SEKİZ DAKİKA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SEKİZ DAKİKA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Kasım 2016 Salı

SEKİZ DAKİKA, (Bu Bir Hikâye'dir) TÜMER DİYOR Kİ!.. Zekeriya TÜMER, İSTANBUL

TÜMER DİYOR Kİ:
SEKİZ DAKİKA, 
(Bu Bir Hikâyedir!..)
Sevgili okurlar, internette gezinirken aşağıda derlenmiş olan hikâye dikkatimi çekti.
Okudum ve sizlerin de okuması için ufak değişiklikler yaparak yazmak istedim.
Hayat kim ne derse desin su gibi akıp gitmekte. İnsanoğlu yaşamının kıymetini bilebilse, bu dünyanın kahrını çekene kadar, bıraksa kendisini dünyaya, dünya onun kahrını çekse, çok daha rahat eder.
Bilhassa zenginlik hırsı, insanların gözünü kör etmekte, en kıymetli değerleri yitirilirken, o değerlerin kıymetini bilememekte ve para hırsı yüzünden, hem kendisini ve hem de birçok kişiyi mahvetmektedir.
SEKİZ DAKİKA, BU BİR HİKÂYEDİR.
Hikâyede anlatılan efsaneye göre kadının birisi, kucağına çocuğunu alır ve kırlarda gezmeye çıkar. Dağ yamaçlarında dolaşırken, bir mağaranın önünden geçerken, mağaranın içerisinden bir ses duyar. Ses o’na şöyle seslenmektedir: “İçeri gir ve ne istersen al, ama en önemli olanı sakın unutma.”
“Ayrıca, sen mağaradan çıktıktan sonra kapının bir daha asla açılmayacağını da mutlaka dikkate almalısın. Ancak, bu fırsatı kaçırma, fakat ne olursa olsun en önemli şeyini de asla unutma” demektedir.
Mağaradan gelen sesle heyecanlanan kadın, kucağında çocuğu ile mağaranın kapısından içeri girer. Mağaranın içerisinde bir masa vardır ve üzeri altın ve mücevherler ile doludur. Bunları gören kadının gözleri kamaşır ve şaşkına döner. Hemen çocuğunu kucağından indirir, yere bırakır ve hemen büyük bir hırsla masanın üzerindeki altın ve mücevherleri koynuna doldurmaya başlar.
Kadın servetleri koynuna doldururken, esrarengiz ses, tekrar duyulur. “Yalnız sekiz dakikan var” demektedir.
Sekiz dakika çabukça geçer. Kadın toplamış ve koynuna doldurmuş olduğu kıymetli taşlar ve altınlarla birlikte içeride hapis kalmamak için hemen mağaranın dışına koşar.  Kadının dışarı çıkması ile birlikte mağaranın kapısı kendiliğinden kapanır.
Koynu, elleri, kolları, cepleri altın ve mücevherlerle dolu olan kadın, onları yere bıraktığında, yanında çocuğunun olmadığını fark eder. Çocuk içeride kalmıştır. Kapı da kapanmış ve bir daha açılması da mümkün değildir.
Artık zengin olmuştur, olmuştur da en kıymetli hazinesini içeride unutmuştur.
Bundan sonraki hayatı hep çocuğunun özlemi, acısı içerisinde ümitsizlikle devam eder. Zengin olmasının artık hiçbir kıymeti kalmamıştır. Bir anlık hırsı, ona hayatı boyunca acı içerisinde çocuğunun özlemi ile yaşayacağı anı yaşatmıştır.
Aynı şeyleri çoğu zaman bizlerde yaşarız. Bizlerin de başına gelebilir.
Bu dünyada yaklaşık 80 yıllık ömrümüz varsa ve bir ses daima bize, “Sakın en önemli şeyi unutma” der gibidir.
İnsanın yaşamındaki en önemli şey manevi zenginliktir. İnançlarımız, ailemiz, dostlarımızdır. Gerçi şu zamanda dost bulabilmek öyle kolay kolay mümkün olamamaktadır. Maddiyatın ön planda olduğu bir dünya’da dost bulabilmek mümkün gözükmemektedir.
Para hırsı, daha çok kazanma hırsı, zenginlik, maddi şeyler, bizlerin gözlerini öylesine kör eder ki, çoğu zaman en önemli şeyleri unutur ve bir köşede bırakırız.
Zamanımızın çoğunu bu tür şeylerle tüketirken, asıl önemli olan iç huzurumuzu “Ruhun hazinesini” bir köşede unutur gideriz.
Şu hususu hiç aklımızdan çıkarmamamız gerekmektedir. Bu dünya hayatı çok çabuk geçer gider. Ölüm beklenmedik bir anda kapımızı çalıverir. Hayatın kapısı birden ebediyen kapanır.
Öbür tarafa yolculuk başladığında, yaşarken kazandığın servetlerden bir gramını bile götüremezsin.
Bu nedenle yaşarken, aşırı hırsını bir kenara bırakmalısın. Para’ya elbette ihtiyaç var. Ancak, aşırı hırs mutlaka insana zarar verecektir. Sevgi, barış, alçak gönüllülük, samimiyet, çocukların saflığı, şefkat ve masumiyet unutulmamalı.
Sorunlar bitmez. 
Her an yeni bir sorunla karşılaşmak mümkün. 
Ancak, her sorunun mutlaka bir çözüm yolu vardır.
Burada Atatürk gibi düşünmelisiniz. Norveç’liler çocukları bir problemi çözemediği zaman, git Atatürk gibi düşün derlermiş. Siz de Atatürk gibi düşünün. Mutlaka her  sorunun bir çözüm yolunu bulursunuz.
İnsanın hayatı bir tanedir, ondan ayrıldığında pişmanlık duymamak gerek.
Her geçen dakika senin ömründen bir parça zamanı alıp götürüyor. İleriye doğru akıp giden hayatında hiçbir zaman geriye dönemezsin.
Umutlar yitirilmemeli. 
Üzülmekten çok, yaşamın her anından istifade ederek, hayatı sevmeli ve mutlu olabilmenin yollarını bulmalı insan.
Bırakın aşırı hırsı, bırakın, aşırı kazanmak için başkalarının hakkını yemeyi, bırakın dünyanın malı dünyada kalsın, siz elinizdeki gerçek değerlerin kıymetini bilin. 
Bu size yeter.
15.11.2016
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com.