30 Mayıs 2016 Pazartesi

TÜMER DİYOR Kİ: YENİDEN DİRİLİŞ, YENİDEN YÜKSELİŞMİŞ Zekeriya TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
YENİDEN DİRİLİŞ, YENİDEN YÜKSELİŞ'MİŞ!...
Zekeriya TÜMER
29 Mayıs 2016 Pazar günü İstanbul’un kuruluşunun 563. Yılı büyük törenlerle kutlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın posterleri günlerce Yeniden Diriliş, Yeniden Yükseliş başlığı altında İstanbul’un 563.cü kurtuluş yılını kutlama çağrısı yaptı.
Şimdi bu, israf abidesi "ihtişamlı" kutlamayı yandaş/yoldaş Medya TV., Dergi ve gazeteleri abarta abarta anlatacaklar.
Tamam, güzel, Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u alarak Bizans İmparatorluğuna son verdi.
Çok da iyi yaptı.
Bir devri kapadı diğer devri açtı.
Macarlı Urban ustanın döktüğü toplar Bizans surlarını yıkmasa idi, ne olacaktı? Kahraman Osmanlı Ordusu canını dişine takıp savaşmasa idi, başarılı olunabilinir miydi?
Bu başarı çok büyük
Türk milletinin onuru ve gururu. Bunu kimse inkâr edemez ve etmemeli de.
Ancak, İstanbul 1920 de kimlerin işgaline uğradı?
Kimler İstanbul’u işgal etti?
Hangi dönemde işgal etti?
Osmanlı 1453 de aldığı İstanbul’u 1920 de hangi emperyalist güçlerin askerlerinin çizmeleri altında inledi?
Eğer bu işgal Kurtuluş savaşı ile kaldırılmasa idi, bugün İstanbul kurtuluş gününü kutlayabilecek miydi?
Bunlar neden düşünülmüyor?
Neden 19 Mayıslar, 30 Ağustoslar, 29 Ekimler ve 23 Nisanlar aynı şekilde kutlanmıyor?  Üstelik türlü bahaneler ile halkın kutlaması da engelleniyor?
İşte sorulması ve sorgulanması gereken husus budur?
Amaç nedir, ne yapılmak istenmektedir? Mustafa Kemal Atatürk ve onun yanında yer alan kahraman komutanlar ve askerlerin bu ülkenin kurtuluşu için verdikleri mücadeleler neden örtbas edilmeye çalışılmaktadır?
Geçmişimizle övünürken, yakın çağda yaşadığımız ve bugün bu topraklar üzerinde huzur ve sükûn içerisinde yaşıyor isek, kimlere borçlu olduğumuzu da unutmamamız gerektiğine inanıyorum.
İstanbul’un işgalinde başta Osmanlı Padişahı Vahdettin olmak üzere, vezirler ve birçok yazarlar, kişiler İngiliz hayranlığını dile getirirken ve İngiliz’in himayesi altına girmeyi isterken, Mustafa Kemal yabancı Gemileri gördüğünde “geldikleri gibi giderler” deme cesaretini göstermiştir.
1919’daki yıkımlı durumdan 1922 yılındaki parlak zaferini çıkaran etkenlerin başında Türk azim ve iradesini temsil eden Mustafa Kemal Atatürk’ün azmi ve iradesi bulunmaktadır.  
O Vatanını ve Türk milletini seven,  tek başına kalsa da, Türk bayrağına sarılarak son kurşununa kadar düşmanla savaşmayı göze alan kişidir.
Bağımsızlık benim karakterimdir, diyen Mustafa Kemal Atatürk kimsenin boyunduruğu altına girmeyi ne kendisi kabul etmiş ve ne de Türk milletinin kabul edemeyeceğini savunmuştur.
Bütün dünya liderlerinin takdir ettiği Mustafa Kemal Atatürk’ü bizlerin anlayamamış olması ve onun yolundan gitme yerine başka yollar arama gafleti içerisinde olmak kadar yanlışlık yoktur.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan TÜRGEV'in 20. kuruluş yıldönümünde "Zürriyetimizi arttıracağız. Neslimizi çoğaltacağız. Nüfus planlamasıymış doğum kontrolüymüş hiçbir Müslüman aile böyle bir anlayış içinde olamaz. Ve burada birinci görev annelerdedir" demiş.
İyi söylemiş.
Bu zürriyeti Kürt kardeşlerimiz iyi beceriyorlar. Devamlı arttırıyorlar. Her birinin 5-10 çocukları var, bazıları torunlarının sayısını bile bilmiyor. Kısa zamanda Türkiye nüfusunun çoğu Kürt kardeşlerimizle dolacaktır. Suriye’lilerin de onlardan aşağı kalır tarafları yok. 15-20 yıl sonra onlarda Türk nüfusunu geçebilirler. Bu durumda zürriyeti arttıracak kişilerin kimler olması gerek?
Zürriyeti arttıracak olanlar kimler olmalı. Bunu da söylese idi Cumhurbaşkanı çok daha iyi olurdu. Benim bildiğim kadarı ile, bilhassa şehirde yaşayanların ya bir, ya da iki çocukları var. Nedeni ise geçim zorluğu. Çalışan anne ve baba olunca çocuklara kim bakacak. Anneanne, babaanne sağ ise hadi onlar bakıyor, onlar yoksa kim bakacak? Bakıcı tutsan para lazım, gelir yeterli değil, o zaman ne olacak?
Bazı şeyleri söylemek kolay, gerçekleştirmek ise çok zor.
***
Yeniden diriliş, yeniden yükseliş, bu kelimenin manasını da anlayabilmiş değilim.
Dirilelim derken, içine kapanık, bezgin, suskun, çekingen, korkak bir toplum haline geldik. PKK olayları, geçim zorluğu, işgal altında olmamız, Yunanistan adalarımızı işgal ediyor, ses çıkaramayışımız, bombaların sınır şehirlerimize düşmesi ve bizlerin bir şeyler yapamaması, hergün şehit haberlerinin gelmesi, şehirlerimizde bombaların patlaması, sokakta gezerken, akşama eve sağ gidip gidemeyeceğimiz korkusu, yarınımızın nasıl olacağını bilemeyişimiz, işsizlik, ekonomik sıkıntı, yabancıların ülkemizde çoğalması bizleri diriltmek değil, karamsarlığa iterek çöküntüye sebep olmaktadır. Yani dirilme değil, çökme söz konusu.
Yeniden nasıl yükseleceğiz. Bunun da açıklanmasında yarar var. Daha önce batak tamıydık. Bugüne kadar ki iktidarlar hiç yükselme göstermediler mi? Mustafa Kemal Atatürk’ün kısa dönemdeki yükseliş trendini mi yakalamak istiyoruz. O’nun zamanında yapılan fabrikalar, kurumlar hep satıldı. Şimdi yerli hiçbir şeyimiz kalmadı. Nasıl yükseleceğiz valla onu da çok merak ediyorum.
Ramazan Bayramı yaklaştı. Dualarımız artacak. Ramazanın bereketi inşallah ülkemiz üzerine yağar ve ülkemiz yeniden dirilir ve yükselişe geçer. Elimizden başka şey gelmiyor, sadece dua etmek ve temenni etmekle yetiniyoruz.
Zekeriya Tümer
30.05.2016

2 Mayıs 2016 Pazartesi

KARŞI DEVRİM Mİ YAPILMAK İSTENİYOR?.., Zekeriya TÜMER, Ulusal Haber & Ulusal Ajans, "TÜMER DİYOR Kİ !...."

TÜMER DİYOR Kİ:
KARŞI DEVRİM Mİ YAPILMAK İSTENİYOR?
Cumhuriyete bu denli düşmanlık besleyenler, hangi devirde doğmuşlar çok merak ediyorum!
Mustafa Kemal Atatürk’ün yapmış olduğu Devrim hareketini yok etmek isteyenler karşı devrim mi yapmak istiyorlar.
Yeni Şafak Gazetesi’nin yazarı ve AKP ye yakınlığı ile bilinen İbrahim Karagül yazdığı köşe yazısında “DEVRİM VE ‘KARŞI DEVRİM’: KİM KİMİ TASFİYE DECEK” diye görüşlerini yazmış.
Emperyalist güçlerin Türkiye devleti üzerinde oynadıkları oyunları, paralel yapıcılarla beraber Karşı Devrim yaparak devrim’i savunanları tasfiye etmek istedikleri imasında bulunmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk çocukluk, gençlik ve Subaylık dönemlerinde Osmanlı’nın sonunun yaklaştığını hissetmiş ve yok olmaya mahkûm olan Osmanlı’nın yerine yeni bir Türk devletinin kurulmasını düşünmüştür.
Halkı bilinçlendirmiş, güven vermiş, etrafındaki düşmanları tek tek bertaraf ederek,  23 Nisan 1920 de Ankara’da büyük Millet Meclisini açmıştır. Adı üstünde Büyük Milletin Meclisi. Bu Meclisin uzantısı olan şu an ki meclis maalesef Büyüklüğünün üzerine gölge düşürmüştür. Terörü ve şehitleri bahane ederek Büyük Millet Meclisi Başkanı’nın vereceği 23 Nisan resepsiyonu iptal etmiştir. Bunlar bahanedir.  Yapılmak isteneni açık ve seçik halka söyleseler çok daha iyi olacaktır.
TBMM’si Başkanı İsmail Kahraman açıkça fikrini söyledi.
Anayasa’dan laiklik kelimesi kalkmalı imiş. Kahramanca laf. Bu sözü söylemesi için, mutlaka birileri tarafından emir verilmiştir. Bunlar yoklamalardır. Bakalım tepki ne olacak, yoksa millet bunu yutacak mı?
Yutmaz İsmail Kahraman, yutmaz. Laikliğin içeriğinin ne demek olduğunu iyi kavrasa idin, zaten bu sözü söylemezdin. Bak Mustafa Kemal Atatürk Laiklik hususunda kısa ve öz ne demiş:
“Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti demektir.” Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK (1930)
Birde bak Kahraman Atatürk ne demiş, bu da çok önemli bir söz. Mecliste başkanlık yaptığı bir sırada Mustafa Kemal, Meclisin tanınmış din âlimlerinden bir vatandaş kürsüye gelmiş ve alaycı bir tavırla “Arkadaşlar bir laikliktir gidiyor. Affedersiniz ben bu laikliğin manasını anlamıyorum, nedir bu laiklik? Diye söze başlarken, riyaset makamında bulunan Mustafa Kemal Paşa dayanamamış, oturduğu yerden elini kürsüye vurarak, “Adam olmaktır Hocam, adam olmak!”diyerek hoca efendinin sualini cevaplandırmıştır
(Kılıç Ali'nin Anıları, sf.562) 
Anlayabildin mi Kahraman. Boş sözlerle ortalığı karıştırmaktan vazgeç de Meclisi kavgasız yönetmeye çalışsan çok daha iyi olur.
***
Bir de hiç akıllarda olmayan “Kut’ül Amare” zaferi kutlandı. Neymiş efendim, bundan bir asır önce 29 Nisan 1916 tarihinde Arabistan çöllerinde İngilizleri mağlup etmişiz.
 Yaa, mağlup oldular da ne oldu. Kısa zamanda gene hâkim oldular. Sen asıl bu ülkenin topraklarının işgal edilmesinden sonraki zaferleri kutla. Osmanlı yok oldu, yep yeni bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu. Şimdi sizler bu Cumhuriyetin nimetlerinden istifade ediyorsunuz.
Sen kutlanması gereken Milli Bayramlarımızı kutlama, Unutulan Zafer, diye Kut’ül Amare, başarısını kutla. Olacak şey mi bu?
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Unutulan Zafer: Kut’ül Amâre” adlı programda yaptığı konuşmada, “Milletimizin, medeniyetimizin binlerce yıllık tarihini neredeyse 1919 yılından başlatan bir tarih anlayışını reddediyorum. “ demiş. Doğru söylemiş.
Türkün tarihi binlerce yıl evveline dayanır. Bazı tarihçiler 5 bin, bazıları ise 15 bine dayandığını söylerler. Bazıları da 1071 Malazgirt savaşından başlatırlar.
Burada ki husus, yepyeni bir Türk Cumhuriyeti devletinin kurulmasının başlangıcı olan tarihtir. O da Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıkmasıdır. 23 Nisan 1920 de Büyük Millet Meclisinin açılması ile milli iradenin ortaya konmasıdır. 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasıdır.
Bizler Cumhuriyet çocukları olarak büyüdük. Öyle de öleceğiz. Şu an ki neslin hepsi Cumhuriyet çocuklarıdır. Cumhuriyet olmasa idi, herhalde bugün Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakan olanlar bu mevkilere gelemezlerdi. Bu nedenle Cumhuriyete ve Mustafa Kemal Atatürk’e şükretmek ve bağlılığımızı göstermemiz gerek. Laik Türkiye Cumhuriyetini ortadan kaldırmaya kimsenin gücünün yetmeyeceğini de herkesin anlaması gerek.
***
Hacca gitmek için TBMM si kendisine torpil yapmış. Eş, anne, babaları ve bakmakla yükümlü olunan bekâr çocukları için “Özel kontenjan” ayırmış.  Diyanet İşleri Başkanlığına müracaatlar çok fazla olduğundan, sıra gelememesi korkusu ile T.B.M.M. sine torpil geçilmiş. Neden, çünkü Hacca gidince günahlar af oluyor. (Öyle zannediyorlar)
Biliyorsunuz, Meclisteki Milletvekillerimizin çoğunun geçmişi karanlık. Dokunulmazlıklar kalkarsa, günahlar ortaya çıkacak. En iyisi mi biran önce Haç ziyaretini yapsınlar ki, günahlarından arınsınlar. Ne diyelim, Allah Haçlarını kabul etsin. Geldikten sonra artık günah işlemezler inşallah.
***
CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Savunma Bakanlığına soru önergesi vermiş. Yunanistan’ın Ege ve Akdeniz deki adalarımızı işgal etmeleri ile ilgili Hükümetin düşüncelerini öğrenmek istemiş. Tık yok. Sus, sorma. Eeee adalarımız işgal altında, topraklarımız savaşmadan Yunanistan’ın işgali altında. Bu adalar bizim ülkemizin toprağı değil mi? Kimseden çıt çıkmıyor. Rusya’nın uçağı azıcık hava sahamızı ihlal etti diye düşürülürken, Yunanistan’ın adalarımızı işgaline neden ses çıkarılmıyor? Yoksa Yunanistan’dan korkuluyor mu?
***
Meral Akşener fırtınası MHP yi hallaç pamuğu gibi sallıyor. Bahçeli ve ava nesi şaşkın. Ne yapacaklarını bilemiyorlar. Uyduruk mahkeme kararları ile 15 Mayıstaki kongreyi yaptırmamaya çalışıyorlar. Başkanlık yarışında olan Ümit Özdağ ve Koray Aydın’da Bahçeliye yaptıkları muhalefet ile Bahçeli ve ekibini korkutmaktalar.
Bahçeli AKP den medet umma! Sen tabanından destek almalısın. Bugün ise artık senin tabandan gelen desteğinde yok. Başarısız olduğunu kabul et ve ne MHP ye ve ne de Türkiye Cumhuriyetine zarar vermeden çekil git. Yaşlandın sen. Hastasın da. Otur köşende.
Meral Akşener’in MHP’nin başına gelmesi ile gerek AKP de ve gerekse diğer partilerde olan eski MHP’lilerin yuvaya dönmeleri an meselesi. Hatta inanın MHP’li olmayan kişilerin bile seçimlerde Akşener’e oy vereceklerini duyuyoruz.
Akşener’in MHP’nin başına gelmesi, ülke de çok şeyleri değiştirecektir. Belki de AKP’nin sonu olacaktır. Bundan korkuları olanlar, her türlü hile’ye başvurmaktadırlar.
***
Suriye’de ateşkes için ABD ve Rusya anlaşmış. Zaten siz gösteriş için kavga ediyorsunuz. Ülkeyi kargaşa içerisine sokun, kan gövdeyi götürsün. IŞİD denen terör örgütünü besleyin, kollayın. Suriye’yi mahvedin. Milyonlarca Suriyeli göç etsin. Şimdi de anlaşın.
Aman çabuk anlaşın da, ülkemizdeki Suriyeliler ülkelerine dönsünler. Burada kalırlarsa, 10-20 sene sonra onlar da bağımsızlık istiyoruz diye, başımıza bela olabilirler. Türk milleti olarak bıktık artık. Ülkemizde rahat edemiyoruz.
***
SON SÖZ:
Cumhuriyetten intikam mı almak istiyorsunuz? 
Cumhuriyet sizlere ne yaptı?
“UNUTMAYIN Kİ, EN BÜYÜK SAVAŞ CEHALETE VE GERİCİLİĞE KARŞI YAPILAN SAVAŞTIR.” 
Mustafa Kemal Atatürk…
02.05.2016
Zekeriya TÜMER