huzur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
huzur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Mart 2024 Pazar

siz dünyanın kahrını çekmeyin

TÜMER DİYOR Kİ: 


SİZ DÜNYANIN KAHRINI ÇEKMEYİN, BIRAKIN DÜNYA SİZİN KAHRINIZI ÇEKSİN!..

Sevgili okurlar, dünyanın varoluşunu tam manası ile bilebiliyor muyuz?

Bilim adamlarının tespitleri ne derece doğrudur?

Gökyüzü incelendikçe, derinleşme artıyor ve sonsuzluklar karşımıza çıkıyor. 

Binlerce yıl değil, milyon yıllar gelmiş geçmiş. Doğa kendi kendini yenilemiş. 

Dünya dediğimiz ve üzerinde biz insanlar ve hayvanların yaşadığı bir gezegen var. 

İyi de, bu gezegene bugüne kadar kimler geldi ve kimler gitti. 

Yazıtlar, kitabeler, işaretler ve daha yakınlarda, deri üzerine, kağıt üzerine yazılanlardan geçmişle ilgili bilgilere ulaşabiliyoruz. 

Sorarım sizlere, bu güne kadar Dünya denen gezegenin üzerinde yaşayan bu insanlar şimdi neredeler?

Birçok medeniyetler gelmiş ve sonra yok olmuş. 

Gelenler gidiyor da, dünya dönmesine devam ediyor. Gece oluyor, sonra gündüz. Hep ileri doğru bir gidiş var, hiç geriye doğru bir gidiş yok. 

Bir bahane ile dünyaya geliyorsun, büyüyorsun, yaşlanıyorsun ve netice, netice hep aynı. Son belli. 

Gerçek şu ki; Dünyaya gelen ne olursa olsun, ister insan, ister hayvan, isterse böcek, sinek ve bitki olsun, ister denizde, isterse karada, isterse havada yaşasın, hepsinin ömrü sınırlı.

Doğup birkaç saat, birkaç gün veya bir kaç ay-yıl yaşasın. Netice de yaşadığını sandığı bu dünyadan eninde sonunda zamanı gelince, dünyayı terk ederek, ebedi alem denilen veya öyle zannettiğimiz bir başka mekana geçip gidilecektir. 

Özetle, bu yaşadığımız mekan bize geçici  bir mekandır ve misafir olduğumuzu unutmamamız gerek. 

O halde, sınırlı bir zaman sürecinde ki yaşamımızda dert çekmek, üzüntü içerisinde yaşamak mı güzel, yoksa huzurlu ve mutlu bir yaşam sürmek mi güzel!..

Elbette, sıkıntısız, dertsiz, tasasız bir yaşam güzel. 

Peki böyle yaşam mümkün mü? 

Çok zor. Yaşam bir savaştır ve bu savaşta, kan vardır, acı vardır, üzüntü vardır. Savaşı kazansan bile içinde gene de bir burukluk vardır. 

Tamam, kabul ediyoruz, yaşam zor. Yaşamak zor. Bilhassa ekonomik sıkıntı içerisinde olanlara daha da zor. 

Paranın icat edilmesinden sonra, delikli demirin icadından sonra, menfaatçiliğin, çıkarcılığın, bencilliğin arttığı bir zaman içerisinde üzülmeden, acı çekmeden, dertsiz, tasasız yaşamak elbette zor. 

Ancak, böyle bir yaşamı değiştirmek ve yaşamının birazda huzurlu olabilmesi ise kendi elimizde. 

O halde ne yapmamız gerek?

Tek yapılacak kısa yoldan şu düşünceye sahip olabilmek.

SİZ DÜNYANIN KAHRINI ÇEKENE KADAR, BIRAKIN DÜNYA SİZİN KAHRINIZI ÇEKSİN. 

Oh be rahatladım. Neden ben dünyanın kahrını çekeyim. Bundan sonra hiçbir şey umurumda değil, bırakıyorum tüm yaşamımı dünyanın kollarına, o benim kahrımı çeksin. 

Ben nasıl olsa öyle veya böyle öbür tarafa gideceğim. Böylece de bu yaşadığım dünyadan kopacam. 

Onun için ben dünyanın kahrını çekmekten vazgeçiyorum, dünya benim kahrımı çeksin bundan sonra. 

Haydin gelin, hep birlikte bunu başaralım, bırakalım bundan sonra biz dünyanın kahrını çekene kadar, dünya bizim kahrımızı çeksin. 

NE DERSİNİZ?

24.03.2024

Zekeriya Tümer

ulusalhaber1881@gmail.com

27 Aralık 2023 Çarşamba

2024 yılı hayırlı olsun.

 

TÜMER DİYOR Kİ: 

2024 seni kutlamak içimden gelmiyor!

Sevgili dostlar, sizlerin içinden;  2024 yılına giriyoruz, yeni yılda umutlarımız var, gelecek günlerimiz aydınlık olacak, refah, kalkınmış, huzur dolu bir ülkede yaşayacağız. Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği aydınlık olacak düşüncesi geçiyor mu? 

