DERSİMLİ KEMAL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DERSİMLİ KEMAL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ağustos 2015 Pazartesi

TÜMER DİYOR Kİ!.. “DALTON KARDEŞLER DEMOKRASİ PEŞİNDE”, Habib Hamza Erdem

TÜMER DİYOR Kİ!..
Sevgili okurlar;
Bu gün size bir arkadaşımın yazmış olduğu yazıdan alıntılar yaparak yazımı yazmak istiyorum.
Çünkü görüş ve düşünceleri, benim de görüş ve düşüncelerimin aynısı. Beğeneceğinizi zannederim.
“DALTON KARDEŞLER DEMOKRASİ PEŞİNDE”
Arkadaşım, Tunceli’den otobüse binmiş ve Ankara’ya doğru hareket etmişler. Tunceli’ler firmasına ait bir otobüs.
Elazığ ve Malatya’dan otobüse yeni yolcular alınmış.
Otobüs henüz hareket etmiş ki, içeride bir tartışma başlamış.
Yalnız yolculuk yapan bir bayanın otobüste de koltukta eğer bir bayanın yanı boş değilse, yalnız oturması gerektiğinden, bayana yer ayarlamak için, tek başına oturan bir bey yedek şoförün dikkatini çekmiş.
Şoför, adamın önüne gelmiş, kalkıp başka bir koltuğa geçmesini, bayanın burada yalnız oturmasını istemiş.
Biletli yolcu, nuh demiş, peygamber dememiş. İnatla yerinden kalkmayacağını, kanun, nizam olduğunu savunmuş.
İkinci Kaptan, iri yarı bir adammış. Otobüste kafasını eğerek duruyormuş.
Biletli adamın önüne eğilmiş ve demiş ki:
-Amca, gözlerime bakar mısın? Şimdi sen beni dövebilir misin?
Adam şaşkın, iri kıyı adamı nasıl dövsün. Sesi kesilmiş. Şoför, “ o zaman kalk ve gösterdiğim yere otur” demiş.
Hak, hukuk ve “Anayasal sınırlar” içinde sorun çözülüvermiş.
Şimdi, Habib Aslan beyin anlatımını aynen buraya aktarıyorum.
“DERSİMLİ KEMALİ “ anımsadım nedense.
Toplamış yüzlerce delegeyi, iki eli arka ceplerinin üzerinde bağrı açık bağırıyordu.
-Ben Dersimli Kemalll! Ana muhalefet Partisi Lideriii. Yarın Başbakan olmazsam, yazıklar olsun bana…
Gibi kendisine ‘hoş’ gelen, ama gerçekte ‘boş laflar’ ediyordu.
İşte bu Kemal Kılıçdaroğlu ‘otobüsü kaçırmak ‘ üzeredir.
Artık, hiçbir zaman ve hiçbir koşulda, kendisine değil Başbakanlık, Başbakan Yardımcılığı bile önerilmeyecektir.
Oysa Başbakan olması için önümüzde iki aydan kısa bir zaman var.
Yarından tezi yok, Meclis’e gidip orada 130 Milletvekili ile oturma eylemi başlatmalıdır.
(Bu söze aynen katılıyorum.)
Öğrenci iken katıldı mı bilmiyorum, ‘Boykot ve işgal’ nedir, duymuş olmalıdır.
Meclis’i işgal edip, yasal tepkisini gösterecektir.
Kemal Kılıçdaroğlu bu ya da buna benzer bir eylem koyamaz. O eyleminde direngen olamaz ise, uzun boylu Tunceliler otobüsünün şoförü gibi emredilen yere oturmak zorunda kalır.
Yasal, haklar falan demenin hiçbir anlamı kalmaz.
Duyduğumuz kadarıyla, yarın seçim olsa hazırız diyormuş.
Her gün seçim olsa, Kemal bey’e 100 ile 150 arası milletvekili verilir.
Bileti de numarası da bu kadar.
‘Efendim demokratik teamüller’ ya da HDP’lilerin dediği gibi ‘Demokrasi’ işte bu.
DR. Recep’in otur dediği yerde oturacaksınız. Ötesi yok.
Sen asıl, seçimden önce HDP’nin kapatılıp kapatılmayacağının garantisini ver bakalım.
Öyle bir Demokratik garanti var mı? YOK.
Adam doldurmuş seksen milyonluk bir ulus’u Rizeliler otobüsüne, götürüyor.
Benim yerim, senin yerin yok, otur oturduğun yerde. Ben seni nereye istersem oraya oturturum.
Anayasa Mahkemesi, Baba yasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Yüksek Seçim Kurulu hostes koltuğundalar.
Askerin ‘Tüfek çatılacak’ komutu gibi, seçimin ertesi günü ‘seçim yapılacak’ dedi ve seçim yapılacak (mış gibi görülüyor da denilebilir)
Yine toplantılar, yine mitingler.
Yine hak, hukuk, adalet nidaları.
Yine 17-25 Aralık teraneleri.
Yine emekliye şu, çalışana bu vaatleri.
Sonra Dr.Recep’i bekleyeceğiz. ‘Şuraya oturulacak’ diye komut verecek ve oraya oturulacak.
Peki ‘ilanihaye’ bu böyle mi olacak?
Hayır!..
Hatta bugün bile böyle olmayabilirdi.
Önce Kemal Kılıçdaroğlu, ben Dersimli Kemal deyip, ellerini iki oturağının üzerinden çekip, ben Tunceli’li Kemalim, diyebilmelidir.
Sonra Devlet Bahçeli, ‘Devlet’in kendi adından başka yerleri de var mı, onu öğrenmelidir.
‘Bizim Selo’, yarından tezi yok, PKK’yı parti olarak lanetliyoruz, diyebilmelidir.
Eğer bu üç lider, ‘Dalton Kardeşler’ gibi Dr. Recep’in mangasında yer almayıp, halka dönebilseler, halka güvenebilseler, halk ta onlara güvenebilse, bugün bile çok şey yapabilirlerdi.
Ancak, bunların basiretleri değil, ‘elleri kolları bağlı’.
Takıntılı, bunlar. Dördü de takıntılı.
Vallahi de billahi de bunlarla bu ülkeye ne ‘Demokrasi’ gelir ne de ‘Demokırası’
Her gün seçim yapılsa boş. Olan vatandaşa oluyor.
(Habib Hamza Erdem)