TÜMER
DİYOR Kİ:
Korona belki bizi kurtarır. |
KURBAN
OLAYIM SANA
Sevgili
okurlar, günlerin nasıl hızlı bir şekilde geçtiğinin farkındasınızdır.
İşte
İslam âleminin Mübarek saydığı bir gün daha geldi ve Kurban Bayramını
kutlayacağız.
Kutlama dediysem de sakın, aman sakın büyüklere gidip el öpmeyin, konu komşu ziyareti yapmayın. Ağzınızdan maskeyi, elinizden cep telefonunu eksik etmeyin. Kutlama yapacaksanız, açın telefonu görüntülü görüntüsüz yakınlarınızın kutlayın bayramını olsun bitsin.
Bu sene böyle, işinize gelirse.!
Yoksa hııı Korona canınıza ot tıkar!
Adı
üstünde Kurban Bayramı. Kurbanlık sayılan hayvanlar kesilecek, fakir ve fukaraya etleri
dağıtılacak. (Ben etlerin yoksullara dağıtılacağından şüpheliyim. Bu kadar pahalı olan etleri neden dağıtsınlar, atarlar buzluğa, çıkarıp çıkarıp yerler.)
Kurban Bayramının hikayesini hemen hemen herkes biliyordur. Onun için ben burada anlatmayacağım. Hz. İbrahim
Peygamberin, oğlunu kurban etmesi hikâyesi. (Bilmeyen Googleye sorsun, oradan öğrenir.)
Dünya’yı
etkisi altına alan KORONA 19 virüsü de her gün binlerce kişinin canını alıyor.
Dikkat edin devamlı da kendisine Kurban arıyor. Fırsatları hiç kaçırmıyor. Hemen ağzından, burnundan içeri giriveriyor.
Bütün
dünyada ALLAH’A inananlar toplumlar, bu mübarek günlerde hep birlikte dua
etseler de Korona denen beladan insanlık kurtulsa.
Aklıma
geldi, acaba diyorum şu İstanbul’da bulunan Ayasofya Kilisesi, şimdi
Müslümanların Namaz kılmasına açıldı ya. Oraya gidip hepimiz namaz kılıp dualar
etsek, Allah dualarımızı daha çabuk kabul ederek, bu Korona belasından kurtulur
muyuz, diye düşünüyorum!..
Birde
şunu düşünüyorum:
Fatih Sultan Mehmet 1453 yılında İstanbul’u Bizans’tan aldı.
Oh Ayasofya Kilisesi Müslüman Türklerin oldu.
Ne güzel oldu.
Sevinmiştik.
Sonra
ne oldu, 1920 de İstanbul Emperyalist güçler tarafından işgal edildi. Anadolu'nun birçok bölgeleri Fransız, İtalya, İngiliz ve Yunan askerleri tarafından işgal edildi, camilerimiz yıkıldı, kadınlarımızın, kızlarımızın ırzına geçildi.
Ermenilerin azması ile de birçok masum insanlar bazen tek tek bazen de topluca katledildi.
İşte bu duruma da ÜZÜLMÜŞTÜK.
Eğer
Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde İstiklal savaşı kazanılmasaydı, bugün
Ayasofya Cami olarak ibadete açılabilir miydi?
Bunu
unutan bazı kişiler, geçmişe münhasır hiç hoş olmayan kelimeler söyleyerek, bir
de Atatürk’e dil uzatarak, ortalığı germeye çalışmaktalar.
Acaba
bunların amacı nedir?
Bilindiği
üzere 1928’de Latin harflerine geçilmesi sonrası, kentin Türkçe adının Latin
harfleriyle yazılmış hali ile İSTANBUL uluslar arası kullanıma girdi. İstanbul
kentin uluslar arası adı ilan edildikten sonra “KONSTANTİNOPOLİS” adının
mektuplarda veya diğer yazışmalarda ve uluslar arası alanlarda kullanılması
yasaklandı. Örneğin yurt dışından İstanbul’a gönderilen mektuplarda adres
olarak “Kostantinopolis” (yanında İstanbul yazsa bile) yazıldıysa bu mektuplar
geri gönderilmeye başlandı. Zaman içinde İstanbul adı ve bunun çeşitli benzer yazılışları çoğu dünya dilinde yerini
aldı.
Demek
ki, İstiklal Savaşı kazanılmasaydı, Türkiye’nin Tapusu LOZAN SÖZLEŞMESİ ile
tescil edilmese idi, İstanbul yoktu, Konstantinopolis Şehri vardı. Ayasofya’da
eski haline döndürülerek Kilise olarak kalacaktı.
Atatürk’ün
kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti yöneticileri, Atatürk’ün bizzat
talimatları ile bazen de Atatürk’ün kendisi tarafından verilen para ile Yunan
işgali sırasında yıkılan, yakılan, mahvedilen Camilerin yenilenmeleri, restore
edilmeleri ve yeniden ibadete açılması sağlanmıştır. (Google de Ufak bir araştırma yapan
bu bilgilere ulaşır.)
En
önemlisi de bu Mübarek günde Atatürk’e dil uzatanlara da şunu demek isterim:
Keşke
sizler de, bizler de Atatürk kadar İslam dinini iyi bilebilsek ve
değerlendirebilsek.
Buyurun
size Atatürk’ün Balıkesir Hutbesinde söylediklerini bir kez daha hatırlatalım.
Balıkesir Paşa camii 7 Şubat 1923 |
Mustafa Kemal Atatürk sürekli Anadolu'yu dolaşarak, halkının
yanında olmuş, sorunlarını dinlemiş, Cumhuriyet’in kurulmasına yardımcı
oldukları gibi korumalarını da istemiştir.
Nitekim 7 Şubat 1923 günü öğleyin Paşa Camii’nde okunan
Mevlidden sonra minbere çıkarak yaptığı konuşmada da bu konulara değinmişti.
"Balıkesir
Hutbesi" diye anılan bu konuşmasında "Allah birdir, şanı büyüktür.
Allah’ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun" diyerek söze başladı
ve kurulacak yeni devletin temel esasları ile devrimler ve cumhuriyete ışık
tutan mesajlar verdi.
Atatürk, Zağnos Paşa Cami Hutbesin de cemaate şöyle seslenmiştir:
“ Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selâmeti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenâb-ı Hak tarafından insanlara dinî hakikatleri tebliğe memur edilmiş ve resul olmuştur. Temel nizamı, hepimizin bildiği Kur'ân-ı Azimüşşan'daki açık ve kesin hükümlerdir.
İnsanlara manevi mutluluk vermiş olan dinimiz, son dindir, mükemmel dindir. Çünkü dinimiz; akla, mantığa ve gerçeklere tamamen uymakta ve uygun gelmektedir. Eğer akla, mantığa ve gerçeklere uymamış olsa idi bununla diğer ilâhî tabiat kanunları arasında birbirine zıtlık olması gerekirdi. Çünkü bütün tabiat kanunlarını yapan Cenab-ı Hak'tır.
Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber çalışmalarında iki yere, iki eve sahipti. Biri kendi evi, diğeri Allah'ın evi idi. Millet işlerini Allah'ın evinde yapardı. Hazret-i peygamber'in mübarek yollarını takip ederek bu dakikada milletimize ve milletimizin şimdiki ve geleceğine ait konuları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde, Allah'ın huzurunda bulunuyoruz. Beni bu şerefe kavuşturan Balıkesir'in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu vesile ile büyük bir sevaba nail olacağımı ümit ediyorum.
Efendiler! Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler, söylenenleri dinleme ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek, yani birbirimizin görüş ve düşüncelerini almak için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihninin başlı başına faaliyette bulunması lâzımdır. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz için her şeyden önce hâkimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.
Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşüncelerini anlamak istiyorum. Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, millet fertlerinin tamamının arzularının, emellerinin birleşmesinden ibarettir. Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.
Atatürk, Zağnos Paşa Cami Hutbesin de cemaate şöyle seslenmiştir:
“ Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selâmeti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenâb-ı Hak tarafından insanlara dinî hakikatleri tebliğe memur edilmiş ve resul olmuştur. Temel nizamı, hepimizin bildiği Kur'ân-ı Azimüşşan'daki açık ve kesin hükümlerdir.
İnsanlara manevi mutluluk vermiş olan dinimiz, son dindir, mükemmel dindir. Çünkü dinimiz; akla, mantığa ve gerçeklere tamamen uymakta ve uygun gelmektedir. Eğer akla, mantığa ve gerçeklere uymamış olsa idi bununla diğer ilâhî tabiat kanunları arasında birbirine zıtlık olması gerekirdi. Çünkü bütün tabiat kanunlarını yapan Cenab-ı Hak'tır.
Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber çalışmalarında iki yere, iki eve sahipti. Biri kendi evi, diğeri Allah'ın evi idi. Millet işlerini Allah'ın evinde yapardı. Hazret-i peygamber'in mübarek yollarını takip ederek bu dakikada milletimize ve milletimizin şimdiki ve geleceğine ait konuları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde, Allah'ın huzurunda bulunuyoruz. Beni bu şerefe kavuşturan Balıkesir'in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu vesile ile büyük bir sevaba nail olacağımı ümit ediyorum.
Efendiler! Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler, söylenenleri dinleme ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek, yani birbirimizin görüş ve düşüncelerini almak için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihninin başlı başına faaliyette bulunması lâzımdır. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz için her şeyden önce hâkimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.
Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşüncelerini anlamak istiyorum. Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, millet fertlerinin tamamının arzularının, emellerinin birleşmesinden ibarettir. Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.
İNŞALLAH BU
SÖZLERİ OKUYANLAR, BUNDAN SONRA ATATÜRK’E DİL UZATMAZLAR, UZATIRLARSA DİLLERİ
ŞİŞER BOĞAZLARINI TIKAR.
Bizler kim
ne derse desin ne Müslümanlıktan ne de Atatürk’ün yolundan ayrılmayız.
Atatürk
Anadolu’da yaşayan toplumların içerisinde azınlıkta olsalar diğer dinlerde ve
inançlarda olanları bildiğinden Laiklik prensiplerini hayata geçirmiş ve
Anadolu insanını bir arada tutmayı başarmıştır.
Şu gerçeği
artık bütün insanların görmesi gerek. Korona virüsü bunu ispatladı. Korona
denen virüs en tepede olan Yöneticiye de bulaşabiliyor, zengin, fakir ayırt
etmiyor, herkesi alıp öbür tarafa götürebiliyor.
Demek ki, hepimiz ölümlüyüz.
Bu nedenle bırakalım ayrışmayı, didişmeyi, kavga etmeyi.
Birlik ve
beraberlik içerisinde kimse kimseyi üzmesin, hakkını yemesin, hak, hukuk,
adalet içerisinde insanca yaşamaya baksın. İktidar sahipleri de toplumun ekonomik refahı için, ülkenin kalkınması için mücadele etsin.
BU VESİLE
İLE MÜBAREK KURBAN BAYRAMINIZI KUTLAR ÜLKEM İÇİN, İNSANLIK İÇİN HUZUR VE MUTLU
BİR YAŞAM DİLERİM.
30.07.2020
Zekeriya
Tümer
ulusalhaber1881@gmail.com
NOT: E Ticaret mağazamızdan BOR ve KENEVİR'li tamamen doğal, sağlıklı, yasal izinleri alınmış BOR VE KENEVİR mucizesi ürünler alarak bize destek olabilirler.
Ürünleri temin edebileceğiniz Link: