19 Mayıs 2022 Perşembe

19 Mayıs Atatürk'ü anma Gençlik ve Spor Bayramı Kutlu olsun

TÜMER DİYOR Kİ:


Çok kıymetli Türk gençliği:
Bugün 19 Mayıs 1922 gününü idrak ediyoruz. 

Bugün büyük milli bayramımızı coşku ile kutlamamız gerek. 

Bu bayram her yıl 19 Mayıs tarihinde kutlanan resmi ve milli bayramdır. 

Bugün 1919’da Mustafa Kemal Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkmıştır. 

19 Mayıs 1919 tarihi Türk Milleti için  son derece önemli bir gündür. 

Neden mi?

Ülkenin itilaf devletleri tarafından işgaline karşı Türk Kurtuluş Savaşının başladığı gün kabul edilir bugün.

Atatürk bu bayramı Türk Gençliğine armağan etmiştir. 
Uzun yıllar “Gençlik ve Spor Bayramı” adıyla kutlanan bu bayram, ilk defa 1926 yılında Gazi Günü adı altında Samsun’da kutlanmıştır. 

24 Mayıs 1935’te Atatürk günü adı altında resmiyet kazanmıştır. 
19 Mayıs, 20 Haziran 1938 tarihinde “Gençlik ve Spor Bayramı”adını almıştır. 

12 Eylül Darbesi ile yönetime gelen Kenan Evren zamanında 1981 yılında “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” olarak değiştirildi. 

Sevgili Gençler, bugün Atatürk'ü anmak ve onun sizlere emanet ettiği Gençlik ve Spor Bayramını bütün milli benliğimiz, milli duygularımız, milli hislerimiz ve tüm kalbimizle, beynimizle milli şuurumuzla kutlamamız gerekmektedir. 

Ancak, ne yazıktır ki, milli bayramlarımızı yıllardır istediğimiz gibi kutlayamamaktayız! 

Milli Bayramlar, toplumun milli duygularının dile getirildiği, toplumu milli duygu ve düşüncede birleştirdiği bayramlardır. 

Milli benliğini kaybeden, milli duyguları yok olan milletler başkalarının avı olmaya mahkumdurlar. 

Bu nedenle Milli Bayramlar çok önemlidir.

Bizim gençliğimizde Liseli Gençler, Polis Akademisi öğrencileri, Harp Okulu talebeleri başta olmak üzere tüm gençlerimizin Spor Gösterileri ile birleştirerek kutladıkları bayramlar çok muhteşem bir şölen olarak kutlanırdı.

Ey Türk Gençliği Vatansever olmak demek Atatürk'ü sevmek demektir. 

Biz vatanımızı da, Mustafa Kemal Atatürk'ümüzü de canı gönülden sevmekte ve onun yolunda, onun bizlere tuttuğu ışığı söndürmeden, bizlere emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti Devletini sonsuza kadar yaşatabilmek amaç ve gayesi ile yola çıkmış bulunmaktayız. 

Sevgili Türk Gençliği, yazımı  Mustafa Kemal Atatürk’ün sizlere söylediği bir söz ile bitirmek istiyorum. 

“Sayın Gençler, hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır: Galip olmak, mağlup olmak. 
Size, Türk gençliğine terk edip bıraktığımız vicdani emanet, yalnız ve daima galip olmaktır ve eminim daima galip olacaksınız. 

Milletin yükselme gerek ve şartları için yapılacak şeylerde, atılacak adımlarda asla tereddüt etmeyin,.

Milleti o yükselme aşamasına götürmek için dikilecek engellere hep birlikte mani olacağız. 

Bunun için dimağlarınıza, irfanlarınıza, bilginize icab ederse bileklerinize, pazularınıza, bacaklarınıza müracaat edecek, fakat neticede mutlaka ve mutlaka o gayeye varacağız. 

Bu millet, sizin gibi evlatları ile  layık olduğu olgunluk derecesini bulacaktır. “ demiş ve en sonunda da şunu söylemiştir. 

“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.” Diyerek son sözü; “MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET, DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR”. olmuştur. 

TÜM GENÇLERİMİZİN 19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA  GENÇLİK VE SPOR BAYRAMINI KUTLAR, GELECEK GÜNLERİMİZİN HAYIRLARA VESİLE OLMASINI DİLERİM. 
Zekeriya Tümer
19.05.2022


1 Nisan 2022 Cuma

müjde müjde müjde

 TÜMER DİYOR Kİ:

 

MÜJDELER OLSUN

BUNDAN SONRA RAHATIZ.!

 

Sevgili dostlar. Bundan sonra sıkılmayın, üzülmeyin, kızmayın, panik olmayın. 

Her şey güzel oluyor.

Bana çok önemli müjdeli haberler geldi.

Enflasyon düşüyor. Pahalılık ortadan kalkıyor.

Ekmek ucuzluyor, sebzeler, meyveler, et, süt, yumurta her şey çok ama çok ucuzluyor.

Benzin su kadar ucuz oluyor, mazot, gaz, elektrik, su zamları ortadan kalkıyor.

Savaş bitiyor. Ukrayna seviniyor.

Muhalefet, iktidar el ele, kol kola ülkenin geleceği için, halkın geleceği için birleşip, kararlar alacaklarmış.

Artık ayrışma yok, kavga yok, birlik var, beraberlik var.

Bundan sonra herkesin yüzü gülecek.

Ev sahiplerine tedbirler getiriliyor, kiralar iniyor.

Ramazan ikramiyesi geliyor. Hem de çok iyi.

Oruçlar tutulacak, sevaplar kazanılacak. Cennet bizleri bekliyor.

Korona ortadan kalkıyor, dünya da sevgi galip geliyor.

Oh be bundan sonra yaşam çok daha güzel. Sevinelim, gülelim, oynayalım.

ŞAKA ŞAKA ŞAKA. BİR NİSANNNNNNN.

01.04.2022

Zekeriya Tümer

ulusalhaber1881@gmail.com

26 Şubat 2022 Cumartesi

Ayı pençesi, Ukraynayı parçalıyor.

 TÜMER DİYOR Kİ:


PUTİN, KENDİNİ İSPATLAMAYA ÇALIŞIYOR. 

AYI PENÇESİ UKRAYNA'YI KANA BULADI! 


Sevgili okurlar, savaşın ne kadar kötü bir şey olduğu bir kere daha ortaya çıktı.

Mustafa Kemal Atatürk boşuna söylememiş, “YURTTA SULH, CİHANDA SULH” diye.

Devleti idare edenler, kendilerini kahraman yapabilmek için her yola başvurmaktalar.

Ukrayna’nın kısa tarihine baktığımızda, Ortaçağ’dan itibaren toprakları Lehistan, Rusya, Osmanlı arasında bölünülmüştü. Ukrayna, Rusya ve Osmanlı arasında imzalanan Karlofça Anlaşması’ndan sonra büyük oranda Rus hakimiyetine girmiştir. Sonra ki dönemde ülke 3 kere bağımsızlığını kazanmaya çalışmıştır. Bunlardan ilki 1917 de gerçekleşmiş, ancak Kızıl Ordu ayaklanmayı bastırmıştır. Bu olaydan sonra Ukrayna, Sovyet Rusya'nın egemenliği altına girmiştir.

II. Dünya savaşı sırasında Ukrayna topraklarının neredeyse tamamı Nazi Almanyası tarafından işgal edildi. Nazi katliamları Ukrayna’da en şiddetli şekilde kendini gösterdi. Savaş boyunca ülkede partizan savaşları boy gösterdi. Savaşta 5 milyon Ukraynalı hayatını kaybetti. Ülkede 700 şehir ve 28 bin köy harap oldu.

Ukrayna 1986 yılında tarihin en büyük nükleer felaketlerinden biri olan Çernobil faciasını yaşadı.

Ukrayna, 24 Ağustos 1991 tarihinde Sovyetler Birliğinden ayrıldı.

Putin Ukrayna’nın Avrupa Birliğine girmesini  istememektedir. Elbette istemez. Burnunun dibinde Amerika’nın ve Avrupa’nın bir bahane ile gelerek yerleşmesini istemez. Silahların kendisine doğrultulacağını tahmin etmektedir Putin.

Putin eski Rusya’ya dönme niyetinde. Kazakistana asker sokmadı mı?

1990 dan sonra bağımsızlıklarını ilan eden Rusya hakimiyetindeki tüm devletleri teker teker bir bahane ile tekrar kendisine bağlamak istemektedir.

Bunu nasıl yapacak. Devletleri yönetenleri kendisine bağlı kişileri seçerek. Şu an da da Ukrayna’da yapmak istediği bu.

Bir yandan Amerika, bir yandan Rusya Dünyanın başına bela olmaya devam etmekteler.

Çin ve Hindistan’da yakında ortalığı karıştırmak isterlerse kimse şaşırmasın!

Dünya’da huzurlu yaşamak haram oldu.

Savaşta kan vardır, acı vardır, gözyaşı vardır. Kendi menfaatleri uğruna ortalığı kan gölü haline getirmek isteyenler, tarihe lanetli kişiler olarak geçeceklerdir.

İnşallah, kısa sürede Ukrayna’da hayat normale döner.


 26.02.2022

Zekeriya Tümer

ulusalhaber1881@gmail.com. 

12 Ocak 2022 Çarşamba

HADDİMİZİ BİLELİM, KENDİMİZE GELELİM.

 TÜMER DİYOR Kİ: 


HADDİMİZİ BİLELİM, KENDİMİZE GELELİM. 

Sevgili okurlar 

  https://www.turkgucu.tv 

Hayatın içinden programında yayınlanan konuşmamı burada da yayınlamak istedim. 

Her gün akşam saatlerinde 21.00 de, gündüz de saat 15.00 de benim HAYATIN İÇİNDEN programımı izleyebilirsiniz. 

Okumak bazen okuyucularıma zor geliyor. Beni dinlemek daha kolay oluyor.  Televizyonda canlı olarak aynı anda yüzlerce kişi izliyor. Elbette bu izleme yüzlerce değil binlerce olmalı. 

Bizler https://www.turkgucu.tv nda, Türkün Gücünü Mustafa Kemal Atatürk'ün Türklük konusundaki görüş ve düşünceleri içerisinde, tarihin derinliklerinden bugüne kadar ki Türkün yaşamları konularında yayınlar yapmaktayız. 

Elbette,  bu konularda bilimsel araştırma yapan uzman kişilere yer verilmektedir. 

Tek yol vardır; Mustafa Kemal Atatürk'ün yolu. 

Ancak, gerçekten Mustafa Kemal Atatürk'ü iyi anlayabildik mi, iyi anlatabildik mi? 

Atatürk'ün bizlere söylemiş olduğu sözleri, yaptığı çalışmaları, iktisadi, ticari, siyasi konular dahil, bir çok konularda ki çalışmalarını iyi tahlil edip, genç kuşaklara anlatılabilse idi, herhalde bugün bugünleri yaşamazdık. 

İşte https://www.turkgucu.tv sinde gerçekler anlatılacaktır. 

Başta Mustafa Kemal Atatürk'ün kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz  ve Osmanlı devletimiz, geçmişteki Türk Devletleri ve bugün Dünyamız üzerinde bulunan Türk Cumhuriyetleri ile birlikte Türkün gücü Dünyaya duyurulmak istenmektedir.

Birliğimizin, dirliğimizin bozulmaması için geçmişimizi bilmek ve geleceğimizi de şekillendirmek zorundayız. 

Biz kimiz, nereden geldik nereye gidiyoruz? 

Gelişen yeni dünyada konumumuz ne olmalı? 

Son yüzyılın büyük dahisi ve lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün bizlere ışık tutan görüş ve düşüncelerini, bizlere yol gösteren sözlerini, yaptığı icraatları ve bizlerin geleceği için söylemiş olduğu sözleri iyi anlamalı ve anlatmalıyız. 

Tek yol vardır, Mustafa Kemal Atatürk'ün yolu. Onu iyi anlamalı ve anlatmalıyız. 

Bu nedenle bizleri izleyin, takip edin, gereken desteğinizi verin. 

YouTube de yayınlanan videolarımızı izleyin, beğenin, abone olun ve paylaşın.

Başarılı yayın yapmak sizlerin sayesinde olur. 

Bizlere destek veren herkese teşekkür eder, ilgi ve alakalarınızı bekleriz. 

12.01.2022

Zekeriya Tümer

ulusalhaber1881@gmail.com

4 Ocak 2022 Salı

2022 yılına hoş geldiniz.

 TÜMER DİYOR Kİ:

arzu eden okurlarım, video olarak da yazımı dinleyebilirler. https://www.youtube.com/watch?v=pRSACjwM0oI&t=14s 


2022 yılına hoş geldiniz.

Sevgili okurlar. Büyük umutlarla beklediğimiz zamlar belli oldu. 

Doların iniş ve çıkışları herkesi çok rahatsız etmişti. Aniden yükselen doların birden düşmesi de bir nebze olsun insanlarımızı sevindirmişti. 

Doların yükselmesi ile artan piyasadaki ürünlerin etiket fiyatları düşen dolarla inişe geçecek ümidi de bir türlü gerçekleşmedi.

Üstelik her yıl olduğu gibi Ocak ayı zamları peş peşe geldi.

Tamam asgari ücret arttı, emekli maaşlarına zam geldi. Çalışanların maaşları arttı. 

Ancak, Doğal gaz, elektrik, otobüs, dolmuş, metro zamları da peş peşe geldi. 

Kiralarda düşüş yok. Ev sahipleri kiracılarını çıkmaya zorlamaktalar. 

İhracatımız artmış. Güzel sevindik. Peki İthalatımız ne durumda? 

Elbette devletin belli bir gücü var. O gücün üzerine çıkamıyor. Ne yaparsak yapalım, emekliler bir oh diyemiyorlar. 

Biliyormusunuz asıl para emeklilere lazım. Yıllarını çalışarak geçirmiş 65 yaşını aşmış kişilerin durumlarını aslında şöyle görmek gerek. 

Bu kişilerin çocukları büyümüştür. Onları okutmuş, artık evlenme çağına gelmişlerdir. Bazıları ise evlenmişlerdir. Evlenen çocuklarına yardım eder emekliler. Çünkü onlar geçinemezler, belki de işsizdirler. 

Torunları olmuştur, onlara yardım ederler. Ev sahibi değil ise, zaten kira vermekten canları burnundadır. 

Adım adım yaşları ilerlemekte ve yaşlandıkça hastalıkları artmakta olduğundan, doktor ve ilaç paraları artmaktadır. 

Tatil yapmak isteseler, imkanları elvermez, tatil yapamazlar. 

Emekli olanların yükleri inanın daha fazladır. Bunun için en yüksek maaşı emekliler almalıdırlar ki, çocuklarına, torunlarına yardım edebilsinler. Fırsat bulduklarında da tatil yapabilsinler. 

Onların ömürleri sür'atle azalmaktadır. Biraz rahat etmek, onların da mutlu ve huzurlu son günlerini geçirmek hakları değil midir?

Aldıkları emekli maaşı ile geçinemeyen emeklilerin çoğu, ek iş yaparak yaşamlarını sürdürmektedirler. 

Belki bir gür gelir, bizim emeklilerimiz de Avrupa standardındaki emeklilerin durumuna çıkar.

Ümit ümit hep ümit gıdamız oldu simit, dedik, dün simitçiden bir simit aldım. Kaç lira diye sordum, 3 lira. Artık simit yemek de öyle kolay değil.

Emekli zamları açıklandı, buna da şükür deyip, yaşamın şartlarına uyarak hayatımızı sürdürmeye   devam edeceğiz. 

Başka çare var mı? 

İnşallah bir gün gelir her şey güzel olur.!

04.01.2022

ZEKERİYA TÜMER

ulusalhaber1881@gmail.com


30 Aralık 2021 Perşembe

Ümit ümit hep ümit, gıdamız oldu simit.

TÜMER DİYOR Kİ:

Ümit ümit hep ümit, gıdamız oldu simit.

Yeni yılda bekleriz, yuvamıza kiremit.

Sevgili okurlar, bugün 31 Aralık 2021.

2021 senesinin son günü. Bugün akşam yeni bir yıla girmenin sevincini yaşamak isteyecek insanlar.

Fakir’in ve orta gelirlinin sene de bir gün eğlenmeyi düşlediği gün bugün. 

Zengin olanların  zaten her zaman eğlenebilme imkanları var. Onlar istedikleri zaman en pahalı kulüplerde, restoranlarda, otellerde, kendi özel mekanlarında eğlenebilirler.

Sevgili okurlar sizi geçmişe götürerek bugünlere gelmek istiyorum. İlk önce de 1987-88 yılında TRT de sanatçıların yılbaşı kutlamaları videosunu buraya koymayı düşündüm. İzleyelim. 

1987 1988 TRT Yılbaşı Kutlamaları Zeki Müren , fatma Girik v s YouTube

Fakir ve orta gelirli insanlar, ancak sevdikleri dost ve arkadaşları ve de komşuları , akrabaları ile çoluk çocukları, torunları ile bir araya gelerek eğlenebilirler.

Çocukluğumdaki, gençliğimdeki yılbaşı günlerini nasıl kutlardık. 

O günleri düşledim. 

Ne güzel ve mutlu  günlerdi.

Ankara'nın Çankaya semtinde Çevre Sokakta, bahçeler içerisindeki küçük ama sıcak gecekondulu evimizde samimi ve içten duygularla yeni yılın gelişini umutlarla  kutlardık.

Her gelecek yıl yeni umutlar besler, güzel günleri hayal ederdik. 

Komşular, kardeşler, enişteler, yeğenler hep birlikte doluşurduk küçücük  evimize. 

Dışarıda bir metre kar. Her taraf bembeyaz. Bahçede kocaman bir Kardan adam. Gözlerinde kömür, burnunda havuç, boynunda atkı, kafasında bere.

Kok kömürlü soba gürül gürül yanar, evin içerisi sıcacık olurdu. Zaten insanlarımız sıcak ve samimi idi. Kimse kimsenin arkasından konuşmaz, kimse kimsenin dedikodusunu yapmazdı. 

Rahmetli annem, sabah kalkar hamurunu yoğurur, başlardı lokma dökmeye. O bir yandan kızartır, tepsiye koyar, ben de tepsiden gizli gizli alır yerdim. Şekersiz şekersiz yerdim. Annem farkında olurdu da  hiç ses çıkarmazdı. Gene sıcak yağın içerisine lokmaları dökmeye ve kızartmaya devam ederdi.

Rahmetli Babam da nasıl becerirdi bilemiyorum ama, pişmaniye yapardı. Şeker kaynatılır, sonra unla karıştırılır, saatlerce uğraşırdı babam. Neticede valla bal gibi pişmaniye yapar, zevkle yerdik.

Doğal gaz yoktu, şimdiki ocaklar yoktu. Gaz ocağı vardı. Pompalar pompalar ateşin hızını arttırır üzerindeki tencere kaynardı. 

Kömür sobasının üstünde de istediğini kaynatır, kestaneleri patlatır, ekmekleri kızartırdık. 

Akşam olunca, komşular ellerinde,kucaklarında meyveler ve evlerinde yaptıkları yemekler ile birlikte tek tek gelirlerdi. 

Dolmalar sarılmış gözlemeler, bazlamalar yapılmış, kuru yemişler, leblebiler, bademler, fındıklar, fıstıklar.

Kestaneler, mısırlar patlatılmış, çocukların önlerine konurdu. 

Kendi beslediğimiz Hindi kesilmiş  güzelce kızartılmış, içi iç pilavla doldurulmuş, sofraya getirilir, koca bir sininin içerisine konurdu. 

Neşe ile yemekler yenirdi.

Sonra başlanır tombala, fırdöndü, at yarışı gibi değişik oyunlar oynanmaya.

Tombalada her sayının çekilişinde heyecan yaşanır, kim çinko yapacak, kim tombala yapacak merakla beklenirdi. Arkadan 1.ci Çinko diye birisi bağırdığında tüm kafalar oraya çevrilir, çinko yapan sevinir, yapmayanlar belki ikinci çinko'yu ben yaparım heyecanı ile tekrar torbadan çekilecek sayıları beklemeye başlardı. 

Tombala biterdi, ortaya bir tepsi konur, herkes etrafına dizilir, fırdöndü çevrilirdi sıra ile. Ufak bir para ile oynanır. Önemli olan heyecan yaratmaktır. Çeviren dikkatle izler, bir koy gelirse, beş kuruş daha koyar, hepsini al gelirse, tepsideki paraların hepsini alır, sevincinden çoşardı. 

Kağıtlarda at yarışları oyunları vardı. Onlar tahmin edilir, sonra da su ile üzeri ilaçla kapatılmış olan yerler silinir, altından çıkan sayılar okunur. tahmin edenler kazanır, edemeyenler kaybederdi. 

Ufak paralarla oynanan oyunlarda büyüklerin kazandıkları paralar  oyun sonunda toplanır, hesaplanır, kaç tane çocuk varsa onlara eşit şartlarda harçlık olarak pay edilir, çocuklar sevindirilirdi.

Değişik oyunlar sergilenir, kahkahalar ile gülünülürdü. 

1969 yılına kadar Televizyon yoktu. 

Radyo dinlenir, türküler ve oyun havaları çalarsa, kalkılır oynanırdı.

Televizyonun yayın hayatına başlaması ile eski yılbaşı eğlenceleri yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı. Gene toplanılıyor ama, televizyondaki eğlence programları seyredilmeye başlanılıyor, eskisi gibi tombala, fırdöndü oyunları çok az oynanıyordu. 

1970 yılında rahmetli ağbim, sendikacı idi. Görev yaptığı sendikanın Bağlı bulunduğu Türk İş Sendikası onu Amerika’ya göndermişti. 

Dönüşünde Almanya'ya uğramışlar, oradan aldığı 56 ekran  küçük üstünden antenli televizyon getirmişti. 

Kurduk televizyonu.Bütün komşular bu sefer televizyondaki eğlence programlarını seyretmek için yılbaşı eğlencesine bize gelmeye başladılar.

Türkiye Radyo Televizyon Kurumundan siyah beyaz yapılan televizyon yayını tek kanal idi. Başka kanal yoktu. Tüm eğlence programları TRT Televizyonundan yapılırdı. Saat tam 24.00 ü gösterdiğinde dansöz çıkar yeni yıla öyle girilirdi. 

Nesrin Topkapi ve Yonca Evcimik TRT Nostalji Yılbaşı Programı 1983

 Herkes dansözü seyretmek için nerede ise Televizyonun içerisine girecek gibi bakarlardı. 

Yıllarca bu alışkanlık devam etti. TRT Televizyonu saat tam 24.00 ü çaldığında Dansöz erkanda görülürdü. 

TRT YILBAŞI KLASİĞİ DANSÖZ SHOW

Hadi şimdi de çıkarsın bakalım TRT. Biraz zor. Biraz değil, imkansız!..

Demek ki 1970-80- lerde daha mı hoş görülü idik ne?

Sanatçıların eserlerini dinleyebilmek onları yakından görebilmek için gazinolara gitmek gerek. Oralara herkesin gitmesi mümkün değil. Geçimini zor şartlarda sürdüren halkın gazinolara gitmeyi bırak önünden bile geçebilmeleri imkansız. 

Bu nedenle Televizyonun yayına girmesi ile sanatçıları yılbaşı gecesinde ekranda gören halk özlemlerini gidererek mutlu olmaya başlamışlardır. 

Bir çok sanatçı da bu sayede meşhur olmuştur. Özel Televizyon kanallarının çoğalması sayesinde ise, daha çok sanatçının Televizyonlara çıkması sağlanmış, halkta tanımadığı bir çok sanatçıyı bu sayede tanıma fırsatını bulmuştur. 

1970 yıllarında TRT de yılbaşı gecesi sahneye çıkanlar Bedia Akartürk-Gesi bağları, Neşet Ertaş-Halime Kız, Zülfü Livaneli-Leylim Ley, Ayten Alpman-Ben Varım, Semiramis Pekkan-Bana yalan söylediler, Barış Manço-Sarı Çizmeli Mehmet Ağa şarkıları ile ilk çıkanlardandı.

Zeki Müren'i Televizyonda seyretmenin ise ayrı bir zevki vardı. Değişik orijinal kostümleri, mükemmel sesi ve söylediği şarkılar ile izleyicileri mest etmiştir. Emel Sayın, Gönül Akkor, Gönül Yazar, Nilüfer, Ajda Pekkan, Hamiyet Yüceses, Safiye Ayla, Nesrin Sipahi, Sezen Aksu, Cem Karaca, Adnan Şenses, Yaşar Özel, Seçil Heper, Erol Evgin vs. ilk aklımıza gelenler. 

Zeki Müren - Gitme Sana Muhtacım (1984 Yılbaşı)

Tiyatro Sanatçıları da kısa parodiler ve skeçler ile halkı güldürmüşlerdir. 

Zamanla Televizyon her eve girdi. Herkesin bir tane siyah beyaz televizyonu olmaya başladı.  Artık Yılbaşı geceleri komşular gelmiyor, en yakının olan çocukların ve ailede kim varsa onlarla kutlamalar yapılıyordu. 

                                                           1983 yılbaşı programından

Eski neşe kalmamış, eski oyunlar oynanmamaya başlamış, Televizyondaki eğlence programları seyredilmeye başlanmıştı. 

1980 den sonra siyah beyaz yayınlar kendisini renkli yayınlara bırakmaya başladı. 

Daha ileri senelerde ilk önce Star Televizyonunun yayına girmesi ve sonra da peş peşe diğer özel kanalların devreye girmesi ile artık Yılbaşı eğlenceleri eski havasını kaybetti. 

Gelişen teknoloji ve internetin de hayatımıza girmesi ile yılbaşı eğlenceleri artık evlerde Televizyon izlemek, İnternette gezinmeye dönüşmüş, böylece yılda bir de olsa akrabalarla da , komşunla da, çocuklarınla da yılbaşı gecesini beraber geçirmek tarihe karışmıştır. 

Zaten eskisi gibi Televizyonlarda renkli programlarında yapılmaması yüzünden, yeni yılın heyecanı kalmadı.

En önemlisi de şu son günlerde yaşadığımız Doların iniş ve çıkışları ile, hayat pahalılığının süratle artması, ekonomik baskılar, zorluklar, insanların gelirlerinin azalması, elbette çoğumuzda neşeli bir şekilde yeni yılı kutlamamıza engel olmaktadır. 

2021 Aralık ayının son on günlük döneminde yaşananlara ne demek gerek?

Doların yükselişini bahane edenler etiketlerdeki ürünlerin fiyatlarını devamlı yükseltmişlerdi. Dolar düştü, etiket fiyatları düşmedi. 

Bırakın gıda maddeleri dahil, önemli tüketim maddelerindeki ucuzlamayı,  her gün gene zam üstüne zam gelmekte. 

Faizlerin düşmemesi, Türk parasının dolara endekslenmesi, ekonominin kolay kolay düzelemeyeceği şüphesi vatandaş da tedirginlik yaratmaktadır. 

Asgari ücret arttı, ancak işten çıkarılmalar arttı.

Emeklinin gözü alacağı maaşa gelecek zamda. 

Çalışan kesim de maaşlarına zam beklemekteler. 

Ani bir süprizle iyi bir zam gelse de yeni yılı zevkle kutlasalar.

Bugün bir kasabın kapısında köy hindisi geldi ilanını görünce, gireyim sorayım bakayım fiyatını diye, girdim kasaba. Hindiler yolunmuş, camlı buzdolabında kuzu kuzu yatıyorlar. Sordum fiyatının ne kadar olduğunu. Kilosu 75 lira dediler. Bir hindi kaç kilo gelir dedim. 4-5 kilo geliyormuş. Yani bir hindi almak istersen 4 kilo gelse 300 lira, beş kilo gelirse 375 Türk lirası vereceksin. Aman bu hindiler bize göre değil, deyip hemen kaçtım. 

Böyle bir yılbaşı olsa ne olur olmasa ne olur. İçin buruk, dışın sevinse de, içinde ki sıkıntılar, acılar, eski günlerin özlemi seni mutlu edemiyor. Ancak, yapacak başka bir şey de yok.

Eskiden kartpostallar vardı. Rengarenk, onları doldurur, Postahaneye gider, kuyruğa girer, o kartpostalları sevdiklerine gönderirdin. Bazılarında ne güzel şiirler, yazılar yazılırdı. Sende  içinden gelen en güzel duygularını o kartpostalların arkasına yazar gönderirdin.

Şimdi öyle mi, elinde telefon watsaptan at mesajı olsun bitsin.

Çocuklar anne ve babalarını ziyaret edemezler, birlikte bir yılbaşı günü beraber olalım, birlikte yeni yılın gelişini kutlayalım demezler. Diyemezler. Çünkü onların da her biri bir başka şehirde olabilir.

Büyük sanatçı Zeki Müren'den yılbaşı kutlama mesajını da dinleyelim bakalım. 

Ne yapalım, geçmiş geçmişte kaldı. Geçmişte birlikte neşe ile kutladığımız, yakınlarımızın çoğunu kaybettik. Yaşam devam ediyor. Çark dönüyor. Gene Güneş doğuyor. Gece de oluyor, gündüzde, bahar da geliyor, kış da. 

Sevgili okurlar, hepimiz gelecekten gene de ümitli olmaktan vaz geçmeyelim. Pozitif enerji salalım etrafımıza. Mutlaka dalgalanan denizler durulur, esen rüzgar kesilir. Kış da biter, yaz da son bulur.

İstanbul dahil tüm dünyadaki geçmiş yıllara ait kutlamalar nasılmış.


İSTANBUL ve Dünyada 2021 Yılbaşı Kutlamaları - Dünyanın En Yüksek Gökdeleninde Havai Fişek Gösterisi

Herkesin gelecek günlerinin mutlu, huzurlu, sağlıklı olması dileğiyle, yeni yılınızı kutlarım.

31.12.2021

ZEKERİYA TÜMER

ulusalhaber1881@gmail.com. 

 

24 Aralık 2021 Cuma

23 ARALIK 1930 MENEMEN OLAYI

 TÜMER DİYOR Kİ:

CUMHURİYET TARİHİMİZDEKİ KARA BİR LEKE UNUTULMAMALI, UNUTTURMAMALIYIZ


                                                                 sesli dinleyebilirsiniz

23 ARALIK 1930 MENEMEN OLAYI

Ülkemizde şu an yaşanan ekonomik krizler geçmişte yaşanmış çirkin, alçakça, vatana ihanet edilen olayları unutturdu.

Doların hızla yükselirken, aniden inmesi, yeni yıla girerken vatandaşın zam beklentileri, hainliğin yüz karası MENEMEN OLAYI’nı unutturdu.

Yeni nesil bunun idrakini tam anlayamayabilir. 

Biz de unutulmaması için kısa ve öz olarak bu olaydan bahsetmek ve hatırlatmak istedik.

Mustafa Kemal Atatürk ne diyor: “Biz dine saygı gösteririz ve düşünceye de muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, ulus, devlet ve dünya işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasti ve fiili dinci hareketlerden sakınıyor ve müsaade etmiyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz.

Ülkenin kalkınmasını istemeyen, sadece kendi çıkar ve menfaatlerini düşünen, okumamış, bağnaz ve köhne düşünceler içerisinde kalmış, sadece Dinsel kalıp içerisinde kendisini kilitlemiş olan kişiler, cennete gide cem düşüncesi ile olmadık kötü şeylere sebep olabilir.

23 Aralık 1930 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk, yurt gezilerinden birisini yaparken, İzmir’in Menemen ilçesinde, şeriat rejimine geri dönülmesi iddiasıyla gerici ve kanlı bir irticai olayın meydana geldiği haberini aldı.

Cumhuriyetin ilanından sonraki ikinci büyük ve ciddi bir dinci ayaklanmaydı.  Yapılan kısa bir araştırma neticesinde olayın arkasında İngilizlerin olduğu öğrenildi.

Olayı yaratan kişi Giritli Derviş Mehmet adında bir meczuptur.

Gücünü dışarıdan alan Derviş Mehmet, kendisini mehdi ilan ederek, etrafına topladığı ve kendisine inanmalarını sağladığı birkaç arkadaşıyla birlikte ayaklanma hareketine karar vermişti.

Amaç, yeniden şeriat düzenini getirmek ve Atatürk’ün ilke ve Devrimlerini ve Cumhuriyeti ortadan kaldırmaktı.

23 Aralık 1930 günü gece yarısından sonra toplandıkları köylerden çıkarak sabahın erken saatlerinde Menemene gelmişlerdi.

Sabah namazını kıldıkları camide, yeşil bezden yapılmış sözde şeriat bayrağını açmış, camideki 15-20 kişiyi de silah zoru ile yanlarına alıp, dışarıdaki arkadaşlarıyla birlikte tekbir getirerek yürüyüşe geçmişler.

Attıkları sloganlarda “Şapka giyen kâfirdir. Din elden gidiyor. Saltanatı ve Hilafeti geri getireceğiz” sözleriyle halkı galeyana getirmeye çalışmışlardır.

Halk şaşkın, ne olduğunu anlamaya çalışırken, Derviş Mehmet kalabalığa, Menemen’in etrafının 70 bin kişilik şeriat ordusu tarafından sarıldığını söyleyerek, “Daha ne duruyorsunuz? Gelin Yeşil Sancak altında toplanalım ve Şeriat isteyelim!” diye bağırmaya başlamıştır.

Halktan bazı kişiler bu çağrıya kulak verirken, bazıları da şaşkın şaşkın bakmaya başlamıştır.

Olayı duyan İlçe Jandarma Bölük Komutanı, 24 yaşında bir öğretmen olan ve askerliğini Yedek Subay olarak yapan Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ı, komutasındaki bir takım askerle birlikte durumun ayrıntısını öğrenmek amacıyla asilerin olduğu yere göndermiştir.

Cesur ve vatansever olan Kubilay, Derviş Mehmet ve adamlarından silahlarını bırakmalarını istemiştir. Gözünü kan bürümüş olan insanlıktan nasibini almamış asiler, sözlü uyarıya silahla cevap vererek, Kubilay’ı yaralamışlar ve onu korumaya çalışan iki bekçiyi de öldürmüşlerdir.

Bununla yetinmeyen meczup Derviş Mehmet ve beraberindeki yobaz takımı, yaralı bir halde hemen oradaki caminin merdivenlerine kadar ulaşabilmiş olan Asteğmen Kubilay’ın yanına gitmişler, bağ-bahçe işlerinde kullanılan ve testere ağızlı kör bir bıçakla Kubilay’ın başını vücudundan keserek ayırmışlardır. Sonra da Kubilay’ın kesik başını elindeki yeşil bezin bağlı olduğu sopanın tepesine bağlamış ve ilçe sokaklarında dolaştırmaya başlamışlardır.

Elbette olay çabukça duyulmuş ve yakındaki bir karargahtan hemen olay yerine takviye kuvvet gönderilerek, “Teslim Ol” çağrısı yapılmıştır. Çağrıya silahla cevap verenlerin üzerine açılan ateş sonucu Giritli Meczup Derviş Mehmet ve birkaç arkadaşı vurulmuş, kaçanlar da kısa sürede yakalanmışlardır.

Olayı duyan Mustafa Kemal, olaydan duyduğu üzüntü üzerine yayımladığı demecinde, mürtecilerin Kubilay’ı katlederken gösterdikleri vahşet karşısında, halktan bazılarının alkış tutmasının, cehaletle değil insanlıkla ilgili bir husus ve bunun da utanılacak bir durum olduğunu söylemiştir.

Orduya Baş Sağlığı dileyen Mustafa Kemal, “Büyük ordunun genç subayı ve Cumhuriyetin aydın öğretmen topluluğunun kıymetli üyesi Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın temiz kanı ile Cumhuriyet canlılığını tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır.” Sözleriyle tepkisini dile getirmiştir.

Elbette suçlular cezalarını çekmişler. Bir kısmı İdam edilirken, bazıları da hapis cezası alarak suçlarının cezalarını çekmişlerdir.

Şu hususu hiçbir zaman unutmamamız gerekmektedir. “Atatürkçü Düşünceye, Atatürk ilke ve Devrimlerine, Laik Cumhuriyete ve dolayısıyla da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütünlüğüne kasteden gerici ve bölücü hareketlerin tamamının emperyalizmden güç almakta olduğu unutulmamalıdır.”

Mustafa Kemal Atatürk’ün 28 Ekim 1923 günü Fransız Gazeteci Maurice Pernot ile yaptığı söyleşisinde dile getirdiği;

“İslamiyet, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ideolojisi değil, aksine Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarının inanç sistemidir, dinidir.” Sözlerini hatırlamamız gerekmektedir.

Mustafa Kemal Atatürk'e göre, devrimcilerin her zaman bu tip hareketlere hazır olması kaçınılmaz gerekliliktir.

Cumhuriyet Rejimi adına hayatını veren Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın adı 26 Aralık 1934’de Menemen’de açılan bir anıtla ölümsüzleştirilmiştir.

Kalkınmış, müreffeh, çağdaş bir ülke olmak istiyorsak, bu gibi olaylardan uzak durmalı, ilim ile, bilim ile, teknoloji ile, ülkemizin kalkınmasını sağlamalıyız.

NOT:

(Kaynak: Cengiz Önel tarakçıoğlu’nun Doğumundan Ölümüne Atatürk adlı kitabından)

Bu yazının geniş bir özeti, daha önce  https://ulusalhaber1.blogspot.com/2018/12/habermakale-menemen-olayi-23-aralk-1930.html

Yayınlanmıştır. İsteyen linki tıklayarak daha geniş olarak yazıyı okuyabilir. Ben burada kısaltılmış şeklini yazdım.

14 Aralık 2021 Salı

Emeklilerin çilesi bitmeyecek mi?

 TÜMER DİYOR Kİ: 

EMEKLİLERİN ÇİLESİ BİTMEYECEK Mİ?

 

Nedir bu çektiğimiz çile?

Biz emekliler bir oh diyemeyecek miyiz?

Yükselen doların karşısında eriyen Türk lirası biz emeklilerin maaşlarını eritti, yok etti!

Yıllarımızı devlete hizmet ederek geçirdik. Bütün amacımız çalışmak, çocuklarımızı yetiştirmek, sonra da ömrümüzün son kalan döneminde emekli olarak rahat ve huzur içerisinde kimseye muhtaç olmadan yaşayabilmek. 

Evet, sevgili okurlar. Genel olarak hep böyle düşünülür. Ancak, elbette bu düşünceler istenildiği gibi gerçekleşmez. 

Ülkemizin içerisinde bulunduğu durumlar malum. Anlatmaya gerek yok. Bugüne kadar bir çok iktidarlar geldi ve geçti. Biz şu an yaşadığımız durumları, inanın yıllarca önce de yaşadık. Hep yaşadık. 

1965 yıllarındaki filmleri izleyin. 1970-75-80-85-90-95-2000-2005-2010-2015-2020 yıllarındaki filmleri, tiyatro sanatçılarının canlandırdıkları oyunları izleyin. 

Hep hayat pahalılığı, hep işsizlik, hep enflasyon ve emeklilerin çilesi. Gündemler her zaman aynı. 

Alıştık artık!

Dolar yükseliyormuş, yükselir. Dış güçler olduğu müddetçe yükselir. Maaşlar eriyormuş, erir kardeşim erir!

Yaşam devam eder. Bir kısım kişi çöplükten yiyecek toplar, bazı kesimler ise, dolar milyarderi olmaya devam ederler. Kapitalist düzenin işi bu. Bu düzen böyle gelmiş böyle gider. 

Eleştiriler bitmez. Muhalefet İktidarı eleştirir. Sen bu işi beceremiyorsun diye veryansın eder. İktidar kendini savunmaya çalışır. Sen daha beceriksizsin, sen iktidar olsan hiç beceremezsin, der. 

Yani herkes birbirine bir şeyler söylerler. 

Netice!..

Netice de yoksul yoksulluğuna devam eder, zengin zenginliğine zenginlik katar. 

Biz de yıllarca bu durumlara alıştık. Bu nedenle yolumuzu değiştirmeye başladık. 

https://hayatboyu.tv/ yi yayın hayatına koyduk ve orada Hayatın İçinden programı ile okuyucularıma daha yakın olmaya başladık. 

ulusalhaber-ulusalajans internet haber sitemizde Tümer Diyor ki sayfasında yıllardır yazılarımı okuyorsunuz. Okumaya devam da edeceksiniz.

Ülkemiz dünyanın en güzel konumunda olan bir yerde. Mutlaka iyi bir yönetim, iyi bir idari kadro iş başına gelecektir. Dış güçlere karşı birlik ve beraberlik içerisinde direneceğiz ve bu ekonomik krizden çıkacağız. 

Umutlar yitirilmemeli. Moraller bozulmamalı. Her karanlığın bir aydınlık dönemi vardır. Her yokuşun bir inişi, her inişin bir çıkışı da vardır. 

Her şey güzel olacak, her şey güzel olacak. 

2022 yılı tüm ulusumuza hayırlı olması dileğiyle, sağlıcakla kalın. 


14.12.2021

ZEKERİYA TÜMER

ulusalhaber1881@gmail.com

30 Ekim 2021 Cumartesi

Cumhuriyetimizin kazanımlarını değerlendirelim.

TÜMER DİYOR Kİ:

HATALARIN BEDELİ AĞIRDIR 

Sevgili okurlar, 29 Ekim’de Cumhuriyetin ilanının 98.ci yılını kutladık.

Bu kutlamaları gene pandomi bahanesi ile herkes sınırlı bir şekilde kutladı.

Atatürk sevgisini ve Cumhuriyetin kazanımlarını yok etme çabasında olanlara rağmen, Atatürk sevgisi gittikçe artarak devam ediyor.

Gene Atatürk’ün önünde eğildik, saygı duruşunda bulunduk, İstiklal marşımızı okuduk, dualarımızı yaptık.

C.H.P. si 1950 yılından bu yana tek başına istediği iktidara sahip neden olamadı?

1923 yılında ilan edilen Cumhuriyet ile birlikte, C.H.P.sinin lideri ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, on yılda hangi ekonomik politikaları uygulayarak, başarı elde etti. 

Atatürk onuncu yıl nutkunda, tükenmiş bir ülkenin kalkınma hamlesi ile, fabrikalar yapıldığını, az zamanda çok büyük işler yapıldığını anlatmaktadır.

C.H.P. iktidar olmak istiyorsa, Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde ve yolunda giderek, onun uyguladığı sistemi iyi kavrayarak hareket etmelidir. 

C.H.P.nin 1950 yılından bu yana iktidara gelememesinin en büyük sebeplerinden biri Atatürk’ün yolundan tam gidememesidir! 

Atatürkçüyüz demekle Atatürkçü olunmaz. Atatürk’ün politikasını, uyguladığı sistemi, onun fikir ve düşüncelerini iyi anlamak ve içine sindirmekle olur.

Şimdi sizi 1894 yılına götürmek istiyorum. Osmanlı  tahtında kim oturmaktadır? 

Sultan 2. Abdülhamit.

Osmanlı borç içerisinde kıvranmaktadır. Hazine tam takırdır. Daha önce de borç aldıkları Banker Rothschild’den yüzde 3,5 faizle 8 milyon 212 bin 340 Sterlin borç alınır. Borcun geri ödeme süresi ise 61 yıldır.

(Rothschild ailesi kimdir? Rothscild ailesi, Rothschild hanedanı veya kısa Rothschildler 18.yüzyılın sonlarına doğru, Yahudi Bankacı Mayer Amachel Rothscild (1744-1812) tarafından kurulan ve Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde bankalar kuran Frankfurt merkezli Yahudi bankacı ailedir.)

Bu aile hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler (https://tr.wikipedia.org/wiki/Rothschild_ailesi ) linki tıklasınlar.

Zor dönemler yaşayan Osmanlı sarayı bu borcu ödemek için borç senetleri imzalar. Yıllık ödeme yapması gereken rakam 330 bin Sterlindir.

Birinci Dünya savaşı Mondros Ateşkes Antlaşması ile (1914 de başlayan savaş) 1918 yılında sona ermiş. İtilaf Devletleri savaşı kazanmış,  Osmanlı İttifak Devletlerinin içinde yerini aldığından savaşı kaybetmiştir.

İstanbul dahil Anadolu'nun bir çok bölgelerine Fransız, İngiliz, İtalyan ve Yunan askerleri girmiş, Osmanlı'nın son kalan Anadolu toprakları da işgal edilmiştir.

19 Mayıs 1919 da Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsuna çıkması üzerine, Anadolu’da düşmandan kurtulma ve bağımsızlık uğruna başlayan savaş İstiklal savaşının kazanılması ile son bulmuştur.

23 Nisan 1920 de Ankara’da Büyük Millet Meclisi kurulmuş, yeni bir devletin kurulma temelleri atılmıştır.

1 Kasım 1922 de de Türkiye Büyük Millet Meclisi, Osmanlı saltanatına son vermiştir.

Son Osmanlı Padişahı olan Vahdettin ise, 17 Kasım 1922 de bir İngiliz gemisine binerek İstanbul’dan kaçmıştır.

İstiklal Savaşını Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kazanan Ankara Hükümeti 24 Temmuz 1923 de Lozan Antlaşması’nı imzalayarak, Osmanlının bütün borçlarını da üstüne almıştır.

Bu borçlar arasında Banker Rothschild’den yüzde 3,5 faizle alınan  8 milyon 212 bin 340 Sterlinlik borcu da vardır.

Bu borç 29 Ekim 1923 de kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından ödendi.

Kamu Maliyesi Uzmanı Dr. Mahfi Eğilmez, Osmanlının borçlarını hesaplamış. 2013 yılının kurlarına göre hesap yapmış. Osmanlı devletinin toplam borcunu 500 milyar dolar olarak tespit etmiş. Bugünkü kura vurursak, eh ne kadar olduğunu siz düşünün.

Bu borcu Genç Türk Devleti ödedi. 

Atatürk’ün sayesinde bugünleri yaşadıklarını unutanlar, geçmişi iyi hatırlasınlar da özür dilesinler.

Birinci Dünya Harbinde yenilmiş olan Osmanlının topraklarını işgal  etmek üzere İzmir’den giren Yunan birlikleri Ankara yakınında Polatlı kasabasına kadar gelmişlerdi. Netice’de Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde savaşan Türk milleti, Yunanistan kuvvetlerini girdikleri İzmir’den gerisin geriye göndermesini de bildi. Yunan mağlup olmuştu.

Türk Ordusuna mağlup olan Yunan iktidarı bedelini çok ağır ödeyecekti ve ödedi de.

Yenilgiden 3 gün sonra halk ayaklandı ve hükümet binalarını işgal etti.

Kral tahttan indirildi. Atina’da “İhtilal Komisyonu” kuruldu.

Yenilgiden sorumlu tutulan eski başbakanlar

Dimitri Gunaris (59),

Petros Protopapadakis (68) ve Nikolaos Stratos (50), Protopapadakis hükümetinde askeri işlerden sorumlu Bakan Nikolaos Theotokis (44),

Gunaris ve Protopapadakis hükümetlerinde Dışişleri Bakanı olan Georgios Baltacis (56), Gunaris hükümetinde Ulaştırma Bakanı olan emekli subay Ksenofon Stratigos (53),

Gunaris hükümetinde İçişleri Bakanı olan Georgios Hacianestis (59),

Anadolu  ve Trakya'dan sorumlu başkomutan emekli subay

Mihail Gudas (54) ''vatana ihanet'' suçuyla yargılandı.

Savcı suçlanan kişilere şöyle dedi:

- " Siz Sadece yenilmediniz. Anadoludaki 3 bin senelik Yunan varlığını bitirdiniz.

Egede Karadeniz de Yunan kalmadı.

600 senelik Osmanlı döneminde dahi biz bu bölgelerde çoğunlukta idik" (Demek ki Osmanlı zamanında her yer Yunan doluymuş.)

Atina Parlamentosunda 31 Ekim-15 Kasım 1922 tarihleri arasında yapılan duruşmalarda oy birliğiyle

Gunaris,

Hacianestis,

Stratos,

Protopapadakis,

Stratos,

Baltacis ve Theotokis ölüm, Gudas ve Stratigos ise müebbet hapis cezalarına çarptırıldı.

Söz konusu 6 kişi karardan iki saat sonra Atina Meydanında idam edildi.

Herkes hiçbir zaman şunu unutmamalı: 

Ülkesine, milletine, zarar verenler, halkını mağdur duruma düşürenler, düşmana yenilenler bir gün gelir Halk tarafından cezalandırılırlar ve bedellerini çok ağır öderler.

Bu ülke kolay kolay kazanılmadı. Hepimiz ülkemizin kıymetini bilmek zorundayız. Birliğimiz ve beraberliğimizden hiç bir zaman ödün vermemeli, bayrağımıza, dilimize, dinimize, vatanımıza sahip çıkmalıyız. 

Zorda kalınca Atatürk'e sığınmak değil, her zaman onun yolunda ve izinde gitmeliyiz. 

Mustafa Kemal Atatürk'e ve onun yanında yer alan kahraman Silah Arkadaşlarına ve Türk milletinin Gazi ve Şehitlerine saygı da kusur etmemeliyiz.

ONLARI SAYGI VE MİNNETLE ANMALI İSİMLERİNİ SİLMEK DEĞİL, BİLHASSA HER YERE KOYMALIYIZ. 

Zekeriya Tümer

30.10.2021

ulusalhaber1881@gmail.com. 

 

 

21 Ekim 2021 Perşembe

HAYATBOYU ÖĞRENMEK ZORUNDAYIZ

 TÜMER DİYOR Kİ:

KARAR VERMEK KOLAY OLMUYOR

Sevgili okurlar farkındaysanız sık sık yazı yazamıyorum.

Neden yazamadığım konusunda okurlarım tarafından sorgulanıyorum. 

En zor şey, içindeki duygu ve düşünceleri kaleme alıp, okuyucularına aktaramam aktır. 

 En önemlisi de gerçekleri yazamamak. 

Bilindiği üzere, iki kelime twit atan, bir kaç kelime sosyal medyada paylaşım yapanların hapislere atıldığı, mahkemelerde süründürüldüğü bir ortamda nasıl yazı kaleme alacaksın. 

Elbette biz aldığımız terbiye ve yaşantımızın bize verdiği tecrübe ile, kimseye hakaret etmez, kişi hak ve hukukunu çiğnemez, kimsenin onuru ile oynamayız. En önemlisi de devletimizi korur ve devleti yönetenlere kızsak da onlara gene de saygıda kusur etmeyiz. 

Bizim tek amacımız, devletimizin güçlü olması, milletimizin ekonomik refah içerisinde Demokratik, Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, eşit şartlarda,  hak ve hukuk ile yaşamını sürdürmesidir.  

Herkes yanlış yapabilir. Yanlışlar söylendiğinde kızmamak, öfkelenmemek lazımdır. Önemli olan yaptığın yanlışlıktan ders alarak, aynı hatayı yeniden yapmamaktır. 

Hak yememek, ahlaklı olmak, Dil, Din, Irk, ayrımcılığı yapmamak, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmak, Devletimizin temel değerlerini ve öz varlıklarını korumak ise hepimizin görevi olmalıdır. 

Topluma yararlı olabilmek, bu dünyayı terk edip gittiğinde, arkandan küfür ettirmemek, iyiliğin, güzel ahlakın, yardım severliğin ile anılmaktır. 

Ülkemiz insanının birlik ve beraberlik içerisinde iktisadi, ekonomik ve sosyal yönden kalkınmış bir ülke içerisinde yaşamaya hakkı vardır. 

Sevgili okurlar, işte böylece bir yazı daha yazmış olduk. 

Sağlığınıza dikkat edin, aşı olmayı ihmal etmeyin. 

Yaşanacak yaşanır, kaderin de önüne geçilmez. 

22.10.2020

Zekeriya TÜMER

ulusalhaber1881@gmail.com.