28 Haziran 2017 Çarşamba

"BAYRAM BİTTİ, SEYRAN BAŞLADI", TÜMER DİYOR Kİ !... Gazeteci, Araştırmacı - Yazar: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
BAYRAM BİTTİ,
SEYRAN BAŞLADI!...
Sevgili okurlar, Bayram bitti, seyran başladı.
Bayramlar gelirken hayat duruyor. Herkes Bayramı düşünüyor ve borcu olan borcunu ödemiyor, alacaklılar alacağını alamıyor, herkes sadece kendisini düşünüyor, karşısındakinin ihtiyacı var mı yok mu, umurunda olmuyor.
Hele bir bayram geçsin, ondan sonra düşünürüz, diyerek konuları bayram ertesine atıyorlar.
Hayat duruyor.
Devlet memurları gevşedikçe gevşiyorlar, canları iş yapmak istemiyor.
Haramzadeler, fırsatları değerlendirip, cukkaları götürüp, kendisi ve ailesini en iyi otellerde veya tatil köylerinde tatillerini yaparak Bayramı güle güle git diye selamlıyorlar.
Bayramlar, kutsal günlerdir ya! Bazıları da günahlarını affettirebilmek için bol bol dua etmeye çalışırlar.
Ramazan Bayramı tutulan orucun bitiminde kutlanır. Oruç tutmak bol bol yemek değil, israftan kaçınarak, aile bütçesine katkıda bulunmaktır. Her aile Ramazan boyunca az yemek yer, az harcama yaparsa, ülke bolluğa kavuşur.
İyi de bizler öyle mi yapıyoruz?
Saraylarda, lüks otellerde iftar yemekleri vererek, evde aç kalacağız korkusu ile bol bol yiyecek alarak israfı daha da arttırmıyor muyuz?.
Adet haline gelen Çadırlarda fakir halka dağıtılan yemekleri pişiren yemek şirketleri de köşeyi dönüyorlar.
Bayramların ne tadı kaldı ne de tuzu.
Hiç birbirimizi aldatmayalım.
Zevksiz ve tatsız bayramlar yaşıyoruz. 
Bu bayramımız da öyle geçti.
Buna kimler sebep oluyor dersiniz?
Hepimiz, millet olarak,  suçluyuz.
Değerlerimize sahip çıkamıyoruz.
Başkalarını suçlamaktan vaz geçip kendimize yönelmeliyiz.
Öz eleştirinizi yapın. 
Bakalım kim suçlu?
Yanındaki komşuya selam vermekten imtina eden toplum, en yakınlarını ziyaret etmekten uzaklaşan, büyüklerine saygıyı unutan, hiç olmazsa bayramlarda gideyim ellerini öpeyim duygusunu yitiren bir toplum Bayram’ın kıymetini anlar mı?
Haram yiyerek, birbirini kazıklayarak, sahtekârlık yaparak, rüşvetle beslenen, adaletten uzak, mazlumları ezerek, ahlaki değerlerden uzaklaşan, dinden imandan uzaklaşan, dindar gözüküp, dini suiistimal eden, Müslüman’ın Müslüman’a eziyet ettiği, kafaların koparıldığı, kendi çıkarı uğruna başkalarını ezen, mahvına sebebiyet veren kişilerin çoğaldığı bir dünya’da hangi Bayramı neşe ve mutluluk içerisinde kutlayabiliriz.?
Hz. Enes:
-Ya Resûlullah! Dua et de Rabbim dualarımı kabul buyursun, demiştin, diye sorar.
Bakalım Peygamberimiz Hz. Enes’e ne demiş:
“Ey Enes! Yiyeceğini helalinden topla. Şayet helalinden yemekle iktifa edersen, duan kabul olur,” demiş. Sonra devam etmiş.
“Haram yiyenin duası kabul olmaz, ibadetleri boşa gider.”
“Haram yiyenin organları kendisine isyan eder.”
(Bunu anlayan kalmadı ki, aldırış bile etmiyorlar.)
“Haram kazanç mümine derttir.”
(Gerçek mümine dert olur. Sahte mümin bunları düşünmüyor maalesef.)
“Haram lokma ile beslenen vücut ancak cehennemin yakıtı olur.”
(Cehennem yakıttan mahrum kalmayacak demek ki!)
“Haram kazanç ateşe çeker.”
“Allah, midesinde haram lokma bulunan kimsenin ibadetini kabul etmez.”
(Haramzadeler, siz boş yere gösteriş için ibadet etmeyin, sizin ibadetiniz zaten kabul olmayacakmış.)
“Kazancının nereden geldiğine aldırış etmeyen kimseyi, Allah hangi kapıdan cehenneme atacağına aldırış etmez.”
(Cehennemin demek ki, o kadar çok kapısı var ki, hiç önemli değil, zebaniler tuttukları gibi kollarından haramzadeleri hangi kapı olursa olsun atacaklar cehennemin dibine.)
“Helâle hesap var, harama azap.”
“Haram lokma, neslin fesadını ve toplumun huzursuzluğunu netice vermektedir. Toplumu huzursuz eden anarşi, hırsızlık, kapkaç, tecavüz ve vahşetin altında yatan haram lokmadır.”
(Demek ki, Müslüman ülkelerin çoğu haram lokma yiyor ki, bütün bu belalar onların topraklarında zuhur ediyor.)
“Yalan, insanın rızkını azaltıp daraltır.”
Müslüman’ım diye geçinenler, bunları bilmiyorlar mı, ya da bilerek bu hataları yapmaya devam mı ediyorlar!
Dini para ile satanlar, dinimizi maddi çıkar amaçlı kullananlar öbür tarafa nasıl gideceklerini hiç düşünmüyorlar mı?
Hak yiyen, hukuk yiyen, adaletten uzaklaşan, haksızlık yapan, zavallı kişileri sürüm sürüm süründüren, devlete ve millete zarar veren, haram lokma yiyenler, nasıl öleceklerini, sonlarının nasıl olacaklarını hiç düşündüler mi?
DÜŞÜNME DUYGUSUNU YİTİREN, OKUMAYAN, ARAŞTIRMAYAN, DİN, DİL, KÜLTÜR VE TARİHTEN UZAKLAŞAN BİR TOPLUM MU OLDUK ACABA!
Siyasi ideolojilerle beyinler dumura uğradı, başkalarının acılarına karşı da duyarsız bir toplum olduk.
Toplum kutuplaştı. Dindarım diyenler, karşılarındakinin dini duygularını bilmeden, namaz kılmıyorsun, oruç tutmuyorsun diye onları düşman gibi görmeye başladılar.
Yalan söylemek, iftira atmak, karşısındakini terörist ilan etmek ve suçlamak adet haline geldi.
Adalet’i aramak ta suç oldu.
Ezmek, eziyet çektirmek, iftira atmak, insanlara keyif verir oldu.
Suçlu mu değil mi bilmeden insanları suçlamak, düşünmek, yazmak, her şey FETO veya PKK terör örgütüne bağlanmaya çalışılmakta.
Bu gece bir rüya gördüm. Ankara’da Yenimahalle belediyesi Ankara’dan ayrılmış, orası ayrı bir devlet olmuş. Allah Allah, bu nasıl iş diye şaşırıyorum. Eyvah diyorum, İstanbul’un her ilçesi Ankara kadar neredeyse. O zaman İstanbul’da 5 devlet oluşur. Felaket ülkemiz bölünüyor, parçalanıyor diye üzülüyorum.
Korkuyoruz, inanın korkuyor ve üzülüyoruz.
Bu canım güzel memleketim, mahvedilmek isteniyor?
İç ve dış düşmanlarımız bizleri bölüp, parçalamak, ülkemizi dolaylı yollarla işgal ederek, Türk Milletini köle haline getirmek istemekteler.
Neden, birlik olmuyoruz?
Neden sorunlarımızı akılcı yolla halletmiyoruz?
Neden devamlı kavga eder halde oluyoruz?
Neden tüm siyasi partiler bir araya gelerek ülkenin sorunlarını çözmeye çalışmıyor?
Neden kutuplaşma, bölünme, körükleniyor?
Neden laik ve Demokrat Devlet yapısından uzaklaşılmaya çalışılıyor?
Neden kindar ve dindar bir toplum yaratılmaya çalışılıyor?
Neden ahlaksızlık, suiistimal, çalma, çırpma, adam kayırma, memuru memura düşman etme, sen benden değilsen senin yaşamaya hakkın yoktur gibi topluma zarar veren durumlar artıyor ve körükleniyor?
SON SÖZÜMÜZ:
Din insanları doğru yola ileten, ahlaklı ve faziletli bir toplum olmamızı sağlayan, manevi bir güçtür. Din’de kötülük yoktur.
Allah Türk ve Müslüman milletleri Allah’ın yolundan ayırmasın, akıllarını başlarına alsınlar ve birbirlerini yiyeceklerine, birleşip düşmanlarına karşı mücadele etsinler.
Bu dünya kimseye baki değildir. Öbür tarafa giderken nasıl gideceğini düşün. Bizden söylemesi. Gerisi sana kalmış.
“BİR MİLLETİN AHLAK DEĞERİ, O MİLLETİN YÜKSELMESİNİ SAĞLAR.”
(M. Kemal Atatürk. )
Zekeriya TÜMER
27.06.2017
Ulusalhaber1881@gmail.com

19 Haziran 2017 Pazartesi

"BEN DE, ADALETİ ARIYORUM" - TÜMER DİYOR Kİ:, ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
"BEN DE, ADALET'İ ARIYORUM"
ZEKERİYA TÜMER
Sevgili okurlar; 
AK Partinin açılımı nedir? 
“ADALET VE KALKINMA”
Son derece güzel iki kelime. Adaletli davranılacak, Adalet herkese eşit uygulanacak, adaletli toplumların kalkınması da kolay olacaktır. Kalkınma yolunda da hızla ilerleyeceklerini ifade eden iki sözcük.
Adalet’li uygulamalarda aksaklıklar söz konusu olduğu için; CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu elinde ADALET Pankartı ile yollara düştü.
Rahmetli Süleyman Demirel, “yollar yürümekle aşınmaz” demişti. CHP Liderinin amacı da zaten yolları aşındırmak değil. Ülkede bozulan ve saygısını yitiren Adaletin yeniden tecelli etmesi için, dikkatleri çekmek.
Adaleti sadece CHP Lideri aramıyor. Benim yakın arkadaşım Gümrük Müşaviri İnci AKGÜN’de arıyor.
Adalet sadece Hukuk’ta, yani mahkemelerde aranmıyor, idari kademelerde de adalet aranıyor.
Gümrük Müşaviri İnci AKGÜN 77 yaşında, yalnız yaşayan bir bayan. Bir kızı ve bir tane de torunu var. Tüm amacı, torununu okutmak, memlekete yararlı bir insan olarak yetiştirmek. Gümrük Müşavirlik karnesini ithalat ve ihracat yapan bir şirkette değerlendirip, oradan üçbeş kuruş maaşına takviye gelir getirilmesini sağlamak. Bakanlık Müfettişlerinden birisi, Belgesinin elinden alınmasını idareye tavsiye etmiş. Merkez Disiplin Kurulu da bu konuda İnci Akgün’den savunma istemiş. Bu demektir ki, senin karnene el koyacam, seni ve şirketi çalıştırmayacam, batmanıza sebep olacam. Bu korku ile İnci Akgün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahil, Başbakan’dan ve Gümrük Ticaret Bakanın’dan verdiği dilekçeler ile ADALET istiyor.
Zira, meslekten geçici de olsa men edilmesi ekmeği ile oynanması ve tüm gelirinin elinden alınması demek.
Yazdığı yazının son bölümünü burada yayınlamak istedim.
Diyor ki İnci AKGÜN: (SAYGIDEĞER CUMHURBAŞKANIM, BAŞBAKANIM VE BAKANIM. Lütfen yazım ekinde sizlere göndermiş olduğum savunmalarımı inceleyerek konuya eğilmenizi ve bu haksızlığa dur demenizi rica ediyorum.
Ben hırsız değilim, kaçakçı değilim, rüşvetçi değilim. Evim yok, arabam yok, malım mülküm yok. Tek sermayem emekli maaşım ve Müşavirlikten aldığım para. O para ile de torunumu okutmak zorundayım. Başkaca da bir amacım yok. 77 yaşında yaşayan, ancak halen açık öğretime devam eden, aklı ve bilinci yerinde, AK Partinin de Maltepe Şubesine kayıtlı, Adaletten ve Kalkınma’dan yana olan, Cumhuriyete bağlı bir kişiyim.
Siz büyüklerimden ricam, konunun incelenerek, Gümrük Müşavirlik Belgeme Merkez Disiplin Kurulu ile engel konulmamasını, Mahkeme neticesinin beklenmesini ki, bu konuda savcılık konuya takipsizlik vermiştir. En azından yapılan soruşturma ve suçlamalarda Mahkemeye intikal eden olaylarda Mahkeme sonuçlarının beklenerek ona göre kişilere disiplin cezası verilmesi hususunda da ilgililere gerekli talimatın verilmesini, benim belgeme de herhangi bir kısıtlama getirilmemesini saygılarımla arz ederim.)
ADALET NEDİR: 
Adalet “Adl” ve “adalet” kavramı İslam dininde, dini birer terim olarak, ifrat ile tefrit arasında orta yolda ilerlemek, hak yol üzerinde dosdoğru olmak, İslam dininde haram olan şeyleri terk etmek, farzları ise yerine getirmek, içi, dışı, özü, sözü, fiil ve davranışlar ile eşit olmak, haklı kişiye hakkını, haksız kişiye ise cezasını vermek. Suça ceza verirken eşit olmak, şirk, küfür, nifak ve zulmü terk etmek, anlamlarına gelmektedir.Adalet kelimesi genel manada verilen ile hak edilen arasındaki dengeyi ifade eder.
Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. (Nahl.16,90)
 Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar. (En’am, 6/1).
Müslümanım diye geçinen ve Adaleti uygulayan kimselerin, yukarıdaki sözlere göre hareket etmesi gerekir.
Adaletli davranmak, kanun önünde eşit olmak gerekir.
Afaki ve tahmini suçlamalarla kişiler cezalandırılmamalı, ekmekleri ellerinden alınmamalıdır.
Gerçek şu ki; FETO denen bela ülkenin tüm kurumlarına zarar vermiştir.
Devletin içerisinde örgütlenen FETO’cuların temizlenmesinde elbette yarar vardır. Asıl temizlenme de siyasi kadrolar içerisinde yapılmalıdır. Boşalan bu kadroların yerini laik ve demokrat düşüncede olan liyakatlı kişiler bulunup atanmalıdır. Gerekirse emekli olanlar geçici bir süre göreve davet edilmelidir. Devletin temel yapısı sağlamlaştırılmalıdır.
SON SÖZÜMÜZ: ADALET’İ HEPİMİZ ARAMALI, BULMALI VE ADALETLİ DAVRANMAYI DA SADECE DEVLETİMİZDEN DEĞİL, TÜM FERTLERDEN VE KURUMLARI İDARE EDENLERDEN BEKLEMELİYİZ.
“Bir hükümet, ancak adalete dayanabilir. Bağımsızlık, gelecek, özgürlük her şey adaletle vardır.” 
“Herşey kanun yapmaktan ibaret değildir. Aksine herşey o kanunları uygulamak ve uygulattırmaktan ibarettir.  Uygulayan, yerine getiren, daima karar verenden daha kuvvetlidir. (1920 )” M.Kemal Atatürk.
Zekeriya Tümer
19.06.2017
Ulusalhaber1881@gmail.com

5 Haziran 2017 Pazartesi

"AĞLAMA DEĞMEZ BU HAYAT GÖZYAŞLARINA" - TÜMER DİYOR Kİ: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
AĞLAMA 
DEĞMEZ 
HAYAT BU GÖZYAŞLARINA
Sevgili okurlar; insanoğlu dünyaya ilk adımını attığında başlar ağlamaya. Gülerek hiç dünyaya bir bebeğin geldiğini gördünüz mü?
Dünya’ya adımını atan bebek, ilk nefesini ciğerlerine çektiğinde ağlamaya başlar. Annesinin memesini emmeye başladığında susar.
İnsanoğlu hep yaşamı boyunca yemek, içmek derdindedir. 
Sömürmez ve ememezse canı sıkılır ve ağlamaya da başlar.
Bazen insan sevinçli olduğunda  da gözyaşlarını tutamaz.
Ancak, daha çok üzüldüğünde veya çok sevdiği bir şeyleri kaybettiğinde gözyaşlarına boğulur.
Bunların, annesini-babasını-kardeşini-eşini-çocuklarını  ve çok sevdiği arkadaşlarını kaybettiklerinde  hüngür hüngür ağladıklarına şahit olabilirsiniz.
Çoğu zaman duygusal anlarda da gözler buğulanır ve farkına varmadan gözden birkaç damla yaş yanaklardan süzülerek akar.
Doğumlarda, ölümlerde, iyi veya kötü haberlerde, bazen bir film izlerken, gözyaşlarımız süzülüveriyor... BBC Focus dergisi, işte bu gözyaşlarıyla ilgili bilinen ve bilinmeyen bazı gerçekleri derlemiş.
Dünyaya adımımızı ilk attığımızda ve ilk nefesimizi ciğerlerimize çektiğimizde ağlamaya başladık. Bebekken karnımız acıktığında, bir ağrımız olduğunda ağladık. Çünkü elimizden başka bir şey gelmiyordu. Çocukken istediklerimizi elde etmek için ağlama silahını kullandık. Bazen de yediğimiz dayak sonrasında ağladık. Ergenlik çağına geldiğimizde ulu orta ağlamayı bıraktık. Artık yalnız kaldığımız zamanlarda sıkıntıdan, üzüntüden, aşktan ve ayrılıktan ağlar olduk. Büyüdükçe gözyaşını daha az döker olduk. Hayata gözlerimizi yumduğumuzda bu sefer ağlayan biz değil sevdiklerimiz oldu.
Timsah Gözyaşları
Bu gözyaşlarını daha çok siyasilerde görürüz!..
Çokça kullanılan bir gözyaşı deyimi de ‘timsah gözyaşlarıdır’. Timsah gözyaşları döküyor demek bir şeye üzülmediği halde üzülmüş gibi yapmak demektir. Sahtekârlık, iki yüzlülük gibi olumsuz bir anlamı vardır. Timsah gözyaşları denilmesinin nedeni ise timsahlar avlarını yerken, ağızlarını çokça açtıklarında, gözlerinden bir sıvı salgılanmasıdır. Aslında gözyaşı gibi görünen bu sıvının üzüntüyle bir ilgisi yoktur.
Özetle her ne kadar günümüzde ağlamak zayıflık göstergesi olarak görülse ve gösterilse de gözyaşı dökmekten çekinmememiz gerekiyor. Çünkü ağlamak ruhumuzda biriken kirleri atıp hafiflememizi sağlıyor.
Türk Milleti olarak artık ağlamaktan gözyaşlarımız kurudu. Gün geçmiyor ki, vatana hizmet etmek için dağlarda, ovalarda kahrolası teröristlerle mücadele etmek, şehirde yaşayanları rahat ettirebilmek için genç yaşta, annesini, babasını, eşini, çocuklarını, sevdiklerini bir kahpe kurşunla terk eden vatan evlatlarımıza ağlamaktan gözyaşlarımız kalmadı.
Başarılı olan komutanlarımız bir bahane ile yok ediliyor. Kimler, organize ediyor, kimler düşmanlık yapıyor, kimler casus, kimler vatan haini, tahminden öte gerçekleri bilemiyor ve anlayamıyoruz.
Tek bir gerçek var, o da Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığıdır.
Seçimden sonra terör bitecek, referandum bitsin, terör bitecek, beli kırılacak sözlerinin artık hiçbir anlamı yok bizler için.
Vaatler çok kolaydır.  Olmayan parayı bölüşmek, dağıtmak ta kolaydır.
Mübarek günleri yaşıyoruz. Müslüman yalan söylemez. Müslüman dürüst olur. Hırsızlık yapmaz. Hainlik yapmaz.  Müslüman gıybet yapmaz. İftira atmaz.  Atası’na saygılıdır. Müslüman okumalıdır. Çalışmalıdır. Kimsenin hakkını yememelidir. Hukuka uymalı, hakkı ve hukuku yanlı uygulamamalıdır.
Kendi çıkarını değil, ülkenin çıkarını düşünmeli, kendi şahsi hırsları uğruna, karşısındakileri ezmemelidir.
Ben değil, biz demelidir.
Devletin içerisinden Feto’cular temizlenirken, hangi tarikat yanlıları bu boşalan yerlere yerleşiyor.  Bunların da ileride darbe girişiminde bulunmayacaklarını kim garanti edebilir.
Kısaca, bizler bunaldık, sıkıldık, dayanamaz hale geldik. Bir taraf ekonomik rahatlık içerisinde yaşarken, diğer taraf bir lokma ekmeğe muhtaç durumda…
Şehit vermediğimiz gün yok.  
Tek adam bizi  bu sıkıntılardan kurtarabilecek mi? Merakla bekliyoruz.
Benim bildiğim tek yol var, o da MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLUDUR.
03.06.2017
Zekeriya TÜMER