10 Haziran 2020 Çarşamba

KORONA 19 - BOR VE KENEVİR MUCİZESİ

TÜMER DİYOR Kİ:


BOR VE KENEVİR MUCİZESİ

Sevgili okurlar; Korona 19 virüsü dünyayı etkisi altına aldığı gibi, ülkemiz ekonomisini de zora sokmuştur.
Ayrıca, artık birçok konuda gazeteci olarak yorum yapmak, eleştiri yapmak, doğru haber vermek  zorlaştığı gibi, twit atmak, sosyal medyada eleştiri yapmak da suç unsuru olarak addedilmekte ve suçlanarak tutuklanılabilmektedir.
Hangi konuda yazı yazmak, hangi konuda eleştiri yapabilmek hususunda şaşırmış vaziyetteyiz. 
Korona denen virüs gerçek mi yalan mı ona da şaşırdık. 65 yaş üzeri, 18 yaş altı evlerde hapis kaldık. 
Her kafadan bir ses çıkıyor ve biz de bekliyoruz. Eğer bu virüs aşırı yayılabilen bir virüs ise 1 Haziran’dan itibaren çok yaygınlaşması ve hastalıkların artması gerekebilir.
Bekleyip göreceğiz.
Bizim yaşımız geldi 75.e. 
Sağlığımızı korumak zorundayız. 
Ben de bu nedenle evde kapalı bir durumdayken MEDİREVO şirketi ile tanıştım.
Medirevo Şirketinin BOR Madeni ve Kenevir Bitkisinden yararlanarak ürün ürettiğini duyunca, hemen ürünlerden birkaç tane seçerek aldım. 
D Vitamini, Şampuan, vücut kremi, göz kremi. sabun gibi ürünler aldım. 
D vitaminini yatmadan önce bir tane almaya başladım. 
Geceleri birkaç kez uyanıp idrar yapmaya kalkarken, bir kere kalkmaya başladım. Prostat sıkıntısına yarar mı sağladı acaba diye düşünmeye başladım. 
Bor ve Kenevirli şampuan saç dökülmesini önlemeye başladı. 
Göz altı kremi kullanan kızlarım ve hanım memnuniyetlerini ifade edince;
Bu bende Medirevo Şirketini daha yakından incelemeye sevk etti. 
Ulusal Haber-Ulusal Ajans İnternet haber sitemizi idare eden ve sosyal medyada ismimizi duyuran arkadaşımın geçen sene aniden vefat etmesi, elbette bana ve haber siteme çok zarar verdi. Ben onun kadar profesyonel değildim Bilgisayarda.
Yaptığım temaslar ve araştırmalar sonucunda; MEDİREVO şirketi yetkilileri bizim imkanlarımızı değerlendirirken, kendi imkanlarını da bizim değerlendirmemiz konusunda bize yardımcı olmak istedi.
MEDİREVO A.Ş. ti iki kıymetli; biri BOR Madeni, diğeri Kenevir bitkisini hedef almıştı kendisine.
Bor Tuzları 4 bin yıl önce ilk kez kullanılmıştı. Kıymetli bir madendi. Bilim adamları ve uzmanlar BOR Madeninin yararlarını anlatmakta idiler. Ayrıca Dünya rezervinin yüzde 73,4 de bizim ülkemizde idi.
BOR MADENİ Osteoporoz tedavilerinde, alerjik hastalıklarda, psikiyatride, kemik gelişiminde ve artiritte, menopoz tedavisinde, prostat tedavisinde, kesin olmamakla birlikte kanserli hücrelerin imha edilmesinde de  yeni bir umut olduğu söylenmektedir.
Kenevir bitkisi ise son derece yararlı bir bitkidir.
Uyuşturucu olarak kullanılması elbette zararlıdır. 
Ancak, ilaç sanayinde ve diğer birçok alanda yararı olan bitkidir.
Bir dönümlük kenevir, 25 dönümlük orman kadar oksijen üretirmiş.
Yine bir dönümlük kenevirden, 4 dönüm ağaca eş kağıt üretilebilirmiş.
Kenevir bitkisi tam 8 kez kağıda dönüştürülebilirken, ağaç 3 kez kağıda dönüştürülebilirmiş.
Kenevir 4 ayda yetişirmiş, bir ağaç ise 20-50 yılda yetişirmiş.
Kenevir, gerçek bir radyasyon temizleyicisi imiş.
Kenevir bitkisi dünyanın her yerinde yetiştirilebilirmiş ve çok az suya ihtiyaç duyarmış. Ayrıca kendisini böceklerden koruyabildiği için tarım ilacına da ihtiyaç duymazmış.
Kenevir ile yapılan tekstil ürünleri yaygınlaşırsa, tarım ilacı sektörü tamamen ortadan kalkabilirmiş.
İlk KOT pantolon, kenevirden yapılmış; hatta “Kanvas” kelimesi kenevir ürünlerine verilen isimdir.
Kenevir ayrıca ip, halat, çanta, ayakkabı, şapka yapımı için de ideal bir bitki imiş.
Kenevir, AİDS ve KANSER tedavisinde kemoterapi ve radyasyon etkisini azaltma; romatizma, kalp, sara, astım, mide, uykusuzluk, psikoloji, omurga rahatsızlıkları gibi en az 250 hastalıkta kullanılabilmekte imiş.
Kenevir tohumunun protein değeri çok yüksek olup içindeki iki yağ asidi de doğada başka hiçbir yerde bulunmamakta imiş.
Kenevirin üretimi soyadan bile daha ucuzmuş.
Kenevirle beslenen hayvanlar, hormon takviyesine ihtiyaç duymamakta imişler.
Plastik ürünlerin tamamı, kenevirden üretebilir ve kenevir plastiğinin doğaya dönüşmesi oldukça kolaymış.
Bir arabanın gövdesi kenevirden yapılırsa, dayanıklılığı çelikten tam 10 kat fazla olurmuş.
Binaların yalıtımı için de kullanılabilir; dayanıklı, ucuz ve esnekmiş.
Kenevirle yapılan SABUNLAR VE KOZMETİK ÜRÜNLER, suyu kirletmez; yani tamamen doğa dostudur.
Sayısız faydası olan KENEVİR, bir zamanlar dünyanın en önemli üretim bitkilerinden biriydi ama bugün üretimi yasak.
Hatta Amerika’da 18.yüzyılda üretimi zorunluydu ve üretmeyen çiftçiler hapse atılıyordu. Ancak durum şimdi tam tersi.
Kenevirin dünyada ekilmesini yasaklatanın kim olduğunu merak ediyorsanız https://ulusalhaber-ulusalajans1.blogspot.com/2016/09/esrarin-marijuana-ham-maddesi-olan.html burayı tıkladığınızda öğrenebilirsiniz.
Bu iki kıymetli ürünü insan sağlığı için değerlendiren MEDİREVO Şirketinin kurucuları Devrim Hamaratlar ile Kimyager Taşkın Öztürk  değişik ürünleri fabrikalarında üreterek  insanlığın hizmetine sunmuşlardır.
DOĞRUDAN SATIŞ: https://borlu.medirevo.com.tr/

E Ticaret ulusalhaber-ulusalajans’a destek olmak üzere İnternet
Üzerinden satışlarına başlamıştır.
Bundan sonra biz de aynı fikir ve düşünceye sahip insanlarımızın sağlıkları için ve evlerinin ihtiyaçları için tamamen doğal, insan sağlığına uygun ürünleri E Ticaret sitemizden alışveriş yaparak, bizlere  destek olmalarını beklemekteyiz.
KALİTELİ YAŞAM  İLK ÖNCE SAĞLIKLA, SONRA PARA İLE OLUR.
SAĞLIKLI VE MUTLU GÜNLER DİLEĞİYLE.
10.06.2020
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com
ulusalhaber-ulusalajans

DUYURU;
BOR VE KENEVİRİ, aynı anda  beslenme, destek, kozmetik, deterjan,çay, kahve olmak üzere diğer kaliteli ve sağlıklı, doğal ürünleri ile DÜNYADA Kİ İLK VE TEK DOĞRUDAN SATIŞ ŞİRKETİ MEDİREVO’nun bize destek amaçlı açtığı E ticaret mağazasından ürün alanlara şimdiden teşekkür ederiz

Mağazanın linkini TIKLAYIN:

24 Mayıs 2020 Pazar

Ramazan geldi, hoş geldi de korona belası olmasaydı


TÜMER DİYOR Kİ:

RAMAZAN GELDİ, HOŞ GELDİ DE
KORONA BELASI OLMASAYDI!

Sevgili okurlar; bugün 24 Mayıs 2020. Tarihi bir gün.
Bu tarihi günün önemi İslam âlemi için çok önemli.
Dünya üzerinde müthiş bir plan yapıldı.
Maalesef bu yapılan namussuzca, ahlaksızca, haince kurulan tuzağa tüm dünya düştü.
Komplo teorileri yer yer konuyu inceleyen, araştıran kişilerce Youtopta ve TV.lerde
Yayınlanıyor.
Bugün bizler için çok önemli.
Neden önemli?
Biz Müslüman bir ülkeyiz. İnancımız, örf ve adetlerimiz var.
Bayram da küçükler büyüklerin ellerini öper. Anne, çocuğuna, çocuk anne ve babasına sarılır.
Akrabalar ziyaret edilir. Teyze, Amca, Dayı, Hala, Dedeler, Nineler, akrabalar ziyaret edilir. Eller öpülür, harçlıklar alınır, gönüller hoşnut edilir.
Şu an bunların hiç biri yapılamıyor. Aynı evde yaşayanlar birbirlerine sarılamıyor, eller öpülemiyor, hasretlik giderilemiyor.
Sevgiyi yok etme, insani duyguları yok etme operasyonu hızla gelişiyor.
Hayvanlar bile birbirlerine sevgilerini belli ederken, böyle giderse insanlar bunu yapamayacaklar.
Sevginin yok olduğu insanlık; gaddar, hain, duygusuz, bencil, kötü bir insan olacak.
Acıma duygusu olmayan, sadece kendisini düşünen, paradan başka bir şey düşünmeyen,
Dini duygularını, maneviyatını kaybeden bir insanlıktan artık hiçbir şey beklenemez.
Lise çağında, üniversite çağında, 15 yaş ile 25 yaş arasındaki gençler duygu yüklüdür.
Kız oğlana, oğlan kıza aşık olur. Birbirlerini severler. El ele tutuşmak isterler. Sinemaya gidip, birbirlerine sarılarak film seyretmek isterler.
Bunu bundan sonra yapamayacaklar. Sevgileri, aşkları yok olacak.
Babaların, annelerin en büyük arzuları nedir?
Çocuklarının evlenmeleri ve torun sahibi olmalarıdır.
Torunlarına sarılmak, onun büyümesini zevkle seyretmek isterler.
Anne evladını koklamak, evlat annenin dizine yatıp saçlarının okşanmasını ister.
Bunlardan uzaklaşan ve bunları yaşayamayan insanların manevi duyguları yavaş yavaş yok edilmek isteniyor.
Sevgili okurlar, her ne olursa olsun, direnmemiz ve bu içerisine düşürülmek istenilen tuzağa düşmememiz gerek.
Dün bir arkadaşım yaşadığı olayı şöyle anlattı.
Evde akşam çok öksürmeye başladım. Ciğerlerimden zaten rahatsızım. Ani öksürük tuttu. Birden ev halkı çocuklarım, karım benden uzaklaştılar ve beni bir odaya hapsettiler.
Korona virüsü korkusundan benden kaçtılar. Su istiyorum, suyu bile getirmediler.
Durumun vahametini anlayabiliyor muyuz? 
Sevgili okurlar, algı operasyonu hepimizi baskı altına alarak, bizleri insanlığımızdan uzaklaştırmak istiyorlar.
Bu dünyada her zaman ölümcül hastalıklar baş göstermiş, binlerce, milyonlarca insanlar ölmüştür.
Bu hastalıklar baş gösterdiğin de tüm dünya etki altında kalmamış, bölgesel ölümler olmuştur.
Bu lanet korona virüsü nasıl bu kadar büyütüldü de tüm dünyayı evlerine kapattı. Dünya hapishaneye döndürüldü.
Bakın en önemlisi de inançlı olan insanların Camileri, Kiliseleri, ibadethaneleri kapandı. Çok ama çok önemli bunlar.
Her ne olursa olsun, şu an dünyada yaşayan, yaşlı ve genç herkes, iradelerini, inançlarını, manevi duygularını kaybetmemeli ve bu tuzağa düşerek insanlığımızdan uzaklaşmamalıyız.
Ülkemizde son günlerde de sinirler gerildi, saçmalıklar yapılmaya başlandı.
Birbirimizle kavga etme, çatışma, birbirimize tuzak kurma, iftira ve yalanlar ile bizim gibi düşünmeyenleri suçlayarak onlara zarar vermekten kaçınmamız gerek.
Biz Müslüman ülkeyiz. Dinimiz bize çok güzel şeyler tavsiye ediyor. Biz Türk Milletiyiz. Bizim kökümüz sağlamdır. Geçmişten gelen örf ve adetlerimiz çok güzeldir. Her ne olursa olsun birliğimiz, dirliğimiz için bunlara sarılmalıyız.
Bizleri Korona, morona alt etmemeli. Bu algı operasyonlarına kapılıp da insanlığımızı unutmamalıyız.
RAMAZAN BAYRAMI BİZLER İÇİN DÖNÜM NOKTASI OLSUN VE ÜLKEMİZ İNSANLARI DAHA DA GÜÇLÜ OLARAK, BİRBİRLERİNE SAYGILI OLARAK, MANEVİ DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKARAK, HAK VE ADALETTEN UZAKLAŞMAYARAK BİRLİK VE BERABERLİK İÇERİSİNDE YAŞAMAMIZA
VESİLE OLSUN. AKLIMIZI BAŞIMIZA ALALIM, İNSANLIĞA KURULAN TUZAĞA HİÇ OLMAZSA BİZLER DÜŞMEYELİM.
TÜM MÜSLÜMAN VE TÜRK ULUSUMUZUN RAMAZAN BAYRAMI KUTLU OLSUN.
24.05.2020
ZEKERİYA TÜMER
NOT:
MEDİREVO A.Ş. nin ürettiği BOR VE KENEVİR ana maddeli ürünleri sağlığınız için ve bizlere destek olabilmek amacı ile E Ticaret mağazamızdan firmanın sorumluluğu altında, ister kredi kartınızla, ister kapıda ödemeli olarak alabilirsiniz. 


