Dikkat!.. Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dikkat!.. Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ekim 2016 Salı

"MİLLETİ GERMEYİN-ÜLKEYİ BÖLMEYİN" - TÜMER DİYOR Kİ!.. ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
MİLLETİ GERMEYİN
ÜLKEYİ BÖLMEYİN
Zekeriya TÜMER
Sevgili okurlar, Türkiye’de gündemi değiştirmek için, sağ olsun siyasi kadrolarımız ve bilhassa bizi yönetmeye çalışanlar, her an yeni bir hamle yaparak, olayı başka mecralara sürüklüyorlar ve geçmişi unutturmaya çalışıyorlar.
2. bir darbe geliyor dendi ve herkesin yüreği hopladı. Lozan’da burnumuzun dibindeki adaları kaybettik, bize başarı diye yutturuldu, dendi, ortalık karıştı. Daha yeni, yepyeni 17 adayı Yunanistan işgal etti, ses çıkmadı, Lozan tartışılmaya açıldı.
2. Darbe korkusu ile, Metro girişlerine 15 Temmuz’da ölenlerin resimleri asıldı, halka geçmişi unutmama algısı yaratılmaya çalışılmakta.
Kadıköy meydanında İstanbul Belediyesi tarafından Çanakkale ile ilgili minik bir sergi açıldı, milli şuur ayakta tutulmaya çalışılmakta.
Feto terör örgütünün , PKK örgütünden daha büyük ve planlı, düzenli olduğu ortaya çıkarılmakta, kıyımlar devam etmekte.
Feto bastırılırken, başka şeyhler, şıhlar, cübbeliler, cübbesizler çoğalmakta, her kafadan bir ses çıkarak, halkın saf ve temiz dini duyguları istismar edilmekte.
Bir taraftan laik, demokrat Türkiye Cumhuriyeti övülürken, gizli gizli de bu sistemden uzaklaşabilmek için Osmanlıcılık oynanmakta.
Şu bir gerçek ki; bunca Feto yanlısı diye görevden alınanlar ve hapishanelere tıkılanlar, kapatılan okulların öğrencileri ve aileleri, mutlaka örgütleşecekler, örgütlenmelerine birileri yardım edecek ve neticede bunlar da sokağa döküleceklerdir. Bu konuda elbette Hükümetin uyanık olması ve gereken tedbiri alması gerek. Henüz tehlike geçmiş değil ve giderek büyüyebilir.
 Size geçmişten bir anıyı hatırlatmak istiyorum. Yıl 1991. Seçime az kaldı. O zamanın liderleri TRT de açık oturumdalar. Hepsi bu ülkenin kaderinde rol oynamış kişiler.  Ecevit, Demirel, Yılmaz, Erdal İnönü ve Doğu Perinçek.
Ekonomi dâhil birçok konularda görüşler halka sunuluyor. Konu Etnik köken ve inanç farklılığı üzerine geliyor.
İktidardan  6 kere gidip 7 kere geri gelen, duayen siyasetçi ve liderlik vasfı yüksek DYP başkanı Süleyman Demirel’in açık oturumda etnik köken ve inanç farklılığı üzerine yaptığı konuşmayı aynen buraya aktarmak istiyorum.
 Nedeni ise, sözlerin bu gün de halen geçerliliğini koruması ve belki birilerine yol gösterici olabilir düşüncesi ile aynen yazıyorum.
Demirel konuşurken, bütün liderler pür dikkat onu izliyorlar.
Demirel şöyle diyor:
“Olaya parti olarak bakmak fevkalade yanlıştır. Olay Türkiye Cumhuriyetinin bölünmez bütünlüğünün olayıdır. (Anarşi’den ve PKK nın yaptığı saldırılardan ve çözüm konusundan bahsediyor.) Türkiye Cumhuriyetinin bölünmez bütünlüğüne ters düşerek bir çözüm söz konusu olamaz.
