29 Ağustos 2015 Cumartesi

TÜMER DİYOR Kİ: HAYIR-LI OLSUN

TÜMER DİYOR Kİ:
HAYIR-LI OLSUN
Sevgili okurlar; 
uyduruk seçim hükümeti 
kuruldu.
Hayır-lı olsun.
Sözde seçim hükümeti ve Anaya’saya uygun. 
İki adet Milletvekili HDP’den bir adet Milletvekili de MHP. Den.
HDP'li Ali Haydar Konca, Avrupa Birliği Bakanlığına getirildi. HDP'li Müslüm Doğan ise Kalkınma Bakanlığı'na getirildi.
MHP li Tuğrul Türkeş ise Başbakan yardımcısı oldu.
Biz daha önceki yazımızda da bahsetmiştik. AKP sen ne MHP ile ve ne de CHP ile Hükümet kuramazsın, senin kuracağın parti HDP demiştik.
1 Kasım’da yapılacak erken seçim de şu an ki durum çok fazla değişmeyecektir.
Ancak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan işi ne kadar uz-atabilirse uzatacaktır. O kendisinden ve yandaşlarından hesap sorulmasını istememektedir. Bu nedenle de CHP ve MHP ye sıcak bakmamaktadır.
1 Kasım’dan sonra merak etmeyin, hükümet kurulacaktır. Kiminle kurulacak HDP ve AKP arasında kurulacak.
HDP ile Kandil anlaşırsa çok şey değişir. Kandil HDP nin paralelinde olmaz ve terörist saldırılarına devam ederse, hem AKP ve hem de HDP çok kan kaybeder, yani halkın gözünden düşerler.
MHP lideri Bahçeli twitir hesabından veryansın etmiş. Demiş ki: “AKP-PKK gayri meşru birlikteliği hükümet nikâhıyla ilan edildi. Türk tarihi bu karanlık günleri yazdığında anlama özürlüleri ne yapacak?”
Sayın Bahçeli, HDP yi tamamen PKK’nın yerine koymuş. Peki HDP 80 milletvekili ile Türkiye Cumhuriyeti’nin Meclisinde değiller mi? Onlarda sizin gibi halk tarafından seçilmediler mi?
Kafa yapıları ve savundukları tezler, bana göre de yanlış. Ancak, maalesef meclisteler.
Tarih bu karanlık günleri elbette yazacaktır. Ne var ki, Sayın Bahçeli, anlama özürlüleri dediğiniz kişiler o zaman yaşamayacaklar ve gerçekleri göremeden öbür tarafa gitmiş olacaklar. Yani sizin söylediğiniz söz havada kalacak.
Bahçeli twitir hesabında son olarak şunu da söylemiş: “Son olarak diyeceğim tekraren şudur. Türk’ü anlamak için önce dinlemek şarttır. Onlar kimseyi dinlemedikleri gibi bizi de duymadılar.”
Yuvarlak ve siyasi kelimeler. Türk dediğiniz kaç kişi kaldı. Kimler Türk, bunu açıklar mısınız?
Onlar dediğiniz kişiler kim? Sizi duymayanlar kimler? Bunları daha net açıklarsanız çok iyi olur.
Türk milleti olarak kendini kabul eden kişiler, sessiz ve suskun beklemekteler. Zaten, özü Türk olanlar, devletin içerisinde çok fazla yukarılara çıkamamaktalar. Ülke öyle bir hale geldi ki, herkes birbirine karıştı.
Şimdi ben çok merak ediyorum. 7 Haziran seçiminden önce meydanlarda söylenen sözler, bu kısacık zaman içinde 1 Kasıma kadar gene söylenecek mi?
AKP iktidarına son vermek isteyen partiler ve partililer, tek bir parti etrafında kenetleşerek oylarını verecekler mi?
CHP ve MHP oylarını arttırabilecek mi? 
Vatandaş, önündeki tehlikeyi görebilecek mi?
Her kim ne derse desin 2015 in tek otoriter lideri Recep Tayyip Erdoğan, istediğini yaptı ve 1 Kasım’da ülkeyi yeniden seçime götürdü. 1 Kasımdan sonra Hükümet kurulamaz ise, valla gene Recep yapacağını yapar, tekrar seçime götürür bu meclisi.
Uyan be milletim, uyan artık. Duygularınla değil, aklınla, mantığınla kararını ver. Ülke gerçekten sıkıntılı ve karanlık günlere doğru gidiyor.
Gerçekleri gör artık.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 30 Ağustos Zafer Bayramı için yayınladığı mesajda, “Bu zafer, tarihe gömülmek istenen bir milletin, adeta küllerinden yeniden doğuşunun, uçurumun kenarından dönerek kendisine yeni bir yol çizişinin ifadesidir. 30 Ağustos Zafer Bayramı, aynı zamanda son devletimiz olan Cumhuriyetimizin de müjdecisidir” dedi.
Burada şu söze dikkat edin. “son devletimiz olan Cumhuriyetimizin de müjdecisidir” demek ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar devam edeceğine Cumhurbaşkanımız da emin.
Bu sözler güzel sözler. Söylenen sözler ile yapılan icraatlar da uyum içerisinde olursa, elbette herkes memnun ve müreffeh olur.
Geçmişi hatırlayarak, geleceğimizi düşünmenin tam zamanı.
30 Ağustos Zafer Bayramı ulusumuza kutlu olsun.
29.08.2015
Zekeriya Tümer.

24 Ağustos 2015 Pazartesi

TÜMER DİYOR Kİ!.. “DALTON KARDEŞLER DEMOKRASİ PEŞİNDE”, Habib Hamza Erdem

TÜMER DİYOR Kİ!..
Sevgili okurlar;
Bu gün size bir arkadaşımın yazmış olduğu yazıdan alıntılar yaparak yazımı yazmak istiyorum.
Çünkü görüş ve düşünceleri, benim de görüş ve düşüncelerimin aynısı. Beğeneceğinizi zannederim.
“DALTON KARDEŞLER DEMOKRASİ PEŞİNDE”
Arkadaşım, Tunceli’den otobüse binmiş ve Ankara’ya doğru hareket etmişler. Tunceli’ler firmasına ait bir otobüs.
Elazığ ve Malatya’dan otobüse yeni yolcular alınmış.
Otobüs henüz hareket etmiş ki, içeride bir tartışma başlamış.
Yalnız yolculuk yapan bir bayanın otobüste de koltukta eğer bir bayanın yanı boş değilse, yalnız oturması gerektiğinden, bayana yer ayarlamak için, tek başına oturan bir bey yedek şoförün dikkatini çekmiş.
Şoför, adamın önüne gelmiş, kalkıp başka bir koltuğa geçmesini, bayanın burada yalnız oturmasını istemiş.
Biletli yolcu, nuh demiş, peygamber dememiş. İnatla yerinden kalkmayacağını, kanun, nizam olduğunu savunmuş.
İkinci Kaptan, iri yarı bir adammış. Otobüste kafasını eğerek duruyormuş.
Biletli adamın önüne eğilmiş ve demiş ki:
-Amca, gözlerime bakar mısın? Şimdi sen beni dövebilir misin?
Adam şaşkın, iri kıyı adamı nasıl dövsün. Sesi kesilmiş. Şoför, “ o zaman kalk ve gösterdiğim yere otur” demiş.
Hak, hukuk ve “Anayasal sınırlar” içinde sorun çözülüvermiş.
Şimdi, Habib Aslan beyin anlatımını aynen buraya aktarıyorum.
“DERSİMLİ KEMALİ “ anımsadım nedense.
Toplamış yüzlerce delegeyi, iki eli arka ceplerinin üzerinde bağrı açık bağırıyordu.
-Ben Dersimli Kemalll! Ana muhalefet Partisi Lideriii. Yarın Başbakan olmazsam, yazıklar olsun bana…
Gibi kendisine ‘hoş’ gelen, ama gerçekte ‘boş laflar’ ediyordu.
İşte bu Kemal Kılıçdaroğlu ‘otobüsü kaçırmak ‘ üzeredir.
Artık, hiçbir zaman ve hiçbir koşulda, kendisine değil Başbakanlık, Başbakan Yardımcılığı bile önerilmeyecektir.
Oysa Başbakan olması için önümüzde iki aydan kısa bir zaman var.
Yarından tezi yok, Meclis’e gidip orada 130 Milletvekili ile oturma eylemi başlatmalıdır.
(Bu söze aynen katılıyorum.)
Öğrenci iken katıldı mı bilmiyorum, ‘Boykot ve işgal’ nedir, duymuş olmalıdır.
Meclis’i işgal edip, yasal tepkisini gösterecektir.
Kemal Kılıçdaroğlu bu ya da buna benzer bir eylem koyamaz. O eyleminde direngen olamaz ise, uzun boylu Tunceliler otobüsünün şoförü gibi emredilen yere oturmak zorunda kalır.
Yasal, haklar falan demenin hiçbir anlamı kalmaz.
Duyduğumuz kadarıyla, yarın seçim olsa hazırız diyormuş.
Her gün seçim olsa, Kemal bey’e 100 ile 150 arası milletvekili verilir.
Bileti de numarası da bu kadar.
‘Efendim demokratik teamüller’ ya da HDP’lilerin dediği gibi ‘Demokrasi’ işte bu.
DR. Recep’in otur dediği yerde oturacaksınız. Ötesi yok.
Sen asıl, seçimden önce HDP’nin kapatılıp kapatılmayacağının garantisini ver bakalım.
Öyle bir Demokratik garanti var mı? YOK.
Adam doldurmuş seksen milyonluk bir ulus’u Rizeliler otobüsüne, götürüyor.
Benim yerim, senin yerin yok, otur oturduğun yerde. Ben seni nereye istersem oraya oturturum.
Anayasa Mahkemesi, Baba yasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Yüksek Seçim Kurulu hostes koltuğundalar.
Askerin ‘Tüfek çatılacak’ komutu gibi, seçimin ertesi günü ‘seçim yapılacak’ dedi ve seçim yapılacak (mış gibi görülüyor da denilebilir)
Yine toplantılar, yine mitingler.
Yine hak, hukuk, adalet nidaları.
Yine 17-25 Aralık teraneleri.
Yine emekliye şu, çalışana bu vaatleri.
Sonra Dr.Recep’i bekleyeceğiz. ‘Şuraya oturulacak’ diye komut verecek ve oraya oturulacak.
Peki ‘ilanihaye’ bu böyle mi olacak?
Hayır!..
Hatta bugün bile böyle olmayabilirdi.
Önce Kemal Kılıçdaroğlu, ben Dersimli Kemal deyip, ellerini iki oturağının üzerinden çekip, ben Tunceli’li Kemalim, diyebilmelidir.
Sonra Devlet Bahçeli, ‘Devlet’in kendi adından başka yerleri de var mı, onu öğrenmelidir.
‘Bizim Selo’, yarından tezi yok, PKK’yı parti olarak lanetliyoruz, diyebilmelidir.
Eğer bu üç lider, ‘Dalton Kardeşler’ gibi Dr. Recep’in mangasında yer almayıp, halka dönebilseler, halka güvenebilseler, halk ta onlara güvenebilse, bugün bile çok şey yapabilirlerdi.
Ancak, bunların basiretleri değil, ‘elleri kolları bağlı’.
Takıntılı, bunlar. Dördü de takıntılı.
Vallahi de billahi de bunlarla bu ülkeye ne ‘Demokrasi’ gelir ne de ‘Demokırası’
Her gün seçim yapılsa boş. Olan vatandaşa oluyor.
(Habib Hamza Erdem)

20 Ağustos 2015 Perşembe

Tümer diyor ki: NE VATAN NE DE VATANDAŞ DÜŞÜNÜLMÜYOR

Tümer diyor ki:
NE VATAN 
NE DE VATANDAŞ
DÜŞÜNÜLMÜYOR!...
Sevgili okurlar, gerçekleri görüyorsunuz değil mi?
Ülke kavga içerisinde,  her gün şehit haberleri geliyor.
7 Haziran seçimlerinden sonra oh demek istedik, diyemedik.
Bu ne ihtiras, bu ne gaflet ve dalalet? Anlamak mümkün değil.
Allah sizlere verdiği kadar vermiş. Harun gibi zengin olmuşsunuz. Yediğiniz önünüzde yemediğiniz arkanızda.
Yedi sülaleniz zenginleşti.
Halen, ben, ben, benim.
Benden başkası yok.
Ben istediğimi yaparım, demenin amacı ne?
Sevgili okurlar, muhalefet partileri de şu anki iktidar partisi de ve Cumhurbaşkanımız da ülkenin içerisinde bulunduğu zor duruma bakmıyorlar. Üzülüyor gözüküyorlar, ama üzülmüyorlar.
Kim ne derse desin, ben helal olsun diyorum Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a. Nasıl hepsini dize getirdi? Nasıl dediğini yaptırdı? 400 milletvekili alıp, Başkan koltuğuna oturamasa da, şu an gene aynı yetkileri kullanıyor, danışmanları devlet adına emirleri yağdırıyorlar, liderlerini tahttan indirmemek için her şeyi mubah sayıyorlar. Böylece de erken seçime doğru gidiyoruz.
C.H.P. M.H.P. ve H.D.P. hani seçim meydanlarındaki atmanız, tutmanız, nerede?
Hadi bir araya gelip Hükümeti kursanıza.
Sevgili okurlar, emirler geliyor ve onlar uygulanıyor. Kimse kendisi kararını veremiyor.
Ne vatan ve ne de vatandaş düşünülmüyor. Hep bana, hep bana deniyor.
Mustafa Kemal Atatürk demiş ki: “ Bir ulus sımsıkı bir birine bağlı olmayı bildikçe, yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.”
Doğru söylemiş Atam. Doğru da be Atam, sımsıkı bağlı olduğumuz, Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni, ayrıştık be Atam. Bölüp parçaladılar bizleri. Birbirimize düşman olabilmemiz için ellerinden geleni yaptılar. PKK, IŞİD denen belalar çıktı ortaya, gencecik fidanlarımızı öldürüyorlar.
İç savaş körükleniyor, Polisimiz, askerimiz öldürülüyor. Anaların, babaların, yavukluların yürekleri sızlıyor, minik yavrular babasız kalıyor.
Emperyalist güçler ve Ermeni tohumları ülkemizi bölmeye, parçalamaya çalışıyorlar. Kardeşi kardeşe düşman yaptılar.
Sımsıkı olan bağlarımız koptu. Bu nedenle de bizleri dağıtabilecek şer güçler devreye girdi.
Atam, senin bu sözünü bir tek AKP Partisi ve lideri Recep Tayyip Erdoğan uyguladı. Öyle bağlılar ki birbirlerine ve liderlerine, dünya yıkılsa umurlarında değil. Yeter ki kendileri yıkılıp, dağılmasınlar.
En tepemizdeki sarayda oturan Cumhurbaşkanımız, ekibini ve AKP lileri kendisine öyle sıkı sıkıya bağlamış ki, her şeye rağmen % 41 oy alıyorlar be Atam.
Senin fikirlerini anlayıp, tekrar kuvay-ı milliye ruhunu canlandırabilsek Atam belki kurtuluruz. Ama nasıl ve ne zaman olur bilemiyoruz. Başarabilir miyiz ki Atam! Senin gibi birisi içimizden çıkar da bizleri bu kargaşa ortamından kurtarabilir mi?
Ekonomi çöktü, Dolar 3 bine yaklaştı, ihracat durdu, üretim yok. Et pahalandıkça pahalanıyor. Tohumu İsrail’den alıyoruz. Bizleri uyutuyorlar. Pamuk, buğday ithal eder olduk. Elma, Armut gibi meyveler dışarıdan getiriliyor. Tarım, hayvancılık, sanayi, her şey berbat. Emekli de çalışan da sıkıntıda. Suriyeliler yüzünden işsizlik arttı. Ahlak bozuldu. Dindar’ım diyenler dini dar açıdan görerek, karşılarındakileri dinsizlikle suçluyorlar. Hırsızlık, rüşvet, yalan, dolan, sahtekârlık arttıkça artıyor. Ahlak ortadan kalktı gibi. Hukuk çöktü. Adalet toz duman oldu.
Atam saymakla bitmiyor derdimiz. Bu ülke toparlanır mı, senin 10 yılda yoktan var ettiğin ülkemizi kurtarmamız mümkün olabilir mi?
Sevgili okurlar, bakın Mustafa Kemal bir şey daha demiş, bu söze de dikkat edelim.
“TARİHİMİZİ TETKİK EDİNİZ. TÜRK’ÜN ÇEKTİĞİ BÜTÜN FELAKETLER, MARUZ KALDIĞI TEHLİKELER VE MUSİBETLER HEP KENDİ ÖZ BENLİĞİNİ, MİLLİ VARLIĞINI İHMAL EDEREK NEREDEN GELDİKLERİ VE NE OLDUKLARI, HANGİ NESLE MENSUP BULUNDUKLARI BELİRSİZ BİR TAKIM KİMSELERİ KENDİLERİNE REİS TANIYARAK ONLARIN ŞUURSUZ BİR VASITASI OLMAK MEVKİİNE DÜŞMÜŞ OLMASINDANDIR.” 
(Kılıç Ali, Atatürk’ün hususiyetleri, s.543)
Lütfen bu sözdeki derin manayı anlamaya çalışın.
Sözün bittiği yer. Başka söyleyecek kelime bulamıyorum.
20.08.2015
Zekeriya Tümer

15 Ağustos 2015 Cumartesi

ULUS’UN GÖZDESİ “ULUSAL HABER” İÇİN BİR ÇAĞRI !...

TÜMER DİYOR Kİ:
ULUS’UN GÖZDESİ
“ULUSAL HABER” 
İÇİN BİR ÇAĞRI !...
Sevgili okurlar, bizler yılların yaşam tecrübesini ve edindiğimiz bilgileri halkımıza iletmek için 1,5 senedir ULUSAL HABER,  internet haber sitemizde 14 sayfa olarak yayın yapmaktayız.
Daha önce kullandığımı domain ULUSAL HABER (zekeriyatumer-blokspot.com.tr) idi. Okurlarımızın bize gösterdikleri ilgi nedeniyle, GOOGLE arama motorunda ilk sayfada, bazen 2.ci, bazen 3. Sırada yer alıyor idik.
Bilahare Domain’imizi ismimizle müsemma olsun diye (aşağıdaki yeni şekliyle) değiştirdik ve ULUSAL HABER ( Ulusalhaber-zekeriyatumer.blokspot.com.tr.) oldu.
Böyle olunca ana sayfamız tekrar arama motoru GOOGLE ‘de arka sıralara düştü.
GOOGLE de ULUSAL HABER Zekeriya Tümer yazınca, GOOGLE nin tüm sayfalarında ilk sırada haber sitemizin bütün sayfaları açılıyor.
Ancak ilk sayfa gözükmüyor.
İlk sayfa’nın  GOOGLE de birinci sayfasına yükselebilmesi için, okurlarımızın GOOGLE’ye girerek ULUSAL HABER yazmalarını ve bu şekilde GOOGLE sayfalarında bizim
“ulusalhaber-zekeriyatumer.blokspot.com.tr” adresini bulmaları ve tıklamaları gerek.
Böylece tekrar GOOGLE de ve bütün, diğer arama motorlarında 1.ci sıraya yükselmemiz mümkün olacaktır.
Facebook taki arkadaşlara müteaddit uyarı ve ricalarımıza rağmen bu şekilde bizlere destek vermelerini maalesef sağlayamadık.
Yazılarımız “ve Gazetemiz çok geniş bir kitle tarafından” okunuyor, beğeniliyor.
Ancak, GOOGLE de ara sayfalar önlerine gelince, o sayfa tıklanıp okunuyor.
Sevgili okurlar, TÜMER DİYOR Kİ sayfamızda yazdıklarım yazılardaki görüşlerim,  maalesef şu anda çıkmış durumda. 2015 in tek adamı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hâkimiyetini Ahmet Davutoğlu ve AKP üzerinde göstermektedir.
Erken seçime gidildiğinde çok fazla bir değişikliğin olması mümkün değildir. Düşünülenlerin aksi olacaktır. AKP umduğunu bulamayacaktır.
Fakat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bunları fazla düşünmemekte, işi uzatabildiğince uzatmak istemektedir.
Çünkü kendisine yapılan saldırılara karşı o da gereken cevabı vermek istemektedir.
Ülkenin sıkıntılı dönemler içerisine düşmesi maalesef siyasi kadroları fazla ilgilendirmemektedir.
Herkes İktidar olmak peşinde, iktidar olanlarda ellerindeki imkânları kaybetmemek peşinde…
Allah gerçekten ülkem insanının yardımcısı olsun.
Gelecek günlerimiz, çok hayırlara vesile olacak gibi değil.
Hayırlısı diyelim, yapacak bir şey yok.
16.08.2015

11 Ağustos 2015 Salı

TÜMER DİYOR Kİ: KENDİNİZİ DEĞİL, ÜLKEYİ DÜŞÜNÜN; ACILARI DİNDİRİN!..

TÜMER DİYOR Kİ:
KENDİNİZİ DEĞİL,
ÜLKEYİ DÜŞÜNÜN;
ACILARI DİNDİRİN!..
AKP ile CHP liderleri Ahmet Davutoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu  10 Ağustos 2015 tarihinde 4 saat 20 dakika koalisyon konusunda görüştüler.
İyi bir aşama.
Sona gelinmek üzere.
Davutoğlu güleç bir insan. Kılıçdaroğlu da olumlu ve sakin.
Her ikisinin de soyadları oğlu diye bitiyor. Demek ki bir ortak yönleri var. Haydin kurun şu koalisyonu.
İkisinin anlaşmaları mümkün. Ancak, yandan etkiler olmaz ise, bu hükümet kurulur.
Davutoğlu  twitir hesabında 9 ağustosta demiş ki “Süreç nasıl işlerse işlesin milletimizin verdiği ülkeyi yönetme sorumluluğunun gereğini yapacağımızdan kimse şüphe etmesin.”
Etmiyoruz. AKP ti 13 yıldır o kadar güzel yönetti ki, hepimiz mutlu ve huzurluyuz!
Sonra devam etmiş Davutoğlu: “Şimdi tüm siyasi liderleri kamu düzeni, demokrasiyi sahiplenme, silahların bırakılması konularında ortak tavır almaya çağırıyorum”
Ne güzel söz! Demokrasiyi savunun, kamu düzenini koruyun, silahların bırakılmasına yardımcı olun. Burada şu hususu da açıklamasını isterdim. Silahların bırakılması derken, PKK  ile TSK. Nin de mi silahları bırakması, yoksa tek terörist grupların mı?
Davutoğlu son olarak da şunu yazmış twitir hesabında: “Bu yavrularımızın gözündeki ışığı söndürmelerine izin vermeyeceğiz.”
Yani anaları ağlatmayacağız, genç asker ve emniyet güçlerindeki yavrularımızın gözlerindeki ışığı söndürmeyip, yaşamalarını sağlayacağız.
Nasıl olacak bu iş onu henüz bilmiyoruz.
Analar ağlıyor, gözlerde ki ışıklar sönmeye devam ediyor.
Kemal Kılıçdaroğlu da twitir hesabında şöyle demiş: “Çözümsüzlük değil çözüm üretmek için halktan oy isteyen siyasiler, Türkiye’nin en büyük sorunu için derhal bir araya gelmelidir.”
Doğru demiş de hangi siyasiler bir araya gelecek. Fikirleri uyuşmuyor ki!
İnşallah AKP ile CHP koalisyon hükümetini kurarlar. En sağlıklı hükümet bu olur. Tabii Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan evet der ise. Bir de kendisinden hesap sorulmaması için güvence alırsa. Erken seçim hayalleri de böylece suya düşer.
Gerçi bu hükümet çok uzun vadeli olmaz.
Eğer C.H.P ile A.K.P. ti hükümeti kuramaz ise asıl koalisyon AKP ile HDP arasında olmalı.
Neden mi?
Açılım açılım diye her ikisi de kaç yıldır birlikte rol oynamadılar mı?
PKK yı bu sayede besleyip, büyütüp, şehirlerin içerisinde yuvalanmalarını sağlamadılar mı?
Akil adamlar icat edip, halkı oyalamadılar mı?
Çözüm sürecini başarı ile sonlandırmak için HDP nin meclise girmesini sağlamadılar mı?
Şimdi tam fırsat. Parlamentoda 258+80=338 milletvekili ile koalisyonu kurarlar. İşte güç sizde. Anayasayı bile değiştirirsiniz.
Belki MHP ve CHP den de bazı konularda destek gelebilir.
30 yılı aşkın bir süredir PKK ile silahlı kuvvetlerimiz uçağı, topu, tüfeği ile mücadele etmedi mi?
Polisimiz, jandarmamız, özel yetiştirilmiş timlerimiz terörü yok etmek için uğraşmadılar mı?
AKP olarak, analar ağlamasın, biz bu işi sonlandıracağız diyerek halkı oyalayıp oy avcılığına çıkmadınız mı?
En iyi koalisyon AKP ve HDP koalisyonu. HDP sesini kesip Recep Erdoğan’ı seni Başkan yaptırmayacağız inadından vaz geçse, valla bu koalisyon kurulur herhalde.
Eyy AKP yöneticileri, sizler APO’yu Sayın sıfatına yükseltip, yattığı hapishane hücresini neredeyse 5 yıldızlı otel odasına çevirmediniz mi?
CHP ile kuramıyorsanız Hükümeti, kurun HDP ile koalisyonu bitirin şu Allahın belası PKK terörünü.
Ancak bir gerçek var. Hükümeti CHP ile de kursanız HDP ile de kursanız zor bitirirsiniz PKK terörünü.
Şu hususların çok açık ve net ortaya konması gerek.
PKK ya bugüne kadar kimler destek verdi?
Kimler silah ve para yardımı yaptı ve yapıyor?
PKK nın asıl amacı nedir ve ne istiyor?
Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya devletleri başta olmak üzere, İsrail, Rusya, İran, Irak PKK ya destek vermiyorlar mı?
Yeni kurulacak koalisyon hükümeti şunu yapabilecek mi?
Ey Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve diğerlerine, bizim iç işlerimize karışmayın, çekin elinizi PKK nın üzerinden, bizi yönetmeye ve yönlendirmeye çalışmayın? Diyebilecek mi?
Sizin amacınız ne? Bizi de bölmek parçalamak mı, çekin elinizi, karışmayın bize, diyebilecek bir hükümet kurulabilecek mi?
Bunlar yapılamaz ise, bu PKK belası da bitmez, IŞİD belası da.
Terör olaylarına dalındı, ekonomi den kimse bahseder olmadı. Ekonomi çöküyor, işsizlik ve yoksulluk artıyor. Esnaf kan ağlıyor. Bunlar hiç dile getirilmiyor.
Bu nedenle; Türkiye’yi idare edebilecek güçlü, kararlı bir Hükümetin kurulması gerek.
Güçlü devlet, güçlü iktidar olunmaz ise geleceğimiz gerçekten çok karanlık.
11.09.2015
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

6 Ağustos 2015 Perşembe

2015 YILININ TEK ADAMI RECEP TAYYİP ERDOĞAN!...

TÜMER DİYOR Kİ:
2015 YILININ TEK ADAMI 
RECEP TAYYİP ERDOĞAN!...
Sevgili okurlar, 
7 Haziran 2015 tarihinde yapılan seçimlerinden bu yana, gelişen durumlar ve özellikle "her ne pahasına olursa olsun hükümeti kimseye kaptırmama" uğruna oynanan kirli oyunlar ve menfur hesaplar meydanda.
Gazeteler, Köşe yazarları, Televizyonlardaki yorumcular, değişik yorumlar ve yazıları ile bu konuları bütün ayrıntılarıyla işlemekte ve beklenen koalisyon hükümetinin 60 gündür kurulamamasının ve/veya (bize göre) kurulmamasının nedenleri konusunda yorumlar yapmaktadırlar.
Ortada bir gerçek var, o da aslında bellidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2015 yılının popülaritesi tavana vuran tek adamı...
7 Haziran seçimlerinden önce, meydanlara çıkıp ne demişti, halktan istediği ne idi? 400 milletvekili. Kime istedi? AKP’ye. Neden istedi? Anayasayı değiştirip Başkan olabilmek için.
Başta HDP olmak üzere, MHP ve CHP, buna karşılık ne yaptılar?
Recep Tayyip Erdoğan’ı Başkan yapmamak için meydanlarda veryansın ettiler.
7 Haziran seçimleri sonucunda da, millet Cumhurbaşkanının Başkan olmasını ve AKP nin de tek başına Hükümet’i kurmasını istemedi.
Biz daha önceki yazılarımızda;( Cumhurbaşkanı’nın seçim atmosferinde Anayasa’yı falan tanımazken, seçimden sonra Anayasa’ya sığınacağını ve yetkilerini sonuna kadar kullanacağını ) yazmıştık.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan siyaseti çok iyi bilen ve istediği gibi kullanan biri. Halk 400 milletvekilini AKP ye vermese de, o elindeki yetkilerle 2015 yılının tek adamı olduğunu ispatlıyor.
Nasıl mı? Olaylar meydanda. Hem AKP yi ve hem de muhalefet partilerini istediği şekilde oyalıyor ve de yönlendiriyor. Seçimden hemen sonra Deniz Baykal ile görüşerek, Meclis Başkanlığının AKP ye verilmesini sağladı. Çünkü bu çok önemliydi.
Sadece siyasileri yönlendirmiyor,  Silahlı kuvvetlerini, Emniyet teşkilatını, MİT Müsteşarlığını, yani kısaca devletin tüm kurumlarına hükmediyor ve istediği şekilde yönlendiriyor. AK Saray’a istediği kişileri alıyor ve istediği ücreti veriyor. Örtülü ödenek ve devletin kaynakları emrinde. Maddi sıkıntı diye bir şey söz konusu değil.
Amaç belli. Güç ve yetki ben de, ben tek kişiyim, hepinizin lideriyim, ya benim dediğim olur, ya da sizi cezalandırırım.
İstediği zaman da bunu yapabilme gücüne de sahip değil mi?
Siz muhalefet partileri siz, bu kadar gücü olan kişiden kalkıp hesap sormaya kalkabilir misiniz?
Soramazsınız? Sorma fırsatını da yakalayamazsınız?
Nedeni ise bir araya gelemiyorsunuz. Mutlaka aranızda fikir ayrılığı baş gösteriyor.
Meydanlarda söyledikleriniz ile T.B.M.M’ de yaptıklarınız ortada. Meclis olağanüstü toplanıyor, amaç belli. Terör için inceleme komisyonu kurulması önerisini bile kabul etmiyorsunuz. 
Ne yapmak isteniyor, anlamak mümkün değil.
Tek C.H.P. tüm olumlu davranışını sergiliyor. Ancak, yayınladığı 14 ilke de belli. Bu durumda Recep Tayyip Erdoğan C.H.P.ye yol vermez.
H.D.P. ise Kandilin emrinden çıkamadıktan sonra Türkiye Partisi olamaz.
M.H.P. ise sert tutumu ve Cumhurbaşkanından hesap sorulmasını istemesi, Cumhurbaşkanının hiçbir şeye karışmaması ve sarayında değil Çankaya Köşküne taşınmasını istemesinden dolayı, AKP ile koalisyon Hükümetini kurması mümkün değildir. Gerçi MHP geçmişte de olduğu gibi AKP nin zorda kaldığı anda, imdadına yetişiyor. Dışarıdan da gereken desteği verebilir.
Zaten 2015 yılının tek adamı Recep Tayyip Erdoğan, Koalisyon hükümeti falan kurulmasını istemiyor ki, neden istesin?  Gücünü neden kaybetsin?
Açılım süreci hikâyesi ile Kürt vatandaşlardan oy alırım derken, oylar HDP ye gitti ve AKP’ nin tek başına hükümeti kurabilme imkânı ortadan kalktı.
Ülke de yer yer teröristler olay yaratıyorlardı, ama bu kadar değildi. Bir anda teröristler nasıl faaliyete geçti? Urfa’nın Suruç ilçesinde IŞİD’e gönül vermiş canlı bombanın 32 gencimizin ölümüne sebebiyet vermesinin ardından, her gün birkaç şehit vermemiz ve olayların gittikçe artmasındaki amaç ne?
IŞİD’le ortaya çıkan Terör hareketi PKK ile zirveye doğru tırmanmaya başladı. Büyük şehirlerimizin içlerine sızmış ve örgütlenmiş teröristler son derece tehlikelidirler. Sınır ötesini bombalamak suretiyle Teröristleri yok etmek mümkün değil. Şehirlerimizde, mahallelere yerleşenleri nasıl yok edeceksiniz. Bu çok daha önemli. Bombalar, silahlar nereden geliyor, paraları nasıl ve nereden buluyorlar? Bu kaynakları bulup, yolları kesmek gerek.
Bunlarla baş edebilecek güçlü bir hükümet ve devlet yapısı lazım değil mi?
Daha önce analar ağlamasın denirken, aniden anaların yürecikleri sızım sızım sızlamaya başladı. Nedeni ise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği Başkanlığın elden kaçması?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tek amacı var. 17-25 Aralık hesabının sorulmaması, gücünün daha da artması ve Başkan olarak ülkeyi istediği gibi idare etmesidir.
Gerçi şu an istediği hâkimiyeti kurmuş vaziyette. AKP üzerinde mutlak hâkim. Zavallı Başbakan Ahmet Davutoğlu istediği kararları alamıyor. Çok önemli kurumlar kendine bağlı. Valiler, Kaymakamlar, Ordu, Emniyet Güçleri, Yargı devlet kurumları, Başbakan ve Bakanlar, Bürokratlar,  Cumhurbaşkanının dediğinden dışarı çıkabiliyorlar mı?
İçeride de olsa dışarıda da olsa, söylediği sözler ve verdiği demeçler ile gündemi tayin ediyor ve değiştiriyor.
Çin’de iken üç kelime etti; “İslam, İslam, İslam” dedi. Yetti.
Bırakın resmi kurumları, özel kurumlar bile Cumhurbaşkanının paralelinde hareket ediyorlar.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şimdi bu durumda 2015 yılının tek adamı değil midir?
Ancak önemli bir gerçek var, bunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dâhil siyasilerin çoğu göremiyor.
Halk bir yere kadar sabreder. 7 Haziran seçimleri bir ikazdı. Yeni yapılacak erken seçimde kesinlikle AKP’si daha da oy kaybedecek, bugünkü Meclis aritmetiği çok fazla değişmeyecektir.
Nedeni ise, millet oynanan siyasi oyunların farkında.
Kürt halkı da Türk halkı da sandığa gittiklerinde gereken dersi vereceklerdir.
Ne yazık ki, bu kargaşa ortamında olan garip vatandaşa ve ülkemiz ekonomisine olacaktır.
PKK ve IŞİD ülke genelinde terör olaylarına devam edecekler ve çok ananın yüreği yanacaktır.
Ateş düştüğü yeri yakar ve bu acılar unutulmaz.
Devletin gücü vardır. Devlet istediği takdirde karşısındaki teröristleri içeride de dışarıda da sindirir.
Önemli olan, siyasilerin emniyet güçlerimizin çalışmalarına dur dememesi.
Ekonominin çöktüğü, işsizliğin arttığı, halkın gittikçe fakirleştiği, canının ve malının garanti altında olmadığı bir ortamda, bazı siyasilerimizin ve ülkeyi yönetenlerin, kendi istikballeri uğruna ve kendi menfaatlerini düşünerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderi ile oynamaya hakkı yoktur.
Ülkemiz kargaşa ortamından çıkmalı ve istikrarlı bir hükümet ile idare edilmelidir.
Erken seçimin kimseye faydası olmayacaktır. Bu gerçeği herkesin görmesi gerek.
Zekeriya TÜMER
05.08.2015
Ulusalhaber@hotmail.com

28 Temmuz 2015 Salı

TÜMER DİYOR Kİ: "ANALAR AĞLAMAYA BAŞLADI"

TÜMER DİYOR Kİ:
ANALAR AĞLAMAYA BAŞLADI
Ey A.K.Parti yöneticileri ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, analar gene ağlamaya başladı.
Hani anaları ağlatmayacaktık! ..
Analar ağlamasın, bacılar karalar bağlamasın, diye akil adamlar icat ettiniz, çözelim dediniz, çözmek istedikçe düğümler arttı, çözüm süreci suya düştü.
Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki, silahı elinden bırakmayanlarla anlaşılamayacağını.
Ancak, geçen zaman zarfında Terör grupları güçlendi, emniyet güçleri zayıfladı. Büyük şehirler, Ankara, İstanbul, İzmir, Adana gibi, Türkiye’nin dört bir yanına dağıldı teröristler.
Bir emniyet mensubu şunu söyledi. Doğu ve Güney doğu da, Vali, Kaymakam, Emniyet Müdür’lerinin en yakınında PKK militanları var. Bize siyasi iktidar yol versin, hepsini biranda toparlarız. Onların kim olduklarını biliyoruz, demişti. Ne kadar doğru ve ya yanlış bilemem, ancak mutlaka doğruluk payı da var zannedersem. Emniyet ve İstihbarat teşkilatımız  güçlüdür. Kimin nerede ne yapmak istediğini bilir. Yeter ki onların önü kesilmesin.
IŞİD belası PKK dan daha da kötü. Bunlar nasıl ortaya çıktı,  hangi kaynaklardan beslendi, kimler destek verdi, herkes ce malum. Onlar daha da tehlikeliler. IŞİD’in ülkemiz içerisinde hangi şehirlerde yuvalandığını vatandaş biliyorsa, istihbarat birimleri çok daha iyi biliyordur.
Bunlara neden göz yumuldu?
A.K.Partinin 12 yıllık iktidar döneminin sonunda bugün ne hale geldiğimiz meydanda!  Neden ve ne için bu hale geldik, amaç neydi, ne yapılmak isteniyordu?  Bunların hesabını kim nasıl verecek?
Ancak, şu an olan oldu. Keş kelerle bir yere varılmaz. Şimdi hesap sorma zamanı değil, birlik ve beraberlik zamanı.
Gerçekler ortada. Tehlike büyük.  2015 yılı Şer yılı olacak dedik, maalesef oldu ve daha da olacak.
Teröristlerin amaçları bellidir. Onlar düzenli ordu değildir ki, savaşasın.
Kendisini ölüme terk eden canlı bomba olmayı kabul eden, kendisini seve seve ölüme götüren  insan ile baş edemezsin. Bir insanın en kıymetli şeyi canıdır. Canını feda eden, gözünü kırpmadan ölüme giden bu insan, nasıl bir eğitimden geçmiştir. Mutlaka bunlara özel hap ve ya ilaç verilmiştir. Yoksa hem kendisini öldürmek isteyecek, hem de etrafındaki insanların ölümüne sebebiyet verecek, bu o kadar kolay değildir. Bu kişi insanlığını yitirmiştir ve dinden imandan uzaktır. Müslüman falan da olamaz.
Ordumuz sınır ötesi bombalamaları yaparken, içeride analar ağlamaya devam ediyor.
İşte en acı taraf bu.
Sınır ötesinde nerelerin bombalandığı ve kaç teröristin öldüğü de belli değil. Gece Bombalar atılıyor, gündüz adamlar sınırımıza yakın bölgelerde boy gösteriyorlar. Bu nasıl yok etme ve sindirme hareketi anlamak da mümkün değil.
Ülkenin temel taşlarını yerinden oynatmakla kim ne kazandı?
A.K.Parti’ye oy verenler ve bu partiyi iktidara taşıyanlar dahil, bizleri yönetmek üzere Hükümet’te görev alanlar, vebaliniz çok büyük. Her geçen gün sıkıntı artmakta, artacakta. Çünkü Ortadoğu da sınırlar yeniden çizilmek isteniyor ve Kürt Devleti kurulması çabası sürüyor.
Amaç nedir? İsrail’in güçlenmesi, emperyalist güçlerin Ortadoğu’nun nimetlerinden istedikleri gibi yararlanmaları.
Türkiye Bölgesinde en güçlü devlettir. Türkiye zayıflayacak ki, dış güçler  hedefine ulaşsın.
Şunu herkes çok iyi bilmelidir ki, Türk milleti en zayıf gözüktüğü durumda bile her ülkeden daha güçlüdür.
Bir anda kenetleniriz ve ülkemiz için gereken mücadeleyi yaparız. İstiklal savaşı öncesinde de durumumuz belli idi. Bugünlerden daha da berbat vaziyetteydi halk. Netice malum. İşgal kuvvetleri tek tek ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu.
A.K.P.ti bu Cumhuriyetin hükümetidir. Ne yazık ki, TC. Kaldırılmaya, andımız, okunmamaya, bayrağımız gönderden indirilmeye, Mustafa Kemal Atatürk’e sövülmeye ve heykellerine saldırılmaya, Sunni Alevi düşmanlığı, Kürt Türk kardeşliğine son verilmeye çalışıldı. Gaflet, dalalet ve hıyanet içerisinde yaşanmaya çalışıldı. Kimseden ses çıkmadı.
Bu da bir gerçek.
Demek ki, bunlar hep yanlış şeyler. İçimizde birbirimizle uğraşmanın ve parçalanıp bölünmenin alemi yok. Menfaat ve çıkar uğruna ortalığı karıştırmanın da kimseye yararı olmaz. Ülke kaosa girerse bundan halk ta idare edenler de zarar görür. Bu nedenle geçmişten ders alıp, geleceğimizi daha iyi şekillendirmemiz gerek.
Zaman birlik ve beraberlik zamanı.
 Biran evvel Hükümet kurulmalı ve erken seçim hülyasından vaz geçilmeli.
Tehlike büyüdükçe büyüyecek. Analar hüngür hüngür ağlayacak.
Bu işin şakası yok. Dış güçlerin emri ile hareket edilmesinden vazgeçilsin. Ülkenin bölünmez bütünlüğü önemli.
Ülkenin birçok şehirlerinde PKK Sempatizanları var. Bunlar da az değil. Şimdi bir de IŞİD çıktı. O da yuvalandı. Diğer terör örgütleri de pusuda. İçerideki sıkıntıları halletmeden, dışarıyı halletmeye kalkmak yanlıştır.
Erken seçim hülyalarından vaz geçilmeli. Erken seçim hiçbir değişiklik getirmez. Ülkeyi sıkıntılar içerisine sokmanın âlemi yok. Ne olursa olsun güçlü bir hükümetin acilen kurulması gerek.
Amerika’nın politik oyunlarına gelinmemesi gerek.
Şunu da  iç ve dış düşmanlarımız iyi bilmeli. Türk milleti yeri geldiğinde, ordusu, polisi, MİT’i, Jandarması ve halkı ile tek vücut olur ve vatanını kimseye parçalatmaz ve böldürtmez. Teröre de teslim olmaz.
Şu da bir gerçek ki, herkesin tehlikeyi iyi görmesi ve aklını başına alması gerek.
Son pişmanlık fayda vermez.
Zekeriya Tümer
ulusalhaber@hotmail.com
28.07.2015

23 Temmuz 2015 Perşembe

TÜMER DİYOR Kİ: "2015 YILI ÜLKEMİZ İÇİN ŞER YILI OLUYOR."

TÜMER DİYOR Kİ:
2015 YILI ÜLKEMİZ İÇİN ŞER YILI OLUYOR.
Sevgili okurlar, 3 Ocak 2015 tarihinde ULUSAL HABER İnternet Haber Sitemizin (Dijital Gazetemizin) "Tümer Diyor’ki" köşesinde yazdığım yazıda, 2015 yılının hayır mı şer yılı mı olacağını yazmış ve şer yılı olacağını tahmin ettiğimizi söylemiştik.
Evet, 2015 yılının ilk yarısını bitirdik.
7 Haziran seçimleri bugün yaşanan olaylara sadece biraz ara vermişti.
7 Haziran seçimleri sonucunda halk AKP Hükümetinin artık tek başına iktidar olmasını istememişti.
C.H.P. M.H.P. ve H.D.P. partilerinin birleşerek A.K.P. hükümetinden hesap sorabilirler düşüncesi ile üçüne % 60 a varan oy çoğunluğunu vermişti.
Şu an Hükümet görüşmeleri devam ediyor. Kimin önderliğinde?  A.K.P. nin ve Başbakan Davutoğlu’nun liderliğinde. Koalisyon hükümeti kurulabilmesi için muhalefet partileri ile görüşmeler devam ediyor.
A.K.Partinin liderliğinde bir koalisyon hükümetinin kurulabilmesi gerçekten çok zor.
Nedeni ise, Davutoğlu’nun kendi inisiyatifi ile hareket edememesi. Sebebi de belli. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın parti üzerindeki ağırlığı.
Bu nedenle, Devlet içerisinde bir zaafiyet ve zayıflama söz konusu.
Yıllardır uygulanan A.K.Parti politikaları ve bilhassa zamanın başbakanı şimdi Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsi politikaları ülkeyi bugün ki durumuna getirdi.
Şanlı Urfa’nın Suruç ilçesinde 32 gencimizin ölümü ile sonuçlanan lanet terör olayı, büyük bir emniyet zafiyetinin sonucudur.
PKK hortladı.... 
Yollar kesiliyor, askerimiz, polisimiz öldürülüyor.
Bu olayların bu denli gelişmesine ve büyümesine sebebiyet verenler kim?
İstanbul’un göbeğinde elinde silahlar olan kişiler yollara çıkmış.
Biz,  inanın 2015 yılının çok karışıklıklar içerisinde geçeceğini tahmin ediyorduk.
Bunu tahmin etmek o kadar da zor değildi.
Siyasi istikrarın olmadığı, devletin temel taşlarının yerinden oynadığı bir dönem yaşanıyor.
Türk milleti için en önemli güvenlik birimi askerdir. Sonra Jandarma ve Polis gelir. MİT Teşkilatımıza çok güveniyorduk. İstihbaratı çok iyi idi. Adalet’e güven duygumuz sonsuzdu. Devleti idare eden memurlarımıza da inanıyor ve güveniyorduk.
Bugün bunların hepsinde zaafiyet var. Zayıfladılar ve baskı altındalar. Siyasi İktidar despot gibi tepelerinde ve istedikleri gibi hareket edemiyorlar.
 Devlet memurları haklı veya haksız aldıkları kararlardan dolayı ya tutuklanıyorlar, ya da sürülüyorlar.
 Böyle olunca da kimse kararlı hareket edemiyor ve nemelâzımcı bir görev yapıyorlar.
Elbette, bu durumda devlet zayıflamış olur.
Gücünü kaybeden bir hastanın vücuduna dışarıdan nasıl mikroplar girer ve o insanı hasta yaparlarsa, işte şu an ülkemiz de o duruma düşmüş bir durumdadır.
İçeriden ve dışarıdan ülkenin kargaşa ortamına düşmesi için her türlü terör olayları yaratılmak istenecektir.
Amaç nedir?
Suç işleyen kişi kendinden hesap sorulmaması için, elindeki tüm kozları kullanır ve kendini kurtarma çabası içerisinde çırpınır. O’nun tek düşüncesi kendisi ve menfaat temin ettiği yandaşlarıdır.
Ortadoğu'nun yeniden şekillendirilmesinde rol oynayan ülkeler de bellidir.
Türkiye'nin zayıflaması ve kargaşa ortamına sürüklenmesi emperyalist güçlerin işine yarayacaktır.
Ancak, ülkenin karışması, masum insanların olur olmadık yerlerde bombaların patlaması sonucunda ölmeleri, eninde sonunda halkın isyanına sebebiyet verir.
Polis gücü bir yere kadar bu gösterilere dur diyebilir. Olaylar çok büyüdüğü zaman, devletin gücü halkın karşısında direnemez.
Şu bir gerçek ki, Ortadoğu da ki karışıklığın Türkiye’ye de sıçraması istenmektedir. Dış güçler istedikleri gibi oyunlarını oynamaktadırlar. Birileri kullanılmakta ve ülke karışıklığa doğru itilmektedir.
BBC Türkçe’nin haberine göre, IŞİD’in dergisi Konstantiniyye’nin ikinci sayısı internet üzerinden yayınlanmış. Dergide Suruç saldırısıyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmamış, ancak Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik küstah tehditlerde bulunulmuş.
Türkiye’den “Tağuti rejim” olarak bahsedilen dergide, “Türkiye devleti İslam devletini karşısına almak istiyor” ifadelerine yer verilmiş.
Işid’den açık tehditler yapılmaktadır. Bunların arkasında kim var? Bu tehditlerin amacı ne? Bu örgüt kimler tarafından beslendi ve bu hale geldi? Türkiye'de nasıl örgütlendi, silahlar ve bombalar, hangi kanallardan yurt içine girdi? Bunların cevabı verilmeli.
AKP İktidarına sormak gerek, 12 yıllık iktidarınızın sonucunda ülkenin ne hale geldiği duruma bakın. Bunların hesabını kim verecek? Bugüne kadar ölenlerin ve bundan sonra ölebilecek insanların hesabını kim verecek?
Mustafa Kemal Atatürk’ün temelini sağlam olarak attığı Laik, Demokratik Türkiye Cumhuriyeti devletinin zayıflatılmasının vebali büyük olacaktır. Mustafa Kemal Atatürk, “Yurtta sulh, cihanda sulh” demiştir.
Bizler sulh içerisinde yaşamak istiyoruz. Suriye, Irak, Libya gibi iç savaş ile bölünüp parçalanmak istemiyoruz.
Tüm Siyasi Partiler bir araya gelmeli ve ülkenin içinde bulunduğu vahim olaylara çare bulmalılar.
Kendi şahsi çıkarları uğruna ülkeyi mahvetmeye ve suçsuz insanların öldürülmelerine sebebiyet vermeye kimsenin hakkı yoktur.
Şunu kimse unutmasın, bu millet çok ağır şartlar altında istiklaline kavuşmuş ve Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuştur. Bugün zayıf gibi gözüken askerimiz, polisimiz, jandarmamız, MİT Teşkilatımız, devletin tüm kurumları ve halkımız (Kürdü, Türkü, Lazı, Zasası, Çerkezi, Gürcüsü, Alevisi, Sünnisi vs.) tek vücut olur, kendilerine zarar verenlerden çok iyi hesap sorarlar, bunu da kimse unutmasın.
Kötülük yapanlar er geç Allah tarafından mutlaka cezalandırılır.
Biz barış içerisinde, huzurlu bir ortamda yaşamak istiyoruz.
Yoksa çok geç kalınır, son pişmanlık fayda vermez.
Zekeriya Tümer
22 . 07 . 2015 (Ulusalhaber1881@gmail.com)

21 Temmuz 2015 Salı

TÜMER DİYOR Kİ: BAYRAM BİTTİ SEYRAN BAŞLADI

TÜMER DİYOR Kİ:
BAYRAM BİTTİ SEYRAN BAŞLADI
Ramazan Bayramı da bitti.
Büyükleri, akrabaları, eş ve dostları ile bayramlaşmak istemeyenler, imkânları dâhilinde tatile çıktılar.
Tatil dönüşlerinde de birçok kazalar oldu ve bir kısmı da ölümle sonuçlandı. Allah rahmet etsin.
Siyasi Parti liderleri ve Milletvekilleri de gösteriş Bayramlaşmalarını yaptılar ve de Hükümet kurulması konusunda  senaryolar ürettiler.
Günler geçip giderken, ömürler de tükenmektedir.
Temmuz ve Ağustos ayı Türk Milleti için çok önemli aylardır.
Bundan 41 yıl önce 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs’ta yaşayan Türklere yapılan Rum zulmüne dur diyebilmek ve Türklerin katledilmelerine son verebilmek için Kıbrıs Barış Harekâtı yapıldı.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit idi. Koalisyon ortağı da MSP Lideri Başbakan Vekili Necmettin Erbakan’dı.  Şartların zor olmasına rağmen Milli Güvenlik Kurulu toplandı ve Ecevit’in talimatıyla müdahale yapılmasına karar verildi.
20 Temmuz 1974 sabahı Türk ordusu adaya sabah 6.05 ten itibaren çıktı.  22 Temmuz 1974 tarihinde ateşkes ilan edilinceye kadar Türk Birlikleri Girne’ye girdi, Lefkoşe’ye yöneldi. Böylece Girne-Lefkoşa hattı birleşti.
Ancak, 8 Ağustosta Rum Milli Muhafız Alayı ve EOKA-B ele geçirdikleri yerleri tahliye etmedikleri gibi ellerindeki esirleri de serbest bırakmadıklarından “Ayşe Tatile Çıksın” Parolası ile 13 Ağustos 1974 de Türk birlikleri ikinci harekâtı başlattı. Türk Birlikleri 14 Ağustos’ta Başkent Lefkoşa’ya, 15 Ağustos’ta da Lefke ve Magosa’ya girdi.
Harekât neticesinde bir taraftan Magosa’ya diğer taraftan Lefke’ye varılarak Türk tarafının sınırları çizildi.
Harekâta devam edilse idi Kıbrıs’ın tamamı alınabilirdi.
Bu harekâtın sonunda 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti, 15 Kasım 1983’te ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştur.
Kıbrıs Barış Harekâtı sonucunda Türk Silahlı Kuvvetlerinden 498 şehit ve 1200 yaralı verilmiştir. Kıbrıs Türk Tarafı ise, 70 mücahit ölü, 270 sivil ölü, 1000 yaralı vermiştir. Kıbrıs Türkleri genel olarak 1672 şehit ve binlerce yaralı vermiştir.
Rumlar ve Yunanlılar ise 4 bin ölü, 12.000 yaralı vermiştir.
Bilindiği üzere Gazi Mustafa Kemal’in başkomutanlığını yaptığı 26 Ağustos 1922’de başlayıp, 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da zaferle sonuçlanan Başkumandanlık Meydan Muharebesi sonucunda, ülkemizi işgal eden başta Yunanlılar olmak üzere işgal birliklerinin ülke sınırlarımızı terk etmeleri sağlanmıştır.
Bu savaşlarda binlerce şehit ve binlerce yaralı verilmiştir.
Allah hepsinden razı olsun ve şehitlerimizin hepsinin mekânları cennet olsun.
Geçmişte yaşanılan sıkıntıların sonucu olarak bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti içerisinde çok daha rahat bir ortamda yaşamaktayız.
Ülke halkı olarak, siyasi çalkantıların yaşanmamasını ve kalkınmış müreffeh bir ülke’de yaşamak istemek hakkımız olsa gerek.
Bu nedenle; şu an hükümet kurmak için çaba harcayan AK Parti, C.H.P., M.H.P ve H.D.P. nin birbirleri ile çekişmelerini değil, anlaşmalarını arzu etmekteyiz.
Ancak, Bayramlarda verilen Bayram mesajlarından ve bazı Milletvekillerinin ve de Danışman sıfatlı kişilerin Koalisyon yorumlarından, oyalama taktiklerinin yapıldığını, koalisyon hükümetinin kurulamayacağı işaretleri verilmesi gibi bir algı oluşturulmaktadır.
Erken seçim gündeme gelmektedir.
Kasım’da yapılması söz konusu olan erken seçime kadar Seçim Hükümeti de kurulsa üstünlük gene de AK Parti’de olacaktır. Bu ise AK Partinin işine yarayacaktır.
Devletin kaynakları elinde olan ve devamlı Devlet dairelerindeki kadroları atamalarla dolduran AK Parti avantaj yakalamaktadır.
Erken seçim de daha çok avantaj yakalayacağını düşünen ve daha çok milletvekili çıkarabileceği kanaati olan AK Parti Koalisyon Hükümetinin kurulabilmesi yönünde değil, kurulamaması yönünde değişik alternatifler ve görüşler ile işi zora sokacaktır.
C.H.P. ne kadar olumlu yaklaşsa da, işi çok zor.
M.H.P. fırsat kollamaktadır. Acaba tüm alternatifler bittiğinde biz AK Parti ile koalisyon kurabilir miyiz diye düşünebilir. Keşke olsa.
Keşke AK Parti ya C.H.P. ile ya da M.H.P. ile Koalisyon Hükümetini kurabilse. Çok zor.
Ülke ne kadar Hükümetsiz kalırsa bu AK Parti’nin işine yarar. Çünkü zaten Devlet şu an onların kontrolü altında. Öyle de olsa böyle de olsa, devleti istedikleri gibi kullanmaktalar.
Temmuz ve Ağustos ayları ülkemizin kurtuluş aylarıdır. Başarı ile doludur.
Temennimiz Ağustos ayı sonuna kadar ülkemizde yeni bir Hükümet Kurulma başarısının olmasıdır.
Millet olarak, barış, huzur ve ekonomik yönden kalkınmış bir ülke istiyoruz.
Sevgili okurlar, sizce bugünleri görebilecek miyiz?
20.07.2015
Zekeriya TÜMER
Ulusalhaber1881@gmail.com

15 Temmuz 2015 Çarşamba

TÜMER DİYOR Kİ: "GÜVEN DUYGUMU YİTİRDİM. SENİNLE BERABER OLMAK, ZOR DOSTUM ZOR!.."

TÜMER DİYOR Kİ:
GÜVEN DUYGUMU YİTİRDİM.
SENİNLE BERABER OLMAK,
ZOR DOSTUM ZOR!..
Mübarek ramazan bayramı yaklaşıyor. Huzur ve güven içerisinde geçirmeyi düşündüğümüz Ramazan Bayramını maalesef huzur ve güven ortamı içerisinde geçiremeyeceğiz.
Neden mi?
Nedeni ortada.
Güven duygusu yitirildi!
Kimsenin kimseye güveni kalmadı.
Koalisyon görüşmeleri başladı.
Ancak, Mecliste Milletvekilleri olan 4 parti liderlerinin birbirlerine güveni yok.
Birbirlerinin sözlerine inanamıyorlar.
7 Haziran seçimlerinde ağızlarından çıkanı kulakları duymayan parti liderleri, şimdi ne yapacaklarını bilmez bir haldeler.
AK Parti, C.H.P., M.H.P ve H.D.P. 4 parti,  T.B.M.M. sine girdiler.
Girdiler de, hiçbiri tek başına hükümeti kurabilecek ve iktidar olabilecek 276 Milletvekili çoğunluğunu yakalayamadılar.
Neden?
Çünkü seçmen, 12 yıllık iktidar dönemi yaşayan A.K.Partisine “artık senin tek başına iktidar olmanı istemiyoruz” dedi.
Ancak, C.H.P. M.H.P. ve H.D.P. üçü de seçim meydanlarında AK Parti’den ve bilhassa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan 12 yıllık iktidar döneminde yapılan icraatlar hususunda ve bilhassa 17-25 Aralık konusunda hesap soracaklarını bas bas bağırdılar.
Sevgili okurlar,  siz inanıyor musunuz muhalefet durumunda olan C.H.P., M.H.P. ve H.D.P.nin gerek AK Partisinden ve gerekse Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan hesap sorabileceklerine?
Ben inanamıyorum.
Muhalefet senaryoları ortalarda geziniyor. AK Parti birinci parti olarak, yanına muhalefetten birini alacak, hükümet kurulacak.
Davutoğlu kendi inisiyatifi ile hareket edebilse, Kılıçdaroğlu ile çok daha iyi anlaşabilir. Aslında Başbakan Ahmet Davutoğlu sakin bir insan. Olumlu düşünceleri var. Başkalarının baskısı altında kalmasa ve kendi iradesini kullanabilse, Kılıçdaroğlu ile çok iyi anlaşabilir. Bahçeli ile anlaşmak daha zor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yakın isimlerin Davutoğlu’nun heyetinde olmaları ve hareketlerini kontrol etmeleri söz konusu iken Başbakan’ın kendi iradesi ile kararlar alabilmesi mümkün değil.
Bayramdan sonraki ikinci görüşmeler neticesinde inşallah Hükümet kurulur ve ülke kargaşa dönemi yaşamaz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bazen olumlu konuşmalar yapıyor. Bazen de “bensiz siz hiçbir hareket yapamazsınız”, diyerek kendisinin tek lider olduğunu ifade ediyor.
Bu konuşmalar ise Muhalefet Parti liderlerinde tereddütler doğuruyor ve güven duygusu yitiriliyor.
Cumhurbaşkanı tek şartla muhalefet partilerinden birisi ile AK Partisinin hükümet kurmasına evet der.
O da ne, 17-25 Aralık hesabı, ne de diğer gündemde olan hesapların sorulması. Bunlara müsaade etmez. Bütün gücü ile de yasal haklarını kullanır ve direnir.
Kim olsa aynı şeyi yapar. Kimse kendi ipini göz göre göre çektirmek istemez.
Bugüne kadar bizler neler gördük ve yaşadık. Bankaların içi boşaltıldı, geçmişte de devlet soyuldu, suiistimaller yapıldı, yasal suçlar işlendi. Netice ne oldu?
Hiç.
Her şeyin üstü küllerle örtüldü. Yapanın yanına kar kaldı. Parası olanlar krallar gibi yaşamlarına devam ediyorlar. Bu ülkede yaşamıyorlarsa da başka ülkede yaşamlarına çok iyi şartlarda devam ediyorlar.
Biz alıştık artık bu kabil olaylara.
Sevgili okurlar, hiç merak etmeyin, kimse bizleri, yani halkı düşündüğü falan yok. Herkes kendini ve yandaşlarını düşünüyor.
Ülkenin içinde bulunduğu durum gerçekten vahim.
İç ve dış borç yükselmiş, işsizlik artmış, yollar dilenen insanlarla dolmuş, adalet çökmüş, polis birbiri ile kavgalı, ordu zaten gereken yarayı almış ve suskun, etrafımızda ateş çemberi var. PKK yeniden hortlamaya başlamış. Sorunlar dağ gibi.
Bunca sorun varken, AK Parti halen, ben güçlüyüm, benim istediğim olursa olur, olmaz ise azınlık hükümetini kurar, yoluma devam ederim, düşüncesinde gibi geliyor bana.
Aslında, Davutoğlu’na kalsa, C.H.P. ile bir olur ve Hükümeti kurar. Davutoğlu’da 17-25 Aralık soruşturmasının açılmasını ister. 4 Bakan Yüce Divana gitse, memnun olur. Güç kazanır. Partinin gerçek lideri olur.
Ancak, buna fırsat vermezler. Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, önünü keserler. O gücü yakalatmazlar. Bu nedenle de koalisyon hükümetinin kurulması gerçekten çok zor ve hatta mümkün gözükmüyor.
Bu gidişle çok kısa sürede erken seçim gözüküyor. Erken seçimde de fazla değişiklik olmayacak, böylece,  maalesef ülkemiz kargaşa içerisinde bocalayıp duracak.
Bu arada da İran son yaptığı Nükleer Anlaşma ile Ortadoğu’nun lideri olacak. Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu kritik dönem ve komşuları ile olan anlaşmazlıkları İran’ın işine yarayacaktır.
Olan ülkemin garip vatandaşlarına olacak.
Ramazan boyunca en lüks yerlerde, nefis yiyecekler eşliğinde iftar yemekleri yendi. Her gece TV.ler de dualar edildi. Kadir gecesi, camilerde AK Saray Külliyesi camisinde de Kuranlar okundu, dualar yapıldı.
Bu dualarda Müslümanlığın istediği ve şart koştuğu şeyler söylendi.
AMİNNN, dendi.
Bunlar unutulmamalı ve artık kendini değil, ülkesini, halkını düşünen, yalandan, dolandan uzak, gerçekleri görebilen ve Devletin malına, mülküne halel getirmeyecek, ülkeyi karanlığa değil aydınlığa götürebilecek, çağdaş, laik, demokrat ve Dinine, Milli ve Manevi değerlere önem veren, bölücü değil, birleştirici düşüncede olan bir Hükümetin iş başına gelmesi en büyük dileğimizdir.
AK Parti ile C.H.P.nin kuracağı koalisyon hükümeti çok daha sağlıklı ve başarılı olur, kanısındayım.
Böyle bir hükümet kurulabilir mi, biraz şüpheli!
İnşallah kurulur.
Siz ne diyorsunuz sevgili okurlar?
Zekeriya TÜMER
15.07.2015