30 Temmuz 2020 Perşembe

Müslüman Türkler ve tüm İslam aleminin Mübarek Bayramı Kutlu olsun


TÜMER DİYOR Kİ:
Korona belki bizi kurtarır. 

KURBAN OLAYIM SANA

Sevgili okurlar, günlerin nasıl hızlı bir şekilde geçtiğinin farkındasınızdır.
İşte İslam âleminin Mübarek saydığı bir gün daha geldi ve Kurban Bayramını kutlayacağız.
Kutlama dediysem de sakın, aman sakın büyüklere gidip el öpmeyin, konu komşu ziyareti yapmayın. Ağzınızdan maskeyi, elinizden cep telefonunu eksik etmeyin. Kutlama yapacaksanız, açın telefonu görüntülü görüntüsüz yakınlarınızın kutlayın bayramını olsun bitsin. 
Bu sene böyle, işinize gelirse.! 
Yoksa hııı Korona canınıza ot tıkar!
Adı üstünde Kurban Bayramı. Kurbanlık sayılan hayvanlar kesilecek, fakir ve fukaraya etleri dağıtılacak. (Ben etlerin yoksullara dağıtılacağından şüpheliyim. Bu kadar pahalı olan etleri neden dağıtsınlar, atarlar buzluğa, çıkarıp çıkarıp yerler.) 
Kurban Bayramının hikayesini  hemen hemen herkes biliyordur. Onun için ben burada anlatmayacağım. Hz. İbrahim Peygamberin, oğlunu kurban etmesi hikâyesi. (Bilmeyen Googleye sorsun, oradan öğrenir.)
Dünya’yı etkisi altına alan KORONA 19 virüsü de her gün binlerce kişinin canını alıyor. 
Dikkat edin devamlı da kendisine Kurban arıyor. Fırsatları hiç kaçırmıyor. Hemen ağzından, burnundan içeri giriveriyor. 
Bütün dünyada ALLAH’A inananlar toplumlar, bu mübarek günlerde hep birlikte dua etseler de Korona denen beladan insanlık kurtulsa.
Aklıma geldi, acaba diyorum şu İstanbul’da bulunan Ayasofya Kilisesi, şimdi Müslümanların Namaz kılmasına açıldı ya. Oraya gidip hepimiz namaz kılıp dualar etsek, Allah dualarımızı daha çabuk kabul ederek, bu Korona belasından kurtulur muyuz, diye düşünüyorum!..
Birde şunu düşünüyorum: 
Fatih Sultan Mehmet 1453 yılında İstanbul’u Bizans’tan aldı. 
Oh Ayasofya Kilisesi Müslüman Türklerin oldu. 
Ne güzel oldu. 
Sevinmiştik. 
Sonra ne oldu, 1920 de İstanbul Emperyalist güçler tarafından işgal edildi. Anadolu'nun birçok bölgeleri Fransız, İtalya, İngiliz ve Yunan askerleri tarafından işgal edildi, camilerimiz yıkıldı, kadınlarımızın, kızlarımızın ırzına geçildi. 
Ermenilerin azması ile de birçok masum insanlar bazen tek tek bazen de topluca katledildi. 
İşte bu duruma da ÜZÜLMÜŞTÜK.
Eğer Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde İstiklal savaşı kazanılmasaydı, bugün Ayasofya Cami olarak ibadete açılabilir miydi?
Bunu unutan bazı kişiler, geçmişe münhasır hiç hoş olmayan kelimeler söyleyerek, bir de Atatürk’e dil uzatarak, ortalığı germeye çalışmaktalar.
Acaba bunların amacı nedir?
Bilindiği üzere 1928’de Latin harflerine geçilmesi sonrası, kentin Türkçe adının Latin harfleriyle yazılmış hali ile İSTANBUL uluslar arası kullanıma girdi. İstanbul kentin uluslar arası adı ilan edildikten sonra “KONSTANTİNOPOLİS” adının mektuplarda veya diğer yazışmalarda ve uluslar arası alanlarda kullanılması yasaklandı. Örneğin yurt dışından İstanbul’a gönderilen mektuplarda adres olarak “Kostantinopolis” (yanında İstanbul yazsa bile) yazıldıysa bu mektuplar geri gönderilmeye başlandı. Zaman içinde İstanbul adı ve bunun çeşitli  benzer yazılışları çoğu dünya dilinde yerini aldı.
Demek ki, İstiklal Savaşı kazanılmasaydı, Türkiye’nin Tapusu LOZAN SÖZLEŞMESİ ile tescil edilmese idi, İstanbul yoktu, Konstantinopolis Şehri vardı. Ayasofya’da eski haline döndürülerek Kilise olarak kalacaktı.
Atatürk’ün kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti yöneticileri, Atatürk’ün bizzat talimatları ile bazen de Atatürk’ün kendisi tarafından verilen para ile Yunan işgali sırasında yıkılan, yakılan, mahvedilen Camilerin yenilenmeleri, restore edilmeleri ve yeniden ibadete açılması sağlanmıştır. (Google de Ufak bir araştırma yapan bu bilgilere ulaşır.)
En önemlisi de bu Mübarek günde Atatürk’e dil uzatanlara da şunu demek isterim:
Keşke sizler de, bizler de Atatürk kadar İslam dinini iyi bilebilsek ve değerlendirebilsek.
Buyurun size Atatürk’ün Balıkesir Hutbesinde söylediklerini bir kez daha hatırlatalım.
Balıkesir Paşa camii 7 Şubat 1923
Mustafa Kemal Atatürk sürekli Anadolu'yu dolaşarak, halkının yanında olmuş, sorunlarını dinlemiş, Cumhuriyet’in kurulmasına yardımcı oldukları gibi korumalarını da istemiştir.
Nitekim 7 Şubat 1923 günü öğleyin Paşa Camii’nde okunan Mevlidden sonra minbere çıkarak yaptığı konuşmada da bu konulara değinmişti.
"Balıkesir Hutbesi" diye anılan bu konuşmasında "Allah birdir, şanı büyüktür. Allah’ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun" diyerek söze başladı ve kurulacak yeni devletin temel esasları ile devrimler ve cumhuriyete ışık tutan mesajlar verdi.
Atatürk, Zağnos Paşa Cami Hutbesin de cemaate şöyle seslenmiştir:

“ Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selâmeti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz  Efendimiz Hazretleri,  Cenâb-ı Hak tarafından insanlara dinî hakikatleri tebliğe memur edilmiş ve resul olmuştur. Temel nizamı, hepimizin bildiği Kur'ân-ı Azimüşşan'daki açık ve kesin hükümlerdir.
İnsanlara manevi mutluluk vermiş olan dinimiz, son dindir, mükemmel dindir. Çünkü dinimiz; akla, mantığa ve gerçeklere tamamen uymakta ve uygun gelmektedir. Eğer akla, mantığa ve gerçeklere uymamış olsa idi bununla diğer ilâhî tabiat kanunları arasında birbirine zıtlık olması gerekirdi. Çünkü bütün tabiat kanunlarını yapan Cenab-ı Hak'tır.
Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber çalışmalarında iki yere, iki eve sahipti. Biri kendi evi, diğeri Allah'ın evi idi. Millet işlerini Allah'ın evinde yapardı. Hazret-i peygamber'in mübarek yollarını takip ederek bu dakikada milletimize ve milletimizin şimdiki ve geleceğine ait konuları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde, Allah'ın huzurunda bulunuyoruz. Beni bu şerefe kavuşturan Balıkesir'in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu vesile ile büyük bir sevaba nail olacağımı ümit ediyorum.
Efendiler! Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler, söylenenleri dinleme ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek, yani birbirimizin görüş ve düşüncelerini almak için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihninin başlı başına faaliyette bulunması lâzımdır. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz için her şeyden önce hâkimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.
Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşüncelerini anlamak istiyorum. Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, millet fertlerinin tamamının arzularının, emellerinin birleşmesinden ibarettir. Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.
İNŞALLAH BU SÖZLERİ OKUYANLAR, BUNDAN SONRA ATATÜRK’E DİL UZATMAZLAR, UZATIRLARSA DİLLERİ ŞİŞER BOĞAZLARINI TIKAR.
Bizler kim ne derse desin ne Müslümanlıktan ne de Atatürk’ün yolundan ayrılmayız.
Atatürk Anadolu’da yaşayan toplumların içerisinde azınlıkta olsalar diğer dinlerde ve inançlarda olanları bildiğinden Laiklik prensiplerini hayata geçirmiş ve Anadolu insanını bir arada tutmayı başarmıştır.
Şu gerçeği artık bütün insanların görmesi gerek. Korona virüsü bunu ispatladı. Korona denen virüs en tepede olan Yöneticiye de bulaşabiliyor, zengin, fakir ayırt etmiyor, herkesi alıp öbür tarafa götürebiliyor. 
Demek ki, hepimiz ölümlüyüz. Bu nedenle bırakalım ayrışmayı, didişmeyi, kavga etmeyi.
Birlik ve beraberlik içerisinde kimse kimseyi üzmesin, hakkını yemesin, hak, hukuk, adalet içerisinde insanca yaşamaya baksın. İktidar sahipleri de toplumun ekonomik refahı için, ülkenin kalkınması için mücadele etsin. 
BU VESİLE İLE MÜBAREK KURBAN BAYRAMINIZI KUTLAR ÜLKEM İÇİN, İNSANLIK İÇİN HUZUR VE MUTLU BİR YAŞAM DİLERİM.
30.07.2020
Zekeriya Tümer
ulusalhaber1881@gmail.com

