ZEKERİYA TÜMER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ZEKERİYA TÜMER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ocak 2018 Salı

"EYY EMPERYALİST GÜÇLER BOYUN EĞMEYECEĞİZ, DİZ ÇÖKMEYECEĞİZ, VATANI BÖLDÜRTMEYECEĞİZ." - TÜMER DİYOR Kİ!.. Gazeteci-Yazar, ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:

EYY EMPERYALİST GÜÇLER
BOYUN EĞMEYECEĞİZ, DİZ ÇÖKMEYECEĞİZ,
VATANI BÖLDÜRTMEYECEĞİZ.


Sevgili okurlar; Türk milleti yıllardır PKK belası ile uğraşırken, içimizde besleyip büyüttüğümüz vatan haini FETO’cular aniden ortaya çıktılar. Bunlar yetmiyormuş gibi Suriye ve Irak sınırlarımız kevgire döndü,

PKK/KCK/PYD/YPG ve DEAŞ gibi terörist gruplar sınırımıza yerleşerek, orada bir KÜRT devleti kurulması planlandı.

Emperyalist güçlerin ilk hedefi Türk Ordusunu zayıflatmaktı. Bunu da ERGENEKON, BALYOZ ve en son 15 TEMMUZ’da FETO’cu hainlerin kalkıştıkları Darbe harekatı ile de ordumuza son darbe vuruldu.

Öyle zannettiler!

Türk Ordusu sarsılır ancak yıkılmaz. Nedeni ise Türk Ordusunun arkasında Türk Milletinin, Atatürk’ün askerlerinin bulunmasıdır.

Siz Emperyalist güçler, sizler bu ülkeyi bölemez ve parçalayamazsınız.

Hata yapan siyasi kadrolar, hata yapan vatan hainleri mutlaka cezalandırılırlar.

Sevgili okurlar; bilindiği üzere Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından, hudutlarımızda ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak maksadıyla, Suriye’nin kuzeybatısında Afrin bölgesinde, PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ’a mensup teröristleri etkisiz hale getirmek ve dost ve kardeş bölge halkını bunların baskı ve zulmünden kurtarmak üzere, 20 Ocak 2018 saat 17.00’den itibaren “Zeytin Dalı Harekâtı” başlatılmıştı. Harekat başarılı olarak devam etmekte ve Türk Halkı bütünüyle Ordumuzun arkasında olup, Mehmetçiğe dualar etmektedir.

Bu harekât, sınırımızın dışında yapılmaktadır. Eğer düşman sınırımızdan içeri girse idi, Türk Milleti İstiklal savaşındaki kahramanlığını gene yapar, düşmanı yok ederdi.

Türk Askeri Mustafa Kemal Atatürk’ün askeridir. Herkes bunu böyle bilmelidir.

Bu ülke kolay kazanılmadı. Türk Milleti esaret altına giremez.

Ancak, bir de içimizdeki hainleri tespit edebilsek ve temizleyebilsek!..

Bağımsızlığımıza Cumhuriyetimize kasteden düşmanları ülkemizden söküp atmalıyız.

Karşımızdaki düşmanlar her türlü hile ve siyasi oyunlara yatkınlar. Ekonomik olarak bağımsız olamazsak, sinsice ülkemize yerleşirler, satın aldıkları topraklar, mülkler, ticari kuruluşlar, sayesinde bizi içimizden parçalayabilirler.

Tüm yabancı ürünler vitrinlerde boy göstermekte, sağlıksız besin maddeleri marketlerde, bakkallarda satılmakta, çocuklarımız ve halkımız zehirlenmekte.

Yerli üretim yok edildi. Hemen hemen tüm gıda ürünleri yurtdışından ithal edilmekte. Bunlar asıl büyük tehlike. Sınırlarımızı koruruz, düşman giremez, ancak, düşman başka yollardan içimize sızıyor, onun tedbirini alamıyoruz.

Birde benim anlayamadığım husus, Yunan adalarımızı işgal ediyor, neden ses çıkaramıyoruz? Gidip Afrin’de savaşırken Yunan sınırımızda gittikçe güçleniyor. Bize kafa da tutmaya başladı. Neden sesimiz çıkmıyor, anlayamıyorum!..

SON SÖZ: Eyy Emperyalist güçler şunu beyninize sokun. İstiklal savaşındaki ruh henüz ölmedi. İçimizde hainleri satın alsanız da biz onları da sizleri de temizleriz.

TÜRK MİLLETİ BOYUN EĞMEZ, DİZ ÇÖKMEZ, VATANI BÖLDÜRTMEZ.

EYY TÜRK MİLLETİ SENİN DE TEK YOLUN VAR. O DA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLUDUR. BUNU DA KİMSE UNUTMASIN. BU YOL BİZLERİ AYDINLIĞA, BAĞIMSIZLIĞA, EKONOMİK KALKINMAYA, ÇAĞDAŞ, MEDENİ BİR DEVLET OLMAYA GÖTÜRECEK YOLDUR.

NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE.


30.01.2018
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

28 Ekim 2017 Cumartesi

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZ TÜM TÜRK ULUSUNA KUTLU OLSUN "TÜMER DİYOR Kİ" ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZ
TÜM TÜRK ULUSUNA KUTLU OLSUN
Emperyalist güçlerin Türklüğü ve Türkiye Cumhuriyetini bölme, parçalama, yok etme çabası içerisinde her türlü ihanete maruz kaldığımız bugünlerde, birlik ve beraberliğimizi bozmadan 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMINI kutlamamız gerek.
İç ve dış düşmanların çevremizde bulunmaları, bizleri korkutmamalıdır.
Sevgili okurlar; üç bin yıl önce orta Asya’da yaşayan , yüzlerce Boy, Soy ve Kavim.. Tanrı korkusu ve sevgisi üzerine, yüksek insani duygu ve düşüncelerle bir töre oluşturmuştur.
Adını da..Töreye uyan anlamında..
TÖRÜK=TÜRK koyarak;
Dünya tarihinin ilk büyük birlikteliğini, ilk büyük milletini oluşturmuştur.
İşte bu birlikteliği gerçekleştiren boy, soy ve kavimlere,
Türki veya Turani IRKLAR DİYORUZ..
Bu birlikteliği sağlayan lidere ise…OĞUZ KAAN..
Bu birlikteliğin en büyük özelliği ise insanlık aleminin bugün bile anlamakta zorlandığı bir ülküye sahip olmasıdır. Bu da, yalnız kendileri için değil,
TÜM İNSANLIK İÇİN ULVİ, İNSANİ VE İLAHİ BİR DÜZEN ARAYIŞI İÇİNDE OLMALARI VE İSTEMELERİDİR.
Zaman zaman, bu birlikteliğin içinde iktidar savaşları çıkmış, Boyculuk, soyculuk, kavimcilik yapanlar olmuş, hatta birbirleri ile savaşmış olsalar bile, Millet olma şuuru hiçbir zaman yok olmamıştır.
Bu durumun en büyük göstergesi, yedi düvelin üzerimize çullandığı,
Yirminci yüzyılın başında bile, millet olma bilinci ile birleşip, Oğuz Kaan töresini
“NEMUTLU TÜRKÜM DİYENE”, sözü ile ortaya koyan,
Bir lider çıkarmamız ve dahi o lider etrafında birleşerek, TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURMAMIZDIR.
İşte bu nedenle Cumhuriyet Bayramı, Büyük bir dirilişin adıdır.!
Bu dirilişe ve lideri ATATÜRK’E sahip çıkmak TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ EBEDİYYEN YAŞATMAK ise, hepimizin sorumluluğu ve görevidir.
BU BİLNÇ İÇERİSİNDE İZMİR MARŞI BAŞTA OLMAK ÜZERE, Milli marşlarımız çalınmalı, TÜRK MİLLETİ emperyalist güçlere karşı birlikte, dimdik ayakta olduğunu ispatlamalıdır.
NE MUTLU BİZE Kİ, CUMHURİYET BAYRAMIMIZ VAR.
NE MUTLU TÜK’ÜM DİYENE…
28.10.2017
Zekeriya Tümer

6 Ekim 2017 Cuma

DIŞ GÜÇLER ÜST AKIL "TÜMER DİYOR Kİ!.." Araştırmacı, Gazeteci-Yazar, ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
DIŞ GÜÇLER 
ÜST AKIL
Sevgili okurlar, İsviçreli Bakan Hans Rudolf Merz’in gülme krizlerinin nedenini sizler biliyor musunuz?
Faiz lobisi ve Dolar Lobisi sözcüsü Hans Rudolf Merz’i Türkiye’deki olaylar o kadar çok güldürmüş ki, bunları seyrederken, ben gülmeyi bırak, utandım, üzüldüm ve kahroldum.
Hiçbir dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Devleti yönetenler bu denli alay konusu olmamıştır. Sadece onlar mı? Hayır! Ana Muhalefet Partisi Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve M.H.P.nin lideri Bahçeli de ti’ye alınmış Hans tarafından. Youtopta bunları seyredebilirsiniz. Sizlere linkleri burada vereceğim.
Mustafa Kemal Atatürk’e dil uzatan şarlatanlar, bunları seyretsinler de kimin büyük lider olduğunu belki o zaman anlarlar.
Konuları anlatırken Hans gülme krizlerine tutuluyor.
Yazık, ülkem bu hallere mi düşecekti?
Hans aşağıdaki konuşmasında “Bugün dünya siyaset dengesi için hayati öneme sahip olan Türkiye’deki yerel seçimlere değinmek istiyorum” diye başladığı video’yu sizler seyredin ve Hans’ın nelere güldüğünü kendiniz görün. Linki: (https://www.youtube.com/watch?v=myvL4NZBiII
Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile alay ediyor.
Bir başka konuşmasında Fenerbahçe’nin durumunu konuşuyor. Fenerbahçe’nin Bursa beraberliğinde şampiyon olduğunu sanıp timsah yürüyüşü ile kutlamaları ile dalga geçiyor, hem gülüyor hem de güldürüyor. Linki: (https://www.youtube.com/watch?v=cVCevX3iNBM)
Hans Laz fıkrası da anlatıyor. Ancak burada ince bir alay etme var. Seyredin.
Hans Rudolf, bu kez de TR Sunucusu ile alay ediyor. İzleyin.
Hans Rudolf bu kez de Türkiye’de yapılan başkanlık seçimlerindeki dil sürçmelerini ti’ye almış. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ile dalga geçiyor. Gülme krizlerine devam ediyor. Kılıçdaroğlu’nun “Sayın ekmeloğlu kimdir, eserleri nedir”sözleri ile Bahçeli’nin. Prof.Dr.Emsalettin, ee. Ek, ek, ekmalettin, “ sözlerine gülmekten katılıyor.
Adını bile doğru söyleyemedikleri kişiyi Cumhurbaşkanı adayı yapmalarına gülünmez mi?
Eh, Ekmeleddin İhsanoğlu da, CHP Liderine Kemal Alemdaroğlu, demiş. Ne var bunda diyeceksiniz. İşte elin oğlu böyle alay eder sizlerle. “Adam İstiklal marşını da bilmiyor, dünyada böyle bir örnek var mıdır, “diyerek basıyor kahkahayı.
 Hans, diyor ki: “İnanabiliyor musunuz? Halkın dilini bilmeyen bu adamı pazarlıyorlar… Ne diye?
Beş dil biliyor, diye. Yahu siz Reis-i Cumhur mu seçiyorsunuz, yoksa tercüman mı seçiyorsunuz?” diyerek gülme krizlerine tutuluyor.
Burada şunu hatırlatmak isterim. Kılıçdaroğlu bilerek veya bilmeyerek öyle bir hata yaptı ki, Recep Tayyip Erdoğan’a kendisi tepsi içerisinde Cumhurbaşkanlığını sundu. Bu hususta o zamanlar biz yazımızı yazmış ve Kılıçdaroğlu’nu eleştirmiştik.
 Bakın elin adamı bile sizlerle dalga geçmiş. Utanın biraz utanın.
Faiz Lobisi ve Dolar Lobisi sözcüsü Hans Rudolf Merz,  Türkiye’nin her olayı kendilerine bağlamasından şikâyet ederek, gırgırını geçmeye devam ediyor. Buyurun izleyin, sizler de güler misiniz, yoksa ağlar mısınız bilemem. Ama ben gülmek bir yana çok ama çok üzüldüm.
Ülkem insanının bu denli aşağılanmasına ve alay edilmesine üzüldüm.
Atatürk dönemine şöyle bir baktım. O ne büyük devlet adamı imiş. Tüm Dünya liderlerini ayağına getirmiş, kendisine saygı göstertmiş, eğilmemiş, karşısındakileri eğdirmiş.
Ya şimdi! Şimdi bakın ne hallerdeyiz!..
Barzani ne yaptı. Referandumu yaptı. Biz ne yaptık? Hani gereken tedbirler?
Bundan sonra neler olacak belli değil.
Silkinelim beyler silkinelim. Kendimize gelelim. Dış güçlerin oyuncağı olmayalım. Kendimizle alay ettirmeyelim, bizlere gülmesinler.
Mustafa Kemal Atatürk’ü tarihten silmeye kalkmayın. Onu önder alın ve onun yolundan ayrılmayın.
Güçlü devlet o zaman olursunuz.
Şu zamlardan da vaz geçin. Halkı ezmeyin. Memuru, emekliyi, işçiyi, köylüyü açlığa, yokluğa sevk etmeyin.
Vergi alınacaksa milyonlar, milyarlar kazananlardan alınsın.
İsraf’tan vazgeçilsin. Devlet ilk önce tasarrufa yönelsin. Sonra halktan istensin.
Bu ülke zengindir. İyi yönetilirse çabuk kendini toparlar. İşinin ehli kimseleri göreve getirin.
Bakın ülke o zaman ne çabuk toparlanacak ve kalkınacaktır.
Hadi hayırlısı diyelim ve kendimize dünyayı güldürmeyelim.
06.10.2017
Zekeriya TÜMER
Ulusalhaber1881@gmail.com

10 Temmuz 2017 Pazartesi

"8 seçimi kaybeden CHP’nin başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 9.cu seçimi ADALET yürüyüşü ile kazanacak mı?" TÜMER DİYOR Kİ !.. ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
8 seçimi kaybeden CHP’nin başkanı Kemal Kılıçdaroğlu
9.cu seçimi "ADALET yürüyüşü" ile kazanabilecek mi?
Kılıçdaroğlu15 Haziran’da Ankara Güvenpark’tan başladığı ADALET yürüyüşünü 9 Haziran’da İstanbul Maltepe’de bitirdi.
Binlerce kişinin toplandığı Maltepe’deki Meydan doldu ve taştı.
AK Partinin iktidar olduğu 14 yıllık dönemde ve son referandum seçimi ile de ülkede Adalet’in kalmadığı görüşünde olan CHP Başkanı Kılıçdaroğlu Adalet, Adalet diyerek İstanbul’a yürüyerek geldi.
Konuşmasında ülkede bütün birimlerde ve bilhassa Adli mercilerde biten ve de Adaletli davranılmayan, Hâkimlerin ve Savcıların Siyasilerin emri ile hareket ettiği düşüncesi ile Adaleti arıyoruz, diye halka seslendi.
9 Temmuz’un yeni bir doğuş olduğunu, bu yürüyüşün burada noktalanmadığını, söyledi.
Belki de tekrar buradan Ankara’ya yürüyecek.
 Bakalım bundan sonra neler olacak?
Yollar yürünmekle nasıl olsa aşınmaz.
Dağ başını Duman almış, marşını söyleyerek yürüseler daha iyi olur herhalde.
Maalesef, ülkemizde adaletsizlik şimdi değil, ben beni bildim bileli var. Adil davranılmaması sadece Mahkemelerde değil, toplumun bürokrasisinden tut, hemen hemen her kesiminde söz konusu.
Referandum sonucunda Yüksek Seçim Kurulu’nun evet oylarını ilan ettiğinde, neden CHP sesini yükseltmedi?
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını dikkatle dinledim. Şaşırmadım desem yalan olur!
CHP yi kim kurdu?
Şu an CHP’nin başında bulunan Kılıçdaroğ’lu kimin kurduğu partinin başkanı?
-Mustafa Kemal Atatürk’ün.
Atatürk hayatı boyunca hep adaletli davranmış, ülkesinin kalkınması, halkının refahı için mücadele etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı devrimler ve savunduğu ilkeler, bizlere emanet ettiği değerler, bıraktığı eserler (Mesela Nutuk)  eğer bugüne kadar CHP tarafından iyi uygulansa idi, herhalde bugünleri yaşamazdık.
Kılıçdaroğlu Adalet, Adalet derken; Yunus Emre’den, Konfüçyüs’tan, Hz.Ömer’den, Peygamberimizden ve Kuran’ı Kerimden alıntılar yaparak, Adaletle ilgili yazılan  ve söylenen sözlerinden bahsetti. 
CHP nin kurucusu ve bizlere önder olan, yol gösteren, söylediği sözler ile ışık tutan Mustafa Kemal Atatürk’ün Adalet’le ilgili birçok sözü olmasına rağmen, bir tanesinden dahi bahsetmedi.
Neden?
Meclis kürsüsünde yazılı olan “Adalet Mülkün Temelidir.” Sözünden bahsetti. Bunu Hz.Ömer söylemiş diyerek.
Madem ki bu söz Hz. Ömer’e ait, o zaman neden meclis kürsüsündeki yazının altına Mustafa Kemal Atatürk’ün ismi yazıldı. Hz. Ömer’in söylediğine dair kanıt var mı? Bir yerlerde belge var mı? Yoksa birileri Arapça yazarak, bunu Hz. Ömer söylemiş mi diyorlar? Hz. Ömer’in yanın damıydı bunu söyleyenler.
Ben burada bir tanesini yazayım bari:
“Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz.” M.K.Atatürk.
Kılıçdaroğlu, Mecliste Adaleti bulamayacağına inanmış görünmektedir. Mecliste vereceği gensorular veya kanun tekliflerinin AK Parti milletvekillerinin çoğunlukta olmasından dolayı, devamlı red edilme olasılığının çok olmasından, Adalet’in sokaklarda tecelli etmesi düşüncesi ile hem halka ve hem de AKP Hükümetine ki, bu hükümetin her şeyi olan Recep Tayyip Erdoğan’a 19 maddelik “Adalet Çağrısı” yaptı.
Bakalım neler demiş:
İşte 10 maddelik Adalet Çağrısı:
Darbe girişimini lanetliyoruz. (Herkes lanetledi.) 15 Temmuz gecesi TBMM’nin onurlu duruşu ve halkımızın direnmesi ülkemizin demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın 15 Temmuz’u diyoruz.
1- Siyasi ayağın ortaya çıkarılması engellenmektedir. FETÖ’ün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı.
(Kılıçdaroğlu haklı. AKP içindeki birçok siyasiler ve Belediye Başkanları Gülen’i öve öve göklere çıkarıyorlar, Pensilvanya’yı ziyaret ediyorlar, beraber yemek yiyorlar, birçok şeyleri paylaşıyorlardı. Onların çoğu dışarıda, bir çok gariban hapishanelerde. Bunların da biran önce ortaya çıkarılması ve hesap sorulması gerekmez mi? Belki de hazırlık yapılıyordur ve zamanı bekleniyordur. İnşallah geç kalınmaz.)
2- 20 Temmuz darbesi yapılmıştır. OHAL ilan edilmiş ve TBMM yetkileri gasp edilmiştir. Biz buna sarayın 15 Temmuz’u diyoruz. OHAL derhal kaldırılmalı. (Kılıçdaroğlu, Anayasa değişikliği 2019 da yürürlüğe tam manası ile girdiğinde Meclis’in hiç hükmü kalmayacak. Bu konudaki tedbirleriniz ne? Referandum’da tüm çabalarınıza rağmen evet çıktı. 2019 da da başaramayabilirsiniz, bunu unutmayın. 8 kere kaybettin, 9.cuyu da kaybedebilirsin.)
3- Yargıyı siyasetin emrine vermek Demokrasiye ihanettir. Kollektif suç gibi uygulamalardan vazgeçilmelidir. (Bu sözünü kime söylüyorsun? Cumhurbaşkanına mı, yargıya mı, AKP Hükümetine mi? Kim vaz geçecek? Demokrasiye ihanet o kadar çok yapılıyor ki, kimse aldırmıyor.)
4- OHAL ile mağdurların yargıya erişim hakları ellerinden alınmıştır. Tüm uygulamalara son verilmelidir. (OHAL kanunu’nu kim çıkardı? Bu kanunu çıkaran meclis kanunların uygulanmasının ne şekilde olacağını bilmiyor muydu? Burada gerçek suçlular da olabilir. Üstelik tüm uygulamalara son verilmelidir, diyorsun, kim son verecek?)
5- 20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimi ile ilişkisi bulunmayan ama muhalif göründüğü için haklarından yoksun bırakılan akademisyen ve kamu görevlileri görevlerine iade, tutuklu milletvekilleri serbest bırakılmalıdır. (Mahkemelere intikal etmiş durumlarda, senin söylediğini siyasiler nasıl uygulayacak? Mahkeme neticesini bekleyecekler. Ya da Ergenekon, Balyoz davalarında yıllarca içeride yatıp, ömür boyu hapse mahkûm edilenler, nasıl dışarı çıktı iseler, bunların da öyle bir uygulama ile dışarı çıkmaları söz konusu olabilir. Yargının işine de karışılmaz ki!  Sonra Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Almanya’daki G20 zirvesinde Kürt bir gazetecinin sorusu üzerine Selahattin Demirtaş terörist demiş. Hadi bakalım, bu nasıl serbest bırakılacak. Terörist olmadığı ispatlandıktan sonra bırakılabilir. İspatlanamaz ise, bırakılmaz.) (Hadi Kılıçdaroğlu buna cevap ver.)
6- Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı.
(Sayın Kılıçdaroğlu, tutuklu bulunan gazetecilerden hangileri sadece mesleklerini yaparken boş yere tutuklu, hepsi mi, yoksa bazıları gerçekten, teröre, Demokrasi’ye, halkı bölmeye, kışkırtmaya, yönelik yazı ve çalışmalar yapmış mı? Bunların suçlarını bilmek gerek? Elbette çok basit bir yazı yazdı veya haber yaptı diye, her gazeteci tutuklanmamalı? Gazetecinin görevi, yanlışları söylemek, önemli olan şeyleri haber yaparak kamuoyuna duyurmaktır. )
7- OHAL koşullarında serbest tartışmanın yapılmadığı bir ortamda gerçekleştirilen anaya değişikliği gayri meşrudur. Bu bir mühürsüz seçimdir. Türkiye gayri meşru anayasa ile yönetilemez. (Kılıçdaroğlu, bu söylediğin anayasa değişikliğine karar verildiğinde evet oyu çıkmasın diye, tüm çabanızı gösterdiniz. Netice de evet çıktı. Yüksek Seçim Kurulu kararı yayınladı. Siz ne yaptınız? İtirazlarınız ne oldu? Şu anda yönetiliyoruz. 2019 da da bu gidişle Başkan seçilecek ve yönetilecek bu ülke. Nasıl engel olacaksınız? Bir tedbiriniz var mı? Bugün yeni bir seçim olsa, acaba CHP iktidar partisi olabilir mi? Kendinize güveniyor musunuz? Siz Atatürk’ün yolunda mısınız? Yoksa başka bir yolda mı? Bunları da halka açıklasanız çok iyi olur.)
8- Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Liyakat yasası görevde yükselmede esas alınmalıdır. (Kim kaldıracak. Liyakat yasasına bugüne kadar uyuldu mu? Bürokrasi’de geçmişten bu yana torpili olanlar yükselmiştir, haklarını almıştır. Torpili olmayanlar ne kadar çalışkan olursa olsun, yerinde saydırılmıştır. Geçmişte de böyle idi, şimdi de böyle. Keşke sizin dedikleriniz uygulanabilse!)
9- Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın, adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, örgütsüzlük, yaygın şiddet, terör, gibi geniş yelpazede yaşanan adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. (Kılıçdaroğlu, siz bürokrasiden gelmesiniz. Bu adaletsizlik yıllardır devam etmiyor mu? İşsizlik, örgütsüzlük, şiddet, terör, adaletsizlik hep vardı. Hangi siyasi partiler bir araya gelerek bunlara birlikte çözüm bulma yoluna gitti? Herkes ben en iyisini bilirim diyerek, karşısındakinin fikirlerine değer mi verdi? Meclisteki oylamalarda muhalefet partileri en iyi önergeyi bile verse, iktidar partisi milletvekilleri hayır demedi mi? Mecliste, Parlamenter rejim birlik ve beraberlik içerisinde uygulanabildi mi? Şimdi sizin sokakta okuduğunuz bu bildiriyi kim dikkate alacak? İktidar partisi mi? Ortak irade falan geliştirilmez. Bütün siyasi partiler bir araya gelerek, ülkenin sorunlarını ortak kararla çözebilseler. Keşke Milli Mutabakat Hükümeti Kurulabilse)
10- Adalet sadece iç politikaya değil, uluslararası ilişkilere de hâkim olmalıdır.
(Nasıl olacak? İç politikayı anladık ta, uluslararası ilişkiler de kimlere adil davranılacak? Bu nasıl olacak? Bunu da açıklasanız iyi olur.) Kılıçdaroğlu’nun bu yürüyüşüne parti içerisinden destek verenlerin yanında, destek vermeyenlerin de olduğu söylenmektedir. Neden destek verilmemiştir? Parti içerisinde birlik ve beraberlik yok mudur? En önemlisi de CHP içerisinde Adalet’li davranışlar söz konusu mudur? Sadece CHP değil, MHP ve diğer partiler içerisinde de Adalet uygulanıyor mu? Ben doğrusu bunu da çok merak ediyorum!
SEVGİLİ OKURLAR, SİZ NE DİYORSUNUZ?
Zekeriya Tümer
10.07.2017

5 Haziran 2017 Pazartesi

"AĞLAMA DEĞMEZ BU HAYAT GÖZYAŞLARINA" - TÜMER DİYOR Kİ: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
AĞLAMA 
DEĞMEZ 
HAYAT BU GÖZYAŞLARINA
Sevgili okurlar; insanoğlu dünyaya ilk adımını attığında başlar ağlamaya. Gülerek hiç dünyaya bir bebeğin geldiğini gördünüz mü?
Dünya’ya adımını atan bebek, ilk nefesini ciğerlerine çektiğinde ağlamaya başlar. Annesinin memesini emmeye başladığında susar.
İnsanoğlu hep yaşamı boyunca yemek, içmek derdindedir. 
Sömürmez ve ememezse canı sıkılır ve ağlamaya da başlar.
Bazen insan sevinçli olduğunda  da gözyaşlarını tutamaz.
Ancak, daha çok üzüldüğünde veya çok sevdiği bir şeyleri kaybettiğinde gözyaşlarına boğulur.
Bunların, annesini-babasını-kardeşini-eşini-çocuklarını  ve çok sevdiği arkadaşlarını kaybettiklerinde  hüngür hüngür ağladıklarına şahit olabilirsiniz.
Çoğu zaman duygusal anlarda da gözler buğulanır ve farkına varmadan gözden birkaç damla yaş yanaklardan süzülerek akar.
Doğumlarda, ölümlerde, iyi veya kötü haberlerde, bazen bir film izlerken, gözyaşlarımız süzülüveriyor... BBC Focus dergisi, işte bu gözyaşlarıyla ilgili bilinen ve bilinmeyen bazı gerçekleri derlemiş.
Dünyaya adımımızı ilk attığımızda ve ilk nefesimizi ciğerlerimize çektiğimizde ağlamaya başladık. Bebekken karnımız acıktığında, bir ağrımız olduğunda ağladık. Çünkü elimizden başka bir şey gelmiyordu. Çocukken istediklerimizi elde etmek için ağlama silahını kullandık. Bazen de yediğimiz dayak sonrasında ağladık. Ergenlik çağına geldiğimizde ulu orta ağlamayı bıraktık. Artık yalnız kaldığımız zamanlarda sıkıntıdan, üzüntüden, aşktan ve ayrılıktan ağlar olduk. Büyüdükçe gözyaşını daha az döker olduk. Hayata gözlerimizi yumduğumuzda bu sefer ağlayan biz değil sevdiklerimiz oldu.
Timsah Gözyaşları
Bu gözyaşlarını daha çok siyasilerde görürüz!..
Çokça kullanılan bir gözyaşı deyimi de ‘timsah gözyaşlarıdır’. Timsah gözyaşları döküyor demek bir şeye üzülmediği halde üzülmüş gibi yapmak demektir. Sahtekârlık, iki yüzlülük gibi olumsuz bir anlamı vardır. Timsah gözyaşları denilmesinin nedeni ise timsahlar avlarını yerken, ağızlarını çokça açtıklarında, gözlerinden bir sıvı salgılanmasıdır. Aslında gözyaşı gibi görünen bu sıvının üzüntüyle bir ilgisi yoktur.
Özetle her ne kadar günümüzde ağlamak zayıflık göstergesi olarak görülse ve gösterilse de gözyaşı dökmekten çekinmememiz gerekiyor. Çünkü ağlamak ruhumuzda biriken kirleri atıp hafiflememizi sağlıyor.
Türk Milleti olarak artık ağlamaktan gözyaşlarımız kurudu. Gün geçmiyor ki, vatana hizmet etmek için dağlarda, ovalarda kahrolası teröristlerle mücadele etmek, şehirde yaşayanları rahat ettirebilmek için genç yaşta, annesini, babasını, eşini, çocuklarını, sevdiklerini bir kahpe kurşunla terk eden vatan evlatlarımıza ağlamaktan gözyaşlarımız kalmadı.
Başarılı olan komutanlarımız bir bahane ile yok ediliyor. Kimler, organize ediyor, kimler düşmanlık yapıyor, kimler casus, kimler vatan haini, tahminden öte gerçekleri bilemiyor ve anlayamıyoruz.
Tek bir gerçek var, o da Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığıdır.
Seçimden sonra terör bitecek, referandum bitsin, terör bitecek, beli kırılacak sözlerinin artık hiçbir anlamı yok bizler için.
Vaatler çok kolaydır.  Olmayan parayı bölüşmek, dağıtmak ta kolaydır.
Mübarek günleri yaşıyoruz. Müslüman yalan söylemez. Müslüman dürüst olur. Hırsızlık yapmaz. Hainlik yapmaz.  Müslüman gıybet yapmaz. İftira atmaz.  Atası’na saygılıdır. Müslüman okumalıdır. Çalışmalıdır. Kimsenin hakkını yememelidir. Hukuka uymalı, hakkı ve hukuku yanlı uygulamamalıdır.
Kendi çıkarını değil, ülkenin çıkarını düşünmeli, kendi şahsi hırsları uğruna, karşısındakileri ezmemelidir.
Ben değil, biz demelidir.
Devletin içerisinden Feto’cular temizlenirken, hangi tarikat yanlıları bu boşalan yerlere yerleşiyor.  Bunların da ileride darbe girişiminde bulunmayacaklarını kim garanti edebilir.
Kısaca, bizler bunaldık, sıkıldık, dayanamaz hale geldik. Bir taraf ekonomik rahatlık içerisinde yaşarken, diğer taraf bir lokma ekmeğe muhtaç durumda…
Şehit vermediğimiz gün yok.  
Tek adam bizi  bu sıkıntılardan kurtarabilecek mi? Merakla bekliyoruz.
Benim bildiğim tek yol var, o da MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLUDUR.
03.06.2017
Zekeriya TÜMER

12 Aralık 2015 Cumartesi

AKDENİZ KANA BULANMAK MI İSTENİYOR?, TÜMER DİYOR Kİ !.., ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ !..
AKDENİZ KANA BULANMAK MI İSTENİYOR?
Suriye’deki iç karışıklıklar bahane edilerek, Rusya ve ABD ile Nato ülkeleri savaş gemilerini Akdenize indirdiler.
Bilindiği üzere Suriye’de 2011 yılında başlayan iç karışıklıklar, bugünde devam etmektedir.
İç savaşın başlamasının ardından IŞİD denen terör örgütü, sözde Müslümanlığı kurtarmak amacı ile Suriye Topraklarına yerleştirildi ve IŞİD kelleleri almaya başladı.
Bu terör örgütü birileri tarafından hem silah ve hem de para ile beslendi, desteklendi.
Irak içerilerine de giren IŞİD birçok bölgeyi ve Petrol kaynağını hâkimiyeti altına aldı.
Böylece Parasal ve silah gücü artarken, dünyanın birçok ülkesinden de taraftar kazanmaya başladı.
Besle, büyüt, başına bela olunca da yok etmeye çalış.
Başından beri Rusya Suriye lideri Esad’a destek vermekte. Şimdi ise IŞİD bahanesi ile askeri gücünü de Suriye’ye yerleştirmekte. Denizde savaş gemileri, havada uçakları, karada askeri üsleri.
Bu durum karşısında ABD ve NATO ülkeleri de Akdeniz’e askeri güçlerini göndermek zorunda kaldılar.
ABD’de başta olmak üzere Fransa, İtalya, İngiltere, Kanada, İspanya, Belçika, Portekiz, Yunanistan ve Hollanda’nın savaş gemileri, denizaltıları olmak üzere Akdeniz’de. Türkiye donanması da 14 muharip ve 14 lojistik destek gemisi ile çevre limanlarına yerleşmiş durumda.
Toplam 12 ülkenin 36 savaş gemileri ile Akdeniz’de Rusya’ya karşı boy göstermekteler.
Bu kadar büyük askeri güç ile Akdeniz’e inen Rusya, ABD ve NATO ülkeleri, amacınız IŞİD mi, yoksa Suriye’yi paylaşmak mı?
Bu arada Türkiye’de de Kürt Devletini kurmak mı?
Ya da Suriye Rusya’ya yem olacak korkusu ile, Suriye’yi Rusya’ya yem etmemek mi?
Yıllardır IŞİD’i beslediniz ve dünyanın başına bela ettiniz. Birbirinizle uğraşacağınıza, dünyanın başına bela olan IŞİD’i hep birlikte bitirin.
ESAD kendi ülkesinde çıkan karışıklığı gidermek için gereken mücadelesini yapıyor. Saddam Hüseyin ve Kaddafi gibi kellesinin gitmemesi için direniyor. Eh Rusya, İran ve Çin’de arkasında olunca, paçayı kurtaracak gibi.
Amerika Suriye’de Esadsız bir yönetim istiyormuş, sana ne. Başkaları da Amerika’da Obamasız bir rejim isterlerse ne diyeceksin?
Rusya’da buna karşılık Esad’lı rejim istiyor.
Şimdi sizler bunu sebep bilip birbirinizle savaşarak Akdeniz’i kana mı bulayacaksınız?
ABD Irak’a girdi, netice ne oldu?
Irak’a barış, huzur ve demokrasi getirecekti. Getirdi mi?
Suriye’ye şimdi barış mı gelecek? 
Huzur mu gelecek? 
Demokrasi mi gelecek?
Amerika, mutlaka bir bahane bulur ve gelir ülkene yerleşir.
Rusya’nın 2.ci dünya savaşından sonraki düşüncesi, Boğazlar’da denetim sahibi olmaktı.
Amerika Rusya’nın bu niyetini benimsememiş ve Türkiye’ye Marşhall yardımı ile destek olmuş ve de bu sayede ülkemiz ile dostluk ilişkileri artmaya başlamıştır.
O günden bu yana da istediği gibi Türkiye’yi şekillendirmektedir.
Dost gözüken ülke, Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirir miydi?
24 Kasımda düşürülen Rus uçağı ortalığın karışmasına sebep oldu.
Ruslar’da IŞİD’i bahane ederek Bayırbucak bölgesindeki Türkmenleri bombalaması hainlik değil mi?
Rusya şu an düşürülen uçak nedeniyle Türkiye’ye yaptırımlar uyguluyor ve düşürülen uçakla ilgili olarak da Türkiye’nin düşürdüğü uçağın bedelini ağır ödeyeceğini söylüyor.
Putin hazretleri, bedeller karşılıklı ağır ödenir.
Bunu unutma.
En önemli gerçek ise Suriye’de yaşanan soğuk veya sıcak savaşın en ağır bedelini Türkiye ödeyecektir. İleride ki günlerde bunu yaşayacağız ve göreceğiz.
Bu nedenle Türkiyeyi zor günler beklemekte.
İktidarını güçlendirmek ve koltuğunu kaybetmemek için türlü bahaneler yaratmak, hele ki savaş oyunu oynamak son derece tehlikelidir. 
Savaşta, kan vardır, acı, ızdırap ve gözyaşı vardır. Bunu kimsenin aklından çıkarmaması gerektir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda sulh” sözü ne kadar doğru ve isabetli sözdür.
Herkesin aklını başına toplaması ve savaştan yana değil, barıştan yana olmaları gerek.
***
12.12.2015
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

9 Kasım 2015 Pazartesi

10 KASIM: "SEVGİLİ ATAM UNUTTURULMAK İSTESELER DE UNUTTURAMAZLAR"

TÜMER DİYOR Kİ:
SEVGİLİ ATAM
UNUTTURULMAK İSTESELER DE UNUTTURAMAZLAR
10 Kasım 2015, Atamızın aramızdan ayrılışının 77 yılı. O bizi terk etmedi de, bize o’nu terk ettirmeye çalışanlar var.
"Ulu önderimizi saygıyla ve sevgiyle anıyoruz"
Son yüzyılın en büyük lideri, büyük deha Türk Milletine nasip oldu.
Bunu anlayamayan ve idrak edemeyen bazı kişilerin mutlaka zamanı gelince gerçekleri göreceklerine eminiz.
Her fani gibi Mustafa Kemal Atatürk’te doğdu, büyüdü, görevini yerine getirdi. Yok olan bir ulusu tekrar toparlayarak, yeni bir Türk devletinin kurulmasını sağladı.
“Benim naciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” diyen Mustafa Kemal, ben görevimi yaptım ve Allah’ın bana bahşettiği ömrümü tamamladıktan sonra da bu dünyayı terk edeceğini söylemiştir.
Allah’a inancı olan, bu dünyanın fani olduğunu bilen, bu nedenle de dünya malına tamahkâr etmeyen, ülkesini ve milletini seven, onların mutluluğu, huzuru için çalışan, üstün yeteneklere sahip,  eşsiz bir liderdi.
Ancak, geleceği de çok iyi tahmin edebilen ve Türk halkına yol gösteren Mustafa Kemal Atatürk,  kurmuş olduğu laik, demokrat Türkiye Cumhuriyeti’nin de dünya durdukça yaşamasını istemiştir.
“Beni görmek demek, behemehâl yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.” Diyerek de fikirlerimi ve benim Türk milletine olan sevgimi, bağlılığımı ve aşkımı anlayın, demek istemiştir.

Atatürk, “Bir milletin ahlâk değeri, o milletin yükselmesini sağlar” diyerek, ahlâklı bir toplum olunmasını istemiştir. Ahlâk değerini yitiren toplumlar, eninde sonunda yıkılmaya ve yok olmaya mahkûmdurlar. Bu nedenle de Elmalılı Hamdi Yazır’a KUR’AN-I KERİM’İN  Türkçe meali'nin hazırlanması talimatını vermiş, hazırlanan KUR’AN-I KERİM Mealini de, kendi parası ile bütün muhtarlara dağıtmıştır. Amacı: Halkın dinimizi daha iyi anlayabilmesini sağlamaktır.

Mustafa Kemal Atatürk, özellikle ülkeyi idare eden yöneticilere de şu şekilde seslenmiştir.
“Bir millette, özellikle bir milletin iş başında bulunan yöneticilerinde özel istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur.”
Bu sözleri ile Devleti yönetenlere çok önemli mesajını vermiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’e saygısızca, çirkince saldıranlar ve küfür edenler, bu sözlere kulak versinler. Mustafa Kemal Atatürk’ü dünya takdir ederken, art niyetli kişilerin sözlerine kimse kulak vermemeli.
Atatürk, egemenliğin, kayıtsız şartsız ulusun olduğunu söylemiştir. Ulusun egemen olması karşısında, kimsenin karşısında duramayacağına vurgu yapmıştır.
İnsaf ve merhamet dilenmekle de milletin işlerinin görülemeyeceğini, milletin şeref ve bağımsızlığının elde edilemeyeceğini, Türk milletinin ve Türkiyenin çocuklarının bunları akıllarından çıkarmamaları gerektiğini söylemiştir.
En önemli sözlerinden biri de şudur:
“Biz Türkler, tarih boyunca hürriyet ve istiklal timsali olmuş bir milletiz.  Tam bağımsızlık denildiği zaman, doğal, siyasal, mali, adli, askeri, kültürel ve her alanda tam bağımsızlık anlaşılır. Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz. Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır. Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır. Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm.”
Diyerek, ya bağımsızlığınızı koruyun ya da ölün mesajını vermiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ü fikirleri ve duyguları ile iyi anlamak gerek.  Her konuda en iyi düşüncelerini ve fikirlerini açıklamış ve yol göstermiştir.
Bugün ki halimiz meydanda!
Bizler Mustafa Kemal Atatürk’ü anlayabildik mi, anlatabildik mi?
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, diyerek, toplumun ilmen gelişilmesini istemiştir.
Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak sizsiniz diyerek, Cumhuriyeti bizlere emanet etmiştir.
“Ekonomisi zayıf bir ulus, yoksulluktan ve düşkünlükten kurtulamaz; güçlü bir uygarlığa, kalkınma ve mutluluğa kavuşamaz; toplumsal ve siyasal yıkımlardan kaçamaz.” Diye ikazını yapmıştır.
Cumhuriyetin 10.cu yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemiş olduğu 10.cu yıl nutku ile alay edenler, şunu idrak edemiyorlar. Osmanlı’nın yıkık kalıntıları altında yoksulluk ve sefalet içersinde ülkesinin yeniden ayağa kalkması için mücadele eden Mustafa Kemal Atatürk’ün uyguladığı ekonomik politikası ile ülkenin her tarafında fabrikaların kurulduğunu, demiryollarının geliştiğini, Osmanlının borçlarının ödendiğini anlamak istemiyorlar.
1923 den 1938 Mustafa Kemal’in vefatına kadar yapılan yatırımların sonucunda,  ağır sanayi üretimi % 152 artarken, toplam sanayi üretimi % 80 artmıştır. Kömürde % 100, Kromda % 600, diğer madenlerde % 200 artış olurken, demir üretimi 0’dan 180.000 tona çıkmış, şeker üretimi 200 misli artmıştır. 1926’da başlayan şeker üretimi 1927-1930 arasında 5162 tondan 95.192 tona çıkmıştır. Tekstil sanayi ülkenin tekstil ihtiyacının % 80’nini karşılar duruma gelmiştir. Tekstil ürünleri ithalatı 1927’de 51.000.000 Türk lirası iken bu rakam 1939’da 11.900.000 Türk lirasına düşmüştür. 1924-1929 arasında pamuk ürünleri üretimi 70 tondan 3773tona,yün 400 tondan 763 tona, ipek 2 tondan 31 tona çıkmıştır.
Peki, bugün hangi ürünleri üretiyoruz, dışarıdan neler ithal ediyoruz. Pamuk, buğday dâhil, saman,  meyve ve sebze, et ithal eder durumda değil miyiz?
Tarımsal üretim nerede? Hayvancılıkta hangi durumdayız? 3 tarafı denizle çevrili ülkemizde bol balık yiyebiliyor muyuz? Hangi fabrikalar yapıldı, işsizlik ortadan kalktı mı? Vs. vs.
Elbette dünyada gelişen teknolojiye ayak uydurmak zorundayız. Asıl önemli olan, sanayi sektörünün, tarım, hayvancılık ve üretimin artması, işsizliğin azalması, milli ekonomimizin yükselmesi, ithalatın azalıp, ihracatın artmasıdır. Kağıt üzerinde yapılan hesaplar değil, halkın cebine giren para önemlidir.
2000 yıllarının başından bugüne kadar özelleştirilen ve dış ülkelere satılan fabrikalarımızın neler olduğunu internetten araştırabilirsiniz. (http://www.frmtr.com/ataturk/5923832-ataturkun-15-yilda-kurdugu-fabrikalar-ve-gunumuz.html)
Mustafa Kemal Atatürk “Türk Milleti, Türk malı alın, Türk parası Türk ülkesinde kalsın” diyerek, paralarımızın yabancı devletlerin kasalarına girmesini istememiştir. 
Yabancı ülkelere satılmış olan milli servetlerimizin paralarının Türkiye’de mi kaldığı zannediliyor. Kalmaz, dışarı kaçırılır.
Gerçekleri araştırmadan, bilmeden Türkiye Cumhuriyetinin temelini atanlara dil uzatmak kadar gaflet, dalalet ve hıyanet içerisinde olunabilinir mi?
Daha bu konular da yazılabilecek o kadar çok şey var ki, yazmakla bitmez.
Mustafa Kemal Atatürk’ün naciz vücudu toprak olsa da, onun fikirleri, düşünceleri, bizlere ışık tutan sözleri, yaptığı hizmetler ve Türklerin ebediyen bağımsız, hür yaşayabilmeleri için Kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti yaşıyor ve yaşayacaktır.
Bu ülke daha ileri düzeye ulaşmak, bağımsız, medeni, sulh içinde yaşamak istiyorsa, Mustafa Kemal Atatürk’ün göstermiş olduğu yolda yürümekte yarar vardır.
Muhtaç olduğumuz kudret Türk Milletinin Damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Atam sen ölmedin ve ölmeyeceksin, sana layık olamayanlar çok, ancak seni kalplerinde, ruhlarında, benliklerinde, akıllarında, yaşatacak, yaşatmaya çalışacak, Cumhuriyete sahip çıkacak Devlet Adamlarımızda var, halkımız da var, gençlerimiz de var.
Ruhun şad, mekânın cennet olsun.
***
Bilgi alınabilecek linkler:

10 Ekim 2015 Cumartesi

12 EYLÜL’DEN EVVELKİ GÜNLERE Mİ DÖNÜLÜYOR?, ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ!..
12 EYLÜL’DEN EVVELKİ GÜNLERE Mİ DÖNÜLÜYOR?...
Sevgili okurlar, her gün olay yaşamaktan bıktık.
7 Haziran seçimini içine sindiremeyenlerin sayesinde geldiğimiz durum ortada.
Ne olurdu sanki 7 Haziran seçiminden sonra koalisyon hükümeti kurulsa idi.
1 Kasım’da yapılacak seçimde değişiklik mi olacak? Olmayacağı belli.
İktidardan gitmemek ve kendilerinden hesap sorulmasını istememek uğruna, ortalığı kargaşa durumuna sokmanın kimseye faydası olmaz.
DİSK, KESK, TMMOB, TTB’nin düzenlediği Birleşik Haziran Hareketi’nin ve siyasi partilerin de destek verdiği Ankara’daki Barış mitinginde iki büyük patlama yaşandı. Patlama Ankara tren garı kavşağında gerçekleşti. İçişleri Bakanlığı patlamada 86 kişinin öldüğünü 126 kişin de yaralandığını açıkladı.
Yaralılardan da ölenler olduğu takdirde ölü sayısı artacaktır.
Çocuklarını arayan anne, feryat ediyor, “çocuklarımı bulamıyorum, çocuklarımı bulamıyorum” .
Yaralılar ve ölenler yollarda. Olay felaket.
Bir hiç uğruna pisipisine hayatlarını kaybedenlere Allahtan rahmet,  Ölen ve yaralananların yakınlarına da başsağlığı ve acil şifalar dileriz.
Olaylar olduktan sonra, hemen acil toplantılar düzenlenir, her kafadan da bir ses çıkar.
Yaaa siz toplansanız ne olur, toplanmasanız ne olur. Ölenler öldü, yaralananlar yaralandı.
 O toplantılar daha önce yapılmalı ve gereken tedbirler alınmalı idi.
 Suruç’ta 32 gencimiz öldü gitti.
Her gün askerimiz, polisimiz eşkıya tarafından tuzaklar kurularak öldürülüyorlar.
Polis ve istihbarat birimleri nasıl bu bombanın farkında olamadı, onu da anlamak mümkün değil!
2015 yılının sonuna yaklaşıyoruz. Şer güçler gittikçe amaçlarına ulaşıyorlar.
Sevgili okurlar, gerçekler ortada.
13 yıldır iktidarda olanların ülkeyi ne hale getirdikleri meydanda.
İktidardan gitmemek uğruna ve yandaşlarına sağlanan menfaatlerin devam etmesi için, illa hükümet ben olacağım, benden başkasına hayat hakkı yok diye direnmenin faydası değil zararı ortaya çıkmaya başladı.
Buyurun AKP zihniyetinin ifadesi. AKP İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık “HDP ye seçim kazandırmak için bomba patlatıyorlar. Diyarbakır’dan sonra şimdi de Ankara’da yaptılar bu alçaklığı. Bu PKK’nın işi” ifadelerini kullanmış. 
Sayın Milletvekili’ne sormak gerek. Madem bu kadar iyi bilgiye sahipsiniz, neden tedbiri almadınız.
Olaydan 11 saat önce, gece Bombanın patlayacağına dair twit atılmış. Hükümet sizsiniz. Nasıl olayı fark edip gereken tedbiri almadınız?
Etrafta bu kadar polis varken, iki canlı bomba nasıl oraya girdi ve istediği gibi bombayı patlattı.
Teröristlerin büyük şehirlere sızdıkları defalarca söylendi. Açılım süreci içerisinde rahat rahat her yerde yapılandılar.
  İstanbul dâhil büyük şehirlerde ki toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, demek ki çok daha iyi tedbirler almak gerek.  Toplantıyı düzenleyen kuruluşlar da kendi tedbirlerini almalılar, başka çaresi yok bu işin.
Her olayı oya tevdi etmeye çalışmak da yanlış değil mi?
Her parti lideri ağzından çıkanı kulağı duymalı ve ortalığı daha çok karıştırıcı sözlerden sakınmalıdırlar.
Ülke kan gölü haline geldi. Şakası yok. Gidişat her gün kötüye gidiyor. 2015 yılı biterken şer odakları ülkeyi daha da karışıklığa doğru götürüyorlar.
Kim ne derse desin, şu an iktidarda olan ve ülkenin tam tepesinde görev yapan Cumhurbaşkanının ülkenin başında olup, terörü son buldurmak için gereken tedbirlerin alınmasını sağlamalıdırlar.
Halkın sağduyusu meydanda. 
Halk gereken sabrı gösteriyor. 
Ülkedeki terör olaylarının artması, iktidar partisine oy kaybettirmektedir.  Vatandaşlarla görüşmelerimizde buna şahit oluyoruz.
Her ne olursa olsun, tehlikeli günler yaşıyoruz. 
Bu nedenle millet sağduyulu olup, birlik ve beraberlik içerisinde olmak zorundadır.
Milletin tek istediği, rahat ve huzurlu, ekonomik sıkıntı çekmeden, teröre kurban olmadan barış içerisinde yaşamak.
Çok mu şey isteniyor?
Zekeriya Tümer
Ankara, 10.10.2015

22 Eylül 2015 Salı

İNANMAK İSTESEM DE İNANAMIYORUM; ALDATILMAK, KANDIRILMAK İSTEMİYORUZ...

TÜMER DİYOR Kİ!.., 
İNANMAK İSTESEM DE İNANAMIYORUM;
ALDATILMAK, KANDIRILMAK İSTEMİYORUZ...
Sevgili okurlar, son günlerde yaşadıklarımız meydanda.
PKK Terörü can aldıkça milli duygular şaha kalkmakta.
AÇILIM SAFSATASI VE ÇÖZÜM (ÇÖZÜLÜM) SÜRECİ KUMPASI
Daha önceleri açılım, diyerek, “aman PKK ya göz yumun, sakın silah çekmeyin, bırakın gelsinler, bırakın geçsinler” diyenler, bugün pişmanlık duygusu içerisindeler gibi gözüküyorlar.
Gerçekten öyle mi? Buna da inanmak bence biraz zor.
Halkı kandırmak, oyları almak peşindeler.
Enayiler kanar, gerçeği bilenler ve görenler kanmaz.
İnananlar var elbette, hem de çoook.
Bayrağımız askeriyenin direğinden indirildiğinde, PKK’ lılarca ve Ermenilerce  ayaklar altına alındığında, yakıldığında sesi çıkmayanlar, şimdi bayrağa sahip çıkmaya başladılar.
İnanalım mı?
Aptal mıyız ki biz inanalım!
Ergenekon, balyoz bahanesiyle, PKK ile mücadele eden ordu mensupları hapishanelere tıkıldığında, paralelciler bizi kandırmış diyerek suçu başkasının üstüne atanlar, şimdi milli kahraman olma sevdasındalar.
Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve İsrail, ajanları doğu ve güneydoğuda kol gezerken, gizli gizli PKK’ya silah ve mühimmat verirken ses çıkarmayanlar, (gerçi bugünde pek ses çıkaramıyorlar da, arada sırada da olsa kafa tutuyorlar gibi gözüküyorlar) neden üzerimizden çekin ellerinizi diyemiyorlar.
Daha önce Irak kan gölüne döndüğünde ülkemize sığınan Irak’lılara sahip çıktık, şimdi Suriyeliler ülkemizin her tarafına dağıldı. Çoğu perişan ve sokaklarda dileniyorlar. Denizlerde boğuluyorlar. Yollarda yürümekten perişanlıklar yaşıyorlar.  Bu insanlara acımaktan, kendi vatandaşlarımıza acıyamaz durumlara düştük.
Gerçekten mini mini yavrular aç susuz, anne ve babalar çaresiz, yaşam savaşı vermekteler. Kurban Bayramını nasıl kutlar bu zavallılar.
IŞİD’i insanların başına bela edenler de hiç utanma ve arlanma duygusu olmadığı gibi, vicdansız Avrupa da insanların ölümlerini seyretmekten zevk alıyorlar sanki!
Bizdeki İktidar mensuplarının ise tuzu kuru. Saraylarda, villalarda, köşklerde yaşanıyor, maddi sıkıntı çekilmiyor, devletin parası istenildiği gibi kullanılıyor, sonra da çıkıp kürsülere timsah gözyaşları dökülüyor, ah vah deniyor.
Kim inanır buna?
Hele ki; açılım bahanesi ile PKK palazlansın, bombaları yollara yerleştirsin, şehirlere sızsın, halkı canından bezdirsin. Asker, sivil demeden öldürmeye başlasın.
Asker, teröristlere saldırmak için izin istediğinde, sus, otur oturduğun yerde, çıkma kışlandan, densin.
Şimdi de teröre lanet mitingleri adı altında 1 Kasım seçimlerine yatırım yapılsın.
Bu millet bu kadar enayi mi ki kansın!
Artık hiçbir şeyi anlayamaz duruma düştük. Nasıl bir hırs ve ihtirastır.  Siyaset uğruna her şey mubah olabilir mi? Olamaz ve olmamalı.
7 Haziran’da ki seçimlerden sonra neden hükümet kurdurulmadı? Sebep belli.
Biz neden hükümetin kurdurulmadığını ve kurdurulmayacağını daha önceki yazılarımızda belirttik.
Ancak, anlamak istemeyen o kadar çok kişi var ki,  1 Kasım seçimlerinde bunu da göreceğiz.
1 Kasım’da eğer AKP 276 yı bulup hükümeti kuramaz ise, hiç merak etmeyin, aynen bu hükümet devam ettirilecek ve 6 ay sonra tekrar seçime gidilecektir.
Açılım, saçılım süreci uğruna askeri kışlasına sokan ve askerin emir almasını Valilere bırakan zihniyet, bugün “ayy, valla yanlış yapmışız” diyerek askere PKK yı temizleme görevini neyse ki verebildi.
Bu sefer asker kararlı.
İçeride odaklaşan şer güçlerini temizleyecek.
PKK’nın yaşam alanları daralıyor ve daha da daralacak. Ülkeyi terk etmek zorunda kalacaklar.
TÜM DÜNYA MİLLETLERİ ŞUNU BİLMELİDİR. TÜRK MİLLETİ SUSAR SUSAR VE YERİ GELDİĞİNDE ÜLKESİ, VATANI, MİLLETİ VE DİNİ İÇİN, KENETLEŞİR VE DÜŞMANINA DERSİNİ VERİR.
Türk’ü dünyadan silmek için tarih boyunca çalışılmıştır.
Silemezsiniz ve yok da edemezsiniz.
İçimizde çok hain var. Bunlar nasıl yetişti bunu da anlamak mümkün değil.
Maalesef, kanı bozuk, şahsiyeti bozuk, çıkar uğruna her şeyi yapabilecek tıynette olan çok insan yetiştirmiş bu ülke. 
Yaşadığı ülkenin ekmeğini yiyerek, nimetlerinden faydalanarak, o ülkeye ihanet eden şer odaklarına ve o odaklarda görev alan insanlara lanet okunmaz mı?
Osmanlı’nın yıkılma döneminde de vardı hainler. Osmanlı devletini İngilizlere, Amerikalılara, Fransızlara, hatta Yunanlılara teslim etmek isteyen vatan hainleri vardı.
Ama bir de Mustafa Kemal vardı. En önemlisi de Anadolu’da yaşayan ve ülkesinin boyunduruk altına alınmasına göz yummayan kahraman Türk Milliyetçisi bir halk vardı.
Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının etrafında tek vücut olundu ve İstiklal savaşı kazanıldı.
29 Ekim 1923 de kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni sizlerin yıkmaya, parçalamaya gücünüz yetmez.
Çekin pis ellerinizi üzerimizden.
Mustafa Kemal Atatürk Devletimizin temelini güçlü atmıştır. Onun fikirleri ve bizlere bıraktığı eserleri korunacak ve kollanacaktır. Buna da Türk milletinin gücü yeter.
Tek sıkıntımız, siyasiler. İktidar uğruna yanlışlıklar yapmakta ve sonra da pişman olmaktalar.
Ne yazık ki, alınan istikrarsız kararlar ülkeye zarar vermektedir.
PKK’ya ve göçmenlere harcanan paraların yanında bir de yapılan israflar ekonomimizin canlanmasını önlemektedir. 
Yatırım yapılamayan bir ülkede elbette işsizlik çoğalacak, dolar da 3 binleri aşacaktır. Enflasyonda tavan yapacaktır. Fakir halkta Allaha sığınacaktır.
Amerika’nın ve Avrupa’daki sömürgeci ülkelerin tek amaçları var. Türkler güçlenmesin, kalkınmasın ve bizlerin hâkimiyeti altında olsunlar, biz hem onları ve hem de Ortadoğu’daki topraklardaki bereketlerden yararlanalım.
Kendi ülke insanları refah yaşasın, Müslüman’lar gebersin. Düşünce bu.
Şunu sormamız gerek, hem iktidar partisine ve hem de muhalefet parti liderlerine.
Yaa bir kere basının karşısına,  TV.nin karşısına çıkın ve bizleri sömürmeye ve yok etmeye çalışan ülkelere kafa tutun. Mecliste kararlar alın.
Bakın herkes nasıl geri çekilecek.
Mübarek Kurban Bayramı geldi. Ramazan Bayramından sonra Kurban Bayramı gelir. Kurbanlar kesilir, Haç ziyareti yapılır. Fakire, fukaraya kesilen etler dağıtılır.
7 Haziran seçimlerinden sonra ülkemiz, genç, yiğit, kahraman evlatlarını kurban verdi. Yüreklerimizde acı, içimizde ki sızılar varken, Kurban Bayramını nasıl kutlarız. İçimiz kan ağlıyor, kan.
UYAN TÜRK EVLADI, UYAN!
DÜN, İNGİLİZ-YUNAN-FRANSIZ-İTALYAN VARDI KARŞINDA
BUGÜN İSE ONLARIN TORUNLARI!
DÜN, TOPRAĞINA GÖZ DİKTİLER
BUGÜN CUMHURİYETİ HEDEF ALDILAR,
ÜLKEYİ BÖLÜP PARÇALAMAK, KARDEŞİ KARDEŞE DÜŞMAN ETMEK İSTEMEKTELER.
ORTADOĞU’YU ŞEKİLLENDİRMEK, SINIRLARI YENİDEN ÇİZMEK, SÖMÜRGE İMPARATORLUĞU
KURMAK İSTEMEKTELER.
UYAN ARTIK UYAN VE GERÇEKLERİ GÖR VE ÜLKENE, BAYRAĞINA, DİLİNE, DİNİNE SAHİP ÇIK., NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE....
***
(Bundan sonra daha fazla teröre kurban vermemek dileğiyle, Tüm Müslüman Türk Milletinin Kurban Bayramı kutlu olsun)
22.09.2015

9 Eylül 2015 Çarşamba

ALLAH BELANIZI VERSİN!..., ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
ALLAH 
BELÂNIZI
VERSİN!..
Sevgili okurlar, son günlerde yaşanılan olaylar, insanı çığırından çıkartmak üzere.
Peş peşe gelen şehit haberleri, içinde vicdanı olan herkesi üzmekte.
Gencecik vatan evlatları pisipisine şehit olmaktalar.
Yüreğimizi yakanların ve buna sebep olanların da inşallah yürekleri yanar.
2015 yılının ülkemiz için şer yılı olacağını biz daha önceki yazımızda belirtmiştik.
Çünkü bu günkü olaylara nasıl ve kimler tarafından sebep olunabileceğini yılların bize verdiği tecrübe ile tahmin etmiştik.
Kürsülerde çıkıp güzel sözler söylemek kolay. Söylenen sözlerle, yapılan icraatların eşit olması gerek.
Ortada bir gerçek var. O gerçeği de cümle âlem biliyor.
HDP li milletvekillerinin bazılarının PKK ile içli dışlı oldukları devamlı basına yansıyor.
AKP'nin basiretsiz politikaları da malum...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidar hırsı da bilinmektedir.
Bunun yanında dış güçlerin PKK yı nasıl besledikleri ve destekledikleri de bilinmektedir.
Bir ton patlayıcı kolay kolay temin edilebilir mi? 
Yollara hangi teknoloji ve uzman ekiple döşeniyor.
Askerin ve polisimizin o yoldan hangi gün, hangi saatte geçeceği nasıl biliniyor?
Bu devlet bu kadar aciz değil, ancak acizleştirildi. Yazık oluyor ülkeme ve genç yavrulara.
PKK’yı yok etmenin yolları bilinmesine rağmen bugüne kadar uygulanmadı.
Çözüm süreci esnasında daha da güçlendikleri devletimizin yetkilileri tarafından açıklanıyor.
Soruyoruz o zaman. Siz ne yapıyordunuz? PKK güçlenirken neden seyrettiniz? Amacınız ne idi?
Biz de bir vatandaş olarak bunu sorarız.
HDP nin oyları bu şekilde yok olup, tekrar AKP ye mi yönelecek.
Boş hayaller.
Aziz Türk Milleti, her şeye rağmen umudumuzu korumalıyız.  Güzel günler göreceğimize inanmalıyız ve hayata sıkı sıkıya bağlanmalıyız. Kuvay-ı Milliye ruhu canlanıyor. Düşman bunu fark etmeye başladı.
Türk Milleti şahlanmaya görsün, karşısındaki pislikleri, vatan hainlerini,  bir anda temizler ve düze çıkar. Bunu iç ve dış düşmanlar unutmasın ve göz ardı etmesin.
Burada bütün siyasi partilerimize sesleniyoruz. Birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde ayrım yapmadan, bütün halkımızı kucaklayarak, bu karanlık günlerin içinden ülkemizi aydınlığa çıkarmak zorundayız. Zorundasınız.
Vatanın bölünmez bütünlüğü için elbette şehitlerimiz de olacaktır gazilerimizde. Bizler buna değil, haince saldırılara ve içimizde kendi ikballeri uğruna yanlış yaparak bu duruma sebep olanlara ve de bizlere dost gözüküp düşmanlık yapan dış devletlerin tutum ve davranışlarına üzülüyoruz ve onları lanetliyoruz.
Allah şehitlerimizin mekânlarını cennet yapsın. Geride kalanlara da sabır versin. Allah bizleri bölmek ve parçalamak isteyen iç ve dış düşmanlarında belasını versin.
Bizlere bu cennet vatanı emanet eden başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile vatan için canını feda eden kahraman şehitlerimizin de mekânları cennet olsun.
Ne mutlu Türk’üm diyene.
09.09.2015
Ulusalhaber1881@gmail.com

29 Ağustos 2015 Cumartesi

TÜMER DİYOR Kİ: HAYIR-LI OLSUN

TÜMER DİYOR Kİ:
HAYIR-LI OLSUN
Sevgili okurlar; 
uyduruk seçim hükümeti 
kuruldu.
Hayır-lı olsun.
Sözde seçim hükümeti ve Anaya’saya uygun. 
İki adet Milletvekili HDP’den bir adet Milletvekili de MHP. Den.
HDP'li Ali Haydar Konca, Avrupa Birliği Bakanlığına getirildi. HDP'li Müslüm Doğan ise Kalkınma Bakanlığı'na getirildi.
MHP li Tuğrul Türkeş ise Başbakan yardımcısı oldu.
Biz daha önceki yazımızda da bahsetmiştik. AKP sen ne MHP ile ve ne de CHP ile Hükümet kuramazsın, senin kuracağın parti HDP demiştik.
1 Kasım’da yapılacak erken seçim de şu an ki durum çok fazla değişmeyecektir.
Ancak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan işi ne kadar uz-atabilirse uzatacaktır. O kendisinden ve yandaşlarından hesap sorulmasını istememektedir. Bu nedenle de CHP ve MHP ye sıcak bakmamaktadır.
1 Kasım’dan sonra merak etmeyin, hükümet kurulacaktır. Kiminle kurulacak HDP ve AKP arasında kurulacak.
HDP ile Kandil anlaşırsa çok şey değişir. Kandil HDP nin paralelinde olmaz ve terörist saldırılarına devam ederse, hem AKP ve hem de HDP çok kan kaybeder, yani halkın gözünden düşerler.
MHP lideri Bahçeli twitir hesabından veryansın etmiş. Demiş ki: “AKP-PKK gayri meşru birlikteliği hükümet nikâhıyla ilan edildi. Türk tarihi bu karanlık günleri yazdığında anlama özürlüleri ne yapacak?”
Sayın Bahçeli, HDP yi tamamen PKK’nın yerine koymuş. Peki HDP 80 milletvekili ile Türkiye Cumhuriyeti’nin Meclisinde değiller mi? Onlarda sizin gibi halk tarafından seçilmediler mi?
Kafa yapıları ve savundukları tezler, bana göre de yanlış. Ancak, maalesef meclisteler.
Tarih bu karanlık günleri elbette yazacaktır. Ne var ki, Sayın Bahçeli, anlama özürlüleri dediğiniz kişiler o zaman yaşamayacaklar ve gerçekleri göremeden öbür tarafa gitmiş olacaklar. Yani sizin söylediğiniz söz havada kalacak.
Bahçeli twitir hesabında son olarak şunu da söylemiş: “Son olarak diyeceğim tekraren şudur. Türk’ü anlamak için önce dinlemek şarttır. Onlar kimseyi dinlemedikleri gibi bizi de duymadılar.”
Yuvarlak ve siyasi kelimeler. Türk dediğiniz kaç kişi kaldı. Kimler Türk, bunu açıklar mısınız?
Onlar dediğiniz kişiler kim? Sizi duymayanlar kimler? Bunları daha net açıklarsanız çok iyi olur.
Türk milleti olarak kendini kabul eden kişiler, sessiz ve suskun beklemekteler. Zaten, özü Türk olanlar, devletin içerisinde çok fazla yukarılara çıkamamaktalar. Ülke öyle bir hale geldi ki, herkes birbirine karıştı.
Şimdi ben çok merak ediyorum. 7 Haziran seçiminden önce meydanlarda söylenen sözler, bu kısacık zaman içinde 1 Kasıma kadar gene söylenecek mi?
AKP iktidarına son vermek isteyen partiler ve partililer, tek bir parti etrafında kenetleşerek oylarını verecekler mi?
CHP ve MHP oylarını arttırabilecek mi? 
Vatandaş, önündeki tehlikeyi görebilecek mi?
Her kim ne derse desin 2015 in tek otoriter lideri Recep Tayyip Erdoğan, istediğini yaptı ve 1 Kasım’da ülkeyi yeniden seçime götürdü. 1 Kasımdan sonra Hükümet kurulamaz ise, valla gene Recep yapacağını yapar, tekrar seçime götürür bu meclisi.
Uyan be milletim, uyan artık. Duygularınla değil, aklınla, mantığınla kararını ver. Ülke gerçekten sıkıntılı ve karanlık günlere doğru gidiyor.
Gerçekleri gör artık.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 30 Ağustos Zafer Bayramı için yayınladığı mesajda, “Bu zafer, tarihe gömülmek istenen bir milletin, adeta küllerinden yeniden doğuşunun, uçurumun kenarından dönerek kendisine yeni bir yol çizişinin ifadesidir. 30 Ağustos Zafer Bayramı, aynı zamanda son devletimiz olan Cumhuriyetimizin de müjdecisidir” dedi.
Burada şu söze dikkat edin. “son devletimiz olan Cumhuriyetimizin de müjdecisidir” demek ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar devam edeceğine Cumhurbaşkanımız da emin.
Bu sözler güzel sözler. Söylenen sözler ile yapılan icraatlar da uyum içerisinde olursa, elbette herkes memnun ve müreffeh olur.
Geçmişi hatırlayarak, geleceğimizi düşünmenin tam zamanı.
30 Ağustos Zafer Bayramı ulusumuza kutlu olsun.
29.08.2015
Zekeriya Tümer.