29 Ağustos 2015 Cumartesi

TÜMER DİYOR Kİ: HAYIR-LI OLSUN

TÜMER DİYOR Kİ:
HAYIR-LI OLSUN
Sevgili okurlar; 
uyduruk seçim hükümeti 
kuruldu.
Hayır-lı olsun.
Sözde seçim hükümeti ve Anaya’saya uygun. 
İki adet Milletvekili HDP’den bir adet Milletvekili de MHP. Den.
HDP'li Ali Haydar Konca, Avrupa Birliği Bakanlığına getirildi. HDP'li Müslüm Doğan ise Kalkınma Bakanlığı'na getirildi.
MHP li Tuğrul Türkeş ise Başbakan yardımcısı oldu.
Biz daha önceki yazımızda da bahsetmiştik. AKP sen ne MHP ile ve ne de CHP ile Hükümet kuramazsın, senin kuracağın parti HDP demiştik.
1 Kasım’da yapılacak erken seçim de şu an ki durum çok fazla değişmeyecektir.
Ancak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan işi ne kadar uz-atabilirse uzatacaktır. O kendisinden ve yandaşlarından hesap sorulmasını istememektedir. Bu nedenle de CHP ve MHP ye sıcak bakmamaktadır.
1 Kasım’dan sonra merak etmeyin, hükümet kurulacaktır. Kiminle kurulacak HDP ve AKP arasında kurulacak.
HDP ile Kandil anlaşırsa çok şey değişir. Kandil HDP nin paralelinde olmaz ve terörist saldırılarına devam ederse, hem AKP ve hem de HDP çok kan kaybeder, yani halkın gözünden düşerler.
MHP lideri Bahçeli twitir hesabından veryansın etmiş. Demiş ki: “AKP-PKK gayri meşru birlikteliği hükümet nikâhıyla ilan edildi. Türk tarihi bu karanlık günleri yazdığında anlama özürlüleri ne yapacak?”
Sayın Bahçeli, HDP yi tamamen PKK’nın yerine koymuş. Peki HDP 80 milletvekili ile Türkiye Cumhuriyeti’nin Meclisinde değiller mi? Onlarda sizin gibi halk tarafından seçilmediler mi?
Kafa yapıları ve savundukları tezler, bana göre de yanlış. Ancak, maalesef meclisteler.
Tarih bu karanlık günleri elbette yazacaktır. Ne var ki, Sayın Bahçeli, anlama özürlüleri dediğiniz kişiler o zaman yaşamayacaklar ve gerçekleri göremeden öbür tarafa gitmiş olacaklar. Yani sizin söylediğiniz söz havada kalacak.
Bahçeli twitir hesabında son olarak şunu da söylemiş: “Son olarak diyeceğim tekraren şudur. Türk’ü anlamak için önce dinlemek şarttır. Onlar kimseyi dinlemedikleri gibi bizi de duymadılar.”
Yuvarlak ve siyasi kelimeler. Türk dediğiniz kaç kişi kaldı. Kimler Türk, bunu açıklar mısınız?
Onlar dediğiniz kişiler kim? Sizi duymayanlar kimler? Bunları daha net açıklarsanız çok iyi olur.
Türk milleti olarak kendini kabul eden kişiler, sessiz ve suskun beklemekteler. Zaten, özü Türk olanlar, devletin içerisinde çok fazla yukarılara çıkamamaktalar. Ülke öyle bir hale geldi ki, herkes birbirine karıştı.
Şimdi ben çok merak ediyorum. 7 Haziran seçiminden önce meydanlarda söylenen sözler, bu kısacık zaman içinde 1 Kasıma kadar gene söylenecek mi?
AKP iktidarına son vermek isteyen partiler ve partililer, tek bir parti etrafında kenetleşerek oylarını verecekler mi?
CHP ve MHP oylarını arttırabilecek mi? 
Vatandaş, önündeki tehlikeyi görebilecek mi?
Her kim ne derse desin 2015 in tek otoriter lideri Recep Tayyip Erdoğan, istediğini yaptı ve 1 Kasım’da ülkeyi yeniden seçime götürdü. 1 Kasımdan sonra Hükümet kurulamaz ise, valla gene Recep yapacağını yapar, tekrar seçime götürür bu meclisi.
Uyan be milletim, uyan artık. Duygularınla değil, aklınla, mantığınla kararını ver. Ülke gerçekten sıkıntılı ve karanlık günlere doğru gidiyor.
Gerçekleri gör artık.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 30 Ağustos Zafer Bayramı için yayınladığı mesajda, “Bu zafer, tarihe gömülmek istenen bir milletin, adeta küllerinden yeniden doğuşunun, uçurumun kenarından dönerek kendisine yeni bir yol çizişinin ifadesidir. 30 Ağustos Zafer Bayramı, aynı zamanda son devletimiz olan Cumhuriyetimizin de müjdecisidir” dedi.
Burada şu söze dikkat edin. “son devletimiz olan Cumhuriyetimizin de müjdecisidir” demek ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar devam edeceğine Cumhurbaşkanımız da emin.
Bu sözler güzel sözler. Söylenen sözler ile yapılan icraatlar da uyum içerisinde olursa, elbette herkes memnun ve müreffeh olur.
Geçmişi hatırlayarak, geleceğimizi düşünmenin tam zamanı.
30 Ağustos Zafer Bayramı ulusumuza kutlu olsun.
29.08.2015
Zekeriya Tümer.

24 Ağustos 2015 Pazartesi

TÜMER DİYOR Kİ!.. “DALTON KARDEŞLER DEMOKRASİ PEŞİNDE”, Habib Hamza Erdem

TÜMER DİYOR Kİ!..
Sevgili okurlar;
Bu gün size bir arkadaşımın yazmış olduğu yazıdan alıntılar yaparak yazımı yazmak istiyorum.
Çünkü görüş ve düşünceleri, benim de görüş ve düşüncelerimin aynısı. Beğeneceğinizi zannederim.
“DALTON KARDEŞLER DEMOKRASİ PEŞİNDE”
Arkadaşım, Tunceli’den otobüse binmiş ve Ankara’ya doğru hareket etmişler. Tunceli’ler firmasına ait bir otobüs.
Elazığ ve Malatya’dan otobüse yeni yolcular alınmış.
Otobüs henüz hareket etmiş ki, içeride bir tartışma başlamış.
Yalnız yolculuk yapan bir bayanın otobüste de koltukta eğer bir bayanın yanı boş değilse, yalnız oturması gerektiğinden, bayana yer ayarlamak için, tek başına oturan bir bey yedek şoförün dikkatini çekmiş.
Şoför, adamın önüne gelmiş, kalkıp başka bir koltuğa geçmesini, bayanın burada yalnız oturmasını istemiş.
Biletli yolcu, nuh demiş, peygamber dememiş. İnatla yerinden kalkmayacağını, kanun, nizam olduğunu savunmuş.
İkinci Kaptan, iri yarı bir adammış. Otobüste kafasını eğerek duruyormuş.
Biletli adamın önüne eğilmiş ve demiş ki:
-Amca, gözlerime bakar mısın? Şimdi sen beni dövebilir misin?
Adam şaşkın, iri kıyı adamı nasıl dövsün. Sesi kesilmiş. Şoför, “ o zaman kalk ve gösterdiğim yere otur” demiş.
Hak, hukuk ve “Anayasal sınırlar” içinde sorun çözülüvermiş.
Şimdi, Habib Aslan beyin anlatımını aynen buraya aktarıyorum.
“DERSİMLİ KEMALİ “ anımsadım nedense.
Toplamış yüzlerce delegeyi, iki eli arka ceplerinin üzerinde bağrı açık bağırıyordu.
-Ben Dersimli Kemalll! Ana muhalefet Partisi Lideriii. Yarın Başbakan olmazsam, yazıklar olsun bana…
Gibi kendisine ‘hoş’ gelen, ama gerçekte ‘boş laflar’ ediyordu.
İşte bu Kemal Kılıçdaroğlu ‘otobüsü kaçırmak ‘ üzeredir.
Artık, hiçbir zaman ve hiçbir koşulda, kendisine değil Başbakanlık, Başbakan Yardımcılığı bile önerilmeyecektir.
Oysa Başbakan olması için önümüzde iki aydan kısa bir zaman var.
Yarından tezi yok, Meclis’e gidip orada 130 Milletvekili ile oturma eylemi başlatmalıdır.
(Bu söze aynen katılıyorum.)
Öğrenci iken katıldı mı bilmiyorum, ‘Boykot ve işgal’ nedir, duymuş olmalıdır.
Meclis’i işgal edip, yasal tepkisini gösterecektir.
Kemal Kılıçdaroğlu bu ya da buna benzer bir eylem koyamaz. O eyleminde direngen olamaz ise, uzun boylu Tunceliler otobüsünün şoförü gibi emredilen yere oturmak zorunda kalır.
Yasal, haklar falan demenin hiçbir anlamı kalmaz.
Duyduğumuz kadarıyla, yarın seçim olsa hazırız diyormuş.
Her gün seçim olsa, Kemal bey’e 100 ile 150 arası milletvekili verilir.
Bileti de numarası da bu kadar.
‘Efendim demokratik teamüller’ ya da HDP’lilerin dediği gibi ‘Demokrasi’ işte bu.
DR. Recep’in otur dediği yerde oturacaksınız. Ötesi yok.
Sen asıl, seçimden önce HDP’nin kapatılıp kapatılmayacağının garantisini ver bakalım.
Öyle bir Demokratik garanti var mı? YOK.
Adam doldurmuş seksen milyonluk bir ulus’u Rizeliler otobüsüne, götürüyor.
Benim yerim, senin yerin yok, otur oturduğun yerde. Ben seni nereye istersem oraya oturturum.
Anayasa Mahkemesi, Baba yasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Yüksek Seçim Kurulu hostes koltuğundalar.
Askerin ‘Tüfek çatılacak’ komutu gibi, seçimin ertesi günü ‘seçim yapılacak’ dedi ve seçim yapılacak (mış gibi görülüyor da denilebilir)
Yine toplantılar, yine mitingler.
Yine hak, hukuk, adalet nidaları.
Yine 17-25 Aralık teraneleri.
Yine emekliye şu, çalışana bu vaatleri.
Sonra Dr.Recep’i bekleyeceğiz. ‘Şuraya oturulacak’ diye komut verecek ve oraya oturulacak.
Peki ‘ilanihaye’ bu böyle mi olacak?
Hayır!..
Hatta bugün bile böyle olmayabilirdi.
Önce Kemal Kılıçdaroğlu, ben Dersimli Kemal deyip, ellerini iki oturağının üzerinden çekip, ben Tunceli’li Kemalim, diyebilmelidir.
Sonra Devlet Bahçeli, ‘Devlet’in kendi adından başka yerleri de var mı, onu öğrenmelidir.
‘Bizim Selo’, yarından tezi yok, PKK’yı parti olarak lanetliyoruz, diyebilmelidir.
Eğer bu üç lider, ‘Dalton Kardeşler’ gibi Dr. Recep’in mangasında yer almayıp, halka dönebilseler, halka güvenebilseler, halk ta onlara güvenebilse, bugün bile çok şey yapabilirlerdi.
Ancak, bunların basiretleri değil, ‘elleri kolları bağlı’.
Takıntılı, bunlar. Dördü de takıntılı.
Vallahi de billahi de bunlarla bu ülkeye ne ‘Demokrasi’ gelir ne de ‘Demokırası’
Her gün seçim yapılsa boş. Olan vatandaşa oluyor.
(Habib Hamza Erdem)

20 Ağustos 2015 Perşembe

Tümer diyor ki: NE VATAN NE DE VATANDAŞ DÜŞÜNÜLMÜYOR

Tümer diyor ki:
NE VATAN 
NE DE VATANDAŞ
DÜŞÜNÜLMÜYOR!...
Sevgili okurlar, gerçekleri görüyorsunuz değil mi?
Ülke kavga içerisinde,  her gün şehit haberleri geliyor.
7 Haziran seçimlerinden sonra oh demek istedik, diyemedik.
Bu ne ihtiras, bu ne gaflet ve dalalet? Anlamak mümkün değil.
Allah sizlere verdiği kadar vermiş. Harun gibi zengin olmuşsunuz. Yediğiniz önünüzde yemediğiniz arkanızda.
Yedi sülaleniz zenginleşti.
Halen, ben, ben, benim.
Benden başkası yok.
Ben istediğimi yaparım, demenin amacı ne?
Sevgili okurlar, muhalefet partileri de şu anki iktidar partisi de ve Cumhurbaşkanımız da ülkenin içerisinde bulunduğu zor duruma bakmıyorlar. Üzülüyor gözüküyorlar, ama üzülmüyorlar.
Kim ne derse desin, ben helal olsun diyorum Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a. Nasıl hepsini dize getirdi? Nasıl dediğini yaptırdı? 400 milletvekili alıp, Başkan koltuğuna oturamasa da, şu an gene aynı yetkileri kullanıyor, danışmanları devlet adına emirleri yağdırıyorlar, liderlerini tahttan indirmemek için her şeyi mubah sayıyorlar. Böylece de erken seçime doğru gidiyoruz.
C.H.P. M.H.P. ve H.D.P. hani seçim meydanlarındaki atmanız, tutmanız, nerede?
Hadi bir araya gelip Hükümeti kursanıza.
Sevgili okurlar, emirler geliyor ve onlar uygulanıyor. Kimse kendisi kararını veremiyor.
Ne vatan ve ne de vatandaş düşünülmüyor. Hep bana, hep bana deniyor.
Mustafa Kemal Atatürk demiş ki: “ Bir ulus sımsıkı bir birine bağlı olmayı bildikçe, yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.”
Doğru söylemiş Atam. Doğru da be Atam, sımsıkı bağlı olduğumuz, Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni, ayrıştık be Atam. Bölüp parçaladılar bizleri. Birbirimize düşman olabilmemiz için ellerinden geleni yaptılar. PKK, IŞİD denen belalar çıktı ortaya, gencecik fidanlarımızı öldürüyorlar.
İç savaş körükleniyor, Polisimiz, askerimiz öldürülüyor. Anaların, babaların, yavukluların yürekleri sızlıyor, minik yavrular babasız kalıyor.
Emperyalist güçler ve Ermeni tohumları ülkemizi bölmeye, parçalamaya çalışıyorlar. Kardeşi kardeşe düşman yaptılar.
Sımsıkı olan bağlarımız koptu. Bu nedenle de bizleri dağıtabilecek şer güçler devreye girdi.
Atam, senin bu sözünü bir tek AKP Partisi ve lideri Recep Tayyip Erdoğan uyguladı. Öyle bağlılar ki birbirlerine ve liderlerine, dünya yıkılsa umurlarında değil. Yeter ki kendileri yıkılıp, dağılmasınlar.
En tepemizdeki sarayda oturan Cumhurbaşkanımız, ekibini ve AKP lileri kendisine öyle sıkı sıkıya bağlamış ki, her şeye rağmen % 41 oy alıyorlar be Atam.
Senin fikirlerini anlayıp, tekrar kuvay-ı milliye ruhunu canlandırabilsek Atam belki kurtuluruz. Ama nasıl ve ne zaman olur bilemiyoruz. Başarabilir miyiz ki Atam! Senin gibi birisi içimizden çıkar da bizleri bu kargaşa ortamından kurtarabilir mi?
Ekonomi çöktü, Dolar 3 bine yaklaştı, ihracat durdu, üretim yok. Et pahalandıkça pahalanıyor. Tohumu İsrail’den alıyoruz. Bizleri uyutuyorlar. Pamuk, buğday ithal eder olduk. Elma, Armut gibi meyveler dışarıdan getiriliyor. Tarım, hayvancılık, sanayi, her şey berbat. Emekli de çalışan da sıkıntıda. Suriyeliler yüzünden işsizlik arttı. Ahlak bozuldu. Dindar’ım diyenler dini dar açıdan görerek, karşılarındakileri dinsizlikle suçluyorlar. Hırsızlık, rüşvet, yalan, dolan, sahtekârlık arttıkça artıyor. Ahlak ortadan kalktı gibi. Hukuk çöktü. Adalet toz duman oldu.
Atam saymakla bitmiyor derdimiz. Bu ülke toparlanır mı, senin 10 yılda yoktan var ettiğin ülkemizi kurtarmamız mümkün olabilir mi?
Sevgili okurlar, bakın Mustafa Kemal bir şey daha demiş, bu söze de dikkat edelim.
“TARİHİMİZİ TETKİK EDİNİZ. TÜRK’ÜN ÇEKTİĞİ BÜTÜN FELAKETLER, MARUZ KALDIĞI TEHLİKELER VE MUSİBETLER HEP KENDİ ÖZ BENLİĞİNİ, MİLLİ VARLIĞINI İHMAL EDEREK NEREDEN GELDİKLERİ VE NE OLDUKLARI, HANGİ NESLE MENSUP BULUNDUKLARI BELİRSİZ BİR TAKIM KİMSELERİ KENDİLERİNE REİS TANIYARAK ONLARIN ŞUURSUZ BİR VASITASI OLMAK MEVKİİNE DÜŞMÜŞ OLMASINDANDIR.” 
(Kılıç Ali, Atatürk’ün hususiyetleri, s.543)
Lütfen bu sözdeki derin manayı anlamaya çalışın.
Sözün bittiği yer. Başka söyleyecek kelime bulamıyorum.
20.08.2015
Zekeriya Tümer

15 Ağustos 2015 Cumartesi

ULUS’UN GÖZDESİ “ULUSAL HABER” İÇİN BİR ÇAĞRI !...

TÜMER DİYOR Kİ:
ULUS’UN GÖZDESİ
“ULUSAL HABER” 
İÇİN BİR ÇAĞRI !...
Sevgili okurlar, bizler yılların yaşam tecrübesini ve edindiğimiz bilgileri halkımıza iletmek için 1,5 senedir ULUSAL HABER,  internet haber sitemizde 14 sayfa olarak yayın yapmaktayız.
Daha önce kullandığımı domain ULUSAL HABER (zekeriyatumer-blokspot.com.tr) idi. Okurlarımızın bize gösterdikleri ilgi nedeniyle, GOOGLE arama motorunda ilk sayfada, bazen 2.ci, bazen 3. Sırada yer alıyor idik.
Bilahare Domain’imizi ismimizle müsemma olsun diye (aşağıdaki yeni şekliyle) değiştirdik ve ULUSAL HABER ( Ulusalhaber-zekeriyatumer.blokspot.com.tr.) oldu.
Böyle olunca ana sayfamız tekrar arama motoru GOOGLE ‘de arka sıralara düştü.
GOOGLE de ULUSAL HABER Zekeriya Tümer yazınca, GOOGLE nin tüm sayfalarında ilk sırada haber sitemizin bütün sayfaları açılıyor.
Ancak ilk sayfa gözükmüyor.
İlk sayfa’nın  GOOGLE de birinci sayfasına yükselebilmesi için, okurlarımızın GOOGLE’ye girerek ULUSAL HABER yazmalarını ve bu şekilde GOOGLE sayfalarında bizim
“ulusalhaber-zekeriyatumer.blokspot.com.tr” adresini bulmaları ve tıklamaları gerek.
Böylece tekrar GOOGLE de ve bütün, diğer arama motorlarında 1.ci sıraya yükselmemiz mümkün olacaktır.
Facebook taki arkadaşlara müteaddit uyarı ve ricalarımıza rağmen bu şekilde bizlere destek vermelerini maalesef sağlayamadık.
Yazılarımız “ve Gazetemiz çok geniş bir kitle tarafından” okunuyor, beğeniliyor.
Ancak, GOOGLE de ara sayfalar önlerine gelince, o sayfa tıklanıp okunuyor.
Sevgili okurlar, TÜMER DİYOR Kİ sayfamızda yazdıklarım yazılardaki görüşlerim,  maalesef şu anda çıkmış durumda. 2015 in tek adamı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hâkimiyetini Ahmet Davutoğlu ve AKP üzerinde göstermektedir.
Erken seçime gidildiğinde çok fazla bir değişikliğin olması mümkün değildir. Düşünülenlerin aksi olacaktır. AKP umduğunu bulamayacaktır.
Fakat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bunları fazla düşünmemekte, işi uzatabildiğince uzatmak istemektedir.
Çünkü kendisine yapılan saldırılara karşı o da gereken cevabı vermek istemektedir.
Ülkenin sıkıntılı dönemler içerisine düşmesi maalesef siyasi kadroları fazla ilgilendirmemektedir.
Herkes İktidar olmak peşinde, iktidar olanlarda ellerindeki imkânları kaybetmemek peşinde…
Allah gerçekten ülkem insanının yardımcısı olsun.
Gelecek günlerimiz, çok hayırlara vesile olacak gibi değil.
Hayırlısı diyelim, yapacak bir şey yok.
16.08.2015

11 Ağustos 2015 Salı

TÜMER DİYOR Kİ: KENDİNİZİ DEĞİL, ÜLKEYİ DÜŞÜNÜN; ACILARI DİNDİRİN!..

TÜMER DİYOR Kİ:
KENDİNİZİ DEĞİL,
ÜLKEYİ DÜŞÜNÜN;
ACILARI DİNDİRİN!..
AKP ile CHP liderleri Ahmet Davutoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu  10 Ağustos 2015 tarihinde 4 saat 20 dakika koalisyon konusunda görüştüler.
İyi bir aşama.
Sona gelinmek üzere.
Davutoğlu güleç bir insan. Kılıçdaroğlu da olumlu ve sakin.
Her ikisinin de soyadları oğlu diye bitiyor. Demek ki bir ortak yönleri var. Haydin kurun şu koalisyonu.
İkisinin anlaşmaları mümkün. Ancak, yandan etkiler olmaz ise, bu hükümet kurulur.
Davutoğlu  twitir hesabında 9 ağustosta demiş ki “Süreç nasıl işlerse işlesin milletimizin verdiği ülkeyi yönetme sorumluluğunun gereğini yapacağımızdan kimse şüphe etmesin.”
Etmiyoruz. AKP ti 13 yıldır o kadar güzel yönetti ki, hepimiz mutlu ve huzurluyuz!
Sonra devam etmiş Davutoğlu: “Şimdi tüm siyasi liderleri kamu düzeni, demokrasiyi sahiplenme, silahların bırakılması konularında ortak tavır almaya çağırıyorum”
Ne güzel söz! Demokrasiyi savunun, kamu düzenini koruyun, silahların bırakılmasına yardımcı olun. Burada şu hususu da açıklamasını isterdim. Silahların bırakılması derken, PKK  ile TSK. Nin de mi silahları bırakması, yoksa tek terörist grupların mı?
Davutoğlu son olarak da şunu yazmış twitir hesabında: “Bu yavrularımızın gözündeki ışığı söndürmelerine izin vermeyeceğiz.”
Yani anaları ağlatmayacağız, genç asker ve emniyet güçlerindeki yavrularımızın gözlerindeki ışığı söndürmeyip, yaşamalarını sağlayacağız.
Nasıl olacak bu iş onu henüz bilmiyoruz.
Analar ağlıyor, gözlerde ki ışıklar sönmeye devam ediyor.
Kemal Kılıçdaroğlu da twitir hesabında şöyle demiş: “Çözümsüzlük değil çözüm üretmek için halktan oy isteyen siyasiler, Türkiye’nin en büyük sorunu için derhal bir araya gelmelidir.”
Doğru demiş de hangi siyasiler bir araya gelecek. Fikirleri uyuşmuyor ki!
İnşallah AKP ile CHP koalisyon hükümetini kurarlar. En sağlıklı hükümet bu olur. Tabii Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan evet der ise. Bir de kendisinden hesap sorulmaması için güvence alırsa. Erken seçim hayalleri de böylece suya düşer.
Gerçi bu hükümet çok uzun vadeli olmaz.
Eğer C.H.P ile A.K.P. ti hükümeti kuramaz ise asıl koalisyon AKP ile HDP arasında olmalı.
Neden mi?
Açılım açılım diye her ikisi de kaç yıldır birlikte rol oynamadılar mı?
PKK yı bu sayede besleyip, büyütüp, şehirlerin içerisinde yuvalanmalarını sağlamadılar mı?
Akil adamlar icat edip, halkı oyalamadılar mı?
Çözüm sürecini başarı ile sonlandırmak için HDP nin meclise girmesini sağlamadılar mı?
Şimdi tam fırsat. Parlamentoda 258+80=338 milletvekili ile koalisyonu kurarlar. İşte güç sizde. Anayasayı bile değiştirirsiniz.
Belki MHP ve CHP den de bazı konularda destek gelebilir.
30 yılı aşkın bir süredir PKK ile silahlı kuvvetlerimiz uçağı, topu, tüfeği ile mücadele etmedi mi?
Polisimiz, jandarmamız, özel yetiştirilmiş timlerimiz terörü yok etmek için uğraşmadılar mı?
AKP olarak, analar ağlamasın, biz bu işi sonlandıracağız diyerek halkı oyalayıp oy avcılığına çıkmadınız mı?
En iyi koalisyon AKP ve HDP koalisyonu. HDP sesini kesip Recep Erdoğan’ı seni Başkan yaptırmayacağız inadından vaz geçse, valla bu koalisyon kurulur herhalde.
Eyy AKP yöneticileri, sizler APO’yu Sayın sıfatına yükseltip, yattığı hapishane hücresini neredeyse 5 yıldızlı otel odasına çevirmediniz mi?
CHP ile kuramıyorsanız Hükümeti, kurun HDP ile koalisyonu bitirin şu Allahın belası PKK terörünü.
Ancak bir gerçek var. Hükümeti CHP ile de kursanız HDP ile de kursanız zor bitirirsiniz PKK terörünü.
Şu hususların çok açık ve net ortaya konması gerek.
PKK ya bugüne kadar kimler destek verdi?
Kimler silah ve para yardımı yaptı ve yapıyor?
PKK nın asıl amacı nedir ve ne istiyor?
Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya devletleri başta olmak üzere, İsrail, Rusya, İran, Irak PKK ya destek vermiyorlar mı?
Yeni kurulacak koalisyon hükümeti şunu yapabilecek mi?
Ey Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve diğerlerine, bizim iç işlerimize karışmayın, çekin elinizi PKK nın üzerinden, bizi yönetmeye ve yönlendirmeye çalışmayın? Diyebilecek mi?
Sizin amacınız ne? Bizi de bölmek parçalamak mı, çekin elinizi, karışmayın bize, diyebilecek bir hükümet kurulabilecek mi?
Bunlar yapılamaz ise, bu PKK belası da bitmez, IŞİD belası da.
Terör olaylarına dalındı, ekonomi den kimse bahseder olmadı. Ekonomi çöküyor, işsizlik ve yoksulluk artıyor. Esnaf kan ağlıyor. Bunlar hiç dile getirilmiyor.
Bu nedenle; Türkiye’yi idare edebilecek güçlü, kararlı bir Hükümetin kurulması gerek.
Güçlü devlet, güçlü iktidar olunmaz ise geleceğimiz gerçekten çok karanlık.
11.09.2015
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

6 Ağustos 2015 Perşembe

2015 YILININ TEK ADAMI RECEP TAYYİP ERDOĞAN!...

TÜMER DİYOR Kİ:
2015 YILININ TEK ADAMI 
RECEP TAYYİP ERDOĞAN!...
Sevgili okurlar, 
7 Haziran 2015 tarihinde yapılan seçimlerinden bu yana, gelişen durumlar ve özellikle "her ne pahasına olursa olsun hükümeti kimseye kaptırmama" uğruna oynanan kirli oyunlar ve menfur hesaplar meydanda.
Gazeteler, Köşe yazarları, Televizyonlardaki yorumcular, değişik yorumlar ve yazıları ile bu konuları bütün ayrıntılarıyla işlemekte ve beklenen koalisyon hükümetinin 60 gündür kurulamamasının ve/veya (bize göre) kurulmamasının nedenleri konusunda yorumlar yapmaktadırlar.
Ortada bir gerçek var, o da aslında bellidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2015 yılının popülaritesi tavana vuran tek adamı...
7 Haziran seçimlerinden önce, meydanlara çıkıp ne demişti, halktan istediği ne idi? 400 milletvekili. Kime istedi? AKP’ye. Neden istedi? Anayasayı değiştirip Başkan olabilmek için.
Başta HDP olmak üzere, MHP ve CHP, buna karşılık ne yaptılar?
Recep Tayyip Erdoğan’ı Başkan yapmamak için meydanlarda veryansın ettiler.
7 Haziran seçimleri sonucunda da, millet Cumhurbaşkanının Başkan olmasını ve AKP nin de tek başına Hükümet’i kurmasını istemedi.
Biz daha önceki yazılarımızda;( Cumhurbaşkanı’nın seçim atmosferinde Anayasa’yı falan tanımazken, seçimden sonra Anayasa’ya sığınacağını ve yetkilerini sonuna kadar kullanacağını ) yazmıştık.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan siyaseti çok iyi bilen ve istediği gibi kullanan biri. Halk 400 milletvekilini AKP ye vermese de, o elindeki yetkilerle 2015 yılının tek adamı olduğunu ispatlıyor.
Nasıl mı? Olaylar meydanda. Hem AKP yi ve hem de muhalefet partilerini istediği şekilde oyalıyor ve de yönlendiriyor. Seçimden hemen sonra Deniz Baykal ile görüşerek, Meclis Başkanlığının AKP ye verilmesini sağladı. Çünkü bu çok önemliydi.
Sadece siyasileri yönlendirmiyor,  Silahlı kuvvetlerini, Emniyet teşkilatını, MİT Müsteşarlığını, yani kısaca devletin tüm kurumlarına hükmediyor ve istediği şekilde yönlendiriyor. AK Saray’a istediği kişileri alıyor ve istediği ücreti veriyor. Örtülü ödenek ve devletin kaynakları emrinde. Maddi sıkıntı diye bir şey söz konusu değil.
Amaç belli. Güç ve yetki ben de, ben tek kişiyim, hepinizin lideriyim, ya benim dediğim olur, ya da sizi cezalandırırım.
İstediği zaman da bunu yapabilme gücüne de sahip değil mi?
Siz muhalefet partileri siz, bu kadar gücü olan kişiden kalkıp hesap sormaya kalkabilir misiniz?
Soramazsınız? Sorma fırsatını da yakalayamazsınız?
Nedeni ise bir araya gelemiyorsunuz. Mutlaka aranızda fikir ayrılığı baş gösteriyor.
Meydanlarda söyledikleriniz ile T.B.M.M’ de yaptıklarınız ortada. Meclis olağanüstü toplanıyor, amaç belli. Terör için inceleme komisyonu kurulması önerisini bile kabul etmiyorsunuz. 
Ne yapmak isteniyor, anlamak mümkün değil.
Tek C.H.P. tüm olumlu davranışını sergiliyor. Ancak, yayınladığı 14 ilke de belli. Bu durumda Recep Tayyip Erdoğan C.H.P.ye yol vermez.
H.D.P. ise Kandilin emrinden çıkamadıktan sonra Türkiye Partisi olamaz.
M.H.P. ise sert tutumu ve Cumhurbaşkanından hesap sorulmasını istemesi, Cumhurbaşkanının hiçbir şeye karışmaması ve sarayında değil Çankaya Köşküne taşınmasını istemesinden dolayı, AKP ile koalisyon Hükümetini kurması mümkün değildir. Gerçi MHP geçmişte de olduğu gibi AKP nin zorda kaldığı anda, imdadına yetişiyor. Dışarıdan da gereken desteği verebilir.
Zaten 2015 yılının tek adamı Recep Tayyip Erdoğan, Koalisyon hükümeti falan kurulmasını istemiyor ki, neden istesin?  Gücünü neden kaybetsin?
Açılım süreci hikâyesi ile Kürt vatandaşlardan oy alırım derken, oylar HDP ye gitti ve AKP’ nin tek başına hükümeti kurabilme imkânı ortadan kalktı.
Ülke de yer yer teröristler olay yaratıyorlardı, ama bu kadar değildi. Bir anda teröristler nasıl faaliyete geçti? Urfa’nın Suruç ilçesinde IŞİD’e gönül vermiş canlı bombanın 32 gencimizin ölümüne sebebiyet vermesinin ardından, her gün birkaç şehit vermemiz ve olayların gittikçe artmasındaki amaç ne?
IŞİD’le ortaya çıkan Terör hareketi PKK ile zirveye doğru tırmanmaya başladı. Büyük şehirlerimizin içlerine sızmış ve örgütlenmiş teröristler son derece tehlikelidirler. Sınır ötesini bombalamak suretiyle Teröristleri yok etmek mümkün değil. Şehirlerimizde, mahallelere yerleşenleri nasıl yok edeceksiniz. Bu çok daha önemli. Bombalar, silahlar nereden geliyor, paraları nasıl ve nereden buluyorlar? Bu kaynakları bulup, yolları kesmek gerek.
Bunlarla baş edebilecek güçlü bir hükümet ve devlet yapısı lazım değil mi?
Daha önce analar ağlamasın denirken, aniden anaların yürecikleri sızım sızım sızlamaya başladı. Nedeni ise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği Başkanlığın elden kaçması?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tek amacı var. 17-25 Aralık hesabının sorulmaması, gücünün daha da artması ve Başkan olarak ülkeyi istediği gibi idare etmesidir.
Gerçi şu an istediği hâkimiyeti kurmuş vaziyette. AKP üzerinde mutlak hâkim. Zavallı Başbakan Ahmet Davutoğlu istediği kararları alamıyor. Çok önemli kurumlar kendine bağlı. Valiler, Kaymakamlar, Ordu, Emniyet Güçleri, Yargı devlet kurumları, Başbakan ve Bakanlar, Bürokratlar,  Cumhurbaşkanının dediğinden dışarı çıkabiliyorlar mı?
İçeride de olsa dışarıda da olsa, söylediği sözler ve verdiği demeçler ile gündemi tayin ediyor ve değiştiriyor.
Çin’de iken üç kelime etti; “İslam, İslam, İslam” dedi. Yetti.
Bırakın resmi kurumları, özel kurumlar bile Cumhurbaşkanının paralelinde hareket ediyorlar.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şimdi bu durumda 2015 yılının tek adamı değil midir?
Ancak önemli bir gerçek var, bunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dâhil siyasilerin çoğu göremiyor.
Halk bir yere kadar sabreder. 7 Haziran seçimleri bir ikazdı. Yeni yapılacak erken seçimde kesinlikle AKP’si daha da oy kaybedecek, bugünkü Meclis aritmetiği çok fazla değişmeyecektir.
Nedeni ise, millet oynanan siyasi oyunların farkında.
Kürt halkı da Türk halkı da sandığa gittiklerinde gereken dersi vereceklerdir.
Ne yazık ki, bu kargaşa ortamında olan garip vatandaşa ve ülkemiz ekonomisine olacaktır.
PKK ve IŞİD ülke genelinde terör olaylarına devam edecekler ve çok ananın yüreği yanacaktır.
Ateş düştüğü yeri yakar ve bu acılar unutulmaz.
Devletin gücü vardır. Devlet istediği takdirde karşısındaki teröristleri içeride de dışarıda da sindirir.
Önemli olan, siyasilerin emniyet güçlerimizin çalışmalarına dur dememesi.
Ekonominin çöktüğü, işsizliğin arttığı, halkın gittikçe fakirleştiği, canının ve malının garanti altında olmadığı bir ortamda, bazı siyasilerimizin ve ülkeyi yönetenlerin, kendi istikballeri uğruna ve kendi menfaatlerini düşünerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderi ile oynamaya hakkı yoktur.
Ülkemiz kargaşa ortamından çıkmalı ve istikrarlı bir hükümet ile idare edilmelidir.
Erken seçimin kimseye faydası olmayacaktır. Bu gerçeği herkesin görmesi gerek.
Zekeriya TÜMER
05.08.2015
Ulusalhaber@hotmail.com