28 Eylül 2015 Pazartesi

ŞAŞIRMAMAK MÜMKÜN MÜ? Neye üzülüyorum biliyor musunuz?,, Zekeriya TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ!..
ŞAŞIRMAMAK 
MÜMKÜN MÜ?
Neye üzülüyorum biliyor musunuz?
Farkındayım, aslında sizler de benim üzüldüğüm, şaşırdığım ve kızdığım şeylere, üzülüyor, kızıyor ve şaşırıyorsunuz.
Babalarımız ve annelerimiz bizlere büyürken hangi öğütleri verirler.
Çoğunlukla, aman yalan söylemeyin, sakın başkasının malına göz dikmeyin, arkadaşınızın bir şeyini almayın, hırsızlık, soysuzluk, arsızlık yapmayın, iyi insan olun, derler.
Çalış ve alnının teriyle kazan, kimseye muhtaç olma derler.
Dürüst ol, namuslu ol, çalma, çırpma, diye tembih ederler.
Dinimiz, dinimiz de bunların üzerinde durmaz mı?
Peygamberimiz, din adamları da ısrarla dürüstlüğün, namuslu yaşamanın, hak yememenin, kendi çıkarın uğruna başkalarının hakkını yememeyi v.s söylemezler mi?
Peki, kardeşim ben şunu anlayamıyorum!
Bunları bile bile neden tersi yapılır.
Bu dünyada yaşamak için en önemli kaynak, paradır. Her şeyi para ile satın alabilirsin. Paran yoksa, hiçbir şeye sahip olabilmen mümkün değildir.
Tamam bu doğrudur.
Tek bedava olan havadır. Onu da kirlettik. Temiz hava alabilmek istersen işte o zaman hava almak için de para gereklidir.
Evet,  para olmazsa bir şey yapmak mümkün değildir. Elbette para kazanmak için uğraş vermeliyiz.
Tamam da, çok para kazanabilmek için mutlaka sahtekar, yalancı, dolandırıcı mı olmak gerekiyor?
Maalesef evet.
İşte ben buna üzülüyorum.
Etrafıma bakıyorum, haram yemeyen, başkasının hakkını yemeyen, dürüstçe çalışan insanların zengin olmaları mümkün değil.
Devlet memuru da olsan, esnaf ta olsan, ticaret de yapsan çok para kazanamazsın namuslu isen.
Üstelik namussuzlar seni bulurlar ve sana zarar da verirler.
Normal bir devlet memurunun aldığı aylık bellidir. Aldığı bu maaşı ile zor geçinir. Mal mülk sahibi olması mümkün değildir.
Esnaf ta, terazisini bozmaz ve her malı doğru tartar ve aşırı fiyatlarla satmazsa malını, ancak geçimini sağlar.
Şimdi şöyle etrafımıza bir bakalım. Kimler nasıl çok para kazanıyor.
İnceleyin, araştırın. Gerçekleri göreceksiniz.
İşte ben bunlara şaşırıyorum. Bu insanlar öbür dünyayı düşünmüyorlar mı? Düşünmüyorlar. Düşünseler, toplumun hakkını yemezler. Ülkeyi kaosa sokmazlar. İktidar olma hevesi içerisinde, ülkem insanına zarar vermezler.
Bizleri kim yarattı?
ALLAH.
Bizleri yaratan Yüce ALLAH’TAN ne saklanabilir?
Sana şah damarından daha yakın olan, senin tüm düşüncelerini ve yaptıklarını, yapacaklarını bilmez mi?
Bu dünyada yaptığın namussuzlukların hesabını öbür tarafta sana sormayacak mı?
Ben dürüst toplum, namuslu iktidar, adaletli hukuk,  istiyorum.
Ya siz siz ne istiyorsunuz?
28.09.2015
Zekeriya Tümer

22 Eylül 2015 Salı

İNANMAK İSTESEM DE İNANAMIYORUM; ALDATILMAK, KANDIRILMAK İSTEMİYORUZ...

TÜMER DİYOR Kİ!.., 
İNANMAK İSTESEM DE İNANAMIYORUM;
ALDATILMAK, KANDIRILMAK İSTEMİYORUZ...
Sevgili okurlar, son günlerde yaşadıklarımız meydanda.
PKK Terörü can aldıkça milli duygular şaha kalkmakta.
AÇILIM SAFSATASI VE ÇÖZÜM (ÇÖZÜLÜM) SÜRECİ KUMPASI
Daha önceleri açılım, diyerek, “aman PKK ya göz yumun, sakın silah çekmeyin, bırakın gelsinler, bırakın geçsinler” diyenler, bugün pişmanlık duygusu içerisindeler gibi gözüküyorlar.
Gerçekten öyle mi? Buna da inanmak bence biraz zor.
Halkı kandırmak, oyları almak peşindeler.
Enayiler kanar, gerçeği bilenler ve görenler kanmaz.
İnananlar var elbette, hem de çoook.
Bayrağımız askeriyenin direğinden indirildiğinde, PKK’ lılarca ve Ermenilerce  ayaklar altına alındığında, yakıldığında sesi çıkmayanlar, şimdi bayrağa sahip çıkmaya başladılar.
İnanalım mı?
Aptal mıyız ki biz inanalım!
Ergenekon, balyoz bahanesiyle, PKK ile mücadele eden ordu mensupları hapishanelere tıkıldığında, paralelciler bizi kandırmış diyerek suçu başkasının üstüne atanlar, şimdi milli kahraman olma sevdasındalar.
Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve İsrail, ajanları doğu ve güneydoğuda kol gezerken, gizli gizli PKK’ya silah ve mühimmat verirken ses çıkarmayanlar, (gerçi bugünde pek ses çıkaramıyorlar da, arada sırada da olsa kafa tutuyorlar gibi gözüküyorlar) neden üzerimizden çekin ellerinizi diyemiyorlar.
Daha önce Irak kan gölüne döndüğünde ülkemize sığınan Irak’lılara sahip çıktık, şimdi Suriyeliler ülkemizin her tarafına dağıldı. Çoğu perişan ve sokaklarda dileniyorlar. Denizlerde boğuluyorlar. Yollarda yürümekten perişanlıklar yaşıyorlar.  Bu insanlara acımaktan, kendi vatandaşlarımıza acıyamaz durumlara düştük.
Gerçekten mini mini yavrular aç susuz, anne ve babalar çaresiz, yaşam savaşı vermekteler. Kurban Bayramını nasıl kutlar bu zavallılar.
IŞİD’i insanların başına bela edenler de hiç utanma ve arlanma duygusu olmadığı gibi, vicdansız Avrupa da insanların ölümlerini seyretmekten zevk alıyorlar sanki!
Bizdeki İktidar mensuplarının ise tuzu kuru. Saraylarda, villalarda, köşklerde yaşanıyor, maddi sıkıntı çekilmiyor, devletin parası istenildiği gibi kullanılıyor, sonra da çıkıp kürsülere timsah gözyaşları dökülüyor, ah vah deniyor.
Kim inanır buna?
Hele ki; açılım bahanesi ile PKK palazlansın, bombaları yollara yerleştirsin, şehirlere sızsın, halkı canından bezdirsin. Asker, sivil demeden öldürmeye başlasın.
Asker, teröristlere saldırmak için izin istediğinde, sus, otur oturduğun yerde, çıkma kışlandan, densin.
Şimdi de teröre lanet mitingleri adı altında 1 Kasım seçimlerine yatırım yapılsın.
Bu millet bu kadar enayi mi ki kansın!
Artık hiçbir şeyi anlayamaz duruma düştük. Nasıl bir hırs ve ihtirastır.  Siyaset uğruna her şey mubah olabilir mi? Olamaz ve olmamalı.
7 Haziran’da ki seçimlerden sonra neden hükümet kurdurulmadı? Sebep belli.
Biz neden hükümetin kurdurulmadığını ve kurdurulmayacağını daha önceki yazılarımızda belirttik.
Ancak, anlamak istemeyen o kadar çok kişi var ki,  1 Kasım seçimlerinde bunu da göreceğiz.
1 Kasım’da eğer AKP 276 yı bulup hükümeti kuramaz ise, hiç merak etmeyin, aynen bu hükümet devam ettirilecek ve 6 ay sonra tekrar seçime gidilecektir.
Açılım, saçılım süreci uğruna askeri kışlasına sokan ve askerin emir almasını Valilere bırakan zihniyet, bugün “ayy, valla yanlış yapmışız” diyerek askere PKK yı temizleme görevini neyse ki verebildi.
Bu sefer asker kararlı.
İçeride odaklaşan şer güçlerini temizleyecek.
PKK’nın yaşam alanları daralıyor ve daha da daralacak. Ülkeyi terk etmek zorunda kalacaklar.
TÜM DÜNYA MİLLETLERİ ŞUNU BİLMELİDİR. TÜRK MİLLETİ SUSAR SUSAR VE YERİ GELDİĞİNDE ÜLKESİ, VATANI, MİLLETİ VE DİNİ İÇİN, KENETLEŞİR VE DÜŞMANINA DERSİNİ VERİR.
Türk’ü dünyadan silmek için tarih boyunca çalışılmıştır.
Silemezsiniz ve yok da edemezsiniz.
İçimizde çok hain var. Bunlar nasıl yetişti bunu da anlamak mümkün değil.
Maalesef, kanı bozuk, şahsiyeti bozuk, çıkar uğruna her şeyi yapabilecek tıynette olan çok insan yetiştirmiş bu ülke. 
Yaşadığı ülkenin ekmeğini yiyerek, nimetlerinden faydalanarak, o ülkeye ihanet eden şer odaklarına ve o odaklarda görev alan insanlara lanet okunmaz mı?
Osmanlı’nın yıkılma döneminde de vardı hainler. Osmanlı devletini İngilizlere, Amerikalılara, Fransızlara, hatta Yunanlılara teslim etmek isteyen vatan hainleri vardı.
Ama bir de Mustafa Kemal vardı. En önemlisi de Anadolu’da yaşayan ve ülkesinin boyunduruk altına alınmasına göz yummayan kahraman Türk Milliyetçisi bir halk vardı.
Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının etrafında tek vücut olundu ve İstiklal savaşı kazanıldı.
29 Ekim 1923 de kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni sizlerin yıkmaya, parçalamaya gücünüz yetmez.
Çekin pis ellerinizi üzerimizden.
Mustafa Kemal Atatürk Devletimizin temelini güçlü atmıştır. Onun fikirleri ve bizlere bıraktığı eserleri korunacak ve kollanacaktır. Buna da Türk milletinin gücü yeter.
Tek sıkıntımız, siyasiler. İktidar uğruna yanlışlıklar yapmakta ve sonra da pişman olmaktalar.
Ne yazık ki, alınan istikrarsız kararlar ülkeye zarar vermektedir.
PKK’ya ve göçmenlere harcanan paraların yanında bir de yapılan israflar ekonomimizin canlanmasını önlemektedir. 
Yatırım yapılamayan bir ülkede elbette işsizlik çoğalacak, dolar da 3 binleri aşacaktır. Enflasyonda tavan yapacaktır. Fakir halkta Allaha sığınacaktır.
Amerika’nın ve Avrupa’daki sömürgeci ülkelerin tek amaçları var. Türkler güçlenmesin, kalkınmasın ve bizlerin hâkimiyeti altında olsunlar, biz hem onları ve hem de Ortadoğu’daki topraklardaki bereketlerden yararlanalım.
Kendi ülke insanları refah yaşasın, Müslüman’lar gebersin. Düşünce bu.
Şunu sormamız gerek, hem iktidar partisine ve hem de muhalefet parti liderlerine.
Yaa bir kere basının karşısına,  TV.nin karşısına çıkın ve bizleri sömürmeye ve yok etmeye çalışan ülkelere kafa tutun. Mecliste kararlar alın.
Bakın herkes nasıl geri çekilecek.
Mübarek Kurban Bayramı geldi. Ramazan Bayramından sonra Kurban Bayramı gelir. Kurbanlar kesilir, Haç ziyareti yapılır. Fakire, fukaraya kesilen etler dağıtılır.
7 Haziran seçimlerinden sonra ülkemiz, genç, yiğit, kahraman evlatlarını kurban verdi. Yüreklerimizde acı, içimizde ki sızılar varken, Kurban Bayramını nasıl kutlarız. İçimiz kan ağlıyor, kan.
UYAN TÜRK EVLADI, UYAN!
DÜN, İNGİLİZ-YUNAN-FRANSIZ-İTALYAN VARDI KARŞINDA
BUGÜN İSE ONLARIN TORUNLARI!
DÜN, TOPRAĞINA GÖZ DİKTİLER
BUGÜN CUMHURİYETİ HEDEF ALDILAR,
ÜLKEYİ BÖLÜP PARÇALAMAK, KARDEŞİ KARDEŞE DÜŞMAN ETMEK İSTEMEKTELER.
ORTADOĞU’YU ŞEKİLLENDİRMEK, SINIRLARI YENİDEN ÇİZMEK, SÖMÜRGE İMPARATORLUĞU
KURMAK İSTEMEKTELER.
UYAN ARTIK UYAN VE GERÇEKLERİ GÖR VE ÜLKENE, BAYRAĞINA, DİLİNE, DİNİNE SAHİP ÇIK., NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE....
***
(Bundan sonra daha fazla teröre kurban vermemek dileğiyle, Tüm Müslüman Türk Milletinin Kurban Bayramı kutlu olsun)
22.09.2015

16 Eylül 2015 Çarşamba

TÜMER DİYOR Kİ: "Anadolu uyanmaya başladı"

TÜMER DİYOR Kİ:
Anadolu 
uyanmaya 
başladı..
PKK NIN VE IŞİD’İN tehlikeli boyutlara doğru gitmesi neticesinde millet ayağa kalkmaya başladı.
Her gün terörist gruplarca haince kurulan tuzaklar sayesinde ölen vatan evlatlarımızın acıları yürekleri dağladı.
Acılara katlanılamaz oldu.
Maalesef AKP Hükümetinin 13 yıldır uyguladığı yanlış politikalar sayesinde bugünlere gelindi. Ancak, şu an onlarda işin vahametini kavradılar gibi.
Ülke bölünüp, parçalanma aşamasına doğru gidiyor. İstikrarsız hükümetler olduğu müddetçe iç ve dış düşmanlar güçlenirler.
Hele ki, siz güvenlik güçlerinizi ve adalet mekanizmasını yıpratırsanız, insanlarınızı dinci ve dinsiz, alevi, Sünni, Türk, Kürt ayrıştırırsanız, bölünme ve parçalanmaya doğru gidersiniz.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, 14 sivil toplum kuruluşu ve meslek örgütüne seslenerek, Terörü lanetleyen ve kardeşliğimize sahip çıkan bütün sivil toplum kuruluşlarına çağrı yaparak  Perşembe günü saat 16.30’da Ankara’da toplanma’ya ve Türk Bayrakları ile her yeri donatmaya davet etti.
Bu davete HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, karşı çıktı. Türk Bayrağı ile neden donatılıyormuş, bu ırkçılı olur dedi.
Peki Demirtaş beyefendi, PKK gösterilerinde Abdullah Öcalan’ın posterleri ve PKK bayrakları neden açılıyor?
Sizin gibi kafa yapısına sahip olanlar bu ülkeyi bölme ve parçalama aşamasına getiriyor.
Şunu kimse unutmasın. Bu millet İstiklal savaşında olduğu gibi, aniden tek vücut olur ve içerisindeki pislikleri tek tek temizler. Sizler Ordumuzun ve Emniyet güçlerimizin zayıfladığını zannetseniz de o vatanını seven emniyet güçlerimiz canlarını dişlerine takarlar ve bir anda aslan kesilirler. Siz kim oluyorsunuz da Devletin güçleri ile başa çıkmaya çalışıyorsunuz?
Bayrak Türk Milletinin sembolüdür. 
İstiklal Marşımızı birkaç kez okumanızı isterim. 
Orada gereken cevap veriliyor.
Sevgili okurlar: 
Burada Rumeli Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi (Rubasam) Başkanı Özcan Pehlivanoğlu’nun 16 Temmuz 201 de yazdığı bir makaleyi buraya aynen aktarmak istiyorum. Türklerle ilgili yazmış olduğu gerçekleri okumalısınız.
"Türk Milliyetçileri, tarihin yazdığı en büyük Türk Milliyetçilerinden biri hatta birincisi olan “Başbuğ” Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra iktidar olamadılar.
Bu nedenle günümüz Türk Milliyetçileri; “Türk Milliyetçilerinin niçin iktidar olamadıkları” sorusunu öncelikle cevaplamak zorundadır.
Böyle bir cevaplama yapılmadığı veya cevabın getireceği yüzleşmeden kaçınıldığı takdirde, Türk Milleti’nin geleceği daha bir zora atılmış olacaktır.
Buradaki “iktidar”sözcüğünden kasdımız, her sahada iktidar olarak uzun süreli ve kalıcı işler yapacak bir siyasi iktidarı gerçekleştirmektir.
Önce siyaseten iktidar olup, Türk Milletini ve devletini yaşatmak için gereğini yapmaya çalışmak, hayatın ve siyasetin doğasına aykırıdır. Onun için Türk insanı, yaşamın her alanında insiyatif kullanacağı iktidarı, ele geçirmek zorundadır.
Türk Milliyetçilerinin yapacağı en önemli işlerden biri; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, herkes kendi derdine düşmüşken, Türk Milliyetçilerince verilen “İstiklal Mücadelesi” sayesinde kurulduğunu bunu unutmuş olan Türk Milletine anlatmalarıdır. Tabi kendileri bunun farkındaysa?
Bilmeliyiz ki; Türk Milliyetçileri, Atatürk’ün vefatından sonra kademe kademe her sahadan çekilmiş ve bu günkü tablo ortaya çıkmıştır.
Memleketimiz onca sıkıntı yaşarken, Türksüz bir dünya tasavvur edenler Anadolu içinde bu planlarını uygulamaya sokmuşken, Türk Milliyetçilerinin içinde bulunduğu durum çok düşündürücüdür.
Devleti kuran sen, milleti koruyan sen, vatan aşkıyla yanan sen, bayrağı dalgalandıran sen, vergiyi veren sen, askere giden sen, devletine hizmette kusur etmeyen sen ama iktidar olmaya gelince başkası !!! Bu Türk Milliyetçilerini hiç rahatsız etmiyor mu?
Türk Milliyetçilerinin, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurduğunu, çoğunlukla yabancı kaynaklardan öğreniyoruz. En son hakkında CIA mensubu olduğuna dair tartışmalar olan Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Heath W. Lowry’nin editörlüğünü yaptığı “BİLİNMEYEN TÜRKLER” adlı kitap bunu bir kez daha gündeme taşıyor.
Bir Amerikalının veyahut herhangi bir Avrupalının yaptığını bizler niye yapamıyoruz?
Hal böyle olunca; Atatürk’ü ve Türk Milliyetçiliğini anlatmak, Türk Milletine yabancı olan tuhaf tiplere kalıyor.
Türk Milliyetçileri; teknoloji, turizm, tarım, hayvancılık, eğitim, din işleri, dış politika, enerji, madencilik, ulaştırma, bayındırlık vs. gibi konularda ne düşünüyor, ne istiyor, ne vaad ediyor, bunları kimle yapacak; kimsenin konuştuğu yok... Çoğunlukla nefis ve ikbal mücadelesi, gel de rahmetli Galip Erdem’e hak verme!
Kendisini Türk Milliyetçiliği vasfı ile tanımlayan Türk Aydınları, zaman zaman bir araya gelerek niçin tartışmıyorlar, konuşmuyorlar ve bir ses, bir nefes bekleyen Türk Milletine bunları yansıtmıyorlar?
Bu gün meydan; Türk Milliyetçilerinin devleti kurmak için verdiği; bağımsızlık mücadelesini köstekleyen, dönemin işgalci güçlerini destekleyen, İngiliz – Fransız – Yunan bayrağı sallayanlara kalmış durumda. Peki, buna karşılık devleti kuran ve devletin sahibi olan Türk Milliyetçileri ne yapıyor?
Atatürk’ten bu yana her sahadan çekilişin sorumluları nerede? Veya nerelerde yanlışlık yapıldı? Bu gün içinde bulunan durumun sebepleri neler? Bunları hep birlikte cevaplamalıyız.
Unutmayalım ki; her alanda inisiyatif kullanabilecek gücü yani iktidarı yakalayamamış olanların siyasi iktidarı yakalaması mümkün değildir. Günümüzde düştüğümüz onca sıkıntıya rağmen, Türk Milletinin; Türk Milliyetçilerini çare olarak görmemesinin en büyük nedenlerinden biri budur.
Bu nedenle, bu gün kendisini her sahada Türk Milliyetçiliğinin temsilcisi olarak görenler; çaplarını, vizyonlarını, misyonlarını ve samimiyetlerini sorgulamalıdır. Onca kara propagandayı ve Bizans oyununu çözmekte aczi yete düşmek, işin bir başka yönü!..
Kendisine Türk Milliyetçiliğini şiar edinmiş Türk Aydınları; kimseden korkmayarak ve çekinmeyerek, ikballerini ve nefislerini bir tarafa koyarak bütün Türk Dünyasını kapsayacak şekilde, bir kadro hareketine girişerek, Türk Milletine yeni bir diriliş şuuru kazandırmalı ve her sahada Türk Milletini ve de özellikle Türkiye’de Türk Milliyetçilerini iktidar yapmalıdır.
Aksi halde; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk Milleti ve Türk’e dair ne varsa, onun bunun elinde bir oradan bir oraya savrulur durur.
Neredeyse sıfır imkânla Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmayı ve bu güne kadar geliştirerek ve güçlendirerek yaşatmayı başarmış olan Türk Milliyetçilerinin elinde, düne oranla bugün çok büyük imkânlar vardır. Yeter ki sorgulayalım ve yüzleşelim ve de cevaplamamız gereken sorulardan da kaçmayalım.
Aksi halde bu günkü tabloyla, sahibi olduğumuz devletin, vatanın ve milletin iktidarını ele alamayız ve üzülerek ifade edeyim ki; uzun bir süredir olduğu gibi güdülmeye devam ederiz.
Türk Milletinin mukadderatı önce Cenab-ı Allah’ın sonra da Türk Milliyetçisi olduğunu diliyle değil kalb-i samimiyetle söyleyen ve Türk Milliyetçisi gibi düşünen, yaşayan ve öyle de uygulayanların elindedir. İşte bize böyle bir Türk Milliyetçiliğinin iktidarı gerekmektedir.
***
Özcan PEHLİVANOĞLU, 16 Temmuz 2012
Rumeli Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi (RUBASAM) Başkanı
ozcanpeh...@yahoo.com
https://twitter.com/O_PEHLIVANOGLU
http://www.rubasam.com

9 Eylül 2015 Çarşamba

ALLAH BELANIZI VERSİN!..., ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
ALLAH 
BELÂNIZI
VERSİN!..
Sevgili okurlar, son günlerde yaşanılan olaylar, insanı çığırından çıkartmak üzere.
Peş peşe gelen şehit haberleri, içinde vicdanı olan herkesi üzmekte.
Gencecik vatan evlatları pisipisine şehit olmaktalar.
Yüreğimizi yakanların ve buna sebep olanların da inşallah yürekleri yanar.
2015 yılının ülkemiz için şer yılı olacağını biz daha önceki yazımızda belirtmiştik.
Çünkü bu günkü olaylara nasıl ve kimler tarafından sebep olunabileceğini yılların bize verdiği tecrübe ile tahmin etmiştik.
Kürsülerde çıkıp güzel sözler söylemek kolay. Söylenen sözlerle, yapılan icraatların eşit olması gerek.
Ortada bir gerçek var. O gerçeği de cümle âlem biliyor.
HDP li milletvekillerinin bazılarının PKK ile içli dışlı oldukları devamlı basına yansıyor.
AKP'nin basiretsiz politikaları da malum...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidar hırsı da bilinmektedir.
Bunun yanında dış güçlerin PKK yı nasıl besledikleri ve destekledikleri de bilinmektedir.
Bir ton patlayıcı kolay kolay temin edilebilir mi? 
Yollara hangi teknoloji ve uzman ekiple döşeniyor.
Askerin ve polisimizin o yoldan hangi gün, hangi saatte geçeceği nasıl biliniyor?
Bu devlet bu kadar aciz değil, ancak acizleştirildi. Yazık oluyor ülkeme ve genç yavrulara.
PKK’yı yok etmenin yolları bilinmesine rağmen bugüne kadar uygulanmadı.
Çözüm süreci esnasında daha da güçlendikleri devletimizin yetkilileri tarafından açıklanıyor.
Soruyoruz o zaman. Siz ne yapıyordunuz? PKK güçlenirken neden seyrettiniz? Amacınız ne idi?
Biz de bir vatandaş olarak bunu sorarız.
HDP nin oyları bu şekilde yok olup, tekrar AKP ye mi yönelecek.
Boş hayaller.
Aziz Türk Milleti, her şeye rağmen umudumuzu korumalıyız.  Güzel günler göreceğimize inanmalıyız ve hayata sıkı sıkıya bağlanmalıyız. Kuvay-ı Milliye ruhu canlanıyor. Düşman bunu fark etmeye başladı.
Türk Milleti şahlanmaya görsün, karşısındaki pislikleri, vatan hainlerini,  bir anda temizler ve düze çıkar. Bunu iç ve dış düşmanlar unutmasın ve göz ardı etmesin.
Burada bütün siyasi partilerimize sesleniyoruz. Birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde ayrım yapmadan, bütün halkımızı kucaklayarak, bu karanlık günlerin içinden ülkemizi aydınlığa çıkarmak zorundayız. Zorundasınız.
Vatanın bölünmez bütünlüğü için elbette şehitlerimiz de olacaktır gazilerimizde. Bizler buna değil, haince saldırılara ve içimizde kendi ikballeri uğruna yanlış yaparak bu duruma sebep olanlara ve de bizlere dost gözüküp düşmanlık yapan dış devletlerin tutum ve davranışlarına üzülüyoruz ve onları lanetliyoruz.
Allah şehitlerimizin mekânlarını cennet yapsın. Geride kalanlara da sabır versin. Allah bizleri bölmek ve parçalamak isteyen iç ve dış düşmanlarında belasını versin.
Bizlere bu cennet vatanı emanet eden başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile vatan için canını feda eden kahraman şehitlerimizin de mekânları cennet olsun.
Ne mutlu Türk’üm diyene.
09.09.2015
Ulusalhaber1881@gmail.com

4 Eylül 2015 Cuma

TÜMER DİYOR Kİ: BUNCA VATAN HAİNİ NASIL YETİŞTİ

TÜMER DİYOR Kİ:
BUNCA 
VATAN HAİNİ 
NASIL YETİŞTİ?!...
Yıllardır içimizde gizli hainler varmışta haberimiz yokmuş.
Ortamı bulduklarında hepsi içlerindeki kini kusmaya başladılar.
Okuma, araştırma ve gerçekleri görme duygusundan yoksun olanlar, Türkiye Cumhuriyeti dahil, Cumhuriyeti kuranlara, bu ülkeyi yoktan var edenlere utanmadan dil uzatmaktalar.
Cumhuriyetin kazanımları sayesinde bugünleri görenler, geçmişte neler yaşandığının farkında değiller.
Osmanlı'nın sonunun yaklaştığı, ülkenin işgal edildiği, Sevr anlaşması ile her şeyimizin yok olma tehlikesiyle karşılaştığını bilmeyen cahiller, Atatürk zamanında köprüler, oto yollar yapıldı mı? diyebiliyorlar.
İstiklal savaşını kazanan ruhu anlayamayan zavallılar.
O dönemde bugünkü şartlar var mıydı? Ayağında çarıklar ile yiyecek ekmeği olmayan vatan evlatları, canlarını dişlerine takarak, bu ülkeyi yok olmaktan kurtardılar.
Türkiye Cumhuriyetinin 29 Ekim 1923 de kurulmasından 10 yıl sonra, fakir ve yoksul bir millet çalışarak, fabrikalar kurmuş, Osmanlı'nın borçlarını ödemiş, yollar yapmış ve raylar döşemiştir.
Araştırır ve incelerseniz gerçekleri görürsünüz.
Bugün teknoloji gelişmiş ve daha çok imkânlar oluşmuştur.
Bu imkânlardan kimlerin nasıl istifade ettikleri ve şahsi çıkarlar peşinde koşarak ülkeyi nasıl talan ettikleri de bilinmektedir.
Cumhuriyetin kurulması ile beraber o dönemde de hain kişiler türemiş ve kendi şahsi çıkarları uğruna isyanlar çıkarmıştır. Bugün PKK' nın yaptığı gibi.
7 Mart 1925 tarihinde Atatürk’ün Şeyh Sait isyanı nedeniyle millete ve orduya bildirgesini okuyalım:
“…Vatanın her köşesinde, kamu huzurunu bozan olayın, yalnız oradaki vatandaşları değil, en uzak yerlerdeki vatandaşların rahatını, saadetini, çalışma hayatını, ekonomi ve üretimini etkilediği ve zarar verdiği açıktır.”
Bugün aynı durumlar söz konusu değil mi?
Atatürk devamla şunu demiş: “Yüksek memurların ve mazisi şan ve şerefle dolu olan Cumhuriyet ordusu mensuplarının vatanın iç ve dış bütünlüğü için fedakarlık ve vazife hislerini beklerim” diyerek, ordu mensuplarının halkın refahını sağlamalarını istemiştir.
Bugün PKK ya karşı çarpışan ordumuz ve emniyet güçlerimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün istediği şekilde görevlerini yapmak zorundadırlar.
Türk milleti de onlara destek vermek mecburiyetindedir.
Şehitlerimiz elbette olacaktır. Yüreklerimiz sızlayacaktır. Acı düştüğü yeri yakar. Genç evlatlarımızın pisipisine ölmelerine yürekler dayanmıyor.
Ülkeyi bu pis bataklığa sürükleyen ve destek veren iç ve dış düşmanlara lanet okumak da bu milletin hakkı olsa gerek.
Türkiye Cumhuriyeti toprakları içerisinde doğan, büyüyen ve bu topraklardan çıkan besinleri yiyerek, beslenerek ensesi kalınlaşan vatan hainleri, kendinize gelin.
Ağzınızdan çıkan sözü kulağınız duysun.
Bu vatan hepimizin…
Bugün üzerinde yaşadığımız bu toprakları, kanıyla, canıyla, dişiyle, tırnağıyla düşmana karşı savaşarak bizlere emanet eden kahraman insanlara ve devlet büyüklerine,  ne de bugünkü büyüklerimize, ordumuza, bayrağımıza, milli ve manevi değerlerimize hakaret etmeyin. Bölücülük yapmayın. Kardeşi kardeşe düşman etmeyin.
1 Kasım da inşallah seçim olur ve istikrarlı bir Hükümet kurulur da millet biraz rahat nefes alır. 
(İstanbul, 04.09.2015)