ulusal ajans etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ulusal ajans etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ağustos 2017 Pazartesi

"GENEL DURUMA DAR BİR ÇERÇEVEDEN BAKIŞ" TÜMER DİYOR Kİ !.. Zekeriya TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
GENEL DURUMA DAR BİR ÇERÇEVEDEN BAKIŞ
CNN Türk'te Ahu Özyurt'un sunduğu Türkiye'nin Gündemi programının da 'yeni devlet' tartışması yaşandı. Programın konuklarından AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi ve Sivil Alan Platformu Başkanı Ayhan Oğan, “Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz, beğenin beğenmeyin bu yeni devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan’dır” dedi.
Her ne kadar Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, bunu yalanlayarak, Tek millet, tek devlet, tek bayrağımız var, demektedir.
Bu lafları edenlere neden göz yumulmaktadır veya bunlar hangi cesaretle bu sözleri söylemektedirler. Bunlar sorgulanmalıdır.
Şimdi biz burada;
GENEL DURUMU BİRLİKTE GÖZDEN GEÇİRELİM
Sevgili okurlar, bu başlık NUTUK’ TAN alınmıştır.
NUTUK 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Cumhuriyet Halk Partisinin ikinci kongresinde okunmuştur.
Nutuk’ta önderimiz Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı destanını Samsun’a ayak basmasından başlayarak, bütün yaşanılan olayları en ince ayrıntısına kadar anlatmıştır.
Tarihi bir belgedir.
Nutuk’un içerisinde bahsedilen Genel Durumu birlikte gözden geçirelim başlığı altında anlatılanların 2017 yılında ülkemizde de benzer şekilde yaşandığı kanısı ile,  o zamanki durumu burada anlatmak istedim.
Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: “Düşman devletler, Osmanlı Devleti’ne saldırmışlar. Onu yok etmeye ve paylaşmaya karar vermişler. “
(Bugün de aynı durum söz konusu değil mi? Emperyalist güçler tezgâhladıkları FETO, PKK, DEAŞ gibi örgütlerle ülkemizi bölmeye, parçalamaya, kardeşi kardeşe düşman etmeye çalışmıyorlar mı?)
 “Padişah ve halife olan kişi, hayatını ve tahtını kurtarmaktan başka bir şey düşünmüyor. “
(AKP başta olmak üzere Cumhurbaşkanımız da alacakları kararlar ile hayatlarını garanti altına almak istemiyorlar mı?)
“Hükümet aynı durumda. Başsız kalmış olan ulus, karanlık ve belirsizlik içinde olup bitecekleri bekliyor.”
(Şu an halkın çoğu kararsız bezgin, üzgün, sıkıntılı ve ne yapacağını bilmez bir şekilde, olup bitenleri şaşkınlıkla izlemiyor mu? )
“Ordu, adı var kendi yok bir durumda. Komutan ve subaylar yorgun. Yurdun parçalanmakta olduğunu görmekle yürekleri kan ağlıyor.”
(Ordumuz, Ergenekon, Balyoz olayları ve de son Feto darbe hareketi nedeniyle, ayrıca da Suriye ve PKK başta olmak üzere diğer terör örgütleri ile uğraşmaktan yorgun değil mi? Her gün verilen şehitler anaların yüreklerini yakarken, şehit annesine, sen ne mutlu annesin ki oğlun cennete gitti, diyerek teselli etmek ne kadar fayda veriyor ki?)
 “Ulus ve ordu, aynı zamanda halife de olan padişahın hainliğinden haberdar değil. O nedenle de bu makama içten bağlı. Ulus ve ordu, kurtuluş yolu düşünürken önce halifeliğin ve padişahlığın kurtuluşunu düşünüyor. Halifesiz, padişahsız kurtuluşun olabileceğini düşünmüyor. Böyle düşünenleri de hemen dinsiz, vatansız, hain olarak niteliyor.”
(Bugün de birbirlerinin siyasi düşüncelerine karşı çıkanlar, tarikatlara karşı olanlar, dinsiz, vatansız, hain olarak damgalanmıyor mu?)
“Kurtuluş yolu ararken, İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletleri gücendirmemeyi düşünüyorlardı. Bu devletlerden yalnız biriyle bile başa çıkılamayacağı tüm kafalarda yer etmişti. Osmanlı Devleti’nin yanında koskoca Almanya, Avusturya-Macaristan varken, hepsini yenen İtilaf Kuvvetleri karşısında yeniden onlarla savaşmaya kalmaktan daha büyük mantıksızlık olamazdı. Bu anlayışta olanlar yalnız halk değildi. Seçkin denilen insanlar da öyle düşünüyorlardı.
Kurtuluş yolu ararken, İtilaf Devletlerine karşı düşmanca tavır alınmayacak, padişah ve halifeye sadık kalınacaktı.”
(Bugünde Amerika başta olmak üzere, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya gücendirilmemeye çalışılmıyor mu?)
DÜŞÜNÜLEN KURTULUŞ YOLLARI
“Bu durum ve koşullar karşısında kurtuluş için, üç türlü karar ortaya atılmıştı:
Birincisi, İngiltere’nin himayesini (Koruyuculuğunu) istemek;
İkincisi: Amerika Mandasını (güdümünü) istemek.
Bu iki türlü karara varmış olanlar, Osmanlı Devleti’nin bir bütün olarak kalmasını düşünüyorlardı. Osmanlı ülkesinin bütün olarak bir devletin koruyuculuğu altında bulunmasını tercih ediyorlardı.
Üçüncü karar, bölgesel kurtuluş yollarına yönelikti. Bazı bölgeler, Osmanlı Devletinden ayrılmanın yollarını ararken, bazı bölgeler de devletin ortadan kaldırılmayacağını, Osmanlı topraklarının paylaşılacağını düşünerek kendi başlarını kurtarmaya çalışıyorlardı.”
(Bugün de kendisini kurtarmak çabası içerisinde olanlar yok mu? Bazı güçler, Türkiye’den toprak almak, Kürt devletini kurmak arzu ve inancı içerisinde değiller mi)?
MUSTFA KEMAL’İN KARARI NE İDİ:
“Ben, bu kararların hiçbirini yerinde bulmadım. Çünkü bu kararların dayandığı bütün kanıtlar ve mantık çürüktü. İçinde bulunduğumuz o günlerde, Osmanlı Devleti’nin temelleri çökmüş, ömrü tükenmişti. Osmanlı ülkeleri parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün yaşadığı bir anayurdu kalmıştı. Onu da paylaşmaya uğraşıyorlardı. Osmanlı Devleti, padişah, halife, hükümet anlamını yitirmiş sözlerdi.
Bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız, yeni bir Türk Devleti kurmaktı.
İşte daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da, Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur.
Bu kararın dayandığı mantık şu idi:
(Bu Mantığa dikkat edin. Türk milleti her zaman onurlu ve şerefli olmuştur. Onuru ve şerefi uğruna, vatanına, bayrağına, diline ve dinine sahip çıkmış, devletinin çıkarlarını her zaman ön planda tutmuştur.)
“Temel ilke, Türk ulusunun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır.
Bu, tam bağımsız olmakla sağlanabilir. “
(Bağımsızlığını yitiren milletler, başkasının kölesi olmaya mahkumdurlar.)
“Ne kadar zengin olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak durumunda kalmaktan ileri gidemez.”
(Türk milleti uşak olmaktansa ölmeyi tercih eder.)
“Türk’ün onuru, kendine güveni ve yetenekleri çok yüksektir. Böyle bir ulus, tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir.
Öyleyse: Ya bağımsızlık ya ölüm.
İşte, gerçek kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır.
Türk ata yurduna, Türk bağımsızlığına saldıranlara ulusça karşı çıkmak ve onlarla savaşmak gerekiyordu.
Bu önemli kararı ilk günden açıklamak yerinde değildi. O nedenle uygulamayı evrelere ayırmak, olaylardan yararlanarak ulusun duygu ve düşüncelerini hazırlamak, adım adım ilerleyerek amaca ulaşmak gerekiyordu. Nitekim öyle olmuştur. Ulusal savaşa birlikte başladığımız kişiler, ulusal yaşamın Cumhuriyete, Cumhuriyet yasalarına yönelmesi üzerine bana direnmeye başladılar.”
(Son derece dikkat edin. Adım adım, bu sefer başka bir gidişe doğru gidilmektedir. FETO darbesi bunu ispatlamıştır. Türkiye adım adım yeni bir devlet anlayışına doğru gitmektedir, yalan mı?)
Mustafa Kemal bu direnişleri bertaraf etmiş ve Laik, Demokrat Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur. Cumhuriyet durabilir, ancak içi boşaltılmış bir cumhuriyet olması da mümkündür. Laiklik ortadan kalktığında çok şey değişebilir. Cumhuriyet’le idare edilen çok ülke vardır. Ancak; laiklik yoktur. Din ile devlet işleri birbirinden ayrı değildir. Örnek mi: İran’ı, Pakistan’ı, Afganistan’ı gözünüzün önüne getirin.
30 Ağustos Zafer Bayramı, Türk milletini kimsenin yok edemeyeceğinin simgesidir.
Bu topraklar kan ve gözyaşları içerisinde kurtarılmıştır. Bu devleti yıkmaya kimsenin gücü yetmez. Bırakın boş ve saçma düşünceleri, ülkenin muasır medeniyet seviyesine çıkması, kalkınması, barış ve dostluk içerisinde yaşamanın koşullarının oluşturulması için çaba harcayın.
Son Sözümüz:
İnsanları rahmetli Yaşar Nuri Öztürk’ün Allah ile aldatmak kitabında dediği gibi, insanların saf ve temiz duygularını suistimal ederek Allah ile insanları aldatmayın. Allah sizi affetmez ve mutlaka cezalandıracaktır da! Son önemlidir. Sonunuzun nasıl olacağını tahmin edemezsiniz.
Kefenin cebi yoktur. Öbür tarafa bir liranızı ve ayağınıza giydiğiniz çorabınızı bile götüremeyeceksiniz.
Mustafa Kemal Atatürk’ün din hususunda söylediklerinden kısa birkaç sözünü burada sizlere tekrar hatırlatmak isterim.
“Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalbi ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz.”3
“Bizim dinimiz en makul ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için, akla, fenne, ilme ve mantığa tetabuk etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır.”
“Türk Milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Şuura aykırı ilerlemeye mani hiç bir şey ihtiva etmiyor…(1923)
“Bizim dinimiz milletimize aşağılık, miskin ve hor görülmeyi tavsiye etmez. Aksine Allah’da Peygamber de insanların ve milletlerin yücelik ve şereflerini muhafaza etmelerini emreder.”4”
Mustafa Kemal Atatürk Türk milletinin dinini daha iyi anlayabilmesi için Kuran-ı Kerimi Türkçeye çevirtmiş ve kendi cebinden masraf ederek, ülkenin birçok yerine dağıttırmıştır. Bunu anlayamayan meczuplar, Atatürk’e ve laikliğe saldırmaktalar.
Bizleri ALLAH İLE ALDATMAYA ÇALIŞANLARA DİKKAT EDELİM.
14.08.2017
ZEKERİYA TÜMER

10 Temmuz 2017 Pazartesi

"8 seçimi kaybeden CHP’nin başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 9.cu seçimi ADALET yürüyüşü ile kazanacak mı?" TÜMER DİYOR Kİ !.. ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
8 seçimi kaybeden CHP’nin başkanı Kemal Kılıçdaroğlu
9.cu seçimi "ADALET yürüyüşü" ile kazanabilecek mi?
Kılıçdaroğlu15 Haziran’da Ankara Güvenpark’tan başladığı ADALET yürüyüşünü 9 Haziran’da İstanbul Maltepe’de bitirdi.
Binlerce kişinin toplandığı Maltepe’deki Meydan doldu ve taştı.
AK Partinin iktidar olduğu 14 yıllık dönemde ve son referandum seçimi ile de ülkede Adalet’in kalmadığı görüşünde olan CHP Başkanı Kılıçdaroğlu Adalet, Adalet diyerek İstanbul’a yürüyerek geldi.
Konuşmasında ülkede bütün birimlerde ve bilhassa Adli mercilerde biten ve de Adaletli davranılmayan, Hâkimlerin ve Savcıların Siyasilerin emri ile hareket ettiği düşüncesi ile Adaleti arıyoruz, diye halka seslendi.
9 Temmuz’un yeni bir doğuş olduğunu, bu yürüyüşün burada noktalanmadığını, söyledi.
Belki de tekrar buradan Ankara’ya yürüyecek.
 Bakalım bundan sonra neler olacak?
Yollar yürünmekle nasıl olsa aşınmaz.
Dağ başını Duman almış, marşını söyleyerek yürüseler daha iyi olur herhalde.
Maalesef, ülkemizde adaletsizlik şimdi değil, ben beni bildim bileli var. Adil davranılmaması sadece Mahkemelerde değil, toplumun bürokrasisinden tut, hemen hemen her kesiminde söz konusu.
Referandum sonucunda Yüksek Seçim Kurulu’nun evet oylarını ilan ettiğinde, neden CHP sesini yükseltmedi?
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını dikkatle dinledim. Şaşırmadım desem yalan olur!
CHP yi kim kurdu?
Şu an CHP’nin başında bulunan Kılıçdaroğ’lu kimin kurduğu partinin başkanı?
-Mustafa Kemal Atatürk’ün.
Atatürk hayatı boyunca hep adaletli davranmış, ülkesinin kalkınması, halkının refahı için mücadele etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı devrimler ve savunduğu ilkeler, bizlere emanet ettiği değerler, bıraktığı eserler (Mesela Nutuk)  eğer bugüne kadar CHP tarafından iyi uygulansa idi, herhalde bugünleri yaşamazdık.
Kılıçdaroğlu Adalet, Adalet derken; Yunus Emre’den, Konfüçyüs’tan, Hz.Ömer’den, Peygamberimizden ve Kuran’ı Kerimden alıntılar yaparak, Adaletle ilgili yazılan  ve söylenen sözlerinden bahsetti. 
CHP nin kurucusu ve bizlere önder olan, yol gösteren, söylediği sözler ile ışık tutan Mustafa Kemal Atatürk’ün Adalet’le ilgili birçok sözü olmasına rağmen, bir tanesinden dahi bahsetmedi.
Neden?
Meclis kürsüsünde yazılı olan “Adalet Mülkün Temelidir.” Sözünden bahsetti. Bunu Hz.Ömer söylemiş diyerek.
Madem ki bu söz Hz. Ömer’e ait, o zaman neden meclis kürsüsündeki yazının altına Mustafa Kemal Atatürk’ün ismi yazıldı. Hz. Ömer’in söylediğine dair kanıt var mı? Bir yerlerde belge var mı? Yoksa birileri Arapça yazarak, bunu Hz. Ömer söylemiş mi diyorlar? Hz. Ömer’in yanın damıydı bunu söyleyenler.
Ben burada bir tanesini yazayım bari:
“Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz.” M.K.Atatürk.
Kılıçdaroğlu, Mecliste Adaleti bulamayacağına inanmış görünmektedir. Mecliste vereceği gensorular veya kanun tekliflerinin AK Parti milletvekillerinin çoğunlukta olmasından dolayı, devamlı red edilme olasılığının çok olmasından, Adalet’in sokaklarda tecelli etmesi düşüncesi ile hem halka ve hem de AKP Hükümetine ki, bu hükümetin her şeyi olan Recep Tayyip Erdoğan’a 19 maddelik “Adalet Çağrısı” yaptı.
Bakalım neler demiş:
İşte 10 maddelik Adalet Çağrısı:
Darbe girişimini lanetliyoruz. (Herkes lanetledi.) 15 Temmuz gecesi TBMM’nin onurlu duruşu ve halkımızın direnmesi ülkemizin demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın 15 Temmuz’u diyoruz.
1- Siyasi ayağın ortaya çıkarılması engellenmektedir. FETÖ’ün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı.
(Kılıçdaroğlu haklı. AKP içindeki birçok siyasiler ve Belediye Başkanları Gülen’i öve öve göklere çıkarıyorlar, Pensilvanya’yı ziyaret ediyorlar, beraber yemek yiyorlar, birçok şeyleri paylaşıyorlardı. Onların çoğu dışarıda, bir çok gariban hapishanelerde. Bunların da biran önce ortaya çıkarılması ve hesap sorulması gerekmez mi? Belki de hazırlık yapılıyordur ve zamanı bekleniyordur. İnşallah geç kalınmaz.)
2- 20 Temmuz darbesi yapılmıştır. OHAL ilan edilmiş ve TBMM yetkileri gasp edilmiştir. Biz buna sarayın 15 Temmuz’u diyoruz. OHAL derhal kaldırılmalı. (Kılıçdaroğlu, Anayasa değişikliği 2019 da yürürlüğe tam manası ile girdiğinde Meclis’in hiç hükmü kalmayacak. Bu konudaki tedbirleriniz ne? Referandum’da tüm çabalarınıza rağmen evet çıktı. 2019 da da başaramayabilirsiniz, bunu unutmayın. 8 kere kaybettin, 9.cuyu da kaybedebilirsin.)
3- Yargıyı siyasetin emrine vermek Demokrasiye ihanettir. Kollektif suç gibi uygulamalardan vazgeçilmelidir. (Bu sözünü kime söylüyorsun? Cumhurbaşkanına mı, yargıya mı, AKP Hükümetine mi? Kim vaz geçecek? Demokrasiye ihanet o kadar çok yapılıyor ki, kimse aldırmıyor.)
4- OHAL ile mağdurların yargıya erişim hakları ellerinden alınmıştır. Tüm uygulamalara son verilmelidir. (OHAL kanunu’nu kim çıkardı? Bu kanunu çıkaran meclis kanunların uygulanmasının ne şekilde olacağını bilmiyor muydu? Burada gerçek suçlular da olabilir. Üstelik tüm uygulamalara son verilmelidir, diyorsun, kim son verecek?)
5- 20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimi ile ilişkisi bulunmayan ama muhalif göründüğü için haklarından yoksun bırakılan akademisyen ve kamu görevlileri görevlerine iade, tutuklu milletvekilleri serbest bırakılmalıdır. (Mahkemelere intikal etmiş durumlarda, senin söylediğini siyasiler nasıl uygulayacak? Mahkeme neticesini bekleyecekler. Ya da Ergenekon, Balyoz davalarında yıllarca içeride yatıp, ömür boyu hapse mahkûm edilenler, nasıl dışarı çıktı iseler, bunların da öyle bir uygulama ile dışarı çıkmaları söz konusu olabilir. Yargının işine de karışılmaz ki!  Sonra Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Almanya’daki G20 zirvesinde Kürt bir gazetecinin sorusu üzerine Selahattin Demirtaş terörist demiş. Hadi bakalım, bu nasıl serbest bırakılacak. Terörist olmadığı ispatlandıktan sonra bırakılabilir. İspatlanamaz ise, bırakılmaz.) (Hadi Kılıçdaroğlu buna cevap ver.)
6- Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı.
(Sayın Kılıçdaroğlu, tutuklu bulunan gazetecilerden hangileri sadece mesleklerini yaparken boş yere tutuklu, hepsi mi, yoksa bazıları gerçekten, teröre, Demokrasi’ye, halkı bölmeye, kışkırtmaya, yönelik yazı ve çalışmalar yapmış mı? Bunların suçlarını bilmek gerek? Elbette çok basit bir yazı yazdı veya haber yaptı diye, her gazeteci tutuklanmamalı? Gazetecinin görevi, yanlışları söylemek, önemli olan şeyleri haber yaparak kamuoyuna duyurmaktır. )
7- OHAL koşullarında serbest tartışmanın yapılmadığı bir ortamda gerçekleştirilen anaya değişikliği gayri meşrudur. Bu bir mühürsüz seçimdir. Türkiye gayri meşru anayasa ile yönetilemez. (Kılıçdaroğlu, bu söylediğin anayasa değişikliğine karar verildiğinde evet oyu çıkmasın diye, tüm çabanızı gösterdiniz. Netice de evet çıktı. Yüksek Seçim Kurulu kararı yayınladı. Siz ne yaptınız? İtirazlarınız ne oldu? Şu anda yönetiliyoruz. 2019 da da bu gidişle Başkan seçilecek ve yönetilecek bu ülke. Nasıl engel olacaksınız? Bir tedbiriniz var mı? Bugün yeni bir seçim olsa, acaba CHP iktidar partisi olabilir mi? Kendinize güveniyor musunuz? Siz Atatürk’ün yolunda mısınız? Yoksa başka bir yolda mı? Bunları da halka açıklasanız çok iyi olur.)
8- Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Liyakat yasası görevde yükselmede esas alınmalıdır. (Kim kaldıracak. Liyakat yasasına bugüne kadar uyuldu mu? Bürokrasi’de geçmişten bu yana torpili olanlar yükselmiştir, haklarını almıştır. Torpili olmayanlar ne kadar çalışkan olursa olsun, yerinde saydırılmıştır. Geçmişte de böyle idi, şimdi de böyle. Keşke sizin dedikleriniz uygulanabilse!)
9- Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın, adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, örgütsüzlük, yaygın şiddet, terör, gibi geniş yelpazede yaşanan adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. (Kılıçdaroğlu, siz bürokrasiden gelmesiniz. Bu adaletsizlik yıllardır devam etmiyor mu? İşsizlik, örgütsüzlük, şiddet, terör, adaletsizlik hep vardı. Hangi siyasi partiler bir araya gelerek bunlara birlikte çözüm bulma yoluna gitti? Herkes ben en iyisini bilirim diyerek, karşısındakinin fikirlerine değer mi verdi? Meclisteki oylamalarda muhalefet partileri en iyi önergeyi bile verse, iktidar partisi milletvekilleri hayır demedi mi? Mecliste, Parlamenter rejim birlik ve beraberlik içerisinde uygulanabildi mi? Şimdi sizin sokakta okuduğunuz bu bildiriyi kim dikkate alacak? İktidar partisi mi? Ortak irade falan geliştirilmez. Bütün siyasi partiler bir araya gelerek, ülkenin sorunlarını ortak kararla çözebilseler. Keşke Milli Mutabakat Hükümeti Kurulabilse)
10- Adalet sadece iç politikaya değil, uluslararası ilişkilere de hâkim olmalıdır.
(Nasıl olacak? İç politikayı anladık ta, uluslararası ilişkiler de kimlere adil davranılacak? Bu nasıl olacak? Bunu da açıklasanız iyi olur.) Kılıçdaroğlu’nun bu yürüyüşüne parti içerisinden destek verenlerin yanında, destek vermeyenlerin de olduğu söylenmektedir. Neden destek verilmemiştir? Parti içerisinde birlik ve beraberlik yok mudur? En önemlisi de CHP içerisinde Adalet’li davranışlar söz konusu mudur? Sadece CHP değil, MHP ve diğer partiler içerisinde de Adalet uygulanıyor mu? Ben doğrusu bunu da çok merak ediyorum!
SEVGİLİ OKURLAR, SİZ NE DİYORSUNUZ?
Zekeriya Tümer
10.07.2017

28 Haziran 2017 Çarşamba

"BAYRAM BİTTİ, SEYRAN BAŞLADI", TÜMER DİYOR Kİ !... Gazeteci, Araştırmacı - Yazar: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
BAYRAM BİTTİ,
SEYRAN BAŞLADI!...
Sevgili okurlar, Bayram bitti, seyran başladı.
Bayramlar gelirken hayat duruyor. Herkes Bayramı düşünüyor ve borcu olan borcunu ödemiyor, alacaklılar alacağını alamıyor, herkes sadece kendisini düşünüyor, karşısındakinin ihtiyacı var mı yok mu, umurunda olmuyor.
Hele bir bayram geçsin, ondan sonra düşünürüz, diyerek konuları bayram ertesine atıyorlar.
Hayat duruyor.
Devlet memurları gevşedikçe gevşiyorlar, canları iş yapmak istemiyor.
Haramzadeler, fırsatları değerlendirip, cukkaları götürüp, kendisi ve ailesini en iyi otellerde veya tatil köylerinde tatillerini yaparak Bayramı güle güle git diye selamlıyorlar.
Bayramlar, kutsal günlerdir ya! Bazıları da günahlarını affettirebilmek için bol bol dua etmeye çalışırlar.
Ramazan Bayramı tutulan orucun bitiminde kutlanır. Oruç tutmak bol bol yemek değil, israftan kaçınarak, aile bütçesine katkıda bulunmaktır. Her aile Ramazan boyunca az yemek yer, az harcama yaparsa, ülke bolluğa kavuşur.
İyi de bizler öyle mi yapıyoruz?
Saraylarda, lüks otellerde iftar yemekleri vererek, evde aç kalacağız korkusu ile bol bol yiyecek alarak israfı daha da arttırmıyor muyuz?.
Adet haline gelen Çadırlarda fakir halka dağıtılan yemekleri pişiren yemek şirketleri de köşeyi dönüyorlar.
Bayramların ne tadı kaldı ne de tuzu.
Hiç birbirimizi aldatmayalım.
Zevksiz ve tatsız bayramlar yaşıyoruz. 
Bu bayramımız da öyle geçti.
Buna kimler sebep oluyor dersiniz?
Hepimiz, millet olarak,  suçluyuz.
Değerlerimize sahip çıkamıyoruz.
Başkalarını suçlamaktan vaz geçip kendimize yönelmeliyiz.
Öz eleştirinizi yapın. 
Bakalım kim suçlu?
Yanındaki komşuya selam vermekten imtina eden toplum, en yakınlarını ziyaret etmekten uzaklaşan, büyüklerine saygıyı unutan, hiç olmazsa bayramlarda gideyim ellerini öpeyim duygusunu yitiren bir toplum Bayram’ın kıymetini anlar mı?
Haram yiyerek, birbirini kazıklayarak, sahtekârlık yaparak, rüşvetle beslenen, adaletten uzak, mazlumları ezerek, ahlaki değerlerden uzaklaşan, dinden imandan uzaklaşan, dindar gözüküp, dini suiistimal eden, Müslüman’ın Müslüman’a eziyet ettiği, kafaların koparıldığı, kendi çıkarı uğruna başkalarını ezen, mahvına sebebiyet veren kişilerin çoğaldığı bir dünya’da hangi Bayramı neşe ve mutluluk içerisinde kutlayabiliriz.?
Hz. Enes:
-Ya Resûlullah! Dua et de Rabbim dualarımı kabul buyursun, demiştin, diye sorar.
Bakalım Peygamberimiz Hz. Enes’e ne demiş:
“Ey Enes! Yiyeceğini helalinden topla. Şayet helalinden yemekle iktifa edersen, duan kabul olur,” demiş. Sonra devam etmiş.
“Haram yiyenin duası kabul olmaz, ibadetleri boşa gider.”
“Haram yiyenin organları kendisine isyan eder.”
(Bunu anlayan kalmadı ki, aldırış bile etmiyorlar.)
“Haram kazanç mümine derttir.”
(Gerçek mümine dert olur. Sahte mümin bunları düşünmüyor maalesef.)
“Haram lokma ile beslenen vücut ancak cehennemin yakıtı olur.”
(Cehennem yakıttan mahrum kalmayacak demek ki!)
“Haram kazanç ateşe çeker.”
“Allah, midesinde haram lokma bulunan kimsenin ibadetini kabul etmez.”
(Haramzadeler, siz boş yere gösteriş için ibadet etmeyin, sizin ibadetiniz zaten kabul olmayacakmış.)
“Kazancının nereden geldiğine aldırış etmeyen kimseyi, Allah hangi kapıdan cehenneme atacağına aldırış etmez.”
(Cehennemin demek ki, o kadar çok kapısı var ki, hiç önemli değil, zebaniler tuttukları gibi kollarından haramzadeleri hangi kapı olursa olsun atacaklar cehennemin dibine.)
“Helâle hesap var, harama azap.”
“Haram lokma, neslin fesadını ve toplumun huzursuzluğunu netice vermektedir. Toplumu huzursuz eden anarşi, hırsızlık, kapkaç, tecavüz ve vahşetin altında yatan haram lokmadır.”
(Demek ki, Müslüman ülkelerin çoğu haram lokma yiyor ki, bütün bu belalar onların topraklarında zuhur ediyor.)
“Yalan, insanın rızkını azaltıp daraltır.”
Müslüman’ım diye geçinenler, bunları bilmiyorlar mı, ya da bilerek bu hataları yapmaya devam mı ediyorlar!
Dini para ile satanlar, dinimizi maddi çıkar amaçlı kullananlar öbür tarafa nasıl gideceklerini hiç düşünmüyorlar mı?
Hak yiyen, hukuk yiyen, adaletten uzaklaşan, haksızlık yapan, zavallı kişileri sürüm sürüm süründüren, devlete ve millete zarar veren, haram lokma yiyenler, nasıl öleceklerini, sonlarının nasıl olacaklarını hiç düşündüler mi?
DÜŞÜNME DUYGUSUNU YİTİREN, OKUMAYAN, ARAŞTIRMAYAN, DİN, DİL, KÜLTÜR VE TARİHTEN UZAKLAŞAN BİR TOPLUM MU OLDUK ACABA!
Siyasi ideolojilerle beyinler dumura uğradı, başkalarının acılarına karşı da duyarsız bir toplum olduk.
Toplum kutuplaştı. Dindarım diyenler, karşılarındakinin dini duygularını bilmeden, namaz kılmıyorsun, oruç tutmuyorsun diye onları düşman gibi görmeye başladılar.
Yalan söylemek, iftira atmak, karşısındakini terörist ilan etmek ve suçlamak adet haline geldi.
Adalet’i aramak ta suç oldu.
Ezmek, eziyet çektirmek, iftira atmak, insanlara keyif verir oldu.
Suçlu mu değil mi bilmeden insanları suçlamak, düşünmek, yazmak, her şey FETO veya PKK terör örgütüne bağlanmaya çalışılmakta.
Bu gece bir rüya gördüm. Ankara’da Yenimahalle belediyesi Ankara’dan ayrılmış, orası ayrı bir devlet olmuş. Allah Allah, bu nasıl iş diye şaşırıyorum. Eyvah diyorum, İstanbul’un her ilçesi Ankara kadar neredeyse. O zaman İstanbul’da 5 devlet oluşur. Felaket ülkemiz bölünüyor, parçalanıyor diye üzülüyorum.
Korkuyoruz, inanın korkuyor ve üzülüyoruz.
Bu canım güzel memleketim, mahvedilmek isteniyor?
İç ve dış düşmanlarımız bizleri bölüp, parçalamak, ülkemizi dolaylı yollarla işgal ederek, Türk Milletini köle haline getirmek istemekteler.
Neden, birlik olmuyoruz?
Neden sorunlarımızı akılcı yolla halletmiyoruz?
Neden devamlı kavga eder halde oluyoruz?
Neden tüm siyasi partiler bir araya gelerek ülkenin sorunlarını çözmeye çalışmıyor?
Neden kutuplaşma, bölünme, körükleniyor?
Neden laik ve Demokrat Devlet yapısından uzaklaşılmaya çalışılıyor?
Neden kindar ve dindar bir toplum yaratılmaya çalışılıyor?
Neden ahlaksızlık, suiistimal, çalma, çırpma, adam kayırma, memuru memura düşman etme, sen benden değilsen senin yaşamaya hakkın yoktur gibi topluma zarar veren durumlar artıyor ve körükleniyor?
SON SÖZÜMÜZ:
Din insanları doğru yola ileten, ahlaklı ve faziletli bir toplum olmamızı sağlayan, manevi bir güçtür. Din’de kötülük yoktur.
Allah Türk ve Müslüman milletleri Allah’ın yolundan ayırmasın, akıllarını başlarına alsınlar ve birbirlerini yiyeceklerine, birleşip düşmanlarına karşı mücadele etsinler.
Bu dünya kimseye baki değildir. Öbür tarafa giderken nasıl gideceğini düşün. Bizden söylemesi. Gerisi sana kalmış.
“BİR MİLLETİN AHLAK DEĞERİ, O MİLLETİN YÜKSELMESİNİ SAĞLAR.”
(M. Kemal Atatürk. )
Zekeriya TÜMER
27.06.2017
Ulusalhaber1881@gmail.com

19 Haziran 2017 Pazartesi

"BEN DE, ADALETİ ARIYORUM" - TÜMER DİYOR Kİ:, ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
"BEN DE, ADALET'İ ARIYORUM"
ZEKERİYA TÜMER
Sevgili okurlar; 
AK Partinin açılımı nedir? 
“ADALET VE KALKINMA”
Son derece güzel iki kelime. Adaletli davranılacak, Adalet herkese eşit uygulanacak, adaletli toplumların kalkınması da kolay olacaktır. Kalkınma yolunda da hızla ilerleyeceklerini ifade eden iki sözcük.
Adalet’li uygulamalarda aksaklıklar söz konusu olduğu için; CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu elinde ADALET Pankartı ile yollara düştü.
Rahmetli Süleyman Demirel, “yollar yürümekle aşınmaz” demişti. CHP Liderinin amacı da zaten yolları aşındırmak değil. Ülkede bozulan ve saygısını yitiren Adaletin yeniden tecelli etmesi için, dikkatleri çekmek.
Adaleti sadece CHP Lideri aramıyor. Benim yakın arkadaşım Gümrük Müşaviri İnci AKGÜN’de arıyor.
Adalet sadece Hukuk’ta, yani mahkemelerde aranmıyor, idari kademelerde de adalet aranıyor.
Gümrük Müşaviri İnci AKGÜN 77 yaşında, yalnız yaşayan bir bayan. Bir kızı ve bir tane de torunu var. Tüm amacı, torununu okutmak, memlekete yararlı bir insan olarak yetiştirmek. Gümrük Müşavirlik karnesini ithalat ve ihracat yapan bir şirkette değerlendirip, oradan üçbeş kuruş maaşına takviye gelir getirilmesini sağlamak. Bakanlık Müfettişlerinden birisi, Belgesinin elinden alınmasını idareye tavsiye etmiş. Merkez Disiplin Kurulu da bu konuda İnci Akgün’den savunma istemiş. Bu demektir ki, senin karnene el koyacam, seni ve şirketi çalıştırmayacam, batmanıza sebep olacam. Bu korku ile İnci Akgün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahil, Başbakan’dan ve Gümrük Ticaret Bakanın’dan verdiği dilekçeler ile ADALET istiyor.
Zira, meslekten geçici de olsa men edilmesi ekmeği ile oynanması ve tüm gelirinin elinden alınması demek.
Yazdığı yazının son bölümünü burada yayınlamak istedim.
Diyor ki İnci AKGÜN: (SAYGIDEĞER CUMHURBAŞKANIM, BAŞBAKANIM VE BAKANIM. Lütfen yazım ekinde sizlere göndermiş olduğum savunmalarımı inceleyerek konuya eğilmenizi ve bu haksızlığa dur demenizi rica ediyorum.
Ben hırsız değilim, kaçakçı değilim, rüşvetçi değilim. Evim yok, arabam yok, malım mülküm yok. Tek sermayem emekli maaşım ve Müşavirlikten aldığım para. O para ile de torunumu okutmak zorundayım. Başkaca da bir amacım yok. 77 yaşında yaşayan, ancak halen açık öğretime devam eden, aklı ve bilinci yerinde, AK Partinin de Maltepe Şubesine kayıtlı, Adaletten ve Kalkınma’dan yana olan, Cumhuriyete bağlı bir kişiyim.
Siz büyüklerimden ricam, konunun incelenerek, Gümrük Müşavirlik Belgeme Merkez Disiplin Kurulu ile engel konulmamasını, Mahkeme neticesinin beklenmesini ki, bu konuda savcılık konuya takipsizlik vermiştir. En azından yapılan soruşturma ve suçlamalarda Mahkemeye intikal eden olaylarda Mahkeme sonuçlarının beklenerek ona göre kişilere disiplin cezası verilmesi hususunda da ilgililere gerekli talimatın verilmesini, benim belgeme de herhangi bir kısıtlama getirilmemesini saygılarımla arz ederim.)
ADALET NEDİR: 
Adalet “Adl” ve “adalet” kavramı İslam dininde, dini birer terim olarak, ifrat ile tefrit arasında orta yolda ilerlemek, hak yol üzerinde dosdoğru olmak, İslam dininde haram olan şeyleri terk etmek, farzları ise yerine getirmek, içi, dışı, özü, sözü, fiil ve davranışlar ile eşit olmak, haklı kişiye hakkını, haksız kişiye ise cezasını vermek. Suça ceza verirken eşit olmak, şirk, küfür, nifak ve zulmü terk etmek, anlamlarına gelmektedir.Adalet kelimesi genel manada verilen ile hak edilen arasındaki dengeyi ifade eder.
Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. (Nahl.16,90)
 Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar. (En’am, 6/1).
Müslümanım diye geçinen ve Adaleti uygulayan kimselerin, yukarıdaki sözlere göre hareket etmesi gerekir.
Adaletli davranmak, kanun önünde eşit olmak gerekir.
Afaki ve tahmini suçlamalarla kişiler cezalandırılmamalı, ekmekleri ellerinden alınmamalıdır.
Gerçek şu ki; FETO denen bela ülkenin tüm kurumlarına zarar vermiştir.
Devletin içerisinde örgütlenen FETO’cuların temizlenmesinde elbette yarar vardır. Asıl temizlenme de siyasi kadrolar içerisinde yapılmalıdır. Boşalan bu kadroların yerini laik ve demokrat düşüncede olan liyakatlı kişiler bulunup atanmalıdır. Gerekirse emekli olanlar geçici bir süre göreve davet edilmelidir. Devletin temel yapısı sağlamlaştırılmalıdır.
SON SÖZÜMÜZ: ADALET’İ HEPİMİZ ARAMALI, BULMALI VE ADALETLİ DAVRANMAYI DA SADECE DEVLETİMİZDEN DEĞİL, TÜM FERTLERDEN VE KURUMLARI İDARE EDENLERDEN BEKLEMELİYİZ.
“Bir hükümet, ancak adalete dayanabilir. Bağımsızlık, gelecek, özgürlük her şey adaletle vardır.” 
“Herşey kanun yapmaktan ibaret değildir. Aksine herşey o kanunları uygulamak ve uygulattırmaktan ibarettir.  Uygulayan, yerine getiren, daima karar verenden daha kuvvetlidir. (1920 )” M.Kemal Atatürk.
Zekeriya Tümer
19.06.2017
Ulusalhaber1881@gmail.com

2 Kasım 2015 Pazartesi

AK SARAY'IN ZAFERİ !...

TÜMER DİYOR Kİ!..
AK SARAYIN
ZAFERİ !...
2015 in tek adamı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan amacına ulaştı.
Kimsenin tahmin edemediği bir sonucu yakaladı.
Ahmet Davutoğlu’da 4 yıllık Başbakanlığını garantiledi.
Meydanlarda halktan “bizi muhalefet partilerine muhtaç etmeyin, istikrar istiyorsanız, teröre son verilmesini arzu ediyor iseniz, bizi tek başımıza iktidara getirin” diye seslenen AKP ti neticeyi elde etti.
Resmi açıklanmayan sonuçlara göre 312 milletvekilini kaptı.
1 Kasım 2015 Milletvekilleri seçimi kim ne derse desin AK Sarayın zaferidir. İster beğen ister beğenme. Başarıyı Recep Tayyip Erdoğan yakaladı.
Halkın nabzını iyi tutan, halkı istediği gibi yönlendiren ve ikna eden AKP tek başına iktidara geldi.
7 Haziran 2015 seçimlerinde kaybettiği milletvekillerinin çoğunu geri getirdi. Bu neticeye kendileri de şaşırdı elbet. Onlar 276 yı aşalım bize yeter diyorlardı. Ancak AK Saray 400 Milletvekili istiyordu. İnanın biraz daha zorlasalar, bu millet 400 ü de verirdi.
Muhalefet ne kadar hesap sorulmasını istedi ise de, millet ne 17-25 Aralığa ve ne de yolsuzluk, hırsızlık sözlerine inanmadı. O tek şeye inandı. Namaz kılan, oruç tutan, içkiye karşı gelen, Müslüman’ız diyenlere inandı. Karşılarındakileri de nerede ise dinsiz gördü. Bazılarını da PKK ve terörist yanlısı kabul etti.
Şimdi muhalefet kanadı dahil, herkes yorumlar yapacak. Ortadaki gerçeği değişik şekillerde ki yorumları ile saptırmaya ve kendilerini savunmaya çalışacaklar.
Gerçek şu ki, muhalefet partileri bu işi çok iyi bilmiyorlar. 
Karşılarında tek otoriter liderin gücünü tam idrak edemiyorlar.
Facebook ta, twitirde yazı yazmak, karşındakine küfretmek, hakaret etmekle bir yerlere varılmadığının farkında olsun herkes. Halkın içerisine inin. Gerçekleri görün ve yaşayın. Karşınızdakini ikna edebilme bilgi ve yeteneğini edinin. Halkın karakterini ve toplum psikolojisini iyi bilmek gerek.
Deniz Baykal, hadi şimdi de çıkıp Cumhurbaşkanı ile görüşsene.
7 Haziran’da ilk golü sen yedin.
Hayırcı Bahçeli, 7 Haziran’da Meclis Başkanını seçtir, sonra da her şeye hayır de. Ne oldu? Nerede ise barajı geçemiyordun. Şu anki milletvekili sayısını bile çıkaramayacaktın.
7 Haziranda çıkardığın Milletvekillerinin yarısını çıkarabildin. Bu başarı değil, başarısızlık.
HDP zaten 7 Haziranda tahminin üzerinde oy almıştı. Şu an gene meclise girdi. O alacağı oyu aldı. Üstelik PKK yanlısı diye de Hükümet kanadından çok saldırıya uğradı, halkta verdiği emanet oylarını geri aldı.
CHP hayaller peşinde oldu. % 30 u aştık, iktidara yürüyoruz derken % 26 lar da kaldı. CHP nin kilit oyu bu. Kılıçdaroğlu iyi bir devlet adamı. Dürüst, tutarlı olsa da CHP içersinde PKK yanlısı Milletvekilleri var diye düşünen halk, Dersim'li Kemalim diyen Kılıçdaroğlu'na ve CHP ye güven duymadı.
Saray bu tahminleri iyi yaptı. MHP ve HDP yi 3 er puan düşürtürsem, Saadet partisi de birkaç puan düşer, o oylar AKP ye kayar ve bizi iktidara getirir, diye tahminlerini yaptı ve başarıyı da yakaladı.
Cesur ve kararlı olan Recep Tayyip Erdoğan, elindeki yasal olan ve olmayan tüm hakları çok iyi kullanıyor. Son günde İpek Koza Holdinge vurduğu darbe de yerine oturdu. Paralel yapıyı bundan sonra daha da çökertecektir.
Halk oylarını PKK terörü bitsin diye verdi. Bakalım AKP ti terörü sonlandırabilecek mi? Bekleyelim görelim.
Bundan sonra AKP nin ve Davutoğlu’nun işi daha da zor. CHP nin bazı ekonomi politikasını kopyalayan AKP vermiş olduğu vaatleri yerine getirebilecek mi?
Vaatler yerine gelmez, terör hareketleri son bulmaz, halkın refahı ve huzuru sağlanamaz ise AKP bir daha ki seçimlerde umduğunu bulamaz ve iktidarı kaybeder.
İstediğini elde eden AKP artık anaları, babaları, bacıları ağlatmamalı, çocukları babasız bırakmamalı, teröre son verdirmeli, ülkeyi böldürmemeli, birlik, dirlik ve komşuları ile iyi geçinen, yurtta sulh, cihanda sulh politikasını uygulayan bir devlet yapısını yerine oturtmalıdır..
Önümüzde sıkıntılı günler çok.
Baskılar daha da artacak. Muhalefet yapmak ve Basında iktidar partisini ve sarayı eleştirmek kolay olmayacak. Bedeller çok ağır ödettirilebilir.
Herkes edepli ve saygılı olmak zorunda. Ayrışmanın ve sen benden değilsin, sen benim düşmanımsın hareketlerinden ve tavırlardan vazgeçmek zorundayız.
AKP ye oy verenlerde, CHP, MHP, HDP ye oy verenler de bu memleketin insanıdır.
Alevisi, Sünni’si, Kürd’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkez’i vs. hepimiz bu ülkenin insanıyız. Bu nedenle ayrışmak değil, birleşmenin zamanı.
İktidar mensupları da bundan sonra ülkenin kalkınması ve halkın refahı için daha çok çalışmalı ve aşırı baskıdan kaçınılmalıdır.
 Anayasa’ya ve yasalara bağlı, Demokratik, Laik bir Cumhuriyet olduğumuzu dünya alemine ispat etmeliyiz. Demokrasi ve Hukukun üstünlüğü ön planda olmalıdır.
Bekleyelim ve bundan sonra neler yaşayacağımızı görelim.
1 Kasım 2015 seçimleri inşallah ülkemize ve milletimize hayırlı olur.
Bizim temennimiz budur.
***
2.Kasım.2015

6 Ekim 2015 Salı

3.DÜNYA SAVAŞI MI ÇIKACAK?... Zekeriya TÜMER & TÜMER DİYOR Kİ!..

TÜMER DİYOR Kİ!...
3. DÜNYA SAVAŞI MI ÇIKACAK
Sevgili okurlar, basını takip ediyorsanız Dünyadaki karışıklığın farkındasınızdır.
Suriye’deki olaylar iki süper güç olan devletleri karşı karşıya getirmeye başladı.
Amerika Başkanı Obama ile Rusya Devlet Başkanı Putin buluştular ve konuştular.
Masanın üstünde kavga ederken, masanın altında el sıkışır onlar.
Rusya, Suriye’de üstlerini oluşturdu ve 50 uçakla Terörist grupları bombalamaya başladı.
Teröristleri öldürüyorum derken sivillerin de öldüğü söyleniyor. Türkmen köylerini de bu arada vuruyorlarmış.
Amerika’da Türkiye’deki İncirlik, Diyarbakır üstlerinden kaldırdığı uçaklar ile o da Suriye’de bir yerleri bombalıyor.
İran ölen hacılarının intikamını almaya yemin ediyor.
Irak’ta Şii’ler ile Sünni’ler birbirlerini öldürmeye devam ediyorlar
İsrail ise Filistinlilere baskısını sürdürmekte. Masum insanları fırsat buldukça öldürmekte.
Libya, 3-4 parçaya bölündü, kargaşa devam ediyor.
Mısır halen kendine gelemedi.
Dünyanın gözü Orta Doğu’da.
Biz ise her gün şehitler vermeye devam ediyoruz. Bazı bölgelerimizde sokağa çıkma yasağı ilan edip, terörist avlamaya çalışıyoruz.
Bir taraftan da hem içeride hem de dışarıda PKK’nın bulunduğu yerleri bombalıyoruz.
Türk Askeri yaşamış olduğu travmayı atlattı ve toparlanmaya başladı.
Bence Amerika ve Rusya bu nedenle ellerini çabuk tutup, Orta Doğu’yu şekillendirip, kendilerine gelir kapısı açma telaşındalar.
Batının uzun vadeli amacı belli. 
Bunu artık herkes biliyor.
İsrail’i güçlendirmek ve Suriye, Irak ve Türkiye’de İsrail’e destek olacak bir Kürt devleti oluşturmak.
Türkiye’deki gerçek Kürtler ile Irak ve Suriye’deki Kürtler arasında fark vardır.
Türkiye’de bulunan Kürt kardeşlerimiz bu ülkenin maddi ve manevi değerlerine sahip çıkar.
Ancak, Kürt’üm diyen ama aslında Ermeni tohumu olanlar, PKK’nın yaptıklarını desteklerler.
Irak ve Suriye’dekilerin çoğu da Ermeni ve Yahudi tohumlarıdır.
Kuzey Irak’ta bulunan Barzani hâkimiyetindeki Kürtler misyonerler tarafından Hıristiyanlaştırılmaya çalışılmaktadır.
Türkiye 1 Kasım seçimlerinden sonra , istikrarlı bir Hükümet kurma aşamasına gelirse, Orta Doğu’da Amerika ve Rusya istediklerine sahip olamazlar.
Çok şey değişir.
Ancak, ülkemizdeki istikrarsızlık böyle devam ederse, inanın Türkiye’yi de zayıflatıp, parçalanması için, dış güçler ellerinden geleni yapacaktır.
Orta Doğu’da savaş daha da kızışacak ve ülkeler Suriye başta olmak üzere, Irak, Filistin, Ürdün, Lübnan bölgelerine de sıçrayacaktır. Türkiye de bundan nasibini alacaktır.
3.dünya savaşı belki bütün dünyayı kapsamayacak, lakin Orta Doğu’yu kasıp kavuracaktır.
Müslüman’ım diye geçinen ülkeler, batının sömürgesi olma durumuna geleceklerdir.
Çin ve Japonya’da devreye girerse, işte o zaman olayın niteliği değişir ve savaşın alanı da büyür.
Afganistan yıllardır kendine gelemedi. Pakistan’da da teröristler kol geziyor.
Afrika’da, Nijerya’da terör estirilmekte.
Sevgili okurlar, farkındaysanız, kalkınmamış, geri kalmış, kültürünü geliştirmemiş, toplumlar karışıklık içerisindeler. Teröristler daha çok Müslüman ülkelerin bünyelerinde yeşeriyor. Avrupa ve Amerika, İngiltere, Avustralya, Japonya, Çin, Rusya gibi devletlerde, Işid gibi terör grupları yok.
Elbette onlarda da bazı münferit olaylar oluyor.
Fakat Müslüman ülkelerdeki gibi değil. 
Üstelik bunlar burunlarını Müslüman ülkelerin iç işlerine de sokuyorlar.
Laik, Demokrat ve Müslüman ülke olan Türkiye Devleti, tüm dünyanın gözünde.
Son yüzyılın en güçlü lideri olan Mustafa Kemal’in kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni de zayıflatmak ve parçalamak istemekteler.
İnanın, Türk milletinin son günlerde milli şuurunun canlanması, Kuvay-ı Milliye ruhunun gittikçe ortaya çıkması, hem içerideki, hem de dışarıdaki düşmanları korkutmaya başladı.
Hele ki, 1 Kasım seçimleri sonucunda halk gerçekleri görerek, iyi bir seçim yapar, oylarını dikkatli kullanır ve de sandıklara sahip çıkarlarsa, herhalde güçlü bir Hükümet iş başına gelir.
Bugüne kadar ülkeye zarar verenlerin yargılanmaları için Türkiye Savcıları Temiz Eller Operasyonu’na başlarlar ise, işte Türkiye Cumhuriyeti’ni o zaman kimse yıkamaz ve yıkmaya da teşebbüs edemezler.
Türk Halkı olarak, kesinlikle, Ordumuza, Polisimize, Tüm Emniyet Güçlerimize, Hâkimlerimize, Savcılarımıza, Devletin omurgasını teşekkül ettiren memurlarımıza güvenmeliyiz. Herkes zamanı gelince gerçekleri görecek ve gerekeni yapacaklardır.
Bu ülke sahipsiz değildir.
Ülkeye zarar verenler kimlerse, elbette zamanı gelince bunun bedelini ödeyeceklerdir.
Milli ve yerli bir parlamento oluşması dileğiyle, NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE.
*
Ankara: 05 Ekim 2015
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com
***
LÜTFEN DİKKAT!.. YORUM EKLEMEK İÇİN (AŞAĞIDAKİ) "Hiç yorum yok" YAZISINI TIKLAYINIZ...

15 Ağustos 2015 Cumartesi

ULUS’UN GÖZDESİ “ULUSAL HABER” İÇİN BİR ÇAĞRI !...

TÜMER DİYOR Kİ:
ULUS’UN GÖZDESİ
“ULUSAL HABER” 
İÇİN BİR ÇAĞRI !...
Sevgili okurlar, bizler yılların yaşam tecrübesini ve edindiğimiz bilgileri halkımıza iletmek için 1,5 senedir ULUSAL HABER,  internet haber sitemizde 14 sayfa olarak yayın yapmaktayız.
Daha önce kullandığımı domain ULUSAL HABER (zekeriyatumer-blokspot.com.tr) idi. Okurlarımızın bize gösterdikleri ilgi nedeniyle, GOOGLE arama motorunda ilk sayfada, bazen 2.ci, bazen 3. Sırada yer alıyor idik.
Bilahare Domain’imizi ismimizle müsemma olsun diye (aşağıdaki yeni şekliyle) değiştirdik ve ULUSAL HABER ( Ulusalhaber-zekeriyatumer.blokspot.com.tr.) oldu.
Böyle olunca ana sayfamız tekrar arama motoru GOOGLE ‘de arka sıralara düştü.
GOOGLE de ULUSAL HABER Zekeriya Tümer yazınca, GOOGLE nin tüm sayfalarında ilk sırada haber sitemizin bütün sayfaları açılıyor.
Ancak ilk sayfa gözükmüyor.
İlk sayfa’nın  GOOGLE de birinci sayfasına yükselebilmesi için, okurlarımızın GOOGLE’ye girerek ULUSAL HABER yazmalarını ve bu şekilde GOOGLE sayfalarında bizim
“ulusalhaber-zekeriyatumer.blokspot.com.tr” adresini bulmaları ve tıklamaları gerek.
Böylece tekrar GOOGLE de ve bütün, diğer arama motorlarında 1.ci sıraya yükselmemiz mümkün olacaktır.
Facebook taki arkadaşlara müteaddit uyarı ve ricalarımıza rağmen bu şekilde bizlere destek vermelerini maalesef sağlayamadık.
Yazılarımız “ve Gazetemiz çok geniş bir kitle tarafından” okunuyor, beğeniliyor.
Ancak, GOOGLE de ara sayfalar önlerine gelince, o sayfa tıklanıp okunuyor.
Sevgili okurlar, TÜMER DİYOR Kİ sayfamızda yazdıklarım yazılardaki görüşlerim,  maalesef şu anda çıkmış durumda. 2015 in tek adamı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hâkimiyetini Ahmet Davutoğlu ve AKP üzerinde göstermektedir.
Erken seçime gidildiğinde çok fazla bir değişikliğin olması mümkün değildir. Düşünülenlerin aksi olacaktır. AKP umduğunu bulamayacaktır.
Fakat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bunları fazla düşünmemekte, işi uzatabildiğince uzatmak istemektedir.
Çünkü kendisine yapılan saldırılara karşı o da gereken cevabı vermek istemektedir.
Ülkenin sıkıntılı dönemler içerisine düşmesi maalesef siyasi kadroları fazla ilgilendirmemektedir.
Herkes İktidar olmak peşinde, iktidar olanlarda ellerindeki imkânları kaybetmemek peşinde…
Allah gerçekten ülkem insanının yardımcısı olsun.
Gelecek günlerimiz, çok hayırlara vesile olacak gibi değil.
Hayırlısı diyelim, yapacak bir şey yok.
16.08.2015

11 Ağustos 2015 Salı

TÜMER DİYOR Kİ: KENDİNİZİ DEĞİL, ÜLKEYİ DÜŞÜNÜN; ACILARI DİNDİRİN!..

TÜMER DİYOR Kİ:
KENDİNİZİ DEĞİL,
ÜLKEYİ DÜŞÜNÜN;
ACILARI DİNDİRİN!..
AKP ile CHP liderleri Ahmet Davutoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu  10 Ağustos 2015 tarihinde 4 saat 20 dakika koalisyon konusunda görüştüler.
İyi bir aşama.
Sona gelinmek üzere.
Davutoğlu güleç bir insan. Kılıçdaroğlu da olumlu ve sakin.
Her ikisinin de soyadları oğlu diye bitiyor. Demek ki bir ortak yönleri var. Haydin kurun şu koalisyonu.
İkisinin anlaşmaları mümkün. Ancak, yandan etkiler olmaz ise, bu hükümet kurulur.
Davutoğlu  twitir hesabında 9 ağustosta demiş ki “Süreç nasıl işlerse işlesin milletimizin verdiği ülkeyi yönetme sorumluluğunun gereğini yapacağımızdan kimse şüphe etmesin.”
Etmiyoruz. AKP ti 13 yıldır o kadar güzel yönetti ki, hepimiz mutlu ve huzurluyuz!
Sonra devam etmiş Davutoğlu: “Şimdi tüm siyasi liderleri kamu düzeni, demokrasiyi sahiplenme, silahların bırakılması konularında ortak tavır almaya çağırıyorum”
Ne güzel söz! Demokrasiyi savunun, kamu düzenini koruyun, silahların bırakılmasına yardımcı olun. Burada şu hususu da açıklamasını isterdim. Silahların bırakılması derken, PKK  ile TSK. Nin de mi silahları bırakması, yoksa tek terörist grupların mı?
Davutoğlu son olarak da şunu yazmış twitir hesabında: “Bu yavrularımızın gözündeki ışığı söndürmelerine izin vermeyeceğiz.”
Yani anaları ağlatmayacağız, genç asker ve emniyet güçlerindeki yavrularımızın gözlerindeki ışığı söndürmeyip, yaşamalarını sağlayacağız.
Nasıl olacak bu iş onu henüz bilmiyoruz.
Analar ağlıyor, gözlerde ki ışıklar sönmeye devam ediyor.
Kemal Kılıçdaroğlu da twitir hesabında şöyle demiş: “Çözümsüzlük değil çözüm üretmek için halktan oy isteyen siyasiler, Türkiye’nin en büyük sorunu için derhal bir araya gelmelidir.”
Doğru demiş de hangi siyasiler bir araya gelecek. Fikirleri uyuşmuyor ki!
İnşallah AKP ile CHP koalisyon hükümetini kurarlar. En sağlıklı hükümet bu olur. Tabii Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan evet der ise. Bir de kendisinden hesap sorulmaması için güvence alırsa. Erken seçim hayalleri de böylece suya düşer.
Gerçi bu hükümet çok uzun vadeli olmaz.
Eğer C.H.P ile A.K.P. ti hükümeti kuramaz ise asıl koalisyon AKP ile HDP arasında olmalı.
Neden mi?
Açılım açılım diye her ikisi de kaç yıldır birlikte rol oynamadılar mı?
PKK yı bu sayede besleyip, büyütüp, şehirlerin içerisinde yuvalanmalarını sağlamadılar mı?
Akil adamlar icat edip, halkı oyalamadılar mı?
Çözüm sürecini başarı ile sonlandırmak için HDP nin meclise girmesini sağlamadılar mı?
Şimdi tam fırsat. Parlamentoda 258+80=338 milletvekili ile koalisyonu kurarlar. İşte güç sizde. Anayasayı bile değiştirirsiniz.
Belki MHP ve CHP den de bazı konularda destek gelebilir.
30 yılı aşkın bir süredir PKK ile silahlı kuvvetlerimiz uçağı, topu, tüfeği ile mücadele etmedi mi?
Polisimiz, jandarmamız, özel yetiştirilmiş timlerimiz terörü yok etmek için uğraşmadılar mı?
AKP olarak, analar ağlamasın, biz bu işi sonlandıracağız diyerek halkı oyalayıp oy avcılığına çıkmadınız mı?
En iyi koalisyon AKP ve HDP koalisyonu. HDP sesini kesip Recep Erdoğan’ı seni Başkan yaptırmayacağız inadından vaz geçse, valla bu koalisyon kurulur herhalde.
Eyy AKP yöneticileri, sizler APO’yu Sayın sıfatına yükseltip, yattığı hapishane hücresini neredeyse 5 yıldızlı otel odasına çevirmediniz mi?
CHP ile kuramıyorsanız Hükümeti, kurun HDP ile koalisyonu bitirin şu Allahın belası PKK terörünü.
Ancak bir gerçek var. Hükümeti CHP ile de kursanız HDP ile de kursanız zor bitirirsiniz PKK terörünü.
Şu hususların çok açık ve net ortaya konması gerek.
PKK ya bugüne kadar kimler destek verdi?
Kimler silah ve para yardımı yaptı ve yapıyor?
PKK nın asıl amacı nedir ve ne istiyor?
Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya devletleri başta olmak üzere, İsrail, Rusya, İran, Irak PKK ya destek vermiyorlar mı?
Yeni kurulacak koalisyon hükümeti şunu yapabilecek mi?
Ey Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve diğerlerine, bizim iç işlerimize karışmayın, çekin elinizi PKK nın üzerinden, bizi yönetmeye ve yönlendirmeye çalışmayın? Diyebilecek mi?
Sizin amacınız ne? Bizi de bölmek parçalamak mı, çekin elinizi, karışmayın bize, diyebilecek bir hükümet kurulabilecek mi?
Bunlar yapılamaz ise, bu PKK belası da bitmez, IŞİD belası da.
Terör olaylarına dalındı, ekonomi den kimse bahseder olmadı. Ekonomi çöküyor, işsizlik ve yoksulluk artıyor. Esnaf kan ağlıyor. Bunlar hiç dile getirilmiyor.
Bu nedenle; Türkiye’yi idare edebilecek güçlü, kararlı bir Hükümetin kurulması gerek.
Güçlü devlet, güçlü iktidar olunmaz ise geleceğimiz gerçekten çok karanlık.
11.09.2015
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

8 Haziran 2015 Pazartesi

TÜMER DİYOR Kİ: SEÇİM SONU İLK İZLENİMİMİZ. AK PARTİYİ HDP YIKTI

TÜMER DİYOR Kİ:
SEÇİM SONU İLK İZLENİMİMİZ.
AK PARTİYİ HDP YIKTI
“Demokrasi kazandı Türkiye kazandı” diye CHP ve MHP kendini teselli ediyor.
Bunca çabaya rağmen AKP yi istenildiği düzeye çekemediniz.
AKP ti kesin olmayan sonuçlara göre Türkiye genelinde % 41 e yakın oy aldı.
Hayret ki ne hayret!
CHP büyük ekonomik paketlerini açıklamasına rağmen % 25 e yakın oy aldı.
MHP ise % 16.6 oy aldı.
HDP eğer barajı aşıp % 13 e yakın oyu almasa idi, AKP ti 300 milletvekilini geçecekti.
Yani AKP yi ne CHP ve ne de MHP eksiltemedi, HDP eksiltti.
Demek ki CHP nin emeklilere vereceği 2 ikramiye sözü bile emeklilerin CHP ye oy vermesini sağlayamadı .
Vatan Partisi hiç beklenmeyen şekilde dibe vurdu.
Emine Ülker Tarhan’ın Anadolu Partisi varlık gösteremedi.
Gene bunların içerisinde en iyisi Saadet Partisi. % 2 oy aldı.
Sayın okurlar, ne yazık ki, bizdeki siyasiler gerçekleri tam göremiyorlar.
Kalabalıkları görünce, zannediyorlar ki, bütün oylar bize gelecek, iktidar olacağız.
Her partili gönlünden bunu geçiriyor.
Kim ne derse desin, AKP ti milletvekili olarak azaldı, ancak çok oy kaybetmedi.
Asıl şimdi AK Parti aşağıya doğru çekilecek. Belki de kendi içerisinde dağılacak.
Şunu, CHP nin ve MHP nin iyi bilmesi gerek. Halk tam manası ile sizlere güven duymuyor. İnanamıyor.
Mükemmel ekonomik paketi CHP halka sunmasına rağmen, güven duyamadı. Duysa idi, netice daha farklı olurdu.
Önümüzde erken seçim var. Bu kaçınılmaz. Hazırlıklarınızı iyi yapın. İktidarı yakalamak kolay değil. Halk, bezgin ve bıkmış vaziyette.
Asıl gerçek ise maalesef halk eskilerden bıkmış, yeni bir arayış içersinde.
İnanın, eğer HDP ve Demirtaş, PKK yanlısı bir tavır sergilemeseler, Türkiye’yi kucaklasalar, ayırımcılık yapmasalar, iktidara doğru yürürler.
Demirtaş’ı birçok kişi fiziği ve gençliği ile beğeniyor. Konuşmaları ikna edici. Ancak, fikir ve düşüncelerinin PKK dan yana olması tepki yaratıyor.
Erken seçim gündemde. Kimse tek başına Hükümeti kuramayacak. Önümüzdeki günler sancılı. Cumhurbaşkanı tedirgin. Bu nedenle, en kısa sürede yeniden bir seçim yapılabilir.
Gerçi kısa sürede yapılacak erken seçim çok şey değiştirmez. Halk yeni bir arayış içerisinde. Erken seçim olsa da şu an ki oylar çok değişmez.
Halkı tam manasıyla kucaklayan yeni bir parti doğarsa çok şey değişir. Bu parti yıpranmamış isimlerden olmalı. Tam manasıyla Merkez parti olup, halkın arzu ve isteklerine cevap verebilmeli.
Hem dinine saygılı ve hem de Atatürk’e bağlı olmalı. Ayrımcı değil, birleştirici olmalı. Tüm Türkiye’de yaşayan, herkesi kucaklamalı. Adil ve Demokrasiden yana olmalı.
Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkmalı. Milli ve manevi değerlerimize önem vermeli.
Böyle bir parti çıkar ve halka kendini benimsetirse, iktidara doğru yürür.
CHP ve MHP nin de hayallerden uzaklaşarak, nerede, nasıl yanlışlıklar yaptıklarını iyi saptamaları gerek.
İktidarı yakalamak demek ki o kadar kolay olmuyor.
Kılıçdaroğlu 4 yıl bana yol verin yeter dedi, dedi de halk inanmadı ve gereken oyu vermedi. Ya da verdi de oylar mı çalındı? Ne dersiniz?
Ancak, CHP sandıklar da her türlü tedbiri aldık dedi. Demek ki oyların çalınması veya hile yapılması mümkün değil.
Gene de biz seçimlerin halkımıza ve ülkemize hayırlı olmasını dileyelim.
Bakalım gelecek günlerimiz nelere gebe. Yaşayacağız ve göreceğiz.
Zekeriya Tümer, 
08.06.2015
ulusalhaber@hotmail.com