TÜMER
DİYOR Kİ:
İNSAN
AHLAKSIZ OLURSA YAPACAK BİR ŞEY YOK.
Sevgili
okurlar, son günlerde bana intikal eden olaylar bu yazıyı yazmama sebep oldu.
Toplumun
her kesiminde, her meslekte, çürük ve
ahlaksız insanlar olabilir.
Özel
sektörde de, kamu hizmeti yapan
kişilerde de olabilir.
Çürüme
başladığı zaman devam edip gidiyor. Çürükler başkalarını da çürütmeye
başlıyorlar.
Şöyle
düşünelim:
Sizin
herhangi bir kurumda işiniz var, yetkilinin karşısına gidiyorsunuz. Yetkili olan kişi, sizi dinliyor,
evraklarınıza bakıyor.
Sonra
kafasını kaldırıp size bakar. Sizi gözüne kestirir ise, işi yokuşa sürer ve
sizden çıkar bekler.
Hele
ki siz eğer bayansanız, işte o zaman
yandınız. Bir de güzel ve alımlı iseniz. Kurtuluşunuz yok!...
Karşınızdaki
yetkili kişi de erkek ise, eh o zaman bakın size gelen tekliflere.
Böyle
bir olayı Kamu hizmeti yapan ve kanun adamı sıfatını taşıyan kişilerde de
görebilirsiniz.
(NOT: Ana sayfamızı tıklayıp baktığınızda da Sözcü Gazetesinin manşete taşıdığı bir bürokrat hakkındaki yazıyı da okuyabilirsiniz.
https://ulusalhaber1.blogspot.com/2021/01/kadin-olmak-ve-bir-de-guzel-olmak-suc-mu.html
Bu
linki tıkladığınızda Kocaelindeki bir olayı okuyabilirsiniz.)
Buna
benzer olaylar yalnız Koca elinde olmayabilir,
Kayseri’de
de olabilir, Kütahya, Kastamonu, Kırşehir, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana,
Diyarbakır da da olabilir.
Yani her yerde olabilir!
Bu
kabil olaylar her zaman yaşanıyor, yaşanacak ta.
Bu
nedenle insanlar olayı yaşadıktan sonra değil, yaşamadan şikâyetlerini
yapmalılar.
Yasalar
her zaman haklıdan yanadır.
En
önemlisi de ne biliyor musunuz?
Evli bir erkeğin, karşısındaki kadının işini
yapacağım diye, onu kandırarak, oyalayarak, işini savsatarak iş sahibi kadınla, (müvekkili ile) yanlış ilişkiye girmesidir.
Bu
kabil kişilerin çoğu, hem yuvasının yıkılmasından korkar, hem de karşısındaki
bayanın cazibesine kapılarak, yanlışlıkların içerisine düşer.
Kadına
ev almak, araba almak, gibi vaatlerde de bulunabilir. Kadın zor anlar yaşıyor
ve sıkıntılı bir dönemden geçiyor ise, bunu fırsat bilerek, onun kadınlığından
istifade etmek ister ve elinden geldiğince onu oyalayarak, işi uzatır. Bazen
para verir, bazen onun daha iyi yerlerde oturması için ev tutar, onu kendisine
borçlandırır.
Hiçbir
zaman bu ilişkilerde sevgi yoktur.
Ancak, yetkili kişinin karşısındakine söyleyeceği güzel sözler, "ben eşimden memnun değilim, iyi ki sen çıktın karşıma," gibi, kadını
kandıran ifadeler, psikolojisi bozuk, maddi sıkıntı içerisinde yaşayan, ruhsal
bunalımda olan kadını çaresiz bırakabilir ve karşısındakine boyun eğebilir, her istediğini yapabilir.
Bu
ilişki tek taraflı çıkar ilişkisidir.
Biliyorsunuz,
yasak ilişkiler nedeniyle çok kişi bulunduğu mevkiyi ve içinde bulunduğu durumu
kaybetmiş, büyük sıkıntılara düşmüştür.
Bunları
durup dururken neden yazdın? Diyeceksiniz.
Bizler
devlete 33 yıl hizmet ettik. Kimseyi ayırt etmedik. Kimseyi kandırmadık.
Namusumuzla,
ahlakımızla, dürüstçe görevlerimizi yaptık. Emekli olduk.
Halen
haksızlıklarla, namussuzluklarla, yalançılarla, sahtekarlarla, mücadele
ediyoruz.
Namussuzluklarla,
ahlaksızlıklarla, mücadele etmek hususunda yasalarımızda ne belirtildi ise, o
kurallara uyarak mücadele etmek de insanlık görevidir.
Son
günlerde tarafıma intikal eden bazı olaylar benim bu yazıyı yazmama sebep oldu.
Bizim
amacımız kişileri ifşa etmek değildir.
Çünkü,
haklı ve haksız ancak, mahkemelerde belli olur.
Dava
konusu olan ve ilgili yerlere yapılan şikâyetler resmiyet kazandığı zaman, kamu
oyu bilgi sahibi olabilir.
Biz
burada genelleme yaparak, bu hatalara kimselerin düşmemesi için küçük uyarılar da
bulunduk.
İşi
olup ta yetkili kişinin karşısına çıkan kadın veya erkek, kim olursa olsun, hoş
olmayan tekliflerle karşılaştığında susmamalı, o anda gerekeni yapmalıdır.
İşte
o zaman çok kişi kendisine gelebilir.
Yaşadığımız
tecrübeler ve edindiğimiz izlenimler bazen bizlerin insanlara yol göstermesine
ve uyarmasına sebep oluyor.
Çürüyen
toplumun, çürük insanlarından bıktık artık.
Kimse
kimseye güvenemeyecek, inanamayacak mı?
Başımıza
gelen Korona belası ayrı bir bela iken, diğer belaları da yaşayarak İnsanlığın
ölmesine ahlaki değerlerimizin yok olmasına seyirci mi kalacağız?
Üstelik
bir de utanmadan sorduğunda senin dinin ne diye, Elhamdülillah Müslümanım der.
Diyeceksiniz
ki, alan razı veren razı, size ne!
Maalesef
alan razı oluyor da, veren pek razı olmaz. Mecbur kaldığı için verir.
Her
ne olursa olsun, ortada bir hak ve hukuk vardır. İnsanlık vardır. Kişi hakkı vardır.
Mağduriyet yaşayan kişi hele ki kadınsa, kadınlığı kullanılarak, çıkar
sağlanmamalıdır.
Yasalar
çiğnendiği, yasalara aykırı hareket edildiği durumlar ortaya çıktığında, herkes
kanun önünde hesabını verebilir.
Zorda
kalan kişiyi kötü amaca zorlamak.
Kandırmak,
Görevi kötüye kullanmak.
İyi
niyeti suiistimal etmek.
Yasalarımızda
bu cezai hükümler vardır.
Verilen
sözler yerine gelmediği zaman, karşındaki de seni şikâyet edebilir.
Benim
söyleyeceklerim bu kadar.
Anlayan
anlar, anlamayana yapacak bir şey yok.
Allah
her zaman doğrunun yanındadır.
Her
zaman yanlış yapan burada da öbür tarafta da bedelini ödeyecektir.
Ahlaklı
ve faziletli bir toplum, değer kazanır, gittikçe kalkınır ve büyür.
“Tehdit
esasına dayanan ahlak, bir fazilet olmadıktan başka güvene de layık değildir. “
“Hiç bir millet yoktur ki, ahlâk esaslarına dayanmadan ilerlesin.”
(M.Kemal
Atatürk. )
“Güzel ahlak, hataları eritir. Suyun buzu
erittiği gibi. Fena ahlak ta ameli bozar. Sirkenin balı bozduğu gibi. “
(Hz.İbni Abbas r.a.)Ramuz el-Hadis s.215.