çürüme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çürüme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ocak 2021 Pazar

İNSAN AHLAKSIZ OLURSA YAPACAK BİR ŞEY YOK

 TÜMER DİYOR Kİ:


İNSAN AHLAKSIZ OLURSA YAPACAK BİR ŞEY YOK.

Sevgili okurlar, son günlerde bana intikal eden olaylar bu yazıyı yazmama sebep oldu.

Toplumun her kesiminde, her meslekte,  çürük ve ahlaksız insanlar olabilir.

Özel sektörde de,  kamu hizmeti yapan kişilerde de olabilir.

Çürüme başladığı zaman devam edip gidiyor. Çürükler başkalarını da çürütmeye başlıyorlar.

Şöyle düşünelim:

Sizin herhangi bir kurumda işiniz var, yetkilinin karşısına gidiyorsunuz.  Yetkili olan kişi, sizi dinliyor, evraklarınıza bakıyor.

Sonra kafasını kaldırıp size bakar. Sizi gözüne kestirir ise, işi yokuşa sürer ve sizden çıkar bekler.  

Hele ki  siz eğer bayansanız, işte o zaman yandınız. Bir de güzel ve alımlı iseniz. Kurtuluşunuz yok!...

Karşınızdaki yetkili kişi de erkek ise, eh o zaman bakın size gelen tekliflere.

Böyle bir olayı Kamu hizmeti yapan ve kanun adamı sıfatını taşıyan kişilerde de görebilirsiniz.

(NOT: Ana sayfamızı tıklayıp baktığınızda da Sözcü Gazetesinin manşete taşıdığı bir bürokrat hakkındaki yazıyı da okuyabilirsiniz. 

https://ulusalhaber1.blogspot.com/2021/01/kadin-olmak-ve-bir-de-guzel-olmak-suc-mu.html

Bu linki tıkladığınızda Kocaelindeki bir olayı okuyabilirsiniz.)

Buna benzer olaylar yalnız Koca elinde olmayabilir,

Kayseri’de de olabilir, Kütahya, Kastamonu, Kırşehir, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Diyarbakır da da olabilir. 

Yani her yerde olabilir!

Bu kabil olaylar her zaman yaşanıyor, yaşanacak ta.

Bu nedenle insanlar olayı yaşadıktan sonra değil, yaşamadan şikâyetlerini yapmalılar.

Yasalar her zaman haklıdan yanadır.

En önemlisi de ne biliyor musunuz? 

Evli bir erkeğin, karşısındaki kadının işini yapacağım diye, onu kandırarak, oyalayarak, işini savsatarak iş sahibi kadınla, (müvekkili ile) yanlış ilişkiye girmesidir.

Bu kabil kişilerin çoğu, hem yuvasının yıkılmasından korkar, hem de karşısındaki bayanın cazibesine kapılarak, yanlışlıkların içerisine düşer.

Kadına ev almak, araba almak, gibi vaatlerde de bulunabilir. Kadın zor anlar yaşıyor ve sıkıntılı bir dönemden geçiyor ise, bunu fırsat bilerek, onun kadınlığından istifade etmek ister ve elinden geldiğince onu oyalayarak, işi uzatır. Bazen para verir, bazen onun daha iyi yerlerde oturması için ev tutar, onu kendisine borçlandırır.

Hiçbir zaman bu ilişkilerde sevgi yoktur.

Ancak, yetkili kişinin karşısındakine söyleyeceği güzel sözler, "ben eşimden memnun değilim, iyi ki sen çıktın karşıma," gibi, kadını kandıran ifadeler, psikolojisi bozuk, maddi sıkıntı içerisinde yaşayan, ruhsal bunalımda olan kadını çaresiz bırakabilir ve karşısındakine boyun eğebilir, her istediğini yapabilir. 

Bu ilişki tek taraflı çıkar ilişkisidir.  

Biliyorsunuz, yasak ilişkiler nedeniyle çok kişi bulunduğu mevkiyi ve içinde bulunduğu durumu kaybetmiş, büyük sıkıntılara düşmüştür.

Bunları durup dururken neden yazdın? Diyeceksiniz.

Bizler devlete 33 yıl hizmet ettik. Kimseyi ayırt etmedik. Kimseyi kandırmadık.

Namusumuzla, ahlakımızla, dürüstçe görevlerimizi yaptık. Emekli olduk.

Halen haksızlıklarla, namussuzluklarla, yalançılarla, sahtekarlarla, mücadele ediyoruz.

Namussuzluklarla, ahlaksızlıklarla, mücadele etmek hususunda yasalarımızda ne belirtildi ise, o kurallara uyarak mücadele etmek de insanlık görevidir.

Son günlerde tarafıma intikal eden bazı olaylar benim bu yazıyı yazmama sebep oldu.

Bizim amacımız kişileri ifşa etmek değildir.

Çünkü, haklı ve haksız ancak, mahkemelerde belli olur.

Dava konusu olan ve ilgili yerlere yapılan şikâyetler resmiyet kazandığı zaman, kamu oyu bilgi sahibi olabilir.

Biz burada genelleme yaparak, bu hatalara kimselerin düşmemesi için küçük uyarılar da bulunduk.

İşi olup ta yetkili kişinin karşısına çıkan kadın veya erkek, kim olursa olsun, hoş olmayan tekliflerle karşılaştığında susmamalı, o anda gerekeni yapmalıdır.

İşte o zaman çok kişi kendisine gelebilir.

Yaşadığımız tecrübeler ve edindiğimiz izlenimler bazen bizlerin insanlara yol göstermesine ve uyarmasına sebep oluyor.

Çürüyen toplumun, çürük insanlarından bıktık artık.

Kimse kimseye güvenemeyecek, inanamayacak mı?

Başımıza gelen Korona belası ayrı bir bela iken, diğer belaları da yaşayarak İnsanlığın ölmesine ahlaki değerlerimizin yok olmasına seyirci mi kalacağız?

Üstelik bir de utanmadan sorduğunda senin dinin ne diye, Elhamdülillah Müslümanım der.

Diyeceksiniz ki, alan razı veren razı, size ne!

Maalesef alan razı oluyor da, veren pek razı olmaz. Mecbur kaldığı için verir.

Her ne olursa olsun, ortada bir hak ve hukuk vardır. İnsanlık vardır. Kişi hakkı vardır. Mağduriyet yaşayan kişi hele ki kadınsa, kadınlığı kullanılarak, çıkar sağlanmamalıdır.

Yasalar çiğnendiği, yasalara aykırı hareket edildiği durumlar ortaya çıktığında, herkes kanun önünde hesabını verebilir.

Zorda kalan kişiyi kötü amaca zorlamak.

Kandırmak, Görevi kötüye kullanmak.

İyi niyeti suiistimal etmek.

Yasalarımızda bu cezai hükümler vardır.

Verilen sözler yerine gelmediği zaman, karşındaki de seni şikâyet edebilir.

Benim söyleyeceklerim bu kadar.

Anlayan anlar, anlamayana yapacak bir şey yok.

Allah her zaman doğrunun yanındadır.

Her zaman yanlış yapan burada da öbür tarafta da bedelini ödeyecektir.

Ahlaklı ve faziletli bir toplum, değer kazanır, gittikçe kalkınır ve büyür.

“Tehdit esasına dayanan ahlak, bir fazilet olmadıktan başka güvene de layık değildir. “

“Hiç bir millet yoktur ki, ahlâk esaslarına dayanmadan ilerlesin.”

(M.Kemal Atatürk. )

Güzel ahlak, hataları eritir. Suyun buzu erittiği gibi. Fena ahlak ta ameli bozar. Sirkenin balı bozduğu gibi. “

(Hz.İbni Abbas r.a.)Ramuz el-Hadis s.215.