Ulusal Haber & Ulusal Ajans etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ulusal Haber & Ulusal Ajans etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ocak 2018 Salı

"EYY EMPERYALİST GÜÇLER BOYUN EĞMEYECEĞİZ, DİZ ÇÖKMEYECEĞİZ, VATANI BÖLDÜRTMEYECEĞİZ." - TÜMER DİYOR Kİ!.. Gazeteci-Yazar, ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:

EYY EMPERYALİST GÜÇLER
BOYUN EĞMEYECEĞİZ, DİZ ÇÖKMEYECEĞİZ,
VATANI BÖLDÜRTMEYECEĞİZ.


Sevgili okurlar; Türk milleti yıllardır PKK belası ile uğraşırken, içimizde besleyip büyüttüğümüz vatan haini FETO’cular aniden ortaya çıktılar. Bunlar yetmiyormuş gibi Suriye ve Irak sınırlarımız kevgire döndü,

PKK/KCK/PYD/YPG ve DEAŞ gibi terörist gruplar sınırımıza yerleşerek, orada bir KÜRT devleti kurulması planlandı.

Emperyalist güçlerin ilk hedefi Türk Ordusunu zayıflatmaktı. Bunu da ERGENEKON, BALYOZ ve en son 15 TEMMUZ’da FETO’cu hainlerin kalkıştıkları Darbe harekatı ile de ordumuza son darbe vuruldu.

Öyle zannettiler!

Türk Ordusu sarsılır ancak yıkılmaz. Nedeni ise Türk Ordusunun arkasında Türk Milletinin, Atatürk’ün askerlerinin bulunmasıdır.

Siz Emperyalist güçler, sizler bu ülkeyi bölemez ve parçalayamazsınız.

Hata yapan siyasi kadrolar, hata yapan vatan hainleri mutlaka cezalandırılırlar.

Sevgili okurlar; bilindiği üzere Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından, hudutlarımızda ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak maksadıyla, Suriye’nin kuzeybatısında Afrin bölgesinde, PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ’a mensup teröristleri etkisiz hale getirmek ve dost ve kardeş bölge halkını bunların baskı ve zulmünden kurtarmak üzere, 20 Ocak 2018 saat 17.00’den itibaren “Zeytin Dalı Harekâtı” başlatılmıştı. Harekat başarılı olarak devam etmekte ve Türk Halkı bütünüyle Ordumuzun arkasında olup, Mehmetçiğe dualar etmektedir.

Bu harekât, sınırımızın dışında yapılmaktadır. Eğer düşman sınırımızdan içeri girse idi, Türk Milleti İstiklal savaşındaki kahramanlığını gene yapar, düşmanı yok ederdi.

Türk Askeri Mustafa Kemal Atatürk’ün askeridir. Herkes bunu böyle bilmelidir.

Bu ülke kolay kazanılmadı. Türk Milleti esaret altına giremez.

Ancak, bir de içimizdeki hainleri tespit edebilsek ve temizleyebilsek!..

Bağımsızlığımıza Cumhuriyetimize kasteden düşmanları ülkemizden söküp atmalıyız.

Karşımızdaki düşmanlar her türlü hile ve siyasi oyunlara yatkınlar. Ekonomik olarak bağımsız olamazsak, sinsice ülkemize yerleşirler, satın aldıkları topraklar, mülkler, ticari kuruluşlar, sayesinde bizi içimizden parçalayabilirler.

Tüm yabancı ürünler vitrinlerde boy göstermekte, sağlıksız besin maddeleri marketlerde, bakkallarda satılmakta, çocuklarımız ve halkımız zehirlenmekte.

Yerli üretim yok edildi. Hemen hemen tüm gıda ürünleri yurtdışından ithal edilmekte. Bunlar asıl büyük tehlike. Sınırlarımızı koruruz, düşman giremez, ancak, düşman başka yollardan içimize sızıyor, onun tedbirini alamıyoruz.

Birde benim anlayamadığım husus, Yunan adalarımızı işgal ediyor, neden ses çıkaramıyoruz? Gidip Afrin’de savaşırken Yunan sınırımızda gittikçe güçleniyor. Bize kafa da tutmaya başladı. Neden sesimiz çıkmıyor, anlayamıyorum!..

SON SÖZ: Eyy Emperyalist güçler şunu beyninize sokun. İstiklal savaşındaki ruh henüz ölmedi. İçimizde hainleri satın alsanız da biz onları da sizleri de temizleriz.

TÜRK MİLLETİ BOYUN EĞMEZ, DİZ ÇÖKMEZ, VATANI BÖLDÜRTMEZ.

EYY TÜRK MİLLETİ SENİN DE TEK YOLUN VAR. O DA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLUDUR. BUNU DA KİMSE UNUTMASIN. BU YOL BİZLERİ AYDINLIĞA, BAĞIMSIZLIĞA, EKONOMİK KALKINMAYA, ÇAĞDAŞ, MEDENİ BİR DEVLET OLMAYA GÖTÜRECEK YOLDUR.

NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE.


30.01.2018
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

4 Aralık 2017 Pazartesi

"SÖZDE DEĞİL, "ÖZDE ATATÜRKÇÜ" OLMAK VE ONUN YOLUNDA GİTMEK KOLAY DEĞİLDİR." - TÜMER DİYOR Kİ !.. Gazeteci - Yazar: ZEKERİYA TÜMER

Zekeriya TÜMER
TÜMER DİYOR Kİ:
SÖZDE DEĞİL, "ÖZDE ATATÜRKÇÜ" OLMAK VE ONUN YOLUNDA GİTMEK KOLAY DEĞİLDİR.
Mustafa Kemal Atatürk çocukluğunda Osmanlı Devletinin her geçen gün iyiye gitmediğini fark ederek, bu ülkeyi ben kurtara cam düşüncesini beynine sokmuştu.
Bugün içerisinde bulunduğumuz durum son derece açık ve seçik belli.
Osmanlı Birinci Dünya Harbinden sonra yıkıldı ve gitti. Onun yerine Mustafa Kemal Atatürk ve yakın arkadaşları ile birlikte aynı düşüncede olan kişilerle Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu.
Kısa zamanda halkın çoğunluğunun benimsediği Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüm dünyanın kabul ettiği güçlü bir devlet yapısına büründü.
Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından ve 2.Dünya savaşından sonra yeni akımların etkileri, ülkeyi yöneten yeni partiler ve siyasi kadroların Atatürk’ün çizgisinden, düşüncelerinden, siyasi iradesinden uzaklaşmaları,  ne yazık ki, içerisinde yaşadığımız bugünleri yaşamamıza sebep oldu.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hem içte sıkıntılı günler yaşarken, hem de dış devletler nezdinde itibar ve güvenini yitiren bir devlet haline geldi.
Üstelik emperyalist güçlerin Lozan’da aldıkları yenilginin intikamı ile ülkemiz üzerine saldırmaları da gözler önündedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, şehler, şıhlar, müritlerin kıskacı içerisinde Mustafa Kemal Atatürk’ün çizgisinden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır.
Bu gerçeği maalesef çok kişi de bilmesine rağmen, sessiz ve suskun kalmaktadır.
Kemalist düşüncede olan kişiler, hem dinlerine bağlıdırlar, hem de vatanına, bayrağına milli ve manevi değerlere bağlıdırlar.
Ülkelerine ve topluma zarar vermekten korkarlar. Devletin tüm kurumlarının güçlü ve kararlı olmasından yanadırlar.
Yurtta barış, dünyada barış isterler. Komşuları ile iyi geçinmek, sosyal ve iktisadi iş birliği içerisinde olmak isterler.
Kan ve gözyaşı ile kazanılmış Anadolu toprağının bir karışını kaybetmek, bölünmek, parçalanmak istemezler.
Hırsızlık, yolsuzluk, yalan, sahtekârlık, ülkesine ve vatandaşına zarar verecek her türlü pislik ve belalardan uzak dururlar. Allah’tan korkarlar, kul hakkı yemezler.
Onların tek amacı ülkelerinin Laik ve Demokratik, hukuk Devleti olarak, eşit şartlarda kalkınmış ve müreffeh bir ülkede yaşamak, torunlarına güzel bir gelecek bırakmaktır.
Mustafa Kemal Atatürk’ü iyi anlamak ve iyi tahlil etmek gerek.
O yok olan bir imparatorluğun, nasıl ve kimler tarafından yok edilişini ve çok iyi tahlil etmiş, ulusuna güvenmiş, halkın güvenini kazanmış, ihtiras ve menfaatlerden uzak bir yönetim anlayışını ortaya koymuştur.
Ben değil, biz demiştir.
Türk Gençliğine hitabesi ile de kendisinden sonra gelebilecek tehlikeleri ve bu tehlike karşısında Türk Gencinin nasıl hareket etmesi gerektiğini, kimseye güvenmemelerini, muhtaç oldukları kudretin, damarlarındaki asil kanda mevcut olduğunu söylemiştir.
Demokrasilerde siyasi partiler iktidar yarışı yaparlar. Halka kendisini kabul ettirenler iktidara gelir ve Devleti yönetmeye başlarlar. Halkın itimat ve güvenini kazanamayanlar, iktidara gelemezler.
Mustafa Kemal Atatürk, ümmet olan bir milletin güven ve itimadını kazanarak Kurtuluş Savaşını kazanmış ve Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur.
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” Diyerek, Allah’ın bir kulu olduğunu, her fani gibi bu dünyadan göç edeceğini, ancak kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyetinin sonsuza kadar yaşayacağını söyleyerek, Türk Milletinin ve Türk gencinin değerlerine sahip çıkmasını istemiştir.
ATATÜRKÇÜYÜZ DEMEKLE ATATÜRKÇÜ OLUNMAZ.
Atatürkçü olanlar vatana ihanet etmezler.
Dini çıkarları için kullanmazlar.
Milli değerlerini satmazlar.
Dincilik, mezhepçilik, ırkçılık yapmazlar.
Toplumu kandırmazlar.
Yolsuzluk, hırsızlık, yapmazlar.
Devletin malı deniz yemeyen domuz demezler.
Vatanı bölmeye, parçalamaya çalışmazlar.
Misakı Milli sınırları içerisinde kalkınmış, müreffeh bir ülkede yaşamak isterler.
Vatanın her karış toprağı onlar için önemlidir.
Bir karış topraklarının işgal edilmesini ve ellerinden alınmasını istemezler.
Bayraklarının gönderden indirilmesini, minarelerden ezan sesinin susturulmasını istemezler.
Devletin yönetiminde sen ben ayırımı yapılmamasını, herkese eşit muamele yapılmasını isterler.
Egemenliğin kayıtsız, şartsız halkın elinde olmasını isterler.
Tek adam değil, ben değil, biz, bizler, hep birlikte istişare ile en iyi kararı alalım ve uygulayalım isterler.
KISACA:  Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda ve izinde giderek, onun siyasi görüşünü, ülkesi için yaptıklarını ve yapmak isteyip de yapamadıklarını yapmak isterler.
“NE MUTLU TÜRKÜM DİYEBİLMEK, TÜRK KİMLİĞİ ALTINDA ANADOLU’DA YAŞAYAN TÜM İNSANLARLA BİRLİK VE BERABERLİK İÇERİSİNDE, KARDEŞCE, DOSTCA YAŞAMAK. MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKARAK,  İLİM VE BİLİM YOLUNDA İLERLEYEREK, ÇAĞDAŞ, MEDENİ BİR TOPLUM OLMAK VE DE KOMŞULARI İLE İYİ GEÇİNMEK İSTERLER.”
04.12.2017
Zekeriya Tümer

30 Kasım 2017 Perşembe

"BIKTIK-USANDIK-TÜKENDİK", TÜMER DİYOR Kİ !.. Gazeteci - Yazar: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
BIKTIK,
USANDIK,
TÜKENDİK!..
Sevgili okurlar, inanın yazmak istemiyorum.
Nedeni ise, yazacak o kadar çok şey olmasına rağmen, gerçekleri dile getirememekten, getirsek bile kim anlıyor, kim okuyor ve kim değerlendiriyor?
BIKTIK-USANDIK-TÜKENDİK
Yalan, dolan, arsızlık, soysuzluk, iftira, hırsızlık, dolandırıcılık, rüşvet, soygun, vurgun, olmak üzere bütün pisliklerin çoğaldığı bir ortamda, şaşırdık kaldık.
Emperyalist güçlerin birleşerek üzerimize üzerimize geldiği günler yaşanıyor.
Ülkemizin prestiji zedelenirken, dış düşmanlara karşı birlik ve beraberlik içerisinde olmamız gerekirken, sen şunu yaptın, bunu yaptın diye siyasi kavgalar büyüdükçe büyüyor.
2017 bitmek üzere. 2018 yılı girmek üzere.
Umutlu muyuz!?..
Mutlu muyuz!?...
Saman ithal eden bir ülke kalkınmaktan söz edebilir mi?
Biz de yıllarca devlete hizmet ettik. Borçla emekli olduk, halen borç içerisinde yaşam savaşı veriyoruz. Emekli maaşını bile alamıyoruz.
Namuslu yaşama mücadelesi veren, memur, işçi, esnaf, köylü, Çiftçi’nin atadan, dededen, babadan mirası kalmamış ise, mal mülk sahibi olması mümkün olamaz.
Elbette istisnalar vardır. Zamanında belli tasarruflar yapanlar, ekonomisini dengeleyenler, ufak tefek mal ve mülke sahip olabilirler.
Ancak, bunlar milyon dolarlarla oynayamazlar.
Gencecik çocuklar hangi tecrübeleri veya hangi destekler ile milyon dolarlar ile oynuyorlar, şaşırmamak mümkün mü?
Her pisliğin kokusu mutlaka zaman içerisinde çıkar ve suçlu eninde sonunda cezasını çeker. Bu dünyada çekmese öbür mekânda hesabı sorulur.
Bu dünya kimseye baki değildir.
Ülkemizin içerisinde bulunduğu kargaşa ortamında, halkın belli kesimlerinde halen yeni arayışlar devam etmekte.
İYİ parti’ye umut besleyenlerin yanında, ondan da fazla umudu olmayan bazı kesimler, yeni bir parti kurma çabası içerisinde toplantılar yapmaktalar.
Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde ve yolunda gitmeyen hiçbir siyasi parti bu ülkede başarılı olamaz.
Başarılı olduklarını sananlar da zamanı gelince tepe takla oturdukları koltuklarından düşerler.
Yeni kurulacak bir partinin veya kurulmuş olup ta biz Atatürkçüyüz diye yola çıkan partilerde gerçek Atatürkçü olduklarını ispatlamalıdırlar.
Atatürkçüyüz demekle Atatürkçü olunmaz.
Öncelikle bu ülkeye ihanet eden, ihanetleri sabit belgelerle kanıtlanmış olanların, devletin kurumlarından kazınması gerekmektedir.
Bunu yapabilecek güç ve kudrette olunmalıdır.
Türk milletinin milli iradesine ipotek koyulmamalıdır.
Gelecek düşünülmeli, geçmişe dönülmemelidir.
Milli varlıklarımız, topraklarımız ve madenlerimiz yabancılara satılmamalıdır.
Çiftçi, köylü desteklenmeli üretim artmalıdır.
Sahte dincilik, mezhepçilik ön plana çıkarılmamalı, akıl ve bilimin yolunda gidilmelidir.
Atatürk’ün yolunda gidenlerde yolsuzluk, hırsızlık olmaz.
Atatürk’ün izinde giden idareciler servetlerine servet katmaz. Atatürk gibi malını mülkünü devlete ve millete bırakır. Yeni kurulacak parti de bu görüşte olmalıdır.
Laik, Demokrat Türkiye Cumhuriyeti’ne bütün kalbiyle, gücüyle sahip çıkan, Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerini koruyan, kollayan, medeniyetin tüm nimetlerinden istifade eden, ülkesi ve milleti için çaba harcayan, vatanın kanla alınmış topraklarının her karışına sahip çıkan, Minarelerden ezan sesini susturmayan, gönderden Türk Bayrağını indirtmeyen, Türk askerinin kafasına çuval geçirttirmeyen, terörü dibinden kazıyan, halkı kutuplaştırıp, bölünmesine müsaade etmeyen bir partiye her zaman ihtiyaç vardır.
Böyle bir parti kurulur veya kurulmuş partilerden birisi bu çizgiye gelirse, halkın çoğunluğunun oyunu alır kanısındayım.
Hadi hayırlısı, 2018 yılında inşallah mutlu oluruz.
30.11.2017
Zekeriya Tümer

28 Ekim 2017 Cumartesi

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZ TÜM TÜRK ULUSUNA KUTLU OLSUN "TÜMER DİYOR Kİ" ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZ
TÜM TÜRK ULUSUNA KUTLU OLSUN
Emperyalist güçlerin Türklüğü ve Türkiye Cumhuriyetini bölme, parçalama, yok etme çabası içerisinde her türlü ihanete maruz kaldığımız bugünlerde, birlik ve beraberliğimizi bozmadan 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMINI kutlamamız gerek.
İç ve dış düşmanların çevremizde bulunmaları, bizleri korkutmamalıdır.
Sevgili okurlar; üç bin yıl önce orta Asya’da yaşayan , yüzlerce Boy, Soy ve Kavim.. Tanrı korkusu ve sevgisi üzerine, yüksek insani duygu ve düşüncelerle bir töre oluşturmuştur.
Adını da..Töreye uyan anlamında..
TÖRÜK=TÜRK koyarak;
Dünya tarihinin ilk büyük birlikteliğini, ilk büyük milletini oluşturmuştur.
İşte bu birlikteliği gerçekleştiren boy, soy ve kavimlere,
Türki veya Turani IRKLAR DİYORUZ..
Bu birlikteliği sağlayan lidere ise…OĞUZ KAAN..
Bu birlikteliğin en büyük özelliği ise insanlık aleminin bugün bile anlamakta zorlandığı bir ülküye sahip olmasıdır. Bu da, yalnız kendileri için değil,
TÜM İNSANLIK İÇİN ULVİ, İNSANİ VE İLAHİ BİR DÜZEN ARAYIŞI İÇİNDE OLMALARI VE İSTEMELERİDİR.
Zaman zaman, bu birlikteliğin içinde iktidar savaşları çıkmış, Boyculuk, soyculuk, kavimcilik yapanlar olmuş, hatta birbirleri ile savaşmış olsalar bile, Millet olma şuuru hiçbir zaman yok olmamıştır.
Bu durumun en büyük göstergesi, yedi düvelin üzerimize çullandığı,
Yirminci yüzyılın başında bile, millet olma bilinci ile birleşip, Oğuz Kaan töresini
“NEMUTLU TÜRKÜM DİYENE”, sözü ile ortaya koyan,
Bir lider çıkarmamız ve dahi o lider etrafında birleşerek, TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURMAMIZDIR.
İşte bu nedenle Cumhuriyet Bayramı, Büyük bir dirilişin adıdır.!
Bu dirilişe ve lideri ATATÜRK’E sahip çıkmak TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ EBEDİYYEN YAŞATMAK ise, hepimizin sorumluluğu ve görevidir.
BU BİLNÇ İÇERİSİNDE İZMİR MARŞI BAŞTA OLMAK ÜZERE, Milli marşlarımız çalınmalı, TÜRK MİLLETİ emperyalist güçlere karşı birlikte, dimdik ayakta olduğunu ispatlamalıdır.
NE MUTLU BİZE Kİ, CUMHURİYET BAYRAMIMIZ VAR.
NE MUTLU TÜK’ÜM DİYENE…
28.10.2017
Zekeriya Tümer

21 Ekim 2017 Cumartesi

"AK-ŞEN-ER GÜMBÜR GÜMBÜR GELİYOR" - TÜMER DİYOR Kİ !.. - Zekeriya TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
AK-ŞEN-ER 
GÜMBÜR
GÜMBÜR
GELİYOR
Sevgili okurlar, 
Adalet ve Kalkınma (!) Partisi (AK Parti), 3 Kasım 2002 yılında Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında ilk olarak katıldığı genel seçimlerde yüzde 34,28 oy oranıyla tek başına iktidara gelmişti.
Bugün 21 Ekim 2017 Cumartesi
15 yıllık iktidarlık döneminde başarı trendi çok yüksek olmamasına rağmen, Recep Tayyip Erdoğan her girdiği seçimi kazandı ve kendisini ülkenin en tepesine yerleştirdi. Bu da hızını kesmedi, hem partisinin Başkanı, hem de ülkenin Başkanı olarak, tek adam olma hevesi ile yoluna devam ediyor.
AK Parti, Adalet’in ve Kalkınmanın sembolü ile bugünlere geldi. Adalet yerine oturdu mu, ülke kalkındı mı? Onu ben açıklamayayım, ülkem insanı kendisi nasıl değerlendiriyorsa öyle değerlendirsin!
AK Partinin tüm icraatları ortada. Halk huzurlu mu, mutlu mu, kalkınmış mı? Dostu ne kadar, düşmanı kim? Ülke toprak mı kazandı, yoksa adaları nı mı kaybetti.
Yabacı sermaye, ülkemizin nerelerine yatırım yaptı, hangi topraklarımız, hangi kuruluşlarımız yabancılara satıldı?
Yollar yapıldı, metrolar, hava alanları yapıldı? Bunların açıklarını kim ödüyor?
İşsizlik arttı, üretim azaldı, et, buğday, sebze, tohum, meyve vs. ithal edilmeye başlandı.
PKK, azdıkça azdı, Barzani referandum yaptı.
Kerkük, Musul kaynamaya başladı, Türkmen kardeşlerimiz zor duruma düştü.
Eset, Esad oldu, Suriye durulmadı.
Vize sıkıntısı başladı, sınırlarımız kevgire döndü.
İçeri alınan Suriyeliler başımıza bela olmaya başladı.
Feto darbesi ülkeyi altüst etti, ölenler şehit, kalanlar gazi oldu.
Aldatmalar, aldanmalar, kandırılmalar devam ederken olağanüstü hal ve kanun hükmünde kararnameler ile hayatımızın şekillenmesine alışır olduk.
Bütçe açık vermiş, para yetmiyormuş.  Kimin umurunda!
Fakir zaten fakir, zengin zaten zengin.
İşsizlik artıyormuş, kimin umurunda.
Televizyonlarda evlenme programları devam etmekte, basın pembe tabloları çizmekte.
Yaşam öyle veya böyle devam ediyor. Bu ülke sarsılır, ama batmaz. Bu nedenle hiç korkumuz yok.
Dindar nesil yetiştiriyoruz. İlkokullar, ana okullardaki bebelerimiz, Kuran öğreniyor, Peygamberimizin hayatını ezberliyor. Maneviyatları güçlü bir nesil geliyor. Daha ne isteyeceğiz.
Avrupalı olup, ilim, bilim öğren ipte, kızlarımıza pantolon giydir ipte cehenneme mi gidelim yani!
AK Parti içerisinde temizlik hareketine hızlı bir şekilde Belediye Başkanları ile başladı. Metal yorgunluğu bahane. İçlerinde bulunan FETO’cuları temizliyor.
Her şey açık ve seçik ortada. Gizli kapaklı hiçbir şey yok.
AK PARTİ AKŞENER’E KARŞI GEREKLİ TEDBİRLERİ ALMA PEŞİNDE.
Bu milletin ne yapacağı hiç belli olmaz. Yıllarca başının üzerinde taşıdığı çok kişiyi bir anda ayaklarının altına almış, arkasını dönüp gitmiştir. Anadolu insanının bam teline dokunulmasın. Durur, durur, bekler, bekler, sabırla bekler. Son anda gerekeni yapar.
Boş yere umutlanma Amerika, senin vizen falan işe yaramaz. Sen bu ülkeyi bölüp, parçalayamazsın.
MHP içerisinde cesaretle mücadele eden AKŞENER, Bahçeli’yi korkuttu ve Bahçeli’nin,  meydanlarda eleştirdiği Recep Tayyip Erdoğan’ın koltuğunun altına sığınmasına sebep oldu. Koray Aydın ve Ümit Özdağ ile birlikte yola çıkan AK-ŞEN-ER, 25 Ekim’de partisinin kuruluşunu açıklayacak.
Sevgili okurlar; AK Parti ile AK-ŞEN-ER de benzerliği fark ettiniz mi? İkisinde de AK var.
AK-ŞEN-ER daha anlamlı. Hem tertemiz bir AK’lık var. Hem ŞEN. Yani neşeli, kendisinden emin.  Hem de ER. Ne demek? İşini iyi bilen, yetenekli kişi. Kahraman, yiğit.
Eh bu kadar sıfatı kendisinde toplamış olan cesur yürekli Anadolu kadını MERAL AKŞENER Türk milletinin umudu olarak ortaya çıkıyor.
Bazı Parti liderleri ve partililer, MERAL AKŞENER’in başarılı olamayacağı görüşünü savunmaktalar. Ben halk ile iç içe yaşamaktayım. Dolmuşta, otobüste, metroda, vapurda, yer yer halk ile temaslar kurmakta, siyasi konuşmalar yapmaktayım. Şu ana kadar edindiğim izlenim, halkın AK Partinin iktidarından bıktığı ve tek ümitlerinin AKŞENER olduğu yolunda.
Ne CHP nin ve ne de ortadan Bahçeli sayesinde silinen MHP den ümidi kalmamış.
Diğer partilere de güvenmiyorlar.
Bilindiği üzere Meral Akşener ve arkadaşları MHP içerisinde çok mücadele ettiler. Ülkeyi karış karış gezdiler. Kim ne derse desin, büyük bir sempati kazandılar.
Halktan  gereken desteği alan AKŞENER şimdi ortaya çıkıyor. Bakalım AK Partiye, daha doğrusu Recep Tayyip Erdoğan’a karşı başarılı olabilecek mi?
Bu millet Dininden, Milliyetçiliğinden ve Atatürk’ten asla vaz geçmez. Vatanının bölünmesini istemez, bayrağının gönderden inmesine ve minarelerden ezanın susmasına tahammül edemez. Bu değerleri eşit şekilde savunan parti her zaman iktidara en yakın partidir. Bu değerlere saygısı olmayanların iktidarlığı uzun sürmez.
Bizim arzumuz Türkiye Cumhuriyeti Devletinin birlik ve beraberlik içerisinde laik, Demokrat ve Mustafa Kemal Atatürk’ün çizgisinde yürümeye devam etmesidir.
İnşallah, Türkiye Cumhuriyeti laik, Demokrat ve Atatürk’ün çizgisinde yürümeye devam eder.
Bekleyip göreceğiz.
21.10.2017
Zekeriya Tümer

6 Ekim 2017 Cuma

DIŞ GÜÇLER ÜST AKIL "TÜMER DİYOR Kİ!.." Araştırmacı, Gazeteci-Yazar, ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
DIŞ GÜÇLER 
ÜST AKIL
Sevgili okurlar, İsviçreli Bakan Hans Rudolf Merz’in gülme krizlerinin nedenini sizler biliyor musunuz?
Faiz lobisi ve Dolar Lobisi sözcüsü Hans Rudolf Merz’i Türkiye’deki olaylar o kadar çok güldürmüş ki, bunları seyrederken, ben gülmeyi bırak, utandım, üzüldüm ve kahroldum.
Hiçbir dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Devleti yönetenler bu denli alay konusu olmamıştır. Sadece onlar mı? Hayır! Ana Muhalefet Partisi Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve M.H.P.nin lideri Bahçeli de ti’ye alınmış Hans tarafından. Youtopta bunları seyredebilirsiniz. Sizlere linkleri burada vereceğim.
Mustafa Kemal Atatürk’e dil uzatan şarlatanlar, bunları seyretsinler de kimin büyük lider olduğunu belki o zaman anlarlar.
Konuları anlatırken Hans gülme krizlerine tutuluyor.
Yazık, ülkem bu hallere mi düşecekti?
Hans aşağıdaki konuşmasında “Bugün dünya siyaset dengesi için hayati öneme sahip olan Türkiye’deki yerel seçimlere değinmek istiyorum” diye başladığı video’yu sizler seyredin ve Hans’ın nelere güldüğünü kendiniz görün. Linki: (https://www.youtube.com/watch?v=myvL4NZBiII
Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile alay ediyor.
Bir başka konuşmasında Fenerbahçe’nin durumunu konuşuyor. Fenerbahçe’nin Bursa beraberliğinde şampiyon olduğunu sanıp timsah yürüyüşü ile kutlamaları ile dalga geçiyor, hem gülüyor hem de güldürüyor. Linki: (https://www.youtube.com/watch?v=cVCevX3iNBM)
Hans Laz fıkrası da anlatıyor. Ancak burada ince bir alay etme var. Seyredin.
Hans Rudolf, bu kez de TR Sunucusu ile alay ediyor. İzleyin.
Hans Rudolf bu kez de Türkiye’de yapılan başkanlık seçimlerindeki dil sürçmelerini ti’ye almış. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ile dalga geçiyor. Gülme krizlerine devam ediyor. Kılıçdaroğlu’nun “Sayın ekmeloğlu kimdir, eserleri nedir”sözleri ile Bahçeli’nin. Prof.Dr.Emsalettin, ee. Ek, ek, ekmalettin, “ sözlerine gülmekten katılıyor.
Adını bile doğru söyleyemedikleri kişiyi Cumhurbaşkanı adayı yapmalarına gülünmez mi?
Eh, Ekmeleddin İhsanoğlu da, CHP Liderine Kemal Alemdaroğlu, demiş. Ne var bunda diyeceksiniz. İşte elin oğlu böyle alay eder sizlerle. “Adam İstiklal marşını da bilmiyor, dünyada böyle bir örnek var mıdır, “diyerek basıyor kahkahayı.
 Hans, diyor ki: “İnanabiliyor musunuz? Halkın dilini bilmeyen bu adamı pazarlıyorlar… Ne diye?
Beş dil biliyor, diye. Yahu siz Reis-i Cumhur mu seçiyorsunuz, yoksa tercüman mı seçiyorsunuz?” diyerek gülme krizlerine tutuluyor.
Burada şunu hatırlatmak isterim. Kılıçdaroğlu bilerek veya bilmeyerek öyle bir hata yaptı ki, Recep Tayyip Erdoğan’a kendisi tepsi içerisinde Cumhurbaşkanlığını sundu. Bu hususta o zamanlar biz yazımızı yazmış ve Kılıçdaroğlu’nu eleştirmiştik.
 Bakın elin adamı bile sizlerle dalga geçmiş. Utanın biraz utanın.
Faiz Lobisi ve Dolar Lobisi sözcüsü Hans Rudolf Merz,  Türkiye’nin her olayı kendilerine bağlamasından şikâyet ederek, gırgırını geçmeye devam ediyor. Buyurun izleyin, sizler de güler misiniz, yoksa ağlar mısınız bilemem. Ama ben gülmek bir yana çok ama çok üzüldüm.
Ülkem insanının bu denli aşağılanmasına ve alay edilmesine üzüldüm.
Atatürk dönemine şöyle bir baktım. O ne büyük devlet adamı imiş. Tüm Dünya liderlerini ayağına getirmiş, kendisine saygı göstertmiş, eğilmemiş, karşısındakileri eğdirmiş.
Ya şimdi! Şimdi bakın ne hallerdeyiz!..
Barzani ne yaptı. Referandumu yaptı. Biz ne yaptık? Hani gereken tedbirler?
Bundan sonra neler olacak belli değil.
Silkinelim beyler silkinelim. Kendimize gelelim. Dış güçlerin oyuncağı olmayalım. Kendimizle alay ettirmeyelim, bizlere gülmesinler.
Mustafa Kemal Atatürk’ü tarihten silmeye kalkmayın. Onu önder alın ve onun yolundan ayrılmayın.
Güçlü devlet o zaman olursunuz.
Şu zamlardan da vaz geçin. Halkı ezmeyin. Memuru, emekliyi, işçiyi, köylüyü açlığa, yokluğa sevk etmeyin.
Vergi alınacaksa milyonlar, milyarlar kazananlardan alınsın.
İsraf’tan vazgeçilsin. Devlet ilk önce tasarrufa yönelsin. Sonra halktan istensin.
Bu ülke zengindir. İyi yönetilirse çabuk kendini toparlar. İşinin ehli kimseleri göreve getirin.
Bakın ülke o zaman ne çabuk toparlanacak ve kalkınacaktır.
Hadi hayırlısı diyelim ve kendimize dünyayı güldürmeyelim.
06.10.2017
Zekeriya TÜMER
Ulusalhaber1881@gmail.com

28 Ağustos 2017 Pazartesi

"GERÇEK (26 - 30 AĞUSTOS) ZAFER BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN", TÜMER DİYOR Kİ!.. Zekeriya TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
GERÇEK ZAFER BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
Sevgili okurlar; 
Çarşamba günü Türk Milletinin en güzel bayramı olarak kutlanmalı. Bütün evlerin camları, balkonları, sokak direkleri bayraklarla donatılmalı.
Halk coşku ve sevinçle bu bayramı kutlamalı. İç ve dış düşmanlarımıza karşı, Türk milletinin birlik ve beraberlik içerisinde olduğunu, ülkemizi kimsenin işgal edemeyeceğini, bölünüp parçalanmayacağımızı bir kere daha 30 Ağustos Zafer Bayramında perçinlemeliyiz.
Neden mi?
Nedeni açık ve seçik belli değil mi?
1.Dünya savaşı sonunda koskoca denen Osmanlı İmparatorluğu çöktü, yok oldu. Osmanlının elinde kalan son topraklar da düşman devletler tarafından işgal edildi.
Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınıyor, vatanımızda hür ve bağımsız olarak yaşama hakkımız son buluyordu.
Birinci Dünya savaşı imzalanan Mondros Mütarekesi ile son bulduğunda (30 Ekim 1918), mütareke imzalanmadan önce Osmanlı padişahlarından olan 5.Mehmet ölmüş, yerine 6.Mehmet (Vahdettin) geçmişti. (4Temmuz 1918) Mütarekeden sonra İttihat ve Terakki partisinin ileri gelenleri ülkeden kaçtılar. İtilaf devletleri İstanbul’a girdi.
Şimdi ülkenin durumuna bakalım:  
Osmanlı İmparatorluğu ne duruma düşmüş. Osmanlı’nın elinde kalan tek Anadolu kimler tarafından işgal edilmiş. İtilaf devletleri İstanbul’da.  İstanbul işgal altında. Düşman çizmeleri yolları çiğniyor. Düşman gemileri boğaza ve limanlara yerleşmiş.
19 Nisan 1919 Kars’ı Ermeniler işgal etmiş. 20 Nisan 1919, Ardahan’a Gürcüler yerleşmiş. 20 Nisan 1919, Antalya’ya İtalyanlar girmiş. 24 Nisan 1919; Yunanlılar İzmir’e çıkmış. 15 Mayıs 1919; Urfa, Antep, Maraş ve Adana ise Fransızlar tarafından işgal edilmişti.
Şaşkın Osmanlı Hükümeti bu durumda ne yapmayı planlıyordu? Planı düşmanlarla işbirliği yapıp, ya İngiliz, ya da Amerika mandası olmanın peşinde idiler.
Türk milletinin bu durumu kabul etmesi elbette mümkün değildi.
Hele ki, Türk milletinin öz be öz bir evladı vardı. Çocukluğundan beri, Osmanlı’nın yıkılışına tahammül edemeyen, yanlışlıkları görebilen, ileride bu ülkeyi ben kurtaracağım diye planlar yapan, Çanakkale kahramanı asker, Mustafa Kemal ülkesinin düşmanlar tarafından işgal edilmesini kabul etmesi mümkün olmayan yiğit bir kumandandı.
İşte bu kumandan 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. Anadolu halkı ile kucaklaştı. Onlara önder oldu. Güç verdi, şevk verdi Kurtuluş savaşını başlattı.
30 Ağustos 1922 tarihi Zafer destanının yazıldığı gündür. Türk milletini esir almak isteyen, ülkesini işgal ederek Türk milletini yok etmeye çalışan emperyalistlere karşı, kadınıyla, çocuğuyla, genci, ihtiyarı ve ordusu ile birlikte verdiği, bağımsızlığını, onurunu, şerefini kurtardığı gündür.
26 Ağustos 1922 de başlayıp 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da Mustafa Kemal’in Başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni kutlamak herkesin hakkı olmalıdır. Bu bayram her şeye bedeldir. Çok ama çok görkemli bir şekilde kutlanmalıdır.
Büyük taarruz’un başarıyla sonuçlanmasından sonra da Yunan orduları 9 Eylül 1922’de İzmir’den denize döküldü ve İzmir’de Yunan işgalinden kurtarılarak, ülke düşmandan temizlendi.
Osmanlı’yı çökerterek, yok ederek, Türk milletinden yüzyılların intikamını almak isteyen emperyalistlere verilen son derstir 30 Ağustos Zafer Bayramı.
Şunu da hiçbir zaman unutmamalıyız. Eğer, 30 Ağustos Zafer ile sonuçlanmasa idi, bugün ne minarelerimizde Ezan sesi duyabilirdik, ne de Türk Bayrağımız Gökyüzünde dalgalanabilirdi. Belki Türk Milleti tamamen yok olmazdı! Ancak, Anadolu’nun küçük bir yerinde, özgürlüğünden yoksun, başkalarının kölesi olarak yaşardı. Bu nu da hiçbir zaman unutmayalım.
Hain düşmanların, haksızca ve alçakça işgallerine “dur” diyen ve vatan evlatlarının, genç, yaşlı, kadını, kızanı, çocuklarıyla mücadele eden, kanlarıyla sulanan Anadolu toprakları üzerinde yaşayan bizler 30 Ağustos Zafer Bayramını kutlamayacak mıyız?
Elbette bütün ihtişamı ile kutlayarak, tüm dünyaya birlik ve beraberlik içersinde olduğumuzu, ülkemizi ne olursa olsun, kimsenin işgal etmesine, bölüp parçalanmasına müsaade etmeyeceğimizi, LAİK VE DEMOKRAT TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN SONSUZA KADAR devam etmesi için mücadele edeceğimizi, Bayrağımızın Gönderden indirilemeyeceğini, Minarelerimizden Ezan seslerinin susturulamayacağını, tüm dünyaya ispat etmeliyiz.
TÜM ULUSUMUZUN 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMINI KUTLAR, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN SONSUZA KADAR YAŞAMASINI DİLERİM.
28.08.2017
Zekeriya Tümer

17 Temmuz 2017 Pazartesi

“15 TEMMUZ 2017 DE, VATAN MI? DEVLET Mİ, HÜKÜMET Mİ, KURTARILDI?..” TÜMER DİYOR Kİ!... Gazeteci, Araştırmacı - Yazar: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
“15 TEMMUZ 2016 DE, VATAN MI?
DEVLET Mİ, HÜKÜMET Mİ, KURTARILDI?..”
Sevgili okurlar,  15 Temmuz 2016 deki yaşanan olumsuzlukların üzerinden bir yıl geçti.
Yıllarca sinsi planlarla, karşılarındakileri aldatarak, kandırarak Askeriye’nin, Polisin, Mit’in ve devletin kurumlarının içerisine sızan vatan hainleri 15 Temmuz’da, birilerinin desteği ve himayesinde uyduruk bir darbe girişimine kalkarak, birçok vatandaşımızın ölümüne, birçok insanın da yaralanmalarına sebebiyet vermişlerdi.
Askerin içerisine sızmış FETO yanlılarının kalkıştıkları darbe girişimi başarılı olsa idi, bugün kim bilir hangi olumsuzlukları yaşayacaktık!
Allah’tan, halkın duyarlılığı ve askerimizin içerisinde bulunan vatansever ve milliyetçi, Atatürkçü komutanların sayesinde, alçak ve hain örgüt mensupları istediklerini elde edemedi.
Zamanında kandırıldıklarını söyleyen bazı siyasiler ve Hükümet üyeleri, şimdi FETO Terör örgütü ile mücadelesine devam etmektedir. Bu konuda hepimizin, herkesin Hükümete destek olması gerek.
Yaşanan bu darbe hareketi, halkın direnişi ve Ordu içerisindeki milliyetçi ve Atatürkçü komutanların duyarlı davranışları neticesinde son buldu.
Darbe başarılı olsa idi, ne olacaktı?
Başarılı olamadı, netice de neler oldu?
Kimler neden ve hangi amaç uğruna bu harekete kalktı?
Amerika’nın himayesi altında krallar gibi yaşayan Fettullah Gülenin kontrolünde ve himayesinde yapıldığı söylenen darbe harekâtı, FETO Terör örgütü olarak adlandırıldı.
Başımızda PKK Terör örgütü, IŞİD Terör örgütü gibi belalar var iken, bir de FETO Terör örgütü çıktı.
Gerçek şu ki, devletin içerisinde yapılanan FET O’cular hakikaten tam bir virüs gibi çok zararlı olmuşlardır. Bu hastalığın bünyeden atılması kolay olmasa gerek. Mikrop devletin tüm kademelerine sinsice sızmış.
Bu mikrobun yayılmasına sebep olanları da bulup, yargı önüne çıkarmak gerek.
Bunların amacı ne idi?
Siyasi ayağında kimler vardı?
Amerika neden halen Fettullah Gülen’i koruyor?
CIA ile beraber mi çalışıyorlar?
Yıllarca devlet içerisinde ki yapılanmalarına neden göz yumuldu?
Bu soruları çoğaltabiliriz. Bakalım soruların cevapları ne zaman alınacak?
Darbeler çeşitli şekillerde gerçekleşir.
Darbecilerin amacı; Devleti yıkmak, idareyi ele geçirmek, emniyet güçlerini emri altına alarak, halkı istediği gibi yönetmektir. Rant çok önemlidir. Kendinden olmayanı ezmek, yok etmek politikası güdülür. Halkın refahı değil, yandaşlarının refahı düşünülür.  
Darbe başarılı olursa, darbe kime karşı yapıldı ise onlar kıyıma uğrar. Darbe başarısız olursa da, darbeyi yapanlar ve ona yardım ve yataklık edenler cezalandırılırlar.
Darbeler savaş kazanmak değildir. Savaş düşmana karşı yapılır. Ölenler şehit, kalanlar gazidir.
Darbeler siyasi iktidarlara ve yönetimlere karşı yapılır.
İktidar olanları beğenmeyen güçler o’nu yıkarak, kendileri idareyi ele almak isterler.
Dış güçler de beğenmedikleri ve işlerine yaramadıkları diğer ülkelerin yönetim kadrosunu pasifize etmek ve kendisine teslim olacak, istediklerine hayır demeyecek bir yönetim kadrosunu başa getirmek isterler.
Bunun için de o ülkenin içerisindeki yandaşları ve satılmış kişiler ile iş birliği yaparak, içeriden de iktidar olan yönetimi yıkmaya çalışırlar. (Irak’ta bu yaşandı.)
Yıllardır Fettullah Gülen ve ekibi de birileri tarafından beslendi, büyütüldü, güçlendi, en önemli teşkilatlara yerleştirildi.
Peki, bunlara kimler sebep oldu?
Aldatıldık, kandırıldık, diyerek, zamanında Gülen’le sarmaş dolaş olanların da Gülen ve taraftarlarına hangi desteği verdikleri araştırılmalı ve soruşturulmalıdır.  
Bugün, Gülen’e selam verenler tutuklanıyor ise, 30-40 yıldır ona destek veren tüm siyasi kadrolar da hesap vermeliler.
Ayrıca; halen Gülen’i koruyan ve bağrında besleyen Amerika ile de hesaplaşmak gerek. Bugüne kadar CİA’nın kontrolünde ve onun himayesinde olmadığı ne malum?
Gülen denen kişi, bu denli organizatör olabilir mi?
Elindeki teknik aletleri nereden buldu?
Kim tedarik etti?
Dünyadaki yapılanmaları bir yana, Türkiye içerisindeki yapılanmalarının aklını kimden aldı? Ekonomik desteği nereden buldu? İstediği kişileri belli kadrolara kimlerin desteği ile getirtti?
O süper dinleme cihazları nı kendisi mi imal etti?
Sorulacak çok şey var.
Tarih,  yapılan darbenin hangi amaçla, kimlerin organizesi ile yapıldığını, mutlaka ileriki tarihlerde ortaya çıkaracaktır.
AK Parti, her olayı kendi lehine çevirmesini çok iyi biliyor.
AK Parti,  15 Temmuz harekâtını da çok iyi değerlendirdi. Ordu’nun elindeki tüm yetkileri aldı. Okullarını kapattı. Hastaneleri sivilleştirdi. OHAL’i ilan etti. Anayasa değişikliğini de yaptı.
Ordumuz, FETO’cu subaylardan mutlaka temizlenmeli.
Bu doğrudur.
Ordumuz Türk milletinin göz bebeğidir. Emir komuta zinciri ile hareket edilir. Asker, komutanının emrini yerine getirir. Bu olayda, en üstten emir’i kim vermiştir. Asıl suçlu odur. Yoksa zavallı erin FETO ile ilgisi olamaz. O emir kuludur. Bu nedenle, suçlu ile suçsuzlar iyi ayırt edilmeli. Tüm Ordu mensupları suçlanmamalı ve aşağılanmamalıdır.
Hayırlısı diyelim.
Yapacak bir şey yok!
Zaman geldiğinde kimler nerede hata yapmış ortaya çıkar ve herkes hesabını mutlaka öder.
Bu dünya’da ödeyemeyenler de öbür tarafta öderler herhalde!
Türk ordusu Mustafa Kemal Atatürk’e bağlı olduğu müddetçe güçlüdür.
Ordumuzun gücünü kaybetmesine göz yumulmamalıdır. .
Düşman bunu beklemektedir. Ortadoğu’nun şekillenmesi Türk ordusunun gücüne bağlıdır. Türk ordusu zayıf olursa, emperyalistler orta doğuyu istedikleri gibi şekillendireceklerdir.
15 Temmuz kutlamalarından sonra, 30 Ağustos Zafer Bayramı var önümüzde. 30 Ağustos Zafer bayramı da eskilere nazaran daha da görkemli kutlanıp, milli şuurun yükselmesi ile birlikte birlik ve beraberliğimiz perçinlenmelidir.
23 Nisanlar, 19 Mayıslar, 30 Ağustoslar, 29 Ekimlerde ki bayramlarımız da bahane bulunmadan çok görkemli bir şekilde kutlanmalıdır. Dost ve düşman birlik ve beraberlik içerisinde olduğumuzu görmelidir.
SON SÖZÜMÜZ:
UBUNTU 
(İyi İnsan; "İyi, namuslu, dürüst, adaletli, hakikatli, onurlu, sorumlu, hukuka sahip ve saygılı" İyi Vatandaş) 
Bu vatan tektir ve hepimizindir.
Bu topraklar üzerinde düşmanlar barınmamalı. Vatan bölünmemeli, bayrağımız gönderden indirilmemeli, ezanlar susmamalıdır.
Bayrağımıza, vatanımıza, milletimize, dilimize, dinimize, laik ve Demokrat Türkiye Cumhuriyetimize ihanet edenlerin de Allah cezasını verir inşallah.
Allah ülkemizi şer güçlerin kötü emellerinden korusun.
17.07.2017