19 Mayıs 2020 Salı

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI TÜM ULUSUMUZA KUTLU OLSUN.


TÜMER DİYOR Kİ:


TÜRK MİLLETİ ESİR OLAMAZ. BASKIYA GELEMEZ.
ÖZGÜRLÜĞÜ VE DEMOKRASİYİ SEVER.
Sevgili okurlar; Osmanlı ihtişamlı dönemlerini kaybetmiş. Yanlış yönetimler ve yanlış politikaları sayesinde 1919 yılına geldiğinde, Osmanlı  1.Dünya savaşında yenilgiyi kabul etmek zorunda bırakılmıştır.
Çanakkale savaşında, boğazları geçip, ülkeyi işgal edemeyen emperyalistler 1919 yılında İstanbul dâhil, ülkenin hemen hemen her tarafını işgal etmişlerdi.
Nerede idi o Osmanlı’nın gücü. Koskoca İmparatorluk çökmüş, bütün topraklarını kaybetmiş, son sığındığı Anadolu toprakları da elinden çıkmak üzere idi.
Bugün utanmadan, arlanmadan, kime hizmet ettikleri belli olmayan meczup kişiler Mustafa Kemal Atatürk’e dil uzatarak, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ihanet etmekteler.
Eğer, Osmanlı Paşası olan Mustafa Kemal 16 Mayıs’ta yaptığı zekice plan ile Samsun’a yanına aldığı en güvenilir arkadaşları ile çıkmasaydı, siz bugün kim bilir kimin çocuğu olacaktınız?
Gerçekler ortada. Eğer kulaktan dolma bilgiler ile hareket ediyorsanız, zaten çok yanılıyorsunuz!
Okuyun, araştırın ve gerçekleri görün.
19 Mayıs 1919 da Samsun’a ayak basan Mustafa Kemal Osmanlı’nın gidişatının hiç iyi olmadığını, çocukluğundan itibaren hissetmiş ve bu milleti ben kurtaracam diye kararını vermiştir.
Yokluğun, yoksulluğun ve de Osmanlı Ordusunun dağıtıldığı, elinde hiçbir silahı bile olmayan Anadolu halkına milli şuuru aşılamak ve Milli Mücadele azmini aşılamak öyle kolay olmasa gerek.
Bunu ancak bir dahi yapabilirdi.
Herkes lider olamaz.
Liderlik Allah’ın insanlara verdiği doğuştan itibaren onu yetiştirdiği bir özelliktir.
Mustafa Kemal Atatürk’te bu özellikler vardı.
Kaybetmeyi sevmez ve hep kazanmak isterdi. Kazanırdı da. Kendisini yetiştirmiş, bilgisini, arttırmış, düşünen ve alternatifleri iyi değerlendiren bir kişiliğe sahipti.
Geleceği görebiliyor, yanlışlıkları iyi tespit ediyordu. Cesurdu, kararlıydı ve azimli idi.
Türklüğü ile gurur duyan, Türklerin has özelliklerine sahipti.
Dinini iyi biliyor ve Müslüman olan insanların köle olamayacaklarını, başkalarının boyunduruğu altında yaşayamayacaklarını da iyi biliyordu.
Bilindiği üzere Samsun’a çıktığında, çok kısa sürede çok sevdiği askerlikten ayrılmış, beş parasız bir sivil kişi olarak Türk Milletinin işgal altında kalmasına gönlü razı olmayarak mücadelesine devam etmiştir.
Bugün hangi babayiğit, Mustafa Kemal’in yaptığı fedakarlığı ülkesi için yapabilir?
Neticede bu mücadelede Türk Ulusu kenetlenmiş ve Mustafa Kemal ile arkadaşlarına gereken destek verilerek, emperyalist işgalcileri Anadolu topraklarından def etmişlerdir.
Elbette bu mücadelenin sonunda Osmanlı devam edemezdi. Padişahlık devam edemezdi.
Mustafa Kemal bir Osmanlı paşası idi, ancak, aydınlanmadan ve demokrasiden yanaydı. Ufku genişti ve kendisini değil Türk Ulusunu düşünüyordu.
Bu nedenle Osmanlının son kalıntıları ülkeyi terk ederek, Vahdettin dahil, yurdışına emperyalist devletlere sığındılar.
Osmanlı Devleti sona ererek, yep yeni bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur.
19 Mayıs 1919 bu nedenle önemlidir. Türk ulusunun bağımsızlık mücadelesinin başladığı gündür.
Şu an Türkiye Cumhuriyeti devletinin kol ve kanatları altında yaşayan bizler, bugünlere gelebildi isek bu bize Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları ile o zamanda canları, kanları ile düşmana karşı savaşan dedelerimizin, ninelerimizin sayesindedir.
Mustafa Kemal Atatürk “Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz” Demiştir.
Utanmaz, arlanmaz, vatan hainleri şu an da bile İstiklal Marşımızın değiştirilmesini, Türkiye’nin adının değiştirilmesini, Türk Bayrağının değiştirilmesini, Türk Milliyetçiliğinin ayaklar altına alınmasını, isteyebilecek kadar haince ve vatana ihanet edercesine konuşabilmekteler.
İnanın bu kabil kişilerin geçmişlerini ve köklerini araştırın, mutlaka bozuk çıkacaktır.
Halen vatanımızı bölmeye, parçalamaya, esaret altına almaktan emperyalist güçler vaz geçmiş değiller.
Vatana ihanet derecesinde konuşan ve ortalığı karıştırmaya çalışanların bu güçlerin ajanı olmadıkları ne malum!
Bu nedenle ulus olarak ve de bilhassa Türk gençliği olarak uyanık olmak ve vatanımıza, dilimize, dinimize, bayrağımıza, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmak zorundayız.
BUNU UNUTMAMAK GEREK.
BU NEDENLE 19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI TÜM ULUSUMUZA KUTLU OLSUN.
NOT: MEDİREVO A.Ş.nin sağlığımız için ürettiği BOR VE KENEVİR ana maddeli ürünleri hem bize destek amaçlı, hem de bağışıklık sisteminizi güçlendirmek amacı ile aşağıdaki linkten temin edebilirsiniz. 

21 Mart 2020 Cumartesi

AH CORONA VAH CORONA, SEN NEYMİŞSİN BE CORONA 19


TÜMER DİYOR Kİ:
CORONA VİRÜS 19

AH CORONA VAH CORONA,
SEN NEYMİŞSİN BE CORONA 19

Ey insanoğlu senden daha büyük ve güçlü virüs var.
Sen onu gözlerinle göremezsin ama, o seni görür ve ağzından, burnundan, gözünden, kulağından, boş bulduğu yerden içine girer ve seni inim inim inleterek, öbür tarafa yolcu eder.
Ey İnsanoğlu demek ki senden daha güçlü bu dünyada yaşayan yaratıklar da var.
Kendini dev aynasında görüp, ben güçlüyüm, ben çalarım, ben hak yerim, ben insanları sömürürüm, ben çalışanımın hakkını da yerim, çalışmayanın da, ben rüşvet de yerim, devleti de, milleti de soyarım. 
Ben silah üretir, masum insanları öldürtürüm, öldürürüm, başka ülkeleri işgal ederim, bölerim, parçalarım, sömürürüm, asarım, keserim. 
Para bende, güç bende. Bu dünyanın kralı da benim, yöneticisi de benim, diye övünme.
Nah sensin.
Bak senden daha güçlü bir virüs, kapattı seni eve, sağlığını tehdit ediyor, korkundan ne halt edeceğini bilemiyorsun.
Bütün dünya mini minnacık bir virüs yüzünden ecel terleri dökmeye başladı.
En tepedeki idarecilerden, en alttaki vatandaşa kadar herkes tedirgin ve korku içerisinde.
Seni yaratan Allah, senin bu pisliklerine karşı işte arada sırada böyle bir belayı verir ve aklını başına getirir.
Sevgili okurlar, bu lanetli virüs kimilerine zarar verirken, kimilerini de çok zengin edecek.
Bazı liderleri koltuğundan ederken, bazı şanslı liderler de koltuğunu daha da iyi koruyacak.
Suriye’de ki durum unutuldu. Libya Çölleri unutuldu. Ekonomik sıkıntı unutuldu. Dünya da ki bazı krizler unutuldu.
Tüm basın, TV.ler, politikacılar, Doktorlar, Uzmanlar, bilenler, bilmeyenler Corona virüsü konuşmaya başladı.
Dünya nüfusuna ve ülkelerin nüfusuna baktığımızda, öyle korkulacak bir ölüm sayısı da yok.
O zaman bu korku neden?
Nedeni, düşmanını göremiyorsun? 
Nereden, ne zaman, nasıl seni ziyaret edeceğini bilemiyorsun.
Grip virüsü hiç yok olmadı ki. Birisi gider öbürkü gelir.
Bağışıklık sisteminiz güçlü olsun, diye devamlı söyleniyor.
Söylemek güzel de;  garip, parasız pulsuz vatandaş nasıl bağışıklık sistemini güçlendirecek?
Onun cevabı yok!
Şu an üretilen ürünlerin çoğunun GDO ları değişti. Hiçbir ürün organik değil. Kullandığımız eşyalar, sağlıklı değil. Hava pis, sular temiz değil. Sebzeler meyveler, organik değil.
En önemlisi de para yok, pul yok. 
Gel de bağışıklık sistemini güçlendir.
Tek yapılacak olay, kendimize ve karşımızdakine dikkat etmek.
Elleri yıkamak, pis ellerimizi ağzımıza, burnumuza götürmemek.
Bu virüs ne üç haftada ne de üç yılda dünyayı terk etmez. Kaderimiz ne ise onu da yaşarız.
Yakında aşısı bulundu denir, birileri trilyonları kazanır.
Her melanetin bir de hayırlı tarafı olabilir.
Belki azan ve kuduran devletler, milletler, insanlar akıllanır da, Allah'ın bizlere bahşettiği bu güzelim dünya da adam gibi yaşama yollarını bulurlar.
Şu bir gerçek ki, birileri birilerine zarar vereyim derken, kendileri de zarar görmeye başladı.
Dünya'nın dengesi değişiyor. 
Değişecekte. 
Teknoloji gelişirken, insanlık kendi kendine zarar veriyor.
Kendilerinin hiç ölmeyeceklerini sanan bazı akıllıyım diyen, bencil, menfaatçi ve çıkarcı devletler ve yöneticiler, tüm insanlığı istedikleri şekle sokabilmek için kendi çıkarları uğruna bazı kararlar alırlar.
Ne yazık ki, alınan kararlar insanlığın lehine değil aleyhine gelişmekte. 
Rüzgar aniden yön değiştirerek tersten eser ve alınan kararlar lehe değil aleyhe dönüşebilir. 
Avustralya cayır cayır yandı. Milyonlarca hayvan öldü. Oksijen veren ağaçlar yok oldu. Sular kirlendi, hava kirlendi, buzullar erimeye başladı. 
Dünyanın manyetik dengesi bozulmaya başladı.
Depremler, seller, fırtınalar, afetler artmaya başladı.
Hepsini susturan ve dünyayı korkutan Corona virüsüne helal olsun. Nasılda titretti dünyayı.
İslam âlemi ve Hıristiyan âlemi nasıl mecbur kaldı bazı tedbirleri almaya.
SON SÖZ:
Son sözü de watsaptan gönderilen  Corona virüsüne çağrı ile bitirmek istiyorum.

“EY CORONA 19 SEN:
ŞEREFSİZ, ALÇAK, YALANCI, HIRSIZ, RANTİYECİ, TETİKÇİ, FAİZCİ, BİN BİR SURATLI, İŞBİRLİKÇİ, ÇEVRE DÜŞMANI, YABANCI SERMAYE TUTKUNU, KUL HAKKI YİYEN, KARAGÖZ, DENGESİZ, MAL MÜLK DÜŞKÜNÜ, YAYGARACI, İSTİSMARCI, VİCDANSIZ, ADİL OLMAYAN, ADAM KAYIRICI, ARKADAN VURAN, ZALİM, DOLANDIRICI, RÜŞVETÇİ, SAVAŞ DÜŞKÜNÜ, SİLAH TACİRİ, MASUM İNSANLARA ZULMEDEN, ÜLKELERİ İŞGAL EDEN, İNSANLARI KATLEDEN, İNANÇLARI İSTİSMAR EDEN, HALKI BÖLEN, PARÇALAYAN, DÜNYANIN, BİRLİĞİNİ, DİRLİĞİNİ BOZMAYA ÇALIŞAN FESAT DÜŞÜNCELİ KİŞİLERDEN OLUŞAN KESİMLERE VE ONLARIN ARAMIZDAKİ ASALAKLARINA YAPIŞTA BU DÜNYAYI PİSLİKLERDEN TEMİZLE.
SEN NEYMİŞSİN BE CORONA 19.

Bugün Miraç Kandili. Müslümanların  hayırlı günlerinden birisi. Bu vesile ile de TÜM İSLAM ALEMİNİN MİRAÇ KANDİLİNİ KUTLAR, DUALARIMIZIN KABUL OLMASINI, BİZLERİ VE BU ALEMİ YARATAN YÜCE RABBİMDEN (ALLAH'IMDAN) DİLERİM. 
AMİNNN.

ZEKERİYA TÜMER
20.03.2020
Ulusalhaber1881@gmail.com.
NOT: MEDİREVO A.Ş.nin BOR VE KENEVİR ana maddesi olmak üzere insanlık için ürettiği ürünleri bağışıklık sistemimizi güçlendirmek ve hem de bizlere katkıda bulunmak üzere, aşağıdaki linki tıklayarak, şirketin sorumluluğunda ister kredi kartınızla, isterseniz kapıda ödemeli olarak E Ticaret mağazamızdan temin edebilirsiniz. 

29 Şubat 2020 Cumartesi

NE OLACAK ŞİMDİ?


TÜMER DİYOR Kİ:


NE OLACAK ŞİMDİ?

Sevgili okurlar; 6 Ekim 2015 tarihinde 3.DÜNYA SAVAŞI MI ÇIKACAK?
 (https://ulusal-haber1.blogspot.com/2015/10/3dunya-savasi-mi-cikacak-zekeriya-tumer.html) başlığı altında Suriye’deki durumu anlatmıştık.

12 Aralık 2015 tarihinde de AKDENİZ KANA BULANMAK İSTENİYOR (https://ulusal-haber1.blogspot.com/2015/12/akdeniz-kana-bulanmak-mi-isteniyor_12.html) başlığı altında Akdenizde’ki sıkıntıyı dile getirmiştik.
NE OLACAK ŞİMDİ?
Suriye’ye müdahale ettik. Asker gönderdik. Silah gönderdik. Tanklarımız, toplarımız ile Suriye’ye gittik. Üstelik bir de Libya’ya asker gönderdik.
Suriye’deki iç karışıklıklar nedeniyle ülkemize Suriye’den milyonlarca insan geldi.
Şimdi Idlib’de büyük bir kayıp verdik. Üst üste de şehitlerimiz devam ediyor.
Ne yapmak istiyoruz?
Bunun gerçek yüzü  belli de, kimse gerçekleri söylemek istemiyor!
Askerlerimiz Suriye’ye çatışmaya giderken, mutlaka içlerinde ölüm duygusunu taşıyarak gitmişlerdir.
Çatışmaya, vuruşmaya, öldürmeye, ölmeye gidiyorsun. Daha doğrusu gönderiliyorsun.
Ortadoğu’yu şekillendirme projesi adım adım gerçekleşmeye doğru gidiyor.
Askerlerimizin şehit edilmelerine tepki vatandaşlarca gittikçe artıyor.
Ortadoğu’da 3.cü Dünya harbinin çıkması için körüklemeler devam ediyor.
Esad’ı destekleyen Rusya, Çin. İran var. Hadi Nato ve Amerika, bunlara karşı çıksanıza. Türkiye’nin yanında olsanıza. Olamazlar.
Ülkemizdeki Suriyelilere Avrupa kapılarını açtık.
Birkaç gündür sınırdaki rezillikleri basında ve TV. Ekranlarında görüyoruz.
Zavallı insanlar perişan.
Hani Avrupa Demokrattı! Hani bunlarda insanlık vardı!
Yunanistan ve Bulgaristan kapılarını kapatmış, ülkelerine girmek isteyen göçmenlere geçit vermiyorlar.
Müslüman ülkeler, siz neredesiniz. Bu insanlık dramına neden dur demiyorsunuz? Neden gereken yardımı yapmıyorsunuz?
Sevgili okurlar, olan Türkiye’ye oluyor ve olacak. Ekonomi daha da çökecek. Yoksulluk gittikçe artacak.
Gerçi, Cumhurbaşkanımız Turistlerin arttığını, ekonominin düzeldiğini, iyiye gittiğini ifade etmektedir. 
İnşallah her şey dediği gibi olur!.
Vatandaş neyin, nasıl olduğunu, bir torba yiyecek aldıklarında kaç lira harcadıklarını, fiyatlardaki artışların bütçelerini nasıl etkilediğini çok iyi biliyor. 
Gelecek günlerimiz daha da zorlaşacak gibi. 
Amerika ve Rusya masa üzerinde tartışırken, masanın altında el sıkışırlar.
Bütün amaç, orta doğuyu şekillendirmek, İsrail’i güçlendirmek, Suriye dahil birçok ülkede ufak yeni devletler oluşturmak. Sonra mı sonra da onları tek tek sömürmek.
Gerçek bu!
Suriye parçalanırsa, sıra Türkiye’ye gelecektir.
Bizler de gereken tedbirleri almak zorundayız.
Ülkemizin sınırlarını ve vatanımızı korumak hepimizin görevidir.
Bütün ülkeler kendi vatandaşlarının rahatı ve huzuru için çalışıyorlar ve tedbirini alıyorlarsa, biz de aynı çalışmayı ve tedbirleri almak zorundayız.
Artık bu milletin aklını başına alıp gerçekleri görmesi gerek.
Şehitler Tepesi boş kalmayacakmış. Boş kalırsa üzülürüz. Vatan evlatları şehit olacak ki, bu vatan da bölünmeyecek. Eh, artık biz de bu şekilde teselli olacağız.
ANCAK ŞUNU UNUTMAMAK GEREK; ŞEHİT OLAN VATAN EVLATLARIMIZIN ANNE VE BABASI İLE KARDEŞLERİNİN, EŞLERİNİN, ÇOCUKLARININ İÇLERİNDE DUYDUKLARI ACIYI BAŞKALARI AYNI DUYGU İLE ANLAYAMAZ. 
TÖRENLER YAPILIR, TAZİYELER BİLDİRİLİR. 
GENCECİK EVLATLARIMIZIN ÖLMEMELERİ, ŞEHİT OLMAMALARI İÇİN DE GEREKEN TEDBİRLERİ ALMALIYIZ. 
ŞEHİTLERİMİZE ALLAH'TAN RAHMET , MEKANLARININ CENNET OLMASINI DİLERİZ.
Ya sabır milletim ya sabır.
SON SÖZ:
Yandaş basın da yandaşlığını bırakıp gerçekleri kamu oyuna duyurmalıdır.
Gerçekler ortaya çıkmaz ise, tedbirini alamazsın ve son pişmanlıkta fayda getirmez.
29.02.2020
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com
NOT: MEDİREVO A.Ş.nin BOR VE KENEVİR ana maddesi ile bağışıklık sistemimizi güçlendirmek ve daha sağlıklı olabilmemiz için ürettiği ürünleri hem kendiniz için ve hem de bizlere katkıda bulunmak amacıyla E Ticaret mağazamızdan temin etmeniz mümkün bulunmaktadır. Link aşağıdadır. İster Kredi kartınızla, isterseniz kapıda ödemeli olarak alabilirsiniz. 