Ahh o eski yeni yıllar nerede! Nerede umutla bekleyişler! 

Yeni yıla girerken sevinmenin yerine üzülmek gerek!

Neden mi? 

Nedeni çok basit. Ömrümüzden bir 365 gün daha azaldı. Yani hep kaybettik, kazanmadık. 

Size  bununla ilgili hemen kısa bir hikaye anlatayım.

Zamanın birinde, İstanbul'da Eminönü'nde karşılıklı iki mağaza.

Birisi Mişon'un mağazası, karşısındaki de Mehmet emminin mağazası. İkisi de esnaf. İkisi de kumaş satıyor. 

Mişon'un mağazasına  akşama kadar müşterinin birisi giriyor, birisi çıkıyor. Bizim Türk Mehmet ağa ise, ancak günlük masraflarını karşılayacak kadar satış yapıyor.

Akşam olunca mağazaların kapıları kapatılırken, Mişon " hay Allah bugün de zarar ettik", diyor ve mağazanın kapısını  kapatıyor. 

Bu söz bizim Mehmet ağa'nın dikkatini çekiyor. Her gün aynı sözü söylüyor ve mağazasının kapısını  kapatıyor Mişon. Kendi kendine düşünüyor. Yahu adam akşama kadar para basıyor, müşterilerin birisi geliyor birisi gidiyor, gene de her akşam "bugün de zarar ettik" diyor, bu nasıl iştir. Ben bunu ona soracam diyor ve bir gün Mişon mağazısının kapısını  kapatırken soruyor. 

-Komşu, her gün kapını kapatırken, "Hay Allah bugün de zarar ettik" diyorsun. Sen bizden çok kazanıyorsun, ne zararı, zarar eden biziz, sen hep kar ediyorsun. Neden böyle söylüyorsun," diyor. 

Mişon gülüyor ve evet komşu, bugün de zarar ettim. Çünkü bugünde akşam oldu ve ömrümden bir gün daha eksildi, diyor. 

Evet dostlar, 2023 yılı da geride kaldı ve bizler de ömrümüzden 365 gün  daha kaybettik ve zarar ettik. Şimdi 2024 yılına gireceğiz, bunun neresine sevinelim. Her geçen gün kaybediyoruz. 

2023 yılı zaten acılar ile dolu geçti. 6 Şubat 2023 de 11 ilimizi kapsayan çok büyük depremin olmasının üzerinden bir yıl geçti, halen yaralar sarılmadı. Acılar devam ediyor. Biz kendi acılarımızı unutuyoruz, şimdi de Siyonist İsrail'in Filistin halkına Gazze'de uyguladığı soykırım saldırılarında ölen çocuklara, yaşlılara, gençlere, insanlara üzülüyoruz. 

Türk milleti yufka yürekli. Dünyanın neresinde bir zalimlik olsa, zulüm olsa üzülür, ağlar. Bazen de yas bile ilan eder. Bayrakları yarıya indirir. 

En büyük üzüntümüz de son günlerde üst üste gelen acı haberler.  Genç evlatlarımızın, askerlerimizin vatanları uğruna pisi pisine PKK ve terör örgütlerince öldürülmeleri. 

Her gün olmasa da genç askerlerimizin zaman zaman ölüm haberleri tek tek de olsa geliyor. Bunlara alıştı millet. Ancak, birden çok kişinin ölüm haberi gelince, o daha büyük üzüntü oluyor. 

Hep garipler öldürülüyor, neden zengin çocukları ölmüyor, diye söylemler yapılıyor. 

Boş söylemler. Nedeni gayet basit!

Zenginlerin çocukları nasıl askerlik yapıyorlar? 

Onlar paralı, sözleşmeli asker olurlar mı? 

Göz göre göre, sözleşmeli asker olup, ölümü göze alarak askere giderler mi? 

Elbette fakir, iş bulamayan, çaresiz insanların evlatları, hem vatan sevdası ile hem de para kazanmak amacı ile bile bile sözleşmeli personel oluyor ve askere gidiyor. 

Askerlikte de risk çok fazladır. Görevler ağırdır. Maalesef terörle mücadele etmek de kolay değildir. Ne kadar tedbirli olursan ol, şehit olmak mümkün olabiliyor. 

Devlette mutlaka birileri görev yapacaktır. Yaptıkları görevler de kutsaldır.  Kimse evladının ölmesini istemez. Acıyı yaşayan bilir. Allah kimseye bu acıyı tattırmasın. 

Ölenler üzerinden de siyaset yapmamak gerek. İkbal uğruna şehitler siyasiler tarafından kullanılmamalı. Acıyan yürekler tekrar acıtılmamalı!

İnsanın ağrına giden, pisi pisine öldürülmeleri. Vatanın topraklarını savunma durumunda geçmişte İstiklal savaşında, Çanakkale'de ölen evlatlarımız için de yürekler yanmıştır. Lise talebeleri bile askere giderek, şehit olmuşlardır. Ancak, o günkü şartlar vatanın işgali idi, bu nedenle kadınımız, erkeğimiz, çocuklarımız, hep birlikte vatan için savaşmışlar ve canlarını ortaya koymuşlar, bugünkü yaşadığımız ülkemizi bizlere bırakmışlardı. 

Bugün emperyalistlerin destek verdiği PKK denen terör örgütü ile uğraşırken genç evlatlarımız pisi pisine öldürülmekteler. 

İşte insanın içi bunun için sızlıyor!

Amerika başta olmak üzere İsveç ve diğer bir çok batı ülkelerinin de destek verdiği bilinmekte olan terör örgütleri yüzünden genç evlatlarımızın öldürülmelerine elbette yürekler dayanmıyor, üzülüyoruz. 

Bizlere üzülmek yaraşır. Şimdi 2024 geliyor diye nasıl sevinelim? Bir sebep var mı?  

Halkın geçim gücü gittikçe azaldı, kiralar aldı başını gidiyor, kirada oturanlar perişan, ev sahipleri ise kiraları arttırıp, kiracısını evden çıkarabilmek için her çareye başvuruyor. Çare bulunamıyor. Açlık sınırı yükseldi, gençlerin ümitleri kalmadı, ülkeden kaçan kaçana. 

Emeklilerin durumu daha da perişan. Sanki emeklilerin yaşama hakkı yok. Aldıkları maaş ile geçinmeleri gittikçe zorlaşıyor. Onlarda kira veriyor, onlarda yemek içmek zorundalar. 

Asgari ücret Ocak'ta artacak, emekli maaşları artacak, çalışanların maaşları artacak. Güzel artsın, artsın da zamlar yapılmasa! Zamlar yapılıp, fiyatlar durmadan arttıktan sonra, yapılan zamların hiçbir kıymeti kalmıyor ki! Dolara endeksli yaşayan bir ülkede, dolar arttıkça, paranın değeri düşüyor, alım gücü azalıyor. Önemli olan buna çare bulabilmek.

Siyasilerimiz sağ olsunlar, sert üslupları ile, ortalığı gerdikçe geriyorlar,  vatandaşı birbirlerine düşman ediyorlar.

Vatandaşın sinirleri gergin, her an en ufacık bir olayda, kavga ediliyor, hatta yaralanmalar, öldürmeler bile olabiliyor. 

Dolar yükseldikçe yükseliyor, faizler bir türlü aşağı çekilemiyor, ürünlerin fiyatları da her gün arttıkça artıyor, zamlar yağmur gibi yağıyor. 

2024 yılında daha da zamlar gelecek. Hadi şimdi siz gelin de 2024 yılı geldi, yeni yılda mutlu olacağız diye sevinin ve 31 Aralık gecesi 2023 sana güle güle, 2024 hoş geldin diye sevinin.!

2024 yılının üçüncü ayında Belediye seçimleri var. Çok önemli bir seçim. Ülkenin belki de kaderini belirleyecek bir seçim. İktidar partisi ve ortağı olanlar kaybettikleri Belediyeleri alabilmek için müthiş bir mücadele içerisine girecekler. Kaybettikleri belediyeleri geri aldıkları taktirde, 2024 yılında  bakalım hangi gelişmeleri göreceğiz ve şahit olacağız. 

Gerildikçe gerilmeyelim, bölündükçe bölünmeyelim, bu önemli!

Umutlarımız tükenmemeli, gelecek günlerimiz daha iyi olmalı, ömrümüz tükenirken, biraz huzur, biraz mutlu, kimseye muhtaç olmadan yaşamak hakkımız olmalı, öyle değil mi?

Zengin ile fakir arasında uçurum kalkmalı, Devletimiz güçlü olmalı.

2024 yılı, hadi sen bizlere şans getir, uğur getir. Her gün ömrümüzden bir gün alsan da, yaşamımız mutlu ve huzurlu olsun. Ülkemde kavga olmasın, barış olsun. Kalkınmış, müreffeh, mutlu, huzurlu bir ülke olsun. Hadi 2024 bunları bizlere sağla.

Gene de biz diyelim ki; 2024 yılı tüm dünya için ve ülkemiz için hayırlı olsun. Barış ve kardeşlik öne çıksın. Savaşlar son bulsun. İnsanca bir yaşam dünyaya hakim olsun. 

Olur mu dersiniz! Belki olur, ben göremeyebilirim de, belki yeni doğacak, arkadan gelen yeni nesiller görebilir. 

Cumhuriyetimiz yüz yaşını doldurdu, eskidi diyorlar, ikinci yüzyılda yeni nesiller olacakmış, ülke de kalkınacakmış, öyle söyleniyor!

Hadi hayırlısı....

27.12.2023

Zekeriya Tümer

ulusalhaber1881@gmail.com