14 Şubat 2021 Pazar

SİZLERİ ÇOK SEVİYORUM, SEVGİLİLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN.

TÜMER DİYOR Kİ:

 

SİZLERİ ÇOK SEVİYORUM,

SEVGİLİLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN.

Sevgili okurlar, bugün 14 Şubat. Sevgililer günü.

Peki bugün nasıl ortaya çıktı?

Sevgililer gününün tarihi Orta Çağ ve sonrasına dayanıyor.

Hıristiyanların “Aziz Valentine Günü” dediği ve tüm dünyada aşıklar günü olarak kutlanan 14 Şubat Sevgililer günü ile ilgili efsane Eski Romaya dayanıyor

O Dönemde üç gün süren bir festivalden ve Lupercalia adı verilen eğlenceden aldığı tahmin ediliyor.

Bu kutlamanın amacı, normal hayatta birbirinden uzak yaşayan gençlerin yan yana gelebilmesini sağlayan kutlamalar kapsamında erkekler, bir kutunun içine atılmış kağıtlardan kadınların ismini çekiyor, böylece eşleşme oluyor, bir araya gelen gençler festival boyunca arkadaş oluyorlar, birbirlerini seven gençler sonradan evlendiriliyorlar.   

ZALİM BİR İMPARATOR

Aynı dönemlerde Roma’da zalim bir imparator yaşıyor. Adı II Claudus.

Erkeklerin festival’de genç kızlarla evlendirilmesine kızıyor. Nedeni, evli erkeklerin askerde iyi savaşamamaları. Bu nedenle bir ferman yayınlıyor ve askerlerin evlenmesini yasaklıyor.

Ancak, gene o dönemde yaşayan şefkatli bir rahip olan Valentine ise bu yasağı dinlemiyor ve gizlice askerlerin nikahını kıymaya devam ediyor.

Bunu haber alan zalim imparator Claudus derhal Rahip Valentineyi  tutuklatıp hapse attırıyor ve ölüme mahkum ediyor.

Hapiste Valentine gardiyanın kızına aşık oluyor ve 14 Şubat’ta idama götürülürken, “Senin Valentine’in” imzalı bir aşk mektubu yazıyor ve kıza gönderiyor. 14 Şubat 269 da ise yakılarak idam ediliyor. Bazı efsanelerde de dövülerek öldürülüyor.

KARTPOSTAL GELENEĞİ NASIL BAŞLADI

Tam iki asır sonra 498 de, Papa Gelasius, pagan Roma adeti ile ST.Valentine’i birleştirmiş ve 14 Şubat’ı “St.Valentin Günü” olarak ilan etmiş. Kilise de bunu resmileştirmiş. Böylece bu özel gün zamanla unutulsa da 18. Yüzyıl başlarında yeniden canlanmış.

Çiftlerin birbirlerine kartpostal vermesi, endüstri devriminin kartpostalların fabrika üretimini arttırmasına sebep olmuş ve 1916’da ABD Missouri’deki Halimark Kartları Şirketi seri üretime geçerek kutlamaların bugünkü haline dönüşmesini sağlamıştır.

DUYGULARIN EN GÜZELİ SEVMEK VE SEVİLMEKTİR.

Seven insan samimi olur. Sevdiceğine yalan söylemez. Onu aldatmaz, ihanet etmez.

Seven insan fedakar olur. Yokluğa da katlanır, varlığa da sevinir.

Seven insan sevdiğinin hep yanında olur. Ona destek verir, onu küçük görmez, devamlı motive eder ve yüceltir.

Sevgi tek taraflı olmamalıdır.

Sevdiği kadına hediye alamadı diye erkeğini hor gören kadından erkeğini sevdiğine inanabilir misiniz?

Erkeği maddi sıkıntıya düştüğünde, onun yanında olmayıp, onu terk eden, aşağılayan kadından sevgi bekleyebilir misiniz?

Kadınını döven, söven, hırpalayan erkekten kadınını sevdiğine inanabilir misiniz?

Birbirini gerçekten seven sevgililer, her ne olursa olsun, birbirlerini kırmamalı, üzmemeli, varlıkta da yoklukta da birlikte olmalı.

Hayatın zorluğunu, güçlüğünü, sıkıntılarını birlikte göğüsle meliler, birbirlerine güzel sözler söylemeliler, kötü söz söylememeliler.

Sevelim, sevilelim ve bu fani dünyada mutlu, huzurlu yaşamaya çalışalım.

Ne dersiniz?...

14.02.2021

Zekeriya TÜMER

Ulusalhaber1881@gmail.com.

7 Şubat 2021 Pazar

Sevgili okurlar, bana gönül koymakta haklısınız.

TÜMER DİYOR Kİ:

Sevgili okurlar, bana gönül koymakta haklısınız.

Bazı okuyucularımdan “Zekeriya bey ne zaman yazınız çıkacak” diye soranlar oluyor.  

Evet. Türkiye'nin gündemi öyle sıcak bir şekilde devam ediyor ki, her dakika, bir yazı yazılabilir.

Yazdığımız ve yol gösterdiğimiz, eksiyi, artıyı söylediğimiz konular hakkında herkes  bildiğini okuyor. 

Bu nedenle de insan yazı yazmak istemiyor.

Bugüne kadar çıkan yasalar günlerce  TV.lerde tartışıldı. 

Uzman kişilerce konular detaylı incelendi. 

Netice!

AKP İktidarı, daha doğrusu Recep Tayyip Erdoğan hem AKP yi ve hem de kendisini iktidarda tutmayı becerdi ve ülkenin en tepesine tek adam olarak oturdu mu? Oturdu.  

Kimsenin sözüne de itibar etmiyor ve benim dediğim olacak, tek çareniz benim dediklerime uymaktır, diyor mu, diyor.  

Şimdi bir de ortağı var ki, ne istiyorsa ona da kabul ettiriyor.

Boğazici olayları henüz ufak olaylar.

İktidarın nimetlerinden istifade edenler kolay kolay bırakırlar mı devletin ellerindeki gücü. 

Bırakmazlar!

Halen halkın bir çok kesimi, alternatif yok ki, Kılıçdaroğlu mu ülkeyi idare edecek? Onun programı bile yok demekte.

Üstelik buyurun, CHP içerisinde Muharrem İnce’nin başını çektiği bir grup İktidar partisinin ekmeğine yağ sürmeye çalışıyor.

Yandaş basını izleyenler Türkiye’nin güllük gülistanlık olduğuna inanıyorlar.

Halk TV. İle Tele 1 ve FOKS TV. gibi yayınları izleyenleriniz ancak gerçekleri öğrenebiliyorlar.

Gazeteler de de yandaş basın, yandaş olmayan basın diye iki ayrı Basın organları yayınlarına devam ediyorlar.

Arada haber sitemizin ana sayfasında iki ayrı grubun çıkardıkları yayınları yayınlıyorum, okuyucu baksın ve farkı görsün diye.

Ben 9 Şubatta 76 yaşına girecem. 

Bizler yorulduk. Hep umutla gelecek günlerimizin iyi olmasını bekledik. 

Olmadı! 

Bundan sonra daha ne kadar bekleyeceğim. 

İnanın gelecek günlerin aydınlık günler olacağından pek emin değilim!

Bu benim düşüncem elbette, başkaları umutlu olabilir. 

Gençler umutlarını yitirmesinler. Atatürk'ün Türk Gençliğine hitabesini iyi ezberlesinler. 