14 Şubat 2020 Cuma

Aşkım, hayatım, sevgilim ve kadınım.



TÜMER DİYOR Kİ:

AŞKIM, HAYATIM, SEVGİLİM VE KADINIM

Sevmek ve sevilmek.
Dünyanın en güzel duygularından bir tanesi.
Yılın 365 günü sevmeli ve sevilmeli insan.
Çocukken ayrıdır, gençlik yıllarında ayrıdır, olgunluk ve yaşlılık dönemlerinde ise çok daha farklıdır sevmek ve sevilmek duygusu.
Tanrının insanlara bahşettiği  en güzel duygulardan bir tanesidir.
Yaşamın can suyudur.
Güneş gibi ısıtır içini. Ay gibi aydınlatır benliğini.
Aşkı anlatmaya, ne kelimeler yeter, ne de söylenecek sözler.
Kelimeler yetersiz kalır gerçek aşkı ve sevgiyi anlatmaya.
Aşkım, bir tanem, hayatım, canım, sen benim ruhumsun, kalbimin içerisinde yaşayan damarlarımda gezinen kansın.  
Beynimin içerisinde gecemi gündüzümü seninle yaşıyorum.
Biricik sevgilim, iyi  ki varsın aşkım, diye döktürürsün güzel kelimeleri.
Hayatımı renklendirdiğin için o kadar mutluyum ki, seninle başladı gülmek, seninle yaşamımda yol almayı öğrendim, seninle güzel günler yaşamak, seninle birlikte ömür boyu mutlu olmak istiyorum, dersin.
Yaşamın bir anında yollarınız kesişir. Bakışlar değişir, kalbinin atış ritmi hızlanır.
Allah'ım, nedir bu? dersin. 
Elini tutmak, sarılmak, saçlarını okşamak, dudaklarından öpmek istersin. Aşkını günlere sığdıramazsın. Her an yanında olmak, onunla gece ve gündüz beraber olmak istersin.
Hayaller kurarsın ve neticede o hayallerin gerçekleştiği zaman dünyanın en mutlu insanı sensindir.
Uğraşlarının meyvesi olarak kollarına alırsın. İnanamazsın sevgilinin senin kollarında olduğuna. 
Böylesine bir güzelliği yakalamış sındır. Rüyada zannedersin kendini.
Bir masal gibi geçer günler. Aylar, yıllar su gibi akar gider. Ömrünün sonuna doğru yaklaşmaya başlarsın.
Sevdiğinin sesine, ellerine, gülüşüne hasret kalırsın. Cennet bahçesi yoktur artık.
Bir nehir gibi akıp gitmiştir hayatın.
Güllerin üstünde biriken yağmur damlaları gibi narin sevgilin nerededir?
Onunla olmak, onunla tattığın en büyük mucize, nerededir?
Birbirinizi ilk gördüğünüz anda başlayan bir film, bir masal olan aşkınız nerededir?
Daima güzel günlere koşacağınızı, her sıkıntıyı birlikte paylaşacağınızı, acıyı ve tatlıyı beraber hissederek güçlenerek sevginizi yaşatacağınız konusunda verdiğiniz sözler nerede?
Sevgililer günü aşkınla anlam kazanır.
Güzel günler bitmesin istersin. Mutluluğun son bulmasın istersin.
Bir dokunuşta saklı tüm aşkın enerjisi, sihirli ışığın etrafı aydınlatmasını  istersin.
Sen istersin de, hayatının akışı, yaşam koşulları istemez. 
Kendini kandırma, genç değilsin, orta yaşta da  değilsin, yaşlandın sen dostum yaşlandın. Sen artık yaşlı, işe yaramaz, sevgiyi, aşkı yaşamaya hakkın olmayan yaştasın. 
Senin bundan sonra sevgilin olamaz, olmamalı, sen artık kendi hayatını yaşayamazsın, yaşamaya hakkın yok. 
Sevgiyi falan unut. 
Sen tüm yaşamını ve benliğini, gücünü, enerjini başkaları için harca.
Artık senin gerçek sevgilin, çocukların ve çocuklarından da öte torunundur.
Gerçek bu işte sevgili dostlar, gerçek bu!
GENEDE YAŞLI BİR DEDE OLARAK, TÜM SEVGİLİLERİN SEVGİLİLER GÜNÜNÜ KUTLAR, SAĞLIKLI VE MUTLU BİR ÖMÜR GEÇİRMELERİNİ DİLERİM.

Zekeriya Tümer
14.02.2020
ulusalhaber1881@gmail.com.

26 Ocak 2020 Pazar

Fakirlerin kaderi bellidir.



TÜMER DİYOR Kİ:


FAKİRLERİN KADERİ BELLİDİR

2020 yılının ilk ayı bitmek üzere iken, Elazığ, (Sivrice ilçesi)  ve Malatya illerimizdeki deprem yürekleri acıttı.
Üst üste gelen zamlar ile millet inlemeye başlarken, doğanın kızgınlığı da ülkemizi rahat bırakmıyor.
Bilimden, ilimden, teknolojiden  uzaklaşır ve her şeyi kadere bağlarsan, elbette o kader gelir seni bulur ve sonucuna da katlanmak zorunda kalırsın.
Japonya gibi bir ülke de 7, 8 gibi depremler olduğunda binalara hiç bir şey olmaz iken, biz de 4,5-5-6-7 şiddetindeki depremlerde maalesef çok evler yıkılıyor, canlar da yok oluyor.
Allah muhafaza 7,5-8 şiddetinde bir deprem olsa, her halde perişanları yaşarız.
Fakir insan, sağlam ve kaliteli evde oturamaz ki!
Zengin olan gereken tedbirini alır ve en rahat edebileceği, güven içerisinde olabileceği imkanları yaratır ve kader falan ona vız gelir, tırıs gider.
Müteahhit, ucuz konut yapmak için, demir'den çalar, kalitesiz kum kullanır, çimentoyu eksik koyar, temeli sağlam atmaz ise, zavallı fakir gider o evi alır, herhangi bir afet olayında da evinin göçüğünün altında canını teslim eder.
Olaylar olunca nasıl herkes üzülüyor. Olmadan tedbir alalım dediğinizde, kimsenin de umurunda olmuyor!
Zam üstüne zam yaşıyoruz.
Bütçede para kalmamış, kanal projesini yapmaya kalkıyoruz.
Ülkemizin kalkınması, halkın mutlu ve refah yaşaması ne zaman düşünülecek, anlayamıyoruz!
Kızılay'a yapılan yardımların nerelere gittiği ve bizlerden kesilen paraların da ne olduğu sorgulanıyor, cevap yok.
Bu milletin her ne olursa olsun, vicdanı vardır. Acıma duygusu en fazla olan milletlerden bir tanesi de herhalde Türk milletidir.
Kin beslemek yoktur.
Kimse şunu unutmamalıdır. Bizler Anadolu insanları olarak, birlik ve beraberlik içerisinde yaşamak zorundayız. Bizleri kimse bölmeye, parçalamaya çalışmasın.
Bizler acı günlerimizde bir araya geliriz ve yardımlaşma, dayanışma içerisinde hemen tek vücut oluruz.
Mustafa Kemal Atatürk bu milleti çok iyi tanıyordu ve ona göre de Türkiye Cumhuriyetinin temelini çok sağlam attı.
Binalarımız yıkılabilir, ama Türkiye Cumhuriyetini kimsenin yıkmaya gücü yetmez.
Bunu da kimse unutmasın.
Depremde ölenlere Allah'tan rahmet diliyoruz ve yaralananlara da acil şifalar dilerken, Devletimizin de depremde mağdur olanlara gereken yardım elini çok acele uzatmasını dileriz.
26.01.2020
Zekeriya Tümer
ulusalhaber1881@gmail.com.
Zekeriya Tümer

31 Aralık 2019 Salı

Yeni bir yıla girerken, sevgi ve barış diliyorum.

Yeni bir yıla girerken, sevgi ve barış diliyorum.
Savaşların acıların ve felaketlerin, geçip giden koca bir yıl gibi geride kalması umuduyla.. NİCE YILLARA!




TÜMER DİYOR Kİ:

HASRETİZ YENİ YIL UMUTLARINA

Sevgili okurlar.
İnanın artık öyle bir duruma düştük ki, elimize kalemi alıp yazı yazmak istemiyoruz.
Ülkenin içerisinde bulunduğu sorunlar dağlar gibi büyüdükçe büyüyor.
Hangi birisini yazacaksın ve halkı uyandıracaksın.
Bunu yapmakta suç oluyor ve hemen hakkında takipler başlıyor.
2019 yılı da geride kaldı.
İnsan olarak, gelecek günlerimizle ilgili yeni umutlar beslemek ve güzel günler yaşamak istiyoruz.
Karanlık günlerin içerisinde yaşamak ve ruhumuzu karartmak istemiyoruz.
Negatif enerji ile hareket etmek değil, pozitif enerji ile hareket ederek, olumlu düşünceler altında, huzurlu ve mutlu bir yaşam içerisinde yaşamak bizlerinde hakkı olmalı diyoruz!..
2020 yılı girerken, aslında sevinmek değil üzülmek gerek.
Ömrümüzden bir yıl daha geçip gitti.
365 gün daha yaşlandık.
Sevinecek, gülecek ve mutluluğu yaşayacak durumda mıyız?
2020 yılında ülkemizde yaşam daha da zorlaşacak.
Aşırı dinci zihniyette olanlar, laik ve demokratik düzeni yok edebilmek için, gittikçe baskılarını arttıracaklar.
Her şey ortada.
Yapılan yolsuzluklar, satılan milli değerler, gazete ve TV. Kanallarında yayınlanmasa da sosyal medyada yayınlanmaktadır.
Yoksulluk ve işsizlik artarken, emekliler ve çalışan kesimler açlıkla boğuşurken, ülkemizde Suriyeliler dahil, birçok ülkeden akın akın insanlar sınırlarımızdan içeri girerken, gelecek günlerimiz ile ilgili nasıl olumlu düşünebiliriz?
Sevgili okurlar; bütün bu olumsuzluklara rağmen, bugün, yani 31 Aralık 2019 akşamı, her şeyi unutun ve tüm imkanlarınızı zorlayarak en güzel akşamı geçirmeye çalışın.
Çünkü bu sevinçli gününüz 2020 yılının girmesi ile son bulacak ve 1 Ocak’tan itibaren, zamların baskısı olmak üzere birçok olumsuz olaylarla yaşamımız kararacaktır.
Siyasi irade, şaşkınlık içerisindedir.
31 Aralık 2019 günü hiç olmaz ise son mutlu günümüz olsun. 
Dertten, tasadan uzak, gelecek günlerimizin güzel olacağı düşüncesi ile pozitif bir enerji yayalım ülkemize.
Olur ya bu yayılan pozitif enerji, birden gelecek günlerdeki olumsuzlukları, olumlu hale getirebilir!..
Bu iyi niyet düşüncelerimiz ile, gelecek günlerimizin çok ama çok daha iyi olmasını diler, Siyasi iradenin mantıklı düşünceler içerisinde ülkenin geleceğini karartmak değil, aydınlatmasına yönelik kararlar alması dileğiyle ULUSUMUZUN YENİ YILINI KUTLARIM.
ZEKERİYA TÜMER
31.12.2019
Ulusalhaber1881@gmail.com

1 Aralık 2019 Pazar

TÜM DÜNYA KADINLARI BİR OLUP “IIH DERSE”


TÜMER DİYOR Kİ:

TÜM DÜNYA KADINLARI BİR OLUP
“IIH DERSE”
 KADINLARA SALDIRILAR ORTADAN KALKAR!

(Spartalı erkekler pes eder ve ‘Halimiz berbat. Barış istiyoruz. Bütün şartlar kabul’ diyerek sulh ister. Kocalar karılarına, karılar kocalarına sokulur. Barış dediğin de başka nedir ki!)

Sevgili okurlar; Dünya’da kadınlara karşı şiddet gittikçe artmakta. Bunun nedeni
Erkeklerin kaba kuvvetleri ile kadınları kendilerine hizmet eden köle gibi görmeleridir.
Elbette daha birçok psikolojik ve sosyolojik sebepler de vardır.
Hal bu ki Kadının gücü erkeklerden daha fazladır. Her erkeğin mutlaka bir kadına ihtiyacı vardır. Çünkü Kadın anadır. Onda ana sıcaklığı vardır. Şefkatlidir.
Kadının yaradılışında ona verilen silah gücü erkeği pes ettirecek niteliktedir.
Kadınlara uygulanan şiddete son verilebilecek silah gene kadınların elindedir.
Bu nedenle siz kadınlara tarihten bir örnek vermek istiyorum.
Sizleri Yaradan Tanrı’nın (ALLAH’IN) sizlere bahşettiği bu silah, sizleri erkek şiddetinden koruyabilir. Bizden söylemesi.
Bu konu ile ilgili sizlere Yazar Ayşe Nur hanımın 30 Ağustos 2018 tarihinde kaleme aldığı yazıdan bir bölümü aktarmak istiyorum.

“Biz kadınlar savaşın ilk günlerinde haddimizi bildik, her yaptığınıza boyun eğdik. Ağız açtırmadınız bize, sustuk. Ama yaptıklarınızı beğeniyor muyduk? Hayır. Olanın bitenin pekala farkında idik. Çok defa köşemizden öğreniyorduk önemli işler üstüne verdiğiniz kötü kararları. İçimiz kan ağlarken, yine de gülümseyerek sorardık: ‘Bugünkü halk toplantısında barış üstüne ne karara vardınız?’ Kocamız ‘Sana ne? Sen karışma!’ der, biz de susardık. Ama ara sıra da ne kötü kararlara varıldığını öğrenir ve sorardık: “Aman kocacığım, nasıl olur, bu kadar çılgınca bir işe nasıl girersiniz?” Ama kocamız bize yukardan bakarak: “Sen elinin hamuruyla erkeklerin işlerine karışma. Cenk işi, erkek işi!” derdi. Başımızı derde sokuyordunuz, yine de bizim size öğüt vermeye hakkımız yoktu. Ama sonunda siz kendiniz başladınız bağırmaya ulu orta: ’Erkek yok mu bu memlekette?’ diye. Erkekler cevap verdi size: ’Yok, erkek yok bu memlekette!’ İşte o zaman biz kadınlar toplandık ve Yunanistan’ı kurtarmaya karar verdik. Daha bekleyebilir miydik? Söz bizim artık, susmak sırası sizde. Aklınızı başınıza toplar, öğütlerimizi dinlerseniz, işlerinizi biz yoluna koruz!”
Bu sözler tarihin en eski savaş karşıtı eseri Lysistrata’dan alınma. Lysistrata, Atina ve Sparta şehir devletleri arasında yaşanan Peloponnes Savaşlarının en hararetli yıllarında, kardeş kavgasının hüküm sürdüğü Atina’nın çöküş dönemine şahit olmuş büyük komedi ustası Aristophanes’in (M.Ö.446-386) yazdığı ‘Akharnalılar’ (Kömürcüler), ‘Eirene’ (Barış), ve Lysistrata üçlemesinin en ünlü eseri. Dilimize Azra Erhat ve Sabahattin Eyüboğlu tarafından kazandırılan tek perdelik oyun Lysistrata’nın bıktırıcı Peloponnes Savaşlarına ara verildiği Nikias Barışı’nın ardından, M.Ö.412-411 yılında Callias şehrinin Arkon’u için yazıldığı, bu yıllarda Dionysos veya Lenaea şenliğinde sahnelendiği sanılıyor.
YEMİNİMİ TUTMAZSAM...
Oyunda, Lysistrata adlı güzel kadının öncülüğünde toplanan Atinalı kadınların politik duruma müdahale ederek erkekleri savaştan vazgeçirmeye çalışmaları, esprili bir dille anlatılır. Hikayeye göre kadınlar Atina demokrasisinin sembolü olan Akropolis tepesini ve burada saklanan şehir hazinesini ele geçirirler. Ardından rakip Sparta şehir devletindeki kadınlarla iş birliği yaparlar. Planları basit ama cüretkardır: Kadınlar erkeklerini savaşa son vermeye razı etmek için cinsel grev yapacaklardır. Birlikte yemin ederler: “İster koca, ister dost, dünyada hiçbir erkeğe kendimi vermeyeceğim/Koynuma erkek girmeyecek/Açılıp saçılacağım, süsleneceğim/Erkeğim benim için yanıp tutuşacak/Yine de kendi isteğimle teslim olmayacağım/Zor kullanacak olursa/Zorluk çıkaracağım ve taş gibi katı olacağım/Bacaklarımı kaldırmayacağım/Mart kedisine dönmeyeceğim/Yeminimi tutmazsam, bu şaraptan içmek nasip olmasın/Yeminimi bozarsam, bu kâsedeki şarap su olsun!”
Sonuçta, Spartalı erkekler pes ederek “Halimiz berbat. Barış istiyoruz. Bütün şartlar kabul” diyerek sulh isterler. Yiyecek sepetleri ortaya çıkar, şaraplar açılır; kocalar karılarına, karılar kocalarına sokulur. Barış dediğin de başka nedir ki?

Bu yazıda anlatıldığı gibi, tüm Dünya kadınları bir gün tespit edip o günden itibaren bir ay kocalarına, sevgililerine IIH desinler, bakın neler olur!
Krallar, Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar, Milletvekilleri, Hakimler, Savcılar dahil, en üst Bürokratlardan en alt bürokratlara ve en zengin iş adamlarından, en küstah ve kabadayı erkekler dize gelirler ve Kadınları koruyacak her türlü yasal, hukuksal tedbirleri alırlar.
Kadının silah gücü erkekleri dize getirir.
Üstelik her şey sizlerin kontrolünde olduğu için ve yasal hakkınızı kullandığınızdan, sokaklara da çıkmadığınız dan polis şiddetine de maruz kalmazsınız. 
İşte size acizane benim önerim.
M.Ö. ce bunu yapan Spartalı kadınlar yaptı ise sizler de yapabilirsiniz.
Bizden söylemesi.
01.12.2019

ZEKERİYA TÜMER
Ulusalhaber1881@gmail.com