14 Ekim 2023 Cumartesi

Hamas'a öldürün emrini kim verdi

 TÜMER DİYOR Kİ:

HAMAS'A ÖLDÜRÜN EMRİNİ KİM VERDİ?

Sevgili okurlar, Filistin'i korumak için örgütlenmiş bulunan Hamas adlı İslami Direniş Hareketi 1987 yılında Müslüman Kardeşlerin Filistinli üyeleri tarafından kuruldu. 

Bu direniş hareketini temsil eden Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e karşı başlattığı ve sivillere yönelik hareketinde yüzlerce kişi öldü, yüzlerce kişi de yaralandı ve rehin alındı.  Öldürmeler ve yaralamalar da devam etmekte ve daha uzun süre de devam edeceğe benziyor. 

Peki, Hamas bu hareketin karşılığında İsrail'in daha büyük hareket ile kendilerine saldırarak masum Filistin halkını öldüreceklerini bilmiyor muydu!?

Hamas'ın tamamı ya da bir kısmı silahlı kanadı pek çok ülkenin terör örgütü listesinde, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avrupa Birliği (AB), İngiltere ve İsrail.

Hamas'ı destekleyenler ülkelerde var. Bunların başında İran geliyor ve Hamas'a maddi kaynak sağlıyor ve askeri ekipman gönderiyor, denmekte. 

Hamas örgütünün aniden İsrail'e saldırmasının arkasındaki amaç nedir?

Şu an İsrail bütün güçleri ile sivil halka da saldırarak, yüzlerce kişilerin ölmesine ve yaralanmasına sebep olmakta. İsrail zaten bir bahane ile devamlı Filistin halkına ve Gazze bölgesine saldırmakta. Bunun böyle olacağını bilmiyor muydu Hamas örgütünü yönetenler!?

Sevgili okurlar, Ortadoğu kan gölü haline gelebilir. 3. Dünya savaşı orada başlayabilir.

Mustafa Kemal Atatürk ne güzel söylemiş: "Yurtta barış, Dünya'da barış" diye. Barış olmayan yerde savaş vardır. Savaş olan yerde de kan, gözyaşı, acı vardır. 

BM'ye göre Gazze nüfusunun yüzde 80'i uluslararası yardıma muhtaç. Her gün 1 milyon kadar insanın da gıda yardımına ihtiyacı olduğu söyleniyor. 

YAZIK DEĞİL Mİ BU İNSANLARA.

Hamas'ın 7 Ekim 2023 Cumartesi günü başlattığı "Aksa Tufanı" hareketi İsrail ile Filistin arasındaki gerilimi arttırması yanında, bütün dünyayı da etkileyen bir olay haline dönüşebilir. 

Amerika başta olmak üzere İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer emperyalist ülkelerin İsrail'e destek verdikleri malum. Ayrıca bir bahane ile bilhassa Amerika'nın ülkelere insan hakları, demokrasi getiriyorum diyerek neler yaptığı da bilinmekte. 

Ukrayna-Rus savaşı devam ederken, orta doğuda Filistin ve İsrail savaşı ile başlayan hareket bir çok bölgelere de yayılmaya sebep olabilir.  Bu bahane ile orta doğuda ki arap devletleri parçalanarak emperyalistlerin himayesine girebilir. Sömürgecilikten zevk alan emperyalist ülkeler, Afrika'da ve bir çok ülkede kaybettikleri avantaja orta doğuda tekrar sahip olabilirler. Petrol bir çok ülkenin iştahını kabartmakta. 

Filistin halkını destekleyen Müslüman ülkeler bugüne kadar İsrail'e karşı ne kadar Filistin halkının yanında oldular?

Ben şunu da çok merak ediyorum; İsrail istihbaratı Hamas'ın saldırısını neden önleyemedi? Dünyanın en iyi istihbaratına sahip olduklarını söyleyen dış istihbarattan sorumlu MOSSAD'ın nasıl haberi olmadı?

Bizim istihbarat teşkilatımızı beğenmeyenler de bunu düşünmeli. Bizim istihbaratımız demek ki çok daha güçlü. 

Mossad'ın Hamas'ın saldırısından bihaber olması gerçekten çok düşündürücü!

Şüphesiz, İsrail ile Filistin-Hamas arasında yaşanan olaylar, zavallı masum, korumasız, sivilleri etkilemektedir. Ne günahı var bu insanların. 

BU VAHŞETE DUR DEMEK TÜM DÜNYA DEVLETLERİNİN GÖREVİ OLMALI.

Burada en büyük görevi Türkiye Cumhuriyeti Devleti yapacaktır inşallah. 

TÜRK MİLLETİ HER ZAMAN MAZLUMLARIN YANINDA OLMUŞTUR, OLMAYA DA DEVAM EDECEKTİR. 

Gelelim iç meselemize: Emekliler perişanlıklarına devam edecekler. Emekli maaşı ile geçinemeyen emeklilerden bazıları mesleklerini tekrar imkanları dahilinde icra ederek, ek işler yapmak zorunda kalmaktadırlar. 

Bazıları da hangi işi buldu ise orada çalışmaktadır. Bunlar emekli maaşı ile geçinebilseler di zaten çalışmak zorunda kalmazlardı!

Neden çalışmayanlara 5 bin lira veriliyor da, emekli olup çalışanlara bu para verilmiyor? Bunu da elbette anlayabilmek mümkün değil. Emeklileri böyle ikiye ayırmak, bütün emeklileri üzmektedir. 

Herhalde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan her konuya çare bulduğu gibi, Emeklilerin bu sıkıntılarına da bir çare bulacaktır.  Cumhuriyetimizin 100.cü yılında Emeklilerimizi de mağdur etmeyecektir. 

14.10.2023

Zekeriya Tümer

ulusalhaber1881@gmail.com


5 Ağustos 2023 Cumartesi

Değişim, değişim, de neyin değişimi!


 TÜMER DİYOR Kİ:

Sevgili okurlar, dünya'da hiç bu kadar ülkesini kuran bir liderden korkan toplum gördünüz mü?

Sadece ülkesinin içinde de değil, dünyada da korkanlar var. 

Çektiği Atatürk dizisini Ermeni'lerin baskısı neticesinde dünya'ya yayınlamayan Disney Plus şirketine bakın. Neden korkuyorsunuz?

Ermeni toplumuna şunu sormak gerek, neden Atatürk'ten korkuyorsunuz?

Bizim içimizdeki Atatürk düşmanlarına da sormak gerek. Siz neden Atatürk'ten çekiniyorsunuz, ondan korkuyorsunuz? 

Dünya'da bir çok ülke Atatürk'ü incelemiş ve onun dünya lideri olduğunu kabul etmişken, kabul edemeyenlerin sıkıntısı ne acaba?

En önemlisi de ne biliyor musunuz? CHP'si değişim istiyor da, ne değişimi. Nasıl bir değişim istiyorsunuz? Değişimden kastınız ne?

Atatürk'ün çizgisinden uzaklaşmış bir CHP'nin en önemli değişimi tekrar Atatürk'ün 1923 çizgisine gelmesi. 

1950 yılından bu yana tam bir iktidar olamayan CHP ilk önce neden iktidar olamadığını iyi incelemeli. 

Son 14 Mayıs 2023 seçimlerinde de, daha önce de Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ekmelettin İhsanoğlu'nu getirerek yaptığı yanlışları düşünsün. 

Bir parti devamlı liderinin ağzına bakarak hareket ederse, elbette çok kez bazı konularda yanılabilir ve yanlışlıklar yapabilir. Demokrasi demek bu değildir. 

Parti başkanını eleştiremiyorsun, fikirlerini söyleyemiyorsun, ters bir çıkış yaparsan, ihraç ediliyorsun. Böyle Demokrasi mi olur?

Lafa gelince çok şey söyleniyor. İcraata gelince tam tersi yapılıyor.

Kılıçdaroğlu ilk önce kendisini yenilemeli ve kendisini değiştirmeli.

CHP'nin içerisinde Atatürk çizgisinde olmayan çok kişi olduğu bilinmektedir. Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bir parti neden kurucusunun yolundan ayrılır, bunu da anlamak mümkün değil.

1923 de Cumhuriyetin ilanı ile birlikte, Mustafa Kemal Atatürk ve o zamanki Bakanlar, Milletvekilleri, Bürokrat kadro nasıl çalışmışlar ve ülkede nasıl kalkınmayı sağlamışlar. Uçak sanayi bile kurulmuş, yurt dışına uçak satılırken, her yerde fabrikaların bacaları tüterken, ülke içindeki hastalıklar son bulurken, bir Türk lirası 2-3 dolar kıymetinde iken, bu politikayı neden incelemiyor ve o zamanki ekonomik kalkınmayı bugünkü şartlara uyarlayarak, daha iyi ekonomik kalkınmayı sağlama düşüncesini benimsemiyorsunuz!

CHP değişim değişim deyip duruyor. Millet ekonomik baskı altında inim inim inliyor, onlar halen değişim peşindeler. Tamam güzel de, değişimin içini doldurun ki biz de bilelim. Neyi değiştiriyorsunuz, ve programınız, düşünceniz nedir?

Hayırlı hafta sonları ve hayırlı değişimler dilerim. 




9 Temmuz 2023 Pazar

Bu yazımı dikkatlice okumanızı öneririm.

TÜMER DİYOR Kİ: 

Sevgili dostlar, istediğimiz kadar yazalım, konuşalım, mücadele edelim, bir türlü Atatürk'ü anlatamıyoruz ve toplumun bir kesimi de anlamak istemiyor. 

Bu yazımı çok dikkatlice okumanızı istiyorum. 

Sosyal medya'da hemen hemen benim aynı düşüncemde bir paylaşım olmuş, ben onu kendi düşüncelerimle de birleştirerek , sizlere yazmak istedim. Bakalım, kaç kişi bu düşüncede.

Bizler her zaman Vatanımız, Bayrağımız, Dilimiz, Dinimiz ve Devletimize sahip çıkmış. Mustafa Kemal Atatürk'ün yolundan ayrılmamaya dikkat etmişizdir. 

Mustafa Kemal Atatürk'ü iyi anlatabilse idik, anlatılabilse idi, anlayabilse idik, herhalde dışa bağımlılıktan kurtulduğumuz gibi, ülkemiz bolluk ve bereketlilik  içerisinde olurdu. 

Bakın sizler bunları biliyor muydunuz?

1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya'da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından, Atatürk'ün Büyük NUTKU'nun çıktığını,

2- Fidel Castro'nun; 12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD'nin bilgisi olmaması şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini ve "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini.

3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinli'ye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm" dediğini.

4- Yunan başkomutanı Trikopis'in, hiç bir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk Büyükelçiliğine giderek, Atatürk'ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu, 

5- 1938'de, General Mc.Arthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye, "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini. 

6-1938'de Ata'nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde; "Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi bir lider getirir" denildiğini,

7-1933 yılında Wenderbit Üniversitesi Profesörlerinden Kirk Landin uzun uğraşları sonucunda yetiştirdiği kımızı yapraklı bitkiye isim ararken, Atatürk ile tanışmış olan bir başka Profesör Atatürk’ün doğaya olan ilgisine ve bilgisine hayranlığından dolayı bu bitkiye “Atatürk Çiçeği” isminin verilmesini teklif etmiştir. Gerekli yerlere yapılan önerilerden sonra çiçeğin ismi Atatürk Çiçeği olarak kabul edilmiştir.

8-Unesco'nun tarihi kararı: 27 Kasım 1978 tarihli UNESCO Genel Kurulu kararında aynen şunlar yazılıdır. "UNESCO Genel Konferansı; uluslararası anlayış işbirliği ve barış yolunda çalışmış üstün kişilerin gelecek kuşaklar için örnek olacakları inancıyla,  Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün doğumunun 100.yıl dönümünde, 1981 yılında anılmasını kararlaştırmıştır. 

UNESCO'NUN KARAR METNİNDE ATATÜRK'Ü ÖNE ÇIKARAN İFADELER:

"Atatürk kimdir?

Atatürk uluslararası anlayış, iş birliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, 

Olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir inkılapçı, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder,  İnsan haklarına saygılı, Dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamı. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusudur."

Peki şunu hatırlıyor musunuz? 2006'da AB Uyum Yasaları gereğince Devlet dairelerinden Atatürk Resimlerinin kaldırılmasının istendiğini, bu na kimlerin imza koyduğunu!

Ancak, Atatürk resimlerinin  Devlet dairelerinden  tam manasıyla kaldırılmadığını, devlet dairelerine ziyarete gittiğimizde görüyoruz. 

Atatürk'le ilgili bir çok Dünya liderlerinin söylediği sözlerin yanında, bir çok Dünya basınında da yazılar vardır. Kısaca bütün dünya Mustafa Kemal Atatürk'ü anlıyor, bir biz anlayamadık, anlatamadık, anlamak istemiyoruz. 

Bu nedenle sosyal medyada uzun süredir okuduğum en doğru eleştiri'ye ben de aynen katılıyorum ve burada sizlere aktarmak istiyorum. 

"Gerçekler acıdır!

Türkiye'de en tembel kesim Atatürkçülerdi!

Atatürk, Anadolu'da bir şehri ziyaret eder. 

İlgili kesimler Atatürk'ü karşılamak için hazırlanmış, güzel ve temiz giyinmiş olup bando vs. tastamamdır. 

Atatürk, çeşitli yerleri dolaşır ve gördüklerinden hoşnut kalmaz.  Gelişme istediği gibi değildir ve sorular sorar. 

Aldığı yanıtlar hep "Zaman yoktu, para yoktu, izin vermediler, şöyle sorun çıktı, böyle oldu, devlet destek vermedi, olanak bulamadık....vs." şeklindedir. 

Atatürk öfkeli ve sert bir ses tonuyla: "Şeyh olanak buluyor da, siz niye bulamıyorsunuz!" der ve odasına çekilir. 

Atatürk'ün canı çok sıkkındır. Kimse Atatürk'ün "Şeyh olanak buluyor da, siz niye bulamıyorsunuz" sözlerine bir anlam veremez. 

Oysa onlar modern giyinmiş, Atatürk'ü modern karşılamış, kendilerine göre en iyi şekilde ağırlamışlar dır ve memnuniyet dolu sözler beklemektedirler.

Şeyh işinin aslı şudur:

Elazığ’dan adamın biri sadece kendi ve bir eşek ile Ankara’ya doğru yola çıkar.

Cebinde beş kuruşu yoktur. Geçtiği yerlerde “Ben dervişim” der.“Tekke kuracağım, İslamı ve ilim irfan öğreteceğim, tekke açacağım” der.

Halktan para, buğday, yumurta ne bulursa toplar. Hiç para harcamadan yer, içer, yatar ve Ankara’ya kadar gelir. Hatırı sayılır bir birikim yapmıştır. Bu olay Atatürk’ün kulağına gider.

İşte Atatürk bu “Dervişim” diyen adam kadar olamayan “Tembel Cumhuriyet Gençliği’ne” kızmıştır!

 Gelelim günümüze...Günümüzde de durum çok farklı mıdır?

Örneğin, Fetöcüler dershaneler ve okullar açar, köy köy, ev ev gezip Anadolu'daki zeki çocukları belirleyip devşirirlerken Atatürkçü geçinenler ne yapmıştır?

 Günümüzde bile tarikatlar fakir çocukları bedava yurtlarda yatırıp, okullarda okutup devşirirken bizim Atatürkçü geçinenler ne yapmaktadır?

 Fetöcüler gazeteler basar, televizyon yayını yaparken, milletin beynini yıkarken bizim Atatürkçü geçinenler ne yaptı?

 Bugün bile tarikatların kaç tane televizyonu, gazetesi, basın yayın organları var.

Atatürkçü geçinenlerin neyi var?

 Atatürkçü geçinenler arabesk mi takılmaktadırlar ??

Kendilerine acımakla meşguller bu konuda.

“Paramız yok, bize engel oluyorlar, destek olmuyorlar” vır vır vır bal yapmaz arı gibi!

 Sorsan çok kitap okuyordur, moderndir, aydındır, çağdaş Türkiyeyi ve Cumhuriyet’i destekler filan.

 Peki ne yaptın Cumhuriyet için?

Hiç !

Kitap okudu! Tebrikler çok faydan dokundu.

Hiç,  bir araya gelip bir okul kuralım, köylere gidip zeki ama fakir çocukları bulup okutalım, eğitelim Cumhuriyet’e kazandıralım dediniz mi ?

Hayır !

 Siz gölgede kahvenizi yudumlayıp kitabınızı okurken tarikatlar o çocukları Cumhuriyet’ten çaldı!

 O çocukların geleceğini çaldı! Daha da çalmaya devam ediyorlar.

 Hiç, dış destekti, emperyalizmdi, siyonizmdi demeyin.

 Bu ülke sizin. Atatürk Cumhuriyet’i kurup size emanet etti.

Elin gâvuru...bilmem kimi gelip de senin ülkende yobazları, gericileri, hainleri destekleyip, okul ve televizyon açtırırken sen ne yaptın??

Bu ülkenin sahibi sen değil miydin?

Niye engel olmadın?

Niye daha iyisini sen yapmadın? Geçin bunları!

Çoğunuz anti emperyalistim der Marlboro ya da Parliament sigara içersiniz.

Atatürk bu gün çıkıp gelse ve şu manzaraya baksa, suratınıza tükürse yeridir.

Sorsa “Neden böyle oldu ?”  diye, ne cevap verirdiniz ?

Doğrusu kendi adıma makul hiçbir mazeret bulamıyorum ben.

Atatürk yüzümüze tükürdükten sonra iki tane de tokat patlatsa yetmez.

Ne yapsa yetmez!

Her cezayı hak ediyoruz ama Cumhuriyet’i ve Atatürk'ü hak etmiyoruz!

O halde, bu günden itibaren harekete geçelim.

Hak etmek için bir şeyler yapalım.

Örneğin el birliği ile üniversite ve okullar kuralım.

Maaşlarımızdan bir sigara parası ayırıp bu okullara bağışlayalım.

Fakir ve zeki çocuklar Atatürkçü olarak yetişsin.

Emekli olup imkanı olanlar bu uğurda karşılık beklemeden çalışsın.

Bu okullara ve kurulacak medya organlarına maddi kaynak yaratalım.

Nasıl mı?

Örneğin mağazalar açalım.

Ürünlerin üreticiden tüketiciye direkt pazarlandığı.

Kendi üreticimizden, köylümüzden mümkün olduğunca az gübre ve ilaçla yetişmiş, doğal, yerli tohumdan üretilme ürünleri alalım ve bu mağazalarda satalım.

Hiç mi yok içinizde böyle bir mağaza için dükkanını yarı fiyatına kiraya verebilecek bir Atatürkçü?

Hiç mi yok bu ürünleri sadece yakıt parasına taşıyacak bir Atatürkçü ?

Hiç mi yok bu işler için zamanını, biraz da olsa parasını harcayabilecek bir Atatürkçü ?

Uşak’ta gübresiz ve ilaçsız yetişen fasulye, nohut ve mercimek boş giden otobüslerle İzmir’deki İmece mağazasına uygun ücretle götürülemez mi?

Bir Atatürkçü olarak bu mağazadan alışveriş yapıp kendi üreticinize destek olmaz mısınız?

Kendi sağlığınız için çocuklarınızın geleceği için GDO’suz yerli tohumdan üretilmiş bakliyatı almaz mısınız?

Üstelik aldığınız ürünün kim tarafından nasıl üretildiğini de göreceksiniz.

Üreticinin bilgileri, ürün paketi üzerinde olsa, sosyal medya hesabına girseniz ve nasıl birinden alışveriş yaptığınızı bilseniz, paranız nereye gidiyor bilseniz iyi olmaz mıydı?

Bu düzeni tarikatlar yıllarca yaptı ve daha da yapıyorlar.

Örneğin kendilerinden olan bir çiftçinin ürettiği fasulyeyi biri giderken İstanbul’a götürür.

Belirli aralıklarla yaptıkları toplantılarda bu tür ürünler parası karşılığı paylaşılır.

Bu ürünlerden de bir kısmını ihtiyaç sahiplerine verirler ve taraftar toplarlar.

Siz gölgede oturup, kahvenizi yudumlayıp, bir taraftan kitap okurken onlar çalışıyordur!

Gece gündüz çalışırlar, ölünceye kadar çalışırlar.

Siz onlardan daha çok çalışmadan, asla başaramayacaksınız!

Sakın bana kırılmayın gerçekler acıdır

HADİ ÇALIŞMAYA BAŞLAYALIM. " diyerek Atatürk sevdalısı bir arkadaş bunları yazmış. 

Ah sevgili arkadaşım. Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünden sonra Atatürkçüyüm diyenler eğer senin bu söylediklerini yapsalardı, bugün Atatürk'ü anlayan ve hazmeden çok kişi olurdu. İlk önce CHP'ye bakmak gerek. Atatürk'ün kurmuş olduğu partinin bugünkü haline bakmak gerek. Atatürk'ün çizgisinde mi, halen değişim peşinde. Neyin değişimi peşindesin?  Ortanın solu dedin tutmadı, ortanın sağları ile birleştin olmadı. Neyin peşindesin?

Sen değişim yapmak istiyorsan, içini temizle ve Mustafa Kemal Atatürk'ün kurucu ayarlarına dön. 

Bizler Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Türklüğün geçmişini, milli ve manevi değerlerimizi anlatmak için Türk Gücü Televizyonunu kurduk. Devletimize zarar vermeyen her yayına kapımızı açtık. Birlik ve beraberliğimiz için yayınlar yapalım dedik. İzlenme de sorun olmadı, ancak Türk Gücü'nün YouTub kanalına Abone olmadılar. Nedeni ise TV.nin isminin Türk Gücü olması. 

Bu nedenle, gerçek Atatürk'çüler nerede diye sormak gerekiyor!

Evet çok doğru söylüyorsunuz. Atatürk'çüyüz diyenler bir araya gelemiyorlar. Hepsi Kravatlı, güzel giyimliler. Ancak, hep konuşuyorlar, eleştiriyorlar, icraata gelince bir şey yok. Devamlı eleştiri, iktidar partisini beğenmeme, yaptıklarını beğenmeme, eyvah ülke batıyor, eyvah, şu olacak, bu olacak. Peki öneriniz ne? Projeniz ne? 

Bütün partiler'in Tüzüklerinde, amaçlarında, Mecliste Milletvekillerinin yeminlerinde de  Atatürk ilkelerine bağımlılık sözleri yok mu? . 

Söze gelince herkes Atatürk'çü. Nerede bunlar?

Demek ki Devletimizin temeli Atatürk'çü ki, halk buna inanıyor ve güveniyor. Bizi yönetenlere de inanıyor ve güveniyor ki, başka bir şey düşünmüyor ve yaşamına devam ediyor. 

Bu ülke ben beni bildim bileli öyle veya böyle idare ediliyor. Geçmişte de ekonomik sıkıntı vardı, şimdi de var. 

Aydın kesim, cahil kesimi aydınlatmaz ise, cahiller çoğalır, aydınlar azalırsa, o zaman halk elbette çağdaşlığı yakalayamaz, kalkınmış devletlerin boyunduruğu altına girebilir. 

İlimden, bilimden, teknolojiden uzaklaşırsan, kalkınamaz, çağdaş bir ülke konumuna gelemezsin. 

Bu ülkede hiç bir zaman din elden gitmez, ama bağımsızlığımız, Türklüğümüz, haklarımız, hukuklarımız, hürriyetimiz, elden gidebilir. 

Kim ne derse desin, devletimiz güçlüdür, ancak, halkın da aydınlanması, Mustafa Kemal Atatürk'ü iyi anlaması, onun ektiği tohumu büyütmenin yollarını bulması, gerekmektedir. 

Atatürkçüyüm diyenler, öneri ve projeleri ile ülkeyi birleştirme, kalkındırma, daha ileri seviyelere götürme yönünde, halkın aydınlanması konularında Devlete gereken desteklerini vermeleri yönünde çalışmalar yapmalıdırlar. 

Ayrışma değil, birleştirme yolunda çalışmalıyız. 

İktidara gelenlere saygılı olmak, onlara köstek değil, destek de olmak her Türk vatandaşının da görevi olmalıdır. 

Mustafa Kemal Atatürk, iç ve dış düşmanlarımıza karşı birlik ve beraberlik içerisinde olmamızı, ülkemizin bölünüp parçalanması değil, kalkınmış, müreffeh bir ülke olmasını istemiştir. 


8 Temmuz 2023 Cumartesi

TÜMER DİYOR Kİ: ”Büyük bir kumandan,asil bir düşman ve alîcenap bir dost şerefine,

 TÜMER DİYOR Kİ: 

Türk Güneş Uygarlığı watsap grubunda paylaşılan aşağıdaki yazıyı dikkatlice okumanızı tavsiye ederiz.

Yazıyı kaleme alan Prof.Dr. İLBER  ORTAYLI’dan alıntıdır.

Sir Percy Loraine İngiltere'nin 1933-1939 Ankara Büyük Elçisi'dir.  Kahire'de Büyükelçi iken, Parise tayin olmuş, Atatürk'e olan hayranlığı nedeniyle Ankara'ya büyük elçi olmayı tercih etmiş ve Ankara'ya gelmiştir.

1936 yılında Kral 5 George ölüyor. V. George (George Frederick Ernest Albert; 3 Haziran 1865 – 20 Ocak 1936), 6 Mayıs 1910'dan 1936'daki ölümüne kadar Birleşik Krallık kralı, İngiliz İmparatorluğu dominyonlarının ve Britanya Hindistanı'nın imparatoruydu.

Yerine 8. Edward geçiyor.

1936 Aralıkta 8.Edward istifa ediyor.Yerine kardeşi 6. George (Kraliçe 2. Elizabeth’in babası)geçiyor.

Şimdi konuya girebiliriz:
Kral 6. George,Atatürk Türkiyesi’ne büyük değer veriyor.Yaklaşan 2.Dünya Savaşı’nda,Türkiye’nin mutlaka İngiltere’nin yanında yer alması için büyük gayret gösteriyor.İlişkileri sıcak tutmaya çalışıyor.Bu arada da Atatürk’e bir armağan vermek istiyor.En üst düzeyde verilen bir armağan,üstü pırlanta ve elmaslarla bezenmiş;DİZ BAĞI NİŞANI.Bunu vermeyi düşünüyorlar…

Büyükelçi Loraine’e soruyorlar.Kesinlikle karşı çıkıyor: “…Kabul etmez;yabancı bir ülkenin nişanını katiyen takmaz, kıymetli taşlarla bezenmiş pahalı hediyelere karşıdır. ‘Beni kiminle karıştırıyorsunuz?’diye tepki kor,ilişkileri bile tehlikeye atabilirsiniz..!”der.

Bunun üzerine,bir başka formül ararlar:”Oxford veya Cambridge üniversitelerinden biri acaba Atatürk’e,barış konusunda tüm dünyaya yaptığı katkılar nedeniyle bir -doktora-payesi verebilir mi?

Her iki rektör de:“…Memnuniyetle ancak;bizler bin yıllık,gelenekleri olan üniversiteleriz.Doktora diplomasını burada, üniversitede veririz,doktora cübbesini de rektörümüz burada,üniversitede giydiririz…”derler.

Loraine:”Gitmez ki..!”diye yanıt verir.

Bunun üzerine Kral:”Peki ne verelim..!”diye sordurur.

Loraine’den yanıt gecikmez:”Kitap verin;onu büyük bir keyifle alır..!”

Atatürk’ün,kendi nezdine tayin edilmiş yabancı bir büyükkelçi üzerinde bıraktığı intibaya bakar mısınız?KİTAP…

Kral,bunun üzerine büyük bir jest yapıyor;Çanakkale’de bulunmuş,iki tarihçi generalden “Gelibolu Savaşları”diye bir kitap yazmalarını,bu kitapta Mustafa Kemal’e neden ve nasıl mağlup olduklarını anlatmalarını istiyor.

Bu kitabın kapak içi şöyle:
”Büyük bir kumandan,asil bir düşman ve alîcenap bir dost şerefine,Türkiye Cumhuriyeti Reisi Gazi Mustafa Kemal Hazretlerine,Haşmetli İngiltere Kralı Hükümeti tarafından takdim edilmiştir.”

Kitabın İngilizce ismi:
”Gallipoli Wars”yani
Gelibolu Savaşları”

Anıtkabir’de sergilenen bu kitabı mutlaka görünüz.

Daha fazla bir şeyler yazmaya,söz söylemeye gerek var mı..?

Dünya’nın önünde saygıyla eğildiği eşsiz devlet adamı, büyük komutan,dünyada özgürlük ve bağımsızlık savunucusu,örnek lider, önderimiz Atatürk’müz işte bu.

Prof.Dr.İlber ORTAYLI’dan alıntıdır.

Ben bu yazıya eklemeler yaparak devam etmek istiyorum. Tarihten bir yaprak diyelim.

Kral Edvard'ın kısa dönem içerisindeki Krallığında ilk defa yurt dışı ziyaretini Türkiye'ye yapmış ve Mustafa Kemal Atatürk ile görüşmüştür.  Bu görüşmedeki ilginç olayları da burada anlatmak istedim.

[embedyt] https://www.youtube.com/watch?v=MUNPIj0v9ic[/embedyt]

İngiltere Kralı VIII. Edward'ı Dolmabahçe Sarayı Rıhtımı’nda karşılarken. (04.09.1936)

Kral Edward İstanbul’a geldiği zaman, yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayı’na yanaştı. Atatürk rıhtımda O’nu bekliyordu. Deniz dalgalı idi ve kralın bindiği motor inip çıkıyordu. Kral rıhtıma çıkmak istediği bir sırada eli yere değdi ve tozlandı. O sırada Atatürk de Kral’ı rıhtıma almak üzere elini uzatmış bulunuyordu. Bunu gören kral bir mendille elini silmek istediği bir anda Atatürk:

- Vatanımın toprağı temizdir, o, elinizi kirletmez! Diyerek, Kral’ı elinden tutup rıhtıma çıkarıverdi.1

İngiltere Kralı VIII. Edward İstanbul’a Atatürk’ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce:

Bana İngiltere Sarayı'nda verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini yahut bir aşçı bulunuz!... dedi.

Sonunda İngiliz sofra merasimini bilen bir kişiden öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular... Akşam Kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk’e dönerek:

- "Sizi tebrik eder ve size teşekkür ederim. Kendimi İngiltere’de zannettim", diyerek memnuniyetini bildirdi.

Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak, elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Yemekler de halılara dağıldı. Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral’a eğilerek:

- "Bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim," dedi.

Bütün sofradakiler Atatürk’ün zekasına hayran oldular. Atatürk garsona da “görevine devam et” emrini verdi.2

Kaynakça:
1 Enver Behnan Şapolyo'dan alınmıştır.

2 Niyazi Ahmet Banoğlu, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, sayfa:186-189

İşte Dünya lideri olabilmek böyle bir şey.

05.07.2023



27 Mayıs 2023 Cumartesi

Kavga değil, sevgi gerek.

TÜMER DİYOR Kİ:

Demokrasiye saygılı olmak,  ülkeye saygılı olmaktır. 

Sevgili okurlar, bilindiği üzere 14 Mayıs'ta Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Milletvekilleri belli oldu, Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı. 

28 Mayıs 2023 Pazar Günü'de Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2.ci turu yapılacak. 

İki adayımız var, birisi şu anki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, ikinci adayımız CHP'sinin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. 

Seçimler, demokrasinin en önemli unsurlarından biri olan seçme ve seçilme hakkının kullanılması açısından büyük bir önem taşımaktadır. 

Seçmenler, ülkenin geleceğini belirlemek için sandık başına gidecekler ve tercihlerini yapacaklardır. 

Ülkemizde ilk defa Cumhurbaşkanı seçimi için 2.ci tur seçim yapılacaktır. Şu an bu seçim bir referanduma dönüşmüş bulunmaktadır. 

Seçimi kendi lehine çevirmek isteyen adaylar, sert söylemleri ile ortalığı germiş ve halkı kutuplaşma ortamına itmişlerdir. Bunlar olmamalı idi, ancak maalesef oldu.

Seçim sonuçları, ülkenin siyasi ve ekonomik gündemini değiştirecek nitelikte. Ancak, bu sonuçların demokratik bir şekilde ortaya çıktığını ve herkesin saygı duyması gerektiğini unutmamak gerekir. 

Sandıkların güvenliğini sağlamak devletin asli görevlerindendir. Sandıklarda hiçbir zaman şaibe olmamalı, oy verenlerin kafalarında şüpheler oluşmamalı, devlete güvenilmelidir. 

Seçim sonuçlarına itiraz etmek, hukuki yollara başvurmak, seçim güvenliğini sorgulamak elbette ki herkesin hakkıdır. 

Ancak, bu haklar, seçim sonuçlarını tanımamak, şiddete başvurmak, kutuplaşmayı arttırmak için kullanılmamalıdır. 

Seçme ve seçilme hakkı, en önemli insan haklarından biridir.  Bu hakkın kullanımı ve sonuçlarına katlanımı insan onurun dandır. Dokunulamaz ve vazgeçilemez. 

Sonuçlarına herkes saygı duymak zorundadır. Saygı ve sevgi bizi birbirimize bağlar.

Seçim sonuçları, ülkenin geleceği için bir fırsat olmalıdır. Seçilenler, seçmenlerin iradesine saygılı olmalı, ülkenin sorunlarını çözmek için çalışmalı, halkın taleplerini dinlemeli ve hesap vermelidir. Seçilmeyenler ise muhalefet görevini yapmalı, iktidarı denetlemeli, alternatif politikalar üretmeli ve demokratik kurallara uymalıdır. 

Seçim sonuçlarına saygılı olmak  demokrasiye saygılı olmaktır. Demokrasiye saygılı olmak ise ülkeye saygılı olmaktır. Ülkeye saygılı olmak ise hepimizin ortak sorumluluğudur. 

28 Mayıs'ta yapılacak  Cumhurbaşkanlığı seçiminin ülkemize hayırlı olmasını temenni eder, herkesin seçim sandıklarının başına giderek, kimsenin baskısı altında kalmadan kendi kararları ile kalplerinin sesini dinleyerek oylarını kullanmalarını dilerim. 

Zekeriya Tümer

27.05.2023

ulusalhaber1881@gmail.com


21 Nisan 2023 Cuma

Bayram geldi de, baklava tepsileri boş.

 

TÜMER DİYOR Kİ:

BAYRAM GELDİ, HOŞ GELDİ, BAKLAVA TEPSİSİ BOMBOŞ GELDİ.

Elbette boş gelir. Acı soğanı alamayan Bayram, nasıl baklava alarak sizi ziyarete gelebilir. 

Ramazan gitti, Bayram geldi. 

Biliyorsunuz Ramazan Bayramının bir adı da şeker bayramıdır. 

Ahhh eski günler ahh. Ne güzeldi bizim çocukluğumuzun Şeker bayramları. 

Nasıl sevinirdik yarın bayram, bir kaşık ayran sana da yeter bana da yeter diye şarkılar söyler, sabahları sevinçle kalkar, babamızla bayram namazına giderdik. 

Eve geldiğimizde, gözlemeler açılmış, çaylar demlenmiş, sofra hazırlanmış evin erkeklerini beklerdi annemiz, ablalarımız. 

Güle oynaya, neşe ile kahvaltı yapılır, eller öpülür, sonra da mahallenin çocukları ile birlikte kapı kapı gezer, büyüklerimizin ellerini öper, bahşişlerimizi alır, şekerleri ceplerimize doldururduk. 

Aldığımız bahşişler ile koşarak gider bakkala, mantar, çıtıpıtıları alır, patlata patlata güler, oynardık. 

Nerdeee şimdi o bayramlar. Bayram, bu sene sen çok kötü geldin. 

Şansızsın!  Sen geldin diye sevinemiyoruz. Gülüp oynayamıyoruz. 

Yıkılan evlerimiz var, ölen anne ve babalarımız, kardeşlerimiz, çocuklarımız var. Kaldık evsiz, barksız, yuvasız, evlatsız, anasız babasız. Nasıl sevinelim? Nasıl gülüp oynayalım. 

Çadırdaki komşularımıza mı gidelim, onlardan şeker, harçlık mı alalım. Soğana muhtaç olan, bir kuru ekmeğe muhtaç olan, komşumuzdan harçlık, şeker beklenir mi? 

Ancak, gider büyüklerimizin ellerini öperiz, ölen yakınlarımızın mezarlarını ziyaret eder, göz yaşı dökeriz. 

Ahh Bayram ah. Sen çok kötü bir zamanda geldin bizi ziyaret ettin. 

Bak şimdi de 14 Mayıs'ta ülkemizde seçim var. Biz şimdi bu şartlarda seçimi mi düşünelim, yoksa geçimi mi?

Birisi diyor, ben yıllardır iktidardayım, köprüler, yollar, hava alanları, hastaneler yaptım. Bak doğal gazı da buldum. İhalar, sihalar, gemiler, otomobiller yaptım. Uzaya çıktım. Daha ne istiyorsunuz. 

Acı soğan, peynir, zeytin, et, sebze, meyve, dolar, molar arttı, arttı da ben mi yaptım. Dış güçler yapıyor. Pandomi geldi, deprem oldu, yağmurlar yağdı, fırtınalar koptu. Ne yapabilirim. Elimden geleni yapıyorum, verin bana bir 5 yıl daha, düzelteyim ülkeyi. 

Olmaz diyor, bir başkaları. Olmaz, yeter senin iktidarın. Biz geleceğiz devleti yönetmeye. Ülkeye bolluk, bereket getireceğiz. Demokrasi, hak, hukuk getireceğiz. Çocuklar aç girmeyecek yatağa. Yıkılan binalar yapılacak, halkımın cebi para dolacak, üretim artacak, her şey güzel olacak. 

Bayram, görüyorsun değil mi neler çektiğimizi. Biz yaşam mücadelesi verirken, bizi idare etmek isteyenler, birbirlerine bağırıyorlar, bazen kızıyorlar, ağıza gelmedik sözler sarf ediyorlar, sen gideceksin, ben geleceğim, hayır ben gitmeyeceğim, sizler beceremezsiniz, ben devleti yönetmeye devam edeceğim, kavgası içerisinde yaşarken, Bayram bizler baklava değil, şekere soğana muhtaç, ya sabır deyip kuru kuru büyüklerimizin ellerini öperek, bayram seni kutlamaya çalışıyoruz. 

Olsun be Bayram. Bizler Devletimize bağlıyız, her ne kadar ülkemize gelen Suriyeliler, Afganlılar, Araplar, maraplar, onlar, bunlar kadar rahat olmasak ta, ne yapalım, Devletimiz sağ olsun. 

Bekleyelim 14 Mayıs'ı. Cumhuriyetimizin 100.cü yılında neler yaşayacağız, daha neler göreceğiz bekleyelim sabırla. Bayram sen hiç bitmeyeceksin. İki ay sonra tekrar geleceksin. Belki o zaman geldiğinde  yüzümüz güler. Ne dersin? Senin de umudun var mı, güler mi yüzümüz!

Gene de umutlar yitirilmesin. Bayramlar kutlansın. Devletimiz sağ olsun. Bayrağımız gönderden inmesin, ezanlar minarelerden susmasın, ülkemiz felaketler yaşamasın, her şey güzel olacak inşallah.

Bayramınız kutlu, yaşamınız mutlu olsun sevgili okurlar. 

Zekeriya Tümer

21.04.2023

ulusalhaber1881@gmail.com


17 Mart 2023 Cuma

Dost bildiğimiz düşmanlara dikkat!

TÜMER DİYOR Kİ: 

Dost bildiğimiz düşmanlara Dikkat edelim!

Sevgili dostlar,  zaman su gibi akıp giderken, halen birçok kişilerimiz gerçekleri göremiyoruz. 

Acaba neden?

Okuma ve araştırma alışkanlığını yitiren toplumlar, elbette zekalarında herhangi bir gerileme olmasa da, bilgi kaybına uğrarlar, gerçekleri de göremezler. 

6 Şubat 2023 Depremi ülkemizi yasa boğdu. 

Farkındaysanız, her gün ülkemizin değişik yerlerinde devamlı deprem olmakta. 

Anladık, elbette ülkemiz deprem kuşağında. Etrafımızda fay hatları var. Kızarmış, her an patlamaya hazır. 

İyi de, bu kadar bilgiye sahip olan bizler, neden evlerimizi sağlam yapmıyoruz? Neden fay hatlarının geçtiği yerlere yapıyoruz? Neden bu konutları yapan başta Müteahhit olmak üzere, Mühendisler, denetleyenler, inşaatlarda  çalışan işçiler yeterli titizliği göstermiyor?

Bugün Cuma. Bir çok kişi camilere Cuma namazlarını kılmaya gidecekler.  Camiler'de hocalar da kürsüye çıkıp halka nasihatler  verecek. 

Biliyor musunuz bir Prof. arkadaş geçenlerde yaşadığı bir olayı anlattı bana. Cuma namazına gitmiş. Cami hocası mükemmel İngilizce bildiğini, öyle bir kanıtlamış ki, Prof. arkadaş hayretler içinde kalmış. 

Kürsü'de sanki oturan halk İngiliz, Hoca başlamış İngilizce konuşmaya. Halka İngilizce bir şeyler anlatıyor. Arada sırada Hocalar sureler okurken, Arapça okurlar, onu da kimse anlamaz, ancak, Türkçe'sini Hoca hazretleri hemen açıklar. Bu hoca efendi İngilizce konuşmuş, sonra da tercüme etmemiş.

Prof. arkadaş şaşırmış. Hocam neden İngilizce konuştunuz diye sorduğunda, arada Camiye namaz kılmaya yabancılar da geliyor, bu nedenle demiş.

Olabilir mi, bilmiyorum, belki olabilir!

Kültürlü ve yabancı dili bilen bir cami Hocamızın olduğunu da öğrenmiş olduk. 

Bugün Cuma, depremde bir çok evlerin yıkılmasına, bir çok canların yok olmasına sebebiyet veren, o evleri çürük yapan, çalan, rüşvet yiyen, haksız kazanç elde edenler, sizler Cuma namazına gidip af dileyin  desek de, Allah sizlerin işlediğiniz günahları affeder mi acaba!

Vicdanınız sızlıyor mu? Hiç zannetmiyorum!

Haarb teknolojisi o kadar gelişmiş ki, kim bilir daha bizim bilmediğimiz neler var. Ülkemizdeki depremi yaratan ve kızarmış olan Fay hatları ile oynanmış olmasın? Bunları araştırmak gerek. Birçok kişi de benim gibi aynı şüpheleri taşıyor. Düşmanlarımız dışımızda çok, o düşmanların içimizde de elbette kolları vardır. 

Gerçek şu: Ülkemiz deprem kuşağında. Bu depremler mutlaka zamanı gelince olacak. Doğa kendisine yapılan yanlışları affetmez. Yağmur'da yağacak, Kar'da yağacak, rüzgar da esecek. Netice de güneş de açacak. 

Bizler bunlara karşı gereken tedbirleri almak zorundayız. 

Şunu hiçbirimiz unutmayalım. Bir Korona çıktı dediler, bütün dünyayı maske takmaya mecbur bıraktılar. Tüm insanları aşı olmaya zorladılar. Bunlar nasıl oldu? Bizleri kimler yönetiyor?

İnsanlık sonunu mu hazırlıyor? Gelişen teknoloji, bilim, doğanın dengesini mi bozuyor?

Bir de inancımız yönünden bakalım. Ülkemiz üzerinde dolaşan bu kara bulutlar, bu felaketlerin sebebi, acaba, bir yerlerde çok yanlışlar mı yaptık? Allah bizleri mi cezalandırıyor? 

"NİTEKİM BİRÇOK MEMLEKET VARDIR Kİ, O MEMLEKET (HALKI), ZULMETMEKTE İKEN, BİZ ONLARI HELAK ETTİK. ŞİMDİ O ÜLKELERDE DUVARLAR,(ÇÖKMÜŞ OLAN) TAVANLARIN ÜZERİNE YIKILMIŞTIR. NİCE KULLANILMAZ HALE GELMİŞ KUYULAR VE (ISSIZ KALMIŞ) İHTİŞAMLI SARAYLAR VARDIR."(el-Hacc,45)

"BAŞINIZA GELEN HERHANGİ BİR MUSİBET, KENDİ ELLERİNİZLE İŞLEDİKLERİNİZ YÜZÜNDENDİR. (BUNUNLA BERABER, ALLAH, ÇOĞUNU DA AFFEDİYOR."(eş-Şura.30)

Buyurun bak Allah açık ve seçik söylemiş. Kendi ellerinizle kötü evler yaparsanız, musibet gelir, evler çöker, zavallı masum insanlar ölür. Gene de Allah diyor ki, çoğunuzu affederim.

Hadi günahkarlar bugün Cuma gidin Cuma namazına da belki Allah sizleri affeder, ama ben dahil, orada evlerini, canlarını, mallarını, evlatlarını kaybedenler hiçbir zaman sizleri affetmeyeceğiz, hakkımızı da helal etmeyeceğiz. 

İçimizdeki ve dışımızdaki düşmanlarımızı bilelim, tedbirlerimizi alalım, seçim seçim diyerek, ayrış mayalım, birlik ve beraberliğimizi bozmayalım, gelecek günlerimiz inşallah iyi olur. 

17.03.2023

Zekeriya Tümer

ulusalhaber1881@gmail.com

5 Mart 2023 Pazar

Yeter artık bıktırdınız

 TÜMER DİYOR Kİ:

YETER ARTIK BIKTIRDINIZ

6 Şubat 2023 de doğal afet mi, yoksa birileri tarafından zaten ısınmış, kızarmış, pişmiş, kırılmaya hazır faylardan birisinin son gelişen teknoloji ile kırılması sağlanarak Güneydoğu ilimizde deprem yaratılması mı, binlerce kişinin ölmesi, milyarlarca zarara uğranılması, binlerce evin yıkılması, annelerin babaların evlatsız, evlatların anne ve babasız kalmasına üzülmek dururken, neler konuşuyoruz!

Konuşmaya da başladık.

6 lı Masanın bel kemiklerinden sayılan Akşener'in tam seçime yaklaşıldığı bir anda söyledikleri sözler ile 6 lı masadan ayrılma hareketi. 

Neyse ki 07.03.2023 tarihinde ikna edilerek yeniden 6'lı masaya dönerek, Cumhurbaşkanlığı adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu'nu seçmeleri, ortalığı yumuşattı gibi.

Şimdi yeni bir oluşum ve yeni bir hareket başladı. Millette heyecan da başladı. 6 başkan ile iki Belediye Başkanı eğer Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilirse, Cumhurbaşkanı yardımcıları olacaklar. Devleti hep birlikte yönetecekler. Hayırlısı diyelim. 

Neyse ki, ortalık büyük çalkantılara gebe olmadan, Akşener'in geri dönüşü durumu yumuşattı. Şimdi artık herkes yeni konuları konuşmaya başlayacak. 

Ana acılarımız unutulmamalı. Güneydoğu depremi gerçekten çok büyük bir olay. Ateş düştüğü yeri yakar. Deprem olayı ülkemizde bugüne kadar yaşanan, hatta dünya da yaşanan en büyük felaketlerden birisi. 

Resimlere bakmaya insanın yüreği dayanmıyor. Minik yavruların gözlerindeki acılar, yaşlı dedelerin evlatlarını, torunlarını kaybetmesi ve o acıyı nasıl derinden yaşadığının resmine bile insan bakamıyor. 

Tüm malını, işini servetini ve canlarını kaybeden insanların acıları ile ilgilenmek, onlara yardımcı olabilmek gerekirken, neler konuşulmaya başlandı. 

Duyarsız, duygusuz, bencil, çıkar peşinde koşan bazı ev sahiplerine, nakliyecilere, ürün satanlara ne demek gerekir? Zam üstüne zam yapma yarışındalar. İnsafa gelin beyler insafa. 

Tüm ülkenin psikolojisi bozuldu. Yer yer sarsıntılar başka bölgelerde de halen devam ediyor. Herkes tedirgin. Korku ülkeyi kapladı. Morale ihtiyacı olan insanlarımız, geleceklerinden kuşku içerisine düştüler. 

Bütün bunları bir kenara bırakalım, seçimleri mi düşünelim!

Seçimleri o parti mi, bu parti mi, şu parti mi kazanacak. Cumhurbaşkanı kim olacak. Kılıçdaroğlu'mu kazanır, Tayyip'mi?

Yorumlar peş peşe yapılacak. Kazanır mı, kazanamaz mı, kim kazanır, yok bu kazanamaz, hayır şu olsa daha iyi, yok yok bu aday daha iyi, hadi canım sen bir şey bilmiyorsun, o aday kazanamaz, en iyisi şu aday. İşte önümüzdeki günlerde her yerde, her mekanda bunlar konuşulacak, yazılacak, söylenecek.

Ortalığı birden karıştıran, sonra da durultan İyi Parti Başkanı Meral Akşener Demokratik istekler sonunda, 6 liderden beşinin onay verdiği Kılıçdaroğlu'na kendisi de onay vererek altıda altı oy ile Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı adayı oldu.

Henüz karşısında gerçekten kim olacak o tam belli değil. Recep Tayyip Erdoğan'mı olacak, yoksa bir başkası mı?

Politikayı ve Siyaseti çok iyi bilen Recep Tayyip Erdoğan, öyle kolay kolay pes etmez ve son anda çok değişik bir taktik uygulayabilir. 

Bekleyelim ve görelim. Önümüzdeki günler hararetli geçecek. İnşallah başka depremler olmaz. Ekonomi gittikçe kötüye gitmez.

Ev sahipleri kiraları durduk yerde devamlı yükseltmezler. 

Ülkemizin geleceğinin iyi olması en büyük dileğimizdir.

Birlik ve beraberliğimizi de hiç bir zaman bozmamak gerek. 

07.03.2023

Zekeriya Tümer

ulusalhaber1881@gmail.com. 


16 Şubat 2023 Perşembe

Atatürk ve Cumhuriyet 6.cı bölüm.

 TÜMER DİYOR Kİ:

"Öğretmenler"


Kaynak:

Prof.Dr.Anıl Çeçenin Atatürk ve Cumhuriyet adlı 5.ci baskısı yapılmış kitabından alıtıdırn

6.CI bÖLÜM:

"ÖĞRETMENLER;

Yeni nesli, Cumhuriyetin özverili öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. 

Eserin değeri, sizin beceri ve özveriniz, derecesiyle uygun bulunacaktır. Cumhuriyet düşünsel, biçimsel, bedensel açıdan güçlü ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli bu özellikler ve yetenekte yetiştirmek elinizdedir. Seçkin görevinizin yerine getirilmesine yüksek çabalarla kendinizi vereceğinizden asla kuşkuya düşmem. Sizin başarılarınız, Cumhuriyetin başarıları olacaktır. 

Arkadaşlar, yeni Türkiye'nin birkaç yıla sığdırdığı askersel, siyasal, yönetsel devrimlerin saygıdeğer öğretmenler, sizin toplumsal ve düşünsel devrimdeki başarılarınızla doğrulanacaktır. Hiçbir zaman akıllardan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizlerden "Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister."

"Zannederim ki, Ankara Hukuk Mektebi ile Cumhuriyet hukukunu yalnız görünüş ve söz biçimi ile değil, fakat bilinçli ve anlayışlı içeriği ile, yasalarıyla ve hukuk ustalarıyla açıklayacak ve savunacak önleme kalkışmış bulunuyoruz 

Cumhuriyet Türkiye'sinde eski kurallar düzeni, eski hukuk yerine yeni kurallar düzeni ve yeni hukukun getirilmiş bulunması bugün kuşkuya düşülemeyecek bir olgudur. Bu oldu bitti sizin kitaplarınızda ve yasalarınız da belirlenecek ve açıklanacaktır. 

(Devamı ÖĞRENCİLER, İLE DEVAM EDECEKTİR. Prof.Dr.Anıl Çeçen'in Atatürk ve Cumhuriyet kitabının 78.ci sayfası.)

6 Şubat 2023 Pazartesi

Ülkeme geçmiş olsun.

 TÜMER DİYOR Kİ:

ÜLKEME GEÇMİŞ OLSUN.

Sevgili okurlar, bugün 6 Şubat 2023.

Hepimiz büyük üzüntü içerisindeyiz.  Güneydoğu'da Hatay'dan başlayarak, Malatya'ya kadar on ilimizde büyük bir deprem sarsıntısı ile hepimiz büyük üzüntüye  düştük. 

2023 de umutlarımız artsın diye dualar ederken, 2023 yılı hiç iyi gelmedi. 

2023 de seçim yapılıp, yeni bir hükümetin kurulması ile ülke ekonomisi toparlanır, yeni hamleler ile yeni kişiler ile, ülkemiz kalkınır ve rahat bir yaşam içerisine girebilirmiyiz diye ümitlenirken, bugün yaşadığımız deprem olayı tüm ülkeyi üzüntüye boğdu. 

Durup dururken, bu on ili kapsayan deprem nasıl oldu? 

Herkes şimdi bunun yorumunu kendisine göre yapacaktır. 

Buralardan geçen faylar kırıldı, deprem meydana geldi. 

Ben yaşamım boyunca çok deprem gördüm. Ancak, depremler bölgesel olurdu, şimdi bu deprem çok büyük alanı  ve Güneydoğu bölgesindeki illerimizi kapsıyor. 

İllerin ilçeleri, köyleri ne durumda, zamanla bunlar öğrenilecek. Ekonomik sıkıntı yaşanırken, Depremin verdiği zararla, bir kat daha artacaktır. 

Yemen iç savaşında da görev alan ABD donanmasına ait savaş gemisi USS Nitze, gemisi ilk önce Dolmabahçe açıklarında demirlemişti. Gemiye, denizcilik teamüllerinin dışında, Türk bayrağından daha büyük bir ABD bayrağı çekilmesi ve ABD Büyükelçisinin gemide verdiği fotoğraf "Türkiye'ye tehdit olarak yorumlanamaz mı?

Bu geminin ne işi vardı da geldi Türkiye'ye?

Peki Türkiye'de 9 Konsolosluk neden geçici olarak kapatıldı?

Bu hareketlerin ardından, deprem aniden neden Güneydoğu illerimizi kaplar şeklinde oldu?

İnsan ister istemez düşünüyor. Teknoloji çok gelişmiş durumda. Duyduklarımıza göre Gelişmiş ülkelerdeki teknoloji sayesinde, istediği ülkede istediği depremi yapabilme özellikleri olduğu söylenmektedir. Yer altındaki hassas fay hatları zaten uzaydan çekilen fotoğraflarla tespit edilebilmektedir. Bu faylardan bir bölümü verilen sinyaller ile kırıldığı taktirde, o fay boydan boya nereye kadar uzanıyorsa, kırılır ve o bölgelerde deprem olabilir. 

İnsan işte bu nedenle şüpheler içerisinde kalıyor?

Ülke içerisindeki kaos ve ekonomik sıkıntıların artması, büyük bunalımlara sebebiyet verilmesi mi planlanıyor?

Emperyalist güçler ülkemizi bir bahane ile işgal mi etme peşindeler?

İnsanın aklına bunlar geliyor.

Sevgili okurlar, bugünler bizler için sıkıntılı günler. Ancak, biz zorda kaldığımızda, hepimiz birlik oluruz ve zorda kalanlara yardımcı oluruz. Şu an Deprem bölgesine bütün vatandaşlar olarak gerekli yardımı yapmak zorundayız. 

Devletimizin yanında olmalı ve gerekli yardımı yapmalıyız. 

Bizim ülkemiz büyüktür ve milletimiz de güçlüdür. Zor günlerde birlik ve beraberlik içerisinde olmayı iyi biliriz ve karşımızdaki düşmanı ezmeyi de çok iyi biliriz. 

Siyasilerimiz ve muhalefet partileri de iktidar partileri de bu zor günlerde bir ve beraber hareket etmeli, kesinlikle bölünmemeli, birleşilmelidir. 

Depremde ölenlere Allahtan rahmet diler, biran önce depremden zarar gören vatandaşlarında yeniden eski imkanlarına kavuşmalarını dileriz. 

06.02.2023

ulusalhaber1881@gmail.com