TÜMER DİYOR Kİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TÜMER DİYOR Kİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Şubat 2018 Perşembe

"CUMHURİYETİN BEKÇİSİ CUMHURİYET HALK PARTİSİ ÖZÜNE DÖNMELİDİR" - TÜMER DİYOR Kİ!.. Gazeteci - Araştırmacı, Yazar: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:

CUMHURİYETİN BEKÇİSİ
CUMHURİYET HALK PARTİSİ (CHP)
ÖZÜNE DÖNMELİDİR


Cumhuriyet Halk Partisi 09 Eylül 1923 yılında Büyük Önder Mustafa Kemal’in öncülüğünde (Mustafa Kemal'e, 1934 yılında çıkarılan Soyadı Kanunu ile ATATÜRK soyadı verilmiştir.) “Halk Fıkrası” adıyla kurulmuş; 1924 yılında Cumhuriyet Halk Fıkrası”, 1935 yılında da “Cumhuriyet Halk Partisi” adını almıştır.

Partinin amblemi olan 6 ok C.H.P. nin ilkeleridir.

Nedir bu ilkeler: 
1. CUMHURİYETÇİLİK, 2. HALKÇILIK, 3. MİLLİYETÇİLİK, 4. LAİKLİK, 
5.  DEVLETÇİLİK, 6. İNKILÂPÇILIK.

Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından sonra Cumhuriyet Halk Partisi bu ilkeleri yaşattı mı? Savundu mu? Bu konularda gerekli eğitimsel çalışmaları yaptı mı?

Eğer, Cumhuriyetin kazanımları bizleri yöneten kadrolarca iyi değerlendirilse idi, bugün içerisinde yaşadığımız sıkıntılı günleri yaşamazdık.

Cumhuriyetin bekçisi olan CHP'si artık kendine gelmeli ve ilk kuruluşundaki çizgiden ayrılmamalıdır. Partinin içerisine sızmış olan, altı ilkeden uzak kişileri temizlemelidir. Partinin önemli karar organlarında Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda gidenler görev almalıdır.

Cumhuriyet Halk Partisi ilkesi olan altı ok’a sahip çıkmalı, Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde ve yolunda gitmelidir.

3-4 Şubatta yapılacak 36.cı Olağan Kurultayında Parti Meclisi ve diğer organlarda gerçek Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde ve yolunda olanlar seçilmelidir.

Bunlardan bir tanesi de Seyfeddin Çelik’tir.

Seyfeddin Çelik Parti Meclisine adaydır. Bugüne kadar Atatürk’ün çizgisinden uzaklaşmayan, Partisi ve Türk Toplumu için özverili mücadele eden ve de mücadelesini hiçbir beklentisi olmadan sürdüren Seyfeddin Çelik gibi kişilerin C.H.P.nin merkez kadrolarında yer almasında yarar vardır.

Seyfettin Çelik 1951 Ağrı doğumlu olup, Öğretmen kökenlidir. İki Çocuk babası olan Seyfeddin Çelik, öğretmenlik mesleğinden ayrılmasına rağmen, toplumun aydınlanmasında öğretmenliğine devam etmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi İlk Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde ulusal bağımsızlığı kazanmıştır. Saltanat kaldırılmış, hilafete son verilmiş ve Cumhuriyeti kurarak ulusal birliği sağlamıştır.

.Hukuk ve Eğitimde gerçekleştirdiği reformlarla, ulusal sanayinin ve ekonominin gelişmesine öncülük ederek Türkiye Cumhuriyetini çağdaş dünya seviyesine çıkarmak için mücadele etmiştir.

Türkiye’nin Demokratikleşme sürecine de öncülük ederek çok partili döneme geçişi sağlamıştır.

Bugün içinde bulunduğumuz koşullar göz önüne alındığında, Cumhuriyet Halk Partisinin altı ilkesine ihtiyaç duyulduğu görülmektedir.

C.H.P.nin 36.cı kurultayında yönetime gelecek kadroların C.H.P.yi özüne döndürecek ve altı oktaki ilkeleri savunabilecek, topluma anlatabilecek kadrolar olması gerekmektedir.

Bu nedenle partili delegelerin emirle değil, kendi düşünce ve kararları ile oylarını kullanarak, C.H.P. nin Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan ayrılmayan bir parti haline getirebilecek kişilere oylarını vermelerinde yarar olur kanısındayım.

Cumhuriyet Halk Partisinin 36.cı kurultayının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını dileriz.

01.02.2019
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

30 Aralık 2017 Cumartesi

"TÜRKİYE'M IŞIĞIN HİÇ SÖNMESİN" - TÜMER DİYOR Kİ!.. Gazeteci-Yazar: ZEKERİYA TÜMER


TÜMER DİYOR Kİ:
TÜRKİYEM,
IŞIĞIN HİÇ SÖNMESİN!..
Sevgili okurlar; Yaşam hep ileri gidiyor. Saatin yelkovanı geriye dönmüyor.
Gece oluyor, gündüz oluyor. Dünya döndükçe dönüyor. İnsanoğlu doğuyor, büyüyor ve netice de bu dünyayı terk ediyor.
Yaşamı boyunca ölmeyeceğini sananlar, hırsları ve menfaatleri uğruna her türlü pisliklere bulaşıyorlar.
Yeni yıla girerken de umutlar ve iyi niyetler artıyor.
Ben de diyorum ki:
TÜRKİYE'M IŞIĞIN HİÇ SÖNMESİN.
Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere emanet ettiği laik, Demokrat Türkiye Cumhuriyeti parçalanmasın, gönderden Ay yıldızlı Bayrağımız inmesin, Minarelerden Ezan sesi dinmesin, Vatan bölünmesin, egemenlik kayıtsız şartsız ulusun olsun.
Devletimiz dış güçlerin baskısı altında, insaf ve merhamete maruz kalmasın, Devletimizin şeref ve bağımsızlığı yok olmasın.
Hırsızlık, arsızlık, yolsuzluk, soysuzluk yok olsun.
Üretim artsın, tüketim azalsın.
TEK TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ,
TEK MİSAKI MİLLİ HUDUTLARI İÇERİSİNDEKİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANI
TEK AY YILDIZLI TÜRK BAYRAĞI
TEK TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ SINIRLARI İÇERİSİNDE YAŞAYAN VE NE MUTLU TÜRKÜM DİYEBİLEN MİLLET.
TEK YOL MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLU OLSUN.
VATANIN BAĞIMSIZLIĞI VE ÜLKENİN BÜTÜNLÜĞÜ BOZULMASIN.
HER TÜRLÜ YABANCI İŞGAL VE SALDIRIYA KARŞI ULUS, BİRLİK VE BERABERLİK İÇERİSİNDE KENDİSİNİ KORUMAYI BİLSİN.
ULUSAL İRADEYİ TEMSİL EDEN BÜYÜK MİLLET MECLİSİ ÜSTÜN LÜĞÜNÜ VE HÂKİMİYETİNİ KORUSUN.
YASAMA VE YÜRÜTME GÜCÜ TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNDE TOPLANSIN.
GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE ANCAK, GÜÇLÜ BİR ORDU İLE OLUŞTURULABİLİR. TÜRK HALKI BÜTÜN ULUSAL KAYNAKLARINI SEFERBER EDEREK ORDUSUNUN GÜCÜNÜ ZAYIFLATMASIN.
GÜÇLÜ TÜRKİYE OLABİLMEMİZ İÇİN EKONOMİK KALKINMA SAĞLANSIN.
2018 YILI İTİBARİ İLE İNSANLAR ETNİK KÖKENLERİ İLE AYRIŞTIRILMASIN.
DEVLETİMİZİ YÖNETENLER MUSTAFA KEMALİN YOLUNDA GİDEREK İNSANLARI ULUS KAVRAMI ALTINDA BİR ARAYA GETİREREK, “ NE MUTLU TÜRKÜM DİYEN” BİR TOPLUMU YARATILMASI İÇİN GEREKLİ TEDBİRLERİ ALSIN.
ORTAÇAĞ KARANLIĞINDAN ÇAĞDAŞ AYDINLIĞA GEÇİŞ SAĞLANSIN.
DEVLETİMİZİ YÖNETENLER TÜRKİYE DE AYDINLANMA HAREKETİNİN ÖNCÜSÜ OLSUN.
ULUSAL SINIRLAR İÇİNDE FARKLI DİNDEN VE MEZHEPTEN GELEN İNSANLARI, ULUSAL POTADA BİR ARAYA GETİREBİLMEK İÇİN LAİKLİK İLKESİNİN BENİMSENMESİ TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN ÇAĞDAŞ DÜNYAYA YANSIYAN OLUMLU YÜZÜ OLSUN.
TEMEL İLKEMİZ, TÜRK ULUSUNUN ONURLU VE ŞEREFLİ BİR ULUS OLARAK YAŞAMASI OLSUN.
BU, ANCAK TAM BAĞIMSIZ OLMAKLA SAĞLANABİLİR. NE KADAR ZENGİN, MÜREFFEH OLURSAK OLALIM, BAĞIMSIZLIKTAN YOKSUNSAK, UYGAR İNSANLIK KARŞISINDA UŞAK KALMAKTAN ÖTEYE GİDEMEYİZ. BAĞIMLI OLMAYALIM, BAĞIMSIZ OLALIM.
DEVLETİN TÜM KURUM VE KURULUŞLARINDA BAĞIMSIZ, ÇAĞDAŞ, DEMOKRAT, LAİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN YAŞAMASINI VE YAŞATILMASINI İSTEYEN VE NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYEBİLEN KİŞİLERİN GÖREV ALMALARI GERÇEKLEŞSİN.

***
2018 YILININ, BU İYİ NİYETLİ DÜŞÜNCELERİMİZİN GERÇEKLEŞMESİ DİLEĞİYLE TÜM ULUSUMUZA VE İNSANLIK ÂLEMİNE HAYIRLARA VESİLE OLMASINI DİLERİM.

30.12.2017
ZEKERİYA TÜMER
Ulusalhaber1881@gmail.com

4 Aralık 2017 Pazartesi

"SÖZDE DEĞİL, "ÖZDE ATATÜRKÇÜ" OLMAK VE ONUN YOLUNDA GİTMEK KOLAY DEĞİLDİR." - TÜMER DİYOR Kİ !.. Gazeteci - Yazar: ZEKERİYA TÜMER

Zekeriya TÜMER
TÜMER DİYOR Kİ:
SÖZDE DEĞİL, "ÖZDE ATATÜRKÇÜ" OLMAK VE ONUN YOLUNDA GİTMEK KOLAY DEĞİLDİR.
Mustafa Kemal Atatürk çocukluğunda Osmanlı Devletinin her geçen gün iyiye gitmediğini fark ederek, bu ülkeyi ben kurtara cam düşüncesini beynine sokmuştu.
Bugün içerisinde bulunduğumuz durum son derece açık ve seçik belli.
Osmanlı Birinci Dünya Harbinden sonra yıkıldı ve gitti. Onun yerine Mustafa Kemal Atatürk ve yakın arkadaşları ile birlikte aynı düşüncede olan kişilerle Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu.
Kısa zamanda halkın çoğunluğunun benimsediği Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüm dünyanın kabul ettiği güçlü bir devlet yapısına büründü.
Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından ve 2.Dünya savaşından sonra yeni akımların etkileri, ülkeyi yöneten yeni partiler ve siyasi kadroların Atatürk’ün çizgisinden, düşüncelerinden, siyasi iradesinden uzaklaşmaları,  ne yazık ki, içerisinde yaşadığımız bugünleri yaşamamıza sebep oldu.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hem içte sıkıntılı günler yaşarken, hem de dış devletler nezdinde itibar ve güvenini yitiren bir devlet haline geldi.
Üstelik emperyalist güçlerin Lozan’da aldıkları yenilginin intikamı ile ülkemiz üzerine saldırmaları da gözler önündedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, şehler, şıhlar, müritlerin kıskacı içerisinde Mustafa Kemal Atatürk’ün çizgisinden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır.
Bu gerçeği maalesef çok kişi de bilmesine rağmen, sessiz ve suskun kalmaktadır.
Kemalist düşüncede olan kişiler, hem dinlerine bağlıdırlar, hem de vatanına, bayrağına milli ve manevi değerlere bağlıdırlar.
Ülkelerine ve topluma zarar vermekten korkarlar. Devletin tüm kurumlarının güçlü ve kararlı olmasından yanadırlar.
Yurtta barış, dünyada barış isterler. Komşuları ile iyi geçinmek, sosyal ve iktisadi iş birliği içerisinde olmak isterler.
Kan ve gözyaşı ile kazanılmış Anadolu toprağının bir karışını kaybetmek, bölünmek, parçalanmak istemezler.
Hırsızlık, yolsuzluk, yalan, sahtekârlık, ülkesine ve vatandaşına zarar verecek her türlü pislik ve belalardan uzak dururlar. Allah’tan korkarlar, kul hakkı yemezler.
Onların tek amacı ülkelerinin Laik ve Demokratik, hukuk Devleti olarak, eşit şartlarda kalkınmış ve müreffeh bir ülkede yaşamak, torunlarına güzel bir gelecek bırakmaktır.
Mustafa Kemal Atatürk’ü iyi anlamak ve iyi tahlil etmek gerek.
O yok olan bir imparatorluğun, nasıl ve kimler tarafından yok edilişini ve çok iyi tahlil etmiş, ulusuna güvenmiş, halkın güvenini kazanmış, ihtiras ve menfaatlerden uzak bir yönetim anlayışını ortaya koymuştur.
Ben değil, biz demiştir.
Türk Gençliğine hitabesi ile de kendisinden sonra gelebilecek tehlikeleri ve bu tehlike karşısında Türk Gencinin nasıl hareket etmesi gerektiğini, kimseye güvenmemelerini, muhtaç oldukları kudretin, damarlarındaki asil kanda mevcut olduğunu söylemiştir.
Demokrasilerde siyasi partiler iktidar yarışı yaparlar. Halka kendisini kabul ettirenler iktidara gelir ve Devleti yönetmeye başlarlar. Halkın itimat ve güvenini kazanamayanlar, iktidara gelemezler.
Mustafa Kemal Atatürk, ümmet olan bir milletin güven ve itimadını kazanarak Kurtuluş Savaşını kazanmış ve Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur.
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” Diyerek, Allah’ın bir kulu olduğunu, her fani gibi bu dünyadan göç edeceğini, ancak kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyetinin sonsuza kadar yaşayacağını söyleyerek, Türk Milletinin ve Türk gencinin değerlerine sahip çıkmasını istemiştir.
ATATÜRKÇÜYÜZ DEMEKLE ATATÜRKÇÜ OLUNMAZ.
Atatürkçü olanlar vatana ihanet etmezler.
Dini çıkarları için kullanmazlar.
Milli değerlerini satmazlar.
Dincilik, mezhepçilik, ırkçılık yapmazlar.
Toplumu kandırmazlar.
Yolsuzluk, hırsızlık, yapmazlar.
Devletin malı deniz yemeyen domuz demezler.
Vatanı bölmeye, parçalamaya çalışmazlar.
Misakı Milli sınırları içerisinde kalkınmış, müreffeh bir ülkede yaşamak isterler.
Vatanın her karış toprağı onlar için önemlidir.
Bir karış topraklarının işgal edilmesini ve ellerinden alınmasını istemezler.
Bayraklarının gönderden indirilmesini, minarelerden ezan sesinin susturulmasını istemezler.
Devletin yönetiminde sen ben ayırımı yapılmamasını, herkese eşit muamele yapılmasını isterler.
Egemenliğin kayıtsız, şartsız halkın elinde olmasını isterler.
Tek adam değil, ben değil, biz, bizler, hep birlikte istişare ile en iyi kararı alalım ve uygulayalım isterler.
KISACA:  Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda ve izinde giderek, onun siyasi görüşünü, ülkesi için yaptıklarını ve yapmak isteyip de yapamadıklarını yapmak isterler.
“NE MUTLU TÜRKÜM DİYEBİLMEK, TÜRK KİMLİĞİ ALTINDA ANADOLU’DA YAŞAYAN TÜM İNSANLARLA BİRLİK VE BERABERLİK İÇERİSİNDE, KARDEŞCE, DOSTCA YAŞAMAK. MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKARAK,  İLİM VE BİLİM YOLUNDA İLERLEYEREK, ÇAĞDAŞ, MEDENİ BİR TOPLUM OLMAK VE DE KOMŞULARI İLE İYİ GEÇİNMEK İSTERLER.”
04.12.2017
Zekeriya Tümer

30 Ekim 2017 Pazartesi

"TÜRKİYE CUMHURİYETİ LAİKTİR VE LAİK KALACAKTIR." - TÜMER DİYOR Kİ !.., Gazeteci, Araştırmacı - Yazar: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ LAİKTİR VE DAİMA, LAİK KALACAKTIR.
Cumhuriyetimizin ilan edilişinin üzerinden 94 yıl geçti.
Kalkınmış, bağımsız ve müstakil ülke olabildik mi?
Emperyalist güçlerin hep birlikte Osmanlı'nın üzerine çullanmaları, Osmanlı Devletinin  yıkılmasına  sebebiyet vermedi mi?
Mustafa Kemal’in öncülüğünde hareket eden Anadolu insanı, kurtuluş savaşı ile Haçlı ordularını yenerek, Osmanlının devamı olan, ancak adını ve rejimini değiştiren Türkiye Cumhuriyetinin temelini attı.
Mustafa Kemal’in karakteri bağımlı olmadan yana değil, bağımsız ve hür yaşamaktan yana idi.
Çünkü Atatürk Türk'tü ve Türk’ün karakterinin yüksek seciyeli olduğunu biliyordu. Türk esaret altında yaşayamazdı.
İyi de nerede o Türkler?
Kemalist düşünce Mustafa Kemal Atatürk’ün 1938 de vefatından sonra uygulanabildi mi?
Mustafa Kemal başarılı uygulamaları ile dünya devlerini mağlup etmiş ve dünya lideri olmayı hak etmişti.
Mustafa Kemal söylediği her söz ve yaşamı boyunca yaptığı her icraat ile topluma yol göstermiştir.
Bizler anlayabildik mi, değerlendirebildik mi? 
Anlayamadık, anlamak istemedik, halen de anlamaktan yana değiliz.
Zaman zaman Atatürk’ten bahsedildiğinde,”öff yeter, Atatürk Atatürk bıktık artık” diye çatlak sesler yükselmedi mi?
Halen de yükselmiyor mu?
Bugün, nasıl Din suistimal edilerek, menfaate dönüşmüş ise, Mustafa Kemal Atatürk’ün resimleri’de satılarak, menfaat temin edilmeye çalışılmıştır.
Kuran-ı Kerim’in içeriğini okuyarak, dinimiz bizlere neyi emrediyor, Allah bizlerden nasıl davranmamızı bekliyor, bize hangi bilgileri sunuyor, geleceğimiz ile ilgili neler söylüyor, diye düşüneceğimize, şeyhlerin, şıhların, bazı cahil hocaların peşinden giderek, onları zengin etme yolu seçilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği sözlerin içeriğine bakmadan, onun yolundan gideceğimize, onun heykellerinin önünde durarak Atatürkçü olunmaya da çalışılmıştır.
Atatürk'e saygı duyacaksak, onu iyi anlamakla ve yolundan giderek saygı duyalım.
Kemalist düşünce’de olan hiçbir iktidar bugüne kadar iktidar olamamıştır.
Atatürk'ün kurmuş olduğu CHP ise yıllardır İktidar yüzü görememiştir.
Nedeni,  CHP'nin  Atatürk'ün  çizgisinden uzaklaşmak olmasın!
Anıtkabir'e belli günlerde giden devlet erkanı, oradaki deftere çok güzel yazılarak yazmışlardır.
Anıtkabir’den ayrıldıktan sonra, ne söylenen sözler, ne de yazılan yazıların gereği yapılmış mıdır?
Bugün Atatürk’e saldıran, onun devrimlerini yıkmaya çalışan bir zihniyet temsilcileri ortada boy göstermiyorlar mı?
Peki, İslam dinini kendi çıkarı ve hatta emperyalist düşmanların menfaatine kullanarak, Müslümanlığı rezil eden Din düşmanlarını da görmedik mi?
Kardeşi kardeşe kırdırmak isteyen, toplumu kutuplaştırarak, ülkenin bölünmesi ve parçalanması için uğraşan Dindar geçinip, dinsiz, imansız hareketler yapanlar meydanlara çıkmadı mı?
Bugün bir çok genç, “eğer bizim dinimiz bu ise, ben böyle bir dini kabul etmem” demektedir.
İçinde yaşadığımız koşullarda, sömürge olmaya doğru gittiğimiz, satılmayan hemen hemen hiçbir şeyimizin kalmadığı, tarım ülkesi olmaktan çıktığımız, dış borçlarımızın arttığı bir dönemde, Mustafa Kemal Atatürk’ün fikir ve düşüncelerini anlayabiliyor muyuz? Neden onun uyguladığı iç ve dış politikayı uygulamıyoruz?
Mustafa Kemal’in kurduğu Türk Ordusu’na kurulan kumpaslar yüreğimizi sızlatmadı mı?
Yapılan bütün bu sinsi hareketler, ordumuzun Kemalist yapıdan uzaklaşmasının bir planıdır.
Atatürkçü olanlar vatan sevdalısıdırlar. Bayrak onlar için kutsaldır. Din ise manevi güçleridir.
Allah Allah diye savaşan tek millet Türklerdir. Ölmekten korkmayan, düşmana esir olmaktansa ölmeyi tercih eden tek ulus Türk ulusudur.
Gençlik Anti-Kemalist hareketlere karşı uyanık olmalıdır. Atatürk’ün Türk Gençliğine hitabesini devamlı okumalı ve düşünmelidir.
Emperyalizm’in işbirlikçileri gençliği, bölmeye, diğer güçler ile arasını açmaya çalışmaktadır.
Bu nedenle gençlik antiemperyalist güçlere karşı uyanık olmalıdır.
Düşman bizi işgal etmeye çalışırsa, kimse merak etmesiz, o zaman karşı fikir ve düşünce de olunsa dahi, herkes tek vücut olur ve düşmanlarını Kurtuluş savaşında olduğu gibi alaşağı eder.
Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Bugün Amerika başta olmak üzere emperyalist güçler ülkemize saldırı yolunu seçmiştir. İçteki vatan hainleri ile kol koladırlar. İşbirlikçilerini değişik oyunlar ve rollerle devletin birimlerine yerleştirmektedirler. Bunun örneğini FETO denen sahtekârda gördük.
Yıllarca sinsi bir yılan gibi, sokulmuş, milletin saf Duygularını kullanmış, vampir gibi kanlarını emmiş, netice de de 15 Temmuz’da amacını belli etmiştir.
Eğer, Kemalist düşünce devletin tüm kademelerine hakim olsa idi, bu olayları yaşamamız mümkün olur muydu?
Türk Milletinin mücadelesi Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşında ve sonrasında yaptığı mücadele gibi olmalı, emperyalizm’in tuzağına düşmemelidir.
Hangi parti, hangi siyasi kuruluş iktidara gelirse gelsin, ülkesinin geleceğini, toplumun bağımsızlığını, refahını istiyorsa Mustafa Kemal Atatürk'ü iyi tanımalı ve onun yolundan ayrılmamalıdır.
BOŞA HEVESLENMEYİN; EMPERYALİST UŞAĞI "DİN TÜCCARI", ŞER VE ŞEAMET DÜŞÜNCEDE Kİ VATAN HAİNLERİ;
TEK YOL MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLUDUR. BİZLERİ BU YOLDAN KİMSE ALIKOYAMAZ. BİZLER NE DİNİMİZDEN VE NE DE  ATATÜRKÇÜLÜĞÜMÜZDEN VAZGEÇEMEYİZ. SİZİN GÜCÜNÜZ BUNA YETMEZ.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ LAİKTİR VE LAİK KALACAKTIR.
30.10.2017
Zekeriya Tümer
ulusalhaber1881@gmail.com

21 Ekim 2017 Cumartesi

"AK-ŞEN-ER GÜMBÜR GÜMBÜR GELİYOR" - TÜMER DİYOR Kİ !.. - Zekeriya TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
AK-ŞEN-ER 
GÜMBÜR
GÜMBÜR
GELİYOR
Sevgili okurlar, 
Adalet ve Kalkınma (!) Partisi (AK Parti), 3 Kasım 2002 yılında Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında ilk olarak katıldığı genel seçimlerde yüzde 34,28 oy oranıyla tek başına iktidara gelmişti.
Bugün 21 Ekim 2017 Cumartesi
15 yıllık iktidarlık döneminde başarı trendi çok yüksek olmamasına rağmen, Recep Tayyip Erdoğan her girdiği seçimi kazandı ve kendisini ülkenin en tepesine yerleştirdi. Bu da hızını kesmedi, hem partisinin Başkanı, hem de ülkenin Başkanı olarak, tek adam olma hevesi ile yoluna devam ediyor.
AK Parti, Adalet’in ve Kalkınmanın sembolü ile bugünlere geldi. Adalet yerine oturdu mu, ülke kalkındı mı? Onu ben açıklamayayım, ülkem insanı kendisi nasıl değerlendiriyorsa öyle değerlendirsin!
AK Partinin tüm icraatları ortada. Halk huzurlu mu, mutlu mu, kalkınmış mı? Dostu ne kadar, düşmanı kim? Ülke toprak mı kazandı, yoksa adaları nı mı kaybetti.
Yabacı sermaye, ülkemizin nerelerine yatırım yaptı, hangi topraklarımız, hangi kuruluşlarımız yabancılara satıldı?
Yollar yapıldı, metrolar, hava alanları yapıldı? Bunların açıklarını kim ödüyor?
İşsizlik arttı, üretim azaldı, et, buğday, sebze, tohum, meyve vs. ithal edilmeye başlandı.
PKK, azdıkça azdı, Barzani referandum yaptı.
Kerkük, Musul kaynamaya başladı, Türkmen kardeşlerimiz zor duruma düştü.
Eset, Esad oldu, Suriye durulmadı.
Vize sıkıntısı başladı, sınırlarımız kevgire döndü.
İçeri alınan Suriyeliler başımıza bela olmaya başladı.
Feto darbesi ülkeyi altüst etti, ölenler şehit, kalanlar gazi oldu.
Aldatmalar, aldanmalar, kandırılmalar devam ederken olağanüstü hal ve kanun hükmünde kararnameler ile hayatımızın şekillenmesine alışır olduk.
Bütçe açık vermiş, para yetmiyormuş.  Kimin umurunda!
Fakir zaten fakir, zengin zaten zengin.
İşsizlik artıyormuş, kimin umurunda.
Televizyonlarda evlenme programları devam etmekte, basın pembe tabloları çizmekte.
Yaşam öyle veya böyle devam ediyor. Bu ülke sarsılır, ama batmaz. Bu nedenle hiç korkumuz yok.
Dindar nesil yetiştiriyoruz. İlkokullar, ana okullardaki bebelerimiz, Kuran öğreniyor, Peygamberimizin hayatını ezberliyor. Maneviyatları güçlü bir nesil geliyor. Daha ne isteyeceğiz.
Avrupalı olup, ilim, bilim öğren ipte, kızlarımıza pantolon giydir ipte cehenneme mi gidelim yani!
AK Parti içerisinde temizlik hareketine hızlı bir şekilde Belediye Başkanları ile başladı. Metal yorgunluğu bahane. İçlerinde bulunan FETO’cuları temizliyor.
Her şey açık ve seçik ortada. Gizli kapaklı hiçbir şey yok.
AK PARTİ AKŞENER’E KARŞI GEREKLİ TEDBİRLERİ ALMA PEŞİNDE.
Bu milletin ne yapacağı hiç belli olmaz. Yıllarca başının üzerinde taşıdığı çok kişiyi bir anda ayaklarının altına almış, arkasını dönüp gitmiştir. Anadolu insanının bam teline dokunulmasın. Durur, durur, bekler, bekler, sabırla bekler. Son anda gerekeni yapar.
Boş yere umutlanma Amerika, senin vizen falan işe yaramaz. Sen bu ülkeyi bölüp, parçalayamazsın.
MHP içerisinde cesaretle mücadele eden AKŞENER, Bahçeli’yi korkuttu ve Bahçeli’nin,  meydanlarda eleştirdiği Recep Tayyip Erdoğan’ın koltuğunun altına sığınmasına sebep oldu. Koray Aydın ve Ümit Özdağ ile birlikte yola çıkan AK-ŞEN-ER, 25 Ekim’de partisinin kuruluşunu açıklayacak.
Sevgili okurlar; AK Parti ile AK-ŞEN-ER de benzerliği fark ettiniz mi? İkisinde de AK var.
AK-ŞEN-ER daha anlamlı. Hem tertemiz bir AK’lık var. Hem ŞEN. Yani neşeli, kendisinden emin.  Hem de ER. Ne demek? İşini iyi bilen, yetenekli kişi. Kahraman, yiğit.
Eh bu kadar sıfatı kendisinde toplamış olan cesur yürekli Anadolu kadını MERAL AKŞENER Türk milletinin umudu olarak ortaya çıkıyor.
Bazı Parti liderleri ve partililer, MERAL AKŞENER’in başarılı olamayacağı görüşünü savunmaktalar. Ben halk ile iç içe yaşamaktayım. Dolmuşta, otobüste, metroda, vapurda, yer yer halk ile temaslar kurmakta, siyasi konuşmalar yapmaktayım. Şu ana kadar edindiğim izlenim, halkın AK Partinin iktidarından bıktığı ve tek ümitlerinin AKŞENER olduğu yolunda.
Ne CHP nin ve ne de ortadan Bahçeli sayesinde silinen MHP den ümidi kalmamış.
Diğer partilere de güvenmiyorlar.
Bilindiği üzere Meral Akşener ve arkadaşları MHP içerisinde çok mücadele ettiler. Ülkeyi karış karış gezdiler. Kim ne derse desin, büyük bir sempati kazandılar.
Halktan  gereken desteği alan AKŞENER şimdi ortaya çıkıyor. Bakalım AK Partiye, daha doğrusu Recep Tayyip Erdoğan’a karşı başarılı olabilecek mi?
Bu millet Dininden, Milliyetçiliğinden ve Atatürk’ten asla vaz geçmez. Vatanının bölünmesini istemez, bayrağının gönderden inmesine ve minarelerden ezanın susmasına tahammül edemez. Bu değerleri eşit şekilde savunan parti her zaman iktidara en yakın partidir. Bu değerlere saygısı olmayanların iktidarlığı uzun sürmez.
Bizim arzumuz Türkiye Cumhuriyeti Devletinin birlik ve beraberlik içerisinde laik, Demokrat ve Mustafa Kemal Atatürk’ün çizgisinde yürümeye devam etmesidir.
İnşallah, Türkiye Cumhuriyeti laik, Demokrat ve Atatürk’ün çizgisinde yürümeye devam eder.
Bekleyip göreceğiz.
21.10.2017
Zekeriya Tümer

10 Temmuz 2017 Pazartesi

"8 seçimi kaybeden CHP’nin başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 9.cu seçimi ADALET yürüyüşü ile kazanacak mı?" TÜMER DİYOR Kİ !.. ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
8 seçimi kaybeden CHP’nin başkanı Kemal Kılıçdaroğlu
9.cu seçimi "ADALET yürüyüşü" ile kazanabilecek mi?
Kılıçdaroğlu15 Haziran’da Ankara Güvenpark’tan başladığı ADALET yürüyüşünü 9 Haziran’da İstanbul Maltepe’de bitirdi.
Binlerce kişinin toplandığı Maltepe’deki Meydan doldu ve taştı.
AK Partinin iktidar olduğu 14 yıllık dönemde ve son referandum seçimi ile de ülkede Adalet’in kalmadığı görüşünde olan CHP Başkanı Kılıçdaroğlu Adalet, Adalet diyerek İstanbul’a yürüyerek geldi.
Konuşmasında ülkede bütün birimlerde ve bilhassa Adli mercilerde biten ve de Adaletli davranılmayan, Hâkimlerin ve Savcıların Siyasilerin emri ile hareket ettiği düşüncesi ile Adaleti arıyoruz, diye halka seslendi.
9 Temmuz’un yeni bir doğuş olduğunu, bu yürüyüşün burada noktalanmadığını, söyledi.
Belki de tekrar buradan Ankara’ya yürüyecek.
 Bakalım bundan sonra neler olacak?
Yollar yürünmekle nasıl olsa aşınmaz.
Dağ başını Duman almış, marşını söyleyerek yürüseler daha iyi olur herhalde.
Maalesef, ülkemizde adaletsizlik şimdi değil, ben beni bildim bileli var. Adil davranılmaması sadece Mahkemelerde değil, toplumun bürokrasisinden tut, hemen hemen her kesiminde söz konusu.
Referandum sonucunda Yüksek Seçim Kurulu’nun evet oylarını ilan ettiğinde, neden CHP sesini yükseltmedi?
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını dikkatle dinledim. Şaşırmadım desem yalan olur!
CHP yi kim kurdu?
Şu an CHP’nin başında bulunan Kılıçdaroğ’lu kimin kurduğu partinin başkanı?
-Mustafa Kemal Atatürk’ün.
Atatürk hayatı boyunca hep adaletli davranmış, ülkesinin kalkınması, halkının refahı için mücadele etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı devrimler ve savunduğu ilkeler, bizlere emanet ettiği değerler, bıraktığı eserler (Mesela Nutuk)  eğer bugüne kadar CHP tarafından iyi uygulansa idi, herhalde bugünleri yaşamazdık.
Kılıçdaroğlu Adalet, Adalet derken; Yunus Emre’den, Konfüçyüs’tan, Hz.Ömer’den, Peygamberimizden ve Kuran’ı Kerimden alıntılar yaparak, Adaletle ilgili yazılan  ve söylenen sözlerinden bahsetti. 
CHP nin kurucusu ve bizlere önder olan, yol gösteren, söylediği sözler ile ışık tutan Mustafa Kemal Atatürk’ün Adalet’le ilgili birçok sözü olmasına rağmen, bir tanesinden dahi bahsetmedi.
Neden?
Meclis kürsüsünde yazılı olan “Adalet Mülkün Temelidir.” Sözünden bahsetti. Bunu Hz.Ömer söylemiş diyerek.
Madem ki bu söz Hz. Ömer’e ait, o zaman neden meclis kürsüsündeki yazının altına Mustafa Kemal Atatürk’ün ismi yazıldı. Hz. Ömer’in söylediğine dair kanıt var mı? Bir yerlerde belge var mı? Yoksa birileri Arapça yazarak, bunu Hz. Ömer söylemiş mi diyorlar? Hz. Ömer’in yanın damıydı bunu söyleyenler.
Ben burada bir tanesini yazayım bari:
“Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz.” M.K.Atatürk.
Kılıçdaroğlu, Mecliste Adaleti bulamayacağına inanmış görünmektedir. Mecliste vereceği gensorular veya kanun tekliflerinin AK Parti milletvekillerinin çoğunlukta olmasından dolayı, devamlı red edilme olasılığının çok olmasından, Adalet’in sokaklarda tecelli etmesi düşüncesi ile hem halka ve hem de AKP Hükümetine ki, bu hükümetin her şeyi olan Recep Tayyip Erdoğan’a 19 maddelik “Adalet Çağrısı” yaptı.
Bakalım neler demiş:
İşte 10 maddelik Adalet Çağrısı:
Darbe girişimini lanetliyoruz. (Herkes lanetledi.) 15 Temmuz gecesi TBMM’nin onurlu duruşu ve halkımızın direnmesi ülkemizin demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın 15 Temmuz’u diyoruz.
1- Siyasi ayağın ortaya çıkarılması engellenmektedir. FETÖ’ün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı.
(Kılıçdaroğlu haklı. AKP içindeki birçok siyasiler ve Belediye Başkanları Gülen’i öve öve göklere çıkarıyorlar, Pensilvanya’yı ziyaret ediyorlar, beraber yemek yiyorlar, birçok şeyleri paylaşıyorlardı. Onların çoğu dışarıda, bir çok gariban hapishanelerde. Bunların da biran önce ortaya çıkarılması ve hesap sorulması gerekmez mi? Belki de hazırlık yapılıyordur ve zamanı bekleniyordur. İnşallah geç kalınmaz.)
2- 20 Temmuz darbesi yapılmıştır. OHAL ilan edilmiş ve TBMM yetkileri gasp edilmiştir. Biz buna sarayın 15 Temmuz’u diyoruz. OHAL derhal kaldırılmalı. (Kılıçdaroğlu, Anayasa değişikliği 2019 da yürürlüğe tam manası ile girdiğinde Meclis’in hiç hükmü kalmayacak. Bu konudaki tedbirleriniz ne? Referandum’da tüm çabalarınıza rağmen evet çıktı. 2019 da da başaramayabilirsiniz, bunu unutmayın. 8 kere kaybettin, 9.cuyu da kaybedebilirsin.)
3- Yargıyı siyasetin emrine vermek Demokrasiye ihanettir. Kollektif suç gibi uygulamalardan vazgeçilmelidir. (Bu sözünü kime söylüyorsun? Cumhurbaşkanına mı, yargıya mı, AKP Hükümetine mi? Kim vaz geçecek? Demokrasiye ihanet o kadar çok yapılıyor ki, kimse aldırmıyor.)
4- OHAL ile mağdurların yargıya erişim hakları ellerinden alınmıştır. Tüm uygulamalara son verilmelidir. (OHAL kanunu’nu kim çıkardı? Bu kanunu çıkaran meclis kanunların uygulanmasının ne şekilde olacağını bilmiyor muydu? Burada gerçek suçlular da olabilir. Üstelik tüm uygulamalara son verilmelidir, diyorsun, kim son verecek?)
5- 20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimi ile ilişkisi bulunmayan ama muhalif göründüğü için haklarından yoksun bırakılan akademisyen ve kamu görevlileri görevlerine iade, tutuklu milletvekilleri serbest bırakılmalıdır. (Mahkemelere intikal etmiş durumlarda, senin söylediğini siyasiler nasıl uygulayacak? Mahkeme neticesini bekleyecekler. Ya da Ergenekon, Balyoz davalarında yıllarca içeride yatıp, ömür boyu hapse mahkûm edilenler, nasıl dışarı çıktı iseler, bunların da öyle bir uygulama ile dışarı çıkmaları söz konusu olabilir. Yargının işine de karışılmaz ki!  Sonra Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Almanya’daki G20 zirvesinde Kürt bir gazetecinin sorusu üzerine Selahattin Demirtaş terörist demiş. Hadi bakalım, bu nasıl serbest bırakılacak. Terörist olmadığı ispatlandıktan sonra bırakılabilir. İspatlanamaz ise, bırakılmaz.) (Hadi Kılıçdaroğlu buna cevap ver.)
6- Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı.
(Sayın Kılıçdaroğlu, tutuklu bulunan gazetecilerden hangileri sadece mesleklerini yaparken boş yere tutuklu, hepsi mi, yoksa bazıları gerçekten, teröre, Demokrasi’ye, halkı bölmeye, kışkırtmaya, yönelik yazı ve çalışmalar yapmış mı? Bunların suçlarını bilmek gerek? Elbette çok basit bir yazı yazdı veya haber yaptı diye, her gazeteci tutuklanmamalı? Gazetecinin görevi, yanlışları söylemek, önemli olan şeyleri haber yaparak kamuoyuna duyurmaktır. )
7- OHAL koşullarında serbest tartışmanın yapılmadığı bir ortamda gerçekleştirilen anaya değişikliği gayri meşrudur. Bu bir mühürsüz seçimdir. Türkiye gayri meşru anayasa ile yönetilemez. (Kılıçdaroğlu, bu söylediğin anayasa değişikliğine karar verildiğinde evet oyu çıkmasın diye, tüm çabanızı gösterdiniz. Netice de evet çıktı. Yüksek Seçim Kurulu kararı yayınladı. Siz ne yaptınız? İtirazlarınız ne oldu? Şu anda yönetiliyoruz. 2019 da da bu gidişle Başkan seçilecek ve yönetilecek bu ülke. Nasıl engel olacaksınız? Bir tedbiriniz var mı? Bugün yeni bir seçim olsa, acaba CHP iktidar partisi olabilir mi? Kendinize güveniyor musunuz? Siz Atatürk’ün yolunda mısınız? Yoksa başka bir yolda mı? Bunları da halka açıklasanız çok iyi olur.)
8- Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Liyakat yasası görevde yükselmede esas alınmalıdır. (Kim kaldıracak. Liyakat yasasına bugüne kadar uyuldu mu? Bürokrasi’de geçmişten bu yana torpili olanlar yükselmiştir, haklarını almıştır. Torpili olmayanlar ne kadar çalışkan olursa olsun, yerinde saydırılmıştır. Geçmişte de böyle idi, şimdi de böyle. Keşke sizin dedikleriniz uygulanabilse!)
9- Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın, adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, örgütsüzlük, yaygın şiddet, terör, gibi geniş yelpazede yaşanan adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. (Kılıçdaroğlu, siz bürokrasiden gelmesiniz. Bu adaletsizlik yıllardır devam etmiyor mu? İşsizlik, örgütsüzlük, şiddet, terör, adaletsizlik hep vardı. Hangi siyasi partiler bir araya gelerek bunlara birlikte çözüm bulma yoluna gitti? Herkes ben en iyisini bilirim diyerek, karşısındakinin fikirlerine değer mi verdi? Meclisteki oylamalarda muhalefet partileri en iyi önergeyi bile verse, iktidar partisi milletvekilleri hayır demedi mi? Mecliste, Parlamenter rejim birlik ve beraberlik içerisinde uygulanabildi mi? Şimdi sizin sokakta okuduğunuz bu bildiriyi kim dikkate alacak? İktidar partisi mi? Ortak irade falan geliştirilmez. Bütün siyasi partiler bir araya gelerek, ülkenin sorunlarını ortak kararla çözebilseler. Keşke Milli Mutabakat Hükümeti Kurulabilse)
10- Adalet sadece iç politikaya değil, uluslararası ilişkilere de hâkim olmalıdır.
(Nasıl olacak? İç politikayı anladık ta, uluslararası ilişkiler de kimlere adil davranılacak? Bu nasıl olacak? Bunu da açıklasanız iyi olur.) Kılıçdaroğlu’nun bu yürüyüşüne parti içerisinden destek verenlerin yanında, destek vermeyenlerin de olduğu söylenmektedir. Neden destek verilmemiştir? Parti içerisinde birlik ve beraberlik yok mudur? En önemlisi de CHP içerisinde Adalet’li davranışlar söz konusu mudur? Sadece CHP değil, MHP ve diğer partiler içerisinde de Adalet uygulanıyor mu? Ben doğrusu bunu da çok merak ediyorum!
SEVGİLİ OKURLAR, SİZ NE DİYORSUNUZ?
Zekeriya Tümer
10.07.2017

5 Haziran 2017 Pazartesi

"AĞLAMA DEĞMEZ BU HAYAT GÖZYAŞLARINA" - TÜMER DİYOR Kİ: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
AĞLAMA 
DEĞMEZ 
HAYAT BU GÖZYAŞLARINA
Sevgili okurlar; insanoğlu dünyaya ilk adımını attığında başlar ağlamaya. Gülerek hiç dünyaya bir bebeğin geldiğini gördünüz mü?
Dünya’ya adımını atan bebek, ilk nefesini ciğerlerine çektiğinde ağlamaya başlar. Annesinin memesini emmeye başladığında susar.
İnsanoğlu hep yaşamı boyunca yemek, içmek derdindedir. 
Sömürmez ve ememezse canı sıkılır ve ağlamaya da başlar.
Bazen insan sevinçli olduğunda  da gözyaşlarını tutamaz.
Ancak, daha çok üzüldüğünde veya çok sevdiği bir şeyleri kaybettiğinde gözyaşlarına boğulur.
Bunların, annesini-babasını-kardeşini-eşini-çocuklarını  ve çok sevdiği arkadaşlarını kaybettiklerinde  hüngür hüngür ağladıklarına şahit olabilirsiniz.
Çoğu zaman duygusal anlarda da gözler buğulanır ve farkına varmadan gözden birkaç damla yaş yanaklardan süzülerek akar.
Doğumlarda, ölümlerde, iyi veya kötü haberlerde, bazen bir film izlerken, gözyaşlarımız süzülüveriyor... BBC Focus dergisi, işte bu gözyaşlarıyla ilgili bilinen ve bilinmeyen bazı gerçekleri derlemiş.
Dünyaya adımımızı ilk attığımızda ve ilk nefesimizi ciğerlerimize çektiğimizde ağlamaya başladık. Bebekken karnımız acıktığında, bir ağrımız olduğunda ağladık. Çünkü elimizden başka bir şey gelmiyordu. Çocukken istediklerimizi elde etmek için ağlama silahını kullandık. Bazen de yediğimiz dayak sonrasında ağladık. Ergenlik çağına geldiğimizde ulu orta ağlamayı bıraktık. Artık yalnız kaldığımız zamanlarda sıkıntıdan, üzüntüden, aşktan ve ayrılıktan ağlar olduk. Büyüdükçe gözyaşını daha az döker olduk. Hayata gözlerimizi yumduğumuzda bu sefer ağlayan biz değil sevdiklerimiz oldu.
Timsah Gözyaşları
Bu gözyaşlarını daha çok siyasilerde görürüz!..
Çokça kullanılan bir gözyaşı deyimi de ‘timsah gözyaşlarıdır’. Timsah gözyaşları döküyor demek bir şeye üzülmediği halde üzülmüş gibi yapmak demektir. Sahtekârlık, iki yüzlülük gibi olumsuz bir anlamı vardır. Timsah gözyaşları denilmesinin nedeni ise timsahlar avlarını yerken, ağızlarını çokça açtıklarında, gözlerinden bir sıvı salgılanmasıdır. Aslında gözyaşı gibi görünen bu sıvının üzüntüyle bir ilgisi yoktur.
Özetle her ne kadar günümüzde ağlamak zayıflık göstergesi olarak görülse ve gösterilse de gözyaşı dökmekten çekinmememiz gerekiyor. Çünkü ağlamak ruhumuzda biriken kirleri atıp hafiflememizi sağlıyor.
Türk Milleti olarak artık ağlamaktan gözyaşlarımız kurudu. Gün geçmiyor ki, vatana hizmet etmek için dağlarda, ovalarda kahrolası teröristlerle mücadele etmek, şehirde yaşayanları rahat ettirebilmek için genç yaşta, annesini, babasını, eşini, çocuklarını, sevdiklerini bir kahpe kurşunla terk eden vatan evlatlarımıza ağlamaktan gözyaşlarımız kalmadı.
Başarılı olan komutanlarımız bir bahane ile yok ediliyor. Kimler, organize ediyor, kimler düşmanlık yapıyor, kimler casus, kimler vatan haini, tahminden öte gerçekleri bilemiyor ve anlayamıyoruz.
Tek bir gerçek var, o da Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığıdır.
Seçimden sonra terör bitecek, referandum bitsin, terör bitecek, beli kırılacak sözlerinin artık hiçbir anlamı yok bizler için.
Vaatler çok kolaydır.  Olmayan parayı bölüşmek, dağıtmak ta kolaydır.
Mübarek günleri yaşıyoruz. Müslüman yalan söylemez. Müslüman dürüst olur. Hırsızlık yapmaz. Hainlik yapmaz.  Müslüman gıybet yapmaz. İftira atmaz.  Atası’na saygılıdır. Müslüman okumalıdır. Çalışmalıdır. Kimsenin hakkını yememelidir. Hukuka uymalı, hakkı ve hukuku yanlı uygulamamalıdır.
Kendi çıkarını değil, ülkenin çıkarını düşünmeli, kendi şahsi hırsları uğruna, karşısındakileri ezmemelidir.
Ben değil, biz demelidir.
Devletin içerisinden Feto’cular temizlenirken, hangi tarikat yanlıları bu boşalan yerlere yerleşiyor.  Bunların da ileride darbe girişiminde bulunmayacaklarını kim garanti edebilir.
Kısaca, bizler bunaldık, sıkıldık, dayanamaz hale geldik. Bir taraf ekonomik rahatlık içerisinde yaşarken, diğer taraf bir lokma ekmeğe muhtaç durumda…
Şehit vermediğimiz gün yok.  
Tek adam bizi  bu sıkıntılardan kurtarabilecek mi? Merakla bekliyoruz.
Benim bildiğim tek yol var, o da MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLUDUR.
03.06.2017
Zekeriya TÜMER

10 Mayıs 2017 Çarşamba

"BE HEY GAFİLLER... SİZDE HİÇ UTANMA DUYGUSU YOK MU?" - TÜMER DİYOR Kİ; Zekeriya TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
BE HEY GAFİLLER,
SİZDE HİÇ UTANMA DUYGUSU, ALLAH KORKUSU, AR, HAYÂ YOK MU?!..
“Sizlere çok şeyler söylemek isterdim de,  edindiğim ahlaki yapım ve karakterim itibariyle, diyemiyorum.
Sadece sizlere yazıklar olsun, sizler gerçekten bu ülkede yaşamaya layık olmayan, yediği ekmeğe ihanet eden, bu ülkenin ve MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ve SİLAH ARKADAŞLARININ KIYMETİNİ ANLAYAMAYAN, YA DA ANLAMAK İSTEMEYEN kişiler olarak, ALLAH CEZANIZI VERİR, İNŞALLAH DİYORUM.
Beyler, kendinize gelin. Osmanlı’nın şaşalı dönemleri devam ediyor mu? Fazla değil 1920 yıllarına bir göz atın. Osmanlı’dan eser kalmış mıydı?
Sizin şu an üzerinde yaşadığınız bu topraklar kimlerin sayesinde düşman çizmeleri altında çiğnenirken kurtarıldı.
Atatürk, tüm olumsuz koşullara rağmen, karşısında dünyanın en güçlü devletlerine karşı bağımsızlık mücadelesi vermiş ve emperyalist güçleri ülkesinden kovmuş ve Türk milletini sömürge olmaktan kurtarmış, tam bağımsızlığa kavuşturmuş milli bir kahramandır.
Yaptığı devrimler Asya ve Afrika ülkelerine yol gösterici olmuş, onlara ümit ışığını yakmıştır.
Mustafa Kemal esaret altındaki ülkesinin bir daha aynı duruma düşmemesi için, “muasır medeniyet seviyesine çıkma” prensibini benimsemiş ve halkına çağdaşlaşma yolunu açmıştır.
Atatürk, Türkiye’yi on beş yılda her bakımdan kalkındırmış ve tanınmayacak şekilde çağdaş bir devlet haline getirmiştir.
Atatürk’te her fani gibi görevini tamamlamış ve öbür tarafa giderken de yanında hiçbir şey götürmemiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ü iyi araştırır ve sözlerine dikkat ederseniz, kesinlikle din düşmanı olmadığını, Allah’a ve Peygambere bağlı olduğunu görürsünüz. Bütün hayatı boyunca Allah’a sığınmış, güç ve kudretini manevi duygusundan almıştır. Şu sözünü iyi okuyun: “Türk Milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum.”, demiştir.
“Milletimiz dil ve din gibi kuvvetli iki hazineye sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamayacaktır ve alamaz.” Diyerek, halkın diline ve dinine sahip çıkmasını da istemiştir.
Laik bir devlet, dini kendi amaçları ve çıkarları için kullanmaya çalışanları önler. Laik olmayan bir devlet, demokrat olamaz. Demokrasinin temel yapısı fikir ve vicdan hürriyetidir.
Hiçbir zaman bizleri yaratan, bu kâinatın âlemin gerçek sahibi Allah ile kul arasına kimse giremez. Girmemelidir de.
Laik ve Demokrat Türkiye Cumhuriyeti laiklik prensibinden şu veya bu şekilde uzaklaşırsa, inanın memleket uçuruma sürüklenir.
Ülkenin kalkınması, ileri gitmesi, çağdaşlığı yakalaması, boş, safsata, insanların manevi duygularını rencide etmekle yakalanamaz.
Dinimiz neyi emreder. Ölenin arkasından kötü konuşulmasını istemez. Zira ölen, konuşulan kötü sözlere karşı kendisini savunamaz. Aydınlatılması gereken olayın iç yüzü, kötü konuşanların katkılarıyla anlaşılmaz bir hal alabilir.
Atatürk’e ve onun silah arkadaşlarına kötü söz söyleyenler, halkın gözünde dünyanın lider olarak kabul ettiği bir dehayı küçültme ve yok etme teşebbüsüdür. Bunlar Müslüman olamazlar. Müslüman olan kişi ölenler hakkında gıybet yapmamalıdır. Peygamberimizin bu konuda söylemiş olduğu birçok hadis vardır.  Efendimizin bizlere sunduğu örnekler, yokluğun bıraktığı soğuk boşluğun, sıcak izlerle doldurulmasından yana bir bakış veriyor. Yaşayanlara ölmeden önce iyi bir Müslüman olma yolunu açarken, ölenlere karşı da sorumluluğun ölmediğini gösteriyor.
Ölen kişilere atılan iftiralar ve lekelerin bazen çıkartılması mümkün olmadığı gibi, özür dilemekle de mümkün olamaz.
Siz ey gafiller, siz birine olumsuz bakışınızı atfetmenizle, kendi safiyetinizi koruduğunuzu mu zannediyorsunuz? Hâlbuki ölen kişinin yakınlarını ve onu sevip takdir edenleri incitiyor ve kırıyorsunuz. Kimse, kötü de olsa ölen yakını ve sevdiği insan için kötü söz söylenmesini istemez. Üstelik Mustafa Kemal Atatürk, kendisini Türk milletine adamış, hayatını acı ve ızdıraplar içerisinde, savaş meydanlarında vatanı için canını ortaya koyarak yaşamış, ülkesi ve milletinin aydınlık geleceği için çaba harcamış, söylediği sözler ile sadece Türk Milletine değil Dünyaya ışık tutmuş, Allahın en sevdiği kullarından biridir.
SON SÖZÜMÜZ; TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN KURUCULARI, BAŞTA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARINA KÖTÜ SÖZLER SÖYLEYEREK, HAKARET EDEREK, TOPLUMU KUTUPLAŞTIRMAYA ÇALIŞAN VE MANEVİ OLARAK YARALAYAN BÖLÜCÜ MECZUPLARIN; BAŞTA TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN OLMAK ÜZERE,  BAŞBAKAN, BAKANLAR, CUMHURİYET SAVCILARI VE HAKİMLER TARAFINDAN; "ÖNCELİKLE ATATÜRK’Ü KORUMA KANUNU  VE TÜRK CEZA KANUNU İLE KAMU VİCDANININ TECELLİ BİÇİMİ İSTİKAMETİNDE, MUTLAKA VE EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANDIRILMALARI GEREKTİĞİNE İNANIYORUM. AYRICA, KAMU DÜZENİ, HALKIN HUZURU VE ÜLKENİN DÜZENİ BAKIMINDAN GEREĞİNİN YAPILMASIN ŞART OLDUĞU  KANAATİNDEYİM.
10.05.2017
Zekeriya Tümer

23 Aralık 2016 Cuma

CUMHURİYET FİKREN, BEDENEN, İLMEN YÜKSEK KİŞİLİKLİ YETENEKLER İSTER! Zekeriya TÜMER "TÜMER DİYOR Kİ"

TÜMER DİYOR Kİ:
CUMHURİYET FİKREN, BEDENEN, İLMEN YÜKSEK
KİŞİLİKLİ YETENEKLER İSTER.
Zekeriya TÜMER
Sevgili okurlar; yazımızın başlığını Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemiş olduğu sözden alıntı yaparak yazdım.
Atatürk diyor ki:  “Efendiler, milletimizin hedefi medeni olmaktır. Bu medeni eserler ortaya koymakla mümkündür. Cumhuriyet fikren, bedenen, ilmen yüksek kişilikli yetenekler ister.”
29 Ekim 1923 de Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur.
2016 yılı bitmek ve 2017 yılı başlamak üzere. 94 yıldır Cumhuriyet ile idare ediliyoruz.
2023 e, yani Cumhuriyetin 100.cü kuruluş yılına da 6 yıllık bir zaman kaldı.
2016 yılının son günlerinde ülkemizin içinde yaşadığı kargaşa ve felaketler malum. Her gün hem içeride ve hem de dışarıda şehit vermediğimiz, gözyaşı dökmediğimiz, anaların ağlamadığı gün yok.
Bu denli kaoslar yaşanırken, Anayasa tartışması ve Cumhuriyetin kazanımlarının yok edilerek Cumhurbaşkanının tek adam olması tartışmaları hız kazanmaktadır.
İktidarda olanlar güçlerini kaybetmemek için, ellerindeki yetkileri son raddesine kadar kendi menfaatleri için kullanırlar. Bu da onlar için doğal sayılır.
Şu an da Mecliste tartışmaya açılan ve oylanmak istenen Anayasa değişikliği ve tek adamda bütün güçlerin toplanması isteği iktidardakilerin gücüne güç katma isteğidir.
ÖZ DİLİNDEN VE KÜLTÜRÜNDEN UZAKLAŞILMAMALI
Yüzyıllarca Arap ve Fars dillerinin etkisinde kalan Osmanlı, zamanla öz dilinden ve kültüründen uzaklaştı. Anneleri yabancı olan Melez Padişahlar, dönme, devşirme sadrazamlar ve mukallit şeyhülislamlar tarafından Türklük bilinci köreltildi. Netice de halk, kul-köle haline getirildi.
Osmanlı saraylarında Türk’ten başka kişilere yer verilmişti. Onlar da düşmanla bir olarak Türklüğü yok etmeye ve Osmanlı devletinin de yıkılmasında büyük roller oynamışlardır.
Neticede: 
Osmanlı’nın borçlandırılması ve yabancılara tanınan imtiyazlar neticesinde, Osmanlı Devleti’nin yıkılması seyri başladı ve de yıkıldı.
Anadolu insanının uyanması, uyandırılması, Mustafa Kemal gibi bir dehanın Türk halkına vermiş olduğu enerji, güç, itimat ve güven duygusu sayesinde yıkılan Osmanlı Devletinin yerine, aydın, laik, demokrat Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu.
 Bu devlette kimse kimseden üstün kılınmadı. Irk, dil, din, mezhep ayırımı yapılmadı.
Meclis her şeyin üstünde karar mercii kılındı. Halkın iradesini yansıtmak, halkın geleceği hususunda kararlar almak, Meclise bırakıldı. Hukukun üstünlüğüne önem verildi. Yanlış yapan kim olursa olsun cezalandırılması söz konusu olabilmeli idi.
 Atatürk istese her şeyi kendi iradesi altında toplayabilirdi. Toplamadı.
Atatürk’ün Türk halkına armağan ettiği Cumhuriyeti, laikliği, halkçılığı, ulusçuluğu, devletçiliği ve de devrimciliği eğer bizler doğru anlayıp, hayata egemen kılabilse idik, bugün yaşadığımız ve tartıştığımız olayları yaşamaz ve tartışmazdık.
Mustafa Kemal Atatürk Dumlupınar Nutkunda diyor ki: “Bir milletin ruhu zapt olunmadıkça, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça o millete hâkim olmanın imkânı yoktur.”
Ruhunu zapt ettiğiniz, azim ve iradesini kırdığınız millete hâkim olabilirsiniz. Eğer, Cumhuriyetin kazanımlarını yok ederek, istenilen Anayasa değişikliği yapılır ve halkta onay verirse demek ki milletin ruhu zapt edilmiş, azim ve iradesi de kırılmış demektir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmalarında halkı motive edecek sözler söylemekte. Tek Bayrak, Tek devlet, Tek vatan, diyerek ülkemizi kimsenin bölüp parçalayamayacağına vurgu yapmaktadır.
Sevr’i uygulamaya çalışan iç ve dış düşmanlara karşı mücadele edilmesi gerektiğini ve edeceklerini de ifade etmektedir. Güzel sözler.
Keşke bu sözler aynen uygulansa ve her ne olursa olsun, birlik ve beraberliğimiz bozulmadan, bölünmeden, parçalanmadan, terör belasından kurtularak yaşama ortamına geçebilsek.
Yetkilerin tek elde toplanması halinde, Demokrasiden söz etmek mümkün değildir.
Tek yetkili olan kişi, elbette kendisine karşı geleni kolayca bertaraf edecektir. Güç ondadır. Kurumlar ona bağlıdır. Bu durumda kimse eleştiri de yapamaz, karşı da gelemez.
Sevgili okurlar; bizler inançlı insanlarız. Hep hakkımızda hayırlısı ne ise o olsun isteriz.
2017 yılında da tek dileğimiz, bilimin ve teknolojinin bu denli geliştiği bir çağda, Allah’ın bize bahşetmiş olduğu aklımızı kullanarak doğruları bulmak, hurafelerden uzak durmak, gerçekleri görerek hareket etmektir.
Türkiye Cumhuriyetinin Mustafa Kemal Atatürk’ün göstermiş olduğu yolda devam etmesi, terör belasından kurtulmamız en büyük arzumuzdur.
***
Zekeriya Tümer
23.12.2016
Ulusalhaber1881@gmail.com