Ulusa Haber etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ulusa Haber etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Kasım 2015 Pazartesi

10 KASIM: "SEVGİLİ ATAM UNUTTURULMAK İSTESELER DE UNUTTURAMAZLAR"

TÜMER DİYOR Kİ:
SEVGİLİ ATAM
UNUTTURULMAK İSTESELER DE UNUTTURAMAZLAR
10 Kasım 2015, Atamızın aramızdan ayrılışının 77 yılı. O bizi terk etmedi de, bize o’nu terk ettirmeye çalışanlar var.
"Ulu önderimizi saygıyla ve sevgiyle anıyoruz"
Son yüzyılın en büyük lideri, büyük deha Türk Milletine nasip oldu.
Bunu anlayamayan ve idrak edemeyen bazı kişilerin mutlaka zamanı gelince gerçekleri göreceklerine eminiz.
Her fani gibi Mustafa Kemal Atatürk’te doğdu, büyüdü, görevini yerine getirdi. Yok olan bir ulusu tekrar toparlayarak, yeni bir Türk devletinin kurulmasını sağladı.
“Benim naciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” diyen Mustafa Kemal, ben görevimi yaptım ve Allah’ın bana bahşettiği ömrümü tamamladıktan sonra da bu dünyayı terk edeceğini söylemiştir.
Allah’a inancı olan, bu dünyanın fani olduğunu bilen, bu nedenle de dünya malına tamahkâr etmeyen, ülkesini ve milletini seven, onların mutluluğu, huzuru için çalışan, üstün yeteneklere sahip,  eşsiz bir liderdi.
Ancak, geleceği de çok iyi tahmin edebilen ve Türk halkına yol gösteren Mustafa Kemal Atatürk,  kurmuş olduğu laik, demokrat Türkiye Cumhuriyeti’nin de dünya durdukça yaşamasını istemiştir.
“Beni görmek demek, behemehâl yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.” Diyerek de fikirlerimi ve benim Türk milletine olan sevgimi, bağlılığımı ve aşkımı anlayın, demek istemiştir.

Atatürk, “Bir milletin ahlâk değeri, o milletin yükselmesini sağlar” diyerek, ahlâklı bir toplum olunmasını istemiştir. Ahlâk değerini yitiren toplumlar, eninde sonunda yıkılmaya ve yok olmaya mahkûmdurlar. Bu nedenle de Elmalılı Hamdi Yazır’a KUR’AN-I KERİM’İN  Türkçe meali'nin hazırlanması talimatını vermiş, hazırlanan KUR’AN-I KERİM Mealini de, kendi parası ile bütün muhtarlara dağıtmıştır. Amacı: Halkın dinimizi daha iyi anlayabilmesini sağlamaktır.

Mustafa Kemal Atatürk, özellikle ülkeyi idare eden yöneticilere de şu şekilde seslenmiştir.
“Bir millette, özellikle bir milletin iş başında bulunan yöneticilerinde özel istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur.”
Bu sözleri ile Devleti yönetenlere çok önemli mesajını vermiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’e saygısızca, çirkince saldıranlar ve küfür edenler, bu sözlere kulak versinler. Mustafa Kemal Atatürk’ü dünya takdir ederken, art niyetli kişilerin sözlerine kimse kulak vermemeli.
Atatürk, egemenliğin, kayıtsız şartsız ulusun olduğunu söylemiştir. Ulusun egemen olması karşısında, kimsenin karşısında duramayacağına vurgu yapmıştır.
İnsaf ve merhamet dilenmekle de milletin işlerinin görülemeyeceğini, milletin şeref ve bağımsızlığının elde edilemeyeceğini, Türk milletinin ve Türkiyenin çocuklarının bunları akıllarından çıkarmamaları gerektiğini söylemiştir.
En önemli sözlerinden biri de şudur:
“Biz Türkler, tarih boyunca hürriyet ve istiklal timsali olmuş bir milletiz.  Tam bağımsızlık denildiği zaman, doğal, siyasal, mali, adli, askeri, kültürel ve her alanda tam bağımsızlık anlaşılır. Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz. Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır. Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır. Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm.”
Diyerek, ya bağımsızlığınızı koruyun ya da ölün mesajını vermiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ü fikirleri ve duyguları ile iyi anlamak gerek.  Her konuda en iyi düşüncelerini ve fikirlerini açıklamış ve yol göstermiştir.
Bugün ki halimiz meydanda!
Bizler Mustafa Kemal Atatürk’ü anlayabildik mi, anlatabildik mi?
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, diyerek, toplumun ilmen gelişilmesini istemiştir.
Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak sizsiniz diyerek, Cumhuriyeti bizlere emanet etmiştir.
“Ekonomisi zayıf bir ulus, yoksulluktan ve düşkünlükten kurtulamaz; güçlü bir uygarlığa, kalkınma ve mutluluğa kavuşamaz; toplumsal ve siyasal yıkımlardan kaçamaz.” Diye ikazını yapmıştır.
Cumhuriyetin 10.cu yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemiş olduğu 10.cu yıl nutku ile alay edenler, şunu idrak edemiyorlar. Osmanlı’nın yıkık kalıntıları altında yoksulluk ve sefalet içersinde ülkesinin yeniden ayağa kalkması için mücadele eden Mustafa Kemal Atatürk’ün uyguladığı ekonomik politikası ile ülkenin her tarafında fabrikaların kurulduğunu, demiryollarının geliştiğini, Osmanlının borçlarının ödendiğini anlamak istemiyorlar.
1923 den 1938 Mustafa Kemal’in vefatına kadar yapılan yatırımların sonucunda,  ağır sanayi üretimi % 152 artarken, toplam sanayi üretimi % 80 artmıştır. Kömürde % 100, Kromda % 600, diğer madenlerde % 200 artış olurken, demir üretimi 0’dan 180.000 tona çıkmış, şeker üretimi 200 misli artmıştır. 1926’da başlayan şeker üretimi 1927-1930 arasında 5162 tondan 95.192 tona çıkmıştır. Tekstil sanayi ülkenin tekstil ihtiyacının % 80’nini karşılar duruma gelmiştir. Tekstil ürünleri ithalatı 1927’de 51.000.000 Türk lirası iken bu rakam 1939’da 11.900.000 Türk lirasına düşmüştür. 1924-1929 arasında pamuk ürünleri üretimi 70 tondan 3773tona,yün 400 tondan 763 tona, ipek 2 tondan 31 tona çıkmıştır.
Peki, bugün hangi ürünleri üretiyoruz, dışarıdan neler ithal ediyoruz. Pamuk, buğday dâhil, saman,  meyve ve sebze, et ithal eder durumda değil miyiz?
Tarımsal üretim nerede? Hayvancılıkta hangi durumdayız? 3 tarafı denizle çevrili ülkemizde bol balık yiyebiliyor muyuz? Hangi fabrikalar yapıldı, işsizlik ortadan kalktı mı? Vs. vs.
Elbette dünyada gelişen teknolojiye ayak uydurmak zorundayız. Asıl önemli olan, sanayi sektörünün, tarım, hayvancılık ve üretimin artması, işsizliğin azalması, milli ekonomimizin yükselmesi, ithalatın azalıp, ihracatın artmasıdır. Kağıt üzerinde yapılan hesaplar değil, halkın cebine giren para önemlidir.
2000 yıllarının başından bugüne kadar özelleştirilen ve dış ülkelere satılan fabrikalarımızın neler olduğunu internetten araştırabilirsiniz. (http://www.frmtr.com/ataturk/5923832-ataturkun-15-yilda-kurdugu-fabrikalar-ve-gunumuz.html)
Mustafa Kemal Atatürk “Türk Milleti, Türk malı alın, Türk parası Türk ülkesinde kalsın” diyerek, paralarımızın yabancı devletlerin kasalarına girmesini istememiştir. 
Yabancı ülkelere satılmış olan milli servetlerimizin paralarının Türkiye’de mi kaldığı zannediliyor. Kalmaz, dışarı kaçırılır.
Gerçekleri araştırmadan, bilmeden Türkiye Cumhuriyetinin temelini atanlara dil uzatmak kadar gaflet, dalalet ve hıyanet içerisinde olunabilinir mi?
Daha bu konular da yazılabilecek o kadar çok şey var ki, yazmakla bitmez.
Mustafa Kemal Atatürk’ün naciz vücudu toprak olsa da, onun fikirleri, düşünceleri, bizlere ışık tutan sözleri, yaptığı hizmetler ve Türklerin ebediyen bağımsız, hür yaşayabilmeleri için Kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti yaşıyor ve yaşayacaktır.
Bu ülke daha ileri düzeye ulaşmak, bağımsız, medeni, sulh içinde yaşamak istiyorsa, Mustafa Kemal Atatürk’ün göstermiş olduğu yolda yürümekte yarar vardır.
Muhtaç olduğumuz kudret Türk Milletinin Damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Atam sen ölmedin ve ölmeyeceksin, sana layık olamayanlar çok, ancak seni kalplerinde, ruhlarında, benliklerinde, akıllarında, yaşatacak, yaşatmaya çalışacak, Cumhuriyete sahip çıkacak Devlet Adamlarımızda var, halkımız da var, gençlerimiz de var.
Ruhun şad, mekânın cennet olsun.
***
Bilgi alınabilecek linkler:

2 Kasım 2015 Pazartesi

AK SARAY'IN ZAFERİ !...

TÜMER DİYOR Kİ!..
AK SARAYIN
ZAFERİ !...
2015 in tek adamı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan amacına ulaştı.
Kimsenin tahmin edemediği bir sonucu yakaladı.
Ahmet Davutoğlu’da 4 yıllık Başbakanlığını garantiledi.
Meydanlarda halktan “bizi muhalefet partilerine muhtaç etmeyin, istikrar istiyorsanız, teröre son verilmesini arzu ediyor iseniz, bizi tek başımıza iktidara getirin” diye seslenen AKP ti neticeyi elde etti.
Resmi açıklanmayan sonuçlara göre 312 milletvekilini kaptı.
1 Kasım 2015 Milletvekilleri seçimi kim ne derse desin AK Sarayın zaferidir. İster beğen ister beğenme. Başarıyı Recep Tayyip Erdoğan yakaladı.
Halkın nabzını iyi tutan, halkı istediği gibi yönlendiren ve ikna eden AKP tek başına iktidara geldi.
7 Haziran 2015 seçimlerinde kaybettiği milletvekillerinin çoğunu geri getirdi. Bu neticeye kendileri de şaşırdı elbet. Onlar 276 yı aşalım bize yeter diyorlardı. Ancak AK Saray 400 Milletvekili istiyordu. İnanın biraz daha zorlasalar, bu millet 400 ü de verirdi.
Muhalefet ne kadar hesap sorulmasını istedi ise de, millet ne 17-25 Aralığa ve ne de yolsuzluk, hırsızlık sözlerine inanmadı. O tek şeye inandı. Namaz kılan, oruç tutan, içkiye karşı gelen, Müslüman’ız diyenlere inandı. Karşılarındakileri de nerede ise dinsiz gördü. Bazılarını da PKK ve terörist yanlısı kabul etti.
Şimdi muhalefet kanadı dahil, herkes yorumlar yapacak. Ortadaki gerçeği değişik şekillerde ki yorumları ile saptırmaya ve kendilerini savunmaya çalışacaklar.
Gerçek şu ki, muhalefet partileri bu işi çok iyi bilmiyorlar. 
Karşılarında tek otoriter liderin gücünü tam idrak edemiyorlar.
Facebook ta, twitirde yazı yazmak, karşındakine küfretmek, hakaret etmekle bir yerlere varılmadığının farkında olsun herkes. Halkın içerisine inin. Gerçekleri görün ve yaşayın. Karşınızdakini ikna edebilme bilgi ve yeteneğini edinin. Halkın karakterini ve toplum psikolojisini iyi bilmek gerek.
Deniz Baykal, hadi şimdi de çıkıp Cumhurbaşkanı ile görüşsene.
7 Haziran’da ilk golü sen yedin.
Hayırcı Bahçeli, 7 Haziran’da Meclis Başkanını seçtir, sonra da her şeye hayır de. Ne oldu? Nerede ise barajı geçemiyordun. Şu anki milletvekili sayısını bile çıkaramayacaktın.
7 Haziranda çıkardığın Milletvekillerinin yarısını çıkarabildin. Bu başarı değil, başarısızlık.
HDP zaten 7 Haziranda tahminin üzerinde oy almıştı. Şu an gene meclise girdi. O alacağı oyu aldı. Üstelik PKK yanlısı diye de Hükümet kanadından çok saldırıya uğradı, halkta verdiği emanet oylarını geri aldı.
CHP hayaller peşinde oldu. % 30 u aştık, iktidara yürüyoruz derken % 26 lar da kaldı. CHP nin kilit oyu bu. Kılıçdaroğlu iyi bir devlet adamı. Dürüst, tutarlı olsa da CHP içersinde PKK yanlısı Milletvekilleri var diye düşünen halk, Dersim'li Kemalim diyen Kılıçdaroğlu'na ve CHP ye güven duymadı.
Saray bu tahminleri iyi yaptı. MHP ve HDP yi 3 er puan düşürtürsem, Saadet partisi de birkaç puan düşer, o oylar AKP ye kayar ve bizi iktidara getirir, diye tahminlerini yaptı ve başarıyı da yakaladı.
Cesur ve kararlı olan Recep Tayyip Erdoğan, elindeki yasal olan ve olmayan tüm hakları çok iyi kullanıyor. Son günde İpek Koza Holdinge vurduğu darbe de yerine oturdu. Paralel yapıyı bundan sonra daha da çökertecektir.
Halk oylarını PKK terörü bitsin diye verdi. Bakalım AKP ti terörü sonlandırabilecek mi? Bekleyelim görelim.
Bundan sonra AKP nin ve Davutoğlu’nun işi daha da zor. CHP nin bazı ekonomi politikasını kopyalayan AKP vermiş olduğu vaatleri yerine getirebilecek mi?
Vaatler yerine gelmez, terör hareketleri son bulmaz, halkın refahı ve huzuru sağlanamaz ise AKP bir daha ki seçimlerde umduğunu bulamaz ve iktidarı kaybeder.
İstediğini elde eden AKP artık anaları, babaları, bacıları ağlatmamalı, çocukları babasız bırakmamalı, teröre son verdirmeli, ülkeyi böldürmemeli, birlik, dirlik ve komşuları ile iyi geçinen, yurtta sulh, cihanda sulh politikasını uygulayan bir devlet yapısını yerine oturtmalıdır..
Önümüzde sıkıntılı günler çok.
Baskılar daha da artacak. Muhalefet yapmak ve Basında iktidar partisini ve sarayı eleştirmek kolay olmayacak. Bedeller çok ağır ödettirilebilir.
Herkes edepli ve saygılı olmak zorunda. Ayrışmanın ve sen benden değilsin, sen benim düşmanımsın hareketlerinden ve tavırlardan vazgeçmek zorundayız.
AKP ye oy verenlerde, CHP, MHP, HDP ye oy verenler de bu memleketin insanıdır.
Alevisi, Sünni’si, Kürd’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkez’i vs. hepimiz bu ülkenin insanıyız. Bu nedenle ayrışmak değil, birleşmenin zamanı.
İktidar mensupları da bundan sonra ülkenin kalkınması ve halkın refahı için daha çok çalışmalı ve aşırı baskıdan kaçınılmalıdır.
 Anayasa’ya ve yasalara bağlı, Demokratik, Laik bir Cumhuriyet olduğumuzu dünya alemine ispat etmeliyiz. Demokrasi ve Hukukun üstünlüğü ön planda olmalıdır.
Bekleyelim ve bundan sonra neler yaşayacağımızı görelim.
1 Kasım 2015 seçimleri inşallah ülkemize ve milletimize hayırlı olur.
Bizim temennimiz budur.
***
2.Kasım.2015