TÜMER
DİYOR Kİ:
8 Mayıs
2015 tarihinde Ankara 1.Bölge Bağımsız Milletvekili adayı, Makine Yüksek Mühendisi Ahmet Yalvaç’a destek
vermek için Ankara’nın Haymana ilçesine Av. Yusuf Ziya Kıvanç’la beraber gittik.
Ankara’nın
Haymana ilçesi şifalı suyu ile meşhurdur.
Kışın 43-44 derece, yazın 44-45
derece de çıkan yer altı sıcak suyu ile Haymana ilçesi şifa dağıtmaktadır.
Haymana
ilçesinde daha çok Kürt kökenli vatandaşlar ikamet etmektedir.
İlçeye
araba ile girdiğimizde gözümüze ilk çarpan pankart HDP’nin oldu. HDP Haymana’da
da sıkı bir çalışma yapmaya başlamış.
Sonra AK
Parti arabasını gördük. Arkadan C.H.P.nin seçim arabası da Haymana sokaklarında
geziyordu.
Cuma
günleri Haymana’da Pazar kuruluyor. Bu nedenle Seçime girecek Partiler
Haymana’ya gelmişler. Mümkün olduğunca kendilerini tanıtıyorlar. Bizde Bağımsız
adayımıza destek vermek için Haymana’ya geldik. Bu arada da gazeteci gözü ile
teşhisler ve tespitler yapmaya çalıştık.
Esnaflarla
tek tek tanışma ve konuşmalarımızda şunlara şahit olduk:
Esnaf’ın çoğunluğu hangi partiye oy vereceğini açıklamamaktadır. Ancak, AK Parti’den bıktıklarını tavırları ile belli etmekteler.
Esnaf’ın çoğunluğu hangi partiye oy vereceğini açıklamamaktadır. Ancak, AK Parti’den bıktıklarını tavırları ile belli etmekteler.
İnsanlar,
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın eline Kur'an-ı Kerim'i alıp sallamasına
tepkililer. Din bu kadar da siyasete alet edilmez, demektedirler.Bir de
Kur'an-ı Kerimin pasta yapılıp yenmesini de hiç hoş karşılama maktadırlar.
Sözcü
gazetesinin okunduğunu gördük. Okuyan kişinin etrafındakilerle de tartıştığına
şahit olduk. AK Parti’ye oy vermek isteyene, “Bu yalancıların,
dolandırıcıların, memleketi soyanların, bugüne kadar bizi yalanları ile
uyutanların neresine oy vereceksin” diyordu. AK Partili olan kişi de “Bu gazete
okunmaz, o ateist, dinsizlerin gazetesi, yalan yazıyor” diye inanmak
istemiyordu.
Kürt
olduğunu ifade eden bir bayan ve bey mağazanın önünde oturmuşlar çay
içiyorlardı. Bizi görünce masalarına çay içmeye davet ettiler. Biz Kürt’üz ve
AK Partiliyiz diye de peşin peşin söylediler.
Devamla
da,“Biz C.H.P.ye oy vermeyiz, onlar ateist, din iman yok” diye de devam
ettiler.
AK Parti
olmasaydı biz şu gördüğünüz arabalara binemezdik, zamanında gaz, tuz
bulamıyorduk”, diyerek 1980 öncesine gittiler.
Onlara
şunu söyledim. Siz Müslüman mısınız? Dedim. Elhamdülillah, dediler. Peki
Müslümanlığı kimden öğrendiniz, Kur'an-ı Kerim’i hiç okudunuz mu, mealini hiç
olmazsa okudunuz mu? dedim. Cevap veremediler. Peki dedim, Müslümanlıkta yalan
söylemek, iftira atmak, hak yemek, çalmak, çırpmak, var mı, dediğimiz, de.
Cevap alamadım. C.H.P. Dinsiz bir parti de değildir. Oradaki insanlarda
Müslüman’dır, dedim. Ama siz AK Partilisiniz, buna da saygı duymak gerek. İyi
düşünün, değerlendirin ve oyunuzu ona göre verin. Hakkımızda hayırlısı ne ise o
olsun, dediğimizde, onlar da hayırlısı dediler.
Haymana’da
şuna şahit olduk. HDP’nin barajı aşabileceğine. C.H.P.nin halen güven duygusunu
halka veremediğine, halkın çoğunlukla daha hangi partiye oy vereceğine karar
veremediklerine, ancak AK Partinin oy kaybettiğine, her 10 kişiden birisinin AK
Partiye sıcak baktığına, ama her an vaz geçebileceklerine şahit olduk.
Merkez
Partisinin Ankara 1. Bölge Milletvekili adayları da Haymana’da kendilerini
tanıtma gezisini yaptıklarına şahit olduk.
C.H.P
sinin çok daha etken politika ile halka kendisini tanıtması gerek. Kemal
Kılıçdaroğ’lunun yerine başkası olsa idi, daha iyi olurdu diyorlar.
Batmanlı
olduğunu ifade eden birisi ise çok ilginç şeyler söyledi.
C.H.P.
Doğu’da yok. Çok yanlış yapıyorlar. AK Parti orada fakir halka çok şeyler vaat
ediyor ve para dağıtıyor. HDP’nin barajı aşamaması için yoğun çaba harcıyor.
C.H.P.nin mutlaka Doğu illerinde Miting yapması ve politikasını anlatması
gerek, dedi.
İktidar
partileri hiçbir zaman gerçekleri de göremiyorlar, ya da görmek istemiyorlar.
İşsizliğin ve ekmek parası kazanmanın ne kadar zor olduğunu keşke bilebilseler.
Ankara’nın
Keçiören semtinde oturan 55-60 yaşlarında bir bayanın kendi el örgülerini
Haymana pazarına getirerek satmaya çalıştığına şahit olduk.
Hiçbir
geliri yoktu bu bayanın. Ankara’daki pazarların çoğu mafyanın elinde, diyordu.
Oralarda satış yapamıyorum, tek gelir kaynağım bu. Mecburen ekmek parası
kazanabilmek için, kar kış demeden pazarlarda kendi el emeğim, göz nurum
malzemeleri satmak istiyorum, ona da müsaade etmiyorlar, diye sızlanıyordu.
Sosyal
Hukuk Devletiyiz. Yoksulumuz yok diye barbar bağırıyoruz. Kendi vatandaşımıza
yardım edemiyoruz, başkalarına yardım edebilmek için milyarlar harcıyoruz. Buna
üzülmemek mümkün mü?
12 Eylül
1980 Askeri Darbesinin lideri Kenan Evren’de 98 yaşında hakkın rahmetine
kavuştu.
Gazetelerde
ve televizyonlarda lehte konuşmalardan çok aleyhte konuşmaları ve yazılanları
görüyoruz.
Darbelerin
mutlaka yapılma sebepleri vardır. 12 Eylül 1980 den önce memleketin durumu
nasıldı? Mahalleler bölünmüş, 15-16 yaşlarında çocuklar ellerinde silah,
mahalle içerilerinde terör estiriyorlardı. Bakanlıklar basılıyor, memurlar
dışarı çıkarılıyordu. Geceleri yollar kesiliyor, kadınlar sokak ortasında
oynatılıyordu. Sağ ve sol çatışmalarda birçok kişi öldürülüyordu. Bu konuda
yazılacak çok şey var. Askeri darbeler meşru sayılmaz. Ancak, hiç olmazsa Kenan
Evren kısa sürede tekrar Demokrasiye geçti ve Anavatan Partisine iktidarı
teslim etti.
Bazı
şeyleri eksisi ve artısı ile değerlendirmek gerek.
Bugün çok
daha iyi şartlarda mıyız? 7 Haziran Seçimlerinin sağlıklı yapılıp
yapılamayacağından bile şüphe duymaktayız.
Hak ve
Adaletin ayaklar altına alındığı, hâkimlerin, savcıların, askerin, polisin
yaptıkları görevlerden dolayı tutuklandığı, suçlandığı, kargaşanın gittikçe
arttığı bir dönem yaşıyoruz.
Sert rejimler
hiçbir zaman iyi olmaz. Halk ezilir. Haklı ve haksız ayırt edilmeden birçok
yanlışlıklar yapılır. Bunlara sebebiyet vermemek gerek.
Gene de
Kenan Evren’e Allah’tan rahmet dileyelim, günahları ve sevapları ile öbür
tarafa gitti. Hesabını orada verir. O da bizi ilgilendirmez.
Büyük usta
sanatçı Zeki Alasya’yı da kaybettik. İyi bir Tiyatro ve sinema sanatçısı idi.
Metin Akpınar ile ikisi topluma çok şeyler vermişlerdi.
Zeki
Alasya’nın Boğazda lokantası vardı. İki kere gittim oraya. Her gittiğimizde
masamıza gelmiş ve sohbet etmiştik. Alçak gönüllü ve kibar bir insandı. Allah
ona da Rahmet etsin. Mekânı cennet olsun. Günahları ve sevapları ile o da gitti
işte öbür tarafa.
Herkes
şunu unutmasın. Bu dünya gelip geçici. Ne kadar yaşarsan yaşa netice belli. Kenan
Evren 98 yaşında gitti, Zeki Alasya 72 yaşında.
İnsanları
üzmek, haklarını yemek, kendi çıkarı uğruna, ülkesine ve insanlarına zarar
vermek ile ebedi kimse yaşayacağını sanmasın.
Her şeyin
bir sonu vardır, bu son da çok uzak değildir.
7 Haziran
seçimlerinde Türk Milleti geleceğini belirleyecektir. Bu nedenle, çok önemli
olan 7 Haziran seçimlerinde iyi düşünüp ona göre karar vermek gerektiğini
herkesin iyi anlaması lazım.
Zekeriya
Tümer
ulusalhaber@hotmail.com