CUMHURİYET
FİKREN, BEDENEN, İLMEN YÜKSEK
KİŞİLİKLİ
YETENEKLER İSTER.
Zekeriya TÜMER
Sevgili
okurlar; yazımızın başlığını Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemiş olduğu sözden
alıntı yaparak yazdım.
Atatürk
diyor ki: “Efendiler, milletimizin
hedefi medeni olmaktır. Bu medeni eserler ortaya koymakla mümkündür. Cumhuriyet
fikren, bedenen, ilmen yüksek kişilikli yetenekler ister.”
29
Ekim 1923 de Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur.
2016
yılı bitmek ve 2017 yılı başlamak üzere. 94 yıldır Cumhuriyet ile idare
ediliyoruz.
2023
e, yani Cumhuriyetin 100.cü kuruluş yılına da 6 yıllık bir zaman kaldı.
2016
yılının son günlerinde ülkemizin içinde yaşadığı kargaşa ve felaketler malum.
Her gün hem içeride ve hem de dışarıda şehit vermediğimiz, gözyaşı
dökmediğimiz, anaların ağlamadığı gün yok.
Bu
denli kaoslar yaşanırken, Anayasa tartışması ve Cumhuriyetin kazanımlarının yok
edilerek Cumhurbaşkanının tek adam olması tartışmaları hız kazanmaktadır.
İktidarda
olanlar güçlerini kaybetmemek için, ellerindeki yetkileri son raddesine kadar
kendi menfaatleri için kullanırlar. Bu da onlar için doğal sayılır.
Şu
an da Mecliste tartışmaya açılan ve oylanmak istenen Anayasa değişikliği ve tek
adamda bütün güçlerin toplanması isteği iktidardakilerin gücüne güç katma
isteğidir.
ÖZ
DİLİNDEN VE KÜLTÜRÜNDEN UZAKLAŞILMAMALI
Yüzyıllarca
Arap ve Fars dillerinin etkisinde kalan Osmanlı, zamanla öz dilinden ve
kültüründen uzaklaştı. Anneleri yabancı olan Melez Padişahlar, dönme, devşirme
sadrazamlar ve mukallit şeyhülislamlar tarafından Türklük bilinci köreltildi.
Netice de halk, kul-köle haline getirildi.
Osmanlı
saraylarında Türk’ten başka kişilere yer verilmişti. Onlar da düşmanla bir
olarak Türklüğü yok etmeye ve Osmanlı devletinin de yıkılmasında büyük roller
oynamışlardır.
Neticede:
Osmanlı’nın borçlandırılması ve yabancılara tanınan imtiyazlar neticesinde,
Osmanlı Devleti’nin yıkılması seyri başladı ve de yıkıldı.
Anadolu
insanının uyanması, uyandırılması, Mustafa Kemal gibi bir dehanın Türk halkına
vermiş olduğu enerji, güç, itimat ve güven duygusu sayesinde yıkılan Osmanlı
Devletinin yerine, aydın, laik, demokrat Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu.
Bu devlette kimse kimseden üstün kılınmadı.
Irk, dil, din, mezhep ayırımı yapılmadı.
Meclis
her şeyin üstünde karar mercii kılındı. Halkın iradesini yansıtmak, halkın
geleceği hususunda kararlar almak, Meclise bırakıldı. Hukukun üstünlüğüne önem
verildi. Yanlış yapan kim olursa olsun cezalandırılması söz konusu olabilmeli
idi.
Atatürk istese her şeyi kendi iradesi altında
toplayabilirdi. Toplamadı.
Atatürk’ün
Türk halkına armağan ettiği Cumhuriyeti, laikliği, halkçılığı, ulusçuluğu,
devletçiliği ve de devrimciliği eğer bizler doğru anlayıp, hayata egemen
kılabilse idik, bugün yaşadığımız ve tartıştığımız olayları yaşamaz ve
tartışmazdık.
Mustafa
Kemal Atatürk Dumlupınar Nutkunda diyor ki: “Bir milletin ruhu zapt
olunmadıkça, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça o millete hâkim olmanın
imkânı yoktur.”
Ruhunu
zapt ettiğiniz, azim ve iradesini kırdığınız millete hâkim olabilirsiniz. Eğer,
Cumhuriyetin kazanımlarını yok ederek, istenilen Anayasa değişikliği yapılır ve
halkta onay verirse demek ki milletin ruhu zapt edilmiş, azim ve iradesi de
kırılmış demektir.
Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan, konuşmalarında halkı motive edecek sözler söylemekte. Tek
Bayrak, Tek devlet, Tek vatan, diyerek ülkemizi kimsenin bölüp
parçalayamayacağına vurgu yapmaktadır.
Sevr’i
uygulamaya çalışan iç ve dış düşmanlara karşı mücadele edilmesi gerektiğini ve
edeceklerini de ifade etmektedir. Güzel sözler.
Keşke
bu sözler aynen uygulansa ve her ne olursa olsun, birlik ve beraberliğimiz
bozulmadan, bölünmeden, parçalanmadan, terör belasından kurtularak yaşama
ortamına geçebilsek.
Yetkilerin
tek elde toplanması halinde, Demokrasiden söz etmek mümkün değildir.
Tek
yetkili olan kişi, elbette kendisine karşı geleni kolayca bertaraf edecektir.
Güç ondadır. Kurumlar ona bağlıdır. Bu durumda kimse eleştiri de yapamaz, karşı
da gelemez.
Sevgili
okurlar; bizler inançlı insanlarız. Hep hakkımızda hayırlısı ne ise o olsun
isteriz.
2017
yılında da tek dileğimiz, bilimin ve teknolojinin bu denli geliştiği bir çağda,
Allah’ın bize bahşetmiş olduğu aklımızı kullanarak doğruları bulmak,
hurafelerden uzak durmak, gerçekleri görerek hareket etmektir.
Türkiye
Cumhuriyetinin Mustafa Kemal Atatürk’ün göstermiş olduğu yolda devam etmesi,
terör belasından kurtulmamız en büyük arzumuzdur.
***
Zekeriya
Tümer
23.12.2016
Ulusalhaber1881@gmail.com