TÜMER
DİYOR Kİ:
EN
SON VE EN BÜYÜK RÜTBE "VATANDAŞ" OLMAKTIR!...
Zekeriya TÜMER
İnsanlar,
Devlet kademelerinde görev aldıklarında, bulundukları mevkiinin hep aynı
kalacağını zannederler.
Görevler
birileri tarafından verilir ve birileri tarafından da alınır.
Her
ne olursan ol. Hangi görevde bulunursan bulun, her şeyin bir sonu vardır.
Başbakan
olabilirsin, Cumhurbaşkanı olabilirsin, Bakan, Milletvekili, Müsteşar, General
olabilirsin.
Hepsinin
son bulacağı bir zaman gelir ve sen en üst rütbeye gelirsin de bu rütbenin en
son ve en üst olduğunu anlayamazsın.
Çünkü
şu an ki bulunduğun görev senin başını döndürmüştür.
Burada
sizlere kıssadan hisse bir hikâye anlatmak istiyorum.
Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla
misali.
Vakti
zamanında bir kasabaya Tuğgeneral rütbesinde bir paşa ziyarete gelir.
Kasabanın
tek caddesinin bir köşesinden Kasabaya girer.
Paşayı
gören esnaf, paşanın önünde eğilir, selam verir ve "buyurun paşam, bir
çayımızı, kahvemizi için" diye ikramda bulunmak isterler.
Paşa
"sağ olun" diye sohbet ederek yürümesini sürdürür.
Memnundur Paşa herkesin önünde eğilip selam
vermesine.
Yürürken
sokağın ortasına oturmuş, nevalesini açmış yemeğini yiyen bir vatandaşın önüne
gelir.
Yerde
oturan Bektaşi hiç istifini bozmaz, ayağa kalkmaz, selam vermez.
Buna sinirlenen paşa, hemen geri adımını atar
ve adamın önünde dikilir.
Sorar
Bektaşi'ye. "Be adam beni tanımadın mı, neden ayağa kalkıp selam
vermiyorsun" der.
Adamcağız şöyle kafasını kaldırır ve "siz
kimsiniz" der.
Paşa,
"tanımadın mı ben paşayım" der.
Adam, olabilir, rütbeniz ne diye sorar.
Paşa,
"Tuğgeneralim" diye cevap verir.
Adam
devam eder, “ ee sonra ne olacaksın.”
Paşa, sinirlenir ve ne olacağım, Tümgeneral der.
Adam, “ee daha sonra,” der. Paşa saymaya
başlar. Korgeneral, Orgeneral, olacağım der.
Bektaşi,”
eee paşam, en son rütben ne olacak onu bana söyle, “der.
Paşa
çıldırır, sinirlenir, “be hey adam, ne ola cam, en son emekli olup vatandaş ola
cam,” der.
Bektaşi
ısrarla sorar, “yani en son rütben vatandaş olman mı,” der.
Paşa da “evet, en son emekli ola cam vatandaş ola
cam,” der. Anladın mı diye de sorar.
Bektaşi
hiç istifini bozmadan paşaya kafasını kaldırır ve şöyle hitap eder: "Paşa
paşa, daha sen tuğgeneralsin, sonra tümgeneral, sonra korgeneral, sonra
orgeneral olacaksın, en sonunda da vatandaş rütbesine geleceksin. Senin önünde
o kadar çok sene var ki, vatandaş olabilmen için, ben ise daha senin yıllar
sonra erişeceğin rütbedeyim, ben şu an vatandaşım, ben senden büyüğüm, ben sana
değil sen bana selam vermelisin" der.
Paşa
şaşırır ve “valla doğru söylüyorsun,” der, tak asker selamını verir ve
uzaklaşır.
Bunu
bizi yönetenlere, vatandaşa gaz sıkanlara, Halkı tekmeleyenlere, Tokat
atanlara, dediğim dedik, astığım astık, benden büyük kimse yok diye
böbürlenenlere atfediyorum.
Hangi
görevde, hangi rütbede olursanız olun, neticede en son geleceğiniz nokta
vatandaş olmaktır.
Neticede
vatandaş olacaksınız, bunu unutmayın. En büyük rütbe budur.
Bizler de devlete yıllarca hizmet ettik. Şimdi
neredeyiz. Vatandaşız.
Sizde olacaksınız.
Devletin
omurgasını oluşturan kurumlarda görev yapanlar, sonunda emekli olup vatandaş
olacaklarını unutmamalı.
Şu
an ki görevleri vatandaşa hizmet etmektir, vatandaşa çile çektirmek, eziyet
etmek değildir.
Vatandaşı
korumaları ve adaletli davranmaları gerekir.
En
büyük rütbe vatandaş olmaktır.
Demek
ki; İlk önce en büyük rütbeye sahip olan vatandaşa selam vermek ve saygı
göstermek gerek.
Yalan
mı?
20.05.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder