16 Şubat 2015 Pazartesi

TÜMER DİYOR Kİ: "BUNLAR NAMUSSUZ, ŞEREFSİZ, AHLAKSIZ VE İNSANLIK DÜŞMANIDIR ALLAH ONLARI VE ONLAR GİBİ CANİLERİ, CANAVARLARI KAHRETSİN"

TÜMER DİYOR Kİ:
BUNLAR NAMUSSUZ, ŞEREFSİZ, AHLAKSIZ VE İNSANLIK DÜŞMANIDIR
ALLAH ONLARI VE ONLAR GİBİ CANİLERİ, CANAVARLARI KAHRETSİN
Nefsine hâkim olamayan şerefsizler az değil ki!
Küçük çocuklara saldırılmadı mı, onlar da öldürülmedi mi?
Işid denen teröristler ana kuzusu yavrucakları pazarlarda satıp seks objesi yapmıyorlar mı?
Bu kepazelikler, rezillikler, ahlaksızlıklar, vicdansızlıklar maalesef Müslüman ve geri kalmış ülkelerde daha çok oluyor.
Elbette dünyanın birçok yerinde de var. Ancak, biz Müslüman’ız bizde olmaması gerek.
Bu nasıl Müslümanlık, bu nasıl insanlık!..
Ateş düştüğü yeri yakar. Bu acıya nasıl dayanılır.
Yıllarını ver, gözbebeğin gibi koru, ihtimamla büyüt, kılına zarar gelmesin diye üzerine titre, solmasın, üzülmesin diye koklamaya kıyamadığın canından bir parçayı, şerefsiz, adi, aşağılık bir yaratık, sapık ihtirasları ve iğrenç duyguları uğruna katletsin.
Allah’ım bu acıya dayanmak çok zor.
Utanmaz, sıkılmaz, arlanmaz bazı kişiler de çıkıyorlar, Amerika da da böyle şeyler oluyor, mini etek giymesin kızlar, kız çocukları okullarda bacaklarını gösterip öğretmenlerini tahrik etmesinler, kızlar la 7 yaşından itibaren evlenilebilir, kızlar evde otursun, okumasın. Kadın çalışmasın, çocuk doğursun, erkek kadını dövebilir, sövebilir, onları ikinci, üçüncü karısı yapabilir, düşünceleri olan manyaklara ne demeli!...
Kuran-ı Kerimi hiç okumadınız mı?
Böyle Müslümanlık olmaz. Cennet anaların ayakları altında denmiyor mu?
Peygamberimiz Kadınların hakkını korumadı mı?
Müslümanlıkta böyle şerefsizlik var mı?
Nasıl bir toplum olduk, akıl sır erecek gibi değil.
Bu nasıl ahlaksızlık, nasıl vicdan ve insanlık...
Allah seni ve senin gibilerini kahretsin.
Facebookta bir arkadaş şunu yazmış:
“Her 4 saatte 1 tecavüz suçu işleniyor. Çocuk pornosunda ilk 5’teyiz. Hayvanlara tecavüzde ilk sıradayız. Hırsızlıkta dünya listelerini zorluyoruz.
Allah’tan Müslüman’ız da içim rahat!” diyor.
Gerçi en koyu Müslüman olduğunu söyleyen Suudi Arabistan’da kadınlar tek başlarına sokağa çıkamazlar. Sokakta tek başına yürüyen bir kadını gören Arap arabasını durdurur, kadını arabaya attığı gibi kaçırır. Ben Suudi Arabistan’a gittiğimde bu konuda çok şeyler duydum.
Suudi Arabistan’da hava alanındayım. Cidde’den hail şehrine gideceğiz. Sıra sıra Suudiler oturuyor, uçağı bekliyorlar. Yanımdaki arkadaşla içeri girdik. Sandalyelerde oturan bütün Arapların kafalarının bir tarafa dönük olduğunu gördük. Biz de o tarafa baktığımızda, güzel bir bayan tek başına oturuyor. Ayaklarına kadar kapalı. Üstünde beyaz bir elbise. Bacak bacak üstüne atmış, bir ayağının bilek hizasından bir karış kadar açık, bacağı gözüküyor. Bütün Araplar o tarafa bu bacağa bakıyorlar. Kadın sıkıldı ve ayağını indirdi, bacağın açık kısmı görünmemeye başladı, Arapların kafaları döndü.
Buyurun, şeriat düzenindeki ahlaksız yaklaşımlara.
Bu alçakları assan, ölüm onlar için kurtuluş olur. İbreti âlem için değişik cezalarla cezalandıracaksın.
Sosyal medyada kadınlar bu cezalar konusunda fikir yürütüyorlar.
Kimisi, kesin aletini, iğdiş edin, etlerini lime lime edin, asın, parçalayın, vs. neler neler söyleniyor.
Devamlı kadını hor görürsen, kadınları seks objesi olarak göstermeye çalışırsan, ahlakı kadın üzerine inşa edersen, şuranı açma, buranı açma diye baskı altına almaya çalışırsan, sapıklara yol vermiş olursun.
Şimdi bu insanı asmak istersen, “yok asamazsın insan hakları var” derler.
Peki, öldürülen insanın insanlık hakkı yok muydu?
Ateş düştüğü yeri yakar. O annenin babanın içindeki sızıyı, acıyı anlayabilmek mümkün değil.
Bu şerefsizin ailesi şimdi komşularının, akrabalarının ve etrafında bulunan insanların yüzlerine nasıl bakacaklar.
Deydi mi namussuz, alçak, şerefsiz. Deydi mi?
Senin anana, bacına aynı şey yapılsa, razı olur muydun? Allah senin cezanı versin.
Kadınlar bizlerin en kıymetlisidir. Onlar anadır. Onlar olmasa biz erkekler dünyaya gelebilir miydik?
Maalesef ülkemiz de Laik Cumhuriyetin kıymetini bilmeyenler Kadınları ikinci sınıfa sokmak ve evde oturtarak, toplumdan soyutlamak istemektedirler.
Evde oturacak ve çocuk doğuracak. Adamın zevkini yapacak. Olmadı mı ikinci kadın alınacak, olmadı mı üçüncü kadın.
İşte, Atatürk’ün kurduğu laik Türkiye Cumhuriyetinde bunlar olamaz.
Devlet otoritesini kaybettiğinde sapık insanlar türeyebilir.
Şimdi bu konu Hükümet tarafından şu şekilde savunmaya dönüşebilir. Bakın gördünüz işte iç güvenlik tasarısına ihtiyaç var, diyeceklerdir.
Yasalarımızda böyle pis suçların cezası vardır. Bu kabil suçlular Hapishanede de cezalandırılırlar.
Allah, Özgecan Aslan yavrumuzun annesine, babasına ve yakınlarına sabır versin.
Anneler ve babalar, aile içerisinde çocuklarınıza gereken ahlakı verin. Yakın dövüş kursuna gönderin.
Toplum eğitemiyor, sizler bari eğitin.
Geçmişte Genelkurmay’da görev yapan bir Albay arkadaşım şunu demişti. Eskiden askerler halkla iç içe oturuyorlardı. Bu sebepten Albay bazı tembihlerde bulunmak zorunda kalmış karısına.”Ben geceleri nöbette kalıyorum. Sana göz koyan olur, sana zorla sahip olmak isteyen olur, sakın telaş ve panik yapma, sakin ol. Onun açığını yakaladığın anda, saldırır ve elinden kurtulursun. “
Doğru, bu kabil saldırılarda kadınlarımız, kızlarımız panik yapmayın, onu oyalayacak yol bulun. Sakinleştirin ve fırsat kollayın. O enayi bunları yutacaktır. Ani tepki gösterirsen, o erkek gücü ile saldırır ve işte bu şekilde hoş olmayan şeyler yaşanır.
Durum meydan da!.. 
Sözde, "Ahlâklı toplum olalım" diye çaba harcanırken, "ahlâksızlık" gittikçe artmaktadır... Zekeriya TÜMER

9 Şubat 2015 Pazartesi

KANUNLAR EŞİT UYGULANMALI

TÜMER DİYOR Kİ:
KANUNLAR EŞİT UYGULANMALI!..
Sevgili okurlar; bugünlerde gündemde olan konu “İç Güvenlik Paketi”.
Konu ile ilgili bilgi sitemizin ana sayfasında yer aldı.
Hükümet tarafından hazırlanan iç güvenlik Paketinin eleştirilecek tarafı da var,  uygun görülecek maddeleri de var.
Polisimize verilen geniş yetkiler söz konusu.
Silah olarak, Molotof kokteyli, sapan, sopa da kabul edilmiş.
İnsan karşısındakine zarar vermek istedikten sonra, çok şeyler üreterek zarar verebilir. Önemli olan niyettir.
Elbette, malımıza, canımıza, kastedenlere ağır cezalar uygulanmalıdır.
Kamu mallarına zarar verenler, masum insanları kasten öldürmek için otobüslere Molotof kokteyli atanları affetmemek gerek. Cezaların en ağırını vermek lazım.
İç güvenliğimiz yürürlükteki kanunlara göre de sağlanabilir. Önemli olan uygulayabilmektir.
Polise verilen geniş yetkiler, uygulamacılar tarafından suiistimal edilirse işte o zaman iç güvenliğimizi sağlayalım derken daha da bozabiliriz.
Eğitimli ve görevinin mes'uliyetini bilen devlet görevlileri, vatandaşının hak ve hukukunu daha iyi korur.
Türk Bayrağını göğsüne sarıp veya ellerinde sallayan Türk vatandaşının, elinde hiçbir silaha benzer eşya yokken, tek silahının Türk Bayrağı olduğu ve en doğal hakkı olan protesto hakkını kullanmak için sokağa çıktığında, polis ona biber gazı sıkar, silah çekerse, yaralar veya tutuklarsa, işte bu iç güvenliğin sağlanması demek değildir.
Bunun yanında pkk Bayrakları ile terör gruplarının flamaları ile gösteri yapanlara, hatta polise, kamu binalarına saldıran ve zarar verenlere polis bir şey yapmaz ve seyrederse, işte bu da iç güvenliğin sağlanması demek değildir.
Hak, hukuk, adalet ve kanunlar herkese eşit şekilde uygulanmalıdır.
İç güvenlik Paketine, şunların da eklenmesinde yarar vardır.
Rüşvet alan, devletin malına zarar veren, devletin kasasından para çalan, yalanları, hileleri ile devlete ve topluma zarar verenlere de ceza verilmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti kolay kurulmuş değildir. Bunu unutmamak gerek.
Oy alma uğruna, toplumu ayrıştırmak, kendinden yana olanı korumak, olmayanı ezmek iç güvenliğin sağlanmasına yardımcı olamaz.
Hükümetler de gelip geçicidir. Halkına iyi hizmet verenler iktidarlıklarını sürdürürler, veremeyenler ise giderler.
Ben iktidardan gitmek istemiyorum diye direnenler ve onun için kanunlar çıkaranlar ve bu kanunları eşit uygulatmayıp, kendisinden yana olmayanlara uygulanmasını sağlatmak, iç güvenliğin sağlanmasına yardımcı olamaz.
Devlet memurları siyasi baskıdan kurtulmadıkça da özgür hareket edemezler.
Devletin memurları, vatandaşa eşit muamele yapmak zorundadır.
Kin, nefret ve intikam peşinde olamaz devlet görevlileri.
Devlet şefkatli olmalı, vatandaşının hak ve hukukunu korumalıdır.
Teröre ve teröristlere elbette acıma olmaz, onlarla pazarlık yapılmaz. Elinde silah olan ve karşısındakini yaralama veya öldürme amacı ile hareket edene karşı polis elbette gerekeni en sert şekilde yapmalıdır.
Bizler de vatandaş olarak Polisimize her zaman yardımcı olmalıyız.
Her şeyin hayırlısı diyelim ve İç güvenliğimize huzur getirmesi dileğiyle kanunun çıkmasını bekleyelim ve ne olacak görelim.