ lılarca ve Ermenilerce  ayaklar altına alındığında, yakıldığında sesi çıkmayanlar, şimdi bayrağa sahip çıkmaya başladılar.
İnanalım mı?
Aptal mıyız ki biz inanalım!
Ergenekon, balyoz bahanesiyle, PKK ile mücadele eden ordu mensupları hapishanelere tıkıldığında, paralelciler bizi kandırmış diyerek suçu başkasının üstüne atanlar, şimdi milli kahraman olma sevdasındalar.
Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve İsrail, ajanları doğu ve güneydoğuda kol gezerken, gizli gizli PKK’ya silah ve mühimmat verirken ses çıkarmayanlar, (gerçi bugünde pek ses çıkaramıyorlar da, arada sırada da olsa kafa tutuyorlar gibi gözüküyorlar) neden üzerimizden çekin ellerinizi diyemiyorlar.
Daha önce Irak kan gölüne döndüğünde ülkemize sığınan Irak’lılara sahip çıktık, şimdi Suriyeliler ülkemizin her tarafına dağıldı. Çoğu perişan ve sokaklarda dileniyorlar. Denizlerde boğuluyorlar. Yollarda yürümekten perişanlıklar yaşıyorlar.  Bu insanlara acımaktan, kendi vatandaşlarımıza acıyamaz durumlara düştük.
Gerçekten mini mini yavrular aç susuz, anne ve babalar çaresiz, yaşam savaşı vermekteler. Kurban Bayramını nasıl kutlar bu zavallılar.
IŞİD’i insanların başına bela edenler de hiç utanma ve arlanma duygusu olmadığı gibi, vicdansız Avrupa da insanların ölümlerini seyretmekten zevk alıyorlar sanki!
Bizdeki İktidar mensuplarının ise tuzu kuru. Saraylarda, villalarda, köşklerde yaşanıyor, maddi sıkıntı çekilmiyor, devletin parası istenildiği gibi kullanılıyor, sonra da çıkıp kürsülere timsah gözyaşları dökülüyor, ah vah deniyor.
Kim inanır buna?
Hele ki; açılım bahanesi ile PKK palazlansın, bombaları yollara yerleştirsin, şehirlere sızsın, halkı canından bezdirsin. Asker, sivil demeden öldürmeye başlasın.
Asker, teröristlere saldırmak için izin istediğinde, sus, otur oturduğun yerde, çıkma kışlandan, densin.
Şimdi de teröre lanet mitingleri adı altında 1 Kasım seçimlerine yatırım yapılsın.
Bu millet bu kadar enayi mi ki kansın!
Artık hiçbir şeyi anlayamaz duruma düştük. Nasıl bir hırs ve ihtirastır.  Siyaset uğruna her şey mubah olabilir mi? Olamaz ve olmamalı.
7 Haziran’da ki seçimlerden sonra neden hükümet kurdurulmadı? Sebep belli.
Biz neden hükümetin kurdurulmadığını ve kurdurulmayacağını daha önceki yazılarımızda belirttik.
Ancak, anlamak istemeyen o kadar çok kişi var ki,  1 Kasım seçimlerinde bunu da göreceğiz.
1 Kasım’da eğer AKP 276 yı bulup hükümeti kuramaz ise, hiç merak etmeyin, aynen bu hükümet devam ettirilecek ve 6 ay sonra tekrar seçime gidilecektir.
Açılım, saçılım süreci uğruna askeri kışlasına sokan ve askerin emir almasını Valilere bırakan zihniyet, bugün “ayy, valla yanlış yapmışız” diyerek askere PKK yı temizleme görevini neyse ki verebildi.
Bu sefer asker kararlı.
İçeride odaklaşan şer güçlerini temizleyecek.
PKK’nın yaşam alanları daralıyor ve daha da daralacak. Ülkeyi terk etmek zorunda kalacaklar.
TÜM DÜNYA MİLLETLERİ ŞUNU BİLMELİDİR. TÜRK MİLLETİ SUSAR SUSAR VE YERİ GELDİĞİNDE ÜLKESİ, VATANI, MİLLETİ VE DİNİ İÇİN, KENETLEŞİR VE DÜŞMANINA DERSİNİ VERİR.
Türk’ü dünyadan silmek için tarih boyunca çalışılmıştır.
Silemezsiniz ve yok da edemezsiniz.
İçimizde çok hain var. Bunlar nasıl yetişti bunu da anlamak mümkün değil.
Maalesef, kanı bozuk, şahsiyeti bozuk, çıkar uğruna her şeyi yapabilecek tıynette olan çok insan yetiştirmiş bu ülke. 
Yaşadığı ülkenin ekmeğini yiyerek, nimetlerinden faydalanarak, o ülkeye ihanet eden şer odaklarına ve o odaklarda görev alan insanlara lanet okunmaz mı?
Osmanlı’nın yıkılma döneminde de vardı hainler. Osmanlı devletini İngilizlere, Amerikalılara, Fransızlara, hatta Yunanlılara teslim etmek isteyen vatan hainleri vardı.
Ama bir de Mustafa Kemal vardı. En önemlisi de Anadolu’da yaşayan ve ülkesinin boyunduruk altına alınmasına göz yummayan kahraman Türk Milliyetçisi bir halk vardı.
Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının etrafında tek vücut olundu ve İstiklal savaşı kazanıldı.
29 Ekim 1923 de kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni sizlerin yıkmaya, parçalamaya gücünüz yetmez.
Çekin pis ellerinizi üzerimizden.
Mustafa Kemal Atatürk Devletimizin temelini güçlü atmıştır. Onun fikirleri ve bizlere bıraktığı eserleri korunacak ve kollanacaktır. Buna da Türk milletinin gücü yeter.
Tek sıkıntımız, siyasiler. İktidar uğruna yanlışlıklar yapmakta ve sonra da pişman olmaktalar.
Ne yazık ki, alınan istikrarsız kararlar ülkeye zarar vermektedir.
PKK’ya ve göçmenlere harcanan paraların yanında bir de yapılan israflar ekonomimizin canlanmasını önlemektedir. 
Yatırım yapılamayan bir ülkede elbette işsizlik çoğalacak, dolar da 3 binleri aşacaktır. Enflasyonda tavan yapacaktır. Fakir halkta Allaha sığınacaktır.
Amerika’nın ve Avrupa’daki sömürgeci ülkelerin tek amaçları var. Türkler güçlenmesin, kalkınmasın ve bizlerin hâkimiyeti altında olsunlar, biz hem onları ve hem de Ortadoğu’daki topraklardaki bereketlerden yararlanalım.
Kendi ülke insanları refah yaşasın, Müslüman’lar gebersin. Düşünce bu.
Şunu sormamız gerek, hem iktidar partisine ve hem de muhalefet parti liderlerine.
Yaa bir kere basının karşısına,  TV.nin karşısına çıkın ve bizleri sömürmeye ve yok etmeye çalışan ülkelere kafa tutun. Mecliste kararlar alın.
Bakın herkes nasıl geri çekilecek.
Mübarek Kurban Bayramı geldi. Ramazan Bayramından sonra Kurban Bayramı gelir. Kurbanlar kesilir, Haç ziyareti yapılır. Fakire, fukaraya kesilen etler dağıtılır.
7 Haziran seçimlerinden sonra ülkemiz, genç, yiğit, kahraman evlatlarını kurban verdi. Yüreklerimizde acı, içimizde ki sızılar varken, Kurban Bayramını nasıl kutlarız. İçimiz kan ağlıyor, kan.
UYAN TÜRK EVLADI, UYAN!
DÜN, İNGİLİZ-YUNAN-FRANSIZ-İTALYAN VARDI KARŞINDA
BUGÜN İSE ONLARIN TORUNLARI!
DÜN, TOPRAĞINA GÖZ DİKTİLER
BUGÜN CUMHURİYETİ HEDEF ALDILAR,
ÜLKEYİ BÖLÜP PARÇALAMAK, KARDEŞİ KARDEŞE DÜŞMAN ETMEK İSTEMEKTELER.
ORTADOĞU’YU ŞEKİLLENDİRMEK, SINIRLARI YENİDEN ÇİZMEK, SÖMÜRGE İMPARATORLUĞU
KURMAK İSTEMEKTELER.
UYAN ARTIK UYAN VE GERÇEKLERİ GÖR VE ÜLKENE, BAYRAĞINA, DİLİNE, DİNİNE SAHİP ÇIK., NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE....
***
(Bundan sonra daha fazla teröre kurban vermemek dileğiyle, Tüm Müslüman Türk Milletinin Kurban Bayramı kutlu olsun)
22.09.2015

16 Eylül 2015 Çarşamba

TÜMER DİYOR Kİ: "Anadolu uyanmaya başladı"

TÜMER DİYOR Kİ:
Anadolu 
uyanmaya 
başladı..
PKK NIN VE IŞİD’İN tehlikeli boyutlara doğru gitmesi neticesinde millet ayağa kalkmaya başladı.
Her gün terörist gruplarca haince kurulan tuzaklar sayesinde ölen vatan evlatlarımızın acıları yürekleri dağladı.
Acılara katlanılamaz oldu.
Maalesef AKP Hükümetinin 13 yıldır uyguladığı yanlış politikalar sayesinde bugünlere gelindi. Ancak, şu an onlarda işin vahametini kavradılar gibi.
Ülke bölünüp, parçalanma aşamasına doğru gidiyor. İstikrarsız hükümetler olduğu müddetçe iç ve dış düşmanlar güçlenirler.
Hele ki, siz güvenlik güçlerinizi ve adalet mekanizmasını yıpratırsanız, insanlarınızı dinci ve dinsiz, alevi, Sünni, Türk, Kürt ayrıştırırsanız, bölünme ve parçalanmaya doğru gidersiniz.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, 14 sivil toplum kuruluşu ve meslek örgütüne seslenerek, Terörü lanetleyen ve kardeşliğimize sahip çıkan bütün sivil toplum kuruluşlarına çağrı yaparak  Perşembe günü saat 16.30’da Ankara’da toplanma’ya ve Türk Bayrakları ile her yeri donatmaya davet etti.
Bu davete HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, karşı çıktı. Türk Bayrağı ile neden donatılıyormuş, bu ırkçılı olur dedi.
Peki Demirtaş beyefendi, PKK gösterilerinde Abdullah Öcalan’ın posterleri ve PKK bayrakları neden açılıyor?
Sizin gibi kafa yapısına sahip olanlar bu ülkeyi bölme ve parçalama aşamasına getiriyor.
Şunu kimse unutmasın. Bu millet İstiklal savaşında olduğu gibi, aniden tek vücut olur ve içerisindeki pislikleri tek tek temizler. Sizler Ordumuzun ve Emniyet güçlerimizin zayıfladığını zannetseniz de o vatanını seven emniyet güçlerimiz canlarını dişlerine takarlar ve bir anda aslan kesilirler. Siz kim oluyorsunuz da Devletin güçleri ile başa çıkmaya çalışıyorsunuz?
Bayrak Türk Milletinin sembolüdür. 
İstiklal Marşımızı birkaç kez okumanızı isterim. 
Orada gereken cevap veriliyor.
Sevgili okurlar: 
Burada Rumeli Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi (Rubasam) Başkanı Özcan Pehlivanoğlu’nun 16 Temmuz 201 de yazdığı bir makaleyi buraya aynen aktarmak istiyorum. Türklerle ilgili yazmış olduğu gerçekleri okumalısınız.
"Türk Milliyetçileri, tarihin yazdığı en büyük Türk Milliyetçilerinden biri hatta birincisi olan “Başbuğ” Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra iktidar olamadılar.
Bu nedenle günümüz Türk Milliyetçileri; “Türk Milliyetçilerinin niçin iktidar olamadıkları” sorusunu öncelikle cevaplamak zorundadır.
Böyle bir cevaplama yapılmadığı veya cevabın getireceği yüzleşmeden kaçınıldığı takdirde, Türk Milleti’nin geleceği daha bir zora atılmış olacaktır.
Buradaki “iktidar”sözcüğünden kasdımız, her sahada iktidar olarak uzun süreli ve kalıcı işler yapacak bir siyasi iktidarı gerçekleştirmektir.
Önce siyaseten iktidar olup, Türk Milletini ve devletini yaşatmak için gereğini yapmaya çalışmak, hayatın ve siyasetin doğasına aykırıdır. Onun için Türk insanı, yaşamın her alanında insiyatif kullanacağı iktidarı, ele geçirmek zorundadır.
Türk Milliyetçilerinin yapacağı en önemli işlerden biri; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, herkes kendi derdine düşmüşken, Türk Milliyetçilerince verilen “İstiklal Mücadelesi” sayesinde kurulduğunu bunu unutmuş olan Türk Milletine anlatmalarıdır. Tabi kendileri bunun farkındaysa?
Bilmeliyiz ki; Türk Milliyetçileri, Atatürk’ün vefatından sonra kademe kademe her sahadan çekilmiş ve bu günkü tablo ortaya çıkmıştır.
Memleketimiz onca sıkıntı yaşarken, Türksüz bir dünya tasavvur edenler Anadolu içinde bu planlarını uygulamaya sokmuşken, Türk Milliyetçilerinin içinde bulunduğu durum çok düşündürücüdür.
Devleti kuran sen, milleti koruyan sen, vatan aşkıyla yanan sen, bayrağı dalgalandıran sen, vergiyi veren sen, askere giden sen, devletine hizmette kusur etmeyen sen ama iktidar olmaya gelince başkası !!! Bu Türk Milliyetçilerini hiç rahatsız etmiyor mu?
Türk Milliyetçilerinin, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurduğunu, çoğunlukla yabancı kaynaklardan öğreniyoruz. En son hakkında CIA mensubu olduğuna dair tartışmalar olan Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Heath W. Lowry’nin editörlüğünü yaptığı “BİLİNMEYEN TÜRKLER” adlı kitap bunu bir kez daha gündeme taşıyor.
Bir Amerikalının veyahut herhangi bir Avrupalının yaptığını bizler niye yapamıyoruz?
Hal böyle olunca; Atatürk’ü ve Türk Milliyetçiliğini anlatmak, Türk Milletine yabancı olan tuhaf tiplere kalıyor.
Türk Milliyetçileri; teknoloji, turizm, tarım, hayvancılık, eğitim, din işleri, dış politika, enerji, madencilik, ulaştırma, bayındırlık vs. gibi konularda ne düşünüyor, ne istiyor, ne vaad ediyor, bunları kimle yapacak; kimsenin konuştuğu yok... Çoğunlukla nefis ve ikbal mücadelesi, gel de rahmetli Galip Erdem’e hak verme!
Kendisini Türk Milliyetçiliği vasfı ile tanımlayan Türk Aydınları, zaman zaman bir araya gelerek niçin tartışmıyorlar, konuşmuyorlar ve bir ses, bir nefes bekleyen Türk Milletine bunları yansıtmıyorlar?
Bu gün meydan; Türk Milliyetçilerinin devleti kurmak için verdiği; bağımsızlık mücadelesini köstekleyen, dönemin işgalci güçlerini destekleyen, İngiliz – Fransız – Yunan bayrağı sallayanlara kalmış durumda. Peki, buna karşılık devleti kuran ve devletin sahibi olan Türk Milliyetçileri ne yapıyor?
Atatürk’ten bu yana her sahadan çekilişin sorumluları nerede? Veya nerelerde yanlışlık yapıldı? Bu gün içinde bulunan durumun sebepleri neler? Bunları hep birlikte cevaplamalıyız.
Unutmayalım ki; her alanda inisiyatif kullanabilecek gücü yani iktidarı yakalayamamış olanların siyasi iktidarı yakalaması mümkün değildir. Günümüzde düştüğümüz onca sıkıntıya rağmen, Türk Milletinin; Türk Milliyetçilerini çare olarak görmemesinin en büyük nedenlerinden biri budur.
Bu nedenle, bu gün kendisini her sahada Türk Milliyetçiliğinin temsilcisi olarak görenler; çaplarını, vizyonlarını, misyonlarını ve samimiyetlerini sorgulamalıdır. Onca kara propagandayı ve Bizans oyununu çözmekte aczi yete düşmek, işin bir başka yönü!..
Kendisine Türk Milliyetçiliğini şiar edinmiş Türk Aydınları; kimseden korkmayarak ve çekinmeyerek, ikballerini ve nefislerini bir tarafa koyarak bütün Türk Dünyasını kapsayacak şekilde, bir kadro hareketine girişerek, Türk Milletine yeni bir diriliş şuuru kazandırmalı ve her sahada Türk Milletini ve de özellikle Türkiye’de Türk Milliyetçilerini iktidar yapmalıdır.
Aksi halde; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk Milleti ve Türk’e dair ne varsa, onun bunun elinde bir oradan bir oraya savrulur durur.
Neredeyse sıfır imkânla Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmayı ve bu güne kadar geliştirerek ve güçlendirerek yaşatmayı başarmış olan Türk Milliyetçilerinin elinde, düne oranla bugün çok büyük imkânlar vardır. Yeter ki sorgulayalım ve yüzleşelim ve de cevaplamamız gereken sorulardan da kaçmayalım.
Aksi halde bu günkü tabloyla, sahibi olduğumuz devletin, vatanın ve milletin iktidarını ele alamayız ve üzülerek ifade edeyim ki; uzun bir süredir olduğu gibi güdülmeye devam ederiz.
Türk Milletinin mukadderatı önce Cenab-ı Allah’ın sonra da Türk Milliyetçisi olduğunu diliyle değil kalb-i samimiyetle söyleyen ve Türk Milliyetçisi gibi düşünen, yaşayan ve öyle de uygulayanların elindedir. İşte bize böyle bir Türk Milliyetçiliğinin iktidarı gerekmektedir.
***
Özcan PEHLİVANOĞLU, 16 Temmuz 2012
Rumeli Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi (RUBASAM) Başkanı
ozcanpeh...@yahoo.com
https://twitter.com/O_PEHLIVANOGLU
http://www.rubasam.com

9 Eylül 2015 Çarşamba

ALLAH BELANIZI VERSİN!..., ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
ALLAH 
BELÂNIZI
VERSİN!..
Sevgili okurlar, son günlerde yaşanılan olaylar, insanı çığırından çıkartmak üzere.
Peş peşe gelen şehit haberleri, içinde vicdanı olan herkesi üzmekte.
Gencecik vatan evlatları pisipisine şehit olmaktalar.
Yüreğimizi yakanların ve buna sebep olanların da inşallah yürekleri yanar.
2015 yılının ülkemiz için şer yılı olacağını biz daha önceki yazımızda belirtmiştik.
Çünkü bu günkü olaylara nasıl ve kimler tarafından sebep olunabileceğini yılların bize verdiği tecrübe ile tahmin etmiştik.
Kürsülerde çıkıp güzel sözler söylemek kolay. Söylenen sözlerle, yapılan icraatların eşit olması gerek.
Ortada bir gerçek var. O gerçeği de cümle âlem biliyor.
HDP li milletvekillerinin bazılarının PKK ile içli dışlı oldukları devamlı basına yansıyor.
AKP'nin basiretsiz politikaları da malum...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidar hırsı da bilinmektedir.
Bunun yanında dış güçlerin PKK yı nasıl besledikleri ve destekledikleri de bilinmektedir.
Bir ton patlayıcı kolay kolay temin edilebilir mi? 
Yollara hangi teknoloji ve uzman ekiple döşeniyor.
Askerin ve polisimizin o yoldan hangi gün, hangi saatte geçeceği nasıl biliniyor?
Bu devlet bu kadar aciz değil, ancak acizleştirildi. Yazık oluyor ülkeme ve genç yavrulara.
PKK’yı yok etmenin yolları bilinmesine rağmen bugüne kadar uygulanmadı.
Çözüm süreci esnasında daha da güçlendikleri devletimizin yetkilileri tarafından açıklanıyor.
Soruyoruz o zaman. Siz ne yapıyordunuz? PKK güçlenirken neden seyrettiniz? Amacınız ne idi?
Biz de bir vatandaş olarak bunu sorarız.
HDP nin oyları bu şekilde yok olup, tekrar AKP ye mi yönelecek.
Boş hayaller.
Aziz Türk Milleti, her şeye rağmen umudumuzu korumalıyız.  Güzel günler göreceğimize inanmalıyız ve hayata sıkı sıkıya bağlanmalıyız. Kuvay-ı Milliye ruhu canlanıyor. Düşman bunu fark etmeye başladı.
Türk Milleti şahlanmaya görsün, karşısındaki pislikleri, vatan hainlerini,  bir anda temizler ve düze çıkar. Bunu iç ve dış düşmanlar unutmasın ve göz ardı etmesin.
Burada bütün siyasi partilerimize sesleniyoruz. Birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde ayrım yapmadan, bütün halkımızı kucaklayarak, bu karanlık günlerin içinden ülkemizi aydınlığa çıkarmak zorundayız. Zorundasınız.
Vatanın bölünmez bütünlüğü için elbette şehitlerimiz de olacaktır gazilerimizde. Bizler buna değil, haince saldırılara ve içimizde kendi ikballeri uğruna yanlış yaparak bu duruma sebep olanlara ve de bizlere dost gözüküp düşmanlık yapan dış devletlerin tutum ve davranışlarına üzülüyoruz ve onları lanetliyoruz.
Allah şehitlerimizin mekânlarını cennet yapsın. Geride kalanlara da sabır versin. Allah bizleri bölmek ve parçalamak isteyen iç ve dış düşmanlarında belasını versin.
Bizlere bu cennet vatanı emanet eden başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile vatan için canını feda eden kahraman şehitlerimizin de mekânları cennet olsun.
Ne mutlu Türk’üm diyene.
09.09.2015
Ulusalhaber1881@gmail.com

4 Eylül 2015 Cuma

TÜMER DİYOR Kİ: BUNCA VATAN HAİNİ NASIL YETİŞTİ

TÜMER DİYOR Kİ:
BUNCA 
VATAN HAİNİ 
NASIL YETİŞTİ?!...
Yıllardır içimizde gizli hainler varmışta haberimiz yokmuş.
Ortamı bulduklarında hepsi içlerindeki kini kusmaya başladılar.
Okuma, araştırma ve gerçekleri görme duygusundan yoksun olanlar, Türkiye Cumhuriyeti dahil, Cumhuriyeti kuranlara, bu ülkeyi yoktan var edenlere utanmadan dil uzatmaktalar.
Cumhuriyetin kazanımları sayesinde bugünleri görenler, geçmişte neler yaşandığının farkında değiller.
Osmanlı'nın sonunun yaklaştığı, ülkenin işgal edildiği, Sevr anlaşması ile her şeyimizin yok olma tehlikesiyle karşılaştığını bilmeyen cahiller, Atatürk zamanında köprüler, oto yollar yapıldı mı? diyebiliyorlar.
İstiklal savaşını kazanan ruhu anlayamayan zavallılar.
O dönemde bugünkü şartlar var mıydı? Ayağında çarıklar ile yiyecek ekmeği olmayan vatan evlatları, canlarını dişlerine takarak, bu ülkeyi yok olmaktan kurtardılar.
Türkiye Cumhuriyetinin 29 Ekim 1923 de kurulmasından 10 yıl sonra, fakir ve yoksul bir millet çalışarak, fabrikalar kurmuş, Osmanlı'nın borçlarını ödemiş, yollar yapmış ve raylar döşemiştir.
Araştırır ve incelerseniz gerçekleri görürsünüz.
Bugün teknoloji gelişmiş ve daha çok imkânlar oluşmuştur.
Bu imkânlardan kimlerin nasıl istifade ettikleri ve şahsi çıkarlar peşinde koşarak ülkeyi nasıl talan ettikleri de bilinmektedir.
Cumhuriyetin kurulması ile beraber o dönemde de hain kişiler türemiş ve kendi şahsi çıkarları uğruna isyanlar çıkarmıştır. Bugün PKK' nın yaptığı gibi.
7 Mart 1925 tarihinde Atatürk’ün Şeyh Sait isyanı nedeniyle millete ve orduya bildirgesini okuyalım:
“…Vatanın her köşesinde, kamu huzurunu bozan olayın, yalnız oradaki vatandaşları değil, en uzak yerlerdeki vatandaşların rahatını, saadetini, çalışma hayatını, ekonomi ve üretimini etkilediği ve zarar verdiği açıktır.”
Bugün aynı durumlar söz konusu değil mi?
Atatürk devamla şunu demiş: “Yüksek memurların ve mazisi şan ve şerefle dolu olan Cumhuriyet ordusu mensuplarının vatanın iç ve dış bütünlüğü için fedakarlık ve vazife hislerini beklerim” diyerek, ordu mensuplarının halkın refahını sağlamalarını istemiştir.
Bugün PKK ya karşı çarpışan ordumuz ve emniyet güçlerimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün istediği şekilde görevlerini yapmak zorundadırlar.
Türk milleti de onlara destek vermek mecburiyetindedir.
Şehitlerimiz elbette olacaktır. Yüreklerimiz sızlayacaktır. Acı düştüğü yeri yakar. Genç evlatlarımızın pisipisine ölmelerine yürekler dayanmıyor.
Ülkeyi bu pis bataklığa sürükleyen ve destek veren iç ve dış düşmanlara lanet okumak da bu milletin hakkı olsa gerek.
Türkiye Cumhuriyeti toprakları içerisinde doğan, büyüyen ve bu topraklardan çıkan besinleri yiyerek, beslenerek ensesi kalınlaşan vatan hainleri, kendinize gelin.
Ağzınızdan çıkan sözü kulağınız duysun.
Bu vatan hepimizin…
Bugün üzerinde yaşadığımız bu toprakları, kanıyla, canıyla, dişiyle, tırnağıyla düşmana karşı savaşarak bizlere emanet eden kahraman insanlara ve devlet büyüklerine,  ne de bugünkü büyüklerimize, ordumuza, bayrağımıza, milli ve manevi değerlerimize hakaret etmeyin. Bölücülük yapmayın. Kardeşi kardeşe düşman etmeyin.
1 Kasım da inşallah seçim olur ve istikrarlı bir Hükümet kurulur da millet biraz rahat nefes alır. 
(İstanbul, 04.09.2015)

29 Ağustos 2015 Cumartesi

TÜMER DİYOR Kİ: HAYIR-LI OLSUN

TÜMER DİYOR Kİ:
HAYIR-LI OLSUN
Sevgili okurlar; 
uyduruk seçim hükümeti 
kuruldu.
Hayır-lı olsun.
Sözde seçim hükümeti ve Anaya’saya uygun. 
İki adet Milletvekili HDP’den bir adet Milletvekili de MHP. Den.
HDP'li Ali Haydar Konca, Avrupa Birliği Bakanlığına getirildi. HDP'li Müslüm Doğan ise Kalkınma Bakanlığı'na getirildi.
MHP li Tuğrul Türkeş ise Başbakan yardımcısı oldu.
Biz daha önceki yazımızda da bahsetmiştik. AKP sen ne MHP ile ve ne de CHP ile Hükümet kuramazsın, senin kuracağın parti HDP demiştik.
1 Kasım’da yapılacak erken seçim de şu an ki durum çok fazla değişmeyecektir.
Ancak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan işi ne kadar uz-atabilirse uzatacaktır. O kendisinden ve yandaşlarından hesap sorulmasını istememektedir. Bu nedenle de CHP ve MHP ye sıcak bakmamaktadır.
1 Kasım’dan sonra merak etmeyin, hükümet kurulacaktır. Kiminle kurulacak HDP ve AKP arasında kurulacak.
HDP ile Kandil anlaşırsa çok şey değişir. Kandil HDP nin paralelinde olmaz ve terörist saldırılarına devam ederse, hem AKP ve hem de HDP çok kan kaybeder, yani halkın gözünden düşerler.
MHP lideri Bahçeli twitir hesabından veryansın etmiş. Demiş ki: “AKP-PKK gayri meşru birlikteliği hükümet nikâhıyla ilan edildi. Türk tarihi bu karanlık günleri yazdığında anlama özürlüleri ne yapacak?”
Sayın Bahçeli, HDP yi tamamen PKK’nın yerine koymuş. Peki HDP 80 milletvekili ile Türkiye Cumhuriyeti’nin Meclisinde değiller mi? Onlarda sizin gibi halk tarafından seçilmediler mi?
Kafa yapıları ve savundukları tezler, bana göre de yanlış. Ancak, maalesef meclisteler.
Tarih bu karanlık günleri elbette yazacaktır. Ne var ki, Sayın Bahçeli, anlama özürlüleri dediğiniz kişiler o zaman yaşamayacaklar ve gerçekleri göremeden öbür tarafa gitmiş olacaklar. Yani sizin söylediğiniz söz havada kalacak.
Bahçeli twitir hesabında son olarak şunu da söylemiş: “Son olarak diyeceğim tekraren şudur. Türk’ü anlamak için önce dinlemek şarttır. Onlar kimseyi dinlemedikleri gibi bizi de duymadılar.”
Yuvarlak ve siyasi kelimeler. Türk dediğiniz kaç kişi kaldı. Kimler Türk, bunu açıklar mısınız?
Onlar dediğiniz kişiler kim? Sizi duymayanlar kimler? Bunları daha net açıklarsanız çok iyi olur.
Türk milleti olarak kendini kabul eden kişiler, sessiz ve suskun beklemekteler. Zaten, özü Türk olanlar, devletin içerisinde çok fazla yukarılara çıkamamaktalar. Ülke öyle bir hale geldi ki, herkes birbirine karıştı.
Şimdi ben çok merak ediyorum. 7 Haziran seçiminden önce meydanlarda söylenen sözler, bu kısacık zaman içinde 1 Kasıma kadar gene söylenecek mi?
AKP iktidarına son vermek isteyen partiler ve partililer, tek bir parti etrafında kenetleşerek oylarını verecekler mi?
CHP ve MHP oylarını arttırabilecek mi? 
Vatandaş, önündeki tehlikeyi görebilecek mi?
Her kim ne derse desin 2015 in tek otoriter lideri Recep Tayyip Erdoğan, istediğini yaptı ve 1 Kasım’da ülkeyi yeniden seçime götürdü. 1 Kasımdan sonra Hükümet kurulamaz ise, valla gene Recep yapacağını yapar, tekrar seçime götürür bu meclisi.
Uyan be milletim, uyan artık. Duygularınla değil, aklınla, mantığınla kararını ver. Ülke gerçekten sıkıntılı ve karanlık günlere doğru gidiyor.
Gerçekleri gör artık.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 30 Ağustos Zafer Bayramı için yayınladığı mesajda, “Bu zafer, tarihe gömülmek istenen bir milletin, adeta küllerinden yeniden doğuşunun, uçurumun kenarından dönerek kendisine yeni bir yol çizişinin ifadesidir. 30 Ağustos Zafer Bayramı, aynı zamanda son devletimiz olan Cumhuriyetimizin de müjdecisidir” dedi.
Burada şu söze dikkat edin. “son devletimiz olan Cumhuriyetimizin de müjdecisidir” demek ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar devam edeceğine Cumhurbaşkanımız da emin.
Bu sözler güzel sözler. Söylenen sözler ile yapılan icraatlar da uyum içerisinde olursa, elbette herkes memnun ve müreffeh olur.
Geçmişi hatırlayarak, geleceğimizi düşünmenin tam zamanı.
30 Ağustos Zafer Bayramı ulusumuza kutlu olsun.
29.08.2015
Zekeriya Tümer.

24 Ağustos 2015 Pazartesi

TÜMER DİYOR Kİ!.. “DALTON KARDEŞLER DEMOKRASİ PEŞİNDE”, Habib Hamza Erdem

TÜMER DİYOR Kİ!..
Sevgili okurlar;
Bu gün size bir arkadaşımın yazmış olduğu yazıdan alıntılar yaparak yazımı yazmak istiyorum.
Çünkü görüş ve düşünceleri, benim de görüş ve düşüncelerimin aynısı. Beğeneceğinizi zannederim.
“DALTON KARDEŞLER DEMOKRASİ PEŞİNDE”
Arkadaşım, Tunceli’den otobüse binmiş ve Ankara’ya doğru hareket etmişler. Tunceli’ler firmasına ait bir otobüs.
Elazığ ve Malatya’dan otobüse yeni yolcular alınmış.
Otobüs henüz hareket etmiş ki, içeride bir tartışma başlamış.
Yalnız yolculuk yapan bir bayanın otobüste de koltukta eğer bir bayanın yanı boş değilse, yalnız oturması gerektiğinden, bayana yer ayarlamak için, tek başına oturan bir bey yedek şoförün dikkatini çekmiş.
Şoför, adamın önüne gelmiş, kalkıp başka bir koltuğa geçmesini, bayanın burada yalnız oturmasını istemiş.
Biletli yolcu, nuh demiş, peygamber dememiş. İnatla yerinden kalkmayacağını, kanun, nizam olduğunu savunmuş.
İkinci Kaptan, iri yarı bir adammış. Otobüste kafasını eğerek duruyormuş.
Biletli adamın önüne eğilmiş ve demiş ki:
-Amca, gözlerime bakar mısın? Şimdi sen beni dövebilir misin?
Adam şaşkın, iri kıyı adamı nasıl dövsün. Sesi kesilmiş. Şoför, “ o zaman kalk ve gösterdiğim yere otur” demiş.
Hak, hukuk ve “Anayasal sınırlar” içinde sorun çözülüvermiş.
Şimdi, Habib Aslan beyin anlatımını aynen buraya aktarıyorum.
“DERSİMLİ KEMALİ “ anımsadım nedense.
Toplamış yüzlerce delegeyi, iki eli arka ceplerinin üzerinde bağrı açık bağırıyordu.
-Ben Dersimli Kemalll! Ana muhalefet Partisi Lideriii. Yarın Başbakan olmazsam, yazıklar olsun bana…
Gibi kendisine ‘hoş’ gelen, ama gerçekte ‘boş laflar’ ediyordu.
İşte bu Kemal Kılıçdaroğlu ‘otobüsü kaçırmak ‘ üzeredir.
Artık, hiçbir zaman ve hiçbir koşulda, kendisine değil Başbakanlık, Başbakan Yardımcılığı bile önerilmeyecektir.
Oysa Başbakan olması için önümüzde iki aydan kısa bir zaman var.
Yarından tezi yok, Meclis’e gidip orada 130 Milletvekili ile oturma eylemi başlatmalıdır.
(Bu söze aynen katılıyorum.)
Öğrenci iken katıldı mı bilmiyorum, ‘Boykot ve işgal’ nedir, duymuş olmalıdır.
Meclis’i işgal edip, yasal tepkisini gösterecektir.
Kemal Kılıçdaroğlu bu ya da buna benzer bir eylem koyamaz. O eyleminde direngen olamaz ise, uzun boylu Tunceliler otobüsünün şoförü gibi emredilen yere oturmak zorunda kalır.
Yasal, haklar falan demenin hiçbir anlamı kalmaz.
Duyduğumuz kadarıyla, yarın seçim olsa hazırız diyormuş.
Her gün seçim olsa, Kemal bey’e 100 ile 150 arası milletvekili verilir.
Bileti de numarası da bu kadar.
‘Efendim demokratik teamüller’ ya da HDP’lilerin dediği gibi ‘Demokrasi’ işte bu.
DR. Recep’in otur dediği yerde oturacaksınız. Ötesi yok.
Sen asıl, seçimden önce HDP’nin kapatılıp kapatılmayacağının garantisini ver bakalım.
Öyle bir Demokratik garanti var mı? YOK.
Adam doldurmuş seksen milyonluk bir ulus’u Rizeliler otobüsüne, götürüyor.
Benim yerim, senin yerin yok, otur oturduğun yerde. Ben seni nereye istersem oraya oturturum.
Anayasa Mahkemesi, Baba yasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Yüksek Seçim Kurulu hostes koltuğundalar.
Askerin ‘Tüfek çatılacak’ komutu gibi, seçimin ertesi günü ‘seçim yapılacak’ dedi ve seçim yapılacak (mış gibi görülüyor da denilebilir)
Yine toplantılar, yine mitingler.
Yine hak, hukuk, adalet nidaları.
Yine 17-25 Aralık teraneleri.
Yine emekliye şu, çalışana bu vaatleri.
Sonra Dr.Recep’i bekleyeceğiz. ‘Şuraya oturulacak’ diye komut verecek ve oraya oturulacak.
Peki ‘ilanihaye’ bu böyle mi olacak?
Hayır!..
Hatta bugün bile böyle olmayabilirdi.
Önce Kemal Kılıçdaroğlu, ben Dersimli Kemal deyip, ellerini iki oturağının üzerinden çekip, ben Tunceli’li Kemalim, diyebilmelidir.
Sonra Devlet Bahçeli, ‘Devlet’in kendi adından başka yerleri de var mı, onu öğrenmelidir.
‘Bizim Selo’, yarından tezi yok, PKK’yı parti olarak lanetliyoruz, diyebilmelidir.
Eğer bu üç lider, ‘Dalton Kardeşler’ gibi Dr. Recep’in mangasında yer almayıp, halka dönebilseler, halka güvenebilseler, halk ta onlara güvenebilse, bugün bile çok şey yapabilirlerdi.
Ancak, bunların basiretleri değil, ‘elleri kolları bağlı’.
Takıntılı, bunlar. Dördü de takıntılı.
Vallahi de billahi de bunlarla bu ülkeye ne ‘Demokrasi’ gelir ne de ‘Demokırası’
Her gün seçim yapılsa boş. Olan vatandaşa oluyor.
(Habib Hamza Erdem)

20 Ağustos 2015 Perşembe

Tümer diyor ki: NE VATAN NE DE VATANDAŞ DÜŞÜNÜLMÜYOR

Tümer diyor ki:
NE VATAN 
NE DE VATANDAŞ
DÜŞÜNÜLMÜYOR!...
Sevgili okurlar, gerçekleri görüyorsunuz değil mi?
Ülke kavga içerisinde,  her gün şehit haberleri geliyor.
7 Haziran seçimlerinden sonra oh demek istedik, diyemedik.
Bu ne ihtiras, bu ne gaflet ve dalalet? Anlamak mümkün değil.
Allah sizlere verdiği kadar vermiş. Harun gibi zengin olmuşsunuz. Yediğiniz önünüzde yemediğiniz arkanızda.
Yedi sülaleniz zenginleşti.
Halen, ben, ben, benim.
Benden başkası yok.
Ben istediğimi yaparım, demenin amacı ne?
Sevgili okurlar, muhalefet partileri de şu anki iktidar partisi de ve Cumhurbaşkanımız da ülkenin içerisinde bulunduğu zor duruma bakmıyorlar. Üzülüyor gözüküyorlar, ama üzülmüyorlar.
Kim ne derse desin, ben helal olsun diyorum Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a. Nasıl hepsini dize getirdi? Nasıl dediğini yaptırdı? 400 milletvekili alıp, Başkan koltuğuna oturamasa da, şu an gene aynı yetkileri kullanıyor, danışmanları devlet adına emirleri yağdırıyorlar, liderlerini tahttan indirmemek için her şeyi mubah sayıyorlar. Böylece de erken seçime doğru gidiyoruz.
C.H.P. M.H.P. ve H.D.P. hani seçim meydanlarındaki atmanız, tutmanız, nerede?
Hadi bir araya gelip Hükümeti kursanıza.
Sevgili okurlar, emirler geliyor ve onlar uygulanıyor. Kimse kendisi kararını veremiyor.
Ne vatan ve ne de vatandaş düşünülmüyor. Hep bana, hep bana deniyor.
Mustafa Kemal Atatürk demiş ki: “ Bir ulus sımsıkı bir birine bağlı olmayı bildikçe, yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.”
Doğru söylemiş Atam. Doğru da be Atam, sımsıkı bağlı olduğumuz, Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni, ayrıştık be Atam. Bölüp parçaladılar bizleri. Birbirimize düşman olabilmemiz için ellerinden geleni yaptılar. PKK, IŞİD denen belalar çıktı ortaya, gencecik fidanlarımızı öldürüyorlar.
İç savaş körükleniyor, Polisimiz, askerimiz öldürülüyor. Anaların, babaların, yavukluların yürekleri sızlıyor, minik yavrular babasız kalıyor.
Emperyalist güçler ve Ermeni tohumları ülkemizi bölmeye, parçalamaya çalışıyorlar. Kardeşi kardeşe düşman yaptılar.
Sımsıkı olan bağlarımız koptu. Bu nedenle de bizleri dağıtabilecek şer güçler devreye girdi.
Atam, senin bu sözünü bir tek AKP Partisi ve lideri Recep Tayyip Erdoğan uyguladı. Öyle bağlılar ki birbirlerine ve liderlerine, dünya yıkılsa umurlarında değil. Yeter ki kendileri yıkılıp, dağılmasınlar.
En tepemizdeki sarayda oturan Cumhurbaşkanımız, ekibini ve AKP lileri kendisine öyle sıkı sıkıya bağlamış ki, her şeye rağmen % 41 oy alıyorlar be Atam.
Senin fikirlerini anlayıp, tekrar kuvay-ı milliye ruhunu canlandırabilsek Atam belki kurtuluruz. Ama nasıl ve ne zaman olur bilemiyoruz. Başarabilir miyiz ki Atam! Senin gibi birisi içimizden çıkar da bizleri bu kargaşa ortamından kurtarabilir mi?
Ekonomi çöktü, Dolar 3 bine yaklaştı, ihracat durdu, üretim yok. Et pahalandıkça pahalanıyor. Tohumu İsrail’den alıyoruz. Bizleri uyutuyorlar. Pamuk, buğday ithal eder olduk. Elma, Armut gibi meyveler dışarıdan getiriliyor. Tarım, hayvancılık, sanayi, her şey berbat. Emekli de çalışan da sıkıntıda. Suriyeliler yüzünden işsizlik arttı. Ahlak bozuldu. Dindar’ım diyenler dini dar açıdan görerek, karşılarındakileri dinsizlikle suçluyorlar. Hırsızlık, rüşvet, yalan, dolan, sahtekârlık arttıkça artıyor. Ahlak ortadan kalktı gibi. Hukuk çöktü. Adalet toz duman oldu.
Atam saymakla bitmiyor derdimiz. Bu ülke toparlanır mı, senin 10 yılda yoktan var ettiğin ülkemizi kurtarmamız mümkün olabilir mi?
Sevgili okurlar, bakın Mustafa Kemal bir şey daha demiş, bu söze de dikkat edelim.
“TARİHİMİZİ TETKİK EDİNİZ. TÜRK’ÜN ÇEKTİĞİ BÜTÜN FELAKETLER, MARUZ KALDIĞI TEHLİKELER VE MUSİBETLER HEP KENDİ ÖZ BENLİĞİNİ, MİLLİ VARLIĞINI İHMAL EDEREK NEREDEN GELDİKLERİ VE NE OLDUKLARI, HANGİ NESLE MENSUP BULUNDUKLARI BELİRSİZ BİR TAKIM KİMSELERİ KENDİLERİNE REİS TANIYARAK ONLARIN ŞUURSUZ BİR VASITASI OLMAK MEVKİİNE DÜŞMÜŞ OLMASINDANDIR.” 
(Kılıç Ali, Atatürk’ün hususiyetleri, s.543)
Lütfen bu sözdeki derin manayı anlamaya çalışın.
Sözün bittiği yer. Başka söyleyecek kelime bulamıyorum.
20.08.2015
Zekeriya Tümer

15 Ağustos 2015 Cumartesi

ULUS’UN GÖZDESİ “ULUSAL HABER” İÇİN BİR ÇAĞRI !...

TÜMER DİYOR Kİ:
ULUS’UN GÖZDESİ
“ULUSAL HABER” 
İÇİN BİR ÇAĞRI !...
Sevgili okurlar, bizler yılların yaşam tecrübesini ve edindiğimiz bilgileri halkımıza iletmek için 1,5 senedir ULUSAL HABER,  internet haber sitemizde 14 sayfa olarak yayın yapmaktayız.
Daha önce kullandığımı domain ULUSAL HABER (zekeriyatumer-blokspot.com.tr) idi. Okurlarımızın bize gösterdikleri ilgi nedeniyle, GOOGLE arama motorunda ilk sayfada, bazen 2.ci, bazen 3. Sırada yer alıyor idik.
Bilahare Domain’imizi ismimizle müsemma olsun diye (aşağıdaki yeni şekliyle) değiştirdik ve ULUSAL HABER ( Ulusalhaber-zekeriyatumer.blokspot.com.tr.) oldu.
Böyle olunca ana sayfamız tekrar arama motoru GOOGLE ‘de arka sıralara düştü.
GOOGLE de ULUSAL HABER Zekeriya Tümer yazınca, GOOGLE nin tüm sayfalarında ilk sırada haber sitemizin bütün sayfaları açılıyor.
Ancak ilk sayfa gözükmüyor.
İlk sayfa’nın  GOOGLE de birinci sayfasına yükselebilmesi için, okurlarımızın GOOGLE’ye girerek ULUSAL HABER yazmalarını ve bu şekilde GOOGLE sayfalarında bizim
“ulusalhaber-zekeriyatumer.blokspot.com.tr” adresini bulmaları ve tıklamaları gerek.
Böylece tekrar GOOGLE de ve bütün, diğer arama motorlarında 1.ci sıraya yükselmemiz mümkün olacaktır.
Facebook taki arkadaşlara müteaddit uyarı ve ricalarımıza rağmen bu şekilde bizlere destek vermelerini maalesef sağlayamadık.
Yazılarımız “ve Gazetemiz çok geniş bir kitle tarafından” okunuyor, beğeniliyor.
Ancak, GOOGLE de ara sayfalar önlerine gelince, o sayfa tıklanıp okunuyor.
Sevgili okurlar, TÜMER DİYOR Kİ sayfamızda yazdıklarım yazılardaki görüşlerim,  maalesef şu anda çıkmış durumda. 2015 in tek adamı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hâkimiyetini Ahmet Davutoğlu ve AKP üzerinde göstermektedir.
Erken seçime gidildiğinde çok fazla bir değişikliğin olması mümkün değildir. Düşünülenlerin aksi olacaktır. AKP umduğunu bulamayacaktır.
Fakat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bunları fazla düşünmemekte, işi uzatabildiğince uzatmak istemektedir.
Çünkü kendisine yapılan saldırılara karşı o da gereken cevabı vermek istemektedir.
Ülkenin sıkıntılı dönemler içerisine düşmesi maalesef siyasi kadroları fazla ilgilendirmemektedir.
Herkes İktidar olmak peşinde, iktidar olanlarda ellerindeki imkânları kaybetmemek peşinde…
Allah gerçekten ülkem insanının yardımcısı olsun.
Gelecek günlerimiz, çok hayırlara vesile olacak gibi değil.
Hayırlısı diyelim, yapacak bir şey yok.
16.08.2015

11 Ağustos 2015 Salı

TÜMER DİYOR Kİ: KENDİNİZİ DEĞİL, ÜLKEYİ DÜŞÜNÜN; ACILARI DİNDİRİN!..

TÜMER DİYOR Kİ:
KENDİNİZİ DEĞİL,
ÜLKEYİ DÜŞÜNÜN;
ACILARI DİNDİRİN!..
AKP ile CHP liderleri Ahmet Davutoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu  10 Ağustos 2015 tarihinde 4 saat 20 dakika koalisyon konusunda görüştüler.
İyi bir aşama.
Sona gelinmek üzere.
Davutoğlu güleç bir insan. Kılıçdaroğlu da olumlu ve sakin.
Her ikisinin de soyadları oğlu diye bitiyor. Demek ki bir ortak yönleri var. Haydin kurun şu koalisyonu.
İkisinin anlaşmaları mümkün. Ancak, yandan etkiler olmaz ise, bu hükümet kurulur.
Davutoğlu  twitir hesabında 9 ağustosta demiş ki “Süreç nasıl işlerse işlesin milletimizin verdiği ülkeyi yönetme sorumluluğunun gereğini yapacağımızdan kimse şüphe etmesin.”
Etmiyoruz. AKP ti 13 yıldır o kadar güzel yönetti ki, hepimiz mutlu ve huzurluyuz!
Sonra devam etmiş Davutoğlu: “Şimdi tüm siyasi liderleri kamu düzeni, demokrasiyi sahiplenme, silahların bırakılması konularında ortak tavır almaya çağırıyorum”
Ne güzel söz! Demokrasiyi savunun, kamu düzenini koruyun, silahların bırakılmasına yardımcı olun. Burada şu hususu da açıklamasını isterdim. Silahların bırakılması derken, PKK  ile TSK. Nin de mi silahları bırakması, yoksa tek terörist grupların mı?
Davutoğlu son olarak da şunu yazmış twitir hesabında: “Bu yavrularımızın gözündeki ışığı söndürmelerine izin vermeyeceğiz.”
Yani anaları ağlatmayacağız, genç asker ve emniyet güçlerindeki yavrularımızın gözlerindeki ışığı söndürmeyip, yaşamalarını sağlayacağız.
Nasıl olacak bu iş onu henüz bilmiyoruz.
Analar ağlıyor, gözlerde ki ışıklar sönmeye devam ediyor.
Kemal Kılıçdaroğlu da twitir hesabında şöyle demiş: “Çözümsüzlük değil çözüm üretmek için halktan oy isteyen siyasiler, Türkiye’nin en büyük sorunu için derhal bir araya gelmelidir.”
Doğru demiş de hangi siyasiler bir araya gelecek. Fikirleri uyuşmuyor ki!
İnşallah AKP ile CHP koalisyon hükümetini kurarlar. En sağlıklı hükümet bu olur. Tabii Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan evet der ise. Bir de kendisinden hesap sorulmaması için güvence alırsa. Erken seçim hayalleri de böylece suya düşer.
Gerçi bu hükümet çok uzun vadeli olmaz.
Eğer C.H.P ile A.K.P. ti hükümeti kuramaz ise asıl koalisyon AKP ile HDP arasında olmalı.
Neden mi?
Açılım açılım diye her ikisi de kaç yıldır birlikte rol oynamadılar mı?
PKK yı bu sayede besleyip, büyütüp, şehirlerin içerisinde yuvalanmalarını sağlamadılar mı?
Akil adamlar icat edip, halkı oyalamadılar mı?
Çözüm sürecini başarı ile sonlandırmak için HDP nin meclise girmesini sağlamadılar mı?
Şimdi tam fırsat. Parlamentoda 258+80=338 milletvekili ile koalisyonu kurarlar. İşte güç sizde. Anayasayı bile değiştirirsiniz.
Belki MHP ve CHP den de bazı konularda destek gelebilir.
30 yılı aşkın bir süredir PKK ile silahlı kuvvetlerimiz uçağı, topu, tüfeği ile mücadele etmedi mi?
Polisimiz, jandarmamız, özel yetiştirilmiş timlerimiz terörü yok etmek için uğraşmadılar mı?
AKP olarak, analar ağlamasın, biz bu işi sonlandıracağız diyerek halkı oyalayıp oy avcılığına çıkmadınız mı?
En iyi koalisyon AKP ve HDP koalisyonu. HDP sesini kesip Recep Erdoğan’ı seni Başkan yaptırmayacağız inadından vaz geçse, valla bu koalisyon kurulur herhalde.
Eyy AKP yöneticileri, sizler APO’yu Sayın sıfatına yükseltip, yattığı hapishane hücresini neredeyse 5 yıldızlı otel odasına çevirmediniz mi?
CHP ile kuramıyorsanız Hükümeti, kurun HDP ile koalisyonu bitirin şu Allahın belası PKK terörünü.
Ancak bir gerçek var. Hükümeti CHP ile de kursanız HDP ile de kursanız zor bitirirsiniz PKK terörünü.
Şu hususların çok açık ve net ortaya konması gerek.
PKK ya bugüne kadar kimler destek verdi?
Kimler silah ve para yardımı yaptı ve yapıyor?
PKK nın asıl amacı nedir ve ne istiyor?
Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya devletleri başta olmak üzere, İsrail, Rusya, İran, Irak PKK ya destek vermiyorlar mı?
Yeni kurulacak koalisyon hükümeti şunu yapabilecek mi?
Ey Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve diğerlerine, bizim iç işlerimize karışmayın, çekin elinizi PKK nın üzerinden, bizi yönetmeye ve yönlendirmeye çalışmayın? Diyebilecek mi?
Sizin amacınız ne? Bizi de bölmek parçalamak mı, çekin elinizi, karışmayın bize, diyebilecek bir hükümet kurulabilecek mi?
Bunlar yapılamaz ise, bu PKK belası da bitmez, IŞİD belası da.
Terör olaylarına dalındı, ekonomi den kimse bahseder olmadı. Ekonomi çöküyor, işsizlik ve yoksulluk artıyor. Esnaf kan ağlıyor. Bunlar hiç dile getirilmiyor.
Bu nedenle; Türkiye’yi idare edebilecek güçlü, kararlı bir Hükümetin kurulması gerek.
Güçlü devlet, güçlü iktidar olunmaz ise geleceğimiz gerçekten çok karanlık.
11.09.2015
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

6 Ağustos 2015 Perşembe

2015 YILININ TEK ADAMI RECEP TAYYİP ERDOĞAN!...

TÜMER DİYOR Kİ:
2015 YILININ TEK ADAMI 
RECEP TAYYİP ERDOĞAN!...
Sevgili okurlar, 
7 Haziran 2015 tarihinde yapılan seçimlerinden bu yana, gelişen durumlar ve özellikle "her ne pahasına olursa olsun hükümeti kimseye kaptırmama" uğruna oynanan kirli oyunlar ve menfur hesaplar meydanda.
Gazeteler, Köşe yazarları, Televizyonlardaki yorumcular, değişik yorumlar ve yazıları ile bu konuları bütün ayrıntılarıyla işlemekte ve beklenen koalisyon hükümetinin 60 gündür kurulamamasının ve/veya (bize göre) kurulmamasının nedenleri konusunda yorumlar yapmaktadırlar.
Ortada bir gerçek var, o da aslında bellidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2015 yılının popülaritesi tavana vuran tek adamı...
7 Haziran seçimlerinden önce, meydanlara çıkıp ne demişti, halktan istediği ne idi? 400 milletvekili. Kime istedi? AKP’ye. Neden istedi? Anayasayı değiştirip Başkan olabilmek için.
Başta HDP olmak üzere, MHP ve CHP, buna karşılık ne yaptılar?
Recep Tayyip Erdoğan’ı Başkan yapmamak için meydanlarda veryansın ettiler.
7 Haziran seçimleri sonucunda da, millet Cumhurbaşkanının Başkan olmasını ve AKP nin de tek başına Hükümet’i kurmasını istemedi.
Biz daha önceki yazılarımızda;( Cumhurbaşkanı’nın seçim atmosferinde Anayasa’yı falan tanımazken, seçimden sonra Anayasa’ya sığınacağını ve yetkilerini sonuna kadar kullanacağını ) yazmıştık.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan siyaseti çok iyi bilen ve istediği gibi kullanan biri. Halk 400 milletvekilini AKP ye vermese de, o elindeki yetkilerle 2015 yılının tek adamı olduğunu ispatlıyor.
Nasıl mı? Olaylar meydanda. Hem AKP yi ve hem de muhalefet partilerini istediği şekilde oyalıyor ve de yönlendiriyor. Seçimden hemen sonra Deniz Baykal ile görüşerek, Meclis Başkanlığının AKP ye verilmesini sağladı. Çünkü bu çok önemliydi.
Sadece siyasileri yönlendirmiyor,  Silahlı kuvvetlerini, Emniyet teşkilatını, MİT Müsteşarlığını, yani kısaca devletin tüm kurumlarına hükmediyor ve istediği şekilde yönlendiriyor. AK Saray’a istediği kişileri alıyor ve istediği ücreti veriyor. Örtülü ödenek ve devletin kaynakları emrinde. Maddi sıkıntı diye bir şey söz konusu değil.
Amaç belli. Güç ve yetki ben de, ben tek kişiyim, hepinizin lideriyim, ya benim dediğim olur, ya da sizi cezalandırırım.
İstediği zaman da bunu yapabilme gücüne de sahip değil mi?
Siz muhalefet partileri siz, bu kadar gücü olan kişiden kalkıp hesap sormaya kalkabilir misiniz?
Soramazsınız? Sorma fırsatını da yakalayamazsınız?
Nedeni ise bir araya gelemiyorsunuz. Mutlaka aranızda fikir ayrılığı baş gösteriyor.
Meydanlarda söyledikleriniz ile T.B.M.M’ de yaptıklarınız ortada. Meclis olağanüstü toplanıyor, amaç belli. Terör için inceleme komisyonu kurulması önerisini bile kabul etmiyorsunuz. 
Ne yapmak isteniyor, anlamak mümkün değil.
Tek C.H.P. tüm olumlu davranışını sergiliyor. Ancak, yayınladığı 14 ilke de belli. Bu durumda Recep Tayyip Erdoğan C.H.P.ye yol vermez.
H.D.P. ise Kandilin emrinden çıkamadıktan sonra Türkiye Partisi olamaz.
M.H.P. ise sert tutumu ve Cumhurbaşkanından hesap sorulmasını istemesi, Cumhurbaşkanının hiçbir şeye karışmaması ve sarayında değil Çankaya Köşküne taşınmasını istemesinden dolayı, AKP ile koalisyon Hükümetini kurması mümkün değildir. Gerçi MHP geçmişte de olduğu gibi AKP nin zorda kaldığı anda, imdadına yetişiyor. Dışarıdan da gereken desteği verebilir.
Zaten 2015 yılının tek adamı Recep Tayyip Erdoğan, Koalisyon hükümeti falan kurulmasını istemiyor ki, neden istesin?  Gücünü neden kaybetsin?
Açılım süreci hikâyesi ile Kürt vatandaşlardan oy alırım derken, oylar HDP ye gitti ve AKP’ nin tek başına hükümeti kurabilme imkânı ortadan kalktı.
Ülke de yer yer teröristler olay yaratıyorlardı, ama bu kadar değildi. Bir anda teröristler nasıl faaliyete geçti? Urfa’nın Suruç ilçesinde IŞİD’e gönül vermiş canlı bombanın 32 gencimizin ölümüne sebebiyet vermesinin ardından, her gün birkaç şehit vermemiz ve olayların gittikçe artmasındaki amaç ne?
IŞİD’le ortaya çıkan Terör hareketi PKK ile zirveye doğru tırmanmaya başladı. Büyük şehirlerimizin içlerine sızmış ve örgütlenmiş teröristler son derece tehlikelidirler. Sınır ötesini bombalamak suretiyle Teröristleri yok etmek mümkün değil. Şehirlerimizde, mahallelere yerleşenleri nasıl yok edeceksiniz. Bu çok daha önemli. Bombalar, silahlar nereden geliyor, paraları nasıl ve nereden buluyorlar? Bu kaynakları bulup, yolları kesmek gerek.
Bunlarla baş edebilecek güçlü bir hükümet ve devlet yapısı lazım değil mi?
Daha önce analar ağlamasın denirken, aniden anaların yürecikleri sızım sızım sızlamaya başladı. Nedeni ise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği Başkanlığın elden kaçması?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tek amacı var. 17-25 Aralık hesabının sorulmaması, gücünün daha da artması ve Başkan olarak ülkeyi istediği gibi idare etmesidir.
Gerçi şu an istediği hâkimiyeti kurmuş vaziyette. AKP üzerinde mutlak hâkim. Zavallı Başbakan Ahmet Davutoğlu istediği kararları alamıyor. Çok önemli kurumlar kendine bağlı. Valiler, Kaymakamlar, Ordu, Emniyet Güçleri, Yargı devlet kurumları, Başbakan ve Bakanlar, Bürokratlar,  Cumhurbaşkanının dediğinden dışarı çıkabiliyorlar mı?
İçeride de olsa dışarıda da olsa, söylediği sözler ve verdiği demeçler ile gündemi tayin ediyor ve değiştiriyor.
Çin’de iken üç kelime etti; “İslam, İslam, İslam” dedi. Yetti.
Bırakın resmi kurumları, özel kurumlar bile Cumhurbaşkanının paralelinde hareket ediyorlar.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şimdi bu durumda 2015 yılının tek adamı değil midir?
Ancak önemli bir gerçek var, bunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dâhil siyasilerin çoğu göremiyor.
Halk bir yere kadar sabreder. 7 Haziran seçimleri bir ikazdı. Yeni yapılacak erken seçimde kesinlikle AKP’si daha da oy kaybedecek, bugünkü Meclis aritmetiği çok fazla değişmeyecektir.
Nedeni ise, millet oynanan siyasi oyunların farkında.
Kürt halkı da Türk halkı da sandığa gittiklerinde gereken dersi vereceklerdir.
Ne yazık ki, bu kargaşa ortamında olan garip vatandaşa ve ülkemiz ekonomisine olacaktır.
PKK ve IŞİD ülke genelinde terör olaylarına devam edecekler ve çok ananın yüreği yanacaktır.
Ateş düştüğü yeri yakar ve bu acılar unutulmaz.
Devletin gücü vardır. Devlet istediği takdirde karşısındaki teröristleri içeride de dışarıda da sindirir.
Önemli olan, siyasilerin emniyet güçlerimizin çalışmalarına dur dememesi.
Ekonominin çöktüğü, işsizliğin arttığı, halkın gittikçe fakirleştiği, canının ve malının garanti altında olmadığı bir ortamda, bazı siyasilerimizin ve ülkeyi yönetenlerin, kendi istikballeri uğruna ve kendi menfaatlerini düşünerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderi ile oynamaya hakkı yoktur.
Ülkemiz kargaşa ortamından çıkmalı ve istikrarlı bir hükümet ile idare edilmelidir.
Erken seçimin kimseye faydası olmayacaktır. Bu gerçeği herkesin görmesi gerek.
Zekeriya TÜMER
05.08.2015
Ulusalhaber@hotmail.com