Sevgili dostlar, istediğimiz kadar yazalım, konuşalım, mücadele edelim, bir türlü Atatürk'ü anlatamıyoruz ve toplumun bir kesimi de anlamak istemiyor.
Bu yazımı çok dikkatlice okumanızı istiyorum.
Sosyal medya'da hemen hemen benim aynı düşüncemde bir paylaşım olmuş, ben onu kendi düşüncelerimle de birleştirerek , sizlere yazmak istedim. Bakalım, kaç kişi bu düşüncede.
Bizler her zaman Vatanımız, Bayrağımız, Dilimiz, Dinimiz ve Devletimize sahip çıkmış. Mustafa Kemal Atatürk'ün yolundan ayrılmamaya dikkat etmişizdir.
Mustafa Kemal Atatürk'ü iyi anlatabilse idik, anlatılabilse idi, anlayabilse idik, herhalde dışa bağımlılıktan kurtulduğumuz gibi, ülkemiz bolluk ve bereketlilik içerisinde olurdu.
Bakın sizler bunları biliyor muydunuz?
1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya'da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından, Atatürk'ün Büyük NUTKU'nun çıktığını,
2- Fidel Castro'nun; 12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD'nin bilgisi olmaması şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini ve "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini.
3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinli'ye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm" dediğini.
4- Yunan başkomutanı Trikopis'in, hiç bir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk Büyükelçiliğine giderek, Atatürk'ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,
5- 1938'de, General Mc.Arthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye, "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini.
6-1938'de Ata'nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde; "Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi bir lider getirir" denildiğini,
7-1933 yılında Wenderbit Üniversitesi Profesörlerinden Kirk Landin uzun uğraşları sonucunda yetiştirdiği kımızı yapraklı bitkiye isim ararken, Atatürk ile tanışmış olan bir başka Profesör Atatürk’ün doğaya olan ilgisine ve bilgisine hayranlığından dolayı bu bitkiye “Atatürk Çiçeği” isminin verilmesini teklif etmiştir. Gerekli yerlere yapılan önerilerden sonra çiçeğin ismi Atatürk Çiçeği olarak kabul edilmiştir.
8-Unesco'nun tarihi kararı: 27 Kasım 1978 tarihli UNESCO Genel Kurulu kararında aynen şunlar yazılıdır. "UNESCO Genel Konferansı; uluslararası anlayış işbirliği ve barış yolunda çalışmış üstün kişilerin gelecek kuşaklar için örnek olacakları inancıyla, Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün doğumunun 100.yıl dönümünde, 1981 yılında anılmasını kararlaştırmıştır.
UNESCO'NUN KARAR METNİNDE ATATÜRK'Ü ÖNE ÇIKARAN İFADELER:
"Atatürk kimdir?
Atatürk uluslararası anlayış, iş birliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi,
Olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir inkılapçı, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, İnsan haklarına saygılı, Dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamı. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusudur."
Peki şunu hatırlıyor musunuz? 2006'da AB Uyum Yasaları gereğince Devlet dairelerinden Atatürk Resimlerinin kaldırılmasının istendiğini, bu na kimlerin imza koyduğunu!
Ancak, Atatürk resimlerinin Devlet dairelerinden tam manasıyla kaldırılmadığını, devlet dairelerine ziyarete gittiğimizde görüyoruz.
Atatürk'le ilgili bir çok Dünya liderlerinin söylediği sözlerin yanında, bir çok Dünya basınında da yazılar vardır. Kısaca bütün dünya Mustafa Kemal Atatürk'ü anlıyor, bir biz anlayamadık, anlatamadık, anlamak istemiyoruz.
Bu nedenle sosyal medyada uzun süredir okuduğum en doğru eleştiri'ye ben de aynen katılıyorum ve burada sizlere aktarmak istiyorum.
"Gerçekler acıdır!
Türkiye'de en tembel kesim Atatürkçülerdi!
Atatürk, Anadolu'da bir şehri ziyaret eder.
İlgili kesimler Atatürk'ü karşılamak için hazırlanmış, güzel ve temiz giyinmiş olup bando vs. tastamamdır.
Atatürk, çeşitli yerleri dolaşır ve gördüklerinden hoşnut kalmaz. Gelişme istediği gibi değildir ve sorular sorar.
Aldığı yanıtlar hep "Zaman yoktu, para yoktu, izin vermediler, şöyle sorun çıktı, böyle oldu, devlet destek vermedi, olanak bulamadık....vs." şeklindedir.
Atatürk öfkeli ve sert bir ses tonuyla: "Şeyh olanak buluyor da, siz niye bulamıyorsunuz!" der ve odasına çekilir.
Atatürk'ün canı çok sıkkındır. Kimse Atatürk'ün "Şeyh olanak buluyor da, siz niye bulamıyorsunuz" sözlerine bir anlam veremez.
Oysa onlar modern giyinmiş, Atatürk'ü modern karşılamış,
kendilerine göre en iyi şekilde ağırlamışlar dır ve memnuniyet dolu sözler
beklemektedirler.
Şeyh işinin aslı şudur:
Elazığ’dan adamın biri sadece kendi ve bir eşek ile
Ankara’ya doğru yola çıkar.
Cebinde beş kuruşu yoktur. Geçtiği yerlerde “Ben dervişim” der.“Tekke kuracağım, İslamı ve ilim irfan öğreteceğim, tekke açacağım” der.
Halktan para, buğday, yumurta ne bulursa toplar. Hiç para harcamadan yer, içer, yatar ve Ankara’ya kadar gelir. Hatırı sayılır bir birikim yapmıştır. Bu olay Atatürk’ün kulağına gider.
İşte Atatürk bu “Dervişim” diyen adam kadar olamayan “Tembel Cumhuriyet Gençliği’ne” kızmıştır!
Örneğin, Fetöcüler dershaneler ve okullar açar, köy köy, ev ev gezip Anadolu'daki zeki çocukları belirleyip devşirirlerken Atatürkçü geçinenler ne yapmıştır?
Atatürkçü geçinenlerin neyi var?
Kendilerine acımakla meşguller bu konuda.
“Paramız yok, bize engel oluyorlar, destek olmuyorlar” vır vır vır bal yapmaz arı gibi!
Hiç !
Kitap okudu! Tebrikler çok faydan dokundu.
Hiç, bir araya gelip bir okul kuralım, köylere gidip zeki ama fakir çocukları bulup okutalım, eğitelim Cumhuriyet’e kazandıralım dediniz mi ?
Hayır !
Elin gâvuru...bilmem kimi gelip de senin ülkende yobazları,
gericileri, hainleri destekleyip, okul ve televizyon açtırırken sen ne yaptın??
Bu ülkenin sahibi sen değil miydin?
Niye engel olmadın?
Niye daha iyisini sen yapmadın? Geçin bunları!
Çoğunuz anti emperyalistim der Marlboro ya da Parliament sigara içersiniz.
Atatürk bu gün çıkıp gelse ve şu manzaraya baksa, suratınıza tükürse yeridir.
Sorsa “Neden böyle oldu ?” diye, ne cevap verirdiniz ?
Doğrusu kendi adıma makul hiçbir mazeret bulamıyorum ben.
Atatürk yüzümüze tükürdükten sonra iki tane de tokat patlatsa yetmez.
Ne yapsa yetmez!
Her cezayı hak ediyoruz ama Cumhuriyet’i ve Atatürk'ü hak etmiyoruz!
O halde, bu günden itibaren harekete geçelim.
Hak etmek için bir şeyler yapalım.
Örneğin el birliği ile üniversite ve okullar kuralım.
Maaşlarımızdan bir sigara parası ayırıp bu okullara bağışlayalım.
Fakir ve zeki çocuklar Atatürkçü olarak yetişsin.
Emekli olup imkanı olanlar bu uğurda karşılık beklemeden çalışsın.
Bu okullara ve kurulacak medya organlarına maddi kaynak yaratalım.
Nasıl mı?
Örneğin mağazalar açalım.
Ürünlerin üreticiden tüketiciye direkt pazarlandığı.
Kendi üreticimizden, köylümüzden mümkün olduğunca az gübre ve ilaçla yetişmiş, doğal, yerli tohumdan üretilme ürünleri alalım ve bu mağazalarda satalım.
Hiç mi yok içinizde böyle bir mağaza için dükkanını yarı fiyatına kiraya verebilecek bir Atatürkçü?
Hiç mi yok bu ürünleri sadece yakıt parasına taşıyacak bir Atatürkçü ?
Hiç mi yok bu işler için zamanını, biraz da olsa parasını harcayabilecek bir Atatürkçü ?
Uşak’ta gübresiz ve ilaçsız yetişen fasulye, nohut ve mercimek boş giden otobüslerle İzmir’deki İmece mağazasına uygun ücretle götürülemez mi?
Bir Atatürkçü olarak bu mağazadan alışveriş yapıp kendi üreticinize destek olmaz mısınız?
Kendi sağlığınız için çocuklarınızın geleceği için GDO’suz yerli tohumdan üretilmiş bakliyatı almaz mısınız?
Üstelik aldığınız ürünün kim tarafından nasıl üretildiğini de göreceksiniz.
Üreticinin bilgileri, ürün paketi üzerinde olsa, sosyal medya hesabına girseniz ve nasıl birinden alışveriş yaptığınızı bilseniz, paranız nereye gidiyor bilseniz iyi olmaz mıydı?
Bu düzeni tarikatlar yıllarca yaptı ve daha da yapıyorlar.
Örneğin kendilerinden olan bir çiftçinin ürettiği fasulyeyi biri giderken İstanbul’a götürür.
Belirli aralıklarla yaptıkları toplantılarda bu tür ürünler parası karşılığı paylaşılır.
Bu ürünlerden de bir kısmını ihtiyaç sahiplerine verirler ve taraftar toplarlar.
Siz gölgede oturup, kahvenizi yudumlayıp, bir taraftan kitap okurken onlar çalışıyordur!
Gece gündüz çalışırlar, ölünceye kadar çalışırlar.
Siz onlardan daha çok çalışmadan, asla başaramayacaksınız!
Sakın bana kırılmayın gerçekler acıdır
HADİ ÇALIŞMAYA BAŞLAYALIM. " diyerek Atatürk sevdalısı bir arkadaş bunları yazmış.
Ah sevgili arkadaşım. Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünden sonra Atatürkçüyüm diyenler eğer senin bu söylediklerini yapsalardı, bugün Atatürk'ü anlayan ve hazmeden çok kişi olurdu. İlk önce CHP'ye bakmak gerek. Atatürk'ün kurmuş olduğu partinin bugünkü haline bakmak gerek. Atatürk'ün çizgisinde mi, halen değişim peşinde. Neyin değişimi peşindesin? Ortanın solu dedin tutmadı, ortanın sağları ile birleştin olmadı. Neyin peşindesin?
Sen değişim yapmak istiyorsan, içini temizle ve Mustafa Kemal Atatürk'ün kurucu ayarlarına dön.
Bizler Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Türklüğün geçmişini, milli ve manevi değerlerimizi anlatmak için Türk Gücü Televizyonunu kurduk. Devletimize zarar vermeyen her yayına kapımızı açtık. Birlik ve beraberliğimiz için yayınlar yapalım dedik. İzlenme de sorun olmadı, ancak Türk Gücü'nün YouTub kanalına Abone olmadılar. Nedeni ise TV.nin isminin Türk Gücü olması.
Bu nedenle, gerçek Atatürk'çüler nerede diye sormak gerekiyor!
Evet çok doğru söylüyorsunuz. Atatürk'çüyüz diyenler bir araya gelemiyorlar. Hepsi Kravatlı, güzel giyimliler. Ancak, hep konuşuyorlar, eleştiriyorlar, icraata gelince bir şey yok. Devamlı eleştiri, iktidar partisini beğenmeme, yaptıklarını beğenmeme, eyvah ülke batıyor, eyvah, şu olacak, bu olacak. Peki öneriniz ne? Projeniz ne?
Bütün partiler'in Tüzüklerinde, amaçlarında, Mecliste Milletvekillerinin yeminlerinde de Atatürk ilkelerine bağımlılık sözleri yok mu? .
Söze gelince herkes Atatürk'çü. Nerede bunlar?
Demek ki Devletimizin temeli Atatürk'çü ki, halk buna inanıyor ve güveniyor. Bizi yönetenlere de inanıyor ve güveniyor ki, başka bir şey düşünmüyor ve yaşamına devam ediyor.
Bu ülke ben beni bildim bileli öyle veya böyle idare ediliyor. Geçmişte de ekonomik sıkıntı vardı, şimdi de var.
Aydın kesim, cahil kesimi aydınlatmaz ise, cahiller çoğalır, aydınlar azalırsa, o zaman halk elbette çağdaşlığı yakalayamaz, kalkınmış devletlerin boyunduruğu altına girebilir.
İlimden, bilimden, teknolojiden uzaklaşırsan, kalkınamaz, çağdaş bir ülke konumuna gelemezsin.
Bu ülkede hiç bir zaman din elden gitmez, ama bağımsızlığımız, Türklüğümüz, haklarımız, hukuklarımız, hürriyetimiz, elden gidebilir.
Kim ne derse desin, devletimiz güçlüdür, ancak, halkın da aydınlanması, Mustafa Kemal Atatürk'ü iyi anlaması, onun ektiği tohumu büyütmenin yollarını bulması, gerekmektedir.
Atatürkçüyüm diyenler, öneri ve projeleri ile ülkeyi birleştirme, kalkındırma, daha ileri seviyelere götürme yönünde, halkın aydınlanması konularında Devlete gereken desteklerini vermeleri yönünde çalışmalar yapmalıdırlar.
Ayrışma değil, birleştirme yolunda çalışmalıyız.
İktidara gelenlere saygılı olmak, onlara köstek değil, destek de olmak her Türk vatandaşının da görevi olmalıdır.
Mustafa Kemal Atatürk, iç ve dış düşmanlarımıza karşı birlik ve beraberlik içerisinde olmamızı, ülkemizin bölünüp parçalanması değil, kalkınmış, müreffeh bir ülke olmasını istemiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder