Baba etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Baba etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Haziran 2021 Pazar

AH BABA VAH BABA

TÜMER DİYOR Kİ:

AH BABA, VAH BABA


Bugün 20 Haziran 2021. 

Babaların günü imiş bu gün. 

Anneler günü, sevgililer günü, aşıklar günü vs. 

Aslında, Dedeler, Nineler, Dayılar, Amcalar, Ablalar, Ağbiler, Teyzeler, Halalar, komşular, arkadaşlar, günü gibi günler olsa da, 365 günün her gününü değişik şekillerde kutlasak. 

Dünya'nın, insanların sevgiye, hoş görüye, iyiliğe ihtiyacı olan bir dönemde yaşıyoruz. 

Hele ki, şu son günlerde ülkemizin buna daha çok ihtiyacı var. 

Biz ne babalar gördük bu güne kadar. Halen de bazı babalar var ki, ortalığı ne güzel karıştırıyorlar. 

Babaların babası, ne oturaklı adam. Tam bir baba, dendiği zaman insanın koltukları kabarır. 

Ya sen de tam bir Şam babasısın, derlerse de iş kötü.

Şam babası demek: Evine, çoluk çocuğuna karşı sorumluluk duygusu gelişmemiş, hayırsız baba, demektir. 

Baba olabilmen için ilk önce evlenmen gerek. Evlendikten sonra da çocuk sahibi olman gerek. 

Babanın sorumluluğu çok fazladır.

Baba, annenin, çocukların, hatta anne, baba ve akrabalarının sorumluluk duygusunu hisseder. 

Baba çalışmak, gecesini gündüzüne katarak çalışmak ve ailesine bakmakla sorumludur. 

Para getirir ve ailesini rahat ettirirse iyi babadır. Sıkıntılara sokarsa kötü babadır. 

Baba tatil yapmaz, yaptırır. 

Gençliğini, sağlığını, eşi ve çocukları için feda eder. Birazcık kendisine zaman ayırıp gezmeye çıksa, sorumsuz adam olur. 

Evde kalsa tembel olur. 

Anne çocuklara kızar, bak seni akşam gelince babana söyleyeceğim, sen görürsün, der, baba çocukların gözünde vahşi baba olur. 

Baba annesinin sözünü dinlerse ana kuzusu, karısının sözünü dinlerse kılıbık olur. 

Baba her zaman  çocuklarının kendisinden iyi olmasını ister. Zaten çocuklar belli bir yaşa geldiklerinde, 

-Ya baba, sen de hiç bir şey bilmiyorsun, derler. 

Babaları öldükten sonra da, "Keşke babam sağ olsaydı da ona danışsaydım" derler. 

Babalar ağlamaz. Babalar yorulmaz. Babalar hasta bile olamazlar. Babalar hep çalışmak, çalışmak, çalışmak zorundadır. 

Babaların sevgisi çok büyüktür. Çocukların kılına zarar gelse, yüreği sızlar. İçi kan ağlasada göz yaşlarını tutar, belli etmez. 

Baba tatil yapmaz, çocuklarına ve eşine tatil yaptırır, kendisi yapmaz. 

Bazı babalar çocukları çok rahat etsin diye, çalarlar, rüşvet yerler, devletin malı deniz, yemeyen domuz diyerek, devleti soyarlar, her türlü pisliği yaparlar, böyle babalar mı iyidir sizce, yoksa namusu ile para kazanarak, çocuklarına haram para yedirmeyen baba mı iyidir?

Ne dersiniz?

Bence BABA GİBİ BABA, ÇOCUKLARINA MİRAS OLARAK :

DÜRÜSTLÜĞÜ, NAMUSLULUĞU, ŞEREFLİ LİĞİ BIRAKMALIDIR. 

Sevgili okurlar, siz ne dersiniz? 

Namuslu Baba nın bıraktığı miras mı iyidir, yoksa namussuz babanın bıraktığı miras mı iyidir?

ŞEREFLİ VE NAMUSLU BABALARIN BABALAR GÜNÜ KUTLU OLSUN. 


