30 Aralık 2020 Çarşamba

MAL SAHİBİ, MÜLK SAHİBİ, HANİ BUNUN İLK SAHİBİ

TÜMER DİYOR Kİ:

MAL SAHİBİ, MÜLK SAHİBİ,

HANİ BUNUN İLK SAHİBİ.

MAL DA YALAN, MÜLK DE YALAN,

VAR BİRAZ DA SEN OYALAN.

(Yunus Emre)

 

Sevgili okurlar, Yunus Emre ne güzel söylemiş: “ Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi, mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan” demiş.

Buyurun ey mal ve mülk sahibi olanlar. Bir Korona yüzünden, ne malınızın kıymeti kaldı, ne de mülkünüzün!

İstediğin yerde istediğin yemeği yiyemiyorsun, gezemiyorsun, oturamıyorsun, seyahat edemiyorsun. 

Ağzında maske, cebinde kolonya ile kimseyle tokalaşamıyor, sarılamıyor, öpüşemiyor, birlikte yemek yiyemiyor, gezemiyor, çocuklarına, yakınlarına sarılamıyor, ellerini öpemiyor, elini öptüremiyorsun!.

Sevgili Okurlar, 2020 yılı da bitti. Tüm Dünya’yı Covit 19 denen bir bakteri esir aldı.

Bu nedenle 2020 yılı bütün dünyaya zehir oldu. Nasıl yaşadık, nasıl günler geçti  farkına bile varamadık. 

2021 yılında hangi günleri yaşayacağız henüz belli değil!

Gene de bizler umutlarımızı yitirmeyelim. Güzel düşünelim, güzel günler yaşamak için de elden tedbiri bırakmayalım, Allah’a da dualarımızı eksik etmeyelim.

İnsanlık belki dersini almıştır, diye düşünüyorum. 

Ancak, aldığını da pek zannetmiyorum!..

Para hırsı, mal, mülk hırsı insan var olduğu müddetçe yok olmaz.

Her şey para ve servet değildir; ancak bunu anlayan kaç kişi vardır.?

En önemli olan nedir? 

Onurlu, dürüst ve insanca yaşamak, insanca paylaşmaktır.

Vakti zamanında büyük düşünür Sokrates’in zengin bir hayranı varmış. Öldüğünde bütün servetini Sokratese  verilmesini tavsiye etmiş. Bir Çuval altın’ı getirip Sokrates’e teslim etmişler.

Ünlü düşünür, altınları almış, kayığa binmiş ve denize açılmış. Sonra da çuvaldan altınları tek tek alarak, denize atmaya başlamış.

Altınları denize atarken,  bir yandan da altınlara sesleniyormuş. “Ey altınlar! İşte seni denizin dibine gönderiyorum ve batırıyorum ki, sen benim ruhumu batırmayasın”.

Evet sevgili okurlar, çok zenginlik insanın ruhunu teslim alıyor.

Bunun ispatını 2020 yılında yaşadık.

Amerikalı Yahudi asıllı yazılımcı ve şu anda dünyanın en zenginlerinden sayılan Bill Gates’in Korona virüsü ile ilgisi olduğu söyleniyor! 

Peki  Bill Gates ölmeyecek mi? Öbür tarafa hangi malını, mülkünü, parasını götürecek! 

Dünya’yı değiştirme, yeni bir düzenin dünyaya getirilmesi düşünceleri, sosyal medyada da yazılmakta, konuşulmakta.

Eyy  mal ve mülk sahibi olanlar: Bakın Neyzen Tevfik sizler için ne güzel söylemiş. “Öleceğiz bir gün, gömecekler. Birkaç gün övecekler. Sonra kalan malını bölecekler, hatta memnun kalmayıp üstüne birde sövecekler.)

Dünyayı bu hale getirenlere de öldüklerinde arkalarından dua edilmeyecek, sövülecek!.

Para ile her şeyi alabilirsin ama temiz bir vicdanı alamazsın. Gerçek sevgi ve dostluğu alamazsın. Sağlık alamazsın, kültür alamazsın, mutluluk alamazsın.

Çok mal haramsız, çok söz ise yalansız olmaz, demiş Yunus Emre. Doğru söylemiş.

Rüşvet yemeden, hırsızlık yapmadan, torpille büyük işler almadan, birkaç yerden maaş almadan, gayri meşru para kazanmadan, miras kalmadan, nasıl mal mülk sahibi olacaksın?

Asgari ücret alarak, aldığın maaş enflasyona yenik düşerken, sen nasıl mal mülk sahibi olacaksın?

NE YAZIK Kİ BÜTÜN KAPILARI AÇAN ANAHTAR PARADIR

Moliere ise “Bütün kapıları açan anahtar paradır.” Demiş. Bu da doğru söylemiş.

Gerçekten bütün kapıları para açıyor da, Korona’ya ve hastalıklara, en önemlisi de ölüme karşı bir şey yapamıyor.

UMUTLAR YOK OLMASIN. İYİ DÜŞÜNELİM İYİ GÜNLER YAŞAYALIM. 

Sevgili Okurlar; 2021 yılında ülkemizde Güçlü Devlet, Güçlü Hükümet, Güçlü Ordumuz olacakmış!

Korona yok olacak, ekonomi canlanacak, işsizlik son bulacakmış!

İş derdi, aş derdi olmayacak. Elektrik, gaz, su, telefon ucuzlayacak, üretim artacak, tüketim azalacakmış!

Eskisi gibi, herkes birbirine sevgi ve saygı gösterecek, çocuklar büyüklerine, büyükler çocuklarına, sevgililer birbirlerine sarılacak, mutlu, huzurlu bir yaşam yaşayacakmış!

Hak, hukuk, adalet, olacak, Basın özgür, hür olacak, kimse kimseye yalan söylemeyecek miş!

Fabrikaların bacalarından dumanlar çıkacak, ormanlar yeşilliklerini koruyacak, derelerden temiz su akacak, göller, denizler, nehirler’de balıklar artacak mış!

Hava temiz, su temiz, ne kanser, ne de Korona falan olmayacak mışız!

Türkiye Çağdaş, kalkınmış, modern laik Demokrat Hukuk ve Sosyal bir devlet olarak dünyanın en saygın devleti olacakmış!

Yakında, çok yakında, az kaldı. İster inanın ister inanmayın. Yakında huzur dolu günler yaşayacak mısız!

2021 ve gelecek yıllar insanlığın yeni umudu olacakmış!

Ben inanmak istiyorum, siz ne dersiniz?

2021 YILININ TÜM DÜNYAYA HUZUR VE MUTLULUK GETİRMESİ DİLEĞİYLE, BÜTÜN OKUYUCULARIMIN DA YENİ YILINI KUTLAR, SAĞLIKLI VE MUTLU GÜNLER GEÇİRMELERİNİ DİLERİM. 

 Zekeriya TÜMER

ulusalhaber1881@gmail.com.

15 Kasım 2020 Pazar

Koronaya karşı son derece tedbirli olmak zorundayız.

 TÜMER DİYOR Kİ:

 

KORONA’YA KARŞI BENİM DE ÖNERİLERİM VAR.

Sevgili okurlar, Allah insanlara akıl ve mantık vermiştir.

Bazı konularda aklımızı ve mantığımızı kullanmamız da yarar vardır.

Dünyaya bir bela geldi. Adı da Korona. Bütün dünyayı etkisi altına aldı.

Bilim insanları ve Dünya Sağlık Örgütü devamlı insanların hastalığa yakalanmamaları için önerilerde bulunmaktalar.

Bu önerilere rağmen, bilinçsiz ve duyarsız olan insanlar, acı patlıcanı kırağı çalmaz diyerek, bilim insanlarınca önerilen önerileri pek umursamamaktalar ve hayatlarına aynen devam etmekteler.

Devletler de buna çare olarak, mecburi yasaklar koymaktadır.

Ancak, devletlerce konulan yasaklar da yeterli olmamaktadır.

Bir tuzak kuruldu, o tuzağın içerisine bütün dünya yuvarlandı.

Hastalığın en kötü tarafı, virüsün insandan insana çabuk bulaşmasıdır.

Bulaşıcı başka hastalıklarda vardır. Tarih boyunca bunlarda yaşanmıştır. Yıllarca süren mücadeleler sonucunda o bulaşıcı ve öldürücü hastalıklar azalmış, hatta ortadan kalkmıştır.(Örneğin: Veba, verem vs gibi )

Ben beni bildim bileli en büyük öldürücü hastalık kanser’dir. Bir türlü çaresi bulunamamış, değişik kanser türleri ile insanlar büyük kayıplar vermiştir ve vermektedirler. Ancak, Kanser bulaşıcı olmadığından çok kişi bu denli etkilenmemektedir. 

Şimdi de bu Korona çıktı.Üstelik çok çabuk bulaşıcı bir hastalık. 

Korona konusunda bilindiği üzere her gün TV.lerde gazetelerde bilim insanlarından alınan bilgiler kamu oyu ile paylaşılmaktadır. Maske takın, sosyal mesafeyi koruyun, ellerinizi devamlı dezenfekte edin. Ellerinizi yıkamadan sakın ağzınıza, burnunuza, gözünüze sürmeyin. Bol su için, bağışıklık sisteminizi güçlendirin, evinizden çıkmayın, kimse ile tokalaşmayın, sarılmayın, öpüşmeyin.

Peki, bunların yanında, insanlar akıl ve mantığını kullanarak yan tedbirleri neden düşünmezler.

Evden çıkmak zorunda olanlar, asansöre binerken, inerken, düğmeye basmaları gerektiğinde, neden parmakları ile düğmeye dokunurlar. Bunun yerine bir başka şeyle dokunsalar, ellerine kâğıt mendil alarak onunla o düğmeye dokunsalar olmaz mı? Belki de o düğmede Korona virüsü var, siz çıplak elle dokunmaz iseniz size geçmez. Bu çok basit tedbiri neden yapmazlar!

Asansöre binerken, ağzınızda maske var tamam, ama belki sizden evvel birisi bindi asansörün içerisinde öksürdü ve Korona Virüsü havada askıda kaldı. Binerken, çantanızdan ya kolonyalı şişeyi ya da dezenfekte şişenizi çıkarıp asansörün içerisine sıkarsanız, belki fayda görebilir, askıda kalan virüsü öldürebilirsiniz.

Bu tedbiri, otobüste, dolmuşta, metroda herkes yapar ise, havada Korona virüsü ölebilir, yok olabilir belki.

Belediyeler sivri sinekleri öldürmek için araçlarla mahallelerde havayı dezenfekte ile ilaçlarlar. Bunu hepimiz biliyoruz. Peki, aynı şeyi neden otobüslerde, metrolarda yapmazlar. Sık sık yapılsa, bu da bir tedbir olmaz mı?

Bizler otobüse, dolmuşa, metroya bindiğimizde ellerimizi eldiven ile veya yoksa kağıt mendillerle koruyabiliriz. Tutacağımız yeri kâğıt mendille tutabiliriz. Bu da bizim korunma tedbirimiz olsa, kötü mü olur.

Korona virüsü ağzımızın içerisine girdiğinde boğazımıza yerleşip 4 gün orada kalıyormuş.

4 gün uzunca bir süre. O zaman yanınızda ya saf limon suyu, ya da elma sirkesi veya ağız spreyi taşıyarak, boğazınızda bir gıcık hissettiğinizde ağzınıza sıksanız bu da bir tedbir olabilir mi? Koronanın boğazınızda ölmesine sebep olabilir.

Her gün birkaç kere, karanfil atıp ağzınıza çiğnerseniz, bu da bir fayda sağlayabilir mi? Bunu da düşünün. Çünkü karanfilin ağzımızın içerisindeki zararlı bakterileri öldürme, diş ve diş etlerini kuvvetlendirme özellikleri olduğu söyleniyor.

Ben bir damla elma sirkesine 3 damla su karıştırarak kendime burun damlası yaptım. Burnumda bir kaşıntı, tıkanma olduğu zaman hemen onu sıkıyor ve kâğıt mendile de burnumu siliyorum.

Sarımsağın büyük yararları olduğu söyleniyor. Kokuyor olabilir. Ama sağlık her şeyin üzerinde. Sabahları aç karnına iki diş sarımsak yutmanın yararı var, zararı yok. Ben bunu yapıyorum.

5 Diş sarımsağı bir suyun içerisine koyarak, 24 saat beklettikten sonra suyunu için diye doktor tavsiyeyi duydum, onu da yapıyorum.

Çinli bir doktor, sıcak suyun buharını teneffüs edin, koronadan kurtulursunuz diyor.

Eğer siz kendinizde böyle bir şüphe duyduğunuzda sıcak suyun içerisine viks de katarak, o buharı genzinize çekerseniz, korona denen virüs ölebilir ve siz de ondan kurtulabilirsiniz. Bu da benim mantıken bir düşüncem.

Her akşam yatmadan önce boğazınızı, ya elma sirkesi, ya limon suyu, ya da karbonat ile gargara yaparsanız, size zararı olur mu? Olmaz. Boğazınıza yerleşmiş Korona Virüsü var ise, o gargaradan sonra ölebilir. Siz de kurtulabilirsiniz.

Bunlar benim mantığımın tedbirleri.

Uyan uyar, uymayan uymaz.

Ancak, bu Virüsten kurtulmak için, bütün herkesin gereken tedbiri alması gerek. Bu tedbirlerin çoğu yüksek para ile alınacak tedbirler değil. Devletin almış olduğu tedbirlerin yanında herkesin de benim şu söylediğim basit uygulamayı yaparak bu öldürücü virüsten kurtulmanın mümkün olduğu kanısındayım. 

Bir arkadaşımın babası 75 yaşında. Kor onaya yakalanmış, hiçbir sıkıntı yaşamadan atlatmış. 40 yaşındaki kardeşi yakalanmış, nerede ise ölecekmiş. Çok ağır geçirmiş. Babası neden hafif atlatmış. Çünkü her akşam bir avuç sarımsak yiyormuş. Belki de o yarar sağladı diyor.

Sarımsak, soğan bunları bol bol yememiz gerektiğini birçok uzman kişiler de söylüyor.

Sosyal medyada yayınlanan Korona ile ilgili bazı bilgileri de mantık çerçevesinde değerlendirmek ve mantığınıza  uygun geliyorsa kullanmakta yarar olduğu kanısındayım.

Her akşam değişik bitki çayları içmenin de yararlı olacağı kanısındayım.

En önemli husus da bağışıklık sistemini güçlü tutmaktır. Bunun içinde bir çok bitkisel vitamin, mineral destek ürünleri vardır. Bunları da bir bilene sorarak kullanmakta yarar vardır. Ben kendim kullanıyorum. 

Şunu da unutmamak gerek. Kaderin önüne geçilemez. Eğer bizlerin ömrü Korona bahanesi ile son bulacaksa, bulur. Bulmayacaksa, bir bahane ile Korona’yı atlatırsınız. Başka bir sebepten ölürsünüz. Bu da bir gerçektir.

Allah herkese sağlıklı ve mutlu bir ömür geçirmelerini nasip etsin.

Kaderin de ne ise onu yaşarsın. 

Tedbir bizlerden takdir ALLAH’TAN     

NOT: BAŞTA KORONA OLMAK ÜZERE, KANSER İLE BİRÇOK HASTALIKLARA KARŞI BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİZİ KORUYACAK DESTEKLEYİCİ ÜRÜNLERDEN BOR VE KENEVİRLİ ÜRÜNLERİ  https://borlu.medirevo.com.tr/ BU LİNKİ TIKLAYARAK ALABİLİRSİNİZ.     

15.11.2020

Ulusalhaber1881@gmail.com

ZEKERİYA TÜMER


29 Ekim 2020 Perşembe

Cumhuriyetimizin 97. yılı tüm Türk ulusuna kutlu olsun. Peki siz kimsiniz?

                              TÜMER DİYOR Kİ:

PEKİ SİZ KİMSİNİZ?

CUMHURİYET BENİM

CUMHURİYET SENSİN

CUMHURİYET BİZİZ

CUMHURİYET BİZİ BİZ YAPANDIR.

CUMHURİYET BİZİ MİLLET YAPANDIR. 

CUMHURİYET YOK OLMUŞLUKTAN, ÇAĞDAŞLIĞA VE KALKINMAYA ADIM ATMAKTIR. 

CUMHURİYET TEK YÜREK OLABİLMEKTİR.

CUMHURİYET KARDEŞÇE YAŞAMAKTIR. 

CUMHURİYET HAKTIR HUKUKTUR. ADALETTİR.

CUMHURİYET VATANA SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET KULA KULLUK ETMEMEKTİR. 

CUMHURİYET DEVRİMLERE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET BAYRAĞINA, DİLİNE DİNİNE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET LAİKLİĞE VE DEMOKRASİYE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET YURT TOPRAKLARINA SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET MEDENİYET YOLUNDA İLERLEMEKTİR.

CUMHURİYET EŞİTLİKTİR.

CUMHURİYET ANLAYIŞTIR.

CUMHURİYET  BİRLİK VE BERABERLİK İÇERİSİNDE YAŞAMAKTIR.

CUMHURİYET  HOŞGÖRÜDÜR.

CUMHURİYET YAŞAMDIR. 

CUMHURİYET GELECEKTİR. 

CUMHURİYET AYDINLIĞA GİDEN YOLDUR.

CUMHURİYET  HÜRRİYETTİR

CUMHURİYET KADIN ERKEK EŞİTLİĞİDİR.

CUMHURİYET  ÖZGÜRCE YAŞAMAKTIR.

CUMHURİYET HERKESE EŞİT EĞİTİM HAKKIDIR.

CUMHURİYET DEMOKRASİDİR.

CUMHURİYET ÇAĞDAŞLIKTIR,

CUMHURİYET SANA VERDİĞİ KİMLİĞE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET NAMUSLU OLMAKTIR.

CUMHURİYET AHLAK DEMEKTİR.

CUMHURİYET FAZİLET DEMEKTİR. 

CUMHURİYET ÜRETKEN OLMAKTIR.

CUMHURİYET BAĞIMSIZLIĞINA VE ÖZGÜRLÜĞÜNE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET UMUT DEMEKTİR.

CUMHURİYET EMPERYALİZME DUR DEMEKTİR.

CUMHURİYET EGEMENLİK DEMEKTİR.

CUMHURİYET AKIL DEMEKTİR, İLİM DEMEKTİR, BİLİM DEMEKTİR.

CUMHURİYET YURTTA SULH, CİHANDA SULH DEMEKTİR.

CUMHURİYET İSTİKBAL DEMEKTİR.

CUMHURİYET KAZANDIĞIN TOPRAKLARI KAYBETMEMEK DEMEKTİR.

CUMHURİYET DEVLETİNE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET MİLLETİNE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET HAK-HUKUK-ADALET DEMEKTİR.

CUMHURİYET NE MUTLU TÜRKÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM DİYEBİLMEKTİR. 

CUMHURİYET MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'E VE ONUN ESERLERİNE SAHİP ÇIKMAKTIR.

PEKİ; TÜRKİYE CUMHURİYETİ KİMLİĞİNİ TAŞIMANA İZİN VEREN, CUMHURİYETE VE CUMHURİYETİN KAZANIMLARINA KARŞI ÇIKAN, TANIMAYAN, CUMHURİYETİ SANA KAZANDIRANLARA HAKARET EDEN;

SEN KİMSİN?

SİZ KİMSİNİZ? 

SİZİN KÖKÜNÜZ NE, SOYUNUZ, SOPUNUZ NE?

SİZ KİMSİNİZ? 

SİZ AŞAĞIDAKİ HARİTADA BELİRTİLDİĞİ GİBİ SEVR ANLAŞMASINA  EVET DİYEN, LOZAN ANLAŞMASI İLE BAĞIMSIZLIĞINA KAVUŞAN VATAN TOPRAKLARINDA  YAŞAMAK İSTEMEYEN, BAŞKASININ BOYUNDURUĞU ALTINDA YAŞAMAK İSTEYEN KİŞİ MİSİNİZ? 

SİZ KİMSİNİZ?


 

8 Ekim 2020 Perşembe

Yalan söyleyenlerin de Pinokya gibi burnu uzasa ne iyi olur.

TÜMER DİYOR Kİ:

YALAN SÖYLEYENLERİN DE BURNU UZASA NE İYİ OLURDU!

Sevgili okurlar, ülkem dahil olmak üzere, dünya üzerinde yaşayan insanların çoğu dünyalarını yalan üzerine kurmuş bulunmaktalar.

Devamlı yalan söyleyerek, hem çıkarlarını koruyorlar, hem de başkalarını kandırarak hak ve hukuklarını gasp ediyorlar.

Hemen hemen bütün dinlerde yalan söylemek hoş karşılanmaz ve günah sayılır.

Bakın buraya Kuran-ı Kerim’den iki ayet aldım, ne diyor:

“Bakara Suresi, 10. Ayet. “Kalplerinde hastalık vardır. Allah’da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır. “

Aff Suresi, 2. Ayet. “Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi neden söylersiniz?”

Bakara Suresi 10. Ayeti, yalan söyleyenlerin kalplerinin hasta olduğunu, onların zaten iyi insan olmadıklarından hastalıklarını da Allah’ın arttırdığını söylemek istiyor. Bunlar nifak tohumları eken, insanlara zarar veren kişiler olduklarından dolayı da onları öbür tarafta acı bir azap bekliyor, diye de uyarıyor.

Aff Suresi 2. Ayeti ise: İman eden kişiler, sizler neden yapamayacağınız veya yapmayacağınız şey konusunda karşınızdakine yalan söyleyerek ona ümit veriyorsunuz, neden onu kandırıyorsunuz. Bunun vebali, günahı çok, bana geldiğinizde bunun hesabını size soracam, diye uyarıyor bence.

Yalan söylemek mubah mı?

Bizleri yönetenler, yani Devlet kademelerinde görev alanlar bulundukları mevki de yalan söylerler ise,  topluma yanlış bilgi verirler ise, toplum daha büyük yara almaz mı?

İnsanların devlete karşı güvenleri azalmaz mı? İnançları sarsılmaz mı?

Arkadaş arkadaşa, kadın kocasına, koca karısına, anne-baba çocuklarına, çocuklar anne ve babalarına, yani herkes birbirine yalan söyleyerek iş yapmaya, birbirlerini kandırmaya kalkarlar ise, o toplum sağlıklı bir toplum olur mu Allah aşkına?

Yalan yere iftiralar atarak insanları hapislerde çürütmek, yalanlar söyleyerek insanları aşından, işinden etmek. Yalanlarla başkalarının  haklarını gasp ederek, kendilerine çıkar sağlamak, bunlar hele ki Müslüman bir toplum için helal mi, haram mı? Müslüman toplumlara da yakışıyor mu?

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&

Okullar açılıyor. Düşünüyorum. Az çok biz de eğitimden anlıyoruz. O minicik yavrular ağızlarında maske ile, oksijen alamayacaklar, taptaze ciğerleri soludukları nefesi tekrar alarak, kirlenecek. Sonunda nefes darlığı hastası olma ihtimalleri yok mudur sizce?

Peki çocuklardan birinde virüs var ise, o çocuk sıralara, kapılara, önüne gelen her yere ellerini sürdüğünde virüs oralara bulaşmayacak mı? O bulaşan virüsü başka çocuklar elleri ile taşıyarak evlerine getirmeyecekler mi? Evdeki yaşlı büyüklerine bulaştırmayacaklarını kim garanti edebilir?

Önümüzdeki günlerde bu Korona başımıza tam bela olacak.

Okullar mutlaka açılmak zorunda, açılmalı da. Devlet daha da büyük tedbirler almalı. Dersler ikiye, üçe bölünmeli, sınıflar da mesafeler korunarak, çocuklar maskesiz ders görmeliler.

Çocukların ciğerleri her zaman temiz hava almalı. Bütün herkese temiz hava lazım. Temiz hava, temiz su, temiz gıdalar. Bağışıklık sistemi ancak böyle güçlenir.

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&

“Güzel sanatlarda başarı; bütün inkılapların başarılı olduğunun en kesin delilidir.” (M.Kemal Atatürk)

Genç ve yetenekli Seramik-Resim Sanatçısı Funda TÜMER’İN (SANAT VE 21.YÜZYIL) adlı ilk kitabı çıktı

İçerik olarak, güzel bir yapıt. İyi bir bilgi birikimi  yapılmış. Akıcı bir dil kullanılmış. Bilgiler ve anlatımlar iyi. Tüm Sanatçıların yararlanabileceği bir eser olmuş. Herkesin okuyarak bilmedikleri bazı konuları bu kitaptan öğrenebilme imkanları var. Tüm sanata ilgi duyanların alıp okumalarını tavsiye ederim.

Sanatçı olabilmek, elbette kolay bir şey değildir.

O bir yetenektir. Doğuştan gelen bir yetenek ve kalıtımsal yansımalar da vardır. Bu doğuştan gelen yetenek çalışma ile çok ileri safhalara gitmektedir. Zaman içerisinde gelişen ve bilgi ile de donatılan yetenekler, ileride o insanın çok başarılı olmasına sebep olur.

Her insanın doğuştan bir yeteneği vardır. Önemli olan o yeteneği dışarı çıkarabilmektir.

Bazı yetenekler kendiliğinden ortaya çıkar, bazılarında ise dış etken lazım olur. Ya öğretmenleri keşfeder ve çocuktaki yeteneği dışa çıkarır, ya da anne ve babalar. Mutlaka, çocuklar iyi gözlenmeli, Üzerlerine büyük baskılar değil, onun neye karşı daha yetenekli olduğu keşfedilerek, o yönde eğitimini arttırmak önemlidir.

Sanatçı yaratıcı olmalıdır. Sanatçı kendi düşünceleri ile toplumun düşüncelerini, duygularını, görüşlerini, değişik şekillerdeki eserleri ile yansıtmalıdır. Bunu başarabilenler başarı trendini yükseltir.

Funda TÜMER benim küçük kızımdır. Çocukluğundan bu yana sanat üzerine meyli vardı.

Ablası ilk okul dahil, orta, lise ve Üniversiteyi büyük başarılar ile bitirerek uluslar arası İşletme mezunu olarak, ticari hayata yönelirken, Funda Sanat üzerine yoğunlaştı.

O da Hacettepe Ünüversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Ana Sanat Dalı Bölümü’nü başarı ile bitirerek, Ankara’da bir çok çalışmalar yaparak sanat eserlerini sergiledi.  Ağırlığını ve çalışmalarını Resim üzerine yoğunlaştırdı. Atları (aslında hayvanları) çok sevdiğinden dolayı  Resimlerinin çoğunda Atları kullandı. Değişik bir resim tarzı uyguladı ve başta onu yetiştiren hocaları olmak üzere bir çok değerli Ressamlar'dan ve kişilerden övgü aldı. Yurtdışlarında Küba dahil, Fransa'da Paris'te resimleri sergilendi. 

Severek ve isteyerek yapılan her işte başarı yakalanır. Sabır önemlidir. Sanatçı sabırlı olmalı ve devamlı kendini yenilemelidir.

Torunum Ecesu ise annesinin disiplinli çalışma prensipleri ile Teyzesinin sanatçı ruhunu üzerinde toplayarak, 12 yaşında kimsenin aklına gelmeyecek tasarımlar yaparak, hem ekonomi konusunda uzmanlaşmaya, hem de kendi kendine bazı buluşlar yaparak eserler yaratmaya başladı.

Elbette biz ler de çocuklarımızın başarıları ile hele ki torunumuzun başarısı ile gurur duyuyoruz. Büyükler küçükleri iyi gözlemlemeli ve onların başarılı olabilmeleri için sen yapamazsın, sen beceremezsin dememeli, sen başarırsın, sen becerirsin, diyerek teşvik etmelidir.

Bazı anne ve babalar, çocuklarım başarılı olsun diye, çocukların hiç istemedikleri eğitimleri zorla aldırarak, çocuğun gerçek yeteneğini körelterek, onun dışarı çıkmasını engelliyorlar. Bir insan on dalda başarılı olamaz. Bir dalda başarılı olsun, sonra ikincisi ile o kendisi isterse uğraşır. Bırakın çocuklar, kendi istediklerini seçsinler ve istedikleri yolda ilerlesinler. Büyükler ise onlara destek olsunlar.

Sanatçıların ilerlemesi çok ağır olur ve yılların geçmesi gerekmektedir. Büyük tecrübe ve ustalık kolay elde edilmez.

Yeteneklerini, yılların sana verdiği tecrübelerle birleştirdiğinde başarı trendi hızla yükselebilir.

Bu hemen hemen her işte böyledir. Tecrübesiz ve bilgisiz kişileri hele ki Devletin kademelerinde görev almalarını sağlarsan, o devlet kökünden sarsılır ve yıkılmaya doğru gider.

Funda Tümer’in ilk kitabı olan SANAT VE 21. YÜZYIL kitabını sanata önem veren ve sanatçı olan herkesin okumasını tavsiye ederim. Bu kitabın içeriği yazarın 20 yıllık bir tecrübesinin ve olgunluğunun yansımasıdır.

Çok güzel bir anlatımla, iyi bir araştırma ile sanatçının fikir ve düşüncelerinin aktarımı olmuş kitap.

Bilhassa Sanata önem verenlerin okuduklarında çok bilgiler alabilecekleri ve esinlenecekleri ve de yararlanabilecekleri bir kitap.

Kitabı FA YAYINLARINDAN (fayayınları@gmail.com. 05330462453) temin etmek mümkündür.

Başarı, başaracağım demekle başlar.

Başarılı olmak, para ile eşit değerde değildir. Her insanın içerisinde başarılı olabileceği bir yetenek vardır. Önemli olan bu yeteneğin ortaya çıkarılmasıdır.

Hayatla mücadele eden kazanır.

Yaşam bir savaştır. Savaşta kan vardır, göz yaşı vardır, acı vardır. Savaşı kazansan bile sevinirken, içinde gene de büyük acılar vardır. Kazanan da çok şey kaybetmiştir.

Savaşacaksın, mücadele edeceksin. Yıllar su gibi akıp giderken, seni de Olgunlaştıracak. Tecrübe kazandıracak. Becerilerin artacak. Yöntemlerin değişecektir.

Yaşamın boyunca tek bir şeye çok dikkat edeceksin. Sağlığına.

İşte bu çok önemli.

Sağlıklı bir vücut, sağlıklı bir beyin, senin başarılı olmanda en büyük etken olacaktır.

Funda TÜMER’in adım adım daha da iyi başarılar elde edeceğinden eminim. Hele ki minik Torunumun: nasıl kızlarım beni geçti iseler, torunumun hepimizi geçerek daha da başarılı olacağından çok eminim. Yeni nesil daha bilinçli, daha çok imkana sahip, daha da akıllı.

Funda Tümer dahil, tüm ülkem gençlerinin yılmadan, usanmadan mücadele etmelerini diler, ileride daha iyi eserler yaratarak topluma yararlı olmalarını dilerim.

TÜK TOPLUMUNUN İÇERİSİNDE BULUNDUĞU SIKINTILI GÜNLERDEN BİR AN ÖNCE KURTULMASI DA EN BÜYÜK DİLEĞİMDİR.

YALANDAN UZAK DURALIM. GERÇEKLERİ KONUŞALIM, SÖYLEYELİM. KİMSEYİ KANDIRMAYALIM, KANMAYALIM, TOPLUMU DA GERMEYELİM.

08.10.2020

Zekeriya TÜMER

Ulusalhaber1881@gmail.com.


 

27 Eylül 2020 Pazar

Netice de Halkın Televizyonuna da 5 gün yayın yasağı geldi.

 

TÜMER DİYOR Kİ:

HALK TV. 5 GÜN KARARTILDI


Sevgili okurlar, bugünlere kimlerin sayesinde gelindi?

Sen, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, seçilmesi mümkün olmayan Ekmeleddin’i aday yaparsan, elinle karşındaki adayın seçilmesini sağlarsan, şimdi de Demokrasi elden gidiyor, Hukuk yok oldu, nereye gidiyoruz diye bas bas bağırırsın.

Yasakçı kanunlar çıkarken, adım adım bu günlere gelinirken, sesleri çıkmayanlar, bugün ne yapıyorlar? 2023 de seçimleri bekliyorlar. Bekleyin kardeşim bekleyin. Daha çok beklersiniz. İlk önce kendi içinizdeki Demokrasi'ye bakın, sonra başkasını eleştirin. 

Devletin memurlarının arkası sağlamdır. Maaşlarını devletten aldıkları için, karşısındaki özel sektör batmış, yok olmuş, hiç umurlarında olmaz.

Devleti yıpratan devletin memurlarıdır. Kanunlar çıkar. Kanunları uygulayacak kişiler Devletin memurlarıdır. Kanunları keyfi bir şekilde uygularlar ise, devlet halkın gözünde yıpranır. Bunun sorumluluğu da devletin en tepesindekine yüklenir. 

Devletin en tepesindeki kişinin çoğu kez, alt kadroların yaptıklarından haberi olmaz. Onlar bazen üsttekilere yağ çekmek, mevkilerini korumak veya daha yükseklere çıkmak için, yanlış kararlar alırlar. Kararları da hep yasal dayanaklara dayandırırlar. Ancak, alınan kararlar Demokrasi'ye, Hukuka, toplumun düşüncelerine aykırı olabilir. Bu kararlar da devleti ve devletin en tepesin dekini yıpratır, halkın gözünden düşürür. 

Bugünlerde bence, bizim ülkemizin tepesinde bulunan Recep Tayyip Erdoğan'ı da, ona yağ çekmek isteyenler, ona zarar veriyorlar gibime geliyor. Hayırlısı diyelim. Bekleyelim ve neticede neler olacağını göreceğiz. 

Merak etmeyin, sadece bu  uygulamalar Halk TV. Ye yapılmıyor, yapılmadı da.

Daha arkası da gelebilir.

Ekim ayında yürürlüğe girecek Sosyal Medya ile ilgili kanun uygulamaya başlasın, bakın bakalım, sosyal medyada hangi fırtınalar esecek.

Benim başıma devamlı haksız uygulamalar geliyor, şifrem kapanıyor, şirketim batıyor, benim gelirim sıfıra iniyor, biz hiç ağlamıyoruz. Başka başka çabalar ile 75 yaşında ekmek parası peşinde gene mücadele etmeye devam ediyoruz.

Üstelik yazdığım yazılarda da hep devletimi, devlet çalışanlarını, vatanımı, bayrağımı, dilimi, dinimi ön planda tutmuşumdur.

Devletin memurları istedikleri zaman istedikleri bahaneyi uydururlar, suçun olmasa da seni suçlarlar, mahkemelerde sürünür durursun.

Tek suçumuz Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda ve izinde olmamız mı diye de düşünüyorum. 

Korona zaten dünyayı esir aldı, ağızları kapadı, evlerine hapsetti. 

Dünya ekonomisi dar boğaza girerken, bizim ülkemiz de ekonomi çok iyi demezsen, işler kötü olur.

İyi diyeceksin!

Köprüler, yollar, şehir hastaneleri yapıldı. Müteahhitlere devletin verdiği söze göre tıkır tıkır paralar ödeniyor. Herkes mutlu.

Daha yeni Gaziantep’de fabrikalar açıldı. İşsizlik var, deme kardeşim. Ne işsizliği, herkes asgari ücretle de gül gibi geçiniyor, diyeceksin.

Doğru haber, dürüst haber. Yanlışların yazılması. Haksızlıkların gün yüzüne çıkarılması!

Ya senin başka işin yok mu kardeşim. Sana ne!

Boş verin yahu boş verin. Sosyal medya’da öyle güzel haberler yayınlanıyor ki, artık bizim konuları buralara taşımamıza gerek yok.

Bizler hikaye anlatalım. 75 yaş içerisinde neler yaşadık, neler gördük, başımızdan neler geçti. 33 yıllık Memuriyet hayatımızda da neler yaşadık. Hangi haksızlıklara uğradık. Onları hikaye gibi anlatalım.

Neden devletle başım belaya girsin!

Gayet iyiyiz. Mutluyuz, huzurluyuz. Şirketim kapanmış, gelirim yok olmuş. Ne yapalım. Devletimiz sağ olsun.

İşte E Ticaret sitesi kurduk, oradan belki millet kendi sağlığı için alış veriş yapar da, belki biz de bir ekmek parası kazanırız.

Ülkemin BOR madenini sağlıklı ürünler için kullanan, Kenevir’in tohumundan yağ çıkarıp onu da bağışıklık sistemini destekleyen destek ürün olarak yapan şirketin ürünlerini satabilirsek, hem ülkemizin milli değerlerine faydamız olur, hem de belki kendimize.

Bor ve Kenevir'i Devlette destekliyor. Biz de Devletin desteklediği iki ürüne sahip çıkmaya çalışıyoruz. Kötü mü yapıyoruz?

(Link: https://borlu.medirevo.com.tr/)

Gerçi, artık kimse sağlığı için de para  harcamıyor. Paraları yok da mı harcamıyorlar, yoksa yarın sıkıntı içerisine düşeriz, paraya ihtiyacım olur, diye mi harcamıyorlar, bilemiyorum. 

İş var, hadi sen de gel bize katıl, para kazan diyoruz.

Yok ya, ne işim var, ben rahatım. Benim işe de para ya da ihtiyacım yok,  diyen de o kadar çok ki, ben de şaşırıyorum.

Demek ki, bu millette halen para da var, işsizlik te yok.

Sen şimdi Halk TV. olarak kalk. İşsizlik artıyor, ekonomi batıyor, içeride, dışarıda itibarımız kalmadı, demokrasi yok oldu, hukuk çöktü, diye haberler yap.

Yapma kardeşim yapma!

Hayret ki ne hayret, bir de RTÜK’ün verdiği cezaya bakalım. “Söz konusu yayının, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlık ve bağımsızlığına, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı olamaz’ hükmünü ihlal etiğinin sabit görüldüğü kaydedilen açılamada, “Halk TV’ye, 5 gün ekranı karartma cezası verilmiş. Devam edersen, TV yi de kapatırım diye de ikazı yapılmış durumda.  

Valla aşk olsun, yani böyle şey olur mu, böyle ceza verilir mi, demeyin, bize de hiç ifade alınmadan, benim görüşüm alınmadan, aniden şifrem 6 ay kapatıldı. Böylece Gümrüklerde iş takip edebilme hakkım elimden alındı. Daha önce bir yıl, şimdi 6 ay. Şirket kapandı, mükellef çekti gitti. Elemanlar dağıldı. Dertlerle uğraşmak bana kaldı. Bana idari cezayı verenler maaşlarını alıyorlar, onların umurunda mı sen batmışsın, şirket kapanmış, borçlar yükselmiş. Sürünmeye devam et, kimsenin umurunda olmaz. 

Olmaz kardeşim, olmaz. Haber bile vermezler. Suçlu olup olmadığını bile araştırmazlar. 

Neyse gene de Halk TV. Ye de geçmiş olsun diyelim. İnşallah daha büyük cezalar arkadan gelmez.

Herkes ekmek parası derdinde. 

Aç kalmamak, kimseye muhtaç olmadan yaşama mücadelesinde. 

Çoğumuzun arkasında dayısı yok. 

Üç beş yönetim kuruluna atanıp, her yerden para alamıyoruz. 

Maaşlarımız yüksek değil. 

Müşteri de Korona yüzünden kayboldu. 

Olsun be, gene de Devletimiz sağ olsun. 

Arkamızda Dev gibi devletimiz var. Nasıl olsa, o bir çare bulur. 

Biz 75 yaşından sonra çare bulacak değiliz ya.

Zamanında görevimizi yaptık. Devletimize zarar vermeden, hak ve hukuk içerisinde, karşımıza gelen mükellefi sen şu düşünce desin, sen şu partidensin, senin gözünün üstünde kaşın var, demedik, herkese eşit muamele ettik. Rüşvet yemedik, haksız kazanç elde etmedik. Görevi tamamladık. Ş imdi de hem Korona ile boğuşuyoruz, hem de aç kalmamak için E ticaret mağazamıza müşteri arıyoruz. 

Olsun be, olsun.

Buna da şükürler. En önemlisi sağlık. 

Bu günler de gelir geçer. 

Hiç bir şey baki değildir. 

Herkese hayırlı gelecekler, mutlu yarınlar dilerim.

İnşallah her şey güzel olur.

27.09.2020

Zekeriya TÜMER

Ulusalhaber1881@gmail.com.

NOT: BELKİ YAZIYI OKUDUKTAN SONRA MERAK EDİP, HANGİ ONLEİN SATIŞ(E TİCARET MAĞAZAN) VAR DİYE MERAK EDENİNİZ OLABİLİR.

EH BELKİ MAĞAZAYI ZİYARET EDİP ÜRÜNLERE ŞÖYLE BİR BAKABİLİRSİNİZ. ALMAK İSTEYEN ALIR, ALMAK İSTEMEYEN ALMAZ. ALANA DA TEŞEKKÜRLER, ALMAYANA DA TEŞEKKÜRLER.

LİNK: https://borlu.medirevo.com.tr/

17 Eylül 2020 Perşembe

KORONA'YA KARŞI BORLU TEDBİR

 TÜMER DİYOR Kİ:

 

KORONA'YA KARŞI BORLU TEDBİR

Sevgili okurlar, bilindiği üzere Korona denen virüs, dünyayı kasıp kavurmakta..

Bir hikaye vardır. 

Azrail, biliyorsunuz o da büyük bir Melektir. Allah'ın 4 büyük melekler indendir. (Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil) 

Dinimiz öyle der. 

Azrail insanların canını almak üzere görevlendirilmiştir.

Bir gün Azrail, Allah'a der ki, Ben insanların canlarını alıyorum, bana kızıyorlar, üzülüyorum. Allah’ta, sen hiç merak etme, ben öyle bahaneler yaparım ki, insanoğlu, ölümünü bahane den zanneder.

Biliyorsunuz, Dünya’da ki canlıların ölümleri türlü türlü sebeplerden olur.

Netice de bu dünyayı terk etmek zorunda kalırlar. Bir gün gelecek hepimiz bu dünyayı terk edeceğiz. Keşke dünyayı ve insanlığı mahvetmeye çalışan, gözleri paradan başka şey görmeyen kişiler de bunu idrak edebilseler. 

Şimdi de Korona denen virüs AZRAİL’İN yerini aldı. İnsanları yakaladı mı, öbür tarafa götürmek için elinden geleni yapıyor.

Dünya’da bir kargaşa yaşanıyor. 

Ekonomik kriz gittikçe büyüyor. 

Ülkemizde ise muhalefet, iktidarı, iktidar muhalefeti beğenmiyor.

Ağzı olan konuşuyor.

İşsizlik artmış, ekonomi çökmüş, ormanlar yanmış, ağaçlar kesilmiş, seller, depremler olmuş, evler, binalar yıkılmış, okullar açılıyor, çocuklar, anne ve babalar tedirgin. 

Dinci geçinen dinsizler, çocukların ırzına geçmiş, anneler, babalar şaşkın. Çocuğun hayatı kararmış kimin umurunda. 

Gençler geleceklerinden umutlarını yitirmiş, fırsatı bulan yurt dışına kaçmaya başlamış.

Topraklarımız, madenlerimiz, fabrikalarımız yabancılara satılmış, ihracat az, ithalat çok.

Üretim yok, tüketim çok.

Bunlar artık kimsenin fazla umurunda değil. 

Çünkü Korona denen Azrail, tepemizde gezinmekte.

Nereden, nasıl yakalarım da bu insanların canını alırım diye peşimizde şeytan’dan beter dolanmakta.

Bizim kendi ülkemizin bir BOR madeni var. Bir de Kenevir. Onların el hijyenlerini şu an bütün Metro’larda, otobüslerde, her yerde kullanıyoruz.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vermiş olduğu talimat ile Eti Maden büyük bir çalışmaya girdi. Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, (www.boren.gov.tr) büyük araştırmalarına devam ediyor.

Boren, Bor ve İnsan sağlığı kitabını yayınladı.

Yaşam’da Bor, Sağlık’da Bor, Bor’lu Besinler, Tedavi’de Bor Kanser Tedavisi’nde Bor, BNCT. (Bor Nötron Yakalama Tedavisi), Gıda Takviyesi’nde Bor Günlük Hayatta Bor, Temizlikte Bor.

Yani anlayacağınız Bor hayatımızın her kademesinde yararlı olmaya başladı. (www.etimaden.gov.tr. İle (www.boren.gov.tr) linklerine girdiğinizde çok geniş bilgilere ulaşabilirsiniz.

MEDİREVO A.Ş. de BOR ve KENEVİR’i birleştirerek ürettiği ürünler ile insan sağlığına hizmet sunmaktadır. Bor’dan 61 patentli ürün geliştirip, ülkem insanının sağlığına hizmet etmeye çalışmaktadır.

En önemlisi de, Doğrudan Satış sistemini kurarak, işsizlere iş kapısı açmakta, ekonomik sıkıntı yaşayanlara da bu şekilde yardımcı olmaktadır.

Bizler için en önemli olan Sağlık’tır.

Korona’ya karşı bağışıklık sistemimizi güçlendirmek zorundayız. 

Nasıl, ne şekilde? 

Bu pahalılıkta hangi besinleri alarak güçlendireceğiz?

Korona virüsünü bedenimizden uzak tutmamız gerek. 

Şu an artık beni de hiçbir konu ilgilendirmiyor.

(https://borlu.medirevo.com.tr/) den ürünlerimi alıyorum, ağız spreyi, Borlu, Kenevirli, damlalar, Borlu, Kenevirli vitaminler ile sağlıklı yaşama devam etmeye çalışıyorum.

Elbette bol sebze, meyve ve vitaminli, mineralli ürünleri yemek gerek. Bunları alabilen yer, alamayan yiyemez. 

Sevgili okurlar, Sağlık her şeyden önemli. Sağlık elden gittiğinde, ne cebindeki para yeter, ne de babandan kalan miras. Ufak paralarla sağlığımızı koruyamazsak, büyük paralar harcasak ta hiçbir işe yaramaz. 

Bu nedenle, yukarıda izah ettiğim linklere girin ve inceleyin.

Sizler de sağlığınızı koruyun, korumalıyız.

Hepinize sağlıklı günler dilerim.

https://borlu.medirevo.com.tr/ ürünlerinizi bu linki tıklayarak alabilirsiniz.

17.09.2020

Zekeriya Tümer

Ulusaltanitim1881@gmail.com.

5 Eylül 2020 Cumartesi

Korona ile uğraşmak, yobazlarla uğraşmaktan kolay.

 TÜMER DİYOR Kİ:


Sevgili okurlar, Korona ile uğraşmak, yobazlarla uğraşmaktan kolay.
Yazımın sağ tarafında Prof.Justin McCarty'in sözlerini dikkatle okumanızı tavsiye ederim. 

Son 20 yılda Mantar gibi türeyen tarikatlar devletin içlerine sızmış ve Laik, Demokrat Türkiye Cumhuriyetinin temeline Dinamit koymaya başlamışlardır. 
İsrail'in kendi açıklamasında Türkiye'deki tarikatların çoğunu biz kurduk, demiştir. 
Sosyal medya'da ki paylaşımlarda ülkenin içerisindeki bulunduğu sıkıntılar, değişik ifadeler ile dile getirilmektedir. 
Baskı gittikçe artacak, ekonomik kriz gittikçe büyüyecektir.  Korona ise bu gidişle Dünyayı ve bilhassa bizim ülkemizi kolay kolay terk etmeyecektir. 
Emperyalist düşünce yer yer Türk milletine karşı içinde beslediği kin ve intikam hırsını dile getirmekte, Osmanlıyı nasıl içten içe parçalayıp Anadoluyu işgal etti ise, aynı şekilde şimdi de böl, parçala, yut politikasını uygulamaya çalışmaktadır. 
Din kisvesine bürünmüş kişiler, Ajan olarak görevlerini yapmaktalar. Bu kişiler hem İslam Dinine, hem de Devletimize zarar vermekteler. 
Mustafa Kemal Atatürk'e saldırmak, Türkiye Cumhuriyeti Devletine saldırmaktır. Bu bence Vatan hainliğidir. 
Ne demiş Prof.Justin Mc. Carty: "Atatürk olmasaydı, Türk belki Özbekistan'da olurdu, ama Trakya ve Anadolu'da kalmazdı. 100 yılda tüm civar büyük coğrafyadan sürülmüş ve katledilmiş  Türkler'in Konya ovasından  sürülmeleri ve atılmaları  ne kadar sürerdi sanıyorsunuz? ve Amerikalı Tarihçi devam ediyor. ...Ne Türk ne de Türkiye kalırdı. Mustafa Kemal sadece ülkeyi kurtarmadı, Türk neslini de kurtardı.".
Burada şunu da eklemek gerek bu söze. Mustafa Kemal Anadolu'yu Düşmandan kurtarırken, İslamiyeti de kurtardı. Türkiye işgal edilmiş olsaydı, Arap yarımadası tamamen emperyalistlerin hakimiyeti altına çoktan girmiş olurdu. 
Bunu Atatürk sayesinde başaramayan emperyalistler, değişik yollarla Orta doğuya girmiş, sömürmelerine devam etmekteler. 
Şimdi de Türkiye Cumhuriyetini Dinci geçinen Dinsiz adamlarla yıpratarak, bölme ve parçalama peşinde koşmak talar. 
Halkımız şunu unutmamalıdır. İslam Dini, Dinlerin en mükemmelidir. Bu Dinci geçinen Dinsizlerin yaptıklarına bakarak İslamiyeti de yıpratmamak gerek. Kur'an-ı Kerimi iyi okumalı, iyi anlamalıyız. Peygamberimizin gerçek sözlerine dikkat etmeliyiz. 
Gerçekler ortada.
Korona yüzünden ekonomimiz dar boğaza girdi. Bütün dünya bunun sıkıntısını uzunca bir süre yaşayacak. 
İnsanlar korkularından alış verişlerini artık E Ticaret üzerinden yapacaklar. Temaslar ortadan kalkacak, el öpmeler, sevgi ile sarılmalar yok olacak ve insanlık bazı duygularını böylece yitireceklerdir.  
Her gün sabah kalktığımızda umutlarımız karamsar tablolar karşısında yavaş yavaş yok olmakta.
Umutlarımızı yitirmemek gerek. Her inişin bir çıkışı, her çıkışın bir inişi vardır. 
Bulanan sular elbet bir gün gelecek durulacaktır. 
Bu ülkenin temeli sağlam atılmıştır. Kimse kolay kolay yıkamaz. 
Kim ne derse desin, neticede zorda kalındığında tek sığınılacak yer neresi oluyor ANITKABİR. 
ATATÜRK TÜRK MİLLETİNE ALLAH TARAFINDAN GÖNDERİLMİŞTİR. ONUN DEHASI, BİZLERE BIRAKTIĞI EMANET GENE ONUN FİKİR VE DÜŞÜNCELERİ ÇERÇEVESİNDE EBEDİYEN YAŞAYACAKTIR. 
NE MUTLU BİZLERE Kİ, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜMÜZ İLE HZ. MUHAMMED MUSTAFA'MIZ VAR. KIYMETLERİNİ BİLELİM, ONLARI İYİ ANLAYALIM. 

05.09.2020
ZEKERİYA TÜMER
ulusalhaber1881@gmail.com. 
NOT: MEDİREVO A.Ş.nin ürettiği BOR VE KENEVİR ana maddesi olan ürünleri

https://borlu.medirevo.com.tr/ temin etmeniz mümkündür. 


8 Ağustos 2020 Cumartesi

GELECEK GÜNLER ÇOK ŞEYLERE GEBE

 TÜMER DİYOR Kİ:

GELECEK GÜNLER 

ÇOK ŞEYLERE GEBE

Sevgili okurlar; Korona, morona, bayram, seyran derken günler sür'atle geçiyor. 

Yakında 30 Ağustos Zafer Bayramı var. 

Biliyorsunuz 15 Temmuz Fetocuların Türkiyeyi ele geçirme hareketlerinin başarılı olamaması da Bayram olarak kutlandı.

Namaz kılmaya açık olan Ayasofya'da büyük tantanalar ile yeniden açıldı ve gündeme oturdu.

CHP Kurultayını yaptı, Kılıçdaroğlu, "beni kimse bundan sonra indiremez," diyerek yeniden Genel Başkan oldu.

Zavallı Muharrem İnce, "siz beni kurultay salonunda nasıl arka sıralara atarsınız" diyerek, şimdi parti kurmak için kolları sıvadı, deniliyor.

Eh, bunlar doğru ise Tayyib'in ekmeğine kaymak sürülmüş olur.

Bahçeli, durmadan bir şeyler yumurtluyor ve Akşener'i yuvaya dönmeye çağırıyor..

Korona denen şeytan, insanların canlarını almaya devam ediyor, edecekte.

65 yaş üstü olanlar bağışıklık sistemlerini kaybediyorlar. Böyle devam ederse, 2021,2022,2023 yıllarını çoğu göremeyecekler. Korona'dan değil, başka hastalıklardan öbür tarafa gidecekler.

Emekli olanların maaşları eridiği gibi, çalışanlarında devamlı eriyor. 

İşsizler zaten aç ve sefil. Çiftçi ve esnaf takımı da gittikçe mağdur duruma düşmekte.

Avrupa'dan  emekli olup, Türkiye'ye yerleşenler çok rahat. Allah devletimize zeval vermesin diye dua ediyorlar. Neden etmesin. Geçen sene 1000 EURO emekli maaşı Türk Parası ile 4 bin TL idi. Bu sene iki katı oldu. 

Geçen sene 3 bin TL emekli maaşı olan Türkiye'deki emeklinin maaşı da 1.500 TL.sına geriledi. Hesap meydanda. Dolar'a ve EURO'yı kıstas olarak alıp hesaplayın.

Sıcaklar bastırdıkça bastırıyor. Daha da artacak. Hele ki gelecek günlerde Eylül, Ekim, Kasım, Aralık aylarında siyasi sıcaklıklar ülkem insanını daha da terletecek.

Ülkem insanı bağışıklık sisteminizi güçlendirin. Bunun için ne yapmanız gerekiyorsa onu yapın. Yoksa işler kötü. Bu denli bunalımlar, sıkıntılar içerisinde Yaşam gittikçe dayanılmaz bir hal alacak.

Dünya'ya kurulan tuzak, zaten bozulan ekonomimizi daha da bozdu. Her ne kadar Devleti idare edenler pembe tablolar çizmeye devam ediyorlarsa da, resmi rakamlarda ve de asıl ülkem insanının, pazarda, çarşıda alışveriş yaptıklarında yaşadıkları pahalılık ise meydanda. 

Elbette bir azınlık kitle var ki, onların durumu kıyak. 3-5 yerden maaş almaktalar. Bazı avantajlı yerlerde yüksek maaşla çalışmaktalar, torpille iş almaktalar, köşede dolarları ve altınları var. Enflasyon onlara dokunmaz tabii, ama bize dokunuyor. 

İşin kötüsü emekli olanlar, ek işler yapıyordu, şimdi onu da yapamıyorlar. Evde hapis hayatı yaşayarak hem gelirlerinden oldular, hem de sağlıkları gittikçe bozuluyor.

Sabret gönül, elbet bir gün sana da güneş doğacaktır, desem sabreder misiniz?

Sevgili okurlar, yazacak, söyleyecek çok söz var da, yazamıyoruz, söyleyemiyoruz. Bundan sonra yeni çıkan kanunlar nedeniyle, yazmak ta, konuşmak ta, zorlaşacak. Eleştirmek yok, hakkını savunmak yok. 

Geçmişi deşmek, anlatmak yok. Sosyal medyada küfretmek, kişilerin özellerine girmek yok. 

Bak ben de bunlara karşıyım. Küfretmek, hakaretvari sözler söylemek, kişilerin özelini ifşa etmek, bence de hiç hoş değil, ben de buna karşıyım. 

İnsanların zaten ahlakları gittikçe bozuluyor. Hiç olmazsa bu tedbirler alınmalı ve ahlaklı, faziletli bir toplum olabilmenin yolları aranmalıdır. 

Korona zaten çok kişinin sinirlerini alt üst etti. Bir de geçim zorluğu üstüne eklenince, insanlarda ne sinir kaldı, ne de sabır.

Şu an Dünya'yı Şeytanlar idare etmeye başladılar. Şeytanı başka yerde aramayın. İnsanlığa, topluma, ülkeye, doğaya, zarar vererek, kötülükler peşinde koşan insan şeytanın ta kendisidir. 

GENE DE HALİMİZE ŞÜKREDELİM, BETERİN BETERİ VARDIR DİYEREK SABREDELİM.

DÜNYANIN KAHRINI SİZ ÇEKENE KADAR , BIRAKIN DÜNYA SİZİN KAHRINIZI ÇEKSİN.

HER GECENİN BİR SABAHI VARDIR, HER KARANLIĞIN BİR AYDINLIĞI VARDIR. 

DÜNYAYI HAKİMİYETİ ALTINA ALMIŞ OLAN ŞEYTANLARA KARŞI DİRENELİM, MAĞLUP OLMAYALIM,  ALLAH'TAN YARDIM İSTEYELİM. 

EN ÖNEMLİSİ DE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİMİZ İLE AKIL SAĞLIĞIMIZ. 

08.08.2020

NOT: E Ticaret mağazamızdan BOR ve KENEVİR'li tamamen doğal, sağlıklı, yasal izinleri alınmış BOR VE KENEVİR mucizesi ürünler alarak bize destek olabilirler.

Ürünleri temin edebileceğiniz Link: https://borlu.medirevo.com.tr/

Zekeriya Tümer

ulusalhaber1881@gmail.com

30 Temmuz 2020 Perşembe

Müslüman Türkler ve tüm İslam aleminin Mübarek Bayramı Kutlu olsun


TÜMER DİYOR Kİ:
Korona belki bizi kurtarır. 

KURBAN OLAYIM SANA

Sevgili okurlar, günlerin nasıl hızlı bir şekilde geçtiğinin farkındasınızdır.
İşte İslam âleminin Mübarek saydığı bir gün daha geldi ve Kurban Bayramını kutlayacağız.
Kutlama dediysem de sakın, aman sakın büyüklere gidip el öpmeyin, konu komşu ziyareti yapmayın. Ağzınızdan maskeyi, elinizden cep telefonunu eksik etmeyin. Kutlama yapacaksanız, açın telefonu görüntülü görüntüsüz yakınlarınızın kutlayın bayramını olsun bitsin. 
Bu sene böyle, işinize gelirse.! 
Yoksa hııı Korona canınıza ot tıkar!
Adı üstünde Kurban Bayramı. Kurbanlık sayılan hayvanlar kesilecek, fakir ve fukaraya etleri dağıtılacak. (Ben etlerin yoksullara dağıtılacağından şüpheliyim. Bu kadar pahalı olan etleri neden dağıtsınlar, atarlar buzluğa, çıkarıp çıkarıp yerler.) 
Kurban Bayramının hikayesini  hemen hemen herkes biliyordur. Onun için ben burada anlatmayacağım. Hz. İbrahim Peygamberin, oğlunu kurban etmesi hikâyesi. (Bilmeyen Googleye sorsun, oradan öğrenir.)
Dünya’yı etkisi altına alan KORONA 19 virüsü de her gün binlerce kişinin canını alıyor. 
Dikkat edin devamlı da kendisine Kurban arıyor. Fırsatları hiç kaçırmıyor. Hemen ağzından, burnundan içeri giriveriyor. 
Bütün dünyada ALLAH’A inananlar toplumlar, bu mübarek günlerde hep birlikte dua etseler de Korona denen beladan insanlık kurtulsa.
Aklıma geldi, acaba diyorum şu İstanbul’da bulunan Ayasofya Kilisesi, şimdi Müslümanların Namaz kılmasına açıldı ya. Oraya gidip hepimiz namaz kılıp dualar etsek, Allah dualarımızı daha çabuk kabul ederek, bu Korona belasından kurtulur muyuz, diye düşünüyorum!..
Birde şunu düşünüyorum: 
Fatih Sultan Mehmet 1453 yılında İstanbul’u Bizans’tan aldı. 
Oh Ayasofya Kilisesi Müslüman Türklerin oldu. 
Ne güzel oldu. 
Sevinmiştik. 
Sonra ne oldu, 1920 de İstanbul Emperyalist güçler tarafından işgal edildi. Anadolu'nun birçok bölgeleri Fransız, İtalya, İngiliz ve Yunan askerleri tarafından işgal edildi, camilerimiz yıkıldı, kadınlarımızın, kızlarımızın ırzına geçildi. 
Ermenilerin azması ile de birçok masum insanlar bazen tek tek bazen de topluca katledildi. 
İşte bu duruma da ÜZÜLMÜŞTÜK.
Eğer Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde İstiklal savaşı kazanılmasaydı, bugün Ayasofya Cami olarak ibadete açılabilir miydi?
Bunu unutan bazı kişiler, geçmişe münhasır hiç hoş olmayan kelimeler söyleyerek, bir de Atatürk’e dil uzatarak, ortalığı germeye çalışmaktalar.
Acaba bunların amacı nedir?
Bilindiği üzere 1928’de Latin harflerine geçilmesi sonrası, kentin Türkçe adının Latin harfleriyle yazılmış hali ile İSTANBUL uluslar arası kullanıma girdi. İstanbul kentin uluslar arası adı ilan edildikten sonra “KONSTANTİNOPOLİS” adının mektuplarda veya diğer yazışmalarda ve uluslar arası alanlarda kullanılması yasaklandı. Örneğin yurt dışından İstanbul’a gönderilen mektuplarda adres olarak “Kostantinopolis” (yanında İstanbul yazsa bile) yazıldıysa bu mektuplar geri gönderilmeye başlandı. Zaman içinde İstanbul adı ve bunun çeşitli  benzer yazılışları çoğu dünya dilinde yerini aldı.
Demek ki, İstiklal Savaşı kazanılmasaydı, Türkiye’nin Tapusu LOZAN SÖZLEŞMESİ ile tescil edilmese idi, İstanbul yoktu, Konstantinopolis Şehri vardı. Ayasofya’da eski haline döndürülerek Kilise olarak kalacaktı.
Atatürk’ün kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti yöneticileri, Atatürk’ün bizzat talimatları ile bazen de Atatürk’ün kendisi tarafından verilen para ile Yunan işgali sırasında yıkılan, yakılan, mahvedilen Camilerin yenilenmeleri, restore edilmeleri ve yeniden ibadete açılması sağlanmıştır. (Google de Ufak bir araştırma yapan bu bilgilere ulaşır.)
En önemlisi de bu Mübarek günde Atatürk’e dil uzatanlara da şunu demek isterim:
Keşke sizler de, bizler de Atatürk kadar İslam dinini iyi bilebilsek ve değerlendirebilsek.
Buyurun size Atatürk’ün Balıkesir Hutbesinde söylediklerini bir kez daha hatırlatalım.
Balıkesir Paşa camii 7 Şubat 1923
Mustafa Kemal Atatürk sürekli Anadolu'yu dolaşarak, halkının yanında olmuş, sorunlarını dinlemiş, Cumhuriyet’in kurulmasına yardımcı oldukları gibi korumalarını da istemiştir.
Nitekim 7 Şubat 1923 günü öğleyin Paşa Camii’nde okunan Mevlidden sonra minbere çıkarak yaptığı konuşmada da bu konulara değinmişti.
"Balıkesir Hutbesi" diye anılan bu konuşmasında "Allah birdir, şanı büyüktür. Allah’ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun" diyerek söze başladı ve kurulacak yeni devletin temel esasları ile devrimler ve cumhuriyete ışık tutan mesajlar verdi.
Atatürk, Zağnos Paşa Cami Hutbesin de cemaate şöyle seslenmiştir:

“ Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selâmeti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz  Efendimiz Hazretleri,  Cenâb-ı Hak tarafından insanlara dinî hakikatleri tebliğe memur edilmiş ve resul olmuştur. Temel nizamı, hepimizin bildiği Kur'ân-ı Azimüşşan'daki açık ve kesin hükümlerdir.
İnsanlara manevi mutluluk vermiş olan dinimiz, son dindir, mükemmel dindir. Çünkü dinimiz; akla, mantığa ve gerçeklere tamamen uymakta ve uygun gelmektedir. Eğer akla, mantığa ve gerçeklere uymamış olsa idi bununla diğer ilâhî tabiat kanunları arasında birbirine zıtlık olması gerekirdi. Çünkü bütün tabiat kanunlarını yapan Cenab-ı Hak'tır.
Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber çalışmalarında iki yere, iki eve sahipti. Biri kendi evi, diğeri Allah'ın evi idi. Millet işlerini Allah'ın evinde yapardı. Hazret-i peygamber'in mübarek yollarını takip ederek bu dakikada milletimize ve milletimizin şimdiki ve geleceğine ait konuları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde, Allah'ın huzurunda bulunuyoruz. Beni bu şerefe kavuşturan Balıkesir'in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu vesile ile büyük bir sevaba nail olacağımı ümit ediyorum.
Efendiler! Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler, söylenenleri dinleme ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek, yani birbirimizin görüş ve düşüncelerini almak için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihninin başlı başına faaliyette bulunması lâzımdır. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz için her şeyden önce hâkimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.
Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşüncelerini anlamak istiyorum. Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, millet fertlerinin tamamının arzularının, emellerinin birleşmesinden ibarettir. Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.
İNŞALLAH BU SÖZLERİ OKUYANLAR, BUNDAN SONRA ATATÜRK’E DİL UZATMAZLAR, UZATIRLARSA DİLLERİ ŞİŞER BOĞAZLARINI TIKAR.
Bizler kim ne derse desin ne Müslümanlıktan ne de Atatürk’ün yolundan ayrılmayız.
Atatürk Anadolu’da yaşayan toplumların içerisinde azınlıkta olsalar diğer dinlerde ve inançlarda olanları bildiğinden Laiklik prensiplerini hayata geçirmiş ve Anadolu insanını bir arada tutmayı başarmıştır.
Şu gerçeği artık bütün insanların görmesi gerek. Korona virüsü bunu ispatladı. Korona denen virüs en tepede olan Yöneticiye de bulaşabiliyor, zengin, fakir ayırt etmiyor, herkesi alıp öbür tarafa götürebiliyor. 
Demek ki, hepimiz ölümlüyüz. Bu nedenle bırakalım ayrışmayı, didişmeyi, kavga etmeyi.
Birlik ve beraberlik içerisinde kimse kimseyi üzmesin, hakkını yemesin, hak, hukuk, adalet içerisinde insanca yaşamaya baksın. İktidar sahipleri de toplumun ekonomik refahı için, ülkenin kalkınması için mücadele etsin. 
BU VESİLE İLE MÜBAREK KURBAN BAYRAMINIZI KUTLAR ÜLKEM İÇİN, İNSANLIK İÇİN HUZUR VE MUTLU BİR YAŞAM DİLERİM.
30.07.2020
Zekeriya Tümer
ulusalhaber1881@gmail.com

NOT: E Ticaret mağazamızdan BOR ve KENEVİR'li tamamen doğal, sağlıklı, yasal izinleri alınmış BOR VE KENEVİR mucizesi ürünler alarak bize destek olabilirler.
Ürünleri temin edebileceğiniz Link: