TÜMER
DİYOR Kİ:
Sevgili
okurlar, 3 Ocak 2015 tarihinde ULUSAL HABER İnternet Haber Sitemizin (Dijital Gazetemizin) "Tümer
Diyor’ki" köşesinde yazdığım yazıda, 2015 yılının hayır mı şer yılı mı olacağını
yazmış ve şer yılı olacağını tahmin ettiğimizi söylemiştik.
Evet, 2015
yılının ilk yarısını bitirdik.
7 Haziran
seçimleri bugün yaşanan olaylara sadece biraz ara vermişti.
7 Haziran
seçimleri sonucunda halk AKP Hükümetinin artık tek başına iktidar olmasını
istememişti.
C.H.P.
M.H.P. ve H.D.P. partilerinin birleşerek A.K.P. hükümetinden hesap sorabilirler
düşüncesi ile üçüne % 60 a varan oy çoğunluğunu vermişti.
Şu an
Hükümet görüşmeleri devam ediyor. Kimin önderliğinde? A.K.P. nin ve
Başbakan Davutoğlu’nun liderliğinde. Koalisyon hükümeti kurulabilmesi için
muhalefet partileri ile görüşmeler devam ediyor.
A.K.Partinin
liderliğinde bir koalisyon hükümetinin kurulabilmesi gerçekten çok zor.
Nedeni
ise, Davutoğlu’nun kendi inisiyatifi ile hareket edememesi. Sebebi de belli.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın parti üzerindeki ağırlığı.
Bu
nedenle, Devlet içerisinde bir zaafiyet ve zayıflama söz konusu.
Yıllardır
uygulanan A.K.Parti politikaları ve bilhassa zamanın başbakanı şimdi
Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsi politikaları ülkeyi bugün ki
durumuna getirdi.
Şanlı
Urfa’nın Suruç ilçesinde 32 gencimizin ölümü ile sonuçlanan lanet terör olayı,
büyük bir emniyet zafiyetinin sonucudur.
PKK
hortladı....
Yollar kesiliyor, askerimiz, polisimiz öldürülüyor.
Bu
olayların bu denli gelişmesine ve büyümesine sebebiyet verenler kim?
İstanbul’un
göbeğinde elinde silahlar olan kişiler yollara çıkmış.
Biz, inanın 2015 yılının çok karışıklıklar
içerisinde geçeceğini tahmin ediyorduk.
Bunu
tahmin etmek o kadar da zor değildi.
Siyasi
istikrarın olmadığı, devletin temel taşlarının yerinden oynadığı bir dönem
yaşanıyor.
Türk
milleti için en önemli güvenlik birimi askerdir. Sonra Jandarma ve Polis gelir.
MİT Teşkilatımıza çok güveniyorduk. İstihbaratı çok iyi idi. Adalet’e güven
duygumuz sonsuzdu. Devleti idare eden memurlarımıza da inanıyor ve
güveniyorduk.
Bugün
bunların hepsinde zaafiyet var. Zayıfladılar ve baskı altındalar. Siyasi İktidar
despot gibi tepelerinde ve istedikleri gibi hareket edemiyorlar.
Devlet memurları haklı veya haksız aldıkları
kararlardan dolayı ya tutuklanıyorlar, ya da sürülüyorlar.
Böyle olunca da kimse kararlı hareket edemiyor
ve nemelâzımcı bir görev yapıyorlar.
Elbette,
bu durumda devlet zayıflamış olur.
Gücünü
kaybeden bir hastanın vücuduna dışarıdan nasıl mikroplar girer ve o insanı
hasta yaparlarsa, işte şu an ülkemiz de o duruma düşmüş bir durumdadır.
İçeriden
ve dışarıdan ülkenin kargaşa ortamına düşmesi için her türlü terör olayları
yaratılmak istenecektir.
Amaç
nedir?
Suç
işleyen kişi kendinden hesap sorulmaması için, elindeki tüm kozları kullanır ve
kendini kurtarma çabası içerisinde çırpınır. O’nun tek düşüncesi kendisi ve
menfaat temin ettiği yandaşlarıdır.
Ortadoğu'nun
yeniden şekillendirilmesinde rol oynayan ülkeler de bellidir.
Türkiye'nin
zayıflaması ve kargaşa ortamına sürüklenmesi emperyalist güçlerin işine
yarayacaktır.
Ancak,
ülkenin karışması, masum insanların olur olmadık yerlerde bombaların patlaması
sonucunda ölmeleri, eninde sonunda halkın isyanına sebebiyet verir.
Polis gücü
bir yere kadar bu gösterilere dur diyebilir. Olaylar çok büyüdüğü zaman,
devletin gücü halkın karşısında direnemez.
Şu bir
gerçek ki, Ortadoğu da ki karışıklığın Türkiye’ye de sıçraması istenmektedir.
Dış güçler istedikleri gibi oyunlarını oynamaktadırlar. Birileri kullanılmakta
ve ülke karışıklığa doğru itilmektedir.
BBC
Türkçe’nin haberine göre, IŞİD’in dergisi Konstantiniyye’nin ikinci sayısı
internet üzerinden yayınlanmış. Dergide Suruç saldırısıyla ilgili herhangi bir
açıklama yapılmamış, ancak Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a
yönelik küstah tehditlerde bulunulmuş.
Türkiye’den
“Tağuti rejim” olarak bahsedilen dergide, “Türkiye devleti İslam devletini
karşısına almak istiyor” ifadelerine yer verilmiş.
Işid’den
açık tehditler yapılmaktadır. Bunların arkasında kim var? Bu tehditlerin amacı
ne? Bu örgüt kimler tarafından beslendi ve bu hale geldi? Türkiye'de nasıl
örgütlendi, silahlar ve bombalar, hangi kanallardan yurt içine girdi? Bunların
cevabı verilmeli.
AKP
İktidarına sormak gerek, 12 yıllık iktidarınızın sonucunda ülkenin ne hale
geldiği duruma bakın. Bunların hesabını kim verecek? Bugüne kadar ölenlerin ve
bundan sonra ölebilecek insanların hesabını kim verecek?
Mustafa
Kemal Atatürk’ün temelini sağlam olarak attığı Laik, Demokratik Türkiye
Cumhuriyeti devletinin zayıflatılmasının vebali büyük olacaktır. Mustafa Kemal
Atatürk, “Yurtta sulh, cihanda sulh” demiştir.
Bizler
sulh içerisinde yaşamak istiyoruz. Suriye, Irak, Libya gibi iç savaş ile
bölünüp parçalanmak istemiyoruz.
Tüm Siyasi
Partiler bir araya gelmeli ve ülkenin içinde bulunduğu vahim olaylara çare
bulmalılar.
Kendi
şahsi çıkarları uğruna ülkeyi mahvetmeye ve suçsuz insanların öldürülmelerine
sebebiyet vermeye kimsenin hakkı yoktur.
Şunu kimse
unutmasın, bu millet çok ağır şartlar altında istiklaline kavuşmuş ve Türkiye
Cumhuriyeti devletini kurmuştur. Bugün zayıf gibi gözüken askerimiz, polisimiz,
jandarmamız, MİT Teşkilatımız, devletin tüm kurumları ve halkımız (Kürdü,
Türkü, Lazı, Zasası, Çerkezi, Gürcüsü, Alevisi, Sünnisi vs.) tek vücut olur,
kendilerine zarar verenlerden çok iyi hesap sorarlar, bunu da kimse unutmasın.
Kötülük
yapanlar er geç Allah tarafından mutlaka cezalandırılır.
Biz barış
içerisinde, huzurlu bir ortamda yaşamak istiyoruz.
Yoksa çok
geç kalınır, son pişmanlık fayda vermez.
Zekeriya Tümer
Zekeriya Tümer
22 . 07 . 2015 (Ulusalhaber1881@gmail.com)