(Biliyorsunuz, bir çözüm süreci başlatıldı AKP hükümeti tarafından, neticede, asfaltların altlarına patlayıcılar yerleştirildi, teröristler şehirlere yerleşti. Akil adamlar fos çıktı, memleket daha beter kan gölüne döndü.)
Türkiye Cumhuriyetini Türk ırkından gelenler kurmuşta, onun dışında kalan çeşitli etnik gruplar ikinci sınıf vatandaş mı bu ülkede?
Lozan Türkiye Cumhuriyetini kuran antlaşma. Müslüman halka bir azınlık statüsü getirmiyor. (Lozan’ı eleştirenlere duyurulur.) Yani bu ülkenin Müslüman halkı, o günkü şartlar içerisinde, yani gayrimüslimlerin dışında kalan bütün insanlar
Bugün devletin sahibidir, ülkenin sahibidir. Eşittirler. (Bu sözü herkesin iyi anlaması ve gerçeği görmesi gerek)
Halk bu ülkede rahat arıyor. Zenginlik arıyor, fukaralıktan kurtulmak istiyor. Hak ve hukuk eşitliği arıyor. Hakkın ve hukukun eşitliğini sağlarız. Sağlanmayan eksik kısmı varsa bunları tamamlarız.  (Halk halen fakir. Üstelik hak ve hukuk eşitliği de kalmadı.)
Eşitliğe gelince; bu ülkede vali oluyor kişi, soruyorlar mı nereden geliyorsun, kimin oğlusun, nerelisin? Diye.
Kaymakam oluyor, soruyorlar mı? General oluyor, soruyorlar mı? Milletvekili oluyor, soruyorlar mı? Hayır. Bakan oluyor, soruyorlar mı? Başbakan oluyor, soruyorlar mı? Hayır. Kimseye sordukları yok. (Kimsenin kimseye sorduğu yok da, bunlar neyin peşindeler, anlamak mümkün değil!)
Bu olay Türk ırkından gelenlerin Kürt ırkından geliyoruz diyenleri ezdiği ve bundan dolayı bir isyana sebep olduğu bir olay değildir.  (Türk’te, Kürt’de yıllarca beraber yaşadılar, kız alıp, kız verdiler, akraba oldular. Kardeş oldular.)
Biz kardeşiz bu ülkede ve 26 etnik gruptan gelen insan vardır, bu ülkede. Eğer etnik gruplara göre Türkiye’yi parçalamaya kalkarsanız, vatandaşlık konseptik kavramını bir kenara atarsanız, eşitlik kavramını bir kenara atarsanız, o zaman Türkiye’ye yazık olur. (Şu an ki siyasilere ve bilhassa İktidar mensuplarına duyurulur.)
Evvela yapılacak iş bence, her türlü düşünceden önce kanı durdurmak lazım. (Sayın Demirel, yıl 1991, şimdi 2016 yılındayız, kan durmadığı gibi oluk oluk akmaya başladı, şehirlerimizde canlı bombalar patlıyor, sınırlarımızda her gün polisimiz, askerimiz ölüyor, terör azalmıyor, artıyor. Neden, neden, neden?)
Olayın iki safhası var. Birinci safhası cinayetlerin durdurulmasıdır. Cinayetleri haklı gördüğünüz takdirde, Türkiye’ye çok büyük kötülük yaparsınız.
Bizim söylediğimiz şey şu: Biz gerçek Demokrasiyi aslında Türkiye birliğinin muhafazası için de istiyoruz. (Nerede o gerçek Demokrasi?)  Yani bu ülkede herkes diyebilmeli ki ben bu ülkenin her tarafına gidiyorum, her tarafında istediğim işi tutuyorum, tutmuyor mu bugün. Tutuyor. İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da, Samsun’da, Konya’da, yani ben Kürt ırkından geliyorum Kürt etnik menşeinden geliyorum diyen insan yok mu? Var. Öyle ise gelin bu meseleye böyle bakmayalım. Bu meseleye bölücü olarak bakmayalım, bütünleştirici olarak bakalım.
Bütünleştiriciliği de Türkiye de inanç farklılığı, etnik farklılığı esas almayan bir politikaya, yani inanç farklılığına ve etnik farklılığa dayanmayan bir politikaya aksine bunların tümünü kucaklayan bir politikaya bağlayalım. (Ne kadar güzel söylenmiş söz. Sülo, senin sözünü tutan yok be, yok.)
Çok üzülürüz, hepimiz üzülürüz, herkes üzülür. Gayet açık söylüyorum, gelin bunları kimse istismara kalkmasın, rey falan konusu olmasın bunlar. (Burada Erbakan, gözlerini kısmış ve öyle bir yan bakış bakıyor ki, ben sana katılmıyorum ifadesi var yüzünde sanki.) ve bunu siyasetin üstünde, dışında tutalım. (1991 den bu yana tutulmayan söz)
Buraya geldiği zaman Türkiye’nin bütünlüğü bölünmez bütünlüğü Türk halkının tümünün bütün milletin; Vanlısının da, Bitlislisinin de, Muşlusunun da, Diyarbakırlısının da, Muğlalısının da, Balıkesirlisinin de, tümünün haklarını beraberce koruyalım.
Ben, sen o diye ayırmayalım.  
BİZ KALALIM, BİZ.”
(Mustafa Kemal Atatürk’te hiçbir zaman ben, dememiş, her şeyi milletine atfetmiş, biz başardık, milletim başardı demiştir.
Akıl, fen, bilim ve ilim’in yolundan gidenler, mutlaka gerçeği görecek ve bu ülkenin refahı, huzuru için gereken tedbirleri alacaktır. Bu yoldan ayrılın ılır ise, geleceğimizin pek aydınlık olacağını zannetmiyoruz.)
Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel 11 Ekim 1991 tarihinde TRT de liderler açık oturumunda bu sözleri söylemiş.
Halen geçerliliğini koruyor ve şu anki siyasilere belki yol gösterici olur, düşüncesi ile köşeme taşımış bulunmaktayım.
(Açık oturuma katılan liderlerden Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Erdal İnönü vefat ettiler, şu an yoklar. Allah günahlarını affeder inşallah. Allah rahmet etsin.)
04.10.2016
Zekeriya Tümer

14 Mart 2016 Pazartesi

ÖLÜRKEN ÖLDÜREN ALLAHSIZLAR KANA DOYMUYORLAR!.. Ulusal Haber & Zekeriya Tümer

TÜMER DİYOR Kİ ! . . .
ÖLÜRKEN ÖLDÜREN ALLAHSIZLAR KANA DOYMUYORLAR...
Bugün köşemde hangi konuyu işleyeyim diye düşünürken, maalesef gene vahşet olayı vukuu buldu ve konu da kendiliğinden geldi.
Benim bir ayağım Ankara’da. 17 Şubat’ta Ankara’ya hızlı trenle giderken, tam Ankara garına geldiğimiz anda, kızım beni telefonla aradı ve “Baba neredesin, Ankara’da patlama oldu” demişti. Ankara’da Genel Kurmay kavşağı yakınlarında askeri servislerin olduğu yere, aracı ile gelen canlı bomba, bombayı patlatmış ve birçok masum vatandaşımızın ölmesine ve yaralanmasına sebebiyet vermişti.
Bizim ulusal haber İnternet sitemizde 11 şubat 2016 tarihinde DİKKAT!.. başlığı altında ihanet şebekelerinin Mayısta toplu isyan hazırlığında, oldukları ile ilgili haber yazmıştık. Mayıs ayını beklemeyen teröristler peş peşe olay yaratmaya başladılar.
17 Şubatın acısı içimizi sızlatmaya devam ederken, 13 Mart’ta hemen hemen aynı saatte Ankara'nın göbeğinde, Kızılay semtinde gene büyük bir patlama olduğunu öğrendik. Ölen ve yaralananların kaç kişi olduğu belli değil. Manzara korkunç.
Ben Ankara’da olsa idim, bu patlamanın olduğu yerden otobüse binecektim. Eve dönüş saatim de, patlamanın olduğu saatlerde idi. Demek ki, daha görecek çok şeyimiz var ki, biz orada bulunmadık.
Allah ölenlere rahmet, geride kalanlara sabır, yaralananlara da şifa versin.
Açılım sürecinin sonucu işte bunlar. Açılım süreci içerisinde terör gruplarının büyük şehirlerde yuvalanmasına göz yuman Hükümet, şimdi de yeniden açılım süreci başlamalı demektedir.
Hendekler kazılırken, yollara bombalar döşenirken, büyük şehirlere teröristler girerken kimsenin bunlardan haberi yok mu idi?
Bu olayların nasıl ve ne şekilde büyüdüğünü çok kişi iyi bilmektedir. İktidardan gitmemek için, her şeyi mubah sayan bir zihniyet artık, bazı boş düşüncelerden vazgeçmelidir.
Tarihi bilmeyen kişilerin de halkı yanıltmaması gerekmektedir.
Ne Osmanlı haremi ile ilgilenmenin ne de Atatürk Orman Çiftliğinde Atatürk'ün çocuklara bira içirdiği (üstelik bira değil malt hülazasıdır) gibi konularla ilgilenmenin ve halkın zihnini bulandırmanın zamanı değil.
Yasaklı bir ülke konumuna geldiğimiz meydandadır. Gerçekleri yazamamak ve söyleyememek durumu ile karşı karşıya bulunmaktayız.
Tarih Türk milletini affetmeyecektir.
Neden mi?
Çünkü kendilerini idare eden kişileri kendi içlerinden çıkaramadıkları ve Türk olmayan idarecileri başa getirdikleri için.
Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu Cumhuriyeti içeriden ve dışarıdan yıkmak için nasıl mücadele edildiğini, herkesin anlaması gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti yıkılır ise, bunun vebali ve günahı Türk milletinindir.
Bu süreç şimdi başlamış değildir. 1938 de Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından sonra, adım adım başlamış, 1950 Demokrat parti iktidarından bu yana da devam etmektedir.
Büyük Ortadoğu projesinin gerçekleşebilmesi için, Türkiye’nin zayıflaması gerekmektedir.
Ordumuzu güçsüz kılmak için nelerin yapıldığını hepimiz biliyoruz.
Ergenekon ve Balyoz davaları unutulmadı ve unutulmayacakta.
Başkanlık ve Anayasa’nın değiştirilmesi sevdasından derhal vazgeçilmeli, terörün belini nasıl kırarız onun planları yapılmalıdır.
Muhalefet partileri de artık kendilerine gelmelidirler.
Ülkemiz gerçekten karanlık günlere doğru gitmektedir.
Bazıları her şeyi toz pembe görmeye devam etmekteler.
Devletin kasasından 50-60 bin lira maaş alan Danışmanlar olduğu kamuoyunda tartışılıyor.  Devletin gelirlerinden istifade edenler ve halkı sömürenlerin ülkenin sıkıntısını düşünmeleri beklenemez.
Vatana ihanetin bedelinin çok ağır olacağını, bu bedelin mutlaka ödeneceğini herkesin bilmesi gerekmektedir.
İktidar ve muhalefet partileri, Ülkemizdeki terörün bitirilmesi konusunda ne yapılması gerektiği hususunda fikir birliğine varmalıdırlar. 
13 Martta Ankara’nın göbeğinde Kızılay’da teröristlerin patlattıkları bomba nedeniyle ölen, masum insanlara Allahtan rahmet, yaralananlara acil şifalar ve geride kalanlara da sabır dileriz.
14.03.2016