3 Eylül 2014 Çarşamba

TÜMER DİYOR Kİ: MACERAPERESTLERİN ÜTOPYASI: YENİ TÜRKİYE HAYALİ!...

MACERAPERESTLERİN ÜTOPYASI:
YENİ TÜRKİYE HAYALİ!...
AKP Yeni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Yeni Türkiye sloganını telaffuz etmeye başladı.
12 yıllık iktidarları döneminde eskittikleri Türkiye’yi nasıl Yeni Türkiye yapacaklar çok merak ediyorum.
Yeni Türkiye ile neyi kastettikleri de, doğrusu merak konusu.
Bu konuyu AKP nin yeni Başkanı ve atama Başbakanımız Davut oğlu açıklasa da biz de merakımızı gidersek.
23 Nisan 1920 de TBMM’nin açılmasıyla egemenliğin kişi ve zümreye ait olmayıp millete ait olduğu tüm dünyaya ilan edilmişti.
Ancak, rejimin adı resmen konamamıştı.
Kurtuluş savaşı kazanılmış, demokrasinin önündeki en büyük engel Saltanat Makamı kaldırılmıştı.
Artık rejimin de adının konmasının zamanı gelmişti.
Mustafa Kemal Paşa gerekli Anayasa değişikliğini hazırlayarak meclis gündemine sundu. 29 Ekim 1923 de TBMM’nin yasayı kabul etmesi ile Cumhuriyet kabul edildi ve ilk Cumhurbaşkanı olarak da Mustafa Kemal paşa oy birliği ile seçildi.
29 Ekim 1923’de Cumhuriyetin ilanı ile Osmanlı devleti son bulmuş ve Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu.
Bugün 12.ci Cumhurbaşkanı olarak halkın oyları ile seçilen AKP Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan köşke çıkmış bulunmaktadır.
12 yıldır Türkiye’yi yöneten Tayyip hayalini kurduğu amacına kavuşmuş bulunmaktadır.
Herhalde, hayalinde şimdi bambaşka bir Türkiye yatıyor. Bunu da yeni Türkiye olarak eski izleri yok ederek, yenileştirmek mi istiyor, henüz anlayabilmiş değiliz.
Biz de halk olarak çok şeyler arzu ediyoruz.
Gelin hep birlikte yeni Türkiye’mizi biz hayal edelim.
İlk önce Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanını hayal edelim.
Öyle mükemmel bir Cumhurbaşkanı seçmiş olsun ki Türk halkı. Bu Cumhurbaşkanı 75 Milyon insanımızı, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Zaza, Ermeni, Rum, Sünni, Alevi, diye ayırım gözetmeden herkesi kucaklasın.
Ne özel uçağı, ne de zıhlı aracı olsun. Halkın bindiği uçağa, halkın bindiği araca binsin. Etrafında binlerce koruması olmasın, halkın arasında rahat rahat korkmadan dolaşsın, halkın çoşkun sevgisiyle karşılaşsın.
Kendisini, ailesini, çocuklarını, yandaşlarını düşünmesin, halkın refahı, huzuru, mutluluğu, rahat yaşaması için gereken çalışmaları yapsın.
Başbakan, Bakanlar, Milletvekilleri, hepsi ülkenin kalkınması, halkın huzur ve güven içerisinde yaşaması için çaba göstersinler.
Komşularımız ile düşman değil dost olalım. Kavga etmeyelim, güzel ticari ilişkiler kuralım. Barış içerisinde yaşayalım. Biz onlara, onlar bizlere komşuluk ilişkisi içersinde rahatça gidip gelelim.
Ülkenin iç ve dış borçları olmasın. Halkın milli geliri yükselsin, sosyal hakları verilsin, sıkıntı içerisinde yaşamayan toplum olsun.
Hastanelerde rehin kalınmasın. Vatandaşlarımız, iyi ve kaliteli hastanelerde, kaliteli doktorların sevgi dolu kucaklarına, ellerine teslim olsunlar.
Sanayi gelişsin, her yere fabrikalar kurulsun, bacaları tütsün. Üretim artsın. İşsizlik yok olsun. Kimse işsiz ve parasız kalmasın.
Tarım ürünlerimiz bollaşsın, dışarıdan sebze ve meyve ithal etmeyelim, biz ihraç edelim.
Hayvancılığımız gelişsin sağlıklı et-süt, yoğurt, peynir yiyelim. Et ithal etmeyelim. Biz ihraç edelim.
Havayolları, Demiryolları ve kara yollarımız güvenli olsun. Herkes trafik kurallarına uysun, birbirine saygılı davransın.
Emeklilerimiz, geçim derdinde kıvranıp durmasınlar, aldıkları ikramiye ile bir ev ve araba alabilsinler, Avrupa da emekli olanlar gibi, dünyayı dolaşma imkânına kavuşsunlar, rahat ve huzur içerisinde yaşamlarının son bulmasını beklesinler.
Herkes birbirine güvensin. Hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk, çıkar uğruna başkalarının haklarını çiğneme, devletin kasasını boşaltma olmasın.
Anarşi, terör, öldürme, bölme, parçalama gibi olaylar olmasın. Herkes geceleri rahat ve huzur içerisinde uyusun.
Adalet-Hukuk herkese eşit olsun. Toplum, yasalara, hâkimlere, savcılara, polisine, askerine, jandarmasına güven duygusu beslesin. Devletinden korkmasın.
Türk Bayrağı gönderden indirilmesin, her yerde dalgalansın. Camilerden Ezan sesi eksilmesin, dinimiz suiistimal edilmesin, halk gerçek dinini öğrensin, kandırılmasın.
Kimsenin, dinine, inancına, mezhebine, milliyetine karışılmasın, T.C. Kimliğini taşıyan herkes, birlik, beraberlik içersinde kardeşçe yaşasın.
İktidar partileri ile muhalefet partilerinin birbirlerine bağırıp, çağırmamalarını, mecliste yumruklaşmamalarını, ülkenin ileri gitmesi ve kalkınması konusunda birlik ve beraberlik içerisinde kararlar almalarını hayal etmek isteriz.
Çocukları, milli ve manevi duygular içersinde yetişen, geçmişini unutmayan, Cumhuriyete, Demokrasi’ye bağlı, gençler olarak yetiştirilen bir Türkiye.
Cumhurbaşkanımız Mecliste ettiği yemine, yani şu yemine:“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma,Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”
Dediği yemine Sadık kalarak, emrindeki kişilerin de sadık kalmalarını sağlamasını arzu eden bir yeni Türkiye hayal etmek isteriz.
Siz de böyle bir Türkiye’de huzur ve mutlu yaşamak istemez misiniz?
Haydi AKP Yeni Türkiye’yi bu şekilde oluştur, var mısın?
ZEKERİYA TÜMER

28 Ağustos 2014 Perşembe

TÜMER DİYOR Kİ: "AYNAYA BAK KENDİNİ GÖR, BAŞKASINDAN FARKIN VAR MI?"

AYNAYA BAK KENDİNİ GÖR, BAŞKASINDAN FARKIN VAR MI?
İnsanlar, kendi kabahatlerini görmezler, başkalarını eleştirirler.
Yaptığı işlemlerde yanlışlar olduğunda onları düzeltme yerine, dolaylı şekilde savunma mekanizmalarını devreye sokarlar.
Güreşen kişinin sırtı mindere yapışır, tuş olur. Ayağa kalktığında gücünü sorgulamaz, karşısındakinin hile yaparak kendini tuş ettiğini savunur.
Koltuk sevdalısı olan politikacılar ise koltuklarını bırakmamak için her türlü çareye başvururlar.
Neden bırakılmaz o koltuk?
Devletin idari kademesinde isen hiç bırakmak istemezsin.
Şimdi herkes Tayyip Erdoğan’ın üzerine yükleniyor.
Usulsüzlük yapıyor, kanunları çiğniyor, hak ve hukuk tanımıyor, diye saldırılıyor üzerine.
Tayyip Erdoğan’ı bu makamlara kim getirdi? Kimler aracı oldu? Kimler bu makama gelmesi için dolaylı desteğini verdi?
Tayyip Erdoğan bu gücü kimlerden aldı? Amerika’dan mı, Gülen cemaatinden mi, yoksa Halktan mı bu gücü aldı?
Herkes, başını iki elinin arasına alsın ve düşünsün.
Erdoğan, inanın hepinizden zeki ve kurnaz. Elindeki gücü kaybetmemek için tüm tedbirleri alıyor.
Çok iyi bir danışman ekibi var. Onları maddi olarak doyuruyor.
Paranın satın alamayacağı kişi yoktur. Herkesin bir değeri vardır, onu verirsen satın alabilirsin.
Maddi imkânlar, maneviyatı yıktı.
Erdoğan’a maddi bağlı olanların yanında manevi bağlı olanları da görüyoruz. Bu elbette ki büyük bir gücün oluşması demektir.
Gücü yakalayan, o gücü kaybetmemek için her türlü yola başvurur.
Güçlü olan kendine göre halkı iyi yönettiğini sanır, taraftarları da o’na gereken desteği verirler.
Muhalifleri ise, ne yaparsa yapsın beğenmezler ve devamlı eleştirirler. Haklı oldukları durumlar da yok değildir. Ancak, güçlü kişi bunları kale almaz. Ben ne dersem o olacak, hepiniz benim emrimdesiniz, ben gücümü halkımdan alıyorum, diyerek kimseyi takmaz.
Halk, çok yanlış yönetildiği ve milli-manevi değerleri yok edildiği, çoğunluk yoksul ve çaresiz bir vaziyete düştüğü zaman, kim ne kadar güçlü olursa olsun, sona doğru gider. Halk istediği anda, kendini kötü yöneten kişiden kurtulmasını bilir. Mutlaka her şeyin bir sonu vardır. Halkına zarar veren yöneticilerin akıbetleri hiçbir zaman sağlıklı olmamıştır. Sonları çok kötü bitmiştir. Allahın adaleti her zaman yeri geldiğinde tecelli eder. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste, ata sözünü unutmamak gerek.
Şimdi size soruyorum: Siz Kılıçdaroğlu, siz Bahçeli sizler koltuğunuzu kaybetmemek için gereken tedbirleri almıyor musunuz? Sıkı sıkı sarıldığınız koltuktan ayrılmamak için çaba harcamıyor musunuz? Siz Partinizi ve Partinize gönül verenleri ve de tüm Türk Milletini ne kadar düşünüyorsunuz? Karşınızda ki tehlikeyi gördüğünüzü söylüyorsunuz, hangi tedbiri alıyorsunuz? Bugüne kadar kaç kere galip geldiniz, kaç kere mağlup oldunuz.
AK Parti 12 yılda sizleri ve partinizi kaç kere tuşa getirdi? Aslında AK Parti getirmedi, Tayyip Erdoğan getirdi. Siz ise halen bahaneler uydurmaya ve koltuğunuzdan ayrılmamaya çalışıyorsunuz.
Merak etmeyin hepiniz aynısınız.
Siz de iktidarı yakalasanız, koltuğu bırakmamak için tüm çabanızı gösterirsiniz. Şimdi yaptığınız gibi.
Öz eleştiriye açık olun. Başaramıyorsanız veya başarılı olamıyorsanız, bırakın o koltuğu ve başarılı olacak gelsin.
Tehlikenin büyüklüğünü görüyoruz,  diyorsunuz. İyi de tek adam olmuş olan Tayyip Erdoğan’ı ve Ak Partiyi bu tutum ve davranışınızla mı yeneceksiniz?
Sizin gücünüz az, güreşin taktiklerini öğrenememişsiniz. Karşınızdaki sizden daha çok oyun biliyor, bu nedenle siz onu yenemezsiniz.
O’nun karşısına güreşin tüm taktiklerini bilen ve uygulayacak kişiyi çıkarın.
Halk’a güvenmeyin. Halk kim güçlü ise onun yanında yer alır. Halka umut dağıtan kazanır. Sizler umut dağıtmıyor, karşınızdakini eleştirerek, onu mağdur duruma düşürüyorsunuz ve de halk mağdurun yanında oluyor.
Kişiyi suçlarken, delilleri ortaya koymak gerek. Deliller karartılıyor, yok ediliyor, diye bağıracağınıza, kararttırmayın, yasal tedbirler mutlaka vardır, bulun ve ispatlayın.
C.H.P. Atatürk’ün kurmuş olduğu bir parti. Ancak Atatürk gibi düşünemiyor. Atatürk’ü iyi tanıyın ve onun gibi düşünün. Atatürk, başarıyı nasıl elde etmiş, halkın nasıl umudu olmuşsa, siz de olun.
 Bakın Tayyip halkın maneviyatına nasıl hükmediyor. Kadının biri diyor ki; Tayyip kocanı boşa dese hemen hiç durmaz boşarım, diyor. Tayyip Erdoğan’ın bu denli fanatikleri var. Bunu başarmak öyle kolay değildir. Nasıl yaptı, insanları ve Partisinin tüm milletvekillerini nasıl kendisine tabii kıldı, bunlar kolay olmasa gerek. Öyle veya böyle yaptı mı yaptı. Kimi kullandı ise kullandı. Bu denli fanatikleri var mı var.
Sizin var mı?
Gönülleri fethetmek o kadar kolay değildir.
Gönülleri fethedin.
Son günlerde Atatürk Büstlerine saldırı arttı. 
C.H.P. sen herkesten çok sesini çıkarmalısın. Hani nerede o ses?
Rolünü iyi oynayan aktör alkış alır. Siz rolünüzü iyi oynayamadınız.
Aynaya bir kere daha bakın ve kendi kendinizi sorgulayın. Suç kimde?
2002 yılına kadar devleti yöneten siyasi kadroların çoğu suçlu değil mi?
O zamanlar iyi yönetilse idik, Bankaların içleri boşaltılmasaydı, ülke kalkınsa, PKK son buldurulsa idi, bugünlere gelinir miydi?
Herkes çok iyi düşünmeli ve kendi için değil ülkesi için yararlı kararlar almalı. Tehlike büyük.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarını çok büyük sıkıntılı günler bekliyor. Etrafımız kan gölü halinde. Tek tek toprak kaybediyoruz. Dış Borç azalmıyor artıyor. Ekonomi çöküyor. İşsizlik artıyor. Halk umudunu yitiriyor. Tek yitirmeyen, AK Partiye gönül verenler.
Tayyip Erdoğan, çoğu kişinin kalbine de girdi. Erdoğan diyorlar, başka şey demiyorlar. Netice de de gönüldaşlarını Cumhurbaşkanı köşküne de göndermediler mi, gönderdiler.
28 Eylül’de yeminini de edecek, Anıtkabir’e de çıkacak, büyük bir ihtişamla Cumhurbaşkanı Köşküne de oturacak. Eninde sonunda Türkiye Cumhuriyetinin en üst makamına çıktı mı çıktı. Beğenmediğiniz, devamlı eleştirdiğiniz, kişi bağırsanız da çağırsanız da istediği emeline kavuştu. Bundan sonra ne olur, onu da Allah bilir.
Siz halkın umudu olamazsanız, beğenmediğiniz Tayyip Başkan da olur, merak etmeyin.
Yeni Türkiye deyip duruyor AK Parti. Bu ne demek? Türkiye Cumhuriyeti eskidi, biz yenisini işte kuruyoruz, diye her tarafa afişlerini asmışlar.
Tabii ki nasıl kuracaklarını ben de çok merak ediyorum.
Beğenmedikleri Türkiye Cumhuriyeti sayesinde bugünleri yaşadıklarını nasıl unuturlar, hayret etmemek mümkün değil elbette.
Elbette, lider liderliğini kaybetmemek için kendine uşaklık edecek kişileri etrafına toplar ve elindeki yasal olan olmayan güçlerini kullanmaya çalışır.
Gücü olan indirebilirse indirir. İndiremiyorsan, başaramıyorsan, sus ve çek git. Ortalığı karıştırmayın.
Son sözümüz, CHP ye. Kılıçdaroğlu’na. Siz gerçekten başarılı bir bürokratsınız. Temiz bir geçmişiniz var. Düzgün karakteriniz var. Elbette sizi de sevenler var. Ancak, bunlar yeterli olmuyor. Siz bugüne kadar AK Parti ve Tayyip Erdoğan karşısında başarılı olamadınız. Bunu inkâr etmeyin. Eğer gerek siz  ve gerekse MHP Lideri Bahçeli ile CHP ve MHP bu kadroları ile genel seçimlere giderse sizlere geçmiş olsun, ülkeme de geçmiş olsun, dememiz gerekir.
Ancak, AK Parti kendi içerisinde dağılır, parçalanır, bölünürse, şansınız olabilir. Tek vücut olup, parçalanmadan, dağılmadan seçime giderlerse, birde 365 Milletvekili çıkarırlarsa eh hepimize geçmiş olsun.
Gelecekte, ne Cumhuriyet kalır, ne de Demokrasi.
Bu nedenle kendinizi iyi eleştirin ve başarılı olamadınız, olamayacaksanız, direnmeyin.
Partinizi ve ülkenizi düşünüyorsanız, koltuğunuzu başaracak kişiye teslim edin.
Halkın sesine kulak verin. Koltuk sevdasından vazgeçin.
Bizden söylemesi...

18 Ağustos 2014 Pazartesi

TÜMER DİYOR Kİ: "İÇ HESAPLAŞMANIN ZAMANI GELDİ"

TÜMER DİYOR Kİ:
İÇ HESAPLAŞMANIN 
ZAMANI GELDİ
C.H.P ve M.H.P. kendi içerisinde hesaplaşmalı.
Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde C.H.P de M.H.P. de hezimete uğradıklarını inkâr etmemeliler.
Biz  7 Temmuz 2014 tarihinde yazdığımız (Merakla beklenen gün geldi ve Cumhurbaşkanı adayları belirlendi,) başlıklı yazımızda; C.H.P. nin ve M.H.P. nin. Ne AK Partiyle ve ne de Tayyip Erdoğan’la baş edemeyeceklerini yazmıştık.
Nedeni ise; Ne kadar dürüst, bilgili, uluslar arası nüfusu olan kişi olursa olsun Ekmeleddin beyi Türkiye’de tanıyanların az olması.  Üstelik babası hakkında çıkan yazılar. Babasının Atatürk’e karşı olması.
Ne C.H.P. lideri Kılıçdaroğlu ve ne de M.H.P. lideri Bahçeli’nin  kendi içlerinde tartışmadan ve kurullarının onayını almadan Ekmeleddin beyi Cumhurbaşkanı adayı olarak göstermeleri hem kendi içlerinde ve hem de çoğu ulusalcılarca hoş karşılanmamıştır.
Atatürk’ü seven birçok genç, oy vermeye gitmemiştir. Seçim sonuçları ortadadır.
AK Parti hele ki Tayyip Erdoğan kendisini eleştirenlere karşı hiç hoş davranmıyor ve tahammül edemiyor. Hemen gereken tedbiri alıyor ve yakınından uzaklaştırıyor. Ya da devletin gücünü kullanarak kişiye gerekli cezanın verilmesi için gerekeni yaptırtıyor.
Şimdi bakıyoruz, muhalefet kanadı da aynı pota’da. O da kendilerini eleştirenlere karşı acımasız olmaya başladılar.
Halk TV.yi kim yönetiyor, kimleri işine gelmediği için kovuyor.
Hulki Cevizoğlu bağıra bağıra gerçekleri söylemişti. Neden hoşunuza gitmedi.
Biz de söyledik, Ekmeleddin İhsanoğlu piyon olarak sunuldu ve gerçek Laik, Demokrat ve Atatürk’ü seven bir liderin ortaya çıkarılması önlendi.
C.H.P. kendisini çok yenilemeli. Hedefini, amacını iyi belirlemeli.
Bu ülkede kim ne derse desin, Laik, Demokrat, Cumhuriyete saygılı, Atatürk Devrimlerine bağlı, ülkesini herkesten çok seven, dinine, örf ve adetlerine de bağlı büyük bir kitle var. Onlar, aydınlığı isteyen, ileri devletler düzeyine ülkelerinin çıkmasını arzu eden kitledir.
Pırıl pırıl gençlerimiz var. Göğüslerine Mustafa Kemal imzasını kazıtmışlar, ruhlarına Atatürk’ün fikir ve düşüncelerini işlemişler. Bu gençleri saflarınıza çekmeniz gerek.
Onlar, araştırmacı, okuyan ve sağlıklı düşünen gençler. Kimse merak etmesin, bu gençler, dinlerine de bağlıdır. Tek karşı oldukları Dinin siyasete alet edilerek suiistimal edilmesi. Gösteriş için namaz kılınması, oruç tutulması. Vicdanlarında, insanlık ve milli duyguları o kadar kuvvetli ki, onları anlamanız öyle kolay değildir.
Çarşı olaylarında gördünüz.
Bu gençler, gerektiğinde ülkeleri için seve seve canlarını feda edebilirler.
Son sözümüz, C.H.P.nin kendini çok ama çok yenilemesidir. Bunu yapamaz ve genel seçimlerde AK Parti tekrar kazanırsa, hepinize ve hepimize geçmiş olsun demek gerekir. 

13 Ağustos 2014 Çarşamba

TÜMER DİYOR Kİ!...

12. Cİ CUMHURBAŞKANI HAYIRLI OLUR İNŞALLAH
Öncelikle “Tümer diyor ki” adlı sayfa ve köşemizde (Merakla beklenen gün geldi ve Cumhurbaşkanı adayları belirlendi) başlığı ile yayınlanan yazımı bir kez daha “dikkatle” okumanızı tavsiye ederim.
Bu yazımda Ekmeleddin beyin piyon olarak seçildiğini ve Tayyip Erdoğan’ın elindeki imkânlarla kimsenin başa çıkamayacağını belirtmiştim.
Öyle veya böyle neticeye bakmak gerek.
Sonuç belli oldu ve ülkeyi 12 yıldır yöneten AK Parti, Kasımpaşalı Recep Tayyip Erdoğan’ı, buram buram Atatürk kokan Cumhurbaşkanlığı köşküne gönderdi!..
Tebrik eder ve bu makama lâyık olmaya çalışmasını, kıymetini bilmesini dileriz.
Bu Yüce Makam, ülkeyi ayrıştırma, bölme, parçalama Makamı değil; Birleştirme ve ülkeyi “kuvvet, adalet, istikrar, insicam ve uhuvvetle” geleceğe hazırlama makamıdır.
Recep Tayip Erdoğan; “Tek Dil, Tek Vatan, Tek Bayrak, Tek Marş, Tek Millet ve Tek Başkent” şuuru içinde 75 Milyonu “adalet, eşitlik ve hakkaniyetle” kucaklamak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhur Başkanı olmak zorundadır.
Elbette yeni Cumhurbaşkanımız, bugüne kadar ki tecrübelerini bu makamda layık olduğu biçimde kullanacaktır. Geçmişinde dil uzattığı iki sarhoş dediği sözleri geçmişte bırakacak, o gün öyle idi, ancak bugün bu sözler unutuldu diyerek, geçmişi silecek ve daha yapıcı ve olumlu düşüncelerle ülkeyi idare etme yoluna gidecektir.
Elbette “Başarılı bir Cumhurbaşkanı” olmasını isteriz.
Ancak başarı: “Demokrasi, adalet, mutlak dürüstlük, eşitlik ve uzlaşma kültürü” ile kaimdir.  
Görevi güç.
Karşısında kendisine karşı olan büyük bir kitle var.
Sandığa gitmeyenlerin sayesinde geldiğini unutmamalı.
Bu nedenle, daha dikkatli olmalı ve toplumu birleştirici çabalar göstermelidir.
Neyse Ekmeleddin bey de siyasete Cumhurbaşkanı adayı olarak adım atmış oldu.
Türkiye tanıdı.
Belki bundan sonra köşke Tayyip’ten sonra o çıkar.
Ülkemiz sürprizlerle dolu bir ülke. Ne zaman, neyin nasıl olacağını takip etmek mümkün olamıyor.
Bizi biz mi yönetiyoruz, yoksa birileri mi yönetiyor, anlayamadık gitti.
Son sözümüz, her şeyin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olması.
Tebrikler Recep Tayyip Erdoğan.
Cumhurbaşkanımız olarak sizi Milli Bayramlarımızda inşallah selamlarız. 

6 Ağustos 2014 Çarşamba

TÜMER DİYOR Kİ!..

Yarışı kim kazanacak?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti üzerinde yaşayan ve Türk kimliğini taşıyan kişiler Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanını seçecekler.
Bu seçimde oyunuzu kullanmadan önce Osmanlı’nın dağılıp, yok olduğu dönemi hatırlamanızı isterim.
Koskoca İmparatorluk, çökmüş, bütün 22 milyon kilometre kare topraklarını 3 kıtada kaybetmiş ve Anadolu’ya sıkışmıştı.
İstanbul’a Batı devletleri Gemilerini demirlemişler, Yunan İzmir’den girerek Ankara yakınlarına Polatlı’ya kadar gelmişdi.
Bir lider çıktı ve halkı arkasına aldı, batan bir devleti yeniden Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak teşekkül ettirdi.
Köşk çok önemli bir mevkii.
Burada oturup, ülkenin onur ve şerefini korumak, halkı bütünleştirerek, birlik ve beraberliği sağlamak, siyasi kadrolara örnek olmak, herhalde kolay olmasa gerek.
Sayın okurlar, Pazar günkü seçim gerçekten çok önemli. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir dönüm noktası olabilir.
Adayları iyi tanıyın. Söyledikleri her sözün altındaki derin manayı çıkarmaya çalışın. Bu son şansınız. Sizin, çocuklarınızın ve torunlarınızın geleceğini düşünün ve ona göre oyunuzu verin.
Ben bugüne kadar böyle bir seçim propagandası görmedim.
Bir taraf çok güçlü, diğer taraflar güçsüz. Eşit koşullarda yapılmıyor yarış.
Bu yarış elbette adil değil.
Adalet halkın sağ duyusu ile gerçekleşebilir.
Türk Milletinin hayrına bir seçim olur ve İnşallah Cumhurbaşkanı olan kişi, kendi ve yakınları, yandaşları için çalışmaz, ülkenin ve halkın mutluluğu, huzuru için çaba harcar.
Yeni seçeceğiniz Cumhurbaşkanınız Hayırlı olur inşallah diyerek daha önce kimler T.C.nin Cumhurbaşkanı olmuş, şöyle bir hatırlayalım.
1-M.KEMAL ATATÜRK
Görev süresi: 29 Ekim 1923-10 Kasım 1938
(Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk vefat etmeseydi, Cumhurbaşkanlığı devam ederdi. )
2-İSMET İNÖNÜ
Görev süresi: 11 Kasım 1938-22 Mayıs 1950
(İsmet İnönü seçimleri kaybedince Demokrat Parti iktidara geldi ve kendi Cumhurbaşkanını partisinden seçti.)
3-CELAL BAYAR
Görev süresi: 22 Mayıs 1950-27 Mayıs 1960
(1960 da Demokrat Parti’ye yönelik yapılan 27 Mayıs ihtilal’i olmasaydı Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanlığı devam edebilirdi.)
4-CEMAL GÜRSEL
Görev süresi: 27 Mayıs 1960- 28 Mart 1966
(İhtilal lideri olarak asker kökenli Cemal Gürsel Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu.)
5-CEVDET SUNAY
Görev süresi: 28 Mart 1966-28 Mart 1973
(Genel Kurmay Başkanı olan Cevdet Sunay, sivil hükümetlerce T.C Cumhurbaşkanlığına layık görüldü.)
6-FAHRİ KORUTÜRK
Görev süresi: 6 Nisan 1973- 6 Nisan 1980
(Gene asker kökenli Orgeneral Fahri Korutürk sivil hükümetlerin isteği doğrultusunda Cumhurbaşkanı oldu.)
7-KENAN EVREN
Görev süresi: 9 Kasım 1982-9 Kasım 1989
(1980 de Askeri darbe ile başa gelen Kenan Evren 2 yıl sonra Demokrasiye geçerek halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı oldu. Yıllar sonra da yargılandı. Kadere kimse dur diyemiyor.)
8-TURGUT ÖZAL
Görev süresi: 9 Kasım 1989-17 Nisan 1993
(Anavatan Partisinin Başkanı olan Turgut Özal, kendisini Cumhurbaşkanı seçtirdi. Şaibeli bir şekilde kalp krizi geçirdi ve vefat etti. Ölümü halen tartışma konusu.)
9-SÜLEYMAN DEMİREL
Görev süresi: 16 Mayıs 1993-16 Mayıs 2000
(Süleyman Demirel Özal’ın vefatı ile köşke sivil olarak çıktı.)
10-A.NECDET SEZER
Görev süresi: 16 Mayıs 2000- 28 Ağustos 2007
(Anayasa Mahkemesi Başkanı olan A.Necdet Sezer, parlamento dışından tercih edildi. )
11-ABDULLAH GÜL
Görev süresi:28 Ağustos 2007-28 Ağustos 2014
(Ak Parti kendi içerisinden Cumhurbaşkanlığına Abdullah Gül’ü getirdi.)
12- 12.ci Cumhurbaşkanımız bakalım kim olacak?
Bugüne kadar asker kökenli 6 tane,  sivil kökenli 5 tane Cumhurbaşkanımız oldu.
12.ci Cumhurbaşkanımızda sivil olacak. Artık askerler ikinci plana itildi.
Önemli olan şu: Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı olacak kişinin Türkiye üzerinde yaşayan ve Türk Kimliğini taşıyan vatandaşların hepsini kucaklamasıdır.
Atatürk ne demiş: “Biz ne Bolşevik’iz, ne de Komünist. Ne biri, ne diğeri olamayız. Türkler milliyetperver ve dinlerine hürmetkâr bir millettir. Bizim hükümet şeklimiz tam bir demokrat hükümetidir.”
*
Atatürk’ün kurduğu köşke, yani Atatürk’ün tüm malını mülkünü devlete bıraktığı mirasının üstüne oturacak kişinin, gerçek bir demokrat ve dini bütün, kendisini değil, ülkesini ve milletini düşünen insan olması gerek.
Halk seçeceği kimseyi bu yönüyle incelemeli ve ona göre karar vermelidir.
Hayırlı bir seçim olması dileğimizdir.
06.08.2014

11 Temmuz 2014 Cuma

TÜMER DİYOR Kİ!...

UMMADIĞIN TAŞ BAŞ YARAR...
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını önümüzdeki Ağustos ayında seçecek.
Dünyanın tanıdığı, ancak Türkiye’de bilhassa halkın tanımadığı bir aday CHP ve MHP tarafından çatı aday olarak ortaya atıldı.
Kimdi bu aday? 
Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu.
Prof.Dr. Ferruh Dinçer Gazetemizin Yorum ve Analiz sayfasında Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında bildiklerini yazdı. Hepsi de güzel ve değerli sözler.
Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adı ortaya atıldığından bu yana, değişik gazeteler, gazete yazarları, televizyonlardaki açık oturumlarda Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında değişik yorumlar ve görüşler ileri sürülmektedir.
Bizler her zaman ön yargılı hareket ederiz. 
Birisini olumlu ve olumsuz yönleri ile tam araştırmadan, kulaktan dolma laflara inanarak, hemen tuu kaka deriz.
Toplumun büyük bir kesimi Tayyip Erdoğan’dan korkuyor. 
Nedeni ise, belli.  
Astığı astık kestiği kestik
O’nun sözünden kimse dışarı çıkamıyor ve her dediğini yaptırtıyor.
Dini çok iyi kullanıyor, halkın nabzına göre şerbeti veriyor. Yoksul ve çaresiz halka ufakta olsa maddi destekler verdirtiyor ve onların sempatisini kazanıyor.
MHP il ve ilçelerine gönderdiği genelgesinde her şeyi çok iyi anlatmış. Her kesimin okumasını tavsiye ederim.
Elbette bu bir yarıştır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin en üst makamıdır. 
T.C. CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI. 
Bu makama kim oturmak istemez.
Ancak, o Makama oturacak kişide de çok iyi özellikler olmalıdır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının bin bir zorlukla kurdukları Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en üst makamına oturmayı hak etmek o kadar kolay olmasa gerek.
Halkın bu durumu çok iyi değerlendirmesi gerek. Adayların artı ve eksilerini iyi değerlendirmeliler.
Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimi inanın Türkiye halkı için bir dönüm noktası olabilir.
Kulaktan dolma laflara değil, gerçekleri görerek hareket etmek yerinde olur.
Bazı kesimler sandığa gitmeme niyetinde.
Yanlış. Sen oyunu vermezsen istemediğin bir kişi senin başına gelir oturur. Ondan sonra da sızlanıp durursun.
Toplumun dağılması değil birleşmesi gerek.
Bizler bu topraklarda bin yıldır kardeş kardeş yaşadık. Gene öyle yaşamak istiyoruz.
Bizleri, bölüp parçalamak istemeyen liderler istiyoruz ve onu baş tacı yapmak istiyoruz.
İnşallah her şey bu milletin hayrına olur.
11.07.2014 

7 Temmuz 2014 Pazartesi

TÜMER DİYOR Kİ: "Merakla beklenen gün geldi ve Cumhurbaşkanı adayları belirlendi."

