TÜMER DİYOR Kİ:
CUMHURİYET TARİHİMİZDEKİ KARA BİR LEKE UNUTULMAMALI, UNUTTURMAMALIYIZ
sesli dinleyebilirsiniz
23 ARALIK 1930 MENEMEN OLAYI
Ülkemizde
şu an yaşanan ekonomik krizler geçmişte yaşanmış çirkin, alçakça, vatana ihanet
edilen olayları unutturdu.
Doların hızla yükselirken, aniden inmesi, yeni yıla girerken vatandaşın zam beklentileri, hainliğin yüz karası MENEMEN OLAYI’nı unutturdu.
Yeni nesil bunun idrakini tam anlayamayabilir.
Biz de unutulmaması için kısa ve öz olarak bu olaydan bahsetmek ve hatırlatmak istedik.
Mustafa Kemal Atatürk ne diyor: “Biz dine saygı gösteririz ve düşünceye de muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, ulus, devlet ve dünya işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasti ve fiili dinci hareketlerden sakınıyor ve müsaade etmiyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz.”
Ülkenin
kalkınmasını istemeyen, sadece kendi çıkar ve menfaatlerini düşünen, okumamış,
bağnaz ve köhne düşünceler içerisinde kalmış, sadece Dinsel kalıp içerisinde
kendisini kilitlemiş olan kişiler, cennete gide cem düşüncesi ile olmadık kötü
şeylere sebep olabilir.
23
Aralık 1930 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk, yurt gezilerinden birisini
yaparken, İzmir’in Menemen ilçesinde, şeriat rejimine geri dönülmesi iddiasıyla
gerici ve kanlı bir irticai olayın meydana geldiği haberini aldı.
Cumhuriyetin
ilanından sonraki ikinci büyük ve ciddi bir dinci ayaklanmaydı. Yapılan kısa bir araştırma neticesinde olayın
arkasında İngilizlerin olduğu öğrenildi.
Olayı
yaratan kişi Giritli Derviş Mehmet adında bir meczuptur.
Gücünü
dışarıdan alan Derviş Mehmet, kendisini mehdi ilan ederek, etrafına topladığı
ve kendisine inanmalarını sağladığı birkaç arkadaşıyla birlikte ayaklanma
hareketine karar vermişti.
Amaç,
yeniden şeriat düzenini getirmek ve Atatürk’ün ilke ve Devrimlerini ve
Cumhuriyeti ortadan kaldırmaktı.
23
Aralık 1930 günü gece yarısından sonra toplandıkları köylerden çıkarak sabahın
erken saatlerinde Menemene gelmişlerdi.
Sabah
namazını kıldıkları camide, yeşil bezden yapılmış sözde şeriat bayrağını açmış,
camideki 15-20 kişiyi de silah zoru ile yanlarına alıp, dışarıdaki
arkadaşlarıyla birlikte tekbir getirerek yürüyüşe geçmişler.
Attıkları
sloganlarda “Şapka giyen kâfirdir. Din elden gidiyor. Saltanatı ve Hilafeti
geri getireceğiz” sözleriyle halkı galeyana getirmeye çalışmışlardır.
Halk
şaşkın, ne olduğunu anlamaya çalışırken, Derviş Mehmet kalabalığa, Menemen’in
etrafının 70 bin kişilik şeriat ordusu tarafından sarıldığını söyleyerek, “Daha
ne duruyorsunuz? Gelin Yeşil Sancak altında toplanalım ve Şeriat isteyelim!”
diye bağırmaya başlamıştır.
Halktan
bazı kişiler bu çağrıya kulak verirken, bazıları da şaşkın şaşkın bakmaya
başlamıştır.
Olayı
duyan İlçe Jandarma Bölük Komutanı, 24 yaşında bir öğretmen olan ve askerliğini
Yedek Subay olarak yapan Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ı, komutasındaki bir
takım askerle birlikte durumun ayrıntısını öğrenmek amacıyla asilerin olduğu
yere göndermiştir.
Cesur
ve vatansever olan Kubilay, Derviş Mehmet ve adamlarından silahlarını bırakmalarını
istemiştir. Gözünü kan bürümüş olan insanlıktan nasibini almamış asiler, sözlü
uyarıya silahla cevap vererek, Kubilay’ı yaralamışlar ve onu korumaya çalışan
iki bekçiyi de öldürmüşlerdir.
Bununla
yetinmeyen meczup Derviş Mehmet ve beraberindeki yobaz takımı, yaralı bir halde
hemen oradaki caminin merdivenlerine kadar ulaşabilmiş olan Asteğmen Kubilay’ın
yanına gitmişler, bağ-bahçe işlerinde kullanılan ve testere ağızlı kör bir
bıçakla Kubilay’ın başını vücudundan keserek ayırmışlardır. Sonra da Kubilay’ın
kesik başını elindeki yeşil bezin bağlı olduğu sopanın tepesine bağlamış ve
ilçe sokaklarında dolaştırmaya başlamışlardır.
Elbette
olay çabukça duyulmuş ve yakındaki bir karargahtan hemen olay yerine takviye
kuvvet gönderilerek, “Teslim Ol” çağrısı yapılmıştır. Çağrıya silahla cevap
verenlerin üzerine açılan ateş sonucu Giritli Meczup Derviş Mehmet ve birkaç
arkadaşı vurulmuş, kaçanlar da kısa sürede yakalanmışlardır.
Olayı
duyan Mustafa Kemal, olaydan duyduğu üzüntü üzerine yayımladığı demecinde,
mürtecilerin Kubilay’ı katlederken gösterdikleri vahşet karşısında, halktan
bazılarının alkış tutmasının, cehaletle değil insanlıkla ilgili bir husus ve
bunun da utanılacak bir durum olduğunu söylemiştir.
Orduya
Baş Sağlığı dileyen Mustafa Kemal, “Büyük ordunun genç subayı ve Cumhuriyetin
aydın öğretmen topluluğunun kıymetli üyesi Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın
temiz kanı ile Cumhuriyet canlılığını tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır.” Sözleriyle
tepkisini dile getirmiştir.
Elbette
suçlular cezalarını çekmişler. Bir kısmı İdam edilirken, bazıları da hapis
cezası alarak suçlarının cezalarını çekmişlerdir.
Şu
hususu hiçbir zaman unutmamamız gerekmektedir. “Atatürkçü Düşünceye, Atatürk
ilke ve Devrimlerine, Laik Cumhuriyete ve dolayısıyla da Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin bütünlüğüne kasteden gerici ve bölücü hareketlerin tamamının
emperyalizmden güç almakta olduğu unutulmamalıdır.”
Mustafa
Kemal Atatürk’ün 28 Ekim 1923 günü Fransız Gazeteci Maurice Pernot ile yaptığı
söyleşisinde dile getirdiği;
“İslamiyet,
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ideolojisi değil, aksine Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarının inanç sistemidir, dinidir.” Sözlerini hatırlamamız
gerekmektedir.
Mustafa
Kemal Atatürk'e göre, devrimcilerin her zaman bu tip hareketlere hazır olması
kaçınılmaz gerekliliktir.
Cumhuriyet
Rejimi adına hayatını veren Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın adı 26 Aralık
1934’de Menemen’de açılan bir anıtla ölümsüzleştirilmiştir.
Kalkınmış,
müreffeh, çağdaş bir ülke olmak istiyorsak, bu gibi olaylardan uzak durmalı,
ilim ile, bilim ile, teknoloji ile, ülkemizin kalkınmasını sağlamalıyız.
NOT:
(Kaynak:
Cengiz Önel tarakçıoğlu’nun Doğumundan Ölümüne Atatürk adlı kitabından)
Bu
yazının geniş bir özeti, daha önce https://ulusalhaber1.blogspot.com/2018/12/habermakale-menemen-olayi-23-aralk-1930.html
Yayınlanmıştır.
İsteyen linki tıklayarak daha geniş olarak yazıyı okuyabilir. Ben burada
kısaltılmış şeklini yazdım.