TÜMER
DİYOR Kİ:
HAYIR
MI?..,"
Sevgili okurlar, bilindiği üzere Anayasa’daki bazı maddelerin değiştirilmesi ve yetkilerin tek elde toplanması hususundaki Karar T.B.M.Meclisinden geçti. Halk oylamasına gidilecek. Halkın içerisinde bulunmadığı, toplumun ve birçok kurumların görüşleri alınmadan, geniş bir mutabakat sağlanmadan Meclisten geçen yasa, önümüzdeki aylar içerisinde halkın oylarına sunulacak.
Sevgili okurlar, bilindiği üzere Anayasa’daki bazı maddelerin değiştirilmesi ve yetkilerin tek elde toplanması hususundaki Karar T.B.M.Meclisinden geçti. Halk oylamasına gidilecek. Halkın içerisinde bulunmadığı, toplumun ve birçok kurumların görüşleri alınmadan, geniş bir mutabakat sağlanmadan Meclisten geçen yasa, önümüzdeki aylar içerisinde halkın oylarına sunulacak.
EVET
Mİ?
HAYIR
MI?
Muhalefet
kanadı devamlı AKP yanlış yapıyor, demekte. Ancak, tüm bu olumsuzluklara
rağmen, başta R.T.Erdoğan olmak üzere AKP de oyunu arttırdıkça arttırıyor. Bu
nasıl bir hikmettir. Bu nasıl iştir? Anlayabilene aşk olsun!..
Cumhurbaşkanlığı
Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst makamıdır. Bu makama kadar çıkan R.T.Erdoğan’a
bu makamda az ve dar geldi. Daha geniş yetkilerle, tek hüküm veren ve tek
başına kararlarını verip uygulatmak isteyen, ülkeyi istediği şekilde
yönetebilmek, istediğini yapabilmek arzusu içerisinde Anayasa değişikliğinin
yapılması istendi. Yani demek isteniyor ki, vebali ve günahı ile her şeyi
bana bırakın, ben istediğim kararları alabileyim. Ülkenin geleceğini ben tayin
edeyim. Beğenen beğenir, beğenmeyen beğenmez. Bekleyin ve görün.
Recep
Tayyip Erdoğan’a helal olsun demek de gerek! Nedeni ise, tüm AKP
milletvekillerini, iş adamlarını, birçok kurum ve kuruluşları, yasaları,
emniyet güçlerini avucunun içine aldı ve istediği gibi yönlendiriyor, yönetiyor
da. Ancak, bu yetmiyor, daha daha da geniş yetkilerle donanmalıyım, diyor. Tek
hüküm sahibi ben olmalıyım, diyor. Olması için de işte, gereken yapılmak
üzere.
Bu
güç nereden geliyor? 15 yıllık iktidar dönemi az değil. Başarısız oldu diye
eleştirilen AKP’nin oyları arttı ve iktidardan inmedi. Muhalefet ise hep
başarısız oldu. Bunların sebeplerini iyi araştırmak gerek.
Bahçeli
bile nasıl Recep Tayyip Erdoğan’ın uydusuna girdi. Bunu da anlayabilmek mümkün
değil.
Tek
Devlet, Tek Millet, Tek Bayrak sloganı ile yola çıkılmaktadır. Tek Laik ve
Demokrat Türkiye Cumhuriyet’i kelimesi ise yoktur.
Anayasa’nın
temel ilk 4 maddesi’nde değişiklik yoktur. Eh buna da şükür demeliyiz.
Amaç
nedir? Arzu nedir? Hedef nedir? Kimler bunun böyle olmasını istemektedir? Neden
yetkisiz bir meclis istenmektedir? Neden Milletvekilleri onay vermiştir?
Bahçeli neden 180 derece dönmüştür? Bunların cevabını bakalım kimler verecek!
Mustafa
Kemal Atatürk bunların cevabını şu sözleri ile vermiştir: “Bir millette,
özellikle bir milletin iş başında bulunan yöneticilerinde özel istek ve çıkar
duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa,
memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur.” Mustafa Kemal Atatürk.
Memleketin
yıkılıp kaybolması sonucuna mı gidilmek isteniyor? Yoksa daha da kuvvetli bir
devletin nizamımı kurulacak. Birlik ve beraberliğimiz bozulacak mı, yoksa
bölünmeden, parçalanmadan, Tek Devlet, Tek Millet, Tek Bayrak, Tek vatan
olarak, emperyalist güçlere kafa mı tutacağız. Teröre son mu verilecek?
Komşularımız ile eskisinden daha güçlü bir ilişki içerisinde mi olacağız.
İhracatımız artacak, ithalatımız azalacak, ekonomik kalkınma mı sağlayacağız.
Müreffeh, kalkınmış, huzur dolu bir ülke konumuna mı geleceğiz?
Kimsenin
diline, dinine, yaşam tarzına karışılmayan, Demokratik, laik, Hukukun
üstünlüğüne sahip, bağımsız hür bir devlet mi olacağız?
Milletvekilleri
dâhil, Başbakan’ın Bakanların ve de Cumhurbaşkanının görevlerini devir alırken
ettikleri yemin bellidir. Bir insan neden yemin eder. Hem kendisine ve hem de
milletine ve de Allaha karşı sorumlu olduğunu, sözünde duracağı hususunda hem
kendine, hem milletine ve hem de Allah’a söz verir. İnançlı insan ise sözünde
durur.
İnşallah
edilen yeminlere sadık kalınır ve herkes sözünde durur.
Eh
ne yapalım, herkesin sözünde durması diye bir mecburiyet de yok herhalde!
Baskının
gittikçe arttığı bir dönemde yaşıyoruz. Bu şartlar altında hiçbir şeyin
sağlıklı gitmesi söz konusu olamaz.
Bu
şartlar altında yapılan referandumda yasal olmayacak ve şaibeli olacak. Keşke
olağanüstü hal kalktıktan sonra yapılsa idi. Yangından mal kaçırılır gibi,
aceleye getirilmese idi herhalde daha iyi olurdu.
Halk
kendi geleceğinin şekillenmesi için çok iyi düşünmeli, eksiyi artıyı iyi
değerlendirmeli, o’na göre de kararını vermelidir.
ŞU
GERÇEK UNUTULMAMALI:
SEVR
HORTLATILMAK İSTENİYOR, EMPERYALİST GÜÇLER ÜLKEMİZ ÜZERİNDE ÇOK GÜZEL
TEZGÂHLARINI KURUYORLAR.
TÜRKÜN
TÜRKTEN BAŞKA DOSTU YOKTUR.
EYYY
MİLLET UYAN VE KENDİNE GEL
TEK
YOL VAR, O DA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLUNDA GİTMEKTİR. TÜRKİYE CUMHURİYETİ
LAİK, DEMOKRAT OLMALIDIR VE ÖYLE DE DEVAM ETMELİDİR.
İNŞALLAH
ÖYLE DE DEVAM EDECEKTİR.
BİZDEN
SÖYLEMESİ, TAKDİR SİZLERİNDİR.
30.01.2017
Zekeriya
Tümer