SEKİZ DAKİKA,
(Bu Bir Hikâyedir!..)
Sevgili
okurlar, internette gezinirken aşağıda derlenmiş olan hikâye dikkatimi çekti.
Okudum ve
sizlerin de okuması için ufak değişiklikler yaparak yazmak istedim.
Hayat kim
ne derse desin su gibi akıp gitmekte. İnsanoğlu yaşamının kıymetini bilebilse,
bu dünyanın kahrını çekene kadar, bıraksa kendisini dünyaya, dünya onun kahrını
çekse, çok daha rahat eder.
Bilhassa
zenginlik hırsı, insanların gözünü kör etmekte, en kıymetli değerleri
yitirilirken, o değerlerin kıymetini bilememekte ve para hırsı yüzünden, hem
kendisini ve hem de birçok kişiyi mahvetmektedir.
SEKİZ DAKİKA, BU BİR HİKÂYEDİR.
Hikâyede
anlatılan efsaneye göre kadının birisi, kucağına çocuğunu alır ve kırlarda
gezmeye çıkar. Dağ yamaçlarında dolaşırken, bir mağaranın önünden geçerken,
mağaranın içerisinden bir ses duyar. Ses o’na şöyle seslenmektedir: “İçeri gir
ve ne istersen al, ama en önemli olanı sakın unutma.”
“Ayrıca,
sen mağaradan çıktıktan sonra kapının bir daha asla açılmayacağını da mutlaka
dikkate almalısın. Ancak, bu fırsatı kaçırma, fakat ne olursa olsun en önemli
şeyini de asla unutma” demektedir.
Mağaradan
gelen sesle heyecanlanan kadın, kucağında çocuğu ile mağaranın kapısından içeri
girer. Mağaranın içerisinde bir masa vardır ve üzeri altın ve mücevherler ile
doludur. Bunları gören kadının gözleri kamaşır ve şaşkına döner. Hemen çocuğunu
kucağından indirir, yere bırakır ve hemen büyük bir hırsla masanın üzerindeki
altın ve mücevherleri koynuna doldurmaya başlar.
Kadın
servetleri koynuna doldururken, esrarengiz ses, tekrar duyulur. “Yalnız sekiz
dakikan var” demektedir.
Sekiz
dakika çabukça geçer. Kadın toplamış ve koynuna doldurmuş olduğu kıymetli
taşlar ve altınlarla birlikte içeride hapis kalmamak için hemen mağaranın
dışına koşar. Kadının dışarı çıkması ile
birlikte mağaranın kapısı kendiliğinden kapanır.
Koynu,
elleri, kolları, cepleri altın ve mücevherlerle dolu olan kadın, onları yere
bıraktığında, yanında çocuğunun olmadığını fark eder. Çocuk içeride kalmıştır.
Kapı da kapanmış ve bir daha açılması da mümkün değildir.
Artık
zengin olmuştur, olmuştur da en kıymetli hazinesini içeride unutmuştur.
Bundan
sonraki hayatı hep çocuğunun özlemi, acısı içerisinde ümitsizlikle devam eder.
Zengin olmasının artık hiçbir kıymeti kalmamıştır. Bir anlık hırsı, ona hayatı
boyunca acı içerisinde çocuğunun özlemi ile yaşayacağı anı yaşatmıştır.
Aynı
şeyleri çoğu zaman bizlerde yaşarız. Bizlerin de başına gelebilir.
Bu dünyada
yaklaşık 80 yıllık ömrümüz varsa ve bir ses daima bize, “Sakın en önemli şeyi
unutma” der gibidir.
İnsanın
yaşamındaki en önemli şey manevi zenginliktir. İnançlarımız, ailemiz,
dostlarımızdır. Gerçi şu zamanda dost bulabilmek öyle kolay kolay mümkün
olamamaktadır. Maddiyatın ön planda olduğu bir dünya’da dost bulabilmek mümkün
gözükmemektedir.
Para
hırsı, daha çok kazanma hırsı, zenginlik, maddi şeyler, bizlerin gözlerini
öylesine kör eder ki, çoğu zaman en önemli şeyleri unutur ve bir köşede
bırakırız.
Zamanımızın
çoğunu bu tür şeylerle tüketirken, asıl önemli olan iç huzurumuzu “Ruhun
hazinesini” bir köşede unutur gideriz.
Şu hususu
hiç aklımızdan çıkarmamamız gerekmektedir. Bu dünya hayatı çok çabuk geçer
gider. Ölüm beklenmedik bir anda kapımızı çalıverir. Hayatın kapısı birden
ebediyen kapanır.
Öbür
tarafa yolculuk başladığında, yaşarken kazandığın servetlerden bir gramını bile
götüremezsin.
Bu nedenle
yaşarken, aşırı hırsını bir kenara bırakmalısın. Para’ya elbette ihtiyaç var.
Ancak, aşırı hırs mutlaka insana zarar verecektir. Sevgi, barış, alçak
gönüllülük, samimiyet, çocukların saflığı, şefkat ve masumiyet unutulmamalı.
Sorunlar
bitmez.
Her an yeni bir sorunla karşılaşmak mümkün.
Ancak, her sorunun mutlaka
bir çözüm yolu vardır.
Burada
Atatürk gibi düşünmelisiniz. Norveç’liler çocukları bir problemi çözemediği
zaman, git Atatürk gibi düşün derlermiş. Siz de Atatürk gibi düşünün. Mutlaka
her sorunun bir çözüm yolunu bulursunuz.
İnsanın
hayatı bir tanedir, ondan ayrıldığında pişmanlık duymamak gerek.
Her geçen
dakika senin ömründen bir parça zamanı alıp götürüyor. İleriye doğru akıp giden
hayatında hiçbir zaman geriye dönemezsin.
Umutlar
yitirilmemeli.
Üzülmekten çok, yaşamın her anından istifade ederek, hayatı
sevmeli ve mutlu olabilmenin yollarını bulmalı insan.
Bırakın
aşırı hırsı, bırakın, aşırı kazanmak için başkalarının hakkını yemeyi, bırakın
dünyanın malı dünyada kalsın, siz elinizdeki gerçek değerlerin kıymetini
bilin.
Bu size
yeter.
15.11.2016
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com.