ulusal basın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ulusal basın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ocak 2015 Perşembe

HIRSIZ VE ARSIZLARIN SONU GELMELİ,

TÜMER DİYOR Kİ:
HIRSIZ VE ARSIZLARIN SONU GELMELİ,
Sevgili okurlar; son günlerde hırsızlık olayları çok arttı.
Artık, zengin, fakir demeden herkesin evine hırsız giriyor.
Sokaklarda gasp, nitelikli dolandırıcılık, irtikap ve tecavüz olayları da artmaya başladı.
Bunların çoğalmasındaki sebep, büyük bir ihtimalle Suriye’den gelen göçmenler.
Zavallı, aç, sefil, yoksul ve çaresiz insanlar ya sokaklarda dileniyorlar, ya da aç kalmamak için hırsızlık yapmaya zorlanıyorlar.
Çoğunun evi, barkı yok. Şu zemheri kış gününde Çadırlarda, terk edilmiş gecekondularda, metruk bina ve harabelerde yaşıyorlar. Zaten fakiri bol olan ülkeyiz, iyice fakirimiz Suriyeli göçmenler sayesinde arttı.
Adamlar baktılar, bu ülkede hırsızlık yapanlar cezalandırılmıyor, en iyisi bizde yapalım dediler herhalde.
Aman dikkat. Malınıza, mülkünüze, sahip olun. Canınızdan bile olabilirsiniz. Gözü dönmüş insanlar çoğaldı.
***
Dünya’da petrol ucuzlamaya başladı, bizde tık yok.
Petrol, yeni Suudi Arabistan kralının üretim politikasını sürdüreceği işaretleri ve yükselen ABD stoklarının küresel arz fazlası sorununun devam edeceği spekülâsyonlarını desteklemesi ile 6 yıla yakın bir sürenin en düşük seviyesine geriledi.
Bu durumda, nakliyeden tutun, tüm ürünlerde ucuzlama olması gerekmez mi?
Başbakan Ahmet Davutoğlu, iktidara koşmak için işte sana bir fırsat, her şeyi ucuzlat ve böylece belki hırsızlığı da önlemiş olursun.
***
Çocuk yapın diye teşvik ediyor Hükümet.  
Recep Tayyip Erdoğan 3 çocuk yapın diyordu, Davut oğlu da altın ve para vereceğim diyor.
Çocuğu yaptın, bir ay 300-400-600 lira verdin.
Ben anlayamıyorum, bunlar bu milleti aptal mı sanıyor. Yahu o vereceğin para bir ay bile yetmez.
Kundaktaki bebenin masrafı ayda 500 lirayı geçiyor. Bu çocukların, ilkokulları var, ortaokulları, liseleri, üniversite hayatları, evlenmeleri var. Yılarca masraf edilmesi gerek. Senin vereceğin üç kuruş ömür boyu yeter mi?
***
DİKKAT!
Dincilerin menfaat peşinde olmaları Dinsizleri İktidara getirmeye başladı.
Yunanistan’daki seçimleri Ateist Siriza kazandı. Radikal Sol Koalisyon (SİRİZA), milli bir programla girdiği Yunanistan genel seçimlerinde yüzde 37 oy alarak rakibi sağcı Yeni Demokrasi Partisi’ne 10 puan fark attı.
Komşumuzda esen bu rüzgâr Türkiye’yi de etkileyebilir. Gerçi bizdeki muhalefet partilerde pek ateist yok. Hepsinin bir dini inancı var.
Ancak, Dini suiistimal edenler ve dini kendi menfaati ve de çıkarı için kullananlara karşı halk artık tepkisini göstermeye başladı. Bu nedenle komşuda esen sol rüzgârı Türkiye’de de eseceğe benzer.
Sağ iktidar AKP’nin işi zorlaştı gibi. Bu sefer iktidarı yakalaması pek kolay görünmüyor.
AKP nin ve yandaşlarının en büyük yanlışı da Türkiye Cumhuriyetine ve Atatürk’e saldırması.
Bu millet ne olursa olsun, Bayrağına, Dinine, Diline, vatanına ve milli duygularına sahip çıkacaktır.
Hakkın adaleti ve Türk Adaleti yeniden gümbür gümbür yerine oturacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
***
AMAN TAHRİKLERE KAPILMAYIN
Geçenlerde, İstanbul’da Belediye şoförünün birisi otobüsü durdurmuş, boş alana geçerek otobüsün içinde namaz kılmaya başlamış.
Şimdi düşünelim, İstanbul’da tüm otobüsleri, metroları, vapurları. Bunların sürücülerini. Allahuekber diye ezan okunmaya başladı. Adamlar bu ezan sesini duydular. Bastılar frene, Vapurlar denizin ortasında durdu. Metrolar, otobüsler bulundukları yerde durdu. Sürücü, kafasına beresini geçirdi, seccadesini aldı, millete şöyle kenara çekilin açın burayı dedi, seccadeyi serdi ve namaza durdu. 10 dakika namaz kıldı. Millet de sürücünün namazı bittikten sonra Allah kabul etsin diye dua etti. Tamam, artık yolumuza gidebiliriz dendi ve araçlar hareket etti.
Bu ne güzel bir manzara olur değil mi?
Yaa aklını mı yitirdi bu millet.
Yok, beyler bu akıl yitirmesi değil.
Özellikle o şoför seçildi. Deneme yapıyor. Eğer halk namaz kılan şoföre tepki gösterse idi, bu durum politik malzeme olarak kullanılacaktı. Bakın dinsizler, dini bütün şoföre saldırdılar diye kürsülerde, gazetelerde, televizyonlarda bunun propagandası yapılacaktı. Maalesef daha önce buna benzer bazı örnekler yaşandı.
Aman dikkat, dolduruşa gelmeyin. Bunlar, halkı tahrik etmek için hazırlanan tuzaklar.
Görev kutsaldır ve ibadettir. O şoför sevap değil günah işlemiştir. Herkesi kandırsa da Allah’ı kandıramaz.
Farkındaysanız, dini bilenler de bilmeyenler de saçma sapan konuşuyorlar. Halkın inançları ile oynamaya çalışıyorlar. İpe sapa gelmeyen ahkâmlar kesiyorlar. Bunların hepsi tahrik amaçlı sözler ve davranışlar. Bu nedenle sağduyulu olunmalı ve tahriklere kapılın mamalı.
Sabırlı olun, seçimlere az kaldı.
Yanlış hareket yapanlara seçimlerde halk sandıkta dersini verecektir.

27 Aralık 2014 Cumartesi

TÜMER DİYOR Kİ: Yeni Yılı, nasıl kutlamalıdır?...

Yeni yılı nasıl kutlayacağız?..
Sevgili okurlar, 2014 yılını geride bırakıp 2015 yılına girerken, tüm dünya zevk içinde eğlenerek, sanki çok büyük başarılar elde edilmişçesine,
Coşkunluk içerisinde kutlamalar yaparlar.
Hele ki saat gecenin tam 12 sini vurduğunda, coşku son noktadadır. Bağırılır, çağırılır ve olağanüstü bir mutluluk sergilenmek ister.
Sokaklarda herkes birbirine sarılır, evlerde ise el öpmeler, kucaklaşmalar ve öpüşmeler başlar.
Herkes imkânları dâhilinde birbirlerine hediyeler alır ve verirler.
Ne oluyor, neden böyle yapılıyor. 
Çoğu kişi de bunu bilmez.
İçlerinde eski ve kötü günler geride kaldı, yeni yıl ile daha rahat, mutlu, huzurlu bir yaşam bizi bekliyor ümidi vardır.
Affedersiniz ama nah bekliyor sizi yeni yılda huzur ve mutluluk.
Bugüne kadar yakalayabildiniz mi? Veya kaçınız yakaladı.
Her yeni gün eskisini aratır oldu.
Yaşlandığınızın da farkında değilsiniz herhalde.
Bir yaş daha ileri gittiniz. Ömrünüz tükeniyor, siz eğlenme peşindesiniz.
En önemlisi de ülkemizin içerisinde bulunduğu durum.
Dünya’ya baktığımızda içler açıcı bir durumda göremiyoruz.
Afrika’da insanlar açlıktan ölüyor, emperyalist güçler batan ekonomilerini güçlendirmek için güçsüz devletlere saldırıyor, dünyayı kendilerine göre şekillendirmeye çalışırken,
Hangi mutluluğu ve huzuru yakalayacaksın.
İşte Ortadoğu’nun durumu
Ortadoğu da kan ve göz yaşı hiç dinmedi dinmeye de niyeti yok.
Müslümanlar mı mutlu, yoksa Hıristiyanlar mı mutlu.
Kim mutlu bu dünyada? 
Hangi aile eskisi gibi zevk alıyor yeni yılın girişini kutlayarak.
Gençler kendi arkadaşları ile kutlamaları yaparken, yaşlı ana ve babalar bir kenarda hüzünle televizyon izlemekteler.
El öpmeler, kucaklaşmalar da eskisi gibi içten olmayacak.
Teknoloji gelişti ya, al eline telefonu, at bir mesaj.
Sevgili arkadaşım yeni yılını kutlarım. Anne veya baba yeni yılın kutlu olsun. At mesajı olsun bitsin.
Bir şeyi kutlarken zevk almak gerek.
Geleceğinden çok ümitli olan kaç kişi var.
Ümit ümit hep ümit, gıdamız oldu simit.
Yeni yılda bekleriz yuvamıza kiremit.
Elbette, yeni yıla girmenin zevkini tadanlar da var.
 Olmaz mı; hem de çok var.
Milletin anasını becerenler, devleti soyanlar, milletin hakkını gasp edenler,
Yetimin, yoksulun hakkını yiyenler, milleti sattıkları mallarla kazıklayanlar, dolandıranlar.
 Bunlar yeni yılı kutlamasın da biz mi kutlayalım.
Onlarda para çoook. Şampanyalar, rakılar, envai türlü mezeler o gece su gibi akacak, ye babam ye, tıka basa ye, çatlayana kadar ye.
Yenecek ve çoğu kişi evinin yolunu şaşıracak.
 Oh be diyecekler, eski yılda da iyi kazandım, şimdi yeni yılda milletin anasını belleme zamanı geldi, diye onlar zevk almayacak ta biz mi zevk alacağız.
Zavallı emniyet güçlerine yeni yıl kutlaması yasak. Sanki onların aileleri yok. Çoluk çocukları yok.
Baba görevde. Neden, sapıtan ve yanlışlık yapan, içip içip yolunu şaşıran, kaza yapan, bugünü fırsat bilen dolandırıcılar ve hırsızlara göz açtırmamak, masum vatandaşı korumak
Ve kollamak amacıyla, yeni yılı kutlayamazlar.
Ne yapalım, adet böyle.
İsa 25 Aralıkta doğmuş. Hıristiyanlar bu takvime göre İsa’nın doğum gününü kutlamak istemişler.
Bu adet diğer toplumlara da yansımış, Müslümanlar da İsa’nın doğum gününü değil, yeni yıla girmeyi 31 aralık gecesini 1 0cağa bağlayan günü kutlamaya başlamışlar.
Eh çok görmemek gerek.
Hiç olmazsa yılda bir gün insanlar yılbaşı bahanesi ile eğlensinler.
Bunu da çok görmeyelim.
Gene de biz yeni yılınızı kutlayalım.
İnşallah Allahın izni ve bizi yönetenlerin dürüstçe kanuna uygun idareleri ile ekonomik kalkınma sağlanır.
Adaletli yönetimler, hak ve hukuka saygı, işsizliğin yok olması, Demokrasiye ve Cumhuriyete bağımlı,
Bölünmeden, çözülmeden, kardeşçe, barış içerisinde kalkınan ve huzur içerisinde yaşayan bir ülke oluruz 2015 yılında.
Yeni yılınız kutlu yaşamınız mutlu olsun.

8 Ekim 2014 Çarşamba

TÜMER DİYOR Kİ: EMPERYALİST GÜÇLER AMACINA YAKLAŞIYOR.

TÜMER DİYOR Kİ:
EMPERYALİST GÜÇLER AMACINA YAKLAŞIYOR.
Mübarek Kurban bayramını geride bıraktık.
Kurbanların bazıları dualarla kesildi, bazıları da katledildi.
Işid’in insanları zorla öldürdüğü gibi kaçan kurbanlıklar yakalanınca acımasızca kelleleri kesildi.
Eh hayırlısı olsun, çok sevaplar kazanılmıştır herhalde!
Bayramı mutlu ve huzurlu kutladık mı? Hayır.
Ülkemiz iç ve dış kargaşalarla karşı karşıya.
Suriye ve Irak’la ilgili teskere meclisten geçti. Askerimiz Suriye sınırına yığınak yapmaya başladı.
Emperyalist güçlerin tarih boyunca planladıkları ve amaçlarına ulaşmak istedikleri düşüncelerine Türkiye sayesinde mi gerçekleştirilmek isteniyor.
Beşer Esad’ı deviremediler.
Umdukları olmadı.
Işid diye acımasız terör grubunu ortaya çıkardılar ve Irak ile Suriye üzerinde katliamlar yaptırtıyorlar. Şimdi de o’nu yok etmeye çaba harcanıyor.
Nasıl yok edeceksin, havadan bombalayarak mı?
Bir avuç terörist grubunu yıllarca biz yok edemedik. Şimdi Işid yok edilecek, nasıl?
Hükümet TBMM sinden Teskere ile aldığı yetkiye istinaden Türk Askerini, (pardon Türkiye askerini, onlar öyle söylüyor,)  Suriye sınırlarından içeri sokacak, Işid’i yok edecek. Asıl amaç ise Esad’ı devirmek. Ancak, bu başarı mı olacak, yoksa başarısızlık mı olacak, bekleyip göreceğiz.
Buna Rusya, Çin ve İran müsaade edecek mi? Bizim askerimiz oraya girerse, orta doğuda savaş patlar.
Emin Çölaşan, Sözcüde bugün her zamanki gibi güzel konulara değinmiş ve şu soruyu soruyor Hükümete:
“Esad’a karşı yapılacak bir askeri harekâtın parası nereden karşılanacak? Dökülecek Mehmetçik kanlarının hesabını kim verecek?
Durup dururken sergilenen bu saldırganlık Türk ve dünya kamuoyuna nasıl anlatılacak?
Suriye’nin müttefiki olan, Lazkiye Limanı’nda çok büyük bir deniz üssü bulunan Suriye’yi her açıdan destekleyen dünya devi Rusya’nın tavrı ne olacak?
Yine Suriye’nin müttefiki olan bir başka dev, Çin Halk Cumhuriyeti ne diyecek? Herhalde “Madem Türkiye böyle istedi, o halde biz de Esad’ı feda edelim” demeyecekler.”
Doğru söylüyor. Rusya, Çin ve İran Esad’a destek olmasalardı, Batı Esad’ı bugüne kadar yer bitirirdi.
Bugün Esad’dan da destek alınması bekleniyor da bizimkilerin böyle bir amacı yok. Esad sanki Türkiye’ye zarar vermiş gibi düşman ilan edildi.
Birleşmiş Milletler, Kobani'nin IŞİD'in eline geçmesi durumunda katliam işlenebileceği uyarısı yaptı.
İyi de Türkmenler katledilirken nerede idin. Işid, kafalara kurşun sıkarken, kelleleri keserken, çocuk yaşta kızların ırzına geçerken, ey Batı neden sesiniz çıkmadı.
Bunlar hep taktik. Asıl amaç, Güneydoğu’da Kürt devletinin oluşması. İsrail’in güçlendirilmesi.
Fırsatı yakalayan içerideki teröristler de ortalığı yakıp yıkmaya başladılar. Sebep, Kobani.
Adana'da IŞİD'i protesto eylemine katılan HDP'li Buldan, "Kobani düşmemiştir. Kobani düşerse çözüm süreci biter" diye konuşmuş.
Yaa sizlerle zaten masaya oturan da kabahat. Sizin amacınız, barış falan değil ki!
KCK'dan şoke eden açıklama: Yaşam şansı tanımayın
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Kobani için yaptığı çağrıda "Bu saatten itibaren milyonlar sokaklara akmalı, sınır insan seline dönüşmelidir" demiş.
Türkiye içerisinde eylem yapacağınıza, gidin Kobani’de savaşın. Türkiye’yi karıştırmakla Işid’i durduramazsınız.
Elbette, hiçbir insanın ölmesine gönüller razı olmaz. Bu işe dur demek gerek. Ama nasıl?
İçişleri Bakanı Efkan Ala, Türkiye’nin çeşitli illerinde yaşanan şiddet olaylarına ilişkin olarak, “Şiddet bir çözüm yöntemi değildir. Şiddet misliyle karşılık bulur. Derhal bu akıl dışı tutuma son verilmelidir” demiş.
Yıllardır şiddet eylemini uygulayan PKK ile neden şiddetten vaz geçtiniz de şimdi Terörist diye ilan ettiğiniz PKK ile masaya oturup, barış yapmaya çalışıyorsunuz?
Herhalde Işid ile de masaya oturup barış anlaşması yapılmak istenecek gibi geliyor insanın aklına. Olabilir mi? Ne dersiniz?
Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan PKK da Işid de terörist gruplar diye valla dünyaya ilan etti. Helal olsun. Demek ki, zamanı gelince gerçekler söylenebiliyor.
Türkiye oyuna gelmemeli’
CHP Lideri Kılıçdaroğlu Kobani eylemleriyle ilgili, ''Bütün vatandaşlarıma sakin olun diyorum. Herkes sağduyu içinde hareket etsin'' demiş.
Güzel söylemiş. Sağ duyulu hareket edenler Türk’ler. Daha doğrusu Türk olduğunu bilenler. Diğerleri, yakıp yıkmakla meşguller.
Türklerin sesi soluğu kesildi, sessiz ve sakin gelişmeleri bekliyorlar. Bakalım ne zaman onların sesi çıkacak.
MHP ye de saldırı başladı. Amaç onları da sokağa dökmek.
Ulusal Haber sitemizin Yaşamın İçinden sayfasında Serdar Gür’ün yazmış olduğu “Türkü öldürünüz, kanı helaldir” “Türkü öldür, baban olsa da” yazısında Arapların bize ne kadar dost olduğunu okumanızı isterim.
Tarih boyunca Araplar Türk Milletine dost olmamışlardır.
Biz ise halen Ortadoğu sevdası ile macera aramaktayız.
Elbette asıl amaç başka, zamanla bunları göreceğiz.
Emperyalist güçler adım adım orta doğuya yerleşecekler ve Ortadoğu’da yeni sınırlar belirlenecek ve yeni komşularımız olacak.
Bunları yakın zamanda göreceğiz.
Temennimiz, Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, Yurtta Sulh, Cihanda Sulh, içersinde yaşamak.
Mümkün olacak mı dersiniz?

3 Eylül 2014 Çarşamba

TÜMER DİYOR Kİ: MACERAPERESTLERİN ÜTOPYASI: YENİ TÜRKİYE HAYALİ!...

MACERAPERESTLERİN ÜTOPYASI:
YENİ TÜRKİYE HAYALİ!...
AKP Yeni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Yeni Türkiye sloganını telaffuz etmeye başladı.
12 yıllık iktidarları döneminde eskittikleri Türkiye’yi nasıl Yeni Türkiye yapacaklar çok merak ediyorum.
Yeni Türkiye ile neyi kastettikleri de, doğrusu merak konusu.
Bu konuyu AKP nin yeni Başkanı ve atama Başbakanımız Davut oğlu açıklasa da biz de merakımızı gidersek.
23 Nisan 1920 de TBMM’nin açılmasıyla egemenliğin kişi ve zümreye ait olmayıp millete ait olduğu tüm dünyaya ilan edilmişti.
Ancak, rejimin adı resmen konamamıştı.
Kurtuluş savaşı kazanılmış, demokrasinin önündeki en büyük engel Saltanat Makamı kaldırılmıştı.
Artık rejimin de adının konmasının zamanı gelmişti.
Mustafa Kemal Paşa gerekli Anayasa değişikliğini hazırlayarak meclis gündemine sundu. 29 Ekim 1923 de TBMM’nin yasayı kabul etmesi ile Cumhuriyet kabul edildi ve ilk Cumhurbaşkanı olarak da Mustafa Kemal paşa oy birliği ile seçildi.
29 Ekim 1923’de Cumhuriyetin ilanı ile Osmanlı devleti son bulmuş ve Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu.
Bugün 12.ci Cumhurbaşkanı olarak halkın oyları ile seçilen AKP Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan köşke çıkmış bulunmaktadır.
12 yıldır Türkiye’yi yöneten Tayyip hayalini kurduğu amacına kavuşmuş bulunmaktadır.
Herhalde, hayalinde şimdi bambaşka bir Türkiye yatıyor. Bunu da yeni Türkiye olarak eski izleri yok ederek, yenileştirmek mi istiyor, henüz anlayabilmiş değiliz.
Biz de halk olarak çok şeyler arzu ediyoruz.
Gelin hep birlikte yeni Türkiye’mizi biz hayal edelim.
İlk önce Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanını hayal edelim.
Öyle mükemmel bir Cumhurbaşkanı seçmiş olsun ki Türk halkı. Bu Cumhurbaşkanı 75 Milyon insanımızı, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Zaza, Ermeni, Rum, Sünni, Alevi, diye ayırım gözetmeden herkesi kucaklasın.
Ne özel uçağı, ne de zıhlı aracı olsun. Halkın bindiği uçağa, halkın bindiği araca binsin. Etrafında binlerce koruması olmasın, halkın arasında rahat rahat korkmadan dolaşsın, halkın çoşkun sevgisiyle karşılaşsın.
Kendisini, ailesini, çocuklarını, yandaşlarını düşünmesin, halkın refahı, huzuru, mutluluğu, rahat yaşaması için gereken çalışmaları yapsın.
Başbakan, Bakanlar, Milletvekilleri, hepsi ülkenin kalkınması, halkın huzur ve güven içerisinde yaşaması için çaba göstersinler.
Komşularımız ile düşman değil dost olalım. Kavga etmeyelim, güzel ticari ilişkiler kuralım. Barış içerisinde yaşayalım. Biz onlara, onlar bizlere komşuluk ilişkisi içersinde rahatça gidip gelelim.
Ülkenin iç ve dış borçları olmasın. Halkın milli geliri yükselsin, sosyal hakları verilsin, sıkıntı içerisinde yaşamayan toplum olsun.
Hastanelerde rehin kalınmasın. Vatandaşlarımız, iyi ve kaliteli hastanelerde, kaliteli doktorların sevgi dolu kucaklarına, ellerine teslim olsunlar.
Sanayi gelişsin, her yere fabrikalar kurulsun, bacaları tütsün. Üretim artsın. İşsizlik yok olsun. Kimse işsiz ve parasız kalmasın.
Tarım ürünlerimiz bollaşsın, dışarıdan sebze ve meyve ithal etmeyelim, biz ihraç edelim.
Hayvancılığımız gelişsin sağlıklı et-süt, yoğurt, peynir yiyelim. Et ithal etmeyelim. Biz ihraç edelim.
Havayolları, Demiryolları ve kara yollarımız güvenli olsun. Herkes trafik kurallarına uysun, birbirine saygılı davransın.
Emeklilerimiz, geçim derdinde kıvranıp durmasınlar, aldıkları ikramiye ile bir ev ve araba alabilsinler, Avrupa da emekli olanlar gibi, dünyayı dolaşma imkânına kavuşsunlar, rahat ve huzur içerisinde yaşamlarının son bulmasını beklesinler.
Herkes birbirine güvensin. Hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk, çıkar uğruna başkalarının haklarını çiğneme, devletin kasasını boşaltma olmasın.
Anarşi, terör, öldürme, bölme, parçalama gibi olaylar olmasın. Herkes geceleri rahat ve huzur içerisinde uyusun.
Adalet-Hukuk herkese eşit olsun. Toplum, yasalara, hâkimlere, savcılara, polisine, askerine, jandarmasına güven duygusu beslesin. Devletinden korkmasın.
Türk Bayrağı gönderden indirilmesin, her yerde dalgalansın. Camilerden Ezan sesi eksilmesin, dinimiz suiistimal edilmesin, halk gerçek dinini öğrensin, kandırılmasın.
Kimsenin, dinine, inancına, mezhebine, milliyetine karışılmasın, T.C. Kimliğini taşıyan herkes, birlik, beraberlik içersinde kardeşçe yaşasın.
İktidar partileri ile muhalefet partilerinin birbirlerine bağırıp, çağırmamalarını, mecliste yumruklaşmamalarını, ülkenin ileri gitmesi ve kalkınması konusunda birlik ve beraberlik içerisinde kararlar almalarını hayal etmek isteriz.
Çocukları, milli ve manevi duygular içersinde yetişen, geçmişini unutmayan, Cumhuriyete, Demokrasi’ye bağlı, gençler olarak yetiştirilen bir Türkiye.
Cumhurbaşkanımız Mecliste ettiği yemine, yani şu yemine:“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma,Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”
Dediği yemine Sadık kalarak, emrindeki kişilerin de sadık kalmalarını sağlamasını arzu eden bir yeni Türkiye hayal etmek isteriz.
Siz de böyle bir Türkiye’de huzur ve mutlu yaşamak istemez misiniz?
Haydi AKP Yeni Türkiye’yi bu şekilde oluştur, var mısın?
ZEKERİYA TÜMER

7 Temmuz 2014 Pazartesi

TÜMER DİYOR Kİ: "Merakla beklenen gün geldi ve Cumhurbaşkanı adayları belirlendi."

TÜMER DİYOR Kİ:
Merakla beklenen gün geldi ve Cumhurbaşkanı adayları belirlendi.
Seçmen olarak MHP Ve CHP'nin ortak adayı olan Ekmeleddin İhsanoğlu,  HDP ise aday olarak Selahattin Demir taşı gösterdi. Ak Parti ise 1 Temmuzda Ak Parti Genel Başkan yardımcısı olan Mehmet Ali Şahin,  Recep Tayyip Erdoğan'ın ismini açıkladı.
İkinci merak 10 Ağustosta bitecek.
Üç adaydan hangisi seçilecek.
OYUN İÇİNDE OYUN!..
Haberini okumanızı isterim.
Size burada bir dedikodu’dan bahsetmek istiyorum.
Bundan on sene kadar önce, bir Türk iş adamı ile sohbetimiz olmuştu. O şöyle bir şeyler demişti.
Recep Tayyip Erdoğan Amerika tarafından özellikle seçildi ve 2023 e kadar da Türkiye’nin başında kalacak. Amerika taviz olarak ülkenin topraklarının yabancılara satılmasını istedi, demişti. Bunları nereden mi öğrenmiş? Ben de merak edip sormuştum.
Recep Tayyip Erdoğan’ı 14 yıl önce yattığı Pınarhisar Cezaevi’nde o dönemde görev yapan CIA ajanı ziyaret etmiş. Elbette gazeteci kimliği ile, sonra gelip İş adamına ki bizim iş adamımızın arkadaşı imiş, hayırlı olsun size 2023 e kadar Başbakan seçtim demiş.
Elbette ne derece doğrudur bilinmiyor. Ancak, 2023 sözü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından devamlı dile getiriliyor.
Şimdi düşünüyorum. Ekmeleddin bey piyon olarak mı ortaya çıkarıldı. Amerika söz verdi ise Tayyip Erdoğana, 2023 e kadar Türkiye’nin başında kalacaktır.
Ekmeleddin İhsanoğlu MHP ve CHP ‘nin Cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya atılmasaydı ne olurdu?
Laik, Demokrat ve Cumhuriyete sahip çıkan Atatürk’ü seven bir aday ortaya çıksa idi, son günlerde bilinçlenen ve kamçılanan halk bu adayı seçebilirdi. O zaman da Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olamaz ve Başbakan olarak da gerekli başarıyı gösteremezdi. Bunun önünü kesmek için mi Ekmeleddin İhsanoğlu ortaya atıldı.
Şimdi duruma bir bakalım
Ekmeleddin İhsanoğlu siyasetçi değil. Nasıl kendisini tanıtacak ve propaganda yapacak?
 CHP ve MHP Ekmeleddin İhsanoğlu’nu ne kadar tanıtabilecek.
 Dini bütün bir kimse olması ona ne kadar oy kazandıracak?
Karşısında tüm devletin olanakları elinde olan ve politikanın her türlü cilvesini bilen bir kişi var.
İşte, Samsun’dan yola çıktı. 19 Mayıs 1919 da kim çıkmıştı Samsuna, Atatürk. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan diyor ki, bende 5 Temmuz 2014 de yeni bir kurtuluş savaşını başlatıyorum. Geçmişi sileceğim ve Türkiye’yi yeni bir rejime götüreceğim. Ben kukla Cumhurbaşkanı olmayacağım, Devletin en üst rütbesinde olan bir kişi olarak, her şeye müdahale edeceğim ve benim dediğim olacak, düşüncesi ile yola çıktı. Bunun karşısında CHP, MHP ve Ekmeleddin bey durabilecekler mi, inanın ben çok merak ediyorum, siz ne diyorsunuz?
C.H.P Başkanı Kılıçdaroğlu’na Ekmeleddin bey Cumhurbaşkanı olamazsa çok yazık olacak. Kendi kuyusunu kazdı gibi geliyor bana.
Amerika ve İsrail ülke üzerinde güzel oyunlarını oynuyorlar ve oynatıyorlar. Bizler de kuzu kuzu bunları yutuyoruz.
Kamu görevlisi Başbakan istifa etmedi, etmeyecek de. Elindeki Devletin gücünü son damlasına kadar kullanacak.
Bu gücün karşısında CHP, MHP, Ekmeleddin ve  Demirtaş nasıl duracak?
Halkın ne kadar bilinçli olup olmadığını bu seçimlerde de göreceğiz.
İşçi Partisi dâhil, CHP ‘nin içinde birçok seçmen ve Atatürkçü düşünceye saygısı olan birçok kişi inanın sandığa bile gitmeyecek. Bu da elbette Tayyip Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürecek.
Benim tahminim, birinci turda değil ama ikinci turda Recep Tayyip Erdoğan % 56 oy alacak, Ekmeleddin Bey ise % 46 da kalacak.
Eh bundan sonra da olacak gelişmeleri hep birlikte izleyeceğiz.
Tersi olabilir mi? İnşallah olur. Olsa da Amerika için bir kayıp yok. O istediğini Ortadoğu da ve ülkemiz üzerinde gerçekleştirecek.
Türk Milleti bakalım gerçekleri görebilecek mi?
İnşallah her şey hayırlı olur ve ülkemiz bölünüp parçalanmaz, Sünni, alevi, Kürt, Türk kavga etmez, kardeş kardeşe silah çekmez.
 Bizim temennimiz bu! 
Siz ne düşünüyorsunuz?
07.07.2014

8 Mart 2014 Cumartesi

Tümer Diyor ki: "Bugün Dünya Kadınlar günü..."

Tümer Diyor ki!...
Bugün; 
"Dünya Kadınlar günü"
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve kurtarıcısı, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk; Dünya daha hak, hakikate uyanmadan, henüz Avrupa kadın'ı insan verine bile koymazken, kadınlara verdiği değeri ve kadınlarımız hakkındaki sözlerini sizlere nakletmek ve iftiharla paylaşmak istiyorum.
Ey!.. Türk Kadınları!..
ATA'mızı iyi değerlendirin...
Ayrıca, bu gün Ülkemizin nerelere doğru sürüklendiğini anlamanız dileğiyle “Dünya Kadınlar Günü”nüzü kutlarım.
Zekeriya TÜMER, 8 Mart 2014, İstanbul
Atatürk'ün Kadın İle İlgili Sözleri:
Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
Kadının en büyük vazifesi analıktır! İlk terbiye verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse, bu vazifenin ehemmiyeti layıkıyla anlaşılır.
Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.

Dünyada her şey kadının eseridir.

Bizim dinimiz hiç bir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir! Allah'ın emrettiği şey erkek ve kadın Müslümanların ilim ve irfan edinmeleridir. Kadın ve erkek bu ilim ve irfanı aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla mücehhez olmak mecburiyet'indedir.

Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.

Kadınlar içtimai hayatta erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.

Tarlalarda erkeklerle birlikte çalışan, kasabalarda pazar yerine giden, yumurta ve tavuğunu satan, ondan sonra kendisine gerekenleri bizzat satın alan, çalışmalarının hepsinde kocalarına yardımcı olan kadınlar!.. Ben bu kadınlar arasında kocalarından daha iyi işten anlayanlara ve hesap yapanlara rastladım.

Din icabı olan tesettür, kadınların külfetini mucip ve adaba aykırı olmayacak basit şekilde olmalıdır. Tesettür şekli kadını hayatından, mevcudiyetinden tecrit edecek şekilde olmamalıdır!

Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.

Milletin kaynağı, toplumsal hayatın temeli olan kadın ancak faziletli olursa görevini yerine getirebilir.
Zaman ilerledikçe, ilim geliştikçe, medeniyet dev adımlarıyla yürüdükçe; hayatın, asrın bugünkü gereklerine göre evlat yetiştirme'nin güçlüklerini biliyoruz. Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye, eski devirlerdeki gibi basit değildir. Gerekli özellikleri taşıyan evlat yetiştirmek, pek çok özelliği şahıslarında taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız, hatta erkeklerden daha çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgin olmaya mecburdurlar!
Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!
Kadınlarımızın genel görev ve çalışmalarda paylarına düşen işlerden başka, en önemli, en hayırlı, en faziletli bir ödevleri de "iyi anne" olmalarıdır.
Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok; ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır! Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacağı aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım.

Dünyada hiç bir milletin kadını "Ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim," diyemez!

Bizim toplumumuz için ilim ve fen lazım ise, bunları aynı derecede hem erkek hem de kadınlarımızın iktisap etmesi lazımdır.

7 Mart 2014 Cuma

TÜMER DER Kİ!.. "Yalan söylemenin dinimizdeki yeri nedir?"

TÜMER DER Kİ!..
Yalan söylemenin dinimizdeki yeri nedir?
Bu konuda kısa ve öz bir araştırma yaptık.
Bunu yapmamıza sebep, son günlerde söylenen sözler.
İktidar partisi ve muhalefet partileri birbirlerini yalan sözlerle suçlamaktadırlar.
Kim doğru söylüyor, kim yalan söylüyor anlayabilmek de mümkün değil.
Nedeni ise suçlanan Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı suçlamaları kabul etmeyerek, araştırma ve soruşturmanın da önünü kesmesi.
Bu durumda da muhalefet partileri seçim atmosferinde iktidar partisini yıpratabilmek için eline geçirdiği kozu bütün gücüyle kullanmaktadır.
Elhamdülillah Müslüman’ım demek çok kolaydır.  Müslümanlığın gereğini yerine getirmek ise o kadar kolay değildir.
Allaha inanan insan, yaptığı iyiliğin ve ya kötülüğün Allah tarafından bilindiğini çok iyi bilir.
Ben bugüne kadar hayatımda çok yalan söyleyen kişi gördüm.
En çok yalanı da politikacıların söylediğine şahit oldum.
Maalesef bir de Gümrükçüler çok yalan söylüyorlar. Buna da çok şahit oldum.
Menfaatleri uğruna başkalarının haklarını yeme düşüncesinde olanlar çok yalan söylerler.
İnsanlar çoğunlukla yaptıkları hatayı kolay kolay kabul etmezler.
Hele ki yaptıkları hata kendilerini çok zora sokacaksa o zaman ilk başvuracakları şey yalandır.
Ben yapmadım, bana iftira ediyorlar, beni kıskanıyorlar, yalan yere beni suçluyorlar, diye her şeyi inkâr eder.
Eğer olay adli makamlık ise, o zaman kişiyi suçlayanların suçladıkları ne ise onu ispat etmeleri gerektir. Ya da Adli makamlar konuyu araştırıp, haklı ve ya haksızı bulup ortaya çıkarması gerekir.
Yapılan suçlamalar devleti sarsar nitelikte ise işte o zaman toplum çok zarara uğrar.
Son günlerde olan olayları hepimiz yakından takip ediyor ve biliyoruz.
Ben bu konulara değinmek istemiyorum.
Sadece, Dinimizde yalanın nedenli Allah indinde kabul görüp görmediğini yaptığım kısa bir araştırmayla burada yazmak istiyorum.
Kişiler aldatılabilir, kandırılabilirler.
Ancak bizleri yaratan Yüce Rabbimi aldatmak veya yalanla kandırmak mümkün değildir. Allah’ın her şeyi gördüğü ve bildiğini Müslüman olan herkes bilir.
Bu dünya kimseye baki değildir. Hepimiz faniyiz. Geldiğimiz gibi de gideceğiz. Giderken kefenin cebi yok, hiçbir şey götüremeyeceğiz.
Şimdi gelelim yalanın dinimizdeki yerine.
Kimler ne söylemiş?
Yalan söylemek büyük günahtır. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allahü teâlânın âyetlerine inanmayanlardır. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir.) [Nahl 105]
Yalan, günahların en çirkini, ayıpların en fenası, kalpleri karartan bütün kötülüklerin başıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yalan, nifak kapılarından biridir.) [İbni Adiy]
(Mümin, her hataya düşebilir, ama hainlik yapamaz ve yalan söyleyemez.) [Bezzar]
(Doğru olun, doğruluk iyiliğe, iyilik ise, Cennete çeker. Yalandan sakının, yalan fücura, fücur ise Cehenneme götürür.) [Buhari]
(Sözle çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitne gibidir. Yalan söylemek, iftira etmek ile çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitneden de kötüdür.) [İbni Mace]
(Pazarcıların çoğu facirdir! Çok yemin ederek günaha girerler ve yalan söyleyerek alışveriş yaparlar.) [Hakim]
(Aldatan Cehennemdedir.) [Taberani]
(Yalan yere yemin büyük günahtır.) [Buharî]
(Danışana, yalan söyleyen kimse, ona hıyanet etmiş olur.) [İbni Cerir]
(En büyük günah, yalan yere yemin etmektir.) [Buharî]
Peygamber efendimiz, yalan söyleyenin ağzının bir taraftan kulağına kadar demir çengelle yırtılacağını, diğer tarafa geçildiğinde, önceki yırtılan tarafın iyi olacağını, sonra iyi olan tarafın tekrar yırtılarak bu şekilde Kıyamete kadar, kabrinde azabın devam edeceğini bildirmiştir. (Buharî)
Bir genç, Peygamber efendimize, üç büyük günaha yakalandığını bildirdi. Bunlardan biri yalandı. Peygamber efendimiz, (Yalanı benim için terk et!) buyurdu. Genç, peki diyerek gitti. Bir günahı işleyeceği zaman, (Eğer bu günahı yaparsam, Resulullah sorduğunda, evet dersem suçum meydana çıkar. Hayır dersem, yalan söylemiş, verdiğim sözü tutmamış olurum) diye düşündü. Diğer iki günahı da bıraktı. (Şir'a)
Büyükler buyuruyor ki:
Oğlum, yalandan sakın, o serçe eti gibi tatlıdır. Ondan az kimse kurtulur. (Lokman Hakim)
Allah indinde en büyük hata, yalan konuşmaktır. (Hazret-i Ali)
Yalancı ile cimri Cehenneme girer, ama hangisi daha derine atılır, bilmem. (Şabi)
Doğru ile yalan, biri diğerini çıkarıncaya kadar kalp de boğuşur. (Malik bin Dinar)
İçi dışına, sözü işine uymamak, nifaktandır. Nifakın temeli ise yalandır. (Hasan-ı Basrî)
Eshab-ı kiram indinde yalandan daha kötü bir şey yoktu, çünkü onlar, yalanla imanın bir arada bulunamayacağını bilirlerdi. (Hazret-i Âişe
Yukarıda söylenen sözlerden öğrendiklerimiz:
Yalan konuşmak haramdır.
Yalanı küçük gören ve işlemeye devam eden ona alışır ve sonunda yalancılar defterine yazılır
 Yalan, insanı cehenneme götürür.
 İman ile yalan birbirine tamamen zıddır. Müslüman mümkün mertebe yalandan uzak kalmalı, doğru sözlülüğü ve dürüst davranışı seçmelidir.
 Rüyâ anlatılırken bile yalan haramdır.
 Görmediği bir rüyayı gördüm diye anlatmak, Allah'a ve gözlerine iftira etmek mânası taşıdığı için büyük bir yalancılıktır.
 Müslümana yakışan, her türlü sahtecilikten uzak durup gerçeklerin peşinde olmaktır.
 Yalan söylemenin ölüm sonrasındaki cezası, avurtların, burnun ve gözün enseye kadar demir kancalarla parçalanmasıdır.
 Yalan konuşmak, münafıklığın alâmetidir.
 Dili yalandan korumak, kalbi nifaktan arındırmış olmakla mümkündür.
Rabbim! Kalbimizi nifaktan, dilimizi de yalandan muhafaza eyle! AMİN!
Bu sözler benim sözlerim değil. Dinimiz böyle emrediyormuş, söyleyenler söylemiş. İnanan inanır, inanmayan yalanına devam eder.
Allah nasıl olsa gerçeği biliyordur.
Bizim temennimiz, ülkemiz yalanlarla, iftiralarla, hırsızlıklarla, suçlamalarla, bölünüp parçalanmasın.
 Kardeş kardeşe düşman olmasın.
Huzurlu ve adaletli bir seçim olsun, hak eden kazansın.
Adalet mutlaka tecelli edecektir.
Bizim adaletimiz tecelli etmese de Allah’ın adaleti mutlaka tecelli edecektir.
Zekeriya TÜMER // 02.03.2014