21 Mart 2018 Çarşamba

"ALDATANLAR-ALDANANLAR" - TÜMER DİYOR Kİ!.. Gazeteci, Araştırmacı - Yazar: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ: 
ALDATANLAR 
VE 
ALDANANLAR!..
 Sevgili okurlar, toplumun yozlaşmasını, akıl tutulmasını, bilincin yitirilmesini, duyarsızlığını, ahlaki değerlerin yitirildiğini, görmekte ve yaşamaktayız.
Bunların nedenlerini araştırmamıza gerek de kalmıyor.
Nedenler ortada!
Son 15 yıldır bizleri kimler idare ediyor?
Siyaset nasıl işliyor?
Kimler bizlerle dalga geçiyor.
Kimler bizleri kandırıyor, aldatıyor?
Farkında mısınız, yoksa değilmisiniz?
Siyasi iktidarlar; halkın refahı, huzuru, ülkenin kalkınması, milli gelirimizin yükselmesi dâhil her konuda çaba harcamalıdırlar.
Harcıyor ve çalışıyorlar mı?
Son günlerde yaşanılan olaylar, alınan kararlar, çıkarılan yasalar karşısında Milletin aklı gitti, kayboldu, akıl tutulması yaşanıyor.

Algı operasyonu verimliliğini gösteriyor.
Ekonomik sıkıntı içerisinde yaşayan toplumun çoğunlukta olan kesimi, gelirimi nasıl, nereden arttırırım diye, 27 yaşındaki tombula paralarını kaptırıyor.
70 bin insan kandırılırken, seksen milyon insanın da hakkı yeniyor, haberimiz yok.
Şehrin en işlek otobüs durağının önüne vatandaş arabasını park ediyor, dörtlüleri yakıyor, çekip gidiyor. Durakta bekleyenler şaşkın bile değiller.
Belediye otobüsü durağa yanaşamıyor, yolun ortasından yolcuları almaya çalışıyor.
Kimsede çıt yok. Bazı yaşlı olanlar kızsa da yapabilecekleri bir şey yok.
Kadın yolda yürürken, birileri çantasını kapıyor kaçıyor, zavallı kadın yerlerde sürünüyor, millet seyrediyor.
Yaşlı ninem otobüse biniyor, gençler uyuma numarası ile gözler kapalı, kulaklıklarında cep telefonunun kulaklıkları takılı uyuyor, kimse uyandırmıyor.
Hırsızlık, talan, vurgun, yalan söyleme, dolandırıcılık, dilencilik arttıkça artıyor.
Sıkıntılı olan vatandaş iyi niyetinin kurbanı olmaya devam ediyor.

Uyanıklar, bu insanları çok çabuk kandırıyorlar.
Hadi, toplumun bir kesimi aldatılıyor, kandırılıyor, diyelim.
Vallahi ben ülkemizde yaşayan insanların % 90'ının aldatıldığına inanmaya başladım.
Aldatma fiziksel ve ruhsal olabilir.
Aldatanlar da aldatılma korkusu yaşayarak, paranoyak olurlar.
Aldatanları da mutlaka bir gün gelir bir başkası aldatır.
Günümüzde aldatma şartlarının tanımı çok değişti.
Facebook, internet, sosyal ortamlar ve iş ortamlarında aldatmalar.
Asıl önemli aldatmalar da ülkelerin birbirlerini aldatmalarıdır.
Hele ki siyasilerin seçmenlerini aldatmaları zirvededir.
Aldatmanın, kandırmanın tek sebebi vardır, menfaat ve çıkardır.
Aldatma denince, hemen kadının kocasını, kocanın karısını, sevgililerin birbirlerini aldatmaları akla gelir.

Halbuki aldatmak ve kandırılmak sadece bu değildir.
Aldatılmak kelimesinin arkasında kandırılmak vardır. Aldatmak isteyen insan, karşısındakini oyuna getirmek isteyerek, onu beklenilenin dışında kendi istediği davranışa yöneltmektir. Böylece, aldatılan kişi kandırılmış, oyuna getirilmiş, beklemediği ve hiç istemediği bir davranışa maruz bırakılmıştır.
Hiç dikkatinizi çekmiyor mu? Mağazalarda ki etiketlerin üzerinde hep 90 yazısı vardır.
Örneğin, bu elbise 190 lira 99 kuruş der. Göz göre göre bizleri kandırırlar, herkes de bunu bile bile yutar.
Aldatılma, kandırılmanın en kötü ve acı tarafı ülkenin geleceğinde halkın aldatılma ve kandırılması'dır.
Söylenen sözler ile yapılan icraatlar ayrı olunca, millet aldatılıyordur.
Şahsi aldatmalar, kişilerin kendisine zarar verir. Ancak, toplumun aldatılması, ülkenin topuna zarar verir.

Gerçekler ortadadır.
Herkes, kendi kendini sorgulamalı ve her şeye evet dememeli, haksız uygulamalarda sesini çıkarmalı ve birbirini uyarmalıdır.
Otobüs durağının önüne arabasını bırakan kişiye, vatandaş müdahale edebilmelidir.
Köpekler bile caddede karşıdan karşıya geçerken, yaya geçidinde yeşil ışığın yanmasını beklerken, insanlar kırmızı yanarken geçmeye çalışmakta, sağdan yürümeyip, soldan yürüyerek birbirlerine çarpmaktan zevk almaktalar.
Bilinçli olan toplumlar, yanlışlıkları daha iyi görür ve yaptıkları olumlu ikazlar ile toplumun düzenini kurabilirler.
Milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmanın zamanı geldi de geçiyor.
Ahlaksızların, namussuzların, yalancıların, dolandırıcıların, hırsızların
Çoğaldığı bir dünyada, ahlaklı ve faziletli bir toplum olmak zorundayız.
Haksızlığa boyun eğmek, kandırılmaya, aldatılmaya göz yummak, başım belaya girer korkusu ile bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyen toplum olmaktan vaz geçmemiz, haksızlıklara dur dememiz gerek.
Korkunun ecele faydası yoktur.
AHLAKLI, FAZİLETLİ, DUYARLI, BİLİNÇLİ, MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERİMİZE, VATANIMIZA, BAYRAĞIMIZA SAHİP ÇIKAN BİR MİLLET OLMALIYIZ.
ALDATILMA, KANDIRILMA, ALDATMA, KANDIRMA...
21.03.2018
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

5 Mart 2018 Pazartesi

"YERLİ VE MİLLİ OLMAK!.." - TÜMER DİYOR Kİ., Gazeteci-Yazar, ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ: 
YERLİ VE MİLLİ OLMAK
Sevgili okurlar, ne güzel bir söz değil mi?
Yerli olacaksın ve milli değerlere sahip çıkacaksın.
2019 da ki seçimlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın. Dediğine bakılırsa; “2019 seçiminin yerli ve milli olanlarla, ipi başka mahfillerin elinde bulunanlar arasında geçeceği açıktır. FETÖ’den PKK’ya kadar tüm aktörler bu çerçevede pozisyon almaktadır. Bizim yerimiz her zamanki gibi milletimizin yanıdır.” Diyerek. ‘’Sayın Bahçeli’nin yerli ve milli duruşunu özellikle vurgulamam lazım. Bu yerli ve milli duruşla birlikte inanıyorum ki ülkemizde bizi bölmek, ayrıştırmak isteyenler bu hedeflerine ulaşamayacaklar”, demiştir.
Bu konuşmasını TBMM’n de AK Parti grup toplantısında yapmıştır.
Geçmişte, karşılıklı birbirlerine söylenen hiç hoş olmayan hakaret vari sözler unutulmuş ve geride kalmıştır. Yerli ve milli olanlar bir araya gelmiş!
İşte siyaset böyle bir şeydir!.. 
Sevgili okurlar, 2019 da 3 seçim var. Bu seçimlerin yerli ve milli olanlarla yerli ve milli olmayanlar arasında geçeceğini söylemiş Cumhurbaşkanı R.T.E.
Demek ki Türkiye’de iki grup var, yerli ve milli olanlar olmayanlar.
Bu gruplar kimler? Cumhurbaşkanımız bu sözleri ile kimleri kastediyor acaba?
Muhalif partilerinden M.H.P. nin dışındaki diğer partiler yerli ve milli değiller mi?
Bu konuya C.H.P. başta olmak üzere, muhalefetteki partiler ne diyor?
AK Partiyi ve M.H.P.yi tutan vatandaşların dışında, diğer partileri tutan vatandaşlar yerli mi, milli mi, yoksa değiller mi?
Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden ve yolundan gidenler hangi kategoride?
Evet’ciler yerli ve milli, hayırcılar yerli ve milli değil mi?
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Başkanı Recep Tayyip Erdoğan herhalde bunları kastetmiyordur! Belki onun kastettiği başka şeylerdir.
Neyse biz siyasette nelerin kastedildiğini anlayamıyoruz.
Herkes kendi kendini değerlendirsin, yerli misin, milli misin, incele ve araştır kendini.
Bak bakalım Sen hangi kategoridesin.
Seçimlerde oyunu da ona göre verirsin. Yeter ki kendi aklını kullanarak oyunu ver. Ülkenin geleceğini ve torunlarının geleceğini düşün, kimsenin etki ve tesirinde kalmadan kullan oyunu.
Biz Gümrükçüler bir malı ithal ederken, menşeinin ne olduğunu araştırırız.
Yani hangi ülkede üretilmiş.
Gelen mal hangi ülkede üretildi ise o ülkenin yerli malı sayarız.
Eh bizler de Türkiye Cumhuriyetinde doğmuş, büyümüş, okumuş, iş sahibi, olmuş, aşımızı, işimizi, malımızı, mülkümüzü burada almış, burada oturuyor isek ve de Vatanımıza, milletimize, Bayrağımıza, yerli üretimimize, yerli mallarımıza sahip çıkıyorsak, herhalde yerli sayılırız.
Yerli olmak, kendi topraklarında üretilen ürünlere sahip çıkmak, tarihine, kültürüne, inancına, irfanına sahip çıkmak, ülkesinin topraklarını, madenlerini, yer altı ve yer üstü değerlerini, başkalarına satmamak, bulunduğu ve üzerinde yaşadığı toprakları korumak, kendi öz değerlerine sahip çıkmaktır.
Yerli malı, yurdun malıdır. Yerli üretimi arttırmak, fabrikaları kapatmak değil arttırmak yerliliktir.
Milli olmak ise milli kimliğimizle mümkündür. TC Kimliğini taşıyorsak, Türkiye Cumhuriyetinin milli vatandaşıyız.
Ayrıca Milli olmak; Milli ve manevi ortak değerlerimize, tarihimize, vatanımıza, dilimize, gelenek ve göreneklerimize dayalı olarak asırlarca oluşmuş milli bağlarımıza, bayrağımıza sahip çıkmaktır.
Düşmana karşı birlik ve beraberlik içerisinde olup, vatanın her karış toprağını canı pahasına korumak milli şuur içerisinde hareket etmektir milli olmak.
Türkiye Cumhuriyeti devletini korumak, yaşatmak, milli şefimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde ve yolunda gitmek milli olmaktır.
Ülkenin milli kuruluşlarına, milli değerlerine sahip çıkmak, yabancı kuruluşlara satmamak milli olmaktır.
Devletinin kurumlarında milli değerlere sahip çıkan kendi şahsi çıkarını değil devletinin çıkarlarını ön planda tutanlar millidir.
Bizi yönetenlerin de milli bir politika uygulaması hepimizi sevindirir. Ülkemizin ve milletimizin çıkarları her zaman ön planda olmalıdır. Milli iradeye hepimiz saygı göstermeliyiz.
2019 seçimlerini kazanabilmek için her türlü yasal tedbirlerin yasalar çıkarılarak alındığı bilinmektedir.
MHP ve AK Partinin tek vücut hareket etmesinin de sebebi bellidir. Devletin Bürokrasi kanadının çoğu MHP Bürokratlarının elindedir. Bahçeli bunları da korumak için, AK Parti ile beraber hareket ediyor denilebilir. Belki daha başka, bizlerin bilmediği sebepler de olabilir. Bahçelinin kendi kararıdır. Saygı duymak gerek.
İktidar partisinin aldığı tedbirler karşısında muhalefet partileri de bir araya gelip birleşemez iseler, geçmiş olsun, iktidar gene AK Parti’nindir.
Sandıklara sahip çıksanız, Yüksek Seçim Kurulunda kaybedersiniz. Sandıklara da sahip çıkılabileceğini pek sanmıyorum!
Mühürsüz oyların bile geçerli sayılacağı bir seçimde sandıklara hâkim olmak o kadar kolay olmasa gerek. Her sandıkta en az iki cesur yürekli kişilere ihtiyaç vardır.
15 Temmuz Darbe girişimini çok iyi değerlendiren AK Parti, şimdi de ordumuzun sınırımızın güvenliğini korumak amacıyla başlattığı Zeytin Dalı harekâtını da çok iyi değerlendirmektedir.
Türk milletinin milli ve manevi duyarlılığını çok iyi değerlendiren AK Parti, ordumuzun başarılı harekâtını da çok iyi değerlendirerek, halkın sempatisini üzerine çekerek, oyları toplayabilir.
CHP kendi içerisinde kaynamakta ve Atatürk’ün kurduğu parti olmaktan çıkarak altı okun değerini veremediğinden halkın belli kesimi güven duymamaktadır. . Tüzük tadilatında da çok şeyin değişeceği zannedilmemektedir.
İnatla CHP nin başında duran Kılıçdaroğlu’nun, CHP yi iktidara taşıması zor gözükmektedir.
Eğer CHP’ nin önderliğinde bütün muhalefet partileri AK Partinin MHP ile yaptığı ortaklık gibi bir ortaklık yapabilirlerse, belki o zaman seçimlerde başarılı olabilirler.
Şu an Türk Milletinin en büyük dileği, Zeytin Dalı harekâtının başarılı olması, lanet terörün kökünün kazınmasıdır. Ülkenin huzurlu bir ortama gelmesi, yoksulluğun son bulması, yerli üretimimizin artması, pahalılığın son bulmasıdır. Fabrikaların kapatılarak, işçilerin işsiz kalmaması, yabancıların ne olduğu belli olmayan ürünlerini yememize mecbur bırakılmamamızdır.
Bir de en büyük isteği Yerli ve milli olabilmemizdir.
Haydi, hep beraber yerli malı yurdun malı, her Türk bunu kullanmalı, diyelim ve yerli üretilen mallarımızdan başka malları almayalım. Yabancı mallara düşkün olmayalım. Ülkemizin her tarafında yiyecek, içecek malları satan yabancıların açtıkları yerlerden yiyecek ve içecek almayalım.
Yerli sanayimizi geliştirelim. Mustafa Kemal Atatürk’ün önem verdiği yerli ürünlerin üretilmesi için çaba harcadığı, kurduğu fabrikaları kapatmayalım, satmayalım.
Köylümüze, çiftçimize destek olalım.
Hayvancılığımız, dâhil, her türlü sebze, meyve üretimimiz artsın.
Buğdayımızı, pamuğumuzu, samanımızı ithal etmeyelim, ihraç edelim.
Yabancı şirketler ülkemizi işgal etmesin.
Yerli sanayimiz ve yerli ürünlerimiz artsın.
Milli eğitim politikamız uygulansın.
Çocuklarımıza verilen, yabancıların bize önerdikleri eğitim politikasından vazgeçilsin.
Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerine kulak verelim. Onun kısa zamanda uyguladığı ekonomik kalkınmayı örnek alalım.
Şu sözlerine dikkat edelim:
“Milli tutumu ve üretimi artırmak, yatırımı geliştirmek, yatırımları verimli şekilde kullanmak devletin hedefidir.” “Yerli malı Türk’ün malı, her Türk onu kullanmalı.” “Yabancıya giden para, bir daha geri dönmez.
SON SÖZÜMÜZÜ DE GENE BÜYÜK ŞEF, DÜNYA LİDERİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN SÖZÜ İLE NOKTALAYALIM: 
“BİZ TÜRKLER, TARİH BOYUNCA HÜRRİYET VE İSTİKLAL TİMSALİ OLMUŞ BİR MİLLETİZ. TAM BAĞIMSIZLIK DENİLDİĞİ ZAMAN, DOĞAL, SİYASAL, MALİ, ADLİ, ASKERİ, KÜLTÜREL VE HER ALANDA TAM BAĞIMSIZLIK ANLAŞILIR.
BAĞIMSIZLIKTAN YOKSUN BİR ULUS, UYGAR İNSANLIK KARŞISINDA UŞAK OLMAKTAN KURTULAMAZ. BİLELİM Kİ, MİLLİ BENLİĞİNİ BİLMEYEN MİLLETLER BAŞKA MİLLETLERİN AVIDIR.”

05.03.2018
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

19 Şubat 2018 Pazartesi

ALLAH'TAN KORKMAZ KULDAN UTANMAZ AHLAKSIZ MAHLUKLAR!, Zekeriya TÜMER - TÜMER DİYOR Kİ!..

ALLAH'TAN KORKMAZ KULDAN UTANMAZ
AHLAKSIZ MAHLUKLAR!

Sevgili okurlar; son günlerde toplumda ahlakın çöktüğünü belirten insanlık dışı olaylara şahit oluyoruz.
Ulusal haberin ana sayfasındaki haberi okuduğumuzda tüylerimiz diken diken olmakta.
“Eşine ve 4,5 yaşındaki kızına cinsel istismarda bulunan, başka bir kadına da cinsel saldırı suçundan 2 yıl 10 ay mahkûmiyeti olan şahıs serbest bırakılmış” Hayret ki ne hayret!
Bu olaylar ne ilk ve ne de son olacaktır.
Allah’tan korkmayan, kuldan utanmayan, insanlıkla ilgisi olmayan, şeytanla düşüp kalkan, ahlaksız, faziletsiz, namussuz, şerefsiz, vicdansız, insanlık dışı yaratık Allah senin belanı versin.
Bu adam Çin’de, İran’da yaşasa idi, ya asarlar, ya da iğdiş ederlerdi.
Şu an bizi kimler idare ediyor anlayamıyorum!
Bu ahlaksız, soysuz, insanın ömür boyu hapis yatması cezasının verilmesine kanunlarımız yeterli değil mi?
Eğer yeterli değilse, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan Milletvekillerimiz vicdanlarının sesini dinlesinler ve bu gibi insanlara daha ağır cezalar uygulayacak kanunları çıkarsınlar.
İnsanlık bitti mi? Vicdani sesler sustu mu?
ADALET VE KALKINMA PARTİSİ her an Müslümanlığı savunmakta ve devlet nizamına yerleştirme çabası göstermekte.
Peki, Müslümanlıkta böyle sapık, ahlaksızlıklara göz yumulur mu?
Fikir suçu işledi diye, yazı yazan veya kendi düşüncesini açıklayan insanların yazdıkları ve söyledikleri sözler, yazılar suç olarak kabul ediliyor ve bu kişiler ömür boyu hapisliklere çarptırılıyor da, bu baba gibi topluma zehir saçan ahlaksızlar neden serbest bırakılıyor.
Bizler, Müslüman isek, dinimize bağlı isek, ALLAH’TAN KORKAN, KULDAN UTANAN isek, çok daha AHLAKLI, DÜRÜST, NAMUSLU bir toplum olmak zorundayız.
Hepimizin kız çocuklarımız, torunlarımız var. Allah göstermesin, ya bunun gibi sapık ruhlu insanlar, bizlerin, sizlerin çocuklarınıza, torunlarınıza da musallat olursa!
Bunları devletimizin düşünmesi gerek.
Sevgili okurlar, herkes insanlığın kötüye gittiği hususunda şikâyetçi olmakta, ancak kimse kendisinin kötüye gittiğini kabul etmemekte.
Herkes yaşadığı hayattan ve geleceğinden şikâyet etmekte, ama hiç kimse önce kendini sonra da yaşadığı hayatı değiştirmeyi düşünmemekte.
Saatin yelkovanı hep ileri gider. Zaman geriye dönmez, ileri gider. Kaybettiğin zamanı geri getiremezsin.
Yıllarca geleceğimizin iyi olması umudu ile yaşadık. Ülkem kalkınır, rahat ve mutlu bir yaşam süreriz, diye düşündük.
Ancak; her geçen gün ülkemiz karanlık günlere doğru gitmekte.
Gerçekler meydanda!..
Emperyalist güçler adım adım emellerine kavuşma yolunda ilerliyorlar.
Suriye’de kahramanca savaşan Türk Askeri’ne hepimizin destek olması vatan borcudur.
Ancak, içimizde beslediğimiz Sur iye’li gençler neden ülkeleri için savaşmazlar? Yoksa onların çoğu Osmanlı zamanında Anadolu’dan Suriye’ye göç etmek zorunda kalan, Ermenilerin torunları olmasın? “Bana ne, ben neden oraya gidip savaşayım, diyenlere rastlanmakta.
Çin baskısından kaçan Uygur Türkleri, Afganistan’dan kaçan Türkler, gerçek öz be öz olan Türkler, Türkiye’de yaşamak istemekte iseler de onlara Suriyelilere tanınan hoş görü ve haklar, tanınmamaktadır.
Acaba, bunun nedeni nedir?
Ortadoğu’nun şekillenmesi çalışmaları hızla devam ederken, Türkiye’nin çok daha kararlı tutum izlemesi gerekmektedir. Amerika’nın oyunu bozulmalı, ülkemizin aleyhine gelişmelere göz yumulmamalıdır.
Amerika’nın besleyip büyüttüğü ve tüm kamu kurumlarına, bilhassa ordumuzun içerisine yerleştirilen FETO hainleri sayesinde Türk ordusu zayıflatılmak istenmiştir. Türk ordusunun zayıflatılması, Ortadoğu’nun şekillenmesi demekti.
Bunda yanıldılar. Türk milleti vatan söz konusu olunca tek vücut olur ve Türk Ordusunun arkasında durur. Türk askeri, Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri olduğunu hatırlar ve Vatanı için canını gözünü kırpmadan feda eder. Türk Milleti de ordusuna, her türlü desteği verir.
SON SÖZÜMÜZ:
Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere bıraktığı en önemli miraslardan biri vatanseverlik ve millet aşkıdır.
Mustafa Kemal Atatürk: “Türk vatanı bir bütündür, parçalanamaz.” Demiştir.
“Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk edilemez.”
Bu topraklar atalarımızın kanı ile ıslanmış, bizlere emanet edilmiştir.
Vatan hainlerinin ve dış güçlerin hainlikleri ile bölünemez ve terk edilemez.
“Türklerin vatan sevgisi ile dolu göğüsleri, düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima bir duvar gibi yükselecektir.”
“Türk vatanının bir karış toprağı için bütün millet bir vücut olarak ayağa kalkar”
“BU VATAN, ÇOCUKLARIMIZ VE TORUNLARIMIZ İÇİN CENNET YAPILMAYA LAYIKTIR.” (M.K.Atatürk)
EYYY TÜRK MİLLETİ, VATANIMIZA İHANET ETMEYELİM, İHANET EDENLERE GÖZ YUMMAYALIM.
TOPRAKLARIMIZI, MADENLERİMİZİ, YER ALTI, YER ÜSTÜ ZENGİNLİKLERİMİZİ YABANCILARIN SÖMÜRMESİNE GÖZ YUMMAYALIM.
ÜLKEMİZİN VERİMLİ BİTKİ ÖRTÜSÜNÜ YOK ETMEYELİM.
HAVAMIZI, SUYUMUZU, DENİZİMİZİ, GÖLLERİMİZİ, NEHİRLERİMİZİ KİRLETMEYELİM.
EVLATLARIMIZI CAHİL, AÇ, SEFİL BIRAKMAYALIM,
AHLAKLI, FAZİLETLİ, DÜRÜST, BİR NESİL YETİŞTİRELİM.
OKUMUŞ, AYDIN, ÇAĞDAŞ VE KALKINMIŞ BİR TOPLUM OLALIM.
"KORKMA, SÖNMEZ BU ŞAFAKLARDA YÜZEN ALSANCAK."
YETERKİ SEN; CESUR OL, KARARLI OL.
MUTLAKA VATANA İHANET EDEN, TOPLUMA ZARAR VEREN AHLAKSIZLAR, HAYSİYETSİZLER, ŞEREFSİZLER CEZALARINI BULACAKLARDIR.
DEVLETİMİZİN DE MİLLETİMİZİN DE İÇERİSİNDE AHLAKLI, FAZİLETLİ, ÜLKESİNİ VE MİLLETİNİ DÜŞÜNEN, SEVEN ALLAH’TAN KORKAN KULDAN UTANAN NAMUSLU İNSANLARIMIZ VARDIR.
NE MUTLU BİZE Kİ CENNET GİBİ BİR VATANIMIZ VAR.
NE MUTLU BİZE Kİ, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK GİBİ DÜNYANIN KABUL ETTİĞİ, BİZLERE IŞIK TUTAN YOL GÖSTEREN BİR DÜNYA LİDERİMİZ VAR.
TEK YOL MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLUDUR.
UNUTMA, UNUTTURMA, UNUTULMA.

19.02.2018
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

5 Şubat 2018 Pazartesi

"ADALET NEREDE? C.H.P. DEĞİŞİMİ YAPAMADI!" - Gazeteci, Araştırmacı-Yazar: ZEKERİYA TÜMER


TÜMER DİYOR Kİ:
ADALET NEREDE?
C.H.P. DEĞİŞİMİ YAPAMADI!..

C.H.P. 3-4 Şubat 2018 tarihinde 36.cı kurultayını yaptı.
Adalet isteyen C.H.P. Divan Başkanlığının Adaletsiz tavrı ile Kurultay’a gölge düşürdü.
Düşmanlarını sevindirdi, dostlarını üzdü.
Yenilmekten bıkmayan Kılıçdaroğlu, yeniden Genel Başkan oldu.
Bahçeli’ye kızan, Recep Tayyib Erdoğan’ın tek adam olmasına tahammül edemeyen Kılıçdaroğlu, Adalet’li seçimle Başkanlığı kazandı mı?
Baştan sona izlediğimiz C.H.P.Kurultayında, Kılıçdaroğlu’da iyi mesajlar verdi. Ancak, konuşmasında Muharrem İnce kadar heyecan yaratmadı. Muharrem İnce daha net ve açık mesajlar verdi. “Ben seçilirsem Başkan olarak, ilk kaybettiğim seçimde koltuğu bırakırım” dedi. Benim koltuk merakım yok, ülkem elden gidiyor, sorunum o, dedi.
Ancak, Başkanlık seçimini kaybeden Muharrem İnce ertesi günü çıktığı Halk TV.de seçimi kaybetmesini de delegelere Belediye Başkanları başta olmak üzere, İl ve İlçe Başkanları ile Parti yetkililerinin değişik baskılar uyguladığını da çekinmeden söyledi.
Bu baskılardan Kılıçdaroğlu’nun haberi var mı bilemiyoruz. Demokrasi ve Adalet isteyen bir partiye hiç yakışmayan bir davranış. Sizlerin ne farkınız var AKP iktidarından. AKP’yi eleştirirken dönüp kendinize de bakmalısınız.
Yazık, çok yazık. Siz bu tavrınızla, bu çalışmanızla Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Tabanın sesine kulak verilmedi ve genel seçimleri kaybedenler, son 2019 seçimlerini kazanacağız diye C.H.P.yi yönetmeye talip oldular.

C.H.P.nin tabanından çıkan seslere baktığımızda, bakın neler söyleniyor:
-“AKP’yi CHP iktidar yapıyor diyorlardı da inanmazdım.”
-“Şimdi inandım, adaletin, demokrasi diye diye nasıl katledildiğini.”
-“Değişmeyen tek şey uzun adam olacak bu gidişle”
-“Tayyib’in artık tek rakibi var. Meral Akşener.
Bahçeli ve Kılıçdaroğlu bitti. İkisi de partiyi AKP ye bağladılar.
2019 seçimlerinde 2 parti karşı karşıya gelecek.”
-“Demokrasi, hak ve hukuk söylemini dillerine dolayanlar; umutları kirletmesinler yeter.”
-“Günaydın, iyi pazarlar dilerim. CHP nin yapısını Mustafa Kemal Atatürk ilke ve devrimleri özgürlük Demokrasiden uzaklaşıp tek adamlığına doğru götürmek isteyen genel başkan ve Kurultay delegelerinin sonucunu bir kez daha gördük.”
-“Parti içi iktidarı elde tutanların asıl hedefi; ülke için projeler üreten, bütün olumsuzluklara çare arayan, halkımızın taleplerine çözüm arayan, üreten, CHP’yi iktidara taşıyabilecek kadroları PM ye getirmek olmalıdır.


Bu doğrultuda, siyasal bilince sahip her bireyin bu anlayış çerçevesinde aidiyet duygusu taşıdığı partiye baskı yapılmalıdır.
Başka türlü bir çıkış, diktatörlük rejimini aşmak mümkün müdür sizce?”
Sevgili okurlar; Watsaptan paylaşılan görüşlerden bazılarını buraya aktardım.
CHP’nin içi kaynayacak.
Ülkenin geleceği çok önemli olmasına rağmen CHP’nin tek kişinin iradesine bırakacak 2019 seçiminde başarılı olabileceğine inananlar azalmıştır.
CHP ilk kuruluşunda altı okta belirtilen ilkelere sahip çıkmalıdır.
Tek yol vardır Mustafa Kemal Atatürk’ün yoludur. Bu yolu iyi işleyen CHP ancak halkın gözünde büyür. Ne o izm, ne bu izm. Tek izm var o da Kemalizm’dir.

KEMALİZM, TÜRK ULUSUNUN VAR OLMA DÜŞÜNCESİDİR.
MUSTAFA KEMAL’İN DÜŞÜNCE VE EYLEMİNİN BİR BÜTÜN OLARAK SAVUNULMASIDIR.
ATATÜRK’ÜN İZİNDEN GİTMEK ANLAMINDA ATATÜRKÇÜLÜĞÜN DE BİLİMSEL ADIDIR.
KEMALİZM, BÜTÜN DİĞER İDEOJİLERE KARŞI ÇIKARAK, TÜRK ULUSUNA TAM BAĞIMSIZ BİR GELECEK ARAYIŞI İÇİNE GİRMİŞTİR.
MUSTAFA KEMAL, HAYATTA HER ŞEY İÇİN, EN GERÇEK YOL GÖSTERİCİ OLARAK BİLİMİ KABUL ETMİŞTİR. BİLİM VE BİLİMSEL YÖNTEM, KEMALİZMİN TEMEL DAYANAK NOKTASIDIR.

Kemalizm, Laik ve Fen’e dayanan bilim anlayışı getirmiştir. Türk Dünyasını pozitif bilim dünyasının enginliklerine götürmüştür.
Bilim kavramının yanı sıra, laiklik anlayışı da metafizik değerlerin terk edilmesini ve pozitif bir anlayışın geçerli kılınmasını sağlamıştır.
Kemalizm, Türk dünyasına bilimsel yöntemi ve pozitivist felsefeyi getiren bir akım olmuştur. (Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN)
Bunu idrak edemeyen, uygulayamayan CHP ATATÜRK’ÜN kurmuş olduğu bir parti olamaz, onun yolunda da gidiyorum diyemez.
C.H.P. Kurultayı en çok Cumhurbaşkanı’nı sevindirmiştir. Kılıçdaroğlu’nu bugüne kadar hep mağlup ettim, gene mağlup ederim diye sevinmiştir.
Şunu da unutmayın, CHP’nin tabanı İYİ partiye kayıyor. Buna bizler şahidiz.
Hayalle yaşanmasın, gerçekler görülsün ve ona göre kararlar alınsın.
Cumhuriyet Halk Partisi 6 okun hakkını vermelidir. Yıllardır C.H.P.sinin iktidar olamamasının tek sebebi Mustafa Kemal Atatürk’ün Partisi olmaktan çıkmasıdır.
SON SÖZÜMÜZ:
SÖZDE DEĞİL ÖZDE ATATÜRK’ÇÜ OLUN.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin laik, Demokrat bir devlet olarak yaşatılmasının tek yolu Mustafa Kemal Atatürk’ün yoludur.
CHP'li yöneticiler, sizler ülkenin bağımsız ve kalkınmış bir ülke olmasını istiyor ve tek adam rejiminden kurtulmak istiyorsanız, ne ortanın solu, ne de ortanın sağı, ne emperyalizm, ne de kapitalizm, ne sosyalizm, ne de komünizm, ne de faşizm gibi başka arayışlar içerisinde olmayın.
Bize yol gösteren, ışık tutan, geleceğimiz ile ilgili her konuda görüş ve düşüncelerini bizlere açıklayan, namuslu, dürüst, vatansever ve çağdaş bir ulus olmamızı isteyen, Akıl ve Bilim’e önem veren, NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYEN, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLU TEK YOL OLMALIDIR.
Bunu başarabilirseniz, 2019 da ki seçimlerde belki başarılı olabilirsiniz!..
Başaramaz iseniz, tarihe çok ama çok suçlu olarak geçeceksiniz.
Bunu asla unutmayın!..

05.02.2018
Zekeriya Tümer
ulusalhaber1881@gmail.com

1 Şubat 2018 Perşembe

"CUMHURİYETİN BEKÇİSİ CUMHURİYET HALK PARTİSİ ÖZÜNE DÖNMELİDİR" - TÜMER DİYOR Kİ!.. Gazeteci - Araştırmacı, Yazar: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:

CUMHURİYETİN BEKÇİSİ
CUMHURİYET HALK PARTİSİ (CHP)
ÖZÜNE DÖNMELİDİR


Cumhuriyet Halk Partisi 09 Eylül 1923 yılında Büyük Önder Mustafa Kemal’in öncülüğünde (Mustafa Kemal'e, 1934 yılında çıkarılan Soyadı Kanunu ile ATATÜRK soyadı verilmiştir.) “Halk Fıkrası” adıyla kurulmuş; 1924 yılında Cumhuriyet Halk Fıkrası”, 1935 yılında da “Cumhuriyet Halk Partisi” adını almıştır.

Partinin amblemi olan 6 ok C.H.P. nin ilkeleridir.

Nedir bu ilkeler: 
1. CUMHURİYETÇİLİK, 2. HALKÇILIK, 3. MİLLİYETÇİLİK, 4. LAİKLİK, 
5.  DEVLETÇİLİK, 6. İNKILÂPÇILIK.

Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından sonra Cumhuriyet Halk Partisi bu ilkeleri yaşattı mı? Savundu mu? Bu konularda gerekli eğitimsel çalışmaları yaptı mı?

Eğer, Cumhuriyetin kazanımları bizleri yöneten kadrolarca iyi değerlendirilse idi, bugün içerisinde yaşadığımız sıkıntılı günleri yaşamazdık.

Cumhuriyetin bekçisi olan CHP'si artık kendine gelmeli ve ilk kuruluşundaki çizgiden ayrılmamalıdır. Partinin içerisine sızmış olan, altı ilkeden uzak kişileri temizlemelidir. Partinin önemli karar organlarında Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda gidenler görev almalıdır.

Cumhuriyet Halk Partisi ilkesi olan altı ok’a sahip çıkmalı, Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde ve yolunda gitmelidir.

3-4 Şubatta yapılacak 36.cı Olağan Kurultayında Parti Meclisi ve diğer organlarda gerçek Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde ve yolunda olanlar seçilmelidir.

Bunlardan bir tanesi de Seyfeddin Çelik’tir.

Seyfeddin Çelik Parti Meclisine adaydır. Bugüne kadar Atatürk’ün çizgisinden uzaklaşmayan, Partisi ve Türk Toplumu için özverili mücadele eden ve de mücadelesini hiçbir beklentisi olmadan sürdüren Seyfeddin Çelik gibi kişilerin C.H.P.nin merkez kadrolarında yer almasında yarar vardır.

Seyfettin Çelik 1951 Ağrı doğumlu olup, Öğretmen kökenlidir. İki Çocuk babası olan Seyfeddin Çelik, öğretmenlik mesleğinden ayrılmasına rağmen, toplumun aydınlanmasında öğretmenliğine devam etmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi İlk Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde ulusal bağımsızlığı kazanmıştır. Saltanat kaldırılmış, hilafete son verilmiş ve Cumhuriyeti kurarak ulusal birliği sağlamıştır.

.Hukuk ve Eğitimde gerçekleştirdiği reformlarla, ulusal sanayinin ve ekonominin gelişmesine öncülük ederek Türkiye Cumhuriyetini çağdaş dünya seviyesine çıkarmak için mücadele etmiştir.

Türkiye’nin Demokratikleşme sürecine de öncülük ederek çok partili döneme geçişi sağlamıştır.

Bugün içinde bulunduğumuz koşullar göz önüne alındığında, Cumhuriyet Halk Partisinin altı ilkesine ihtiyaç duyulduğu görülmektedir.

C.H.P.nin 36.cı kurultayında yönetime gelecek kadroların C.H.P.yi özüne döndürecek ve altı oktaki ilkeleri savunabilecek, topluma anlatabilecek kadrolar olması gerekmektedir.

Bu nedenle partili delegelerin emirle değil, kendi düşünce ve kararları ile oylarını kullanarak, C.H.P. nin Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan ayrılmayan bir parti haline getirebilecek kişilere oylarını vermelerinde yarar olur kanısındayım.

Cumhuriyet Halk Partisinin 36.cı kurultayının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını dileriz.

01.02.2019
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

30 Ocak 2018 Salı

"EYY EMPERYALİST GÜÇLER BOYUN EĞMEYECEĞİZ, DİZ ÇÖKMEYECEĞİZ, VATANI BÖLDÜRTMEYECEĞİZ." - TÜMER DİYOR Kİ!.. Gazeteci-Yazar, ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:

EYY EMPERYALİST GÜÇLER
BOYUN EĞMEYECEĞİZ, DİZ ÇÖKMEYECEĞİZ,
VATANI BÖLDÜRTMEYECEĞİZ.


Sevgili okurlar; Türk milleti yıllardır PKK belası ile uğraşırken, içimizde besleyip büyüttüğümüz vatan haini FETO’cular aniden ortaya çıktılar. Bunlar yetmiyormuş gibi Suriye ve Irak sınırlarımız kevgire döndü,

PKK/KCK/PYD/YPG ve DEAŞ gibi terörist gruplar sınırımıza yerleşerek, orada bir KÜRT devleti kurulması planlandı.

Emperyalist güçlerin ilk hedefi Türk Ordusunu zayıflatmaktı. Bunu da ERGENEKON, BALYOZ ve en son 15 TEMMUZ’da FETO’cu hainlerin kalkıştıkları Darbe harekatı ile de ordumuza son darbe vuruldu.

Öyle zannettiler!

Türk Ordusu sarsılır ancak yıkılmaz. Nedeni ise Türk Ordusunun arkasında Türk Milletinin, Atatürk’ün askerlerinin bulunmasıdır.

Siz Emperyalist güçler, sizler bu ülkeyi bölemez ve parçalayamazsınız.

Hata yapan siyasi kadrolar, hata yapan vatan hainleri mutlaka cezalandırılırlar.

Sevgili okurlar; bilindiği üzere Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından, hudutlarımızda ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak maksadıyla, Suriye’nin kuzeybatısında Afrin bölgesinde, PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ’a mensup teröristleri etkisiz hale getirmek ve dost ve kardeş bölge halkını bunların baskı ve zulmünden kurtarmak üzere, 20 Ocak 2018 saat 17.00’den itibaren “Zeytin Dalı Harekâtı” başlatılmıştı. Harekat başarılı olarak devam etmekte ve Türk Halkı bütünüyle Ordumuzun arkasında olup, Mehmetçiğe dualar etmektedir.

Bu harekât, sınırımızın dışında yapılmaktadır. Eğer düşman sınırımızdan içeri girse idi, Türk Milleti İstiklal savaşındaki kahramanlığını gene yapar, düşmanı yok ederdi.

Türk Askeri Mustafa Kemal Atatürk’ün askeridir. Herkes bunu böyle bilmelidir.

Bu ülke kolay kazanılmadı. Türk Milleti esaret altına giremez.

Ancak, bir de içimizdeki hainleri tespit edebilsek ve temizleyebilsek!..

Bağımsızlığımıza Cumhuriyetimize kasteden düşmanları ülkemizden söküp atmalıyız.

Karşımızdaki düşmanlar her türlü hile ve siyasi oyunlara yatkınlar. Ekonomik olarak bağımsız olamazsak, sinsice ülkemize yerleşirler, satın aldıkları topraklar, mülkler, ticari kuruluşlar, sayesinde bizi içimizden parçalayabilirler.

Tüm yabancı ürünler vitrinlerde boy göstermekte, sağlıksız besin maddeleri marketlerde, bakkallarda satılmakta, çocuklarımız ve halkımız zehirlenmekte.

Yerli üretim yok edildi. Hemen hemen tüm gıda ürünleri yurtdışından ithal edilmekte. Bunlar asıl büyük tehlike. Sınırlarımızı koruruz, düşman giremez, ancak, düşman başka yollardan içimize sızıyor, onun tedbirini alamıyoruz.

Birde benim anlayamadığım husus, Yunan adalarımızı işgal ediyor, neden ses çıkaramıyoruz? Gidip Afrin’de savaşırken Yunan sınırımızda gittikçe güçleniyor. Bize kafa da tutmaya başladı. Neden sesimiz çıkmıyor, anlayamıyorum!..

SON SÖZ: Eyy Emperyalist güçler şunu beyninize sokun. İstiklal savaşındaki ruh henüz ölmedi. İçimizde hainleri satın alsanız da biz onları da sizleri de temizleriz.

TÜRK MİLLETİ BOYUN EĞMEZ, DİZ ÇÖKMEZ, VATANI BÖLDÜRTMEZ.

EYY TÜRK MİLLETİ SENİN DE TEK YOLUN VAR. O DA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLUDUR. BUNU DA KİMSE UNUTMASIN. BU YOL BİZLERİ AYDINLIĞA, BAĞIMSIZLIĞA, EKONOMİK KALKINMAYA, ÇAĞDAŞ, MEDENİ BİR DEVLET OLMAYA GÖTÜRECEK YOLDUR.

NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE.


30.01.2018
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

13 Ocak 2018 Cumartesi

TEK YOL MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLUDUR. Tümer Diyor ki!.. Gazeteci,Araştırmacı-Yazar, Zekeriya TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
TEK YOL
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLUDUR.
Sevgili okurlar; hiç kimsenin itiraz etmeye hakkı olmayan yol bu yoldur.
İçinde bulunduğumuz durum bellidir. Ülkenin kimler tarafından nasıl ve ne şekilde, bilinmez bir geleceğe doğru sürüklenmeye çalışıldığı bellidir.
Yıllardır içimizde besleyip, büyüttüğümüz vatan hainleri, dış mihrakların uydusuna girerek içeriden, ülkemizi parçalayıp, bölerek emperyalist devletlerin kucağına oturtmak istemekteler.
Bereketli topraklarımız sömürülmek, halkımız ezilmek ve yok edilmek istenmektedir.
En son ve en büyük tehlike de FET O’cuların yaptıkları hainlikler ile de meydana çıkmıştır.
Bu hainleri bugüne kadar besleyip büyüten, koruyup kollayan, yardım ve yataklık eden herkes suçlu ve vatan hainidir.
Bunlarla savaşan ve onları Devletin içerisinden temizlemeye çalışanlara yardım etmek de her vatanseverin görevi olmalıdır.
BU MELANETLERDEN KURTULMANIN TEK YOLU VARDIR, O DA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLUDUR.
600 yıldan fazla hüküm sürmüş Osmanlı devletinin 1. Dünya savaşının sonunda Mondros ve Sevr antlaşmaları sonucunda Anadolu toprakları emperyalist devletler tarafından işgal edilmiş, Türk milleti kıyım ve zulme uğramaya başlamıştı.
Yok, olma tehlikesi ile karşı karşıya kalınan o dönemde Allahın bir lütuf’u olarak, Türk Milletini şaha kaldıran, korkusuzca gerek iç ve gerekse dış düşmanlara karşı koyarak, Anadolu insanını uyandıran, tek vücut olmalarını sağlayan Mustafa Kemal değil miydi?
O Mustafa Kemal, çocukluğundan itibaren Osmanlı’nın yanlış politikalarını izlemiş, kendini yetiştirerek, ülkesini kurtarma planlarını yapmıştır.
Cesur yüreklidir. Karşısına çıkan tüm engelleri aşmasını bilmiş. Yılmamış, uğraşmış, karşısındakileri ikna etmiş, işgal altında yok olmaya mahkûm bir milleti şaha kaldırarak İstiklal savaşının kazanılmasına vesile olmuştur.
Yok, olan, parçalanan, Osmanlı Devletinin ismini değiştirerek, gene de Osmanlı’nın devamı sayılabilecek, ancak tek adamın idaresi değil, halkın iradesinin hâkim olabileceği Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasını sağlamıştır. (23 Nisan 1920 de Büyük Millet Meclisi Ankara’da açılmış, 29 Ekim 1923 de de Cumhuriyet ilan edilmiştir. )
Tek kişinin despot idaresi değil, halkın idaresini tesis etmiştir.
Hâkimiyeti tek kişiye vermemiş, hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir diyerek, milleti ön plana çıkarmıştır.
Ayrı ayrı etnik gruplardan oluşan Anadolu halkını ayrıştırmak değil, birleştirmek yoluna giderek Ulus devletini oluşturmuştur.
Hangi ırktan, mezhepten, etnik kökenden olursan ol, NE MUTLU TÜRK’ÜM diyebiliyorsan, TÜRK’SÜN, bu vatan toprakları senin yurdun demiştir.
Türk Gençliğine hitap ederek:
“EY TÜRK GENÇLİĞİ, BİRİNCİ VAZİFEN TÜRK İSTİKLALİNİ VE TÜRK CUMHURİYETİNİ İLELEBET MUHAFAZA VE MÜDAFAA ETMEKTİR.” 
Diyerek Cumhuriyeti Türk gençliğine emanet etmiştir. Bu emaneti yaparken de, kimseye muhtaç olmayın, senin muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur, diyerek, başkalarından medet umulmamasını tembihlemiştir.
Zira bir başkasından medet umar, yardım almayı istersen, mutlaka o kişiye taviz vermek zorunda kalırsın. Hele ki, yabancı devletler, senden taviz almadan, sana yardım etmezler.
Mustafa Kemal ulus devlet içerisinde Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Zaza, Arnavut, Alevi, Sünni, Şafi vs. ayırımı yapmamıştır.
Hep birlik olmayı, birlikte Anadolu toprakları üzerinde mutlu-huzurlu, kalkınmış, çağdaş bir devlet olarak yaşamayı arzu etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin iç ve dış düşmanların hainlikleri karşısında da, Çanakkale’de, Dumlupınar’da, İstiklal Savaşında nasıl birlik ve beraberlik içerisinde mücadele edildiyse, gene aynı mücadeleyi bir olarak, diri olarak verilmesini istemiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, ekonomik kalkınma dâhil, sanayide ve hemen her konuda proje üretmiş, ürettirmiş, görüş ve düşüncelerini söylemiştir.
Milli Eğitim Politikası ile aydın ve ileri görüşlü gençlerin yetiştirilmesini istemiştir.
Hep ileri, çağdaş ve kalkınmış bir toplum olunmasını, istemiştir. Bağnazlıktan, geri kalmışlıktan, kokuşmuş fikirlerden uzak durulmasını arzu etmiştir.
Hiçbir şekilde ne ortanın solu, ne de ortanın sağı, ne komünizm, ne sosyalizm, ne kapitalizm, ne faşizm ne o izm, ne de bu izm, lerden medet umulmaması gerek.
Bizim yolumuz yurtta sulh, dünyada sulh olan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün yolu olmalıdır.
Temel Anayasamız bu olmalıdır. Değişen dünya koşullarına göre gerekirse uyarlanmalıdır.
İç ve dış politika onun temel kurallarına göre uyarlanmalıdır.
Atatürk demek vatan demektir. Vatanın bütünlüğü, korunması, halkın refahı, medeni insan olunması, hukukun üstünlüğü, adaletin eşit şartlarda uyarlanması, köylüye, işçiye, öğretmene, emekliye değer verilmesi, tüketen değil, üreten bir toplum olunması Atatürk’ün yoludur.
Komşuları ile iyi geçinen, komşularının vatanın topraklarından bir karışına dahi göz dikmelerine tahammül etmeyen, kendisinin de onların topraklarında gözü olmayan görüş ve düşüncede olan Mustafa Kemal Atatürk’ün yolu tek yoldur.
Yurtta Sulh, Dünya’da sulh, diyerek Dünya devletlerinin birbirlerini sömürmeden, işgal etmeden, tam bağımsız yaşamasını isteyen yol Mustafa Kemal Atatürk’ün yoludur.
Çocuklara, kadınlara, gençlere, yaşlılara değer veren yol Mustafa Kemal’in yoludur.
Milli bir politika izlenmesi, dil, din birliği sağlanması, manevi gücün arttırılması, ahlaklı ve faziletli bir toplumun olmasını isteyen yol Mustafa Kemal Atatürk’ün yoludur.
Yerli malı, yurdun malı diyerek, üretimin artmasını, tüketimin azalmasını, dışa bağımlı değil, içe bağımlı olarak, kendi kendisine yetecek bir ülke olunmasını isteyen yol Mustafa Kemal Atatürk’ün yoludur.
“İstikbal göklerdedir” diyerek, göklere hâkim olunması işaretini veren ve havacılık sektörünü destekleyen, Mustafa Kemal’in yolu tek yoldur.
Ordusunun güçlü olmasını, emniyet güçlerinin halkın huzuru için mücadele etmesini isteyen yol Mustafa Kemal Atatürk’ün yoludur.
Kısaca; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Atatürk’ün önderliğinde ulusal bağımsızlığını kazanmış, Cumhuriyeti kurmuş, saltanatı kaldırmış, hilafete son vermiş, ulusal birliği sağlamış, Hukuk ve eğitim gibi toplumsal alanlarda gerçekleştirdiği reformlarla çağdaş Türkiye Cumhuriyetini biçimlendirmiştir.
Ulusal sanayinin ve ekonominin gelişmesine öncülük etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin din ve devlet işlerini birbirinden ayıran Laik, Demokrat, bir devlet olarak yaşamasını isteyen Mustafa Kemal Atatürk’ün yolu tek yoldur.
SON SÖZÜMÜZ:
Eğer bizler ülkemizin bağımsız ve kalkınmış bir ülke olmasını istiyorsak; Ne ortanın solu, ne de ortanın sağı, ne emperyalizm, ne de kapitalim, ne sosyalizm, ne de komünizm, ne de faşizm gibi başka arayışlar içerisinde olmamalıyız.
Bize yol gösteren, ışık tutan, geleceğimiz ile ilgili her konuda görüş ve düşüncelerini bizlere açıklayan, namuslu, dürüst, vatansever bir ulus olmamızı isteyen MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLU TEK YOLUMUZ OLMALIDIR.
13.01.2018
Zekeriya Tümer
ulusalhaber1881@gmail.com

6 Ocak 2018 Cumartesi

2018 YILI DA SIKINTILI GEÇECEK "TÜMER DİYOR Kİ!.." Gazeteci - Yazar: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
(*) Mustafa Kemal ATATÜRK'ün
"Cumhurbaşkanı Sıfatıyla" Oturduğu Çankaya Köşkü
2018 YILI DA SIKINTILI GEÇECEK
Sevgili okurlar; bilindiği üzere, 16 Nisan 2017 de yapılan Anayasa referandumuna göre 2019 da Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak.
2018’in ilk gününden itibaren siyasi partiler kimi Cumhurbaşkanlığına aday gösterelim diye çalışmalar yapmaya başladılar.
Şu an ki siyasi partiler, kimi aday yapalım diye çalışmalarına başladılar.
C.H.P. Şubatta yapacağı kongreden sonra adayını açıklayacak herhalde.
Kılıçdaroğlu da aday olma niyetinde gibi gözüküyor.
Türkiye Cumhuriyetinin 11.ci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bile Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına aday olacağı söyleniyor.
İYİ Partinin Başkanı Meral Akşener Cumhurbaşkanlığına adaylığını açıkladı. Ancak, Gül olursa ben düşünebilirim, demiş.
Hayret ettik.
Abdüllatif Şener ise Abdullah Gül’ün Tayyip’le kıyasıya mücadeleye giremeyeceğini, söylemiş. Çok doğru, giremez. Cesaret bile edemez.
İyi de, Kılıçdaroğlu edebilir mi?
Ya Meral Akşener!.
Akşener belki edebilir.
Bütün partilerin tek aday üzerinde birleşmeleri gerek.
Kılıçdaroğlu son anda gene kimseye danışmadan, açıklama yapmadan Ekmeleddin gibi birini aday gösterirse, eh geçmiş olsun deriz. Recep Tayyip Erdoğan gümbür gümbür Cumhurbaşkanı da olur, tek karar verebilen Başkan da olur.
Gerçi şu an zaten tek karar merci Cumhurbaşkanı, AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan. Astığı astık, kestiği kestik. İstediğini görevden alıyor, istediğini istediği yere atıyor.
Ağlayan ve yalvaran Melih Gökçeği aldı Ankara Belediye Bakanlığından da Ankaralıları kurtarmış oldu. Eğer Cumhurbaşkanı Gökçeği görevden almasa idi, Ankaralılar hayatta kurtulamazlardı Gökçek’ten.
Amerika’nın 2023 e kadar Recep Tayyip Erdoğan’a söz verdiği söylenmekte.
Bu doğru ise, çok dikkat etmek gerek. Recep Tayyip’in karşısına Atatürkçü olan sağlam birisini çıkarmak gerek. Ancak, o zaman Recep’in önü kesilebilir.
Türk milleti nasıl bir Cumhurbaşkanı istiyor, bunu öğrenmek isterim.
Biz Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran ve bize gelecek vaat eden Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan ayrılmayan, onun ilkelerini ve devrimlerini kabul eden bir Cumhurbaşkanı isteriz.
05.01.2018
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com
(*) Mustafa Kemal ATATÜRK'ün 
"Cumhurbaşkanı Sıfatıyla" Oturduğu Çankaya Köşkü
Mustafa Kemal Paşa Ankaralılarca hediye edilen bağ evini kendisine karargâh haline getirdi. Özel Kalem Müdürü Hayati Bey, Başyaver Salih (Bozok) Bey1 ve Muzaffer (Kılıç) Bey’lerdi. Köşkü korumak üzere bir muhafız alayı kuruldu. Bunun komutanı Yüzbaşı Faik Bey’di. Bir müddet sonra 300 kişilik bir süvari birliği daha kuruldu, birlik Rumeli çetecilerinden, yaşlı güngörmüş, atıcı, vurucu insanlardı. Bundan başka bir de, 100 kişilik Giresun ve Trabzon havalisinden gelme bir muhafız birliği daha kuruldu. Bunlar siyah elbise giyerlerdi. Başlarında Laz başlığı, bellerinde tabanca ve omuzlarında filinta taşırlardı. Bütün bu birliğin komutanı Topal Osman2 15 lira aylık alırdı. O yıllarda Mustafa Kemal Paşa da 100 lira aylık alırdı.
Çankaya Köşkü basit döşenmişti. Paşa burada geceli gündüzlü çalışır, eğlenecek vakit bulamazdı. Gerçekten buna imkân da yoktu. Sabahları kuvvetli kahvaltı yapan Paşa, reçeli çok sever, kuru fasulye ve pilavı masasından eksik etmezdi. Turşu sofrasının baş yerini işgal ederdi. Çok sigara ve kahve içerdi. Bahçeye ve çiçeğe merakı fazlaydı. Bir Amerikalı kadın kendisine hangi çiçeği seviyorsun, diye sorduğu zaman hiç düşünmeden:
‘Karanfil’ yanıtını vermişti. İşte bunun içindir ki Atatürk’ü iyi tanıyan elçiler, ölümünden sonra kabrini ziyarete gittikleri zaman daima kırmızı karanfil götürmüşlerdir. Renk olarak, gök mavisini seven Atatürk’ün hayvanlardan en çok sevdiği köpektir.
Spor olarak güreşi tercih ederdi. Yorgun gecelerinde dinlenmek için kapıda nöbet tutan askerleri güreştirir, yorgunluğunu giderirdi. O zamanlar köşkün malta döşemeli alt kattaki ocaklı salonuna şilteler serilir, erler burada birbirleriyle güreşirlerdi. Bir gün yine geç vakit kapıda nöbet tutan erleri içeri çağıran Atatürk sırayla hepsini güreştirdi. Bunlardan yağız bir Mehmet hemen her önüne çıkanın sırtını yere getiriyordu. Kapıda sırtı yere getirilecek kimse kalmayınca Atatürk ayağa kalkarak Mehmet’in yanına yaklaştı:
“Benimle güreşir misin, beni de böyle yenebilir misin?” Diye sordu. Mehmet, o yanık çehreli yağız delikanlı, Anadolu çocuğunun kıvrak zekâsıyla, bir Atatürk’e bir de etrafındakilere baktı ve herkesi hayretler içinde bırakan şu cevabı verdi:
“Seninle mi güreşeceğim Paşam? Seni mi yeneceğim? Bu kolay değil… Sen yedi düveli yendin!”
Bu cevap Atatürk’ün çok hoşuna gitmişti. Sonradan bu erin parayla ödüllendirilmesini emretti.3
1 Salih Bozok, (1881–1941), Mustafa Kemal’in Selanik’ten arkadaşlığı olan Salih Bey, uzun süre Mustafa Kemal’in Başyaveri olur, Milletvekili.
2 Topal Osman, (1883–1923), Lazlardan oluşan gönüllüleriyle Meclis’in ve Çankaya Köşkü’nün korumasını yapmıştır.
3 Said Arif Terzioğlu, Yazılmayan Yönleriyle K. Atatürk, Hamle Matbaası, İstanbul, 1963, s. 67–69
Kaynak: Atatürk ve Unutulmaz Anıları, Ahmet Gürel, Bülent Türker, Nisan 2009

30 Aralık 2017 Cumartesi

"TÜRKİYE'M IŞIĞIN HİÇ SÖNMESİN" - TÜMER DİYOR Kİ!.. Gazeteci-Yazar: ZEKERİYA TÜMER


TÜMER DİYOR Kİ:
TÜRKİYEM,
IŞIĞIN HİÇ SÖNMESİN!..
Sevgili okurlar; Yaşam hep ileri gidiyor. Saatin yelkovanı geriye dönmüyor.
Gece oluyor, gündüz oluyor. Dünya döndükçe dönüyor. İnsanoğlu doğuyor, büyüyor ve netice de bu dünyayı terk ediyor.
Yaşamı boyunca ölmeyeceğini sananlar, hırsları ve menfaatleri uğruna her türlü pisliklere bulaşıyorlar.
Yeni yıla girerken de umutlar ve iyi niyetler artıyor.
Ben de diyorum ki:
TÜRKİYE'M IŞIĞIN HİÇ SÖNMESİN.
Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere emanet ettiği laik, Demokrat Türkiye Cumhuriyeti parçalanmasın, gönderden Ay yıldızlı Bayrağımız inmesin, Minarelerden Ezan sesi dinmesin, Vatan bölünmesin, egemenlik kayıtsız şartsız ulusun olsun.
Devletimiz dış güçlerin baskısı altında, insaf ve merhamete maruz kalmasın, Devletimizin şeref ve bağımsızlığı yok olmasın.
Hırsızlık, arsızlık, yolsuzluk, soysuzluk yok olsun.
Üretim artsın, tüketim azalsın.
TEK TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ,
TEK MİSAKI MİLLİ HUDUTLARI İÇERİSİNDEKİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANI
TEK AY YILDIZLI TÜRK BAYRAĞI
TEK TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ SINIRLARI İÇERİSİNDE YAŞAYAN VE NE MUTLU TÜRKÜM DİYEBİLEN MİLLET.
TEK YOL MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLU OLSUN.
VATANIN BAĞIMSIZLIĞI VE ÜLKENİN BÜTÜNLÜĞÜ BOZULMASIN.
HER TÜRLÜ YABANCI İŞGAL VE SALDIRIYA KARŞI ULUS, BİRLİK VE BERABERLİK İÇERİSİNDE KENDİSİNİ KORUMAYI BİLSİN.
ULUSAL İRADEYİ TEMSİL EDEN BÜYÜK MİLLET MECLİSİ ÜSTÜN LÜĞÜNÜ VE HÂKİMİYETİNİ KORUSUN.
YASAMA VE YÜRÜTME GÜCÜ TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNDE TOPLANSIN.
GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE ANCAK, GÜÇLÜ BİR ORDU İLE OLUŞTURULABİLİR. TÜRK HALKI BÜTÜN ULUSAL KAYNAKLARINI SEFERBER EDEREK ORDUSUNUN GÜCÜNÜ ZAYIFLATMASIN.
GÜÇLÜ TÜRKİYE OLABİLMEMİZ İÇİN EKONOMİK KALKINMA SAĞLANSIN.
2018 YILI İTİBARİ İLE İNSANLAR ETNİK KÖKENLERİ İLE AYRIŞTIRILMASIN.
DEVLETİMİZİ YÖNETENLER MUSTAFA KEMALİN YOLUNDA GİDEREK İNSANLARI ULUS KAVRAMI ALTINDA BİR ARAYA GETİREREK, “ NE MUTLU TÜRKÜM DİYEN” BİR TOPLUMU YARATILMASI İÇİN GEREKLİ TEDBİRLERİ ALSIN.
ORTAÇAĞ KARANLIĞINDAN ÇAĞDAŞ AYDINLIĞA GEÇİŞ SAĞLANSIN.
DEVLETİMİZİ YÖNETENLER TÜRKİYE DE AYDINLANMA HAREKETİNİN ÖNCÜSÜ OLSUN.
ULUSAL SINIRLAR İÇİNDE FARKLI DİNDEN VE MEZHEPTEN GELEN İNSANLARI, ULUSAL POTADA BİR ARAYA GETİREBİLMEK İÇİN LAİKLİK İLKESİNİN BENİMSENMESİ TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN ÇAĞDAŞ DÜNYAYA YANSIYAN OLUMLU YÜZÜ OLSUN.
TEMEL İLKEMİZ, TÜRK ULUSUNUN ONURLU VE ŞEREFLİ BİR ULUS OLARAK YAŞAMASI OLSUN.
BU, ANCAK TAM BAĞIMSIZ OLMAKLA SAĞLANABİLİR. NE KADAR ZENGİN, MÜREFFEH OLURSAK OLALIM, BAĞIMSIZLIKTAN YOKSUNSAK, UYGAR İNSANLIK KARŞISINDA UŞAK KALMAKTAN ÖTEYE GİDEMEYİZ. BAĞIMLI OLMAYALIM, BAĞIMSIZ OLALIM.
DEVLETİN TÜM KURUM VE KURULUŞLARINDA BAĞIMSIZ, ÇAĞDAŞ, DEMOKRAT, LAİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN YAŞAMASINI VE YAŞATILMASINI İSTEYEN VE NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYEBİLEN KİŞİLERİN GÖREV ALMALARI GERÇEKLEŞSİN.

***
2018 YILININ, BU İYİ NİYETLİ DÜŞÜNCELERİMİZİN GERÇEKLEŞMESİ DİLEĞİYLE TÜM ULUSUMUZA VE İNSANLIK ÂLEMİNE HAYIRLARA VESİLE OLMASINI DİLERİM.

30.12.2017
ZEKERİYA TÜMER
Ulusalhaber1881@gmail.com

4 Aralık 2017 Pazartesi

"SÖZDE DEĞİL, "ÖZDE ATATÜRKÇÜ" OLMAK VE ONUN YOLUNDA GİTMEK KOLAY DEĞİLDİR." - TÜMER DİYOR Kİ !.. Gazeteci - Yazar: ZEKERİYA TÜMER

Zekeriya TÜMER
TÜMER DİYOR Kİ:
SÖZDE DEĞİL, "ÖZDE ATATÜRKÇÜ" OLMAK VE ONUN YOLUNDA GİTMEK KOLAY DEĞİLDİR.
Mustafa Kemal Atatürk çocukluğunda Osmanlı Devletinin her geçen gün iyiye gitmediğini fark ederek, bu ülkeyi ben kurtara cam düşüncesini beynine sokmuştu.
Bugün içerisinde bulunduğumuz durum son derece açık ve seçik belli.
Osmanlı Birinci Dünya Harbinden sonra yıkıldı ve gitti. Onun yerine Mustafa Kemal Atatürk ve yakın arkadaşları ile birlikte aynı düşüncede olan kişilerle Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu.
Kısa zamanda halkın çoğunluğunun benimsediği Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüm dünyanın kabul ettiği güçlü bir devlet yapısına büründü.
Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından ve 2.Dünya savaşından sonra yeni akımların etkileri, ülkeyi yöneten yeni partiler ve siyasi kadroların Atatürk’ün çizgisinden, düşüncelerinden, siyasi iradesinden uzaklaşmaları,  ne yazık ki, içerisinde yaşadığımız bugünleri yaşamamıza sebep oldu.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hem içte sıkıntılı günler yaşarken, hem de dış devletler nezdinde itibar ve güvenini yitiren bir devlet haline geldi.
Üstelik emperyalist güçlerin Lozan’da aldıkları yenilginin intikamı ile ülkemiz üzerine saldırmaları da gözler önündedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, şehler, şıhlar, müritlerin kıskacı içerisinde Mustafa Kemal Atatürk’ün çizgisinden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır.
Bu gerçeği maalesef çok kişi de bilmesine rağmen, sessiz ve suskun kalmaktadır.
Kemalist düşüncede olan kişiler, hem dinlerine bağlıdırlar, hem de vatanına, bayrağına milli ve manevi değerlere bağlıdırlar.
Ülkelerine ve topluma zarar vermekten korkarlar. Devletin tüm kurumlarının güçlü ve kararlı olmasından yanadırlar.
Yurtta barış, dünyada barış isterler. Komşuları ile iyi geçinmek, sosyal ve iktisadi iş birliği içerisinde olmak isterler.
Kan ve gözyaşı ile kazanılmış Anadolu toprağının bir karışını kaybetmek, bölünmek, parçalanmak istemezler.
Hırsızlık, yolsuzluk, yalan, sahtekârlık, ülkesine ve vatandaşına zarar verecek her türlü pislik ve belalardan uzak dururlar. Allah’tan korkarlar, kul hakkı yemezler.
Onların tek amacı ülkelerinin Laik ve Demokratik, hukuk Devleti olarak, eşit şartlarda kalkınmış ve müreffeh bir ülkede yaşamak, torunlarına güzel bir gelecek bırakmaktır.
Mustafa Kemal Atatürk’ü iyi anlamak ve iyi tahlil etmek gerek.
O yok olan bir imparatorluğun, nasıl ve kimler tarafından yok edilişini ve çok iyi tahlil etmiş, ulusuna güvenmiş, halkın güvenini kazanmış, ihtiras ve menfaatlerden uzak bir yönetim anlayışını ortaya koymuştur.
Ben değil, biz demiştir.
Türk Gençliğine hitabesi ile de kendisinden sonra gelebilecek tehlikeleri ve bu tehlike karşısında Türk Gencinin nasıl hareket etmesi gerektiğini, kimseye güvenmemelerini, muhtaç oldukları kudretin, damarlarındaki asil kanda mevcut olduğunu söylemiştir.
Demokrasilerde siyasi partiler iktidar yarışı yaparlar. Halka kendisini kabul ettirenler iktidara gelir ve Devleti yönetmeye başlarlar. Halkın itimat ve güvenini kazanamayanlar, iktidara gelemezler.
Mustafa Kemal Atatürk, ümmet olan bir milletin güven ve itimadını kazanarak Kurtuluş Savaşını kazanmış ve Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur.
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” Diyerek, Allah’ın bir kulu olduğunu, her fani gibi bu dünyadan göç edeceğini, ancak kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyetinin sonsuza kadar yaşayacağını söyleyerek, Türk Milletinin ve Türk gencinin değerlerine sahip çıkmasını istemiştir.
ATATÜRKÇÜYÜZ DEMEKLE ATATÜRKÇÜ OLUNMAZ.
Atatürkçü olanlar vatana ihanet etmezler.
Dini çıkarları için kullanmazlar.
Milli değerlerini satmazlar.
Dincilik, mezhepçilik, ırkçılık yapmazlar.
Toplumu kandırmazlar.
Yolsuzluk, hırsızlık, yapmazlar.
Devletin malı deniz yemeyen domuz demezler.
Vatanı bölmeye, parçalamaya çalışmazlar.
Misakı Milli sınırları içerisinde kalkınmış, müreffeh bir ülkede yaşamak isterler.
Vatanın her karış toprağı onlar için önemlidir.
Bir karış topraklarının işgal edilmesini ve ellerinden alınmasını istemezler.
Bayraklarının gönderden indirilmesini, minarelerden ezan sesinin susturulmasını istemezler.
Devletin yönetiminde sen ben ayırımı yapılmamasını, herkese eşit muamele yapılmasını isterler.
Egemenliğin kayıtsız, şartsız halkın elinde olmasını isterler.
Tek adam değil, ben değil, biz, bizler, hep birlikte istişare ile en iyi kararı alalım ve uygulayalım isterler.
KISACA:  Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda ve izinde giderek, onun siyasi görüşünü, ülkesi için yaptıklarını ve yapmak isteyip de yapamadıklarını yapmak isterler.
“NE MUTLU TÜRKÜM DİYEBİLMEK, TÜRK KİMLİĞİ ALTINDA ANADOLU’DA YAŞAYAN TÜM İNSANLARLA BİRLİK VE BERABERLİK İÇERİSİNDE, KARDEŞCE, DOSTCA YAŞAMAK. MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKARAK,  İLİM VE BİLİM YOLUNDA İLERLEYEREK, ÇAĞDAŞ, MEDENİ BİR TOPLUM OLMAK VE DE KOMŞULARI İLE İYİ GEÇİNMEK İSTERLER.”
04.12.2017
Zekeriya Tümer