Dünyayı saran Korona virüsü, zaten dünya ekonomisini dar boğaza sokarken, ülkemizin ekonomisini daha da berbat hale getirdi.

Elbette dolar milyoneri olanlar bu ekonomik krizden etkilenmiyorlar.

Ancak, bizim gibi emekli olanlar ve namusları ile halen çalışarak para kazanma peşinde olanlar çok etkileniyor.

Ben 1960 Askeri Darbesini gördüm. Menderes dönemini de hatırlıyorum. İsmet İnönü, Süleyman Demirel Dönemini de yaşadık. Çoban Sülü, gitti geldi, gitti geldi.

12 Mart Muhtırası, 1980 Askeri Darbe. Kenan Evren’in Cumhurbaşkanlığı, Özal dönemi, Tansu Çiller, Mesut Yılmazlar, Erbakanlar, Ecevitler, Türkeşler, bunların hepsinin dönemlerini gördük.

Gerçek devlet adamlarını da gördük. Devlet adamı niteliğini taşımayanları da.

Eh 18 yıldır da Recep Tayyip Erdoğan dönemini yaşıyoruz. İki yıl daha var. 2023 e kadar kimse Recep Tayyip Erdoğan’ı indiremez. Neden mi?

Amerika 2023 e kadar söz vermiş, öyle söylenildiğini zamanında duymuştum.

Ne söyleyeyim, ne yazayım?

Eğer hatalı yönetimler olmasa, her halde biz de Almanya, Japonya vs. gibi kalkınmış refah bir ülke olurduk.

Hollanda kadar bile olamadık. Sebze, meyve ihracında Dünya’da en ön sıralarda.

Biz ise, Tarım ülkesi olmamıza rağmen, her şeyi dışarıdan ithal ediyoruz.

Demek ki şu an bu sıkıntıları yaşıyor isek, bunun mutlaka bir sebebi var. Bu sebebi de halk kendisi bulsun. 

Bizi yönetenler de bulup, daha iyi ekonomik tedbirler alabilir. 

İnanın herkes görevini yapıyor. İnsanlara görev veriliyor, onlar da o görevi yerine getirmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Görevler verildi ve yapılıyor.

Ben fazla bir şey söylemek istemiyorum. Zira 76 yaşımdan sonra başımın belaya girmesini istemiyorum. Anlayan anlar.

Benim tek liderim var o da Mustafa Kemal Atatürk.

Onun izinde, yolunda, hangi siyasi irade yürürse, hem ülkesine büyük yararı olur, hem de gelecek kuşaklara çok iyi bir ülke bırakır.

Benim şu an siz okuyucularıma söyleyebileceğim sözler bunlar.

İnşallah her şey güzel olur, daha kötü günler yaşamayız. 

08.02.2021

Zekeriya Tümer

Ulusalhaber1881@gmail.com.


24 Ocak 2021 Pazar

İNSAN AHLAKSIZ OLURSA YAPACAK BİR ŞEY YOK

 TÜMER DİYOR Kİ:


İNSAN AHLAKSIZ OLURSA YAPACAK BİR ŞEY YOK.

Sevgili okurlar, son günlerde bana intikal eden olaylar bu yazıyı yazmama sebep oldu.

Toplumun her kesiminde, her meslekte,  çürük ve ahlaksız insanlar olabilir.

Özel sektörde de,  kamu hizmeti yapan kişilerde de olabilir.

Çürüme başladığı zaman devam edip gidiyor. Çürükler başkalarını da çürütmeye başlıyorlar.

Şöyle düşünelim:

Sizin herhangi bir kurumda işiniz var, yetkilinin karşısına gidiyorsunuz.  Yetkili olan kişi, sizi dinliyor, evraklarınıza bakıyor.

Sonra kafasını kaldırıp size bakar. Sizi gözüne kestirir ise, işi yokuşa sürer ve sizden çıkar bekler.  

Hele ki  siz eğer bayansanız, işte o zaman yandınız. Bir de güzel ve alımlı iseniz. Kurtuluşunuz yok!...

Karşınızdaki yetkili kişi de erkek ise, eh o zaman bakın size gelen tekliflere.

Böyle bir olayı Kamu hizmeti yapan ve kanun adamı sıfatını taşıyan kişilerde de görebilirsiniz.

(NOT: Ana sayfamızı tıklayıp baktığınızda da Sözcü Gazetesinin manşete taşıdığı bir bürokrat hakkındaki yazıyı da okuyabilirsiniz. 

https://ulusalhaber1.blogspot.com/2021/01/kadin-olmak-ve-bir-de-guzel-olmak-suc-mu.html

Bu linki tıkladığınızda Kocaelindeki bir olayı okuyabilirsiniz.)

Buna benzer olaylar yalnız Koca elinde olmayabilir,

Kayseri’de de olabilir, Kütahya, Kastamonu, Kırşehir, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Diyarbakır da da olabilir. 

Yani her yerde olabilir!

Bu kabil olaylar her zaman yaşanıyor, yaşanacak ta.

Bu nedenle insanlar olayı yaşadıktan sonra değil, yaşamadan şikâyetlerini yapmalılar.

Yasalar her zaman haklıdan yanadır.

En önemlisi de ne biliyor musunuz? 

Evli bir erkeğin, karşısındaki kadının işini yapacağım diye, onu kandırarak, oyalayarak, işini savsatarak iş sahibi kadınla, (müvekkili ile) yanlış ilişkiye girmesidir.

Bu kabil kişilerin çoğu, hem yuvasının yıkılmasından korkar, hem de karşısındaki bayanın cazibesine kapılarak, yanlışlıkların içerisine düşer.

Kadına ev almak, araba almak, gibi vaatlerde de bulunabilir. Kadın zor anlar yaşıyor ve sıkıntılı bir dönemden geçiyor ise, bunu fırsat bilerek, onun kadınlığından istifade etmek ister ve elinden geldiğince onu oyalayarak, işi uzatır. Bazen para verir, bazen onun daha iyi yerlerde oturması için ev tutar, onu kendisine borçlandırır.

Hiçbir zaman bu ilişkilerde sevgi yoktur.

Ancak, yetkili kişinin karşısındakine söyleyeceği güzel sözler, "ben eşimden memnun değilim, iyi ki sen çıktın karşıma," gibi, kadını kandıran ifadeler, psikolojisi bozuk, maddi sıkıntı içerisinde yaşayan, ruhsal bunalımda olan kadını çaresiz bırakabilir ve karşısındakine boyun eğebilir, her istediğini yapabilir. 

Bu ilişki tek taraflı çıkar ilişkisidir.  

Biliyorsunuz, yasak ilişkiler nedeniyle çok kişi bulunduğu mevkiyi ve içinde bulunduğu durumu kaybetmiş, büyük sıkıntılara düşmüştür.

Bunları durup dururken neden yazdın? Diyeceksiniz.

Bizler devlete 33 yıl hizmet ettik. Kimseyi ayırt etmedik. Kimseyi kandırmadık.

Namusumuzla, ahlakımızla, dürüstçe görevlerimizi yaptık. Emekli olduk.

Halen haksızlıklarla, namussuzluklarla, yalançılarla, sahtekarlarla, mücadele ediyoruz.

Namussuzluklarla, ahlaksızlıklarla, mücadele etmek hususunda yasalarımızda ne belirtildi ise, o kurallara uyarak mücadele etmek de insanlık görevidir.

Son günlerde tarafıma intikal eden bazı olaylar benim bu yazıyı yazmama sebep oldu.

Bizim amacımız kişileri ifşa etmek değildir.

Çünkü, haklı ve haksız ancak, mahkemelerde belli olur.

Dava konusu olan ve ilgili yerlere yapılan şikâyetler resmiyet kazandığı zaman, kamu oyu bilgi sahibi olabilir.

Biz burada genelleme yaparak, bu hatalara kimselerin düşmemesi için küçük uyarılar da bulunduk.

İşi olup ta yetkili kişinin karşısına çıkan kadın veya erkek, kim olursa olsun, hoş olmayan tekliflerle karşılaştığında susmamalı, o anda gerekeni yapmalıdır.

İşte o zaman çok kişi kendisine gelebilir.

Yaşadığımız tecrübeler ve edindiğimiz izlenimler bazen bizlerin insanlara yol göstermesine ve uyarmasına sebep oluyor.

Çürüyen toplumun, çürük insanlarından bıktık artık.

Kimse kimseye güvenemeyecek, inanamayacak mı?

Başımıza gelen Korona belası ayrı bir bela iken, diğer belaları da yaşayarak İnsanlığın ölmesine ahlaki değerlerimizin yok olmasına seyirci mi kalacağız?

Üstelik bir de utanmadan sorduğunda senin dinin ne diye, Elhamdülillah Müslümanım der.

Diyeceksiniz ki, alan razı veren razı, size ne!

Maalesef alan razı oluyor da, veren pek razı olmaz. Mecbur kaldığı için verir.

Her ne olursa olsun, ortada bir hak ve hukuk vardır. İnsanlık vardır. Kişi hakkı vardır. Mağduriyet yaşayan kişi hele ki kadınsa, kadınlığı kullanılarak, çıkar sağlanmamalıdır.

Yasalar çiğnendiği, yasalara aykırı hareket edildiği durumlar ortaya çıktığında, herkes kanun önünde hesabını verebilir.

Zorda kalan kişiyi kötü amaca zorlamak.

Kandırmak, Görevi kötüye kullanmak.

İyi niyeti suiistimal etmek.

Yasalarımızda bu cezai hükümler vardır.

Verilen sözler yerine gelmediği zaman, karşındaki de seni şikâyet edebilir.

Benim söyleyeceklerim bu kadar.

Anlayan anlar, anlamayana yapacak bir şey yok.

Allah her zaman doğrunun yanındadır.

Her zaman yanlış yapan burada da öbür tarafta da bedelini ödeyecektir.

Ahlaklı ve faziletli bir toplum, değer kazanır, gittikçe kalkınır ve büyür.

“Tehdit esasına dayanan ahlak, bir fazilet olmadıktan başka güvene de layık değildir. “

“Hiç bir millet yoktur ki, ahlâk esaslarına dayanmadan ilerlesin.”

(M.Kemal Atatürk. )

Güzel ahlak, hataları eritir. Suyun buzu erittiği gibi. Fena ahlak ta ameli bozar. Sirkenin balı bozduğu gibi. “

(Hz.İbni Abbas r.a.)Ramuz el-Hadis s.215.

30 Aralık 2020 Çarşamba

MAL SAHİBİ, MÜLK SAHİBİ, HANİ BUNUN İLK SAHİBİ

TÜMER DİYOR Kİ:

MAL SAHİBİ, MÜLK SAHİBİ,

HANİ BUNUN İLK SAHİBİ.

MAL DA YALAN, MÜLK DE YALAN,

VAR BİRAZ DA SEN OYALAN.

(Yunus Emre)

 

Sevgili okurlar, Yunus Emre ne güzel söylemiş: “ Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi, mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan” demiş.

Buyurun ey mal ve mülk sahibi olanlar. Bir Korona yüzünden, ne malınızın kıymeti kaldı, ne de mülkünüzün!

İstediğin yerde istediğin yemeği yiyemiyorsun, gezemiyorsun, oturamıyorsun, seyahat edemiyorsun. 

Ağzında maske, cebinde kolonya ile kimseyle tokalaşamıyor, sarılamıyor, öpüşemiyor, birlikte yemek yiyemiyor, gezemiyor, çocuklarına, yakınlarına sarılamıyor, ellerini öpemiyor, elini öptüremiyorsun!.

Sevgili Okurlar, 2020 yılı da bitti. Tüm Dünya’yı Covit 19 denen bir bakteri esir aldı.

Bu nedenle 2020 yılı bütün dünyaya zehir oldu. Nasıl yaşadık, nasıl günler geçti  farkına bile varamadık. 

2021 yılında hangi günleri yaşayacağız henüz belli değil!

Gene de bizler umutlarımızı yitirmeyelim. Güzel düşünelim, güzel günler yaşamak için de elden tedbiri bırakmayalım, Allah’a da dualarımızı eksik etmeyelim.

İnsanlık belki dersini almıştır, diye düşünüyorum. 

Ancak, aldığını da pek zannetmiyorum!..

Para hırsı, mal, mülk hırsı insan var olduğu müddetçe yok olmaz.

Her şey para ve servet değildir; ancak bunu anlayan kaç kişi vardır.?

En önemli olan nedir? 

Onurlu, dürüst ve insanca yaşamak, insanca paylaşmaktır.

Vakti zamanında büyük düşünür Sokrates’in zengin bir hayranı varmış. Öldüğünde bütün servetini Sokratese  verilmesini tavsiye etmiş. Bir Çuval altın’ı getirip Sokrates’e teslim etmişler.

Ünlü düşünür, altınları almış, kayığa binmiş ve denize açılmış. Sonra da çuvaldan altınları tek tek alarak, denize atmaya başlamış.

Altınları denize atarken,  bir yandan da altınlara sesleniyormuş. “Ey altınlar! İşte seni denizin dibine gönderiyorum ve batırıyorum ki, sen benim ruhumu batırmayasın”.

Evet sevgili okurlar, çok zenginlik insanın ruhunu teslim alıyor.

Bunun ispatını 2020 yılında yaşadık.

Amerikalı Yahudi asıllı yazılımcı ve şu anda dünyanın en zenginlerinden sayılan Bill Gates’in Korona virüsü ile ilgisi olduğu söyleniyor! 

Peki  Bill Gates ölmeyecek mi? Öbür tarafa hangi malını, mülkünü, parasını götürecek! 

Dünya’yı değiştirme, yeni bir düzenin dünyaya getirilmesi düşünceleri, sosyal medyada da yazılmakta, konuşulmakta.

Eyy  mal ve mülk sahibi olanlar: Bakın Neyzen Tevfik sizler için ne güzel söylemiş. “Öleceğiz bir gün, gömecekler. Birkaç gün övecekler. Sonra kalan malını bölecekler, hatta memnun kalmayıp üstüne birde sövecekler.)

Dünyayı bu hale getirenlere de öldüklerinde arkalarından dua edilmeyecek, sövülecek!.

Para ile her şeyi alabilirsin ama temiz bir vicdanı alamazsın. Gerçek sevgi ve dostluğu alamazsın. Sağlık alamazsın, kültür alamazsın, mutluluk alamazsın.

Çok mal haramsız, çok söz ise yalansız olmaz, demiş Yunus Emre. Doğru söylemiş.

Rüşvet yemeden, hırsızlık yapmadan, torpille büyük işler almadan, birkaç yerden maaş almadan, gayri meşru para kazanmadan, miras kalmadan, nasıl mal mülk sahibi olacaksın?

Asgari ücret alarak, aldığın maaş enflasyona yenik düşerken, sen nasıl mal mülk sahibi olacaksın?

NE YAZIK Kİ BÜTÜN KAPILARI AÇAN ANAHTAR PARADIR

Moliere ise “Bütün kapıları açan anahtar paradır.” Demiş. Bu da doğru söylemiş.

Gerçekten bütün kapıları para açıyor da, Korona’ya ve hastalıklara, en önemlisi de ölüme karşı bir şey yapamıyor.

UMUTLAR YOK OLMASIN. İYİ DÜŞÜNELİM İYİ GÜNLER YAŞAYALIM. 

Sevgili Okurlar; 2021 yılında ülkemizde Güçlü Devlet, Güçlü Hükümet, Güçlü Ordumuz olacakmış!

Korona yok olacak, ekonomi canlanacak, işsizlik son bulacakmış!

İş derdi, aş derdi olmayacak. Elektrik, gaz, su, telefon ucuzlayacak, üretim artacak, tüketim azalacakmış!

Eskisi gibi, herkes birbirine sevgi ve saygı gösterecek, çocuklar büyüklerine, büyükler çocuklarına, sevgililer birbirlerine sarılacak, mutlu, huzurlu bir yaşam yaşayacakmış!

Hak, hukuk, adalet, olacak, Basın özgür, hür olacak, kimse kimseye yalan söylemeyecek miş!

Fabrikaların bacalarından dumanlar çıkacak, ormanlar yeşilliklerini koruyacak, derelerden temiz su akacak, göller, denizler, nehirler’de balıklar artacak mış!

Hava temiz, su temiz, ne kanser, ne de Korona falan olmayacak mışız!

Türkiye Çağdaş, kalkınmış, modern laik Demokrat Hukuk ve Sosyal bir devlet olarak dünyanın en saygın devleti olacakmış!

Yakında, çok yakında, az kaldı. İster inanın ister inanmayın. Yakında huzur dolu günler yaşayacak mısız!

2021 ve gelecek yıllar insanlığın yeni umudu olacakmış!

Ben inanmak istiyorum, siz ne dersiniz?

2021 YILININ TÜM DÜNYAYA HUZUR VE MUTLULUK GETİRMESİ DİLEĞİYLE, BÜTÜN OKUYUCULARIMIN DA YENİ YILINI KUTLAR, SAĞLIKLI VE MUTLU GÜNLER GEÇİRMELERİNİ DİLERİM. 

 Zekeriya TÜMER

ulusalhaber1881@gmail.com.

15 Kasım 2020 Pazar

Koronaya karşı son derece tedbirli olmak zorundayız.

 TÜMER DİYOR Kİ:

 

KORONA’YA KARŞI BENİM DE ÖNERİLERİM VAR.

Sevgili okurlar, Allah insanlara akıl ve mantık vermiştir.

Bazı konularda aklımızı ve mantığımızı kullanmamız da yarar vardır.

Dünyaya bir bela geldi. Adı da Korona. Bütün dünyayı etkisi altına aldı.

Bilim insanları ve Dünya Sağlık Örgütü devamlı insanların hastalığa yakalanmamaları için önerilerde bulunmaktalar.

Bu önerilere rağmen, bilinçsiz ve duyarsız olan insanlar, acı patlıcanı kırağı çalmaz diyerek, bilim insanlarınca önerilen önerileri pek umursamamaktalar ve hayatlarına aynen devam etmekteler.

Devletler de buna çare olarak, mecburi yasaklar koymaktadır.

Ancak, devletlerce konulan yasaklar da yeterli olmamaktadır.

Bir tuzak kuruldu, o tuzağın içerisine bütün dünya yuvarlandı.

Hastalığın en kötü tarafı, virüsün insandan insana çabuk bulaşmasıdır.

Bulaşıcı başka hastalıklarda vardır. Tarih boyunca bunlarda yaşanmıştır. Yıllarca süren mücadeleler sonucunda o bulaşıcı ve öldürücü hastalıklar azalmış, hatta ortadan kalkmıştır.(Örneğin: Veba, verem vs gibi )

Ben beni bildim bileli en büyük öldürücü hastalık kanser’dir. Bir türlü çaresi bulunamamış, değişik kanser türleri ile insanlar büyük kayıplar vermiştir ve vermektedirler. Ancak, Kanser bulaşıcı olmadığından çok kişi bu denli etkilenmemektedir. 

Şimdi de bu Korona çıktı.Üstelik çok çabuk bulaşıcı bir hastalık. 

Korona konusunda bilindiği üzere her gün TV.lerde gazetelerde bilim insanlarından alınan bilgiler kamu oyu ile paylaşılmaktadır. Maske takın, sosyal mesafeyi koruyun, ellerinizi devamlı dezenfekte edin. Ellerinizi yıkamadan sakın ağzınıza, burnunuza, gözünüze sürmeyin. Bol su için, bağışıklık sisteminizi güçlendirin, evinizden çıkmayın, kimse ile tokalaşmayın, sarılmayın, öpüşmeyin.

Peki, bunların yanında, insanlar akıl ve mantığını kullanarak yan tedbirleri neden düşünmezler.

Evden çıkmak zorunda olanlar, asansöre binerken, inerken, düğmeye basmaları gerektiğinde, neden parmakları ile düğmeye dokunurlar. Bunun yerine bir başka şeyle dokunsalar, ellerine kâğıt mendil alarak onunla o düğmeye dokunsalar olmaz mı? Belki de o düğmede Korona virüsü var, siz çıplak elle dokunmaz iseniz size geçmez. Bu çok basit tedbiri neden yapmazlar!

Asansöre binerken, ağzınızda maske var tamam, ama belki sizden evvel birisi bindi asansörün içerisinde öksürdü ve Korona Virüsü havada askıda kaldı. Binerken, çantanızdan ya kolonyalı şişeyi ya da dezenfekte şişenizi çıkarıp asansörün içerisine sıkarsanız, belki fayda görebilir, askıda kalan virüsü öldürebilirsiniz.

Bu tedbiri, otobüste, dolmuşta, metroda herkes yapar ise, havada Korona virüsü ölebilir, yok olabilir belki.

Belediyeler sivri sinekleri öldürmek için araçlarla mahallelerde havayı dezenfekte ile ilaçlarlar. Bunu hepimiz biliyoruz. Peki, aynı şeyi neden otobüslerde, metrolarda yapmazlar. Sık sık yapılsa, bu da bir tedbir olmaz mı?

Bizler otobüse, dolmuşa, metroya bindiğimizde ellerimizi eldiven ile veya yoksa kağıt mendillerle koruyabiliriz. Tutacağımız yeri kâğıt mendille tutabiliriz. Bu da bizim korunma tedbirimiz olsa, kötü mü olur.

Korona virüsü ağzımızın içerisine girdiğinde boğazımıza yerleşip 4 gün orada kalıyormuş.

4 gün uzunca bir süre. O zaman yanınızda ya saf limon suyu, ya da elma sirkesi veya ağız spreyi taşıyarak, boğazınızda bir gıcık hissettiğinizde ağzınıza sıksanız bu da bir tedbir olabilir mi? Koronanın boğazınızda ölmesine sebep olabilir.

Her gün birkaç kere, karanfil atıp ağzınıza çiğnerseniz, bu da bir fayda sağlayabilir mi? Bunu da düşünün. Çünkü karanfilin ağzımızın içerisindeki zararlı bakterileri öldürme, diş ve diş etlerini kuvvetlendirme özellikleri olduğu söyleniyor.

Ben bir damla elma sirkesine 3 damla su karıştırarak kendime burun damlası yaptım. Burnumda bir kaşıntı, tıkanma olduğu zaman hemen onu sıkıyor ve kâğıt mendile de burnumu siliyorum.

Sarımsağın büyük yararları olduğu söyleniyor. Kokuyor olabilir. Ama sağlık her şeyin üzerinde. Sabahları aç karnına iki diş sarımsak yutmanın yararı var, zararı yok. Ben bunu yapıyorum.

5 Diş sarımsağı bir suyun içerisine koyarak, 24 saat beklettikten sonra suyunu için diye doktor tavsiyeyi duydum, onu da yapıyorum.

Çinli bir doktor, sıcak suyun buharını teneffüs edin, koronadan kurtulursunuz diyor.

Eğer siz kendinizde böyle bir şüphe duyduğunuzda sıcak suyun içerisine viks de katarak, o buharı genzinize çekerseniz, korona denen virüs ölebilir ve siz de ondan kurtulabilirsiniz. Bu da benim mantıken bir düşüncem.

Her akşam yatmadan önce boğazınızı, ya elma sirkesi, ya limon suyu, ya da karbonat ile gargara yaparsanız, size zararı olur mu? Olmaz. Boğazınıza yerleşmiş Korona Virüsü var ise, o gargaradan sonra ölebilir. Siz de kurtulabilirsiniz.

Bunlar benim mantığımın tedbirleri.

Uyan uyar, uymayan uymaz.

Ancak, bu Virüsten kurtulmak için, bütün herkesin gereken tedbiri alması gerek. Bu tedbirlerin çoğu yüksek para ile alınacak tedbirler değil. Devletin almış olduğu tedbirlerin yanında herkesin de benim şu söylediğim basit uygulamayı yaparak bu öldürücü virüsten kurtulmanın mümkün olduğu kanısındayım. 

Bir arkadaşımın babası 75 yaşında. Kor onaya yakalanmış, hiçbir sıkıntı yaşamadan atlatmış. 40 yaşındaki kardeşi yakalanmış, nerede ise ölecekmiş. Çok ağır geçirmiş. Babası neden hafif atlatmış. Çünkü her akşam bir avuç sarımsak yiyormuş. Belki de o yarar sağladı diyor.

Sarımsak, soğan bunları bol bol yememiz gerektiğini birçok uzman kişiler de söylüyor.

Sosyal medyada yayınlanan Korona ile ilgili bazı bilgileri de mantık çerçevesinde değerlendirmek ve mantığınıza  uygun geliyorsa kullanmakta yarar olduğu kanısındayım.

Her akşam değişik bitki çayları içmenin de yararlı olacağı kanısındayım.

En önemli husus da bağışıklık sistemini güçlü tutmaktır. Bunun içinde bir çok bitkisel vitamin, mineral destek ürünleri vardır. Bunları da bir bilene sorarak kullanmakta yarar vardır. Ben kendim kullanıyorum. 

Şunu da unutmamak gerek. Kaderin önüne geçilemez. Eğer bizlerin ömrü Korona bahanesi ile son bulacaksa, bulur. Bulmayacaksa, bir bahane ile Korona’yı atlatırsınız. Başka bir sebepten ölürsünüz. Bu da bir gerçektir.

Allah herkese sağlıklı ve mutlu bir ömür geçirmelerini nasip etsin.

Kaderin de ne ise onu yaşarsın. 

Tedbir bizlerden takdir ALLAH’TAN     

NOT: BAŞTA KORONA OLMAK ÜZERE, KANSER İLE BİRÇOK HASTALIKLARA KARŞI BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİZİ KORUYACAK DESTEKLEYİCİ ÜRÜNLERDEN BOR VE KENEVİRLİ ÜRÜNLERİ  https://borlu.medirevo.com.tr/ BU LİNKİ TIKLAYARAK ALABİLİRSİNİZ.     

15.11.2020

Ulusalhaber1881@gmail.com

ZEKERİYA TÜMER


29 Ekim 2020 Perşembe

Cumhuriyetimizin 97. yılı tüm Türk ulusuna kutlu olsun. Peki siz kimsiniz?

                              TÜMER DİYOR Kİ:

PEKİ SİZ KİMSİNİZ?

CUMHURİYET BENİM

CUMHURİYET SENSİN

CUMHURİYET BİZİZ

CUMHURİYET BİZİ BİZ YAPANDIR.

CUMHURİYET BİZİ MİLLET YAPANDIR. 

CUMHURİYET YOK OLMUŞLUKTAN, ÇAĞDAŞLIĞA VE KALKINMAYA ADIM ATMAKTIR. 

CUMHURİYET TEK YÜREK OLABİLMEKTİR.

CUMHURİYET KARDEŞÇE YAŞAMAKTIR. 

CUMHURİYET HAKTIR HUKUKTUR. ADALETTİR.

CUMHURİYET VATANA SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET KULA KULLUK ETMEMEKTİR. 

CUMHURİYET DEVRİMLERE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET BAYRAĞINA, DİLİNE DİNİNE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET LAİKLİĞE VE DEMOKRASİYE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET YURT TOPRAKLARINA SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET MEDENİYET YOLUNDA İLERLEMEKTİR.

CUMHURİYET EŞİTLİKTİR.

CUMHURİYET ANLAYIŞTIR.

CUMHURİYET  BİRLİK VE BERABERLİK İÇERİSİNDE YAŞAMAKTIR.

CUMHURİYET  HOŞGÖRÜDÜR.

CUMHURİYET YAŞAMDIR. 

CUMHURİYET GELECEKTİR. 

CUMHURİYET AYDINLIĞA GİDEN YOLDUR.

CUMHURİYET  HÜRRİYETTİR

CUMHURİYET KADIN ERKEK EŞİTLİĞİDİR.

CUMHURİYET  ÖZGÜRCE YAŞAMAKTIR.

CUMHURİYET HERKESE EŞİT EĞİTİM HAKKIDIR.

CUMHURİYET DEMOKRASİDİR.

CUMHURİYET ÇAĞDAŞLIKTIR,

CUMHURİYET SANA VERDİĞİ KİMLİĞE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET NAMUSLU OLMAKTIR.

CUMHURİYET AHLAK DEMEKTİR.

CUMHURİYET FAZİLET DEMEKTİR. 

CUMHURİYET ÜRETKEN OLMAKTIR.

CUMHURİYET BAĞIMSIZLIĞINA VE ÖZGÜRLÜĞÜNE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET UMUT DEMEKTİR.

CUMHURİYET EMPERYALİZME DUR DEMEKTİR.

CUMHURİYET EGEMENLİK DEMEKTİR.

CUMHURİYET AKIL DEMEKTİR, İLİM DEMEKTİR, BİLİM DEMEKTİR.

CUMHURİYET YURTTA SULH, CİHANDA SULH DEMEKTİR.

CUMHURİYET İSTİKBAL DEMEKTİR.

CUMHURİYET KAZANDIĞIN TOPRAKLARI KAYBETMEMEK DEMEKTİR.

CUMHURİYET DEVLETİNE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET MİLLETİNE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET HAK-HUKUK-ADALET DEMEKTİR.

CUMHURİYET NE MUTLU TÜRKÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM DİYEBİLMEKTİR. 

CUMHURİYET MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'E VE ONUN ESERLERİNE SAHİP ÇIKMAKTIR.

PEKİ; TÜRKİYE CUMHURİYETİ KİMLİĞİNİ TAŞIMANA İZİN VEREN, CUMHURİYETE VE CUMHURİYETİN KAZANIMLARINA KARŞI ÇIKAN, TANIMAYAN, CUMHURİYETİ SANA KAZANDIRANLARA HAKARET EDEN;

SEN KİMSİN?

SİZ KİMSİNİZ? 

SİZİN KÖKÜNÜZ NE, SOYUNUZ, SOPUNUZ NE?

SİZ KİMSİNİZ? 

SİZ AŞAĞIDAKİ HARİTADA BELİRTİLDİĞİ GİBİ SEVR ANLAŞMASINA  EVET DİYEN, LOZAN ANLAŞMASI İLE BAĞIMSIZLIĞINA KAVUŞAN VATAN TOPRAKLARINDA  YAŞAMAK İSTEMEYEN, BAŞKASININ BOYUNDURUĞU ALTINDA YAŞAMAK İSTEYEN KİŞİ MİSİNİZ? 

SİZ KİMSİNİZ?


 

8 Ekim 2020 Perşembe

Yalan söyleyenlerin de Pinokya gibi burnu uzasa ne iyi olur.

TÜMER DİYOR Kİ:

YALAN SÖYLEYENLERİN DE BURNU UZASA NE İYİ OLURDU!

Sevgili okurlar, ülkem dahil olmak üzere, dünya üzerinde yaşayan insanların çoğu dünyalarını yalan üzerine kurmuş bulunmaktalar.

Devamlı yalan söyleyerek, hem çıkarlarını koruyorlar, hem de başkalarını kandırarak hak ve hukuklarını gasp ediyorlar.

Hemen hemen bütün dinlerde yalan söylemek hoş karşılanmaz ve günah sayılır.

Bakın buraya Kuran-ı Kerim’den iki ayet aldım, ne diyor:

“Bakara Suresi, 10. Ayet. “Kalplerinde hastalık vardır. Allah’da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır. “

Aff Suresi, 2. Ayet. “Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi neden söylersiniz?”

Bakara Suresi 10. Ayeti, yalan söyleyenlerin kalplerinin hasta olduğunu, onların zaten iyi insan olmadıklarından hastalıklarını da Allah’ın arttırdığını söylemek istiyor. Bunlar nifak tohumları eken, insanlara zarar veren kişiler olduklarından dolayı da onları öbür tarafta acı bir azap bekliyor, diye de uyarıyor.

Aff Suresi 2. Ayeti ise: İman eden kişiler, sizler neden yapamayacağınız veya yapmayacağınız şey konusunda karşınızdakine yalan söyleyerek ona ümit veriyorsunuz, neden onu kandırıyorsunuz. Bunun vebali, günahı çok, bana geldiğinizde bunun hesabını size soracam, diye uyarıyor bence.

Yalan söylemek mubah mı?

Bizleri yönetenler, yani Devlet kademelerinde görev alanlar bulundukları mevki de yalan söylerler ise,  topluma yanlış bilgi verirler ise, toplum daha büyük yara almaz mı?

İnsanların devlete karşı güvenleri azalmaz mı? İnançları sarsılmaz mı?

Arkadaş arkadaşa, kadın kocasına, koca karısına, anne-baba çocuklarına, çocuklar anne ve babalarına, yani herkes birbirine yalan söyleyerek iş yapmaya, birbirlerini kandırmaya kalkarlar ise, o toplum sağlıklı bir toplum olur mu Allah aşkına?

Yalan yere iftiralar atarak insanları hapislerde çürütmek, yalanlar söyleyerek insanları aşından, işinden etmek. Yalanlarla başkalarının  haklarını gasp ederek, kendilerine çıkar sağlamak, bunlar hele ki Müslüman bir toplum için helal mi, haram mı? Müslüman toplumlara da yakışıyor mu?

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&

Okullar açılıyor. Düşünüyorum. Az çok biz de eğitimden anlıyoruz. O minicik yavrular ağızlarında maske ile, oksijen alamayacaklar, taptaze ciğerleri soludukları nefesi tekrar alarak, kirlenecek. Sonunda nefes darlığı hastası olma ihtimalleri yok mudur sizce?

Peki çocuklardan birinde virüs var ise, o çocuk sıralara, kapılara, önüne gelen her yere ellerini sürdüğünde virüs oralara bulaşmayacak mı? O bulaşan virüsü başka çocuklar elleri ile taşıyarak evlerine getirmeyecekler mi? Evdeki yaşlı büyüklerine bulaştırmayacaklarını kim garanti edebilir?

Önümüzdeki günlerde bu Korona başımıza tam bela olacak.

Okullar mutlaka açılmak zorunda, açılmalı da. Devlet daha da büyük tedbirler almalı. Dersler ikiye, üçe bölünmeli, sınıflar da mesafeler korunarak, çocuklar maskesiz ders görmeliler.

Çocukların ciğerleri her zaman temiz hava almalı. Bütün herkese temiz hava lazım. Temiz hava, temiz su, temiz gıdalar. Bağışıklık sistemi ancak böyle güçlenir.

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&

“Güzel sanatlarda başarı; bütün inkılapların başarılı olduğunun en kesin delilidir.” (M.Kemal Atatürk)

Genç ve yetenekli Seramik-Resim Sanatçısı Funda TÜMER’İN (SANAT VE 21.YÜZYIL) adlı ilk kitabı çıktı

İçerik olarak, güzel bir yapıt. İyi bir bilgi birikimi  yapılmış. Akıcı bir dil kullanılmış. Bilgiler ve anlatımlar iyi. Tüm Sanatçıların yararlanabileceği bir eser olmuş. Herkesin okuyarak bilmedikleri bazı konuları bu kitaptan öğrenebilme imkanları var. Tüm sanata ilgi duyanların alıp okumalarını tavsiye ederim.

Sanatçı olabilmek, elbette kolay bir şey değildir.

O bir yetenektir. Doğuştan gelen bir yetenek ve kalıtımsal yansımalar da vardır. Bu doğuştan gelen yetenek çalışma ile çok ileri safhalara gitmektedir. Zaman içerisinde gelişen ve bilgi ile de donatılan yetenekler, ileride o insanın çok başarılı olmasına sebep olur.

Her insanın doğuştan bir yeteneği vardır. Önemli olan o yeteneği dışarı çıkarabilmektir.

Bazı yetenekler kendiliğinden ortaya çıkar, bazılarında ise dış etken lazım olur. Ya öğretmenleri keşfeder ve çocuktaki yeteneği dışa çıkarır, ya da anne ve babalar. Mutlaka, çocuklar iyi gözlenmeli, Üzerlerine büyük baskılar değil, onun neye karşı daha yetenekli olduğu keşfedilerek, o yönde eğitimini arttırmak önemlidir.

Sanatçı yaratıcı olmalıdır. Sanatçı kendi düşünceleri ile toplumun düşüncelerini, duygularını, görüşlerini, değişik şekillerdeki eserleri ile yansıtmalıdır. Bunu başarabilenler başarı trendini yükseltir.

Funda TÜMER benim küçük kızımdır. Çocukluğundan bu yana sanat üzerine meyli vardı.

Ablası ilk okul dahil, orta, lise ve Üniversiteyi büyük başarılar ile bitirerek uluslar arası İşletme mezunu olarak, ticari hayata yönelirken, Funda Sanat üzerine yoğunlaştı.

O da Hacettepe Ünüversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Ana Sanat Dalı Bölümü’nü başarı ile bitirerek, Ankara’da bir çok çalışmalar yaparak sanat eserlerini sergiledi.  Ağırlığını ve çalışmalarını Resim üzerine yoğunlaştırdı. Atları (aslında hayvanları) çok sevdiğinden dolayı  Resimlerinin çoğunda Atları kullandı. Değişik bir resim tarzı uyguladı ve başta onu yetiştiren hocaları olmak üzere bir çok değerli Ressamlar'dan ve kişilerden övgü aldı. Yurtdışlarında Küba dahil, Fransa'da Paris'te resimleri sergilendi. 

Severek ve isteyerek yapılan her işte başarı yakalanır. Sabır önemlidir. Sanatçı sabırlı olmalı ve devamlı kendini yenilemelidir.

Torunum Ecesu ise annesinin disiplinli çalışma prensipleri ile Teyzesinin sanatçı ruhunu üzerinde toplayarak, 12 yaşında kimsenin aklına gelmeyecek tasarımlar yaparak, hem ekonomi konusunda uzmanlaşmaya, hem de kendi kendine bazı buluşlar yaparak eserler yaratmaya başladı.

Elbette biz ler de çocuklarımızın başarıları ile hele ki torunumuzun başarısı ile gurur duyuyoruz. Büyükler küçükleri iyi gözlemlemeli ve onların başarılı olabilmeleri için sen yapamazsın, sen beceremezsin dememeli, sen başarırsın, sen becerirsin, diyerek teşvik etmelidir.

Bazı anne ve babalar, çocuklarım başarılı olsun diye, çocukların hiç istemedikleri eğitimleri zorla aldırarak, çocuğun gerçek yeteneğini körelterek, onun dışarı çıkmasını engelliyorlar. Bir insan on dalda başarılı olamaz. Bir dalda başarılı olsun, sonra ikincisi ile o kendisi isterse uğraşır. Bırakın çocuklar, kendi istediklerini seçsinler ve istedikleri yolda ilerlesinler. Büyükler ise onlara destek olsunlar.

Sanatçıların ilerlemesi çok ağır olur ve yılların geçmesi gerekmektedir. Büyük tecrübe ve ustalık kolay elde edilmez.

Yeteneklerini, yılların sana verdiği tecrübelerle birleştirdiğinde başarı trendi hızla yükselebilir.

Bu hemen hemen her işte böyledir. Tecrübesiz ve bilgisiz kişileri hele ki Devletin kademelerinde görev almalarını sağlarsan, o devlet kökünden sarsılır ve yıkılmaya doğru gider.

Funda Tümer’in ilk kitabı olan SANAT VE 21. YÜZYIL kitabını sanata önem veren ve sanatçı olan herkesin okumasını tavsiye ederim. Bu kitabın içeriği yazarın 20 yıllık bir tecrübesinin ve olgunluğunun yansımasıdır.

Çok güzel bir anlatımla, iyi bir araştırma ile sanatçının fikir ve düşüncelerinin aktarımı olmuş kitap.

Bilhassa Sanata önem verenlerin okuduklarında çok bilgiler alabilecekleri ve esinlenecekleri ve de yararlanabilecekleri bir kitap.

Kitabı FA YAYINLARINDAN (fayayınları@gmail.com. 05330462453) temin etmek mümkündür.

Başarı, başaracağım demekle başlar.

Başarılı olmak, para ile eşit değerde değildir. Her insanın içerisinde başarılı olabileceği bir yetenek vardır. Önemli olan bu yeteneğin ortaya çıkarılmasıdır.

Hayatla mücadele eden kazanır.

Yaşam bir savaştır. Savaşta kan vardır, göz yaşı vardır, acı vardır. Savaşı kazansan bile sevinirken, içinde gene de büyük acılar vardır. Kazanan da çok şey kaybetmiştir.

Savaşacaksın, mücadele edeceksin. Yıllar su gibi akıp giderken, seni de Olgunlaştıracak. Tecrübe kazandıracak. Becerilerin artacak. Yöntemlerin değişecektir.

Yaşamın boyunca tek bir şeye çok dikkat edeceksin. Sağlığına.

İşte bu çok önemli.

Sağlıklı bir vücut, sağlıklı bir beyin, senin başarılı olmanda en büyük etken olacaktır.

Funda TÜMER’in adım adım daha da iyi başarılar elde edeceğinden eminim. Hele ki minik Torunumun: nasıl kızlarım beni geçti iseler, torunumun hepimizi geçerek daha da başarılı olacağından çok eminim. Yeni nesil daha bilinçli, daha çok imkana sahip, daha da akıllı.

Funda Tümer dahil, tüm ülkem gençlerinin yılmadan, usanmadan mücadele etmelerini diler, ileride daha iyi eserler yaratarak topluma yararlı olmalarını dilerim.

TÜK TOPLUMUNUN İÇERİSİNDE BULUNDUĞU SIKINTILI GÜNLERDEN BİR AN ÖNCE KURTULMASI DA EN BÜYÜK DİLEĞİMDİR.

YALANDAN UZAK DURALIM. GERÇEKLERİ KONUŞALIM, SÖYLEYELİM. KİMSEYİ KANDIRMAYALIM, KANMAYALIM, TOPLUMU DA GERMEYELİM.

08.10.2020

Zekeriya TÜMER

Ulusalhaber1881@gmail.com.


 

27 Eylül 2020 Pazar

Netice de Halkın Televizyonuna da 5 gün yayın yasağı geldi.

 

TÜMER DİYOR Kİ:

HALK TV. 5 GÜN KARARTILDI


Sevgili okurlar, bugünlere kimlerin sayesinde gelindi?

Sen, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, seçilmesi mümkün olmayan Ekmeleddin’i aday yaparsan, elinle karşındaki adayın seçilmesini sağlarsan, şimdi de Demokrasi elden gidiyor, Hukuk yok oldu, nereye gidiyoruz diye bas bas bağırırsın.

Yasakçı kanunlar çıkarken, adım adım bu günlere gelinirken, sesleri çıkmayanlar, bugün ne yapıyorlar? 2023 de seçimleri bekliyorlar. Bekleyin kardeşim bekleyin. Daha çok beklersiniz. İlk önce kendi içinizdeki Demokrasi'ye bakın, sonra başkasını eleştirin. 

Devletin memurlarının arkası sağlamdır. Maaşlarını devletten aldıkları için, karşısındaki özel sektör batmış, yok olmuş, hiç umurlarında olmaz.

Devleti yıpratan devletin memurlarıdır. Kanunlar çıkar. Kanunları uygulayacak kişiler Devletin memurlarıdır. Kanunları keyfi bir şekilde uygularlar ise, devlet halkın gözünde yıpranır. Bunun sorumluluğu da devletin en tepesindekine yüklenir. 

Devletin en tepesindeki kişinin çoğu kez, alt kadroların yaptıklarından haberi olmaz. Onlar bazen üsttekilere yağ çekmek, mevkilerini korumak veya daha yükseklere çıkmak için, yanlış kararlar alırlar. Kararları da hep yasal dayanaklara dayandırırlar. Ancak, alınan kararlar Demokrasi'ye, Hukuka, toplumun düşüncelerine aykırı olabilir. Bu kararlar da devleti ve devletin en tepesin dekini yıpratır, halkın gözünden düşürür. 

Bugünlerde bence, bizim ülkemizin tepesinde bulunan Recep Tayyip Erdoğan'ı da, ona yağ çekmek isteyenler, ona zarar veriyorlar gibime geliyor. Hayırlısı diyelim. Bekleyelim ve neticede neler olacağını göreceğiz. 

Merak etmeyin, sadece bu  uygulamalar Halk TV. Ye yapılmıyor, yapılmadı da.

Daha arkası da gelebilir.

Ekim ayında yürürlüğe girecek Sosyal Medya ile ilgili kanun uygulamaya başlasın, bakın bakalım, sosyal medyada hangi fırtınalar esecek.

Benim başıma devamlı haksız uygulamalar geliyor, şifrem kapanıyor, şirketim batıyor, benim gelirim sıfıra iniyor, biz hiç ağlamıyoruz. Başka başka çabalar ile 75 yaşında ekmek parası peşinde gene mücadele etmeye devam ediyoruz.

Üstelik yazdığım yazılarda da hep devletimi, devlet çalışanlarını, vatanımı, bayrağımı, dilimi, dinimi ön planda tutmuşumdur.

Devletin memurları istedikleri zaman istedikleri bahaneyi uydururlar, suçun olmasa da seni suçlarlar, mahkemelerde sürünür durursun.

Tek suçumuz Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda ve izinde olmamız mı diye de düşünüyorum. 

Korona zaten dünyayı esir aldı, ağızları kapadı, evlerine hapsetti. 

Dünya ekonomisi dar boğaza girerken, bizim ülkemiz de ekonomi çok iyi demezsen, işler kötü olur.

İyi diyeceksin!

Köprüler, yollar, şehir hastaneleri yapıldı. Müteahhitlere devletin verdiği söze göre tıkır tıkır paralar ödeniyor. Herkes mutlu.

Daha yeni Gaziantep’de fabrikalar açıldı. İşsizlik var, deme kardeşim. Ne işsizliği, herkes asgari ücretle de gül gibi geçiniyor, diyeceksin.

Doğru haber, dürüst haber. Yanlışların yazılması. Haksızlıkların gün yüzüne çıkarılması!

Ya senin başka işin yok mu kardeşim. Sana ne!

Boş verin yahu boş verin. Sosyal medya’da öyle güzel haberler yayınlanıyor ki, artık bizim konuları buralara taşımamıza gerek yok.

Bizler hikaye anlatalım. 75 yaş içerisinde neler yaşadık, neler gördük, başımızdan neler geçti. 33 yıllık Memuriyet hayatımızda da neler yaşadık. Hangi haksızlıklara uğradık. Onları hikaye gibi anlatalım.

Neden devletle başım belaya girsin!

Gayet iyiyiz. Mutluyuz, huzurluyuz. Şirketim kapanmış, gelirim yok olmuş. Ne yapalım. Devletimiz sağ olsun.

İşte E Ticaret sitesi kurduk, oradan belki millet kendi sağlığı için alış veriş yapar da, belki biz de bir ekmek parası kazanırız.

Ülkemin BOR madenini sağlıklı ürünler için kullanan, Kenevir’in tohumundan yağ çıkarıp onu da bağışıklık sistemini destekleyen destek ürün olarak yapan şirketin ürünlerini satabilirsek, hem ülkemizin milli değerlerine faydamız olur, hem de belki kendimize.

Bor ve Kenevir'i Devlette destekliyor. Biz de Devletin desteklediği iki ürüne sahip çıkmaya çalışıyoruz. Kötü mü yapıyoruz?

(Link: https://borlu.medirevo.com.tr/)

Gerçi, artık kimse sağlığı için de para  harcamıyor. Paraları yok da mı harcamıyorlar, yoksa yarın sıkıntı içerisine düşeriz, paraya ihtiyacım olur, diye mi harcamıyorlar, bilemiyorum. 

İş var, hadi sen de gel bize katıl, para kazan diyoruz.

Yok ya, ne işim var, ben rahatım. Benim işe de para ya da ihtiyacım yok,  diyen de o kadar çok ki, ben de şaşırıyorum.

Demek ki, bu millette halen para da var, işsizlik te yok.

Sen şimdi Halk TV. olarak kalk. İşsizlik artıyor, ekonomi batıyor, içeride, dışarıda itibarımız kalmadı, demokrasi yok oldu, hukuk çöktü, diye haberler yap.

Yapma kardeşim yapma!

Hayret ki ne hayret, bir de RTÜK’ün verdiği cezaya bakalım. “Söz konusu yayının, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlık ve bağımsızlığına, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı olamaz’ hükmünü ihlal etiğinin sabit görüldüğü kaydedilen açılamada, “Halk TV’ye, 5 gün ekranı karartma cezası verilmiş. Devam edersen, TV yi de kapatırım diye de ikazı yapılmış durumda.  

Valla aşk olsun, yani böyle şey olur mu, böyle ceza verilir mi, demeyin, bize de hiç ifade alınmadan, benim görüşüm alınmadan, aniden şifrem 6 ay kapatıldı. Böylece Gümrüklerde iş takip edebilme hakkım elimden alındı. Daha önce bir yıl, şimdi 6 ay. Şirket kapandı, mükellef çekti gitti. Elemanlar dağıldı. Dertlerle uğraşmak bana kaldı. Bana idari cezayı verenler maaşlarını alıyorlar, onların umurunda mı sen batmışsın, şirket kapanmış, borçlar yükselmiş. Sürünmeye devam et, kimsenin umurunda olmaz. 

Olmaz kardeşim, olmaz. Haber bile vermezler. Suçlu olup olmadığını bile araştırmazlar. 

Neyse gene de Halk TV. Ye de geçmiş olsun diyelim. İnşallah daha büyük cezalar arkadan gelmez.

Herkes ekmek parası derdinde. 

Aç kalmamak, kimseye muhtaç olmadan yaşama mücadelesinde. 

Çoğumuzun arkasında dayısı yok. 

Üç beş yönetim kuruluna atanıp, her yerden para alamıyoruz. 

Maaşlarımız yüksek değil. 

Müşteri de Korona yüzünden kayboldu. 

Olsun be, gene de Devletimiz sağ olsun. 

Arkamızda Dev gibi devletimiz var. Nasıl olsa, o bir çare bulur. 

Biz 75 yaşından sonra çare bulacak değiliz ya.

Zamanında görevimizi yaptık. Devletimize zarar vermeden, hak ve hukuk içerisinde, karşımıza gelen mükellefi sen şu düşünce desin, sen şu partidensin, senin gözünün üstünde kaşın var, demedik, herkese eşit muamele ettik. Rüşvet yemedik, haksız kazanç elde etmedik. Görevi tamamladık. Ş imdi de hem Korona ile boğuşuyoruz, hem de aç kalmamak için E ticaret mağazamıza müşteri arıyoruz. 

Olsun be, olsun.

Buna da şükürler. En önemlisi sağlık. 

Bu günler de gelir geçer. 

Hiç bir şey baki değildir. 

Herkese hayırlı gelecekler, mutlu yarınlar dilerim.

İnşallah her şey güzel olur.

27.09.2020

Zekeriya TÜMER

Ulusalhaber1881@gmail.com.

NOT: BELKİ YAZIYI OKUDUKTAN SONRA MERAK EDİP, HANGİ ONLEİN SATIŞ(E TİCARET MAĞAZAN) VAR DİYE MERAK EDENİNİZ OLABİLİR.

EH BELKİ MAĞAZAYI ZİYARET EDİP ÜRÜNLERE ŞÖYLE BİR BAKABİLİRSİNİZ. ALMAK İSTEYEN ALIR, ALMAK İSTEMEYEN ALMAZ. ALANA DA TEŞEKKÜRLER, ALMAYANA DA TEŞEKKÜRLER.

LİNK: https://borlu.medirevo.com.tr/