TÜMER DİYOR Kİ:
Merakla beklenen gün geldi ve Cumhurbaşkanı adayları belirlendi.
Seçmen olarak MHP Ve CHP'nin ortak adayı olan Ekmeleddin İhsanoğlu,  HDP ise aday olarak Selahattin Demir taşı gösterdi. Ak Parti ise 1 Temmuzda Ak Parti Genel Başkan yardımcısı olan Mehmet Ali Şahin,  Recep Tayyip Erdoğan'ın ismini açıkladı.
İkinci merak 10 Ağustosta bitecek.
Üç adaydan hangisi seçilecek.
OYUN İÇİNDE OYUN!..
Haberini okumanızı isterim.
Size burada bir dedikodu’dan bahsetmek istiyorum.
Bundan on sene kadar önce, bir Türk iş adamı ile sohbetimiz olmuştu. O şöyle bir şeyler demişti.
Recep Tayyip Erdoğan Amerika tarafından özellikle seçildi ve 2023 e kadar da Türkiye’nin başında kalacak. Amerika taviz olarak ülkenin topraklarının yabancılara satılmasını istedi, demişti. Bunları nereden mi öğrenmiş? Ben de merak edip sormuştum.
Recep Tayyip Erdoğan’ı 14 yıl önce yattığı Pınarhisar Cezaevi’nde o dönemde görev yapan CIA ajanı ziyaret etmiş. Elbette gazeteci kimliği ile, sonra gelip İş adamına ki bizim iş adamımızın arkadaşı imiş, hayırlı olsun size 2023 e kadar Başbakan seçtim demiş.
Elbette ne derece doğrudur bilinmiyor. Ancak, 2023 sözü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından devamlı dile getiriliyor.
Şimdi düşünüyorum. Ekmeleddin bey piyon olarak mı ortaya çıkarıldı. Amerika söz verdi ise Tayyip Erdoğana, 2023 e kadar Türkiye’nin başında kalacaktır.
Ekmeleddin İhsanoğlu MHP ve CHP ‘nin Cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya atılmasaydı ne olurdu?
Laik, Demokrat ve Cumhuriyete sahip çıkan Atatürk’ü seven bir aday ortaya çıksa idi, son günlerde bilinçlenen ve kamçılanan halk bu adayı seçebilirdi. O zaman da Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olamaz ve Başbakan olarak da gerekli başarıyı gösteremezdi. Bunun önünü kesmek için mi Ekmeleddin İhsanoğlu ortaya atıldı.
Şimdi duruma bir bakalım
Ekmeleddin İhsanoğlu siyasetçi değil. Nasıl kendisini tanıtacak ve propaganda yapacak?
 CHP ve MHP Ekmeleddin İhsanoğlu’nu ne kadar tanıtabilecek.
 Dini bütün bir kimse olması ona ne kadar oy kazandıracak?
Karşısında tüm devletin olanakları elinde olan ve politikanın her türlü cilvesini bilen bir kişi var.
İşte, Samsun’dan yola çıktı. 19 Mayıs 1919 da kim çıkmıştı Samsuna, Atatürk. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan diyor ki, bende 5 Temmuz 2014 de yeni bir kurtuluş savaşını başlatıyorum. Geçmişi sileceğim ve Türkiye’yi yeni bir rejime götüreceğim. Ben kukla Cumhurbaşkanı olmayacağım, Devletin en üst rütbesinde olan bir kişi olarak, her şeye müdahale edeceğim ve benim dediğim olacak, düşüncesi ile yola çıktı. Bunun karşısında CHP, MHP ve Ekmeleddin bey durabilecekler mi, inanın ben çok merak ediyorum, siz ne diyorsunuz?
C.H.P Başkanı Kılıçdaroğlu’na Ekmeleddin bey Cumhurbaşkanı olamazsa çok yazık olacak. Kendi kuyusunu kazdı gibi geliyor bana.
Amerika ve İsrail ülke üzerinde güzel oyunlarını oynuyorlar ve oynatıyorlar. Bizler de kuzu kuzu bunları yutuyoruz.
Kamu görevlisi Başbakan istifa etmedi, etmeyecek de. Elindeki Devletin gücünü son damlasına kadar kullanacak.
Bu gücün karşısında CHP, MHP, Ekmeleddin ve  Demirtaş nasıl duracak?
Halkın ne kadar bilinçli olup olmadığını bu seçimlerde de göreceğiz.
İşçi Partisi dâhil, CHP ‘nin içinde birçok seçmen ve Atatürkçü düşünceye saygısı olan birçok kişi inanın sandığa bile gitmeyecek. Bu da elbette Tayyip Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürecek.
Benim tahminim, birinci turda değil ama ikinci turda Recep Tayyip Erdoğan % 56 oy alacak, Ekmeleddin Bey ise % 46 da kalacak.
Eh bundan sonra da olacak gelişmeleri hep birlikte izleyeceğiz.
Tersi olabilir mi? İnşallah olur. Olsa da Amerika için bir kayıp yok. O istediğini Ortadoğu da ve ülkemiz üzerinde gerçekleştirecek.
Türk Milleti bakalım gerçekleri görebilecek mi?
İnşallah her şey hayırlı olur ve ülkemiz bölünüp parçalanmaz, Sünni, alevi, Kürt, Türk kavga etmez, kardeş kardeşe silah çekmez.
 Bizim temennimiz bu! 
Siz ne düşünüyorsunuz?
07.07.2014

24 Haziran 2014 Salı

TÜMER DİYOR Kİ: "ÖN YARGILI OLMAMAK GEREK!.."

TÜMER DİYOR Kİ:
ÖN YARGILI OLMAMAK GEREK!
ZEKERİYA TÜMER & ULUSAL HABER
Takvim Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergün Dilerin "Coca Cola adayı" başlıklı yazısı gerçekten çok önemli mesajlar vermekte.
Ergun Diler, Amerika’nın en etkili ismiyle uzun uzun konuşmuş. Kiminle konuştuğunu açıklamıyor.
Ergun Diler, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Türkiye Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesinde Ricciardone’nin rol oynadığını açıklamış.
Ricciardone Beyaz Saray’da çok ama çok az kişinin bildiği bir ANKARA raporu hazırlamış. Bu rapor 2014 de yapılacak Köşk seçimleri için hazırlanmış.
Ergun Diler yazısında aynen şunu anlatıyor:
“Büyükelçi yazdığı raporda "Erdoğan 2014'ü göremez! Buna göre plan yapmak durumundayız" dedi... Ve Erdoğan'ın sağlık sorunlarını kaynağından aldığı bilgilere göre NET olarak iletti! Ve "GÜL ile yola devam edebiliriz!
Ama etrafını nefes alamayacak kadar çevirmek şartıyla" diye ekleme yapmayı da unutmadı! Aslında Ricciardone, Obama ile Erdoğan'ın arasını da açmaya çalışıyordu! Sonuçta Beyaz Saray da sağlıklı bir partner ile gitmek istiyordu! Ama Erdoğan'ın sağlık raporu sağlıksız düşünen bir kafa tarafından veriliyordu! Peki, bu bizim bilmediğimiz raporda başka nasıl bilgiler vardı!
Anlatır mısınız?
Ricciardone, ABD'ye mutlak seçilmesi gerektiği yönünde 4 isim verdi. Ali Babacan, Abdullah Gül, Kemal Derviş, Ekmeleddin İhsanoğlu... Tayyip Erdoğan'ın olmadığı bir dönemde bu 4 isim de, ABD'nin isteklerine karşı çıkamayacaktı. ABD'deki derin yapı da tüm çalışmalarını tamamladı ve Kılıçdaroğlu'nun ABD'deki ziyaretinde Ekmeleddin İhsanoğlu ismini kendisine deklare etti. Yani sizdeki muhalefetin ÇATI ADAYI dediği isim buradan verildi! İki liderin de yani Kemal Bey ile Devlet Bey'in bilgisi ve katkısı yoktu!
Onlara bir şey soran da görünmüyordu!
Kapalı zarf usulü ile işlem tamamlanıyordu! Tamam ama Ekmeleddin Bey'e nasıl karar verildi?
Tayyip Erdoğan sağ iken ne Abdullah Gül ne de Ali Babacan gibi isimler ortaya çıkıp dostluğu zedelemek isterdi! Kemal Derviş ise ilk üzeri çizilen isimdi! Geriye sadece Ekmeleddin Bey kalmıştı! Daha ilginç bir şey vardı! Ne?
Kemal Bey bir ara Kemal Derviş'e "Sizi aday göstermeyi düşünüyorum!" demişti... Ancak Derviş'in cevabı çok manidardı: CHP GENEL BAŞKANI olan birinin bu kararı almaya gücü yetmez! Ama Kemal Bey, Türkiye'de aydınlarla toplandı! Kapı kapı gezdi ve ortak aday arama tarama çalışması yaptı! Bu neydi?
Güzel soru ama cevabı kısa: Tiyatro Harika! Sohbeti biraz daha heyecanlı hale getirebilir miyiz?
Elbette! Tamam, hazırım!
Sana ilginç bir tarih daha verebilirim...
17 Aralık 2012... Yani Türkiye'yi sarsan 17 Aralık 2013'ten tam bir yıl önce. Yer New York'taki Metropolitan Müzesi...
Coca Cola sponsorluğunda bir gece düzenlendi. Coca Cola'nın ana sponsorluğundaki bu özel gecenin en özel ismi Ekmeleddin İhsanoğlu'ydu.
Resepsiyona Başkan Muhtar Kent yerine şirketin Türkiye ve Orta Asya Başkanı Galya Frayman Molinas katıldı. Çünkü Kent, İhsanoğlu'nun Köşk adayı olacağını o tarihlerde iyi biliyordu.
Onunla aynı karede fotoğraf vermemeyi tercih etti ve haklı da çıktı. Muhtar Kent, Erdoğan'la da iyi görüştüğü için mi kaçtı?
Muhtemelen! Ama sizin bilmediğiniz, daha doğrusu senin bilip de Türkiye'nin pas geçtiği konu burada halledilmişti!Neden Ekmeleddin Bey peki?
Coca Cola'nın İslam coğrafyasında güçlenmesini sağlayan isimlerden biri de kuşkusuz İhsanoğlu’dur. Coca Cola, İhsanoğlu'nun Cumhurbaşkanı seçilmesi için her türlü desteği verecektir. Bağış kampanyasında da Coca Cola geriden büyük bağışlar yapacak. Coca Cola'nın destek verdiği bir kampanyaya da dünyanın çok önemli bağışçılarının destek vereceğini söylememe gerek yok sanırım. Ekmeleddin Bey dünyanın en büyük şirketlerinin desteği ile yola çıktı!
Aklına hangi şirket geliyorsa arkada var!
Öyle böyle değil yani! Daha çok Musevi şirketler yani?
E, tabii! Onları temsil edecek biri desteği de oradan bulur! Ama bu kez çok kapsamlı destek verecekler! Yakında görürsün zaten! Ekmeleddin Bey'den devam ediyorken, Fethullah Gülen'e gelmek istiyorum! Nedir durum!
Türkiye merak içinde!
Beyaz Saray, Gülen nedeniyle Türkiye ile aranın daha fazla açılmasına taraftar değil! Ama kesin olan şu ki geri de vermeyecekler! Şu an itibariyle iade gündemde bile değil! El altından üçüncü bir ülke için start verildi! Ama unutma herkes KÖŞK seçimlerine göre pozisyon alacaktır! İşte dostumun paylaştıklarının ancak bu kadarını yazabildim!
Türkiye'de bir takım hadiseleri önceden yazmanın ne demek olduğunu çok iyi bildiğim için bazı bilgilerin zamanını bekliyorum! Önde gitmeden geride kalmamaya özen gösteriyorum! 
Çünkü burada her başarının bir cezası var!” diyerek yazısını bitiriyor.
Ben her zaman şunu söylemişimdir. Amerika Türkiye’de kimi isterse istediğini başa getirir, kimi istemezse de baştan indirir. Gerekirse yok eder.
Maalesef, yıllarca değişik yöntemlerle, bizi yönetenler yönetilmiş ve yönlendirilmiştir.
CIA Ajanları her tarafta kol gezmekteler. Siyasetçileri fikir ve düşünceleri ile yönlendirmekteler.
Halk, hiç tanımasa da, bir anda kişiye öyle bir propaganda yapılır  ki, seçilen kişi bir anda popüler olur. TV.lar, Gazeteler seçilen kişiden bol bol bahseder ve halka isterlerse sevdirir, istemezlerse sevdirmezler.  Ancak, bol para akıtılınca Medya kuruluşları insanı sevimli hale getirirler. Halk ta kuzu kuzu bunları yutar ve istenileni yerine getirir.
C.H.P. Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’da bu tuzağa düştü.
Hulki Cevizoğlu’nun dediği gibi, inşallah Ekmeleddin bey, iyi bir Müslüman ki ondan şüphemiz yok, iyi bir de Atatürkçüdür.
Laik ve demokrat bir kişiliği vardır. Onu da kendisini tanıtmaya başladığında göreceğiz.
Bilgili, kültürlü bir kişi olduğunu kimse inkâr edemez. Fizik olarak da yakışır Köşke.
Önemli olan, düşünce ve fikri ve de Köşkteki tutum ve davranışı ile yakışması.
Ergun Diler’in dediği gibi, Coca Cola ve Musevi Şirketleri ekonomik destek verirlerse, onların mutlaka sonunda bir beklentileri olacaktır. İşte bu çok önemli.
Gene de ön yargılı olmayalım ve sonucu bekleyelim. Bakalım daha neler yazılacak Ekmeleddin bey hakkında.

20 Haziran 2014 Cuma

TÜMER DİYOR Kİ: "Bunalımda olan ülkeler içerisinde Türkiye nerede?..."

TÜMER DİYOR Kİ:
Bunalımda olan ülkeler içerisinde 
Türkiye nerede?
Birleşmiş Milletler, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi, tüm dünya ülkelerini kapsayan bir araştırma yapmış. Buna göre, dünya nüfusunun %5,6’sı depresyon hastalığının pençesinde imiş. Bu istatistikte, gelir düzeyi, cinsiyet, etnik köken ve yaşında etkisi olduğunu altına ekliyorlar.
Hangi ülkeler bunalımda imiş bakalım?
Lübnan- % 6.6 depresyonda imiş. Sakinleştirici ve uyku haplarını en fazla onlar kullanıyormuş.
Uzmanlara göre Lübnan’ın bu kadar bunalımda olmasının sebebinin ekonomik olduğu ileri sürülerek, Lübnanlıların hükümetlerine güven duymadıklarını ve çocuklarının geleceklerinden kuşku duyduklarını, söylüyorlar.
Kolombiya – % 6.8 depresyon da imiş.
Kolombiya’da depresyon oranlarının yüksek olmasının nedeninin tedavi seçeneklerinin az olması ile bağlantılı bulunuyormuş. Ülkenin siyasi sıkıntıları, savaş ve ekonomik krizleri depresyonun artmasının başlıca nedenleri imiş. Son 2 yıldır, Columbia Üniversitesi, tedavi görmek isteyenleri rahatlatmak için internetten bir tedavi programı uygulamaya başlamış.
Hollanda halkı  % 7 depresyonda imiş.
Pek çok araştırma, çocuk yetiştirmek için en ideal ülkenin Hollanda olduğunu söylüyor. Fakat son yapılan araştırma bu fikir ile çok fazla çelişiyor. Avrupa’ya göre Hollanda’da depresyon oranları hızla artıyormuş. Uzmanlar depresyon oranının artmasını, Hollanda’nın kültürü ile alakalı olduğuna inanıyormuş. Fazla özgürlük, aile yapısının bozulması başlıca nedenler arasındadır yer alıyormuş.
Fransa – %8.5 depresyon
Alaycı bir şekilde hayatı ciddiye almayan ve aşk ülkesi kabul edilen Fransa’da depresyon hızla artıyormuş. Yapılan araştırmalarda Fransızların, dünyada en fazla antidepresan kullandığı ortaya çıkmış. Uzmanlar, bunun nedeni olarak can sıkıntısını gösteriyormuş. Pek çok Fransız, ilgi alanına sahip değilmiş ve kitap okumak gibi alışkanlıklar neredeyse çok düşük seviyeye inmiş.
Ukrayna – %9.2 depresyon
Çernobil faciası ile başlayan bunalım, zamanla yaşanan siyasi istikrarsızlık, Rusya baskısı ile Ukrayna’da depresyon en yüksek seviyeye çıkmış. Ukrayna halkı geleceğine inanmıyormuş ve kötümsermiş. Bu nedenle de ülke en fazla intihar olayının yaşandığı ülke sıralamasında bile 2. Sırada yer alıyormuş..
Amerika – %9.9 depresyon
Hayret, demek ki Amerika’da da halk rahat değil.
Amerikan nüfusunu düşündüğünüzde bu yüzde çok ciddi bir oran yaratıyor. İnsanların işlerini kaybetmesi, ekonomide olan yavaşlık ve durgunluk, ücretlerin düşmesi başlıca depresyon nedeni kabul ediliyor. Fakat ülke depresyon ile mücadele etmek için kolları sıvamış. Psikiyatrik tedavi ve ilaçlar ile bu sorunun üstesinden gelmeye çalışıyor.
Amerika gider başka ülkeleri işgal eder, yakar, yıkar, öldürür, deşarj olur.
Şimdi sizler soracaksınız Türkiye de halkın depresyon oranı ne diye?
Ben sizlere soruyorum, sizce oran nedir?
Sizlerden şu cevabın geleceğine eminim. % 90 lardadır.
Dikkat ederseniz, minibüste, otobüste, vapurda, yollarda, her yerde halk kızgın, öfkeli, yüzü gülmez ve devamlı düşünce içersindeler.
En ufacık bir olayda hemen patlıyorlar ve konuşmalar, tartışmalar, derken vuruşmalar bile başlayabiliyor.
Halk nasıl bunalımda olmasın. Yukarıdaki ülkelerde olanların hepsi bizim ülkemizde var. Artısı var, eksisi yok.
Olaylar hiç bitmiyor.
Bayrağımız Askerin kontrolü olan Direkten indiriliyor. Konsolosluk görevlileri kaçırılıyor. Tır şoförlerimiz IŞİD denen Başbakanın deyimi ile unsurların elinde ölüm korkusu yaşıyor.
Kocalar kızıyor karılarını öldürüyor.
Çocuklar dağlara kaçırılıyor.
Ekonomi durgun. Yatırım yok. Gençler geleceklerinden kaygılı.
Ülkede siyasi istikrar yok. Dalgalanmalar hızla devam ediyor.
Cumhurbaşkanımız kim olacak heyecanı sarmış milleti.
Güven duygusu yok insanlarda.
Kuşku had safhada.
Kimse kimseye inanmıyor ve güvenmiyor.
Generaller hapiste çürümeye terk ediliyor.
Ülke bölünüp, parçalanma aşamasında.
Kardeş kardeşe düşman oldu. Aynı dinin mensupları, mezhep kavgasına tutuşmak üzere.
Etrafımız kan gölü oldu. Türkmen vatandaşlarımız katledilmekte.
Yazmak ve sıralamakla bitmeyen sıkıntılar ve üzüntüler içerisinde Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yaşayan insanlar nasıl depresyon içerisinde olmasın.
Lübnan, Kolombiya, Hollanda, Fransa, Ukrayna, Amerika. Sizler halinize şükredin. Ya bizim yerimizde olsanız valla haliniz nice olur bilinmez.
20.06.2014; Zekeriya Tümer...

10 Haziran 2014 Salı

TÜMER DİYOR Kİ: YAZIKLAR OLSUN, YUH BE, YUH!...

TÜMER DİYOR Kİ:
YAZIKLAR OLSUN; YUH BE, YUH!..









Bu vatanın, Türk Milletinin en büyük ve en kıymetli asil ve şanlı Türk Bayrağımızı nasıl gönderden indirtebilirsiniz?

Hiç kendini değil de vatanını düşünen bir vatan evladı yok muydu?
Üstte bulunan askerlerden birkaçı koşarak engel olamazlar mıydı?
Yuh be, yuh!...
Dikkat!
Siz Diyarbakır 2.ci Hava Kuvvet Komutanlığı, sizler orada çok tehlikedesiniz.
Askeri kapılardan, duvarlardan kimse elini kolunu sallayarak içeri giremezken, bu insanlar sizin kapınızdan rahatlıkla içeri girebiliyorlarsa, gece yatak odanıza bile girerler ve sizleri öldürürler.
Aman dikkat!...
Türk Askeri cesaretini mi kaybetti.
Ne oluyor?
Bu tehlikeli gidiş hiç hayra alamet değil.
Askerim, Polisim, Jandarmam ve ey Türk Milleti, birlik ve beraberlik olmanın zamanı gelmedi mi?
Şimdi, bir haber:
(Bayrak indirmede 2 güvenlik görevlisi görevden uzaklaştırıldı
Diyarbakır 2'nci Hava Kuvvet Komutanlığında direkteki Türk bayrağının bir gösterici tarafından indirilmesiyle ilgili İçişleri Bakanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığınca soruşturma başlatıldığı, 2 güvenlik görevlisinin görevden uzaklaştırıldığı bildirildi.)
Bu kadar mı?
Günah keçisi aranacak ve birileri yanacak.
Bence, kapıdaki askerden, içeride bulunan ve bu olayı görüp te müdahale de bulunmayan herkes suçlu.
Bir milletin namusu, şerefi, onuru, gururu ayaklar altına alınacak, sizler sus pus ve korkarak bunu seyredeceksiniz.
Atatürk’ü hatırlayın. İzmir de ayaklarının altına serilen Yunan bayrağını nasıl kaldırtmıştı. Düşmanının Bayrağına nasıl saygılı davranmıştı.
Bizim anlı, şanlı Türk Bayrağımız Ermenilerin ve PKK lıların ayakları arlında çiğneniyor, yırtılıyor, yakılıyor ve Türk Askeri, Türk Polisi ve Türk Milleti susuyor.
Ne oldu bizlere, ne oldu Allah aşkına. Üzerimize ölü toprağı mı serpildi. Ne oldu.
Vatan bölünecek, bayrağımız gönderden indirilecek, kuzu kuzu bunları kabul mü edeceğiz.
Uyan be milletim, uyan.
Gerçekleri 
görün 
artık!...
Siyasi ikbal uğruna, bu kabil namussuzluklara ve ahlaksızlıklara, vatan hainliğine göz yumulmamalı.
Başta Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, Genel Kurmay Başkanlığı ve Türk Milleti olmak üzere artık bu kabil olaylara göz yumulmamalı ve gereği yapılmalıdır.
Türkiye’m ışığın hiç sönmesin.
Bayrağımız sonsuza kadar gökyüzünde dalgalansın.
Aminnn…
10. 06. 2014