Yeni Yıl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yeni Yıl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Aralık 2023 Çarşamba

2024 yılı hayırlı olsun.

 

TÜMER DİYOR Kİ: 

2024 seni kutlamak içimden gelmiyor!

Sevgili dostlar, sizlerin içinden;  2024 yılına giriyoruz, yeni yılda umutlarımız var, gelecek günlerimiz aydınlık olacak, refah, kalkınmış, huzur dolu bir ülkede yaşayacağız. Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği aydınlık olacak düşüncesi geçiyor mu? 

Ahh o eski yeni yıllar nerede! Nerede umutla bekleyişler! 

Yeni yıla girerken sevinmenin yerine üzülmek gerek!

Neden mi? 

Nedeni çok basit. Ömrümüzden bir 365 gün daha azaldı. Yani hep kaybettik, kazanmadık. 

Size  bununla ilgili hemen kısa bir hikaye anlatayım.

Zamanın birinde, İstanbul'da Eminönü'nde karşılıklı iki mağaza.

Birisi Mişon'un mağazası, karşısındaki de Mehmet emminin mağazası. İkisi de esnaf. İkisi de kumaş satıyor. 

Mişon'un mağazasına  akşama kadar müşterinin birisi giriyor, birisi çıkıyor. Bizim Türk Mehmet ağa ise, ancak günlük masraflarını karşılayacak kadar satış yapıyor.

Akşam olunca mağazaların kapıları kapatılırken, Mişon " hay Allah bugün de zarar ettik", diyor ve mağazanın kapısını  kapatıyor. 

Bu söz bizim Mehmet ağa'nın dikkatini çekiyor. Her gün aynı sözü söylüyor ve mağazasının kapısını  kapatıyor Mişon. Kendi kendine düşünüyor. Yahu adam akşama kadar para basıyor, müşterilerin birisi geliyor birisi gidiyor, gene de her akşam "bugün de zarar ettik" diyor, bu nasıl iştir. Ben bunu ona soracam diyor ve bir gün Mişon mağazısının kapısını  kapatırken soruyor. 

-Komşu, her gün kapını kapatırken, "Hay Allah bugün de zarar ettik" diyorsun. Sen bizden çok kazanıyorsun, ne zararı, zarar eden biziz, sen hep kar ediyorsun. Neden böyle söylüyorsun," diyor. 

Mişon gülüyor ve evet komşu, bugün de zarar ettim. Çünkü bugünde akşam oldu ve ömrümden bir gün daha eksildi, diyor. 

Evet dostlar, 2023 yılı da geride kaldı ve bizler de ömrümüzden 365 gün  daha kaybettik ve zarar ettik. Şimdi 2024 yılına gireceğiz, bunun neresine sevinelim. Her geçen gün kaybediyoruz. 

2023 yılı zaten acılar ile dolu geçti. 6 Şubat 2023 de 11 ilimizi kapsayan çok büyük depremin olmasının üzerinden bir yıl geçti, halen yaralar sarılmadı. Acılar devam ediyor. Biz kendi acılarımızı unutuyoruz, şimdi de Siyonist İsrail'in Filistin halkına Gazze'de uyguladığı soykırım saldırılarında ölen çocuklara, yaşlılara, gençlere, insanlara üzülüyoruz. 

Türk milleti yufka yürekli. Dünyanın neresinde bir zalimlik olsa, zulüm olsa üzülür, ağlar. Bazen de yas bile ilan eder. Bayrakları yarıya indirir. 

En büyük üzüntümüz de son günlerde üst üste gelen acı haberler.  Genç evlatlarımızın, askerlerimizin vatanları uğruna pisi pisine PKK ve terör örgütlerince öldürülmeleri. 

Her gün olmasa da genç askerlerimizin zaman zaman ölüm haberleri tek tek de olsa geliyor. Bunlara alıştı millet. Ancak, birden çok kişinin ölüm haberi gelince, o daha büyük üzüntü oluyor. 

Hep garipler öldürülüyor, neden zengin çocukları ölmüyor, diye söylemler yapılıyor. 

Boş söylemler. Nedeni gayet basit!

Zenginlerin çocukları nasıl askerlik yapıyorlar? 

Onlar paralı, sözleşmeli asker olurlar mı? 

Göz göre göre, sözleşmeli asker olup, ölümü göze alarak askere giderler mi? 

Elbette fakir, iş bulamayan, çaresiz insanların evlatları, hem vatan sevdası ile hem de para kazanmak amacı ile bile bile sözleşmeli personel oluyor ve askere gidiyor. 

Askerlikte de risk çok fazladır. Görevler ağırdır. Maalesef terörle mücadele etmek de kolay değildir. Ne kadar tedbirli olursan ol, şehit olmak mümkün olabiliyor. 

Devlette mutlaka birileri görev yapacaktır. Yaptıkları görevler de kutsaldır.  Kimse evladının ölmesini istemez. Acıyı yaşayan bilir. Allah kimseye bu acıyı tattırmasın. 

Ölenler üzerinden de siyaset yapmamak gerek. İkbal uğruna şehitler siyasiler tarafından kullanılmamalı. Acıyan yürekler tekrar acıtılmamalı!

İnsanın ağrına giden, pisi pisine öldürülmeleri. Vatanın topraklarını savunma durumunda geçmişte İstiklal savaşında, Çanakkale'de ölen evlatlarımız için de yürekler yanmıştır. Lise talebeleri bile askere giderek, şehit olmuşlardır. Ancak, o günkü şartlar vatanın işgali idi, bu nedenle kadınımız, erkeğimiz, çocuklarımız, hep birlikte vatan için savaşmışlar ve canlarını ortaya koymuşlar, bugünkü yaşadığımız ülkemizi bizlere bırakmışlardı. 

Bugün emperyalistlerin destek verdiği PKK denen terör örgütü ile uğraşırken genç evlatlarımız pisi pisine öldürülmekteler. 

İşte insanın içi bunun için sızlıyor!

Amerika başta olmak üzere İsveç ve diğer bir çok batı ülkelerinin de destek verdiği bilinmekte olan terör örgütleri yüzünden genç evlatlarımızın öldürülmelerine elbette yürekler dayanmıyor, üzülüyoruz. 

Bizlere üzülmek yaraşır. Şimdi 2024 geliyor diye nasıl sevinelim? Bir sebep var mı?  

Halkın geçim gücü gittikçe azaldı, kiralar aldı başını gidiyor, kirada oturanlar perişan, ev sahipleri ise kiraları arttırıp, kiracısını evden çıkarabilmek için her çareye başvuruyor. Çare bulunamıyor. Açlık sınırı yükseldi, gençlerin ümitleri kalmadı, ülkeden kaçan kaçana. 

Emeklilerin durumu daha da perişan. Sanki emeklilerin yaşama hakkı yok. Aldıkları maaş ile geçinmeleri gittikçe zorlaşıyor. Onlarda kira veriyor, onlarda yemek içmek zorundalar. 

Asgari ücret Ocak'ta artacak, emekli maaşları artacak, çalışanların maaşları artacak. Güzel artsın, artsın da zamlar yapılmasa! Zamlar yapılıp, fiyatlar durmadan arttıktan sonra, yapılan zamların hiçbir kıymeti kalmıyor ki! Dolara endeksli yaşayan bir ülkede, dolar arttıkça, paranın değeri düşüyor, alım gücü azalıyor. Önemli olan buna çare bulabilmek.

Siyasilerimiz sağ olsunlar, sert üslupları ile, ortalığı gerdikçe geriyorlar,  vatandaşı birbirlerine düşman ediyorlar.

Vatandaşın sinirleri gergin, her an en ufacık bir olayda, kavga ediliyor, hatta yaralanmalar, öldürmeler bile olabiliyor. 

Dolar yükseldikçe yükseliyor, faizler bir türlü aşağı çekilemiyor, ürünlerin fiyatları da her gün arttıkça artıyor, zamlar yağmur gibi yağıyor. 

2024 yılında daha da zamlar gelecek. Hadi şimdi siz gelin de 2024 yılı geldi, yeni yılda mutlu olacağız diye sevinin ve 31 Aralık gecesi 2023 sana güle güle, 2024 hoş geldin diye sevinin.!

2024 yılının üçüncü ayında Belediye seçimleri var. Çok önemli bir seçim. Ülkenin belki de kaderini belirleyecek bir seçim. İktidar partisi ve ortağı olanlar kaybettikleri Belediyeleri alabilmek için müthiş bir mücadele içerisine girecekler. Kaybettikleri belediyeleri geri aldıkları taktirde, 2024 yılında  bakalım hangi gelişmeleri göreceğiz ve şahit olacağız. 

Gerildikçe gerilmeyelim, bölündükçe bölünmeyelim, bu önemli!

Umutlarımız tükenmemeli, gelecek günlerimiz daha iyi olmalı, ömrümüz tükenirken, biraz huzur, biraz mutlu, kimseye muhtaç olmadan yaşamak hakkımız olmalı, öyle değil mi?

Zengin ile fakir arasında uçurum kalkmalı, Devletimiz güçlü olmalı.

2024 yılı, hadi sen bizlere şans getir, uğur getir. Her gün ömrümüzden bir gün alsan da, yaşamımız mutlu ve huzurlu olsun. Ülkemde kavga olmasın, barış olsun. Kalkınmış, müreffeh, mutlu, huzurlu bir ülke olsun. Hadi 2024 bunları bizlere sağla.

Gene de biz diyelim ki; 2024 yılı tüm dünya için ve ülkemiz için hayırlı olsun. Barış ve kardeşlik öne çıksın. Savaşlar son bulsun. İnsanca bir yaşam dünyaya hakim olsun. 

Olur mu dersiniz! Belki olur, ben göremeyebilirim de, belki yeni doğacak, arkadan gelen yeni nesiller görebilir. 

Cumhuriyetimiz yüz yaşını doldurdu, eskidi diyorlar, ikinci yüzyılda yeni nesiller olacakmış, ülke de kalkınacakmış, öyle söyleniyor!

Hadi hayırlısı....

27.12.2023

Zekeriya Tümer

ulusalhaber1881@gmail.com



30 Aralık 2021 Perşembe

Ümit ümit hep ümit, gıdamız oldu simit.

TÜMER DİYOR Kİ:

Ümit ümit hep ümit, gıdamız oldu simit.

Yeni yılda bekleriz, yuvamıza kiremit.

Sevgili okurlar, bugün 31 Aralık 2021.

2021 senesinin son günü. Bugün akşam yeni bir yıla girmenin sevincini yaşamak isteyecek insanlar.

Fakir’in ve orta gelirlinin sene de bir gün eğlenmeyi düşlediği gün bugün. 

Zengin olanların  zaten her zaman eğlenebilme imkanları var. Onlar istedikleri zaman en pahalı kulüplerde, restoranlarda, otellerde, kendi özel mekanlarında eğlenebilirler.

Sevgili okurlar sizi geçmişe götürerek bugünlere gelmek istiyorum. İlk önce de 1987-88 yılında TRT de sanatçıların yılbaşı kutlamaları videosunu buraya koymayı düşündüm. İzleyelim. 

1987 1988 TRT Yılbaşı Kutlamaları Zeki Müren , fatma Girik v s YouTube

Fakir ve orta gelirli insanlar, ancak sevdikleri dost ve arkadaşları ve de komşuları , akrabaları ile çoluk çocukları, torunları ile bir araya gelerek eğlenebilirler.

Çocukluğumdaki, gençliğimdeki yılbaşı günlerini nasıl kutlardık. 

O günleri düşledim. 

Ne güzel ve mutlu  günlerdi.

Ankara'nın Çankaya semtinde Çevre Sokakta, bahçeler içerisindeki küçük ama sıcak gecekondulu evimizde samimi ve içten duygularla yeni yılın gelişini umutlarla  kutlardık.

Her gelecek yıl yeni umutlar besler, güzel günleri hayal ederdik. 

Komşular, kardeşler, enişteler, yeğenler hep birlikte doluşurduk küçücük  evimize. 

Dışarıda bir metre kar. Her taraf bembeyaz. Bahçede kocaman bir Kardan adam. Gözlerinde kömür, burnunda havuç, boynunda atkı, kafasında bere.

Kok kömürlü soba gürül gürül yanar, evin içerisi sıcacık olurdu. Zaten insanlarımız sıcak ve samimi idi. Kimse kimsenin arkasından konuşmaz, kimse kimsenin dedikodusunu yapmazdı. 

Rahmetli annem, sabah kalkar hamurunu yoğurur, başlardı lokma dökmeye. O bir yandan kızartır, tepsiye koyar, ben de tepsiden gizli gizli alır yerdim. Şekersiz şekersiz yerdim. Annem farkında olurdu da  hiç ses çıkarmazdı. Gene sıcak yağın içerisine lokmaları dökmeye ve kızartmaya devam ederdi.

Rahmetli Babam da nasıl becerirdi bilemiyorum ama, pişmaniye yapardı. Şeker kaynatılır, sonra unla karıştırılır, saatlerce uğraşırdı babam. Neticede valla bal gibi pişmaniye yapar, zevkle yerdik.

Doğal gaz yoktu, şimdiki ocaklar yoktu. Gaz ocağı vardı. Pompalar pompalar ateşin hızını arttırır üzerindeki tencere kaynardı. 

Kömür sobasının üstünde de istediğini kaynatır, kestaneleri patlatır, ekmekleri kızartırdık. 

Akşam olunca, komşular ellerinde,kucaklarında meyveler ve evlerinde yaptıkları yemekler ile birlikte tek tek gelirlerdi. 

Dolmalar sarılmış gözlemeler, bazlamalar yapılmış, kuru yemişler, leblebiler, bademler, fındıklar, fıstıklar.

Kestaneler, mısırlar patlatılmış, çocukların önlerine konurdu. 

Kendi beslediğimiz Hindi kesilmiş  güzelce kızartılmış, içi iç pilavla doldurulmuş, sofraya getirilir, koca bir sininin içerisine konurdu. 

Neşe ile yemekler yenirdi.

Sonra başlanır tombala, fırdöndü, at yarışı gibi değişik oyunlar oynanmaya.

Tombalada her sayının çekilişinde heyecan yaşanır, kim çinko yapacak, kim tombala yapacak merakla beklenirdi. Arkadan 1.ci Çinko diye birisi bağırdığında tüm kafalar oraya çevrilir, çinko yapan sevinir, yapmayanlar belki ikinci çinko'yu ben yaparım heyecanı ile tekrar torbadan çekilecek sayıları beklemeye başlardı. 

Tombala biterdi, ortaya bir tepsi konur, herkes etrafına dizilir, fırdöndü çevrilirdi sıra ile. Ufak bir para ile oynanır. Önemli olan heyecan yaratmaktır. Çeviren dikkatle izler, bir koy gelirse, beş kuruş daha koyar, hepsini al gelirse, tepsideki paraların hepsini alır, sevincinden çoşardı. 

Kağıtlarda at yarışları oyunları vardı. Onlar tahmin edilir, sonra da su ile üzeri ilaçla kapatılmış olan yerler silinir, altından çıkan sayılar okunur. tahmin edenler kazanır, edemeyenler kaybederdi. 

Ufak paralarla oynanan oyunlarda büyüklerin kazandıkları paralar  oyun sonunda toplanır, hesaplanır, kaç tane çocuk varsa onlara eşit şartlarda harçlık olarak pay edilir, çocuklar sevindirilirdi.

Değişik oyunlar sergilenir, kahkahalar ile gülünülürdü. 

1969 yılına kadar Televizyon yoktu. 

Radyo dinlenir, türküler ve oyun havaları çalarsa, kalkılır oynanırdı.

Televizyonun yayın hayatına başlaması ile eski yılbaşı eğlenceleri yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı. Gene toplanılıyor ama, televizyondaki eğlence programları seyredilmeye başlanılıyor, eskisi gibi tombala, fırdöndü oyunları çok az oynanıyordu. 

1970 yılında rahmetli ağbim, sendikacı idi. Görev yaptığı sendikanın Bağlı bulunduğu Türk İş Sendikası onu Amerika’ya göndermişti. 

Dönüşünde Almanya'ya uğramışlar, oradan aldığı 56 ekran  küçük üstünden antenli televizyon getirmişti. 

Kurduk televizyonu.Bütün komşular bu sefer televizyondaki eğlence programlarını seyretmek için yılbaşı eğlencesine bize gelmeye başladılar.

Türkiye Radyo Televizyon Kurumundan siyah beyaz yapılan televizyon yayını tek kanal idi. Başka kanal yoktu. Tüm eğlence programları TRT Televizyonundan yapılırdı. Saat tam 24.00 ü gösterdiğinde dansöz çıkar yeni yıla öyle girilirdi. 

Nesrin Topkapi ve Yonca Evcimik TRT Nostalji Yılbaşı Programı 1983

 Herkes dansözü seyretmek için nerede ise Televizyonun içerisine girecek gibi bakarlardı. 

Yıllarca bu alışkanlık devam etti. TRT Televizyonu saat tam 24.00 ü çaldığında Dansöz erkanda görülürdü. 

TRT YILBAŞI KLASİĞİ DANSÖZ SHOW

Hadi şimdi de çıkarsın bakalım TRT. Biraz zor. Biraz değil, imkansız!..

Demek ki 1970-80- lerde daha mı hoş görülü idik ne?

Sanatçıların eserlerini dinleyebilmek onları yakından görebilmek için gazinolara gitmek gerek. Oralara herkesin gitmesi mümkün değil. Geçimini zor şartlarda sürdüren halkın gazinolara gitmeyi bırak önünden bile geçebilmeleri imkansız. 

Bu nedenle Televizyonun yayına girmesi ile sanatçıları yılbaşı gecesinde ekranda gören halk özlemlerini gidererek mutlu olmaya başlamışlardır. 

Bir çok sanatçı da bu sayede meşhur olmuştur. Özel Televizyon kanallarının çoğalması sayesinde ise, daha çok sanatçının Televizyonlara çıkması sağlanmış, halkta tanımadığı bir çok sanatçıyı bu sayede tanıma fırsatını bulmuştur. 

1970 yıllarında TRT de yılbaşı gecesi sahneye çıkanlar Bedia Akartürk-Gesi bağları, Neşet Ertaş-Halime Kız, Zülfü Livaneli-Leylim Ley, Ayten Alpman-Ben Varım, Semiramis Pekkan-Bana yalan söylediler, Barış Manço-Sarı Çizmeli Mehmet Ağa şarkıları ile ilk çıkanlardandı.

Zeki Müren'i Televizyonda seyretmenin ise ayrı bir zevki vardı. Değişik orijinal kostümleri, mükemmel sesi ve söylediği şarkılar ile izleyicileri mest etmiştir. Emel Sayın, Gönül Akkor, Gönül Yazar, Nilüfer, Ajda Pekkan, Hamiyet Yüceses, Safiye Ayla, Nesrin Sipahi, Sezen Aksu, Cem Karaca, Adnan Şenses, Yaşar Özel, Seçil Heper, Erol Evgin vs. ilk aklımıza gelenler. 

Zeki Müren - Gitme Sana Muhtacım (1984 Yılbaşı)

Tiyatro Sanatçıları da kısa parodiler ve skeçler ile halkı güldürmüşlerdir. 

Zamanla Televizyon her eve girdi. Herkesin bir tane siyah beyaz televizyonu olmaya başladı.  Artık Yılbaşı geceleri komşular gelmiyor, en yakının olan çocukların ve ailede kim varsa onlarla kutlamalar yapılıyordu. 

                                                           1983 yılbaşı programından

Eski neşe kalmamış, eski oyunlar oynanmamaya başlamış, Televizyondaki eğlence programları seyredilmeye başlanmıştı. 

1980 den sonra siyah beyaz yayınlar kendisini renkli yayınlara bırakmaya başladı. 

Daha ileri senelerde ilk önce Star Televizyonunun yayına girmesi ve sonra da peş peşe diğer özel kanalların devreye girmesi ile artık Yılbaşı eğlenceleri eski havasını kaybetti. 

Gelişen teknoloji ve internetin de hayatımıza girmesi ile yılbaşı eğlenceleri artık evlerde Televizyon izlemek, İnternette gezinmeye dönüşmüş, böylece yılda bir de olsa akrabalarla da , komşunla da, çocuklarınla da yılbaşı gecesini beraber geçirmek tarihe karışmıştır. 

Zaten eskisi gibi Televizyonlarda renkli programlarında yapılmaması yüzünden, yeni yılın heyecanı kalmadı.

En önemlisi de şu son günlerde yaşadığımız Doların iniş ve çıkışları ile, hayat pahalılığının süratle artması, ekonomik baskılar, zorluklar, insanların gelirlerinin azalması, elbette çoğumuzda neşeli bir şekilde yeni yılı kutlamamıza engel olmaktadır. 

2021 Aralık ayının son on günlük döneminde yaşananlara ne demek gerek?

Doların yükselişini bahane edenler etiketlerdeki ürünlerin fiyatlarını devamlı yükseltmişlerdi. Dolar düştü, etiket fiyatları düşmedi. 

Bırakın gıda maddeleri dahil, önemli tüketim maddelerindeki ucuzlamayı,  her gün gene zam üstüne zam gelmekte. 

Faizlerin düşmemesi, Türk parasının dolara endekslenmesi, ekonominin kolay kolay düzelemeyeceği şüphesi vatandaş da tedirginlik yaratmaktadır. 

Asgari ücret arttı, ancak işten çıkarılmalar arttı.

Emeklinin gözü alacağı maaşa gelecek zamda. 

Çalışan kesim de maaşlarına zam beklemekteler. 

Ani bir süprizle iyi bir zam gelse de yeni yılı zevkle kutlasalar.

Bugün bir kasabın kapısında köy hindisi geldi ilanını görünce, gireyim sorayım bakayım fiyatını diye, girdim kasaba. Hindiler yolunmuş, camlı buzdolabında kuzu kuzu yatıyorlar. Sordum fiyatının ne kadar olduğunu. Kilosu 75 lira dediler. Bir hindi kaç kilo gelir dedim. 4-5 kilo geliyormuş. Yani bir hindi almak istersen 4 kilo gelse 300 lira, beş kilo gelirse 375 Türk lirası vereceksin. Aman bu hindiler bize göre değil, deyip hemen kaçtım. 

Böyle bir yılbaşı olsa ne olur olmasa ne olur. İçin buruk, dışın sevinse de, içinde ki sıkıntılar, acılar, eski günlerin özlemi seni mutlu edemiyor. Ancak, yapacak başka bir şey de yok.

Eskiden kartpostallar vardı. Rengarenk, onları doldurur, Postahaneye gider, kuyruğa girer, o kartpostalları sevdiklerine gönderirdin. Bazılarında ne güzel şiirler, yazılar yazılırdı. Sende  içinden gelen en güzel duygularını o kartpostalların arkasına yazar gönderirdin.

Şimdi öyle mi, elinde telefon watsaptan at mesajı olsun bitsin.

Çocuklar anne ve babalarını ziyaret edemezler, birlikte bir yılbaşı günü beraber olalım, birlikte yeni yılın gelişini kutlayalım demezler. Diyemezler. Çünkü onların da her biri bir başka şehirde olabilir.

Büyük sanatçı Zeki Müren'den yılbaşı kutlama mesajını da dinleyelim bakalım. 

Ne yapalım, geçmiş geçmişte kaldı. Geçmişte birlikte neşe ile kutladığımız, yakınlarımızın çoğunu kaybettik. Yaşam devam ediyor. Çark dönüyor. Gene Güneş doğuyor. Gece de oluyor, gündüzde, bahar da geliyor, kış da. 

Sevgili okurlar, hepimiz gelecekten gene de ümitli olmaktan vaz geçmeyelim. Pozitif enerji salalım etrafımıza. Mutlaka dalgalanan denizler durulur, esen rüzgar kesilir. Kış da biter, yaz da son bulur.

İstanbul dahil tüm dünyadaki geçmiş yıllara ait kutlamalar nasılmış.


İSTANBUL ve Dünyada 2021 Yılbaşı Kutlamaları - Dünyanın En Yüksek Gökdeleninde Havai Fişek Gösterisi

Herkesin gelecek günlerinin mutlu, huzurlu, sağlıklı olması dileğiyle, yeni yılınızı kutlarım.

31.12.2021

ZEKERİYA TÜMER

ulusalhaber1881@gmail.com. 

 

27 Aralık 2014 Cumartesi

TÜMER DİYOR Kİ: Yeni Yılı, nasıl kutlamalıdır?...

Yeni yılı nasıl kutlayacağız?..
Sevgili okurlar, 2014 yılını geride bırakıp 2015 yılına girerken, tüm dünya zevk içinde eğlenerek, sanki çok büyük başarılar elde edilmişçesine,
Coşkunluk içerisinde kutlamalar yaparlar.
Hele ki saat gecenin tam 12 sini vurduğunda, coşku son noktadadır. Bağırılır, çağırılır ve olağanüstü bir mutluluk sergilenmek ister.
Sokaklarda herkes birbirine sarılır, evlerde ise el öpmeler, kucaklaşmalar ve öpüşmeler başlar.
Herkes imkânları dâhilinde birbirlerine hediyeler alır ve verirler.
Ne oluyor, neden böyle yapılıyor. 
Çoğu kişi de bunu bilmez.
İçlerinde eski ve kötü günler geride kaldı, yeni yıl ile daha rahat, mutlu, huzurlu bir yaşam bizi bekliyor ümidi vardır.
Affedersiniz ama nah bekliyor sizi yeni yılda huzur ve mutluluk.
Bugüne kadar yakalayabildiniz mi? Veya kaçınız yakaladı.
Her yeni gün eskisini aratır oldu.
Yaşlandığınızın da farkında değilsiniz herhalde.
Bir yaş daha ileri gittiniz. Ömrünüz tükeniyor, siz eğlenme peşindesiniz.
En önemlisi de ülkemizin içerisinde bulunduğu durum.
Dünya’ya baktığımızda içler açıcı bir durumda göremiyoruz.
Afrika’da insanlar açlıktan ölüyor, emperyalist güçler batan ekonomilerini güçlendirmek için güçsüz devletlere saldırıyor, dünyayı kendilerine göre şekillendirmeye çalışırken,
Hangi mutluluğu ve huzuru yakalayacaksın.
İşte Ortadoğu’nun durumu
Ortadoğu da kan ve göz yaşı hiç dinmedi dinmeye de niyeti yok.
Müslümanlar mı mutlu, yoksa Hıristiyanlar mı mutlu.
Kim mutlu bu dünyada? 
Hangi aile eskisi gibi zevk alıyor yeni yılın girişini kutlayarak.
Gençler kendi arkadaşları ile kutlamaları yaparken, yaşlı ana ve babalar bir kenarda hüzünle televizyon izlemekteler.
El öpmeler, kucaklaşmalar da eskisi gibi içten olmayacak.
Teknoloji gelişti ya, al eline telefonu, at bir mesaj.
Sevgili arkadaşım yeni yılını kutlarım. Anne veya baba yeni yılın kutlu olsun. At mesajı olsun bitsin.
Bir şeyi kutlarken zevk almak gerek.
Geleceğinden çok ümitli olan kaç kişi var.
Ümit ümit hep ümit, gıdamız oldu simit.
Yeni yılda bekleriz yuvamıza kiremit.
Elbette, yeni yıla girmenin zevkini tadanlar da var.
 Olmaz mı; hem de çok var.
Milletin anasını becerenler, devleti soyanlar, milletin hakkını gasp edenler,
Yetimin, yoksulun hakkını yiyenler, milleti sattıkları mallarla kazıklayanlar, dolandıranlar.
 Bunlar yeni yılı kutlamasın da biz mi kutlayalım.
Onlarda para çoook. Şampanyalar, rakılar, envai türlü mezeler o gece su gibi akacak, ye babam ye, tıka basa ye, çatlayana kadar ye.
Yenecek ve çoğu kişi evinin yolunu şaşıracak.
 Oh be diyecekler, eski yılda da iyi kazandım, şimdi yeni yılda milletin anasını belleme zamanı geldi, diye onlar zevk almayacak ta biz mi zevk alacağız.
Zavallı emniyet güçlerine yeni yıl kutlaması yasak. Sanki onların aileleri yok. Çoluk çocukları yok.
Baba görevde. Neden, sapıtan ve yanlışlık yapan, içip içip yolunu şaşıran, kaza yapan, bugünü fırsat bilen dolandırıcılar ve hırsızlara göz açtırmamak, masum vatandaşı korumak
Ve kollamak amacıyla, yeni yılı kutlayamazlar.
Ne yapalım, adet böyle.
İsa 25 Aralıkta doğmuş. Hıristiyanlar bu takvime göre İsa’nın doğum gününü kutlamak istemişler.
Bu adet diğer toplumlara da yansımış, Müslümanlar da İsa’nın doğum gününü değil, yeni yıla girmeyi 31 aralık gecesini 1 0cağa bağlayan günü kutlamaya başlamışlar.
Eh çok görmemek gerek.
Hiç olmazsa yılda bir gün insanlar yılbaşı bahanesi ile eğlensinler.
Bunu da çok görmeyelim.
Gene de biz yeni yılınızı kutlayalım.
İnşallah Allahın izni ve bizi yönetenlerin dürüstçe kanuna uygun idareleri ile ekonomik kalkınma sağlanır.
Adaletli yönetimler, hak ve hukuka saygı, işsizliğin yok olması, Demokrasiye ve Cumhuriyete bağımlı,
Bölünmeden, çözülmeden, kardeşçe, barış içerisinde kalkınan ve huzur içerisinde yaşayan bir ülke oluruz 2015 yılında.
Yeni yılınız kutlu yaşamınız mutlu olsun.