NOT: E Ticaret mağazamızdan BOR ve KENEVİR'li tamamen doğal, sağlıklı, yasal izinleri alınmış BOR VE KENEVİR mucizesi ürünler alarak bize destek olabilirler.
Ürünleri temin edebileceğiniz Link:

 


3 Temmuz 2020 Cuma

Bizler hangi Baro Avukakatlarına vekalet vereceğiz?


TÜMER DİYOR Kİ:

BİZLER HANGİ DÜŞÜNCEDEKİ 
BARO AVUKATLARINA VEKALET VERECEĞİZ.

Sevgili okurlar, Temmuz ayının bugün üçü.
Günlerden ise Cuma.
Avukatları ilgilendiren Barolarla ilgili yasa tasarısıTürkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmeye başlanacak.
Avukatlar dâhil, tüm muhalefet partileri Baroların yapısında değişiklik öngören kanun teklifine karşılar.
Cumhurbaşkanlığı Makamı ise şu andaki Baroların durumlarına karşı.
Bakalım zaferi kim kazanacak?
Sizce kim kazanır dersiniz?
İçinizden geçeni hisseder gibiyim. “Ya Tümer Bey, bugüne kadar AKP yasa tasarılarını Meclise getirdi, muhalefet partileri dâhil herkes sosyal medyada karşı çıktı.
 MHP ile birlikte olan AKP, istediği bütün yasa tasarılarını Meclisten geçirdi ve yasalaştırdı. 
Allah aşkına hangisini engelleyebildiler!?..
Bu nedenle hiç kimse canlarını sıkmasın, bu tasarı da Mecliste aniden oylanır ve kabul edilir. 
Muhalefet de,  karşı çıkan Baro Başkanları da, Avukatlarda ne yapacaklarını şaşırırlar.” Dediğinizi duyar gibiyim.
Evet,  sevgili okurlar.  Baroların yapısındaki değişiklik onaylanıp yasalaştıktan çok kısa bir süre sonra,  belki kimsenin düşünmediği şunlar olabilecektir:
Bir kere Barolar,  artık fikir ve düşünce yönünden ayrı ayrı olan gruplara ayrılarak kurulacak.
Nasıl Siyasi Partiler ayrı ayrı fikir ve düşüncelere sahip kişileri bir araya getiriyorsa, Avukatlarda bu şekilde bölünecekler.
Şimdi gelelim ana gerçeğe:
Bütün Hâkimler, Savcılar demeyelim de, bazı Hakimler ve Savcılar Diyelim. Evet, bazı adalet temsilcileri şu anda kimin emirlerini uyguluyorlar?
Kim tarafından atanıyorlar?
İktidar olan ve Devleti yöneten kadrolar tarafından.
Vatandaş mahkemelik oldu, Avukat tutması gerek. 
Şimdi bu vatandaş gidip de İktidar Partisine karşı olan bir Baro avukatını tuttuğunda davasını kazanabileceğine nasıl inanır! 
İnanamaz.
Çünkü Hakimler karşısına savunmaya gelecek Avukatın hangi fikir ve düşüncede olduğunu tahmin edecektir.
Eğer Hâkim ve Savcılar tam manası ile hak, hukuk ve adaletten yana iseler, sorun yok.
Ya da geçmişte FET O’CU hâkim ve savcılar gibi taraf tutarsa, yandı o vatandaş.
Avukatı ne kadar savunma yaparsa yapsın, cezayı yer.
İşte tehlike burada!..
Dolayısı ile Yandaş olmayan Avukatlardan müteşekkil Barolarda bulunan Avukatlara, suç işlemiş olan vatandaşların çoğu iş vermeyecektir. Televizyonlara reklamlar verilmediği gibi.
Böylece de Avukatlar işsiz kalacaklardır. 
Eh, böylece dersini alan Avukatlar, İktidarda olan Partiyi ve Devleti eleştirmekten belki vazgeçecektir.
Ekmek kavgası derdine düşecek, başka şeylerle uğraşamayacaklardır.
Kendisine muhalefet olan ve kendisini eleştiren kişileri susturma ve pes ettirme yöntemleri güç kimde ise değişik şekillerde alınacak kararlar ile uygulanır.
Geçmişte çok iyi biliyoruz ki birbirlerine ağır sözler ile hakaret edenlerin, küfredenlerin, bugün sarmaş dolaş, birlik ve beraberlik içerisinde hareket ettiklerini görebilmekteyiz.
Olmaz olmaz demeyin. İnsanoğlu her zaman değişebilir. Her zaman da pes edebilir.
Pes etmeyen, onur ve gururundan fedakarlık etmeyen yiğit insanlar ise, maddi ve manevi kayıplara uğrayarak, hayatlarını zor şartlarda idame ettirme mücadelesi içerisinde çaba harcarlar ve çoğu da baskılara dayanamayıp, belki de meslek değiştirmek zorunda kalabilir. 
Sıkıntı ve üzüntüden hasta olmaları da mümkün olabilecektir. 
Netice de bir bahane ile bu dünyayı terk ederler. 
Geçmişte bu kabil olaylar yaşandı ve yaşanmakta.
Hepimizin burada tek dayanak noktamız ALLAH’IN ADALETİNE SIĞINMAKTIR.
ALLAH HERKESİN YARDIMCISI OLSUN.
Bekleyelim ve bakalım kanun teklifi ne zaman, hangi şartlarda T.B.M.M. sinde yasalaşacak.
Yasalaşmasından sonraki gelişmeler zaman içerisinde belli olur.
Hangi taraf kazanacak, kimler kaybedecek.
Bizim işimiz bekleyip görmek.
Müslüman olan kişilerin tek tesellisi nedir.
HAYIRLISI NEYSE O OLUR İNŞALLAH.  
03.07.2020
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com.
ulusalhaber-ulusalajans

DUYURU;
BOR VE KENEVİRİ, aynı anda  beslenme, destek, kozmetik, deterjan,çay, kahve olmak üzere diğer kaliteli ve sağlıklı, doğal ürünleri ile DÜNYADA Kİ İLK VE TEK DOĞRUDAN SATIŞ ŞİRKETİ MEDİREVO’nun bize destek amaçlı açtığı E ticaret mağazasından ürün alanlara şimdiden teşekkür ederiz

Mağazanın linkini TIKLAYIN: