Kemal Kılıçdaroğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kemal Kılıçdaroğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Haziran 2017 Pazartesi

"BEN DE, ADALETİ ARIYORUM" - TÜMER DİYOR Kİ:, ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
"BEN DE, ADALET'İ ARIYORUM"
ZEKERİYA TÜMER
Sevgili okurlar; 
AK Partinin açılımı nedir? 
“ADALET VE KALKINMA”
Son derece güzel iki kelime. Adaletli davranılacak, Adalet herkese eşit uygulanacak, adaletli toplumların kalkınması da kolay olacaktır. Kalkınma yolunda da hızla ilerleyeceklerini ifade eden iki sözcük.
Adalet’li uygulamalarda aksaklıklar söz konusu olduğu için; CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu elinde ADALET Pankartı ile yollara düştü.
Rahmetli Süleyman Demirel, “yollar yürümekle aşınmaz” demişti. CHP Liderinin amacı da zaten yolları aşındırmak değil. Ülkede bozulan ve saygısını yitiren Adaletin yeniden tecelli etmesi için, dikkatleri çekmek.
Adaleti sadece CHP Lideri aramıyor. Benim yakın arkadaşım Gümrük Müşaviri İnci AKGÜN’de arıyor.
Adalet sadece Hukuk’ta, yani mahkemelerde aranmıyor, idari kademelerde de adalet aranıyor.
Gümrük Müşaviri İnci AKGÜN 77 yaşında, yalnız yaşayan bir bayan. Bir kızı ve bir tane de torunu var. Tüm amacı, torununu okutmak, memlekete yararlı bir insan olarak yetiştirmek. Gümrük Müşavirlik karnesini ithalat ve ihracat yapan bir şirkette değerlendirip, oradan üçbeş kuruş maaşına takviye gelir getirilmesini sağlamak. Bakanlık Müfettişlerinden birisi, Belgesinin elinden alınmasını idareye tavsiye etmiş. Merkez Disiplin Kurulu da bu konuda İnci Akgün’den savunma istemiş. Bu demektir ki, senin karnene el koyacam, seni ve şirketi çalıştırmayacam, batmanıza sebep olacam. Bu korku ile İnci Akgün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahil, Başbakan’dan ve Gümrük Ticaret Bakanın’dan verdiği dilekçeler ile ADALET istiyor.
Zira, meslekten geçici de olsa men edilmesi ekmeği ile oynanması ve tüm gelirinin elinden alınması demek.
Yazdığı yazının son bölümünü burada yayınlamak istedim.
Diyor ki İnci AKGÜN: (SAYGIDEĞER CUMHURBAŞKANIM, BAŞBAKANIM VE BAKANIM. Lütfen yazım ekinde sizlere göndermiş olduğum savunmalarımı inceleyerek konuya eğilmenizi ve bu haksızlığa dur demenizi rica ediyorum.
Ben hırsız değilim, kaçakçı değilim, rüşvetçi değilim. Evim yok, arabam yok, malım mülküm yok. Tek sermayem emekli maaşım ve Müşavirlikten aldığım para. O para ile de torunumu okutmak zorundayım. Başkaca da bir amacım yok. 77 yaşında yaşayan, ancak halen açık öğretime devam eden, aklı ve bilinci yerinde, AK Partinin de Maltepe Şubesine kayıtlı, Adaletten ve Kalkınma’dan yana olan, Cumhuriyete bağlı bir kişiyim.
Siz büyüklerimden ricam, konunun incelenerek, Gümrük Müşavirlik Belgeme Merkez Disiplin Kurulu ile engel konulmamasını, Mahkeme neticesinin beklenmesini ki, bu konuda savcılık konuya takipsizlik vermiştir. En azından yapılan soruşturma ve suçlamalarda Mahkemeye intikal eden olaylarda Mahkeme sonuçlarının beklenerek ona göre kişilere disiplin cezası verilmesi hususunda da ilgililere gerekli talimatın verilmesini, benim belgeme de herhangi bir kısıtlama getirilmemesini saygılarımla arz ederim.)
ADALET NEDİR: 
Adalet “Adl” ve “adalet” kavramı İslam dininde, dini birer terim olarak, ifrat ile tefrit arasında orta yolda ilerlemek, hak yol üzerinde dosdoğru olmak, İslam dininde haram olan şeyleri terk etmek, farzları ise yerine getirmek, içi, dışı, özü, sözü, fiil ve davranışlar ile eşit olmak, haklı kişiye hakkını, haksız kişiye ise cezasını vermek. Suça ceza verirken eşit olmak, şirk, küfür, nifak ve zulmü terk etmek, anlamlarına gelmektedir.Adalet kelimesi genel manada verilen ile hak edilen arasındaki dengeyi ifade eder.
Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. (Nahl.16,90)
 Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar. (En’am, 6/1).
Müslümanım diye geçinen ve Adaleti uygulayan kimselerin, yukarıdaki sözlere göre hareket etmesi gerekir.
Adaletli davranmak, kanun önünde eşit olmak gerekir.
Afaki ve tahmini suçlamalarla kişiler cezalandırılmamalı, ekmekleri ellerinden alınmamalıdır.
Gerçek şu ki; FETO denen bela ülkenin tüm kurumlarına zarar vermiştir.
Devletin içerisinde örgütlenen FETO’cuların temizlenmesinde elbette yarar vardır. Asıl temizlenme de siyasi kadrolar içerisinde yapılmalıdır. Boşalan bu kadroların yerini laik ve demokrat düşüncede olan liyakatlı kişiler bulunup atanmalıdır. Gerekirse emekli olanlar geçici bir süre göreve davet edilmelidir. Devletin temel yapısı sağlamlaştırılmalıdır.
SON SÖZÜMÜZ: ADALET’İ HEPİMİZ ARAMALI, BULMALI VE ADALETLİ DAVRANMAYI DA SADECE DEVLETİMİZDEN DEĞİL, TÜM FERTLERDEN VE KURUMLARI İDARE EDENLERDEN BEKLEMELİYİZ.
“Bir hükümet, ancak adalete dayanabilir. Bağımsızlık, gelecek, özgürlük her şey adaletle vardır.” 
“Herşey kanun yapmaktan ibaret değildir. Aksine herşey o kanunları uygulamak ve uygulattırmaktan ibarettir.  Uygulayan, yerine getiren, daima karar verenden daha kuvvetlidir. (1920 )” M.Kemal Atatürk.
Zekeriya Tümer
19.06.2017
Ulusalhaber1881@gmail.com

1 Şubat 2016 Pazartesi

TÜMER DİYOR Kİ !... YAŞAMAYA VAR MISINIZ? & Zekeriya TÜMER

YAŞAMAYA VAR MISINIZ?...
Şimdi siz “yaşamaya var mısınız?” sözüne tepki göstereceksiniz haklı olarak.
Hangi yaşamak? Diyeceksiniz.
2016 yılına umutlarla girdik, zamlarla cebimizdeki para eridi gitti, diyeceksiniz.
Bütçe’de para kalmadığı söyleniyor, dış borçları ödeyemeyen devlet, yeni borçlar peşinde, Hükümet yaptığı zamlar ile de vatandaşın ekmeğine bile göz dikti, diyeceksiniz.
Hangi yaşamak.
Umudumuzu yitirmeye başladık, diye de hayıflanacaksınız.
Koskoca CHP’nin durumu da üzüyor değil mi sizleri. Atatürk’ün kurmuş olduğu partiden Milletvekili olan utanmaz, Atatürk’ün resmini duvarından indiriyor ve Dersimli Kemal tarafından ödüllendiriliyor. Elbette sizler bu durumu içinize sindiremiyor ve Dersimli Kemal’e kızıyorsunuz. Kızmayın, neden kızıyorsunuz, hiçbirinin diğerinden farkı yok ki, boş boş konuşuyorlar, icraata gelince tık yok.
AKP sinsi bir plan hazırlıyormuş. Neden acaba?
Nedeni, AKP’nin Başkanlık sistemini getirmek ve Anayasayı değiştirmek. Anayasa komisyonundan bir sonuç çıkmayacağını bildiklerinden mini bir paket hazırlayıp, Başkanlık sistemini HDP ve MHP’li bazı milletvekillerinin desteğiyle referanduma götürmekmiş.
Hiç merak etmeyin, bazı CHP Milletvekilleri de destek verir.
Anayasa’dan Türklük kavramı da çıkarılacakmış, buna MHP dur diyebilecek mi acaba. Ya CHP, onlar da der mi ki! 
Bülent Arınç demiş ki:” Hâkimler, tehdit ve talimatlarla karar veriyor.” İyi de Arınç beyefendi, bu talimatları kim veriyor, onu da açıklasana sıkıyorsa.
Rusya’ya ait 1 adet SU-34 uçağı Türkiye hava sahasını ihlal etmiş. Eyvahhh. Yoksa gene mi Rus Uçağını düşüreceğiz.
Rus savaş gemileri boğazdan geçmiş, Akdeniz’e açılmış.  Türkiye ile Rusya arasında havalar ısınıyor, savaş mı çıkacak yoksa!
Güvenlik kuvvetlerine roketli saldırı! 5 yaralı
Ölenler ve yaralananların sayısı her gün artarken, sabahları uyandığımızda acı haberler alırken,  mutlu ve huzurlu yaşamak kolay mı, diyeceksiniz.
Son günlerde 649 terörist öldürüldüğünü açıklamış Genelkurmay.
PKK nın Kökü kazınıyor mu dersiniz?
Bahçeli, kriz geçirdi, ama gene de MHP’nin başından ayrılmayacağım diyor. Sağlığı hiç önemli değil, koltuk daha kıymetli. Dersimli Kemal’de koltuğunu korumadı mı?
Başkalarına Diktatör bozuntusu derken, kendi partileri içerisindeki tutumlarına ne demeli!
AKP ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan o kadar memnun ki, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nun Başkanlıkları ellerinden gitmesin diye dua ediyor olmasın.
Böyle muhalefet partileri olduktan sonra, ben Başkan da olurum, Anayasayı da hem çiğner, hem de değiştiririm,  Kılıçdaroğlu ne derse desin, umurumda bile olmaz, onlar benim için çerez, diyordur,herhalde.
Sevgili okurlar, dertler bitmez. Sıkıntılara alışkın bu millet. Zor geçinen, ekmeğini başkalarına hizmet ederek kazanan, emeği çalınan, zamlar karşısında maaşı eriyen emekliler, köylüsü, işçisi, ellerini açarlar Allaha dua ederek rahatlarlar. Kırarlar soğanı, sıcak ekmeği bölerler ve yerler. Oh be bugünde karnımız doydu, deyip şükrederler ve çocuk yapmak için çaba harcarlar.
Televizyonda Seda Sayanın evlilik programını Bahçeli seyreder de ben neden seyretmiyeyim deyip, oturur dizi seyrederler.
Okumak yok, düşünmek yok, yazmak hiç yok.
Nasıl yazacağız, neyi eleştireceğiz, başımızı belaya mı sokacağız. Bize ne, gazeteciler yazsın, hapisleri boylasınlar. Fikirlerini, düşüncelerini söyleme, yazma kardeşim, sana mı düştü doğruları söylemek.
Ne diyor Arınç, Hakimler ve savcılar tehditle talimat alıyorlar, diyor.
Polisler de aynı değil mi?
Bu durumda ne Cumhurbaşkanını ve ne de Hükümeti eleştirmek olur mu? Sus ve konuşma.
En iyisi gelin biz bugün yaşamımıza bir başka gözle bakarak başlayalım.
Siz Güneşin sabah ilk ışıklarına ne zaman tanık oldunuz? Sabahın seher yelini vücudunuzda hiç hissettiniz mi?
Güneşin doğuşuyla beraber, kuşların cik cik öten seslerini en son ne zaman duydunuz.
Sabah uyandığınızda, gözlerinizi açtığınızda, Allah'a şükürler olsun, bu sabah da sağ salim, sağlıklı bir şekilde sabaha ulaştım, bugün özel bir gün, çünkü ben bugünde yaşıyorum, dediniz mi?
İnsan yaşamında sorunlar bitmez, sorunlar istenildikten sonra teker teker çözülür. Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünürsen, mutlaka sorunlarına bir çözüm yolu bulursun.
Gülümse hayata, sevgi ile bak etrafına, bırak dünya senin kahrını çeksin, sen dünyanın kahrını çekmeye çalışma, çekemezsin, altında kalır ezilirsin.
Hava soğuk olabilir, sıcak olabilir, yağışlı, rüzgarlı olabilir. Bırak nasıl isterse öyle olsun, kızma, üzülme, nasıl olsa geçecek ve eski haline dönecektir.
VEHBİ KOÇ & MUSTAFA KOÇ !..
Siz başlı başına bir yaşamsınız. Hayatta telafi edilemeyecek tek şey ölümdür. Bak, Vehbi Koç'un torunu Mustafa Koç’ta öldü. Dedesi Vehbi Koç da ölmüştü... Merak etme: sana, ülkene, vatanına, bayrağına, ihanet edenlerde öleceklerdir. 
Sular akacak ve mecrasını bulacaktır. 
Zaman geriye işlemez, ileriye gider. Her dakika kıymetlidir. Geriye dönüş yoktur.
Hayata öyle sarıl ki, kalp atışlarını tüm doğa duysun. Sevgini öyle dağıt ki, herkes seni sevsin.
Sabah evden çıkıp, akşam eve döndüğünde, tekrar şükret seni yaratan Allah'ına. Kazasız, belasız, sağ salim eve geldiğine, sevdiklerine kavuştuğuna şükret ve sevin.
Unutma sen bu dünyada başlı başına bir yaşamsın.
Senin varlığın bile özeldir.
31.01.2016
Zekeriya TÜMER

24 Ağustos 2015 Pazartesi

TÜMER DİYOR Kİ!.. “DALTON KARDEŞLER DEMOKRASİ PEŞİNDE”, Habib Hamza Erdem

TÜMER DİYOR Kİ!..
Sevgili okurlar;
Bu gün size bir arkadaşımın yazmış olduğu yazıdan alıntılar yaparak yazımı yazmak istiyorum.
Çünkü görüş ve düşünceleri, benim de görüş ve düşüncelerimin aynısı. Beğeneceğinizi zannederim.
“DALTON KARDEŞLER DEMOKRASİ PEŞİNDE”
Arkadaşım, Tunceli’den otobüse binmiş ve Ankara’ya doğru hareket etmişler. Tunceli’ler firmasına ait bir otobüs.
Elazığ ve Malatya’dan otobüse yeni yolcular alınmış.
Otobüs henüz hareket etmiş ki, içeride bir tartışma başlamış.
Yalnız yolculuk yapan bir bayanın otobüste de koltukta eğer bir bayanın yanı boş değilse, yalnız oturması gerektiğinden, bayana yer ayarlamak için, tek başına oturan bir bey yedek şoförün dikkatini çekmiş.
Şoför, adamın önüne gelmiş, kalkıp başka bir koltuğa geçmesini, bayanın burada yalnız oturmasını istemiş.
Biletli yolcu, nuh demiş, peygamber dememiş. İnatla yerinden kalkmayacağını, kanun, nizam olduğunu savunmuş.
İkinci Kaptan, iri yarı bir adammış. Otobüste kafasını eğerek duruyormuş.
Biletli adamın önüne eğilmiş ve demiş ki:
-Amca, gözlerime bakar mısın? Şimdi sen beni dövebilir misin?
Adam şaşkın, iri kıyı adamı nasıl dövsün. Sesi kesilmiş. Şoför, “ o zaman kalk ve gösterdiğim yere otur” demiş.
Hak, hukuk ve “Anayasal sınırlar” içinde sorun çözülüvermiş.
Şimdi, Habib Aslan beyin anlatımını aynen buraya aktarıyorum.
“DERSİMLİ KEMALİ “ anımsadım nedense.
Toplamış yüzlerce delegeyi, iki eli arka ceplerinin üzerinde bağrı açık bağırıyordu.
-Ben Dersimli Kemalll! Ana muhalefet Partisi Lideriii. Yarın Başbakan olmazsam, yazıklar olsun bana…
Gibi kendisine ‘hoş’ gelen, ama gerçekte ‘boş laflar’ ediyordu.
İşte bu Kemal Kılıçdaroğlu ‘otobüsü kaçırmak ‘ üzeredir.
Artık, hiçbir zaman ve hiçbir koşulda, kendisine değil Başbakanlık, Başbakan Yardımcılığı bile önerilmeyecektir.
Oysa Başbakan olması için önümüzde iki aydan kısa bir zaman var.
Yarından tezi yok, Meclis’e gidip orada 130 Milletvekili ile oturma eylemi başlatmalıdır.
(Bu söze aynen katılıyorum.)
Öğrenci iken katıldı mı bilmiyorum, ‘Boykot ve işgal’ nedir, duymuş olmalıdır.
Meclis’i işgal edip, yasal tepkisini gösterecektir.
Kemal Kılıçdaroğlu bu ya da buna benzer bir eylem koyamaz. O eyleminde direngen olamaz ise, uzun boylu Tunceliler otobüsünün şoförü gibi emredilen yere oturmak zorunda kalır.
Yasal, haklar falan demenin hiçbir anlamı kalmaz.
Duyduğumuz kadarıyla, yarın seçim olsa hazırız diyormuş.
Her gün seçim olsa, Kemal bey’e 100 ile 150 arası milletvekili verilir.
Bileti de numarası da bu kadar.
‘Efendim demokratik teamüller’ ya da HDP’lilerin dediği gibi ‘Demokrasi’ işte bu.
DR. Recep’in otur dediği yerde oturacaksınız. Ötesi yok.
Sen asıl, seçimden önce HDP’nin kapatılıp kapatılmayacağının garantisini ver bakalım.
Öyle bir Demokratik garanti var mı? YOK.
Adam doldurmuş seksen milyonluk bir ulus’u Rizeliler otobüsüne, götürüyor.
Benim yerim, senin yerin yok, otur oturduğun yerde. Ben seni nereye istersem oraya oturturum.
Anayasa Mahkemesi, Baba yasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Yüksek Seçim Kurulu hostes koltuğundalar.
Askerin ‘Tüfek çatılacak’ komutu gibi, seçimin ertesi günü ‘seçim yapılacak’ dedi ve seçim yapılacak (mış gibi görülüyor da denilebilir)
Yine toplantılar, yine mitingler.
Yine hak, hukuk, adalet nidaları.
Yine 17-25 Aralık teraneleri.
Yine emekliye şu, çalışana bu vaatleri.
Sonra Dr.Recep’i bekleyeceğiz. ‘Şuraya oturulacak’ diye komut verecek ve oraya oturulacak.
Peki ‘ilanihaye’ bu böyle mi olacak?
Hayır!..
Hatta bugün bile böyle olmayabilirdi.
Önce Kemal Kılıçdaroğlu, ben Dersimli Kemal deyip, ellerini iki oturağının üzerinden çekip, ben Tunceli’li Kemalim, diyebilmelidir.
Sonra Devlet Bahçeli, ‘Devlet’in kendi adından başka yerleri de var mı, onu öğrenmelidir.
‘Bizim Selo’, yarından tezi yok, PKK’yı parti olarak lanetliyoruz, diyebilmelidir.
Eğer bu üç lider, ‘Dalton Kardeşler’ gibi Dr. Recep’in mangasında yer almayıp, halka dönebilseler, halka güvenebilseler, halk ta onlara güvenebilse, bugün bile çok şey yapabilirlerdi.
Ancak, bunların basiretleri değil, ‘elleri kolları bağlı’.
Takıntılı, bunlar. Dördü de takıntılı.
Vallahi de billahi de bunlarla bu ülkeye ne ‘Demokrasi’ gelir ne de ‘Demokırası’
Her gün seçim yapılsa boş. Olan vatandaşa oluyor.
(Habib Hamza Erdem)

4 Mayıs 2015 Pazartesi

TÜMER DİYOR Kİ: (Kemal KILIÇDAROĞLU) BAŞBAKANLIK KOLTUĞUNA OTURMAN ZOR DOSTUM ZOR

TÜMER DİYOR Kİ:
BAŞBAKANLIK KOLTUĞUNA OTURMAN ZOR DOSTUM ZOR
C.H.P. Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Başbakanlık koltuğuna oturacağını zannediyor!
Zor, hem de çok zor ve de imkânsız gibi gözüküyor!..
Neden böyle düşünüyorum, diyeceksiniz?
C.H.P. seçim bildirgesini açıkladı. Halkın nezdinde de oldukça kabul gördü. 
Yani CHP İktidara doğru da yürüyor.
C.H.P.’nin tüm üyeleri de çok güzel çalışıyorlar. AK Partiye bugüne kadar oy verenler bile bu seçimlerde C.H.P.ye oy vereceklerini söylemeye başladılar.
Kılıçdaroğlu’nun bilhassa emeklilere vereceği Bayramlardaki iki ikramiye sözü de çok tuttu.
C.H.P. Başkanı Kılıçdaroğlu’nun ekonomik ağırlıklı konuşmaları ilgi çekiyor.
Söyledikleri de doğru. Kaynak falan var. Hükümetler isterlerse kaynağı bulurlar. Devlet israftan vazgeçtiği takdirde, kaynak çok…
Devletin paraları çarçur edilmezse, ekonomi de düzelir, kaynak ta bulunur.
C.H.P. Bu seçimlerde bana göre % 35 i bile aşabilir. 200 ün üzerinde milletvekili çıkarabilir.
AK Parti yavaş, yavaş oy kaybediyor. Mayıs ayında daha da kaybedeceğe benziyor. Vatandaş artık palavralara inanmıyor. Açlık ve sefalet, en önemlisi de Dinimizin istismarı vatandaşı AK Partiden uzaklaştırmaya başladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın açılış konuşmaları bahanesiyle halka hitap etmesi de halkın tepkisine neden olmaktadır. AK Parti bu gidişle % 40 ın altına düşecek gibi gözüküyor. Ancak, sandıklarda istenmeyen oyunlara tevessül edilmez inşallah.
M.H.P.’nin de oyları yükseliyor. % 22 yi aşabilirler.
H.D.P. barajı aşabilir. Türkiye genelinde seçime girmeleri onlara avantaj sağladı.
Vatan Partisi de keşke aşabilse, ancak, çok zor. İnşallah aşar diyelim.
Bu durumda Başbakan olmaya Kılıçdaroğlu en yakın.
İşte burada durum değişiyor. Kılıçdaroğlu’na kim Başbakanlık görevini verecek. Halk diyeceksiniz.
Hayır, halkın verdiği görevin uygulanabilmesi kimin elinde? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinde.
Başbakana hükümet kurma görevini Cumhurbaşkanı verecek.
Sizin hiç aklınız kesiyor mu Recep Tayip Erdoğan kalkacak Kılıçdaroğlu’na,” hadi hükümeti kur ve sonra da bizlerin yargılanması için uğraş,” diyecek.
Bu mümkün mü?
C.H.P. ne kadar oy alırsa alsın, bu görevi Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu’na vermeyebilir.
Cumhurbaşkanı, bugün Anayasayı tanımayabilir, ama 7 Hazirandan sonra Anayasa’ya sığınacaktır ve elindeki tüm kozları kullanmaya çalışacaktır.
AK Parti ile hiçbir parti de koalisyon hükümetine ortak olmayabilir. 
Ancak, M.H.P. ve H.D.P. dışarıdan destek verebilirler ve AK Parti azınlık hükümetini kurabilir,  en kısa zamanda da yeniden seçime gidilebilir.
Böylece C.H.P. nin önü kesilecektir. Kılıçdaroğlu da vaatlerini yerine getiremeyecektir. 
AK Parti kurduğu azınlık hükümeti ile C.H.P.nin ekonomik politikasını uygulamaya çalışarak, “Bakın C.H.P. yapamazdı ama biz yaptık” diye halkın güvenini kazanmaya çalışabilir.
Biliyorsunuz, geçenlerde Binali Yıldırım’ki Cumhurbaşkanına en yakın kişi, ne dedi,” azınlık hükümeti kurulabilir,” dedi.
Biz de bu kanıdayız. İnşallah yanılırız ve Demokrasi’yi Cumhurbaşkanımız en iyi şekilde uygular ve herkesi şaşırtır.
Seçim yaklaştıkça tehlike büyüyor.  Meydanlarda, partililer birbirlerine belki de ağza alınmayacak kelimelerle saldıracaklar. Halkı gerdikçe gerecekler. Bunlar hiç hoş değil.
Twitter ve facebook hesaplarından bilhassa devlet büyüklerine hakaret içeren sözler söylemeyin, derhal hakkınızda dava açılır ve hapse bile girebilirsiniz. Bırakın halk kendisi gerçekleri görsün.
Gerçekten çok ilginç günler yaşıyoruz. Hâkimler kendi meslektaşlarını tutukluyorlar. Polisler kendi arkadaşlarını gözaltına alıyorlar.  Paralel yapı nasıl bir yapıymış ki ortalığı toz duman haline getirdi.
Ben her zaman Adalete güvenmişimdir. 
Mutlaka Adalet tecelli edecektir.
Devlet memurları birbirlerine kinlenmemeli. Onların görevi yürürlükteki kanun ve mevzuatları uygulamaktır. Biz de 33 sene Devlette görev yaptık. Karşımıza hangi partiden ve hangi düşünceden kim gelirse gelsin mevzuat ne ise onu uyguladık. Devletin memurları halkın verdiği vergilerle maaşlarını almaktalar. Onlar devletin memurlarıdır. Görevleri, yürürlükteki kanunları ve yönetmelikleri, yani mevzuat hazretleri neyi emrediyorsa onu uygulamaktır. Halka hizmet etmek mecburiyetindedirler. Birbirlerine karşı kin ve nefret duygularından arınmak zorundadırlar. Hükümetler gelir ve gider. Siyasi iktidarların oyuncağı olmamalıdırlar. Birbirlerine karşı kin ve nefret içerisinde olup, düşmanca tavır takınırlarsa, halka hizmet edemezler ve devlete çok zarar verirler.
A Parti iktidar olduğunda B partili diye memurları kıyıma uğratırsa, B Parti iktidara geldiğinde de A partili diye memurları kıyıma uğratır. Memur memura düşman olur. Bu durum inanın çok sakıncalıdır ve devletin çökmesine sebebiyet verebilir.
Siyasilerin ellerini Devletin memurlarının üzerinden mutlaka çekmesi gerekmektedir.
Önümüzdeki aylar ve yıllar itibari ile ülkemizde istikrarı görebilmemiz mümkün değil.
Hiç hayra alametli günler yaşayabileceğimizi ben zannetmiyorum. Çok sıkıntılı günler bekliyor bizleri.
Mutlaka seçimlere kadar sağduyulu olmamız gerek. Anadolu halkı sağduyuludur. Onlar yeri geldiğinde oyları ile gereken cevabı verirler. Geçmişte bunları gördük. Bu güne kadar iktidar olan birçok partinin, bugün ki durumları meydanda…
Ne olursa olsun, bu ülkede Demokrasi uygulanmalı ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine Tüm kurum ve kuruluşları ile sahip çıkmalıyız.
Gene de her şeyden hayır bekleyelim ve Haziran seçimlerinin ülkemize hayırlara vesile olmasını dileyelim.
04.05.2015
Zekeriya TÜMER
ulusalhaber@hotmail.com