27 Ekim 2014 Pazartesi

TÜMER DİYOR Kİ: "EY TÜRK GENÇLİĞİ NEREDESİN?"

TÜMER DİYOR Kİ:
EY TÜRK GENÇLİĞİ NEREDESİN?
Sevgili Türk Gençliği, sizler bizlerin ve bu ülkenin geleceğisiniz.
Teknolojinin geliştiği çağımızda,  cep telefonları ve bilgisayarların siz gençlerimizin beyinlerini dumura uğrattığına şahit oluyoruz.
Hâlbuki internet dünyadaki bilgileri ayağınıza getirmekte ve bilmediğiniz çok şeyleri öğrenebilme imkânını sizlere sunmaktadır.
İstenildiği takdirde, sosyal medya büyük bir güç haline gelebilmektedir.
Bakırköy’de sohbet ettiğim bir genç bana şu itirafta bulundu:
“Amca, biz gençler, elimizde cep telefonları ve bilgisayarlarla ya müzik dinliyor, ya oyun oynuyor, ya da boş sohbetler yapıyoruz. Bizler sizler kadar bilinçli değiliz. Ülkemizin sorunları bizleri fazla ilgilendirmiyor, konular hakkında da fazla bilgimiz yok, öğrenmeye merakta etmiyoruz,”  dedi. “Sizler bizlerden daha duyarlısınız. Biz gençleri cep telefonları ve bilgisayarlar duyarsız hale getirdi,” diye de gerçekleri ifade etti.
Gençler, gelecek sizlerin. Eğer ülkenin sorunlarını bilmez, geçmişinizi araştırmaz iseniz geleceğinizi şekillendiremezsiniz.
Fazla yorum yapmayacağım.
29 Ekim 1923 gününe kolay gelinmedi. Arşivleri araştırdığınızda nasıl o günlere gelindiğini ve hangi acıların çekildiğini görürsünüz.
Osmanlı Devleti hüküm sürdüğü 624 yılda 36 padişah tarafından yönetildi.
Padişah, şah, kral, hakan, imparator, sultan gibi tek kişiye dayalı yönetim sistemine “mutlakıyet” denir.
Mutlakıyet yönetiminde egemenlik kayıtsız şartsız tek bir kişidedir. Demokrasiden söz edilemez.
Padişah’a yardımcı olunması için,  meclis kuruldu. Meşrutiyet uygulanmaya çalışıldı. Ancak, burada da son karar gene Padişah’a aitti. O, evet demedikçe hiçbir şey yasalaşamazdı.
Osmanlı Devletinde 1876 ve 1908 yıllarında olmak üzere iki kez meşrutiyet ilan edildi.
1914 de 1. Dünya Savaşı başladı. Dört yıl süren savaşın sonunda koskoca Osmanlı Toprakları, savaşta yenik sayılması nedeniyle İngiltere, Yunanistan, Fransa, İtalya gibi devletler tarafından işgal edildi.
Parçalanan ve yok olma ile karşı karşıya kalan Osmanlı devletinin içinden çıkan Mustafa Kemal Atatürk, cesareti, bilgisi ve üstün yeteneği ile Anadolu insanına şevk verdi, ümit verdi ve etrafına topladığı insanlarla, kurtuluş savaşını verdi. Osmanlı yıkıldı, yerine yeni bir devlet kuruldu ve düşmanlar da Anadolu topraklarını terk ettiler.
Eğer Mustafa Kemalin önderliğinde bu başarı elde edilmeseydi, bugünleri görmemiz mümkün olabilir miydi? 
Dört bir tarafı düşmanla işgal edilmiş bir ülkede esaret altında yaşayan bir milletin ne dini, ne de namusu, şerefi kalırdı. Bunları unutmamak gerek. Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun yanında bulunan silah arkadaşları ile kuvayı milliye ruhu ile düşmana saldıran Anadolu insanına şükran borçluyuz. 
Kurulan yeni devlet Anadolu insanının liderinin etrafında kenetlenmesi ile adım adım başarı elde etti. 29 Ekim 1923 de Türkiye Devleti’nin yeni yönetim biçimi Cumhuriyet, yeni ismi “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” olarak belirlendi. Mustafa Kemal kurulan Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Halk da Cumhuriyetin ilanını sevinç ve coşku ile karşılamıştır.
Cumhuriyette, Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi, egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur. Ulus, kendini yönetme yetkisini, kendilerine temsil eden milletvekilleri aracılığı ile kullanır. Cumhuriyet yönetiminde, yurttaşın seçme ve seçilme hakkı vardır. Seçilen temsilciler, yasaları tasarlar ve yöneticileri ulus adına denetler. Ulus, seçimle yöneticileri seçebilir.
Sevgili gençler, Cumhuriyetin özü bu. 
Bilindiği üzere, birçok kurum ve kuruluşlarda tabelalardan T.C. kaldırıldı.
Bugünkü yönetimin iyi veya kötü olup olmadığı icraatları ile değerlendirilmelidir. Bilinçli gençlik ancak değerlendirebilir.
Bugün Cumhuriyetin 91. Yılını kutlayacağız. 2023 de Cumhuriyetin 100. Yılını aynı heyecan ve coşkun duygularla kutlayabilecek miyiz, ben görebilecek miyim, bilemiyorum.
Sıkıntılar biliniyor.  91 yılın sonunda Dünya ile ekonomik ve çıkar savaşları devam ediyor. Teröristler ön plana çıkıyor, gerçek vatanseverler yargılanıyor. İçeride kargaşa, sınırlarımızda tehlike büyüdükçe büyüyor. Yani kısaca, çok sıkıntılı günler içerisine girdik ve girmeye devam ediyoruz. Bakalım ne zaman çıkabileceğiz?
Sevgili gençler; Mustafa Kemal Atatürk 20 Ekim 1927 tarihinde siz gençlere seslendi. İleri görüşlülüğü ve üstün zekâsı ile siz gençlere ikazlar yapmıştır. Lütfen içinize sindirerek okuyun ve Atatürk’ün ne demek istediğini iyi kavrayın.
Yaşar Nuri Öztürk, sitemizin Yazarlar bölümünde diyor ki; Kur’an ve Nutuk mutlaka okunmalı, gerçekleri orada görmeli insan diyor. Ben İstiklal Marşını ve peygamberimizin Hadislerini ve de Mustafa Kemal’in Türk Milleti ve insanlık için söyledikleri sözlerin okunmasını talep ediyorum. Bu takdirde gerçekleri görebilir insanlar.
Bu ülke sizlere emanettir, emanete hıyanet etmeyin ve sahip çıkın. 
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yaşayan herkese kutlu olsun
Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi
"Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927"

16 Ekim 2014 Perşembe

TÜMER DİYOR Kİ: BU NASIL ÇÖZÜM SÜRECİ?

TÜMER DİYOR Kİ:
BU NASIL ÇÖZÜM SÜRECİ?
PKK’nın yıllardır başlattığı terör hareketini son buldurmak için AKP Hükümeti bir çözüm süreci başlattı.  Nasıl bir çözüm sürecidir, ben anlayamadım, sizden anlayan varsa bizlere izah etsin!
Çözüm süreci devam ediyor derken, PKK, yol kesmeye, kimlik kontrolü yapmaya, polisimizi, askerimizi öldürmeye, araçları yakmaya, binaları ateşe vermeye, insanları, çocukları kaçırmaya devam ediyor.
Üstelik şimdi şehirlere indiler.
Kobani bahanesi ile her yerde terör estirmeye başladılar.
Bu nasıl bir çözüm sürecidir? Ne zaman başladı, ne zaman de bitecek kimsenin bildiği yok.
Akil insanlar denen birileri görevlendirildi de ne oldu?
Ülkeyi kargaşa içersine sokmaya kimsenin hakkı yok.
12 yıldır AKP ti adım adım istediklerine kavuştu.
Tayyip Cumhurbaşkanı olmak arzusu içerisinde idi ve de oldu.
2023 e kadar da Türkiye’nin başında olacağına dair emareler var.
Güzel, istediklerinize kavuştunuz.
Yandaşlarınızı milyarder de yaptınız.
Orduyu, yargıyı, polisi de istediğiniz şekle soktunuz.
Vatandaşlar üzgün ve süzgün, ne yapacaklarını bilemez bir hale geldi.
Kimsenin yüzü gülmüyor.
Kürt, Türk, Alevi, Sünni, Haremlik, Selamlık ayırımları da oldu.
İlk okullarda ilk önce elif harfi öğretilerek çocuklara okuma yazma da öğretilmeye başladı.
Bizim gibi namusu ile emekli olanlar, zamanında rüşvet ve çıkar peşinde olmayanlar 70 yaşlarına, 80 yaşlarına gelmelerine rağmen, aç kalmamak için mücadele ediyorlar ve emekliliğin tadını çıkaramıyorlar.
İşsizlik de alabildiğince artıyor.
Gençler, geleceklerinin planını yapamıyorlar ve karamsar halindeler.
Yani kısaca, amacınıza ulaştınız mı AKP.li Milletvekilleri?
Yoksa, biz havaalanları yaptık, Gökdelenleri diktik, Yeşil alanları talan ettik, devletin birçok kurumunu sattık, yandaşlarımızı zengin ettik, metroları yaptık, yolları yaptık diyerek Yeni Türkiye’yi yarattığınızı düşünerek, mutlu mu oluyorsunuz?
Gerçekler acıdır ve gerçekler de ortadadır.
Emperyalist güçler, Osmanlı devletini eninde sonunda nasıl parçalayıp yok etti iseler, şimdi de Türkiye Cumhuriyeti’ni bölme ve parçalama peşindeler.
Işid denen azgın teröristleri kim besliyor, kimler silah, cephane veriyorlar? Bunların hepsi oyun.
Türkiye ekonomik olarak kalkınmasın, rahat ve huzur yüzü görmesin diye iç ve dış düşmanlar ellerinden geleni yapıyorlar.
Bir gün, gazetelerde ve Televizyonlarda insanın sinirlerini bozmayan, ölüm ve kandan başka güzel bir haber okuyabiliyor muyuz?
İnsanlarımızın sinir sistemleri bozuldu. Millet kafayı yedi. Yollarda kendi kendine konuşan insan sayısı arttı.
En ufacık bir olayda herkes birbirleri ile hemen kavgaya hazır hale geldiler.
İktidar partisi de muhalefet partileri de, artık gerçekleri görmeliler ve birlikte ülkenin geleceği için çaba harcamalılar.
Bayrak gönderden indiriliyor, Atatürk’ün heykelleri parçalanıyor, kafası top yapılarak oynanıyor, be hey gafiller buna nasıl göz yumarsınız!
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları ve de o zamanki insanların vatan sevgisi olmasaydı, bizler bugünleri nasıl görecektik.
Uyan be milletim uyan, gerçekleri gör artık.
Uyanın beyler uyanın. Bizim bu vatandan başka vatanımız yok. Burada doğduk, burada öleceğiz.
Bizleri bölmeye, parçalamaya, yok etmeye çalışanlara fırsat vermeyelim.
Bayrağımıza, dilimize, dinimize, örf ve adetlerimize, ülkemize, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkalım.
İç ve dış düşmanların oyunlarına gelmeyelim.
Birinci vazifemiz Türk İstiklalini ve Türk Cumhuriyetini korumak ve kollamak olsun.
Bizlerin kimseye ihtiyacı yoktur. Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.
Ne mutlu bizlere ki, Atalarımız bizlere böyle güzel bir ülke emanet ettiler.
Bu emanete hıyanet edenlerin Allah Cezalarını verir inşallah.

8 Ekim 2014 Çarşamba

TÜMER DİYOR Kİ: EMPERYALİST GÜÇLER AMACINA YAKLAŞIYOR.

TÜMER DİYOR Kİ:
EMPERYALİST GÜÇLER AMACINA YAKLAŞIYOR.
Mübarek Kurban bayramını geride bıraktık.
Kurbanların bazıları dualarla kesildi, bazıları da katledildi.
Işid’in insanları zorla öldürdüğü gibi kaçan kurbanlıklar yakalanınca acımasızca kelleleri kesildi.
Eh hayırlısı olsun, çok sevaplar kazanılmıştır herhalde!
Bayramı mutlu ve huzurlu kutladık mı? Hayır.
Ülkemiz iç ve dış kargaşalarla karşı karşıya.
Suriye ve Irak’la ilgili teskere meclisten geçti. Askerimiz Suriye sınırına yığınak yapmaya başladı.
Emperyalist güçlerin tarih boyunca planladıkları ve amaçlarına ulaşmak istedikleri düşüncelerine Türkiye sayesinde mi gerçekleştirilmek isteniyor.
Beşer Esad’ı deviremediler.
Umdukları olmadı.
Işid diye acımasız terör grubunu ortaya çıkardılar ve Irak ile Suriye üzerinde katliamlar yaptırtıyorlar. Şimdi de o’nu yok etmeye çaba harcanıyor.
Nasıl yok edeceksin, havadan bombalayarak mı?
Bir avuç terörist grubunu yıllarca biz yok edemedik. Şimdi Işid yok edilecek, nasıl?
Hükümet TBMM sinden Teskere ile aldığı yetkiye istinaden Türk Askerini, (pardon Türkiye askerini, onlar öyle söylüyor,)  Suriye sınırlarından içeri sokacak, Işid’i yok edecek. Asıl amaç ise Esad’ı devirmek. Ancak, bu başarı mı olacak, yoksa başarısızlık mı olacak, bekleyip göreceğiz.
Buna Rusya, Çin ve İran müsaade edecek mi? Bizim askerimiz oraya girerse, orta doğuda savaş patlar.
Emin Çölaşan, Sözcüde bugün her zamanki gibi güzel konulara değinmiş ve şu soruyu soruyor Hükümete:
“Esad’a karşı yapılacak bir askeri harekâtın parası nereden karşılanacak? Dökülecek Mehmetçik kanlarının hesabını kim verecek?
Durup dururken sergilenen bu saldırganlık Türk ve dünya kamuoyuna nasıl anlatılacak?
Suriye’nin müttefiki olan, Lazkiye Limanı’nda çok büyük bir deniz üssü bulunan Suriye’yi her açıdan destekleyen dünya devi Rusya’nın tavrı ne olacak?
Yine Suriye’nin müttefiki olan bir başka dev, Çin Halk Cumhuriyeti ne diyecek? Herhalde “Madem Türkiye böyle istedi, o halde biz de Esad’ı feda edelim” demeyecekler.”
Doğru söylüyor. Rusya, Çin ve İran Esad’a destek olmasalardı, Batı Esad’ı bugüne kadar yer bitirirdi.
Bugün Esad’dan da destek alınması bekleniyor da bizimkilerin böyle bir amacı yok. Esad sanki Türkiye’ye zarar vermiş gibi düşman ilan edildi.
Birleşmiş Milletler, Kobani'nin IŞİD'in eline geçmesi durumunda katliam işlenebileceği uyarısı yaptı.
İyi de Türkmenler katledilirken nerede idin. Işid, kafalara kurşun sıkarken, kelleleri keserken, çocuk yaşta kızların ırzına geçerken, ey Batı neden sesiniz çıkmadı.
Bunlar hep taktik. Asıl amaç, Güneydoğu’da Kürt devletinin oluşması. İsrail’in güçlendirilmesi.
Fırsatı yakalayan içerideki teröristler de ortalığı yakıp yıkmaya başladılar. Sebep, Kobani.
Adana'da IŞİD'i protesto eylemine katılan HDP'li Buldan, "Kobani düşmemiştir. Kobani düşerse çözüm süreci biter" diye konuşmuş.
Yaa sizlerle zaten masaya oturan da kabahat. Sizin amacınız, barış falan değil ki!
KCK'dan şoke eden açıklama: Yaşam şansı tanımayın
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Kobani için yaptığı çağrıda "Bu saatten itibaren milyonlar sokaklara akmalı, sınır insan seline dönüşmelidir" demiş.
Türkiye içerisinde eylem yapacağınıza, gidin Kobani’de savaşın. Türkiye’yi karıştırmakla Işid’i durduramazsınız.
Elbette, hiçbir insanın ölmesine gönüller razı olmaz. Bu işe dur demek gerek. Ama nasıl?
İçişleri Bakanı Efkan Ala, Türkiye’nin çeşitli illerinde yaşanan şiddet olaylarına ilişkin olarak, “Şiddet bir çözüm yöntemi değildir. Şiddet misliyle karşılık bulur. Derhal bu akıl dışı tutuma son verilmelidir” demiş.
Yıllardır şiddet eylemini uygulayan PKK ile neden şiddetten vaz geçtiniz de şimdi Terörist diye ilan ettiğiniz PKK ile masaya oturup, barış yapmaya çalışıyorsunuz?
Herhalde Işid ile de masaya oturup barış anlaşması yapılmak istenecek gibi geliyor insanın aklına. Olabilir mi? Ne dersiniz?
Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan PKK da Işid de terörist gruplar diye valla dünyaya ilan etti. Helal olsun. Demek ki, zamanı gelince gerçekler söylenebiliyor.
Türkiye oyuna gelmemeli’
CHP Lideri Kılıçdaroğlu Kobani eylemleriyle ilgili, ''Bütün vatandaşlarıma sakin olun diyorum. Herkes sağduyu içinde hareket etsin'' demiş.
Güzel söylemiş. Sağ duyulu hareket edenler Türk’ler. Daha doğrusu Türk olduğunu bilenler. Diğerleri, yakıp yıkmakla meşguller.
Türklerin sesi soluğu kesildi, sessiz ve sakin gelişmeleri bekliyorlar. Bakalım ne zaman onların sesi çıkacak.
MHP ye de saldırı başladı. Amaç onları da sokağa dökmek.
Ulusal Haber sitemizin Yaşamın İçinden sayfasında Serdar Gür’ün yazmış olduğu “Türkü öldürünüz, kanı helaldir” “Türkü öldür, baban olsa da” yazısında Arapların bize ne kadar dost olduğunu okumanızı isterim.
Tarih boyunca Araplar Türk Milletine dost olmamışlardır.
Biz ise halen Ortadoğu sevdası ile macera aramaktayız.
Elbette asıl amaç başka, zamanla bunları göreceğiz.
Emperyalist güçler adım adım orta doğuya yerleşecekler ve Ortadoğu’da yeni sınırlar belirlenecek ve yeni komşularımız olacak.
Bunları yakın zamanda göreceğiz.
Temennimiz, Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, Yurtta Sulh, Cihanda Sulh, içersinde yaşamak.
Mümkün olacak mı dersiniz?

2 Ekim 2014 Perşembe

TÜMER DİYOR Kİ: Türk olmak, herkese nasip değildir.

TÜMER DİYOR Kİ:
Türk olmak, herkese nasip değildir.
Tarih boyunca Türk Milleti büyüklüğünü ve yüceliğini ispat etmiştir.  Burada Özden dergisinde yayınlanan Merhum Abdulkadir Duru’nun Türklükle ilgili sözlerini sizlerle paylaşmak istedim.
YÜREKTEN!..
Abdülkadir DURU; ÖZDEN
Ey Türk: Amacın güven kazanmaksa; namerdin karşısında mertliğini kale gibi, sahtekârın karşısında dürüstlüğünü pırlanta gibi, riyakârın karşısında gururunu dimdik tutmasını biliyorsan yiğitsin!
Atalarından kalan yüce değerlere tırpan vurmaya kalkanların bileklerine kelepçe isen, zalimin yüreğine burgu gibi, mazlumun yüreğine “Bir gül bahçesine girercesine” girmeyi biliyorsan, dost gönüllere taht kurmuş isen yiğitsin!
Maddenin şatafatına insanlığın katresini, kürkün saltanatına tevazuun zerresini, koltuğun debdebesine nefse güvenmenin inancını değişmez isen… Küçükten şefkati, büyükten hürmeti esirgemiyor, ayıya dayı demeden geçiyorsan köprüleri yiğitsin!
Bakma bulanık suda balık avlamaya kalkanlara! Bakma kuru ile birlikte yaşı yakanlara! Bakma karanlığa kurşun sıkanlara! Bakma yükselmek için omuzlara çıkanlara!... Herkes adımını yanlış atsa da, sen doğrulara yönelip vakur adımlarla yürümesini biliyorsan yiğitsin!
Ekonomik oyunlara gelmiyorsan, araştırıcı, geliştirici güdümlerini aktifleştirip sıfırdan imkânlaşmayı başarıyorsan yiğitsin!
Dilin susup elin konuşuyorsa, yalnızlara arkadaşlığı, bezgine gayreti, ezilmişe diriliği, küsküne barışmayı öğütlüyorsan yiğitsin!
Ellerinde gayretin izleri, yüreğinde milletinin sevgisi dolu ise yiğitsin!,
Amaçlanmışsan milletini dünyaya örnek ve öncü etmeye; milli şahsiyet iddiası güdüp milletinin üstünlüğünü dünyaya kabul ettirmeye, yiğitsin!
Bu yücelik sana senden gelmiştir. Ataların, dedelerin yiğitlik pınarından kana kana içmiştir. Sanma ki, iş bitmiş vakit geçmiştir. İşte o geçen zamanı geri döndürebilecek iddiada isen yiğitsin!...
***
İslâm coğrafyasında ve dünyanın pek çok ülkesinde "İnsanların koyun gibi boğazlandığı" günümüzde; Kurban Bayramı'nı kutlamak, her ne kadar içimizden gelmese de!, Bu kutsal sevinci yaşamak, paylaşmak ve yaşatmak adına: "Kurban Bayramınızı kutlar" Türk ve İslâm âleminin gerçekleri görmesini dileriz. 
ULUSAL HABER