BEDENEN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BEDENEN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Aralık 2016 Cuma

CUMHURİYET FİKREN, BEDENEN, İLMEN YÜKSEK KİŞİLİKLİ YETENEKLER İSTER! Zekeriya TÜMER "TÜMER DİYOR Kİ"

TÜMER DİYOR Kİ:
CUMHURİYET FİKREN, BEDENEN, İLMEN YÜKSEK
KİŞİLİKLİ YETENEKLER İSTER.
Zekeriya TÜMER
Sevgili okurlar; yazımızın başlığını Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemiş olduğu sözden alıntı yaparak yazdım.
Atatürk diyor ki:  “Efendiler, milletimizin hedefi medeni olmaktır. Bu medeni eserler ortaya koymakla mümkündür. Cumhuriyet fikren, bedenen, ilmen yüksek kişilikli yetenekler ister.”
29 Ekim 1923 de Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur.
2016 yılı bitmek ve 2017 yılı başlamak üzere. 94 yıldır Cumhuriyet ile idare ediliyoruz.
2023 e, yani Cumhuriyetin 100.cü kuruluş yılına da 6 yıllık bir zaman kaldı.
2016 yılının son günlerinde ülkemizin içinde yaşadığı kargaşa ve felaketler malum. Her gün hem içeride ve hem de dışarıda şehit vermediğimiz, gözyaşı dökmediğimiz, anaların ağlamadığı gün yok.
Bu denli kaoslar yaşanırken, Anayasa tartışması ve Cumhuriyetin kazanımlarının yok edilerek Cumhurbaşkanının tek adam olması tartışmaları hız kazanmaktadır.
İktidarda olanlar güçlerini kaybetmemek için, ellerindeki yetkileri son raddesine kadar kendi menfaatleri için kullanırlar. Bu da onlar için doğal sayılır.
Şu an da Mecliste tartışmaya açılan ve oylanmak istenen Anayasa değişikliği ve tek adamda bütün güçlerin toplanması isteği iktidardakilerin gücüne güç katma isteğidir.
ÖZ DİLİNDEN VE KÜLTÜRÜNDEN UZAKLAŞILMAMALI
Yüzyıllarca Arap ve Fars dillerinin etkisinde kalan Osmanlı, zamanla öz dilinden ve kültüründen uzaklaştı. Anneleri yabancı olan Melez Padişahlar, dönme, devşirme sadrazamlar ve mukallit şeyhülislamlar tarafından Türklük bilinci köreltildi. Netice de halk, kul-köle haline getirildi.
Osmanlı saraylarında Türk’ten başka kişilere yer verilmişti. Onlar da düşmanla bir olarak Türklüğü yok etmeye ve Osmanlı devletinin de yıkılmasında büyük roller oynamışlardır.
Neticede: 
Osmanlı’nın borçlandırılması ve yabancılara tanınan imtiyazlar neticesinde, Osmanlı Devleti’nin yıkılması seyri başladı ve de yıkıldı.
Anadolu insanının uyanması, uyandırılması, Mustafa Kemal gibi bir dehanın Türk halkına vermiş olduğu enerji, güç, itimat ve güven duygusu sayesinde yıkılan Osmanlı Devletinin yerine, aydın, laik, demokrat Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu.
 Bu devlette kimse kimseden üstün kılınmadı. Irk, dil, din, mezhep ayırımı yapılmadı.
Meclis her şeyin üstünde karar mercii kılındı. Halkın iradesini yansıtmak, halkın geleceği hususunda kararlar almak, Meclise bırakıldı. Hukukun üstünlüğüne önem verildi. Yanlış yapan kim olursa olsun cezalandırılması söz konusu olabilmeli idi.
 Atatürk istese her şeyi kendi iradesi altında toplayabilirdi. Toplamadı.
Atatürk’ün Türk halkına armağan ettiği Cumhuriyeti, laikliği, halkçılığı, ulusçuluğu, devletçiliği ve de devrimciliği eğer bizler doğru anlayıp, hayata egemen kılabilse idik, bugün yaşadığımız ve tartıştığımız olayları yaşamaz ve tartışmazdık.
Mustafa Kemal Atatürk Dumlupınar Nutkunda diyor ki: “Bir milletin ruhu zapt olunmadıkça, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça o millete hâkim olmanın imkânı yoktur.”
Ruhunu zapt ettiğiniz, azim ve iradesini kırdığınız millete hâkim olabilirsiniz. Eğer, Cumhuriyetin kazanımlarını yok ederek, istenilen Anayasa değişikliği yapılır ve halkta onay verirse demek ki milletin ruhu zapt edilmiş, azim ve iradesi de kırılmış demektir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmalarında halkı motive edecek sözler söylemekte. Tek Bayrak, Tek devlet, Tek vatan, diyerek ülkemizi kimsenin bölüp parçalayamayacağına vurgu yapmaktadır.
Sevr’i uygulamaya çalışan iç ve dış düşmanlara karşı mücadele edilmesi gerektiğini ve edeceklerini de ifade etmektedir. Güzel sözler.
Keşke bu sözler aynen uygulansa ve her ne olursa olsun, birlik ve beraberliğimiz bozulmadan, bölünmeden, parçalanmadan, terör belasından kurtularak yaşama ortamına geçebilsek.
Yetkilerin tek elde toplanması halinde, Demokrasiden söz etmek mümkün değildir.
Tek yetkili olan kişi, elbette kendisine karşı geleni kolayca bertaraf edecektir. Güç ondadır. Kurumlar ona bağlıdır. Bu durumda kimse eleştiri de yapamaz, karşı da gelemez.
Sevgili okurlar; bizler inançlı insanlarız. Hep hakkımızda hayırlısı ne ise o olsun isteriz.
2017 yılında da tek dileğimiz, bilimin ve teknolojinin bu denli geliştiği bir çağda, Allah’ın bize bahşetmiş olduğu aklımızı kullanarak doğruları bulmak, hurafelerden uzak durmak, gerçekleri görerek hareket etmektir.
Türkiye Cumhuriyetinin Mustafa Kemal Atatürk’ün göstermiş olduğu yolda devam etmesi, terör belasından kurtulmamız en büyük arzumuzdur.
***
Zekeriya Tümer
23.12.2016
Ulusalhaber1881@gmail.com