27 Ekim 2018 Cumartesi

GENÇLER!.. CUMHURİYETİ BİZ KURDUK, ONU SİZLER YAŞATACAKSINIZ. "TÜMER DİYOR Kİ" Gazeteci, Araştırmacı-Yazar: Zekeriya TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:

GENÇLER!.. 
CUMHURİYETİ BİZ KURDUK,
ONU SİZLER YAŞATACAKSINIZ.
29 EKİM 2018 Cumhuriyetin kuruluşunun 95. Yılı.
29 Ekim 1923 de Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün milletvekilleri Hacı Bayrama giderek dua ettiler, Sonra da Meclise gelinerek Türkiye Cumhuriyeti devletinin idare şeklinin Cumhuriyet olduğu ilan edildi ve ilk Cumhurbaşkanı da Mustafa Kemal Atatürk seçildi.
Bizler Cumhuriyet çocukları olarak yetiştik. Cumhuriyetin kazanımları ile büyüdük. Şimdi görüyoruz ki, Cumhuriyete kasteden, onu kaldırmak isteyen vatan hainlerinin mücadele içerisinde olduklarını görüyoruz.
Cumhuriyetin ne olduğunu, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere söylediği sözler ile anlatmak istiyorum.
Başka söze gerek yok.
“Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilatımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilatıdır ki onun adı CUMHURİYETTİR. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet, millet ve millet, hükümettir.”
Sevgili okurlar, bu kadar güzel bir idare neden ortadan kaldırılmak istenir, akıl ve mantık dışı değil midir?
“GENÇLER! CUMHURİYETİ BİZ KURDUK, ONU SİZ YAŞATACAKSINIZ.”
Gençler, sizler de artık aklınızı başınıza alın. Elinizdeki cep telefonları ile meşgul olmayı bir kenara bırakın ve Atatürk’ün sizlere emanet ettiği Cumhuriyet’e sahip çıkmak için mücadele edin.
“Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.”
Gerçekten de Türk milletinin karakterine ve örf ile adetlerine en uygun idare olarak Cumhuriyet idaresinin seçilmesi çok isabetli olmuştur. Bizim karakterimizde bağımsızlık, hür irade vardır. Baskıya gelemez Türk milleti.
“Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir.”
İslamiyetin temelinde de Demokrasi vardır. Bu nedenle Cumhuriyet rejimi en uygun rejimdir.
“Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir.”

Yüksek ahlaki değerlere sahip olanlar Cumhuriyet ile yönetilmek isterler. Burada şunu belirtmek istemiştir Atatürk. Cumhuriyet idaresindeki devlet görevlilerinin ve devleti idare edenlerin Yüksek ahlaklı olmaları ve faziletli kişilerden seçilmeleri gerektiğini vurgulamıştır.
“Cumhuriyetimize vereceğimiz en büyük armağan, gençlerin eğitilmesi olacaktır.”
Evet, Cumhuriyete verilecek en büyük armağan gençlerin eğitilmesidir. Demek ki, Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözünü, onun bıraktığı yerden itibaren, bugüne kadar ki dönemde Gençlerimiz iyi eğitilmemişler ki, şu an içerisinde yaşadığımız Cumhuriyet Düşmanları ile Cumhuriyetimiz tehlike içerisindedir.
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır.”
Mustafa Kemal Atatürk, kendisinin bir fani olduğunu çok iyi bilmektedir. Dini bütün ve Allah’a inanan bir insan olarak, elbette bir gün gelecek benim de ömrüm bitecek ve Naciz vücudunun toprakla birleşeceğini bilmektedir. Bu nedenle, ben ölsem, toprak olsam da sizlere öyle bir eser bırakıyorum ki, sizler başkalarının kölesi olmayın, esaret altında yaşamayın, Türkiye Cumhuriyetini sonsuza kadar yaşatın diye tembihlemiştir.
Bizler Ata’mızın bu sözlerini dikkate almalıyız ve Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza kadar yaşatmanın mücadelesini yapmalıyız.
Cumhuriyete düşman olanlar, ancak eğitimle, bilgi ile yok edilebilir.
Ne mutlu bizlere ki, Laik, Demokrat Türkiye Cumhuriyeti devleti içerisinde yaşıyoruz.
Ne mutlu bizlere ki;
TÜRK’ÜZ, DOĞRUYUZ, ÇALIŞKANIZ, YURDUMUZU, MİLLETİMİZİ, ÖZÜMÜZDEN ÇOK SEVİYORUZ.
27.10.2018
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

22 Ekim 2018 Pazartesi

TÜRKÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM "TÜMER DİYOR Kİ!.." Araştırmacı, Gazeteci-Yazar: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
TÜRKÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM

Sevgili okurlar, biz talebelik hayatımızın ilkokul çağlarında Andımızı okuyarak büyüdük.
8 Ekim 2013’te aniden kaldırıldı. Sebebi ne olursa olsun yanlış bir uygulama idi.
Şimdi bunu Danıştay 8. Dairesi verdiği kararla işlemin hukuka aykırı olduğuna karar vererek düzeltti.
 Elbette Türkiye üzerinde yaşayan ve kendisini Türk olarak görmekten gurur duyanlar memnuniyetlerini dile getirdiler. Türk olarak gurur duymayanlar ise tepkilerini dile getirmekteler.
Olabilir.
Öğrenci andının okutulmasına karşı çıkanların kafalarının içerisinde geçen düşünceyi anlamak istemiyoruz.
Milli olmak, milli kelimelerin söylenmesi ile pekişir. Bu nedenle andımız okullarda okutulmalıdır.
Faydası olur, zararı olmaz.
29 Ağustos 1972 tarih ve 14291 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan ilkokullar yönetmeliğinin 78 Maddesinde “ Öğrenci Andı” na aşağıdaki son bölüm eklenmiştir
“ Türküm, doğruyum, çalışkanım; yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir Ülküm yükselmek, ileri gitmektir Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk; açtığın yolda, kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE”
En büyük Türk, Atatürk’ün sözlerine şöyle bir göz atalım:
Bu ülke, tarihte Türk’tü bugün de Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.
Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. Türk birliğinin, bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk birliğine inanıyorum, onu görüyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk birliğiyle açacaktır. Dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk’ün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek.
***
Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne yedi bin senelik, en aşağı bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârlarıyla sallandı. Beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela, korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır. Kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.
***
Bir gün, ressamlar Türk’ün simasını kaybederlerse, yıldırımı alsınlar, yapıversinler.
***
Milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin avı olacaklardır.
***
Hayattaki yegâne üstünlüğüm, Türk doğmaktır! Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki cevher-i asli’yi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin.
***
Biz doğrudan doğruya milletseveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.
***
Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir.
***
Ülkeniz sizindir, Türklerindir. Bu ülke, tarihte Türk’tü bugün de Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.
***
Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, her şeyden evvel Türkiye’nin istikbaline, kendi benliğine, millî an’anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.
***
Türk aydınlarının kendi kendisini bilmemesinden ve başka milletlerde şu veya bu sebeple üstünlük olduğunu sanarak, kendini onlardan aşağı görmesinden doğmaktadır. Bu yanlış görüşe son vermek için Türklüğümüzü bütün asaleti ve tarihi ile tanımak ve tanıtmak şarttır.
Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur Türkiye ne Amerikanlaşacak, ne de Batılılaşacaktır; o sadece özleşecektir.
Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur.
***
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.
***
Taş kırılır, tunç erir; ama Türklük ebedidir.
***
Türk âleminin en büyük düşmanı komünizmdir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir.
***
Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir.
Türk milletindenim diyen insan, her şeyden önce ve kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.
***
Millet sevgisi kadar büyük sevgi yoktur. Kurtuluş Savaşı’nda benim de milletime ettiğim birtakım hizmetler olmuştur zannederim. Fakat, bunlardan, hiçbirini kendime mal etmedim. Yapılanın hepsi milletin eseridir dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur. Mazide sayısız medeniyet kurmuş bir ırkın ve milletin çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız lazım gelen şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır. İlmi araştırmalar da bunlar arasındadır. Benim arkadaşlarıma tavsiyem şudur: Şahsınız için değil fakat mensup olduğumuz millet için elbirliği ile çalışalım. Çalışmaların en büyüğü budur.
***
Büyük devletler kuran ecdadımız, büyük ve şümullü medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur.
***
Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni özelliği ve büyük medeni kabiliyeti bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
***
Yeni Türk yazısı, Türk’ün yaradılıştan gelen zeka ve kabiliyetini geliştirebileceğinden yeni yazımızı tarlalarında çalışan çiftçilerimize, sürüleri başında dağlarda dolasan çobanlarımıza kadar en az bir zamanda yaymaya çalışmak hepimizin vicdan ve milli haysiyet borcudur.
Türk, Türk olduğu için asildir. Bütün soy gururumuzu, Türk olmanın içinde buluruz.
Milletleri yükselten bu hususa bir amil daha ilave edelim; Milletlerin kalbinde intikam hissi olmalı. Bu alelade bir intikam değil, hayatına, istikbaline, refahına düşman olanların zararlarını dermeyi hedef tutan bir intikamdır.
***
Bütün dünya bilmeli ki; karşımızda böyle bir düşman oldukça onu affetmek elimizden gelmez ve gelmeyecektir. Düşmana merhamet, aciz ve zaaftır; bu insaniyet göstermek değil, insanlık hassasının yok olduğunu ilan eylemektir.
***
Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.
***
Şu anda, büyük Türk Milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın, en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
***
Türk, Türk olduğu için asildir. Çoğumuz, büyük babamızın babasını hatırlamayız. Bütün soy gururumuzu, Türk olmanın içinde buluruz.
***
Mensup olduğum Türk milletinin şan ve şerefi varsa, benim de bir ferdi olmak sıfatıyla şanım ve şerefim vardır.
***
Türk Milleti yüzyıllardan beri hür ve müstakil yaşamış ve istiklâli yaşamak için şart saymış bir kavmin kahraman evlatlarından ibarettir. Bu millet istiklalsiz yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.
***
Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.
***
Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
***
Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç dayanağımdır.
***
Ulusal varlığımıza düşman olanlarla dost olmayalım. Böylelerine karşı… ‘Türk’üm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi!’ diyelim.
Türk milletindenim diyen insan her şeyden evvel Türkçe konuşmalıdır.
Türk çetin işler başarmak için yaratılmıştır!
***
Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
***
Milliyetin çok bariz vasıflarından biri dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.
***
Türk milleti kurtuluş savaşından beri, hatta bu savaşa atılırken bile mahkûm milletlerin hürriyet ve bağımsızlık davalarıyla ilgilenmeyi, o davalara yardım etmeyi benimsemiştir. Böyle olunca kendi soydaşlarının hürriyet ve bağımsızlıklarına kayıtsız davranması elbette uygun görülemez. Fakat milliyet davası şuursuz ve ölçüsüz bir dava şeklinde mütalâa ve müdafaa edilmemelidir. Milliyet davası siyasî bir mücadele konusu olmadan önce şuurlu bir ülkü meselesidir. Şuurlu ülkü demek, müspet ilme, ilmî usullere dayandırılmış bir hedef ve gaye demektir. O halde propagandalarda müspet usullere müracaat etmek şarttır. Hareketlerin imkân sınırları ve sıraları mutlaka hesaba katılmalıdır. Türkiye dışında kalmış olan Türkler, ilkin kültür meseleleriyle ilgilenmelidirler. Nitekim biz Türklük davasını böyle bir müspet ölçüde ele almış bulunuyoruz. Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarına, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki Yakut Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz.
***
(Türk) Tarih tezi olgunlaştı. Onun üzerinde yürümek, durmadan çalışmak lâzımdır. Bazı imansızlar olabilir. Bunlar yol kesenlere benzeyebilir, aldırmayınız.
***
Vatanımıza ve bağımsızlığımıza göz dikenlere yalnız askerî yönden üstün gelmek yeterli değildir. Memleketimiz hakkında saldırgan emeller besleyecek olanların her türlü ümitlerini kıracak şekilde siyasî, idarî ve ekonomik yönden kuvvetli olmak gerekir…
Kurtuluş ve bağımsızlık için yaptığımız mücadeleyi tamamlamak ve Yüce Allah’ın milletimize yaradılıştan verdiği beceri ve yetenekleri en üst düzeyde geliştirmek ve memleketimize bağışladığı bütün kuvvet ve servet kaynaklarını kullanarak en iyi biçimde faydalanmak suretiyle güçsüzlük nedenlerimizi ortadan kaldırmak için bundan böyle hiçbir fırsat ve zamanı boş harcamayarak çalışmaya mecburuz…
***
Herhangi bir kişinin, yaşadıkça memnun ve mutlu olması için gerekli olan şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Hayatta tam zevk ve mutluluk ancak gelecek nesillerin onuru, varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir…
***
Her Türk ferdinin son nefesi, Türk milletinin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedi olduğunu göstermelidir.
Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur.

ZEKERİYA TÜMER
22.10.2018
Ulusalhaber1881@gmail.com

8 Ekim 2018 Pazartesi

ÇÜRÜKLER TÜREDİ ÜLKEM GERİLEDİ ÇÜRÜKLER TEMİZLENSİN ÜLKEM RAHATLASIN "TÜMER DİYOR Kİ" Gazeteci, Araştırmacı-Yazar: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
ÇÜRÜKLER TÜREDİ
ÜLKEM GERİLEDİ
ÇÜRÜKLER TEMİZLENSİN
ÜLKEM RAHATLASIN

Sevgili okurlar;
Ülkem nereye doğru sürükleniyor? 
Bu soruya bir çok kişinin ne cevap verdiğini tahmin ediyorum.

Bir ülke de bu kadar çürük nasıl türemiş, insanın aklı almıyor değil mi?
Mustafa Kemal Atatürk’ün çürüyen Osmanlı’dan sap sağlam bir ülkeyi kurduğu, ( Türkiye Cumhuriyeti Devleti,) canım ülkem nasıl çürüklerle dolmuş, aklın mantığın alacağı bir şey değil!

Yalancılık, dolandırıcılık, sahtekarlık, hırsızlık, soygunculuk, soysuzluk, arsızlık, yolsuzluk, ne kadar kötü şey varsa toplumun çürük meyveleri gibi içimizde.

Bilirsiniz sağlam elmaların olduğu bir sepetin içerisine bir tane çürük elma koyun, elmaların hepsi kısa zamanda çürür. Ama çürük elmaların içerisine bir tane sağlam elma koyun, çürükler düzelmez, o bir tane de çürür gider.

Çürüyen şeyler ne olur, çöpe atılır. Toprağa gömülür, ya da yakılır ki, etrafı kirletmesin diye.

Osmanlının çürüyen artıklarını denize döken ülkeyi çürük insanlardan temizleyen, sap sağlam bir Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlının borçlarını da üstlenmiş ve onları ödemiştir.

Şimdi ise, içeride de dışarıda da ülkemin borcu gırtlağımıza dayanmıştır.

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin kazanımları ile büyüyen ve sonra da çürüyen bir nesil, Atatürk’e kafa tutmakta ve onun yolundan ayrılarak, kendi düzenlerini kurmaya çalışmaktadırlar.

Çürükler, sağlam olabilirler mi? Olamazlar. Sağlamları da bozarlar ve sonunda hepsi çöpe atılır gider.

Bizleri de iç ve dış düşmanlarımız çürüterek, Türk milletini çöpe atmak istemekteler.

Ekonomik kriz gittikçe büyürken, düşmanımız olan Amerika’dan transferler yaparak ekonomimizi düzeltsin diye, danışman getiriyoruz. Bütçemize müdahale ettirmeye yol açıyoruz.

Ülkemde henüz çürümeyen ve sapasağlam, dimdik ayakta kalan kişilerimiz yok değil, var. Bunlar Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda ve izinde giden, onun fikir ve düşüncelerini benimsemiş vatanına ve milletine ihanet etmeyen kişilerdir.

Bilgi ve vatan duygusu ile dopdolu olan bu kişileri çürütmek, yok etmek o kadar kolay değildir.

Yahudi lobilerinin, emperyalist güçlerin ülkemiz üzerinde oynadıkları oyunlar bilinmektedir. Sahte tarikat şeyhleri türetilmekte, onlara Din konusunda fetva verdirilerek ahlaksızca sözler sarf ettirilmektedir. Kuran-ı Kerimde ve Hadislerde yer almayan konular dile getirilmekte, önüne gelen bir şeyler söyleyerek halkın kafasını bulandırmaktadırlar. .

Bütün söyledikleri sözlerin içeriğinde Atatürk Düşmanlığı ve kadın-kız ile olan ilişkiler yer almaktadır.

Cahil insanları ayrıcalıklı olan bazı din adamları akıllıca kullanılıyorlar ve istedikleri gibi yönlendiriliyorlar.

Devletimizin ve Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığının bunlara müsaade etmemesi gerekmektedir.

En büyük tehlike budur.
Yurt dışından bilhassa İsrail’den İthal edilen ürünler ve gene ithal edilen tohumların içerilerine yerleştirdikleri topluma zarar veren maddeler ile toplumu hasta ve duygusuz bir hale getirdiklerini, bilim adamlarımız yer yer açıklamaktadırlar.

Türkiye’de yetişmiş ekonomistler ve ilim, bilim adamları varken, yabancıların peşinde koşmak sağlıklı olamaz.

Tarım ülkesi olduğumuz bir ülkede saman ithal etmemiz bizim ayıbımızdır.

Madenlerimiz ve ormanlarımız, göllerimiz, nehirlerimiz ve kendi iç denizimiz ile kalkınamayan bir ülke de, demek ki bir şeyler eksik.

1923 ile 1938 arasındaki istikrarlı büyümeden neden ders alınmıyor?

Bugün içerisinde bulunduğumuz teknoloji dahil, yoksul ve fakir, üstelik bugünkü kadar yetişmiş elemanı olmayan bir ülke, kalkınmış, fabrikalar kurulmuş, toplumun refah düzeyi artmaya başlamış, Osmanlı’nın borçları bile ödenmiş iken, bugün devamlı geri gitmemizin sebeplerini bilerek tedbirler almanın zamanı gelmedi mi?

Üretim neden yapılmıyor?

Bir ülkede üretim yapamaz ve tüketim toplumu haline gelirseniz, netice de dışa bağımlı olmak zorunda kalırsınız ve dış güçler de sizin içinize sızarak, sizi çürütürler.

Kimsenin kimseye güvenmediği bir toplum olduk.

İş ahlakı kalmadı.

Ne terör bitti, ne de ekonomi canlandı.

Ne olacak bizim halimiz diye garip vatandaş düşünürken, ülkenin zenginleri fabrikalarını yurtdışına taşıma çabasındalar.

Bir çok fabrika yurtdışına taşındı bile.

Yabancı firmalar da Türkiye’ye Danışmanlık yapabilmek için sıradalar. Şubeler kurarak, yurtdışına kaçan zenginlerimize danışmanlık hizmeti sunma peşindeler.

Ülkem zengininin gittiği ülkede, oturma müsaadesi, şirket kurma müsaadesi, iş yapabilme imkanlarını sağlama izinleri vs. gibi işlemlerde yardımcı oluruz diyerek, zenginlerimizin ülkem den dışarı kaçmalarına yardımcı olmaktalar.

Boşalan ülkeme yerleşmek isteyen yabancılara ne dersiniz?

Yurt dışı Fonlar ki bunların parasal hiçbir sıkıntıları yoktur. Kamu oyuna da yansıyan bu fonların arkalarında dünyanın en zengin iş adamları ve devlet adamlarının paraları olduğu söylenmiştir.

Bu fonların bazı temsilcileri de ülkeme sızmışlardır.

Ülkenin ekonomik sıkıntı içerisinde olduğunu bilen yabancılar, sıkıntıda olan iş adamlarımızın mallarını ucuza kapatma veya işyerlerine ortak olma çabasını gösterirken, gayrimenkul ile verimli arazileri de alabilme peşinde koşmaktalar

Ekonomik kriz nedeniyle ülkeye döviz girdisi de bu şekilde sağlanmak istenmektedir.

Ancak, asıl amacın, para sıkıntısı olmayan yabancıların dolaylı yollarla ülkeme yerleşme çabası içerisinde olmalarıdır.

Karadeniz’de Katar arsalarının m2 si kendi ülkelerinden fazla hale gelmiş bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye’de birçok şirketleri almış veya ortak olmuşlardır. Türkiye nerede ise küçük Katar’ın olacaktır.

İsrail ve diğer emperyalist ülkeler de Güneydoğu, Ege, Akdeniz, İç Anadolu bölgelerinden en kıymetli arazilerimizi satın aldıkları da unutulmamalıdır.

Türkiye yabancı sermaye ülkesi haline gelmiştir.

Satılmayan hiçbir şeyimiz nerede ise kalmayacaktır.

Ülkelerin işgalleri artık paranın gücü ile olmaktadır.

Bunu unutmamak gerek. Bir gün gelir yabancıların boyunduruğu altında çalışmak zorunda kalırsınız. Osmanlı’nın yıkılış sebebi yabancılardan alınan borçlar ve onlara tanınan imtiyazlardır. Tarih tekerrür etmek üzeredir.

Yoksulluk azalacağına artıyor, zenginler ayrıcalıklı sınıf haline gelirken, toplumun bazı kesimlerinde suç oranı artıyorsa, o toplumda çürümeler artıyor demektir.

Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür.

Çürüyoruz beyler çürüyoruz. Bizleri çürütüp yok etme çabasında olanlara karşı aşı üretmeliyiz. İçimizdeki çürükleri başkaları değil biz temizlemeliyiz.

08.10.2018
ZEKERİYA TÜMER
Ulusalhaber1881@gmail.com