27 Haziran 2015 Cumartesi

TÜMER DİYOR Kİ!.. "Merhum Demirel’le ilgili küçük bir anı" (Zekeriya Tümer)

TÜMER DİYOR Kİ:
Merhum Demirel’le ilgili küçük bir anı.
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında bir memur kenti olan Ankara’da gıda ve tüketim mallarının aracıları ve aracı karlarını ortadan kaldırarak yeterli ve ucuz bir şekilde sağlanması sorununun çözümüne yardım amacıyla, Mustafa Kemal Atatürk (Cumhurbaşkanı), İsmet İnönü (Başbakan), Abdülhalik Renda (TBMM Başkanı), Celal Bayar (Başbakan) ve Fevzi Çakmak (Genelkurmay Başkanı) tarafından 21 Nisan 1925 tarihinde  “Ankara Memurları İstihlak Kooperatifi”  kurulmuştur.
ANKARA MEMURLARI İSTİHLÂK KOOPERATİFİ
Atatürk’ün direktifiyle çıkan 25 Mart 1925 gün ve 586 sayılı Tebliğle, kooperatife 4.000 memur ve hizmetlinin bir aylık maaşlarının yarısının, bu kişilerin hesabına kooperatife avans olarak ödenmesiyle oluşturulan 168.246 TL sermaye sağlanmıştır. Devletin yardımcı olmasıyla sağlanan avans altı ay sonra faizi ile beraber geri ödenmiştir. Bu çalışma kooperatifi başarıya götüren nedenlerin ilki olmuştur.
AHDE VEFA VE BAŞKAN AYHAN ÜNGÖR
Atatürk’ün ölümüne kadar büyük bir özveri ile örnek çalışmalar yapan kooperatif ilk bilançosunu 1926 yılında 115.000 TL karla kapatmıştır. Bu rakam 1933 yılında kurulan Halk Bankası’nın kuruluş sermayesi olan 25.000 TL’nin 4,5 katıdır. Sonraki yıllarda çeşitli nedenlerle bu tarihi oluşum aktifitesini yitirmiştir.
Atatürk’ün anısı yok olmasın, tarihten silinmesin diye, bugün kooperatif Ayhan Üngör’ün olağanüstü çabaları ile Işıklar Caddesindeki TESKOMB nin binasında bir oda da hayatını idame ettirmeye çalışmaktadır.
İstanbul’a gitmeden önce, bizde elimizden gelen yardımı yapıyor ve Kooperatifin yaşaması için çaba harcıyorduk. 3 sene de Kooperatifin Genel Sekreterliğini yürütmüştük.
Bu kooperatif 1980 yılına kadar son derece aktif bir çalışma içerisinde idi. O zaman ki yöneticiler Kooperatifi daha ileriye götürmekten ziyade, küçülterek en sonunda yok olma durumuna getirmişler.
Sonra biz arkadaşlarla kooperatifi ele aldık ve yaşatma mücadelesine başladık. Ancak, kooperatifin kasasında hiç para kalmamış, satış yapacak mağazası ve yeri yoktu.
YOĞUN DESTEK ARAYIŞI VE SEVGİLİ BABA'YI ZİYARET!.. 

İşte bu şartlarda bizler, Kooperatifin aktif çalışması için 9.cu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den yardım alabilmek için Kooperatifin Yönetim Kurulu üyeleri olarak Köşke gittik.
Atatürk’ün ve arkadaşlarının kurmuş olduğu Tüketim Kooperatifinin sıkıntılı döneminin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in desteği ile aşabileceğimizi düşünüyorduk.
Yönetim kurulu olarak bizi hoşgörü ve babacan tavrı ile karşıladı Demirel. Samimi ve içten bir hava estirdi. Güven duygumuz arttı. Cumhurbaşkanı konuyu çok iyi biliyordu. Bize nasihatler ve bilgiler sundu. Biz ise ondan kooperatifin satış yapabilmesi ve hayatını idame ettirebilmesi için, vakıfların binalarından veya hazinenin binalarından birisinin kooperatife tahsis edilmesini bekliyorduk. Merhum 9.cu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise, babacan tavrı ile bize şu nasihatte bulundu. “Parayı bulