29 Ocak 2015 Perşembe

HIRSIZ VE ARSIZLARIN SONU GELMELİ,

TÜMER DİYOR Kİ:
HIRSIZ VE ARSIZLARIN SONU GELMELİ,
Sevgili okurlar; son günlerde hırsızlık olayları çok arttı.
Artık, zengin, fakir demeden herkesin evine hırsız giriyor.
Sokaklarda gasp, nitelikli dolandırıcılık, irtikap ve tecavüz olayları da artmaya başladı.
Bunların çoğalmasındaki sebep, büyük bir ihtimalle Suriye’den gelen göçmenler.
Zavallı, aç, sefil, yoksul ve çaresiz insanlar ya sokaklarda dileniyorlar, ya da aç kalmamak için hırsızlık yapmaya zorlanıyorlar.
Çoğunun evi, barkı yok. Şu zemheri kış gününde Çadırlarda, terk edilmiş gecekondularda, metruk bina ve harabelerde yaşıyorlar. Zaten fakiri bol olan ülkeyiz, iyice fakirimiz Suriyeli göçmenler sayesinde arttı.
Adamlar baktılar, bu ülkede hırsızlık yapanlar cezalandırılmıyor, en iyisi bizde yapalım dediler herhalde.
Aman dikkat. Malınıza, mülkünüze, sahip olun. Canınızdan bile olabilirsiniz. Gözü dönmüş insanlar çoğaldı.
***
Dünya’da petrol ucuzlamaya başladı, bizde tık yok.
Petrol, yeni Suudi Arabistan kralının üretim politikasını sürdüreceği işaretleri ve yükselen ABD stoklarının küresel arz fazlası sorununun devam edeceği spekülâsyonlarını desteklemesi ile 6 yıla yakın bir sürenin en düşük seviyesine geriledi.
Bu durumda, nakliyeden tutun, tüm ürünlerde ucuzlama olması gerekmez mi?
Başbakan Ahmet Davutoğlu, iktidara koşmak için işte sana bir fırsat, her şeyi ucuzlat ve böylece belki hırsızlığı da önlemiş olursun.
***
Çocuk yapın diye teşvik ediyor Hükümet.  
Recep Tayyip Erdoğan 3 çocuk yapın diyordu, Davut oğlu da altın ve para vereceğim diyor.
Çocuğu yaptın, bir ay 300-400-600 lira verdin.
Ben anlayamıyorum, bunlar bu milleti aptal mı sanıyor. Yahu o vereceğin para bir ay bile yetmez.
Kundaktaki bebenin masrafı ayda 500 lirayı geçiyor. Bu çocukların, ilkokulları var, ortaokulları, liseleri, üniversite hayatları, evlenmeleri var. Yılarca masraf edilmesi gerek. Senin vereceğin üç kuruş ömür boyu yeter mi?
***
DİKKAT!
Dincilerin menfaat peşinde olmaları Dinsizleri İktidara getirmeye başladı.
Yunanistan’daki seçimleri Ateist Siriza kazandı. Radikal Sol Koalisyon (SİRİZA), milli bir programla girdiği Yunanistan genel seçimlerinde yüzde 37 oy alarak rakibi sağcı Yeni Demokrasi Partisi’ne 10 puan fark attı.
Komşumuzda esen bu rüzgâr Türkiye’yi de etkileyebilir. Gerçi bizdeki muhalefet partilerde pek ateist yok. Hepsinin bir dini inancı var.
Ancak, Dini suiistimal edenler ve dini kendi menfaati ve de çıkarı için kullananlara karşı halk artık tepkisini göstermeye başladı. Bu nedenle komşuda esen sol rüzgârı Türkiye’de de eseceğe benzer.
Sağ iktidar AKP’nin işi zorlaştı gibi. Bu sefer iktidarı yakalaması pek kolay görünmüyor.
AKP nin ve yandaşlarının en büyük yanlışı da Türkiye Cumhuriyetine ve Atatürk’e saldırması.
Bu millet ne olursa olsun, Bayrağına, Dinine, Diline, vatanına ve milli duygularına sahip çıkacaktır.
Hakkın adaleti ve Türk Adaleti yeniden gümbür gümbür yerine oturacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
***
AMAN TAHRİKLERE KAPILMAYIN
Geçenlerde, İstanbul’da Belediye şoförünün birisi otobüsü durdurmuş, boş alana geçerek otobüsün içinde namaz kılmaya başlamış.
Şimdi düşünelim, İstanbul’da tüm otobüsleri, metroları, vapurları. Bunların sürücülerini. Allahuekber diye ezan okunmaya başladı. Adamlar bu ezan sesini duydular. Bastılar frene, Vapurlar denizin ortasında durdu. Metrolar, otobüsler bulundukları yerde durdu. Sürücü, kafasına beresini geçirdi, seccadesini aldı, millete şöyle kenara çekilin açın burayı dedi, seccadeyi serdi ve namaza durdu. 10 dakika namaz kıldı. Millet de sürücünün namazı bittikten sonra Allah kabul etsin diye dua etti. Tamam, artık yolumuza gidebiliriz dendi ve araçlar hareket etti.
Bu ne güzel bir manzara olur değil mi?
Yaa aklını mı yitirdi bu millet.
Yok, beyler bu akıl yitirmesi değil.
Özellikle o şoför seçildi. Deneme yapıyor. Eğer halk namaz kılan şoföre tepki gösterse idi, bu durum politik malzeme olarak kullanılacaktı. Bakın dinsizler, dini bütün şoföre saldırdılar diye kürsülerde, gazetelerde, televizyonlarda bunun propagandası yapılacaktı. Maalesef daha önce buna benzer bazı örnekler yaşandı.
Aman dikkat, dolduruşa gelmeyin. Bunlar, halkı tahrik etmek için hazırlanan tuzaklar.
Görev kutsaldır ve ibadettir. O şoför sevap değil günah işlemiştir. Herkesi kandırsa da Allah’ı kandıramaz.
Farkındaysanız, dini bilenler de bilmeyenler de saçma sapan konuşuyorlar. Halkın inançları ile oynamaya çalışıyorlar. İpe sapa gelmeyen ahkâmlar kesiyorlar. Bunların hepsi tahrik amaçlı sözler ve davranışlar. Bu nedenle sağduyulu olunmalı ve tahriklere kapılın mamalı.
Sabırlı olun, seçimlere az kaldı.
Yanlış hareket yapanlara seçimlerde halk sandıkta dersini verecektir.

17 Ocak 2015 Cumartesi

TÜMER DİYOR Kİ: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yeni Türkiye" söylemini perçinlemek ve Atatürk damgasını yok edebilmek için yeni buluşlar peşinde!..

TÜMER DİYOR Kİ: 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yeni Türkiye" söylemini perçinlemek ve Atatürk damgasını yok edebilmek için yeni buluşlar peşinde!.. 
29 Ekim 1923 yılından bu yana Cumhurbaşkanlarını konuk eden Çankaya, tarihe karışıyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşları yerinden mi oynatılıyor acaba?
Atatürk Orman Çiftliğinin ağaçları kesilerek yapılan AK Saray’ın ismi değişecekmiş ve Külliye olacakmış.
Ben bundan evvelki yazımda bir öneri de bulunmuştum. Ak sarayın isminin; (Atatürk Orman Çiftliği Cumhurbaşkanı Köşkü) olsun demiştim. Külliye yerine bu isim olsa daha iyi olmaz mı?
Külliye nedir? Geçmiş tarihimize baktığımızda Osmanlılar ve Selçuklular döneminde ibadet ve imaret kurumları olarak Külliye’lere rastlarız. Türklerin Müslümanlığı kabul etmelerinden sonra İslami yete önem vermeleri ve onu geliştirebilmeleri için, şehrin uygun görülen yerine büyük Cami ile birlikte, medrese, ibadet, imaret, türbe, kütüphane, hamam, aşevi, (da-rüşşifa) kervansaray, çarşı, okul, hastane, tekke, zaviye binalarından oluşan yapılar yapılmıştır. Bu topluluğa da Külliye denmiştir.
Külliyeler, hem bir ibadethane olarak Cami, hem bir eğitim kurumu olarak Medrese, hem aşevi olarak düşkünlerin ve ihtiyaç sahiplerinin sığınabileceği birer Aşevi ve Kervansaray, hem bir alışveriş merkezi olarak Çarşı, hem de sosyal kurumlar olarak Hastane, Zaviye, Tekke ve devlet kurumlarının içerisinde bulunduğu birer yaşam merkeziydiler. Külliyelerin İslamiyet Sonrası Türk Tarihinde yeri fevkalade mühimdir. İlim, Bilim ve Sosyal hayatı ihya eden Külliyeler, hem tarihe hem de toplumsal dokuya yön vermişlerdir. 
Külliyelerin inşa edildiği yerler, kısa süre içerisinde yerleşim ve ikamet açısından önem kazanmaya başlardı. Sosyal hayatın vazgeçilmezlerini içerisinde barındıran Külliyelerin inşa edildikleri bölgelerde, toplumlar kısa süre içerisinde Külliyelerin etrafında evler yapıyor, bu bakımdan da bulundukları bölgeleri birer cazibe merkezi haline getiriyorlardı. Külliyenin merkezinde genellikle cami vardır. Diğer her şey camiyi çevreler. Manisa Ulu Camisi ve Medresesi (1376), İlyas Bey Camisi ve Türbesi (1403) önemli ilk örneklerdir.Osmanlı Beyliği'nde ilk külliye örneği cami ve hamamdan oluşan İznik Orhan Gazi Külliyesi'dir. Bursa Orhan Bey Külliyesi (1340) ise cami, medrese, mektep, hamam ve şifahaneden oluşur. İstanbul'un alınmasından sonra Fatih Sultan Mehmet, Fatih'te 16 medrese, tabhane, kervansaray, darüşşifa, türbe, aşhane ve saire yapılardan oluşan geniş bir külliye oluşturmuştur.
Demek ki, bundan sonra Atatürk Orman Çiftliği yavaş yavaş ek binalarla donatılacak ve zaman içerisinde yok olacaktır. 
Mecburen binalar dikilirken ağaçlar kesilecek ve her yer beton yığını haline gelecektir. Böylece de Atatürk’ün bataklığı ağaçlandırdığı ve adının konduğu, Ankaralıların da mesire yeri olarak kullandıkları Atatürk Orman Çiftliği yok olacaktır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ayrıca Anıtkabir’in yapılışını örnek göstererek şu ifade de bulunmuştur: “Biz burayı proje hariç 18 ayda bitirdik. Anıtkabir için hazırlıklara 1941’de başladı, yapı ancak 1953’te tamamlanabildi. Cumhurbaşkanlığı sarayı ise projeyle birlikte iki yılı bile bulmadı. Meclis ve Anıtkabir projeleri inşa edildikleri dönemde ülkemizin bütçesini sarsmıştır. Oysa bugün Türkiye bunun gibi onlarca yüzlerce projeyi aynı anda bitirip inşa edip halkın hizmetine ulaşacak seviyededir. “
Sevgili okurlar; Yıl 1941, ikinci dünya harbinin başladığı ve bütün şiddeti ile devam ettiği yıllar. Ülke sıkıntı içerisinde. Bugünkü teknoloji o dönemde yok. Tabii ki, inşaat yavaş yavaş ilerleyecektir. Şartlar uygun değildir. Bütçe de bulunan bugünkü para o dönemde elbette yoktur. Ancak, bir fark vardır. Bütçede para azdır, ama dış borcumuz da yoktur. Bunu da unutmayalım.
Teknoloji olarak,  O günkü şartlar ile bugünkü şartların eşit olması mümkün olabilir mi? Elbette eşit olamaz.
 Bugün Türkiye elinde bulunduğu imkânlarla, çok daha büyük projeleri, kısa zamanda yapabilecek güçtedir.
Kendimizi haklı göstermek için  eski ile yeniyi kıyaslamanın  uygun olamayacağını düşünmekteyiz..

12 Ocak 2015 Pazartesi

TÜMER DİYOR Kİ: EYY FRANSA İĞNE BATTI ACITTI MI?

EYY FRANSA İĞNE BATTI ACITTI MI?
Sevgili okurlar, görüyorsunuz değil mi?
Terör Fransa’ya iğne batırdı, ayağa kalktılar. Bize yıllardır Çuvaldızı batırılıyor, çıt yok.
PKK belası ile 30 yıldır uğraşıyoruz. Bir de Fransız, Alman Milletvekilleri, yetkilileri utanmadan ülkemize gelip, güneydoğuya giderek, sözde incelemelerde bulunduklarını söyleyerek, teröre destek vermişlerdi.
Orta doğuda kan akıyor.
Türkmenlerin kelleleri kesiliyor.
Masum insanlar katlediliyor, çıt yok.
Nijerya’da, Boko Haram da katliam 2000 kişi öldürüldü. Pakistan’da Taliban militanlarının 134 öğrenci 150 kişiyi öldürdüğünde insanlık nerede idi?
Yaaa, Fransız dostlar, size ufacık iğne battı, nasıl yaygarayı kopardınız, bizlere yıllardır çuvaldızda değil, şiş batırılıyor şiş.
Üstelik orta doğudaki teröristlere silahları kimler veriyor, parayı nereden buluyorlar, onları hangi devletler besliyor, bunları hiç düşündünüz mü? Sizlerin desteği ile büyüdüler, işte şimdi de başınıza bela oldular. Elbette buna sevinmemek, üzülmek gerek. Bizler üzülmeye alıştık, biraz da siz üzülün. Çünkü onları bu hale getiren sizlersiniz.
Bizler,  her askerimiz, polisimiz, öğretmenimiz, sivil insanlarımız teröristlerce şehit edildiğinde, hemen devlet erkânı ile birlikte toplanırız,  cenaze namazını kılarız, sonra da; 
“ŞEHİTLER ÖLMEZ, VATAN BÖLÜNMEZ”
diye sloganlarımızı atarız, döner gideriz evimize.
Sevgili okurlar, bizim site de bir çeşme haberi yayınlamıştık. O yazıyı bir kere daha okumanızı isterim. Yazıda ne diyordu:
“MÜSLÜMAN’A HARAM”
Osmanlının başşehrinde bir çeşme ve bu çeşmenin başında da böylesi bir yazı… Üstelik bu çeşme hayrat için yapılmış. Gelen geçen su içsin diye. İyi de neden Müslümanlara haram edilmiş. Yazıyı okuduğunuzda anlayacaksınız.
Bugün de Müslümanlara yapılan, Camiler ve tüm hayratlar aslında haram.
Çünkü bu kadar duyarsızlık olmaz.
Bakın Fransa’yı gördünüz, 50 ye yakın Devlet başkanlarını ve yetkilileri Paris’e topladı, 1,5 milyon insan sokağa döküldü, 12 gazeteci ve sivillerle 20 kişi öldü, dünyayı ayağa kaldırdı. İşte duyarlılık bu…
Biz ise ne yapıyoruz? Teröristlerle pazarlık.
İstanbul’da 7 bin Işid elemanı var deniliyor. Yarın bunlar ortalığı kan gölüne çevirirlerse ne olacak? Peki PKK ne kadar. O daha da çok. Sempatizanlarını yollarda görüyoruz.
Devletimiz ne durumda?
İçler acısı.
Güçlü ordumuz, güçlü polisimiz, güçlü jandarmamız, güçlü istihbarat teşkilatımız ve güçlü duygularımız, azaldı, zayıfladı.
Vücut direncini kaybederse, zayıflarsa, hemen mikroplar vücudun içine girer ve o vücudu hasta eder, çökertir.
İşte ülkemizde şimdi bu halde.
Ben bundan evvelki yazımda ne demiştim.” 2015 yılı ülkemiz için şer mi olacak, hayır mı? “
Maalesef 2015 yılı tüm dünya için şer olacak. Nedeni ise insanlar azdı. Ekonomik çıkar uğruna daha çok kanlar dökülecek. İnşallah 3. Dünya savaşı çıkmaz.
Sevgili okurlar, Türk Milleti güçlüdür. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan kendisini ne zannederse etsin, bu insanlar mutlaka toparlayacaklar ve İstiklal savaşında nasıl tek vücut oldu iseler, gene olacaklardır.
Karamsar ve kararsız olmamak gerek.
Her ne kadar bugün içerimizde şaşırmış ve kendini bilmez şaşkın ve vatan haini çok kişiler varsa da, onlar da inşallah yanlış yönde olduklarını anlayacaklar ve düzelecekler.
Anadolu insanı duyarlıdır. Zamanı gelince kendisine gelir.
Bizler, gene de devletimize, ordumuza, polisimize ve tüm güvenlik güçlerimize inanalım, desteğimizi verelim, moralimizi bozmayalım, birlik ve beraberlik içerisinde bu kötü günleri atlatmanın yollarını bulalım.

3 Ocak 2015 Cumartesi

TÜMER DİYOR Kİ: 2015 YILI ÜLKEMİZ İÇİN HAYIR MI ŞER Mİ OLACAK?

2015 YILI; 
ÜLKEMİZ İÇİN HAYIR MI, ŞER Mİ OLACAK?
Sevgili okurlar, 2014 yılını da geride bıraktık. Tüm dilekler, geçmiş yıllarda yaşanılan sıkıntıların geride bırakılarak, yeni yılda yeni umutlarla güzel günleri yaşamak.
Buna ben pek inanamıyorum, sizler inanıyor musunuz?
70 yıllık ömrümün geçen günlerini düşündüğümde, her yıl aynı umutla dileklerin dilendiğini gördüm.
Ülkemin huzur ve güven ortamında, kalkınmış, ileri gitmiş, işsizliğin ve ekonominin yükseldiği, memurun, işçinin, emeklinin rahat bir hayat yaşadığını hayal ettik durduk.
Gelen gideni aratırmış, derler.
Her başa, yani iktidara gelenler gidenleri arattı.
Hele ki şu an iktidarda bulunan parti bence çok daha gidenleri arattı gibi.
Elbette güzel şeyler olmadı mı?
Oldu.
Büyükşehirlerde Metroların yapılması, yolların ve hava alanlarının yapılması, ulaşımı kolaylaştırdı.
Ancak, en büyük yanlışlıklar, rejimle, Atatürk ilkeleriyle, ülkeyi ileri değil geriye götürecek düşünce de olanların ortaya çıkması ile toplumda rahatsızlıklar baş gösterdi.
Yolların, hava alanların yapılması kalkınma demek değildir.
Üretim artmalı, yatırımlar Fabrikalara yönelmeli, ülkenin yer altı ve yer üstü iyi değerlendirilmelidir.
Bir sürü madenlerimiz yer altında dururken, denizlerimiz, göllerimiz, akarsularımız kirlenirken, ormanlarımız yok olurken, dış borç devamlı yükselirken, üretim azalır, tüketim artarken, devletin kasasında para azalırken, kalkınmaktan söz edilemez.
Şu an seçimlere 5 ay gibi kısa bir zaman kaldı. AK Parti dışında ki tüm partiler İktidardan gitmesi için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ve hükümete saldırıyorlar.
Onlar ise iktidarı kaybetmemek için her türlü tedbiri almaya çalışıyorlar. Herkes kendine göre haklı.
Kim başarılı olacak, zaman içerisinde göreceğiz.
Bence muhalefet partileri bu çalışmaları ile başarılı olamazlar. CHP ve MHP den oy kayıpları söz konusu. Nedeni ise yeni partilerin kurulması.
Bugüne kadar aklınız nerede idi diye sormak gerek.
AK Parti kısa dönemde iktidar olmuş değil. 13 yıllık bir iktidar dönemi yaşanıyor. Niyetler ilk günden belli idi. Şimdi mi aklınız başınıza geldi de, AK Partiden kurtulmak için çırpınıyorsunuz?
Bu ayrışmalar ve bölünmeler,  kimse hiç merak etmesin, AK Partinin işine yarayacaktır.
Tayyip Erdoğan’la bu kafa ile baş edemezsiniz.
Paralel Yapı denilen Gülen ve taraftarlarını zayıflatma ve sindirme politikası, gerçek mi yoksa danışıklı dövüş mü diye de düşünmek gerek!
Gülen’i bu denli büyüten ve söz sahibi yapan sadece AK Parti değildir.
Geçmişe baktığımızda ve incelediğimizde, Kenan Evren dâhil Ecevit’in de destek verdiğini görürüz.
Yurtdışındaki okullar da süper zeki öğrenciler yetiştirildi. Onlar devletin en üst mercilerine yerleştirildi. Netice malum. Amacı ne idi Gülen ve taraftarlarının. İslam Cumhuriyeti Devleti kurmak mı acaba?
Bugün AK Parti’nin gerçek amacı ne?
2023 de Türkiye Cumhuriyeti Devleti isim mi değiştirecek?
Bazı kişiler ortaya çıkıyor, İslam dini adına, akıl ve mantığın almadığı sözler ediyorlar. Birisi kalkıyor, Atatürk’ün tüm heykellerini kıracağız, istersek Anıtkabiri bile yıkarız diye söz edebiliyor.
Türk Bayrağı yakılıp yırtılıyor, Türklükle ilgili çok şey yasaklanıyor.
Bunlar 2015 de daha da şiddetlenecek gibi.
En önemlisi de açılım uğruna Öcalan’a hürriyetinin verilmesi düşüncesi.
Şehitlerimizin kemikleri sızlayacak.
Türk milleti ikinci sınıf vatandaş oldu.
 Kökü ve özü Türk olanlar devlet kademelerinde üst görevlerde pek yok.
Yani kısaca, bizlere huzur yok. 2015 yılı da pek hayırlara vesile olmayacak gibi gözüküyor.
İç ve dış düşmanların amaçlarının ne olduğunu bilip ona göre tedbirini alamayan iktidar ve halk çok sıkıntılı günler yaşar.
En güvendiğimiz Türk Silahlı Kuvvetleri idi. Ordunun durumu belli. Güvenlik Kurulu Toplantısında Cumhurbaşkanının arkasında duran Atatürk Portresi kaldırılmış, neden kaldırıldı, o resimden kim rahatsız oldu, sebebi nedir? Oraya toplantıya giren paşalardan biri sordu mu acaba?
Ben helal olsun diyorum Tayyip Erdoğan’a, herkesi susturdu, kendisine tabi kıldı, kimsenin ses çıkarmasına müsaade etmiyor. Korkanlar korkmayanlardan daha çok. Helal olsun demeyeceksin de ne diyeceksin.
Anayasa dâhil, hiçbir hukuk’u, tanımayan, hiçbir şeyden korkmayan, her şey benim emrimde olacak, ben ne dersem onu yapacaksınız, benim ordum, benim polisim, benim savcım, benim hâkimim, benim Valim, Yargıtay da, Danıştay da tüm devlet kurumları benim. Türkiye Cumhuriyeti’nin her şeyi benim diyen kişiye helal olsun demekten başka söz kalmıyor.
Ne diyor Cumhurbaşkanı, beni halk seçti, siz seçmediniz, ben hesabımı halka veririm, diyor.
Eee halkta seviyor ve oyunu veriyor.
Ne yapacaksın?
Bir de AK Saray var. Bence çok güzel bir bina yapıldı. Elbette orası devletin malı. Eeee devletimiz kalkınmış refah ülkesi ya, öyle binalar yapılmalı. Bütün devlet kurumları da lüks binalara taşındı. Ne var bunda. Son model arabalar devlet erkânının altında. Zengin devlet böyle gösterişli olur! Kalkınmış, refah düzeyi yükselmiş, herkesin karnı tok, sırtı pek, halk rahat ve huzur içerisinde, lüks arabalara binmesin mi devlete hizmet edenler? Binsinler. Kınamayın, ayıp demeyin. Para çok ye ye bitmez bu devletin parası. Rahmetli Özal ne demişti? Benim memurum işini bilir, demişti. Bırakın bilsinler.
Ben AK sarayın adının şöyle olmasını öneriyorum.
Atatürk Orman Çiftliği Cumhurbaşkanı Köşkü.
Bu isim daha yakışmaz mı? Ne diyorsunuz?
Atatürkçü, laik, demokrat düşüncede olanlar birleşmezlerse, 100 ü geçen partiler yetmiyormuş gibi halen yeni partiler kurulursa, üstelik bunlar bir araya da gelmezlerse, 2015 seçimlerinde gene bizler AK Parti yönetiminin emrinde olacağız demektir. Ülke nereye gider, ne olur, kalkınır mıyız, bölünür müyüz, onu da zamanla göreceğiz.
Gene de 2015 in hakkımızda hayırlı olması dileğimizdir.