5 Eylül 2016 Pazartesi

TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?.. "Zekeriya TÜMER" - TÜMER DİYOR Kİ!...

TÜMER DİYOR Kİ!...
TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?
Zekeriya TÜMER
Yıllardır gelen ve giden Hükümetlerin sayesinde, bu günlere geldik.
Mustafa Kemal Atatürk’ün muasır medeniyetler seviyesine çıkmamız düşüncesi çok gerilerde kaldı ve biz ilerleyeceğimize, gerilemeye başladık.
Elbette gelişen teknoloji sayesinde, bazı metrolar, köprüler, hava alanları yapılmakta. Ancak, fabrikaların bacaları da tütmemeye başladı.
İlme ve akla önem veren dinimize paralel Mustafa Kemal Atatürk'te ilim ve akıla önem vermiştir.
Anlayamadığımız bir şey var. İlim adamları, okumuş insanlar Fethullah Gülen’in peşinden nasıl gittiler.
Sadece onlar mı? Sanatçılarımız, siyasilerimiz, Müsteşarlar, Generaller. Polisimiz, askerimiz, öğretmenimiz, memurumuz.
Bu Feto’da sihirli bir değnek mi vardı ki, bu okumuş zevat, ilkokulu bile zorla bitirmiş, (ancak inkar edilmez, kendini de yetiştirmiş) bu zatın peşinden nasıl ayrılmadılar.
Anlamak mümkün değil!
İş adamlarımız devletten ihaleler alarak para kazanırken, kazandıkları paraları Feto’nun gösterdiği yerlere aktarmışlar.
2003 den bu yana iktidar olan A.K.P’nin içinde bulunan siyasi kadro, iktidarın nimetlerini kimlere yedirdi?
Paralelci dedikleri Feto terör örgütünü beslemedi mi?
Besledi.
Uyduruk darbe girişiminden sonra, 3.cü kez çökertilen ordumuzun yanında, binlerce yargı üyesi, polis, asker, öğretmen ve memurlar açığa alındı. Bunların hepsi acaba suçlu mu? Bunlar da kandırılmış olamazlar mı?
PKK’lılardan ve diğer dini kuruluşlardan devlet kademelerinde olanların da tespit edilerek temizlenmesi gerekmez mi?
Bu ülkenin gerçek ve asıl savunucuları Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda ve izinde gidenlerdir. Bizler de devlet memurluğu yaptık. Kimseyi ayırmadık. Herkese eşit muamele yaptık. Devletimiz zarara girmesin diye özverili çalıştık. Hakkımız yendi, ses çıkarmadık. Yeter ki devletimiz ayakta kalsın, onun kasasından para çalınmasın diye çaba harcadık.
Mustafa Kemal Atatürk'ü bütün dünya taktir eder iken, içimizdeki hainler anlamamakta ısrar ediyorlar.
Atatürkçü kişiler devlet kademelerinde belli görevlerde bulunmazlar ise, kusura bakmayın ama bu ülke başka düşüncede olanların ellerine geçecektir.
Laik, Demokrat, Türkiye Cumhuriyeti çok değerlerini yitirecektir. Yitirmeye de başladı bile.
Çağdaşlaşma yolunda ilerlememiz gerekirken, bayan polislerimize türban takıldı. Dindar olan bu bayan polislerimiz, erkek bir suçluyu nasıl yakalayacaklar?
Türbanlı bir doktor, erkek bir hastayı nasıl muayene edecek?
Türbanlı bir devlet memurunun karşısına türbansız birisi geldiğinde davranışı nasıl olacak? İçinden bu kişi Allahsız, günahkar, ben bunun işini yapmayayım diye düşünür ise ne olacak?
Uyduruk darbe hareketinden sonra herkes Demokrasi’ye sahip çıktı, bayrak asılmayan yerlere bayraklar asıldı, milli değerlerimizin artması için hazırlanan afişler yollara asıldı.
İyi güzel de oldu.
Peki, sonuç ne?
Bunların arkasından devletin laik düşünceden uzaklaşarak, din devleti olması yoluna gidildiği gibi bir izlenimler artmaya başlamadı mı?
Yargı mensuplarının AK Saray’da ağırlanması. Açılışın orada yapılması, yargının da benim emrimde olduğu mesajının verilmesi çağrısı yapmadı mı?
Millet bunu böyle anladı.
İyi de, bizler adalete nasıl sığınacağız? Nasıl güveneceğiz?
Ya bu Hakimler, Savcılar, biz onların safında değiliz diye, Atatürk hayranıyız diye bizleri suçlar ve cezalandırırlarsa, bu haksızlık olmaz mı?
Ordumuz, Polisimiz, Yargımız başta olmak üzere, tüm devlet kurumlarımızda çalışanlar Demokrat görüş içerisinde olmalı Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkmalı ve karşısına gelen vatandaşın hangi dine, hangi görüşe, hangi ırka mensup olduğuna bakmadan, adil davranmalıdır.
Söylenen sözler ile uygulanan icraatlar arasında farklılıklar olmamalı.
Kimse kimseyi kolay kolay kandıramaz. Menfaat var ise kandırmak ve kandırılmak kolay olur. Demek ki, Feto tarafından kandırılanlar, hep menfaati olan kişilerdi. Geçmişte ki siyasi partiler de, oy alabilmek için aynı şeyi yapmadılar mı?
Şimdi Fethullah Gülen Türkiye’ye getirilse, hakimin karşısına çıkarılsa, sorulan sorulara şöyle cevap verse, ne olur?
Efendim, filanca kişi bana geldi, önümde eğildi, falanca kişinin şu mevkie gelmesi uygundur. Ona yardım edelim dedi, ben de ilgiliye söyledim, yaptırdım, derse ve bu çoğalarak devam ederse, ne olur acaba?
Yer yerinden oynamaz mı?
Feto Türkiye’ye getirilemez ve gelmesi de istenmez.
Türk milleti gerçekleri bir gün gelecek görecek. 
Görecekte , inşallah pişman olduğu zamanda görmez.
Şu an boşalan kadrolara hangi görüş ve düşüncede olan kişiler atanıyor, biliyor muyuz?
Bazıları gazetelere yansıyor. Zamanında Atatürk düşmanı olan ve Anayasa’dan Türklük kelimesinin bile kalkmasını isteyen, Atatürk'e ve Laik düşünceye düşman olan kişilerin atandıkları yazıyor. Böyle kişilerin yarın alacakları kararlar devlete zarar vermez mi? Kısa bir süre önce Darbe girişimi nedeniyle bunları yaşamadık mı?
Son Söz:
Ey millet Türkiye Cumhuriyetinin laik ve Demokrat olarak devam edebilmesi, çağdaş bir ülke olabilmesinin tek yolu var. O yol da Mustafa Kemal Atatürk’ün yoludur.
Bunu asla unutmayın.
05.09.2016
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com
***
“YORUM YERİNE KAİM OLMAK ÜZERE” ADMİN
FETÖ’cülük zehrinin panzehri Atatürkçülüktür!..
UĞUR DÜNDAR
FETÖ'cü hainlerin 15 Temmuz'daki darbe girişiminden sonra başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım olmak üzere AKP önde gelenlerinin sık sık Atatürk'ten söz etmeleri üzerine, gerek kripto FETÖ'cüler, gerekse toplumdaki kutuplaşmadan kişisel rant devşirme peşinde koşanlar,Atatürk'le ilgili yalan ve iftiralara tekrar sarıldılar.
Bunun üzerine genellikle 15 maddede toplanan bu yalanlara Atatürk'ü en iyi anlatan değerli tarihçi Sinan Meydan'ın verdiği cevapları, bir kez daha yayınlamanın tam zamanıdır diye düşündüm.
İŞTE SORU KILIFINA SOKULMUŞ YALANLAR VE CEVAPLARI:
SORU 1: MÜSLÜMANSAN HİLAFETİ NEDEN KALDIRDIN?
Cevap: Kuran'da dini/siyasi yetkilere sahip bir lider anlamında halifelik yoktur.Kendini “Allah'ın yeryüzündeki gölgesi” olarak gören sultanlara/padişahlara dinsel meşruiyet kazandıran uydurma bir kurum olduğu için kaldırdım halifeliği… Böylece Muaviye'nin, İslamın özüne aykırı olarak yarattığı sultan/halife ŞİRK DÜZENİ'ne son verdim. Ayrıca halifeliği hiçbir işe yaramadığı için kaldırdım desem de yeridir.
Bakın, I. Dünya Savaşı'nda Müslüman Arapların Osmanlı'ya karşı İngilizlerle birlikte hareket etmesini engelledi mi halifelik? Hayır! En önemlisi de İngiliz emperyalizmi Halife/Padişah Vahdettin'e her istediğini yaptırmadı mı? Bu arada Osmanlı'yı parçalayan idam fermanı Sevr Antlaşması'nda İngilizler ısrarla halifenin/halifeliğin varlığını korumasını istemişlerdir. Halifeliği kaldıracağım günlerde de İngilizler Hint Müslümanı kılığında iki casuslarını (Emir Ali ve Ağa Han) devreye sokarak halifeliğin kaldırılmaması için çaba harcamıştır.
SORU 2: 1932'DE EZANI NEDEN YASAKLADIN?
Cevap: Ezanı yasaklamadım. Ezanları gürül gürül, üstelik halkın anlayacağı dilde Türkçe okuttum. İnan, Allah Türkçe de bilir! Böylece güzel dilimiz Türkçeyi en yükseğe, minarelere çıkardım. Ezanları yasaklayacak olan işgalci Yunanlardı. Onları bu topraklardan ben kovdum. Böylece ezanların susmasını engelledim.
SORU 3: AYASOFYA'YI NEDEN KAPATTIN?
Cevap: Ayasofya 1000 yıldan fazla kilise 500 yıl kadar cami olarak kullanılmış dünyanın en eski mabetlerinden biridir. İki büyük tek tanrılı/ilahi din; Hristiyanlık ve İslamiyet için kutsal olan bu tarihi mabedi, İNSANLIĞIN ORTAK KÜLTÜR MİRASI olarak gördüğüm için KORUMAK ve gelecek kuşaklara aktarmak istedim. Bir tarihi yapının en iyi şekilde KORUNMASI ve SERGİLENMESİ için o yapının müze olması gerektiğine inanırım. Bu nedenle Ayasofya'yı müze yaptım. Bu arada Fatih'in Ayasofya Vakfiyesi diye bir şey yoktur. Bu konudaki iddia uydurmadır. Ayrıca Ayasofya'nın bulunduğu bölgede çok sayıda büyük cami vardır. “Ayasofya'da namaz kılanlar daha çok sevap kazanır!” diye bir İslami kural da olmadığına göre, yaptığım hem DİNE hem İNSANLIĞA uygundur.
SORU 4: KUR'AN HARFLERİNİ NEDEN YASAKLADIN?
Cevap: Kur'an harflerini değil Arap harflerini kaldırdım. Kur'an önce/ilk Araplara indirildiği için, Kuran'da ifade edildiği gibi anlaşılsın diye Arapçadır. Allah katında hiçbir harf sistemi kutsal değildir. Arap harfleri de kutsal değildir. Arap harflerini okuma, yazmayı güçleştirdiği için kaldırdım. Ben Harf Devrimi'ni yaptığımda Türkiye'de Arap harfleriyle okuma yazma bilenlerin oranı, erkeklerde yüzde 7, kadınlarda binde 4'tü. Arap harfleri Türkçeye uygun değildir. 1928'de Harf Devrimi'nden sonra yeni Türk harfleri ile halkımız kısa sürede okur-yazar oldu. 1935'te okuma yazma oranı toplamda yüzde 23'e ulaştı.
SORU 5: TATİLİ NEDEN CUMADAN PAZARA ALDIN?
Cevap: Gelişmiş ülkelerle, özellikle Avrupa ile siyasi, ticari, ekonomik ilişkileri güçlendirmek istedim. Böylece Müslüman Türkiye'nin her bakımdan Avrupa ileyarışır duruma gelmesini amaçladım. Bunun için tatili cumadan pazara aldım.Ölçüleri ve takvimi de bu nedenle değiştirdim. Mesela tüm uygar dünyada pazar günleri tatildir… Batı'da eskiden cumartesi günleri de yarım gün çalışılırdı. Bizde nasıl? Perşembe yarım gün, cuma tatil. Dış dünyayla ilişkide bulunulabilecek tam üç gün kalıyor. Ne yapılabilir bu kısa sürede. Ben makul ve akla uygun olanı tercih ettim. Bu değişikliğin geçmişin izlerini silmekle ilgisi yok. Tamamen pratik ihtiyaca uygun olarak yaptım. Aynı şeyi Ruslar ve Çinliler de yaptı.
SORU 6: BİR BEZ PARÇASI (ŞAPKA) İÇİN ALİMLERİ ASTIN?
Cevap: Şapka Devrimi için tek bir “alim” asmadık. İskilipli Atıf, şapka takmadığı için veya Şapka Devrimi'ne karşı (üstelik bu devrimden önce) kitap yazdığı için değil Kurtuluş Savaşı yıllarında başkanı olduğu cemiyet “ihanet bildirileri” yayınladığı için ve dini istismar ederek halkı kin ve düşmanlığa yönelttiği için o zamanki yasalara göre “vatana ihanet” suçundan asıldı.
SORU 7: FİLİSTİN'DE NEDEN İHANET ETTİN?
Cevap: I. Dünya Savaşı'nda Alman komutanların, özellikle Filistin'de Alman Liman von Sanders'in başarısızlığı sonunda tüm ordularımız dağılmışken, bizim üç katımız büyüklüğündeki ve bazı Arap aşiretlerince destekli, üstelik büyük bir hava gücüne sahip İngiliz Ordusu'nun önünden Türk Ordusu'nu başarıyla geri çektim. Halep'te sokak savaşları verdim. Bunun ayrıntılarını 1926'da Falih Rıfkı'ya anlattım. Son olarak Ekim 1918'de İngilizlere karşı Katma Muharebesi'ni kazandım. Halep'in kuzeyinde Türk süngüleriyle adeta doğal bir sınır çizdim. Yıldırım Orduları günlerimde (ki bu on gündür) Adana, Urfa, Maraş, Antep'te direniş yuvaları kurdum. Bu çalışmalarım Kasım 1918'in ilk günlerine denk gelir.
SORU 8: AZERBAYCAN'I NEDEN RUSLARA SATTIN?
Cevap: Mondros'un 11. maddesi gereğince Türk Ordusu 1918'de Azerbaycan'ı boşaltmak mecburiyetinde kaldı. Ben Nahçıvan'a yönelik Ermeni saldırılarını şiddetle protesto ettim. Hatta Nahçıvan savunması için gizlice bölgeye subaylar gönderdim. Hatta Ruslar ile anlaşma yapmaya gönderdiğim Yusuf Kemal Bey'e “Nahçıvan Türk kapısıdır. Bu hususu nazar-ı itibara alarak elinizden geleni yapınız” emrini verdim.Daha Kurtuluş Savaşı yıllarında Azerbaycan'la dostça ilişkiler kurdum. 18 Kasım 1921'de yapılan büyük bir merasimle Azerbaycan Sosyalist Sovyet Cumhuriyeti Bayrağı'nı bizzat ben Ankara Cebeci'deki temsilcilik binasına çektim. Bu sırada yaptığım konuşmada Azerbaycan ve Türkiye halkının “kardeş” olduğunu belirttim. “Kardeş Azerbaycan” Kurtuluş Savaşı'nda Başkan Nerimanov eliyle bize maddi yardımda da bulundu. Azerbaycan'la kültürel ilişkilere de büyük önem verdim. Örneğin 1926'da Bolşevikler Azerbaycan'da Latin Alfabesi'ni yürürlüğe koydu. Bildiğiniz gibi biz de 1928'de Latin harflerine geçtik. Böylece kültürel ilişkilerin zayıflamasına engel olduk. Tarih ve Dil Kurumları da tüm Türk halklarıyla olduğu gibi Azeri Türkleri'yle de tarihsel kültürel derinlik kurmamızda etkili olacaktı. Kısacası ben Azerbaycan'ın ve tüm soydaş ve mazlum milletlerin tam bağımsızlığı için çabaladım.
SORU 9: ALİ ŞÜKRÜ BEY'İ NEDEN ÖLDÜRTTÜN?
Cevap: Ali Şükrü Bey, bana muhalifti ama bir vatanseverdi. Ben her şeyden önce, bana karşı Meclis içi muhalefetin önemli isimlerden biri olan Ali Şükrü Bey'i öldürtecek kadar aptal değilim! Böyle bir cinayetin benim üzerime yıkılacağını, bu nedenle Meclis'teki muhaliflerce suçlanacağımı düşünemeyecek kadar da strateji yoksunu da değilim! Ali Şükrü Bey'i ben öldürtmedim. Ben fikirlere fikirlerle karşılık verilmesi gerektiğine inanırım. Ayrıca İngilizler padişah Vahdettin'i ve Meclis içindeki bazı muhalifleri  kullanarak bana Meclis içi bir darbe yapmak istemişler, bunun için her türlü komploya başvurmuşlardı.
SORU 10: SOYAĞACIN NEDEN ÇIKARTILAMIYOR?
Cevap: Soyağacım ortadadır. Bu konuda çok bilgi, çok kitap var. Ayrıca soyumdan sopumdan sana ne? Yoksa sen ırkçı, faşit falan mısın? Önemli olan soy sop değil bir insanın mensubu olduğu milletine ne kadar hizmet ettiğidir. Ama yine de merakını gidereyim: Ana baba soyum Türkmendir. Ana tarafından Konya, Karaman, (Konyar), baba tarafından Aydın, Söke taraflarında yaşayan Yörüklerindenim. Atalarım Osmanlı'nın iskan siyaseti gereği 1400'lerin sonunda Karaman'dan, Söke'den alınıp Makedonya ve civarına yerleştirilen Evlad-ı Fatihan'dandır. (yedi göbek Türk) Dedelerim Sofuzade Feyzullah Efendi ve Hafız Ahmet Efendi'dir…
SORU 11: LATİFE HANIM SENDEN NEDEN AYRILDI?
Cevap: Şiddetli geçimsizlik!
SORU 12: TÜM DEVRİMLERİN NEDEN İSLAM'A AYKIRI?
Cevap: Tüm devrimlerim İslam'ın özüne uygun, din zannedilen hurafelere, uydurmalara aykırıdır.“Hangi şey ki akla, bilime, milletin menfaatine uygundur o şey dinidir”. Benim tüm devrimlerim de akla, bilime ve milletimin menfaatine uygundur.

SORU 13: ÖLÜMÜNLE SOYUN NEDEN KESİLDİ? AKRABALARIN YOK MU?
Cevap: Akrabalarımın olup olmaması neyi değiştirir. Ancak benim devleti soyan akrabalarımın olmadığına emin olabilirsin!
SORU 14: SAİD-İ NURSİ SANA NEDEN SÜFYAN DEDİ?
Cevap: Said-i Nursi'yi Kurtuluş Savaşı başında diğer bazı din adamlarıyla birlikte düşmana karşı direnişte bana yardım etmesi için Ankara'ya çağırdım. Ama birçok vatansever din adamı bu çağrımla bana yardıma geldiği halde (Libyalı Şeyh Ahmet Sünusi bile geldi) Said-i Nursi gelmedi. İşgal İstanbul'unda Çamlıca'da oturup maaşlı bir işte çalıştı. Bu arada bazı zararlı cemiyetlere katıldığını duyduk. Ancak savaş bitince 1922'de geldi. Gelir gelmez de din istismarına başladı. Ayrıca Said-i Nursi “Kuran'daki sureler benden bahsediyor!”, “Karıncalarla konuştum!” diyecek kadar kendinden geçmiş biri… Said-i Nursi'nin benim için ne dediğinin hiç önemi yok! Ben akla, bilime değer veren Rıfat Börekçi hoca gibi Kuvvacı gerçek din adamlarının görüşlerini önemserim.
SORU 15: NEDEN SENİN GERÇEKLERİNİ SAKLAMAK İÇİN 5816 YASASI ÇIKARILDI?
Cevap: Atatürk'ü Koruma Kanunu'nu ben, benim CHP'm değil, CHP'ye muhalif Menderes'in Demokrat Partisi (DP) çıkardı. Ayrıca bu kanunun beni koruduğu falan da yok… Baksana sen bile bana ağzına gelen her iftirayı atabiliyorsun!
Dersini aldın sanırım çocuk!
* * *
Başlığa dönersek;
FETÖ'cülük zehrinin panzehri ATATÜRKÇÜLÜKTÜR.
Ayrıca ülkemizi bölüp parçalamayı hedef alan küresel kumpas, Atatürk'ün eşsiz eseri Cumhuriyet'in kuruluş değerleriyle ilke ve devrimlerine sıkı sıkıya bağlanmayı ve bu anlayış etrafında hepimizin kucaklaşmasını zorunlu kılıyor.
Farklı hesaplar peşinde koşanlar şunu iyi bilmeliler ki, Cumhuriyet tarihinin bu en ağır kumpasından çıkış için başka bir yol yok!..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder