Yobaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yobaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Aralık 2021 Cuma

23 ARALIK 1930 MENEMEN OLAYI

 TÜMER DİYOR Kİ:

CUMHURİYET TARİHİMİZDEKİ KARA BİR LEKE UNUTULMAMALI, UNUTTURMAMALIYIZ


                                                                 sesli dinleyebilirsiniz

23 ARALIK 1930 MENEMEN OLAYI

Ülkemizde şu an yaşanan ekonomik krizler geçmişte yaşanmış çirkin, alçakça, vatana ihanet edilen olayları unutturdu.

Doların hızla yükselirken, aniden inmesi, yeni yıla girerken vatandaşın zam beklentileri, hainliğin yüz karası MENEMEN OLAYI’nı unutturdu.

Yeni nesil bunun idrakini tam anlayamayabilir. 

Biz de unutulmaması için kısa ve öz olarak bu olaydan bahsetmek ve hatırlatmak istedik.

Mustafa Kemal Atatürk ne diyor: “Biz dine saygı gösteririz ve düşünceye de muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, ulus, devlet ve dünya işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasti ve fiili dinci hareketlerden sakınıyor ve müsaade etmiyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz.

Ülkenin kalkınmasını istemeyen, sadece kendi çıkar ve menfaatlerini düşünen, okumamış, bağnaz ve köhne düşünceler içerisinde kalmış, sadece Dinsel kalıp içerisinde kendisini kilitlemiş olan kişiler, cennete gide cem düşüncesi ile olmadık kötü şeylere sebep olabilir.

23 Aralık 1930 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk, yurt gezilerinden birisini yaparken, İzmir’in Menemen ilçesinde, şeriat rejimine geri dönülmesi iddiasıyla gerici ve kanlı bir irticai olayın meydana geldiği haberini aldı.

Cumhuriyetin ilanından sonraki ikinci büyük ve ciddi bir dinci ayaklanmaydı.  Yapılan kısa bir araştırma neticesinde olayın arkasında İngilizlerin olduğu öğrenildi.

Olayı yaratan kişi Giritli Derviş Mehmet adında bir meczuptur.

Gücünü dışarıdan alan Derviş Mehmet, kendisini mehdi ilan ederek, etrafına topladığı ve kendisine inanmalarını sağladığı birkaç arkadaşıyla birlikte ayaklanma hareketine karar vermişti.

Amaç, yeniden şeriat düzenini getirmek ve Atatürk’ün ilke ve Devrimlerini ve Cumhuriyeti ortadan kaldırmaktı.

23 Aralık 1930 günü gece yarısından sonra toplandıkları köylerden çıkarak sabahın erken saatlerinde Menemene gelmişlerdi.

Sabah namazını kıldıkları camide, yeşil bezden yapılmış sözde şeriat bayrağını açmış, camideki 15-20 kişiyi de silah zoru ile yanlarına alıp, dışarıdaki arkadaşlarıyla birlikte tekbir getirerek yürüyüşe geçmişler.

Attıkları sloganlarda “Şapka giyen kâfirdir. Din elden gidiyor. Saltanatı ve Hilafeti geri getireceğiz” sözleriyle halkı galeyana getirmeye çalışmışlardır.

Halk şaşkın, ne olduğunu anlamaya çalışırken, Derviş Mehmet kalabalığa, Menemen’in etrafının 70 bin kişilik şeriat ordusu tarafından sarıldığını söyleyerek, “Daha ne duruyorsunuz? Gelin Yeşil Sancak altında toplanalım ve Şeriat isteyelim!” diye bağırmaya başlamıştır.

Halktan bazı kişiler bu çağrıya kulak verirken, bazıları da şaşkın şaşkın bakmaya başlamıştır.

Olayı duyan İlçe Jandarma Bölük Komutanı, 24 yaşında bir öğretmen olan ve askerliğini Yedek Subay olarak yapan Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ı, komutasındaki bir takım askerle birlikte durumun ayrıntısını öğrenmek amacıyla asilerin olduğu yere göndermiştir.

Cesur ve vatansever olan Kubilay, Derviş Mehmet ve adamlarından silahlarını bırakmalarını istemiştir. Gözünü kan bürümüş olan insanlıktan nasibini almamış asiler, sözlü uyarıya silahla cevap vererek, Kubilay’ı yaralamışlar ve onu korumaya çalışan iki bekçiyi de öldürmüşlerdir.

Bununla yetinmeyen meczup Derviş Mehmet ve beraberindeki yobaz takımı, yaralı bir halde hemen oradaki caminin merdivenlerine kadar ulaşabilmiş olan Asteğmen Kubilay’ın yanına gitmişler, bağ-bahçe işlerinde kullanılan ve testere ağızlı kör bir bıçakla Kubilay’ın başını vücudundan keserek ayırmışlardır. Sonra da Kubilay’ın kesik başını elindeki yeşil bezin bağlı olduğu sopanın tepesine bağlamış ve ilçe sokaklarında dolaştırmaya başlamışlardır.

Elbette olay çabukça duyulmuş ve yakındaki bir karargahtan hemen olay yerine takviye kuvvet gönderilerek, “Teslim Ol” çağrısı yapılmıştır. Çağrıya silahla cevap verenlerin üzerine açılan ateş sonucu Giritli Meczup Derviş Mehmet ve birkaç arkadaşı vurulmuş, kaçanlar da kısa sürede yakalanmışlardır.

Olayı duyan Mustafa Kemal, olaydan duyduğu üzüntü üzerine yayımladığı demecinde, mürtecilerin Kubilay’ı katlederken gösterdikleri vahşet karşısında, halktan bazılarının alkış tutmasının, cehaletle değil insanlıkla ilgili bir husus ve bunun da utanılacak bir durum olduğunu söylemiştir.

Orduya Baş Sağlığı dileyen Mustafa Kemal, “Büyük ordunun genç subayı ve Cumhuriyetin aydın öğretmen topluluğunun kıymetli üyesi Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın temiz kanı ile Cumhuriyet canlılığını tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır.” Sözleriyle tepkisini dile getirmiştir.

Elbette suçlular cezalarını çekmişler. Bir kısmı İdam edilirken, bazıları da hapis cezası alarak suçlarının cezalarını çekmişlerdir.

Şu hususu hiçbir zaman unutmamamız gerekmektedir. “Atatürkçü Düşünceye, Atatürk ilke ve Devrimlerine, Laik Cumhuriyete ve dolayısıyla da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütünlüğüne kasteden gerici ve bölücü hareketlerin tamamının emperyalizmden güç almakta olduğu unutulmamalıdır.”

Mustafa Kemal Atatürk’ün 28 Ekim 1923 günü Fransız Gazeteci Maurice Pernot ile yaptığı söyleşisinde dile getirdiği;

“İslamiyet, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ideolojisi değil, aksine Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarının inanç sistemidir, dinidir.” Sözlerini hatırlamamız gerekmektedir.

Mustafa Kemal Atatürk'e göre, devrimcilerin her zaman bu tip hareketlere hazır olması kaçınılmaz gerekliliktir.

Cumhuriyet Rejimi adına hayatını veren Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın adı 26 Aralık 1934’de Menemen’de açılan bir anıtla ölümsüzleştirilmiştir.

Kalkınmış, müreffeh, çağdaş bir ülke olmak istiyorsak, bu gibi olaylardan uzak durmalı, ilim ile, bilim ile, teknoloji ile, ülkemizin kalkınmasını sağlamalıyız.

NOT:

(Kaynak: Cengiz Önel tarakçıoğlu’nun Doğumundan Ölümüne Atatürk adlı kitabından)

Bu yazının geniş bir özeti, daha önce  https://ulusalhaber1.blogspot.com/2018/12/habermakale-menemen-olayi-23-aralk-1930.html

Yayınlanmıştır. İsteyen linki tıklayarak daha geniş olarak yazıyı okuyabilir. Ben burada kısaltılmış şeklini yazdım.

5 Eylül 2020 Cumartesi

Korona ile uğraşmak, yobazlarla uğraşmaktan kolay.

 TÜMER DİYOR Kİ:


Sevgili okurlar, Korona ile uğraşmak, yobazlarla uğraşmaktan kolay.
Yazımın sağ tarafında Prof.Justin McCarty'in sözlerini dikkatle okumanızı tavsiye ederim. 

Son 20 yılda Mantar gibi türeyen tarikatlar devletin içlerine sızmış ve Laik, Demokrat Türkiye Cumhuriyetinin temeline Dinamit koymaya başlamışlardır. 
İsrail'in kendi açıklamasında Türkiye'deki tarikatların çoğunu biz kurduk, demiştir. 
Sosyal medya'da ki paylaşımlarda ülkenin içerisindeki bulunduğu sıkıntılar, değişik ifadeler ile dile getirilmektedir. 
Baskı gittikçe artacak, ekonomik kriz gittikçe büyüyecektir.  Korona ise bu gidişle Dünyayı ve bilhassa bizim ülkemizi kolay kolay terk etmeyecektir. 
Emperyalist düşünce yer yer Türk milletine karşı içinde beslediği kin ve intikam hırsını dile getirmekte, Osmanlıyı nasıl içten içe parçalayıp Anadoluyu işgal etti ise, aynı şekilde şimdi de böl, parçala, yut politikasını uygulamaya çalışmaktadır. 
Din kisvesine bürünmüş kişiler, Ajan olarak görevlerini yapmaktalar. Bu kişiler hem İslam Dinine, hem de Devletimize zarar vermekteler. 
Mustafa Kemal Atatürk'e saldırmak, Türkiye Cumhuriyeti Devletine saldırmaktır. Bu bence Vatan hainliğidir. 
Ne demiş Prof.Justin Mc. Carty: "Atatürk olmasaydı, Türk belki Özbekistan'da olurdu, ama Trakya ve Anadolu'da kalmazdı. 100 yılda tüm civar büyük coğrafyadan sürülmüş ve katledilmiş  Türkler'in Konya ovasından  sürülmeleri ve atılmaları  ne kadar sürerdi sanıyorsunuz? ve Amerikalı Tarihçi devam ediyor. ...Ne Türk ne de Türkiye kalırdı. Mustafa Kemal sadece ülkeyi kurtarmadı, Türk neslini de kurtardı.".
Burada şunu da eklemek gerek bu söze. Mustafa Kemal Anadolu'yu Düşmandan kurtarırken, İslamiyeti de kurtardı. Türkiye işgal edilmiş olsaydı, Arap yarımadası tamamen emperyalistlerin hakimiyeti altına çoktan girmiş olurdu. 
Bunu Atatürk sayesinde başaramayan emperyalistler, değişik yollarla Orta doğuya girmiş, sömürmelerine devam etmekteler. 
Şimdi de Türkiye Cumhuriyetini Dinci geçinen Dinsiz adamlarla yıpratarak, bölme ve parçalama peşinde koşmak talar. 
Halkımız şunu unutmamalıdır. İslam Dini, Dinlerin en mükemmelidir. Bu Dinci geçinen Dinsizlerin yaptıklarına bakarak İslamiyeti de yıpratmamak gerek. Kur'an-ı Kerimi iyi okumalı, iyi anlamalıyız. Peygamberimizin gerçek sözlerine dikkat etmeliyiz. 
Gerçekler ortada.
Korona yüzünden ekonomimiz dar boğaza girdi. Bütün dünya bunun sıkıntısını uzunca bir süre yaşayacak. 
İnsanlar korkularından alış verişlerini artık E Ticaret üzerinden yapacaklar. Temaslar ortadan kalkacak, el öpmeler, sevgi ile sarılmalar yok olacak ve insanlık bazı duygularını böylece yitireceklerdir.  
Her gün sabah kalktığımızda umutlarımız karamsar tablolar karşısında yavaş yavaş yok olmakta.
Umutlarımızı yitirmemek gerek. Her inişin bir çıkışı, her çıkışın bir inişi vardır. 
Bulanan sular elbet bir gün gelecek durulacaktır. 
Bu ülkenin temeli sağlam atılmıştır. Kimse kolay kolay yıkamaz. 
Kim ne derse desin, neticede zorda kalındığında tek sığınılacak yer neresi oluyor ANITKABİR. 
ATATÜRK TÜRK MİLLETİNE ALLAH TARAFINDAN GÖNDERİLMİŞTİR. ONUN DEHASI, BİZLERE BIRAKTIĞI EMANET GENE ONUN FİKİR VE DÜŞÜNCELERİ ÇERÇEVESİNDE EBEDİYEN YAŞAYACAKTIR. 
NE MUTLU BİZLERE Kİ, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜMÜZ İLE HZ. MUHAMMED MUSTAFA'MIZ VAR. KIYMETLERİNİ BİLELİM, ONLARI İYİ ANLAYALIM. 

05.09.2020
ZEKERİYA TÜMER
ulusalhaber1881@gmail.com. 
NOT: MEDİREVO A.Ş.nin ürettiği BOR VE KENEVİR ana maddesi olan ürünleri

https://borlu.medirevo.com.tr/ temin etmeniz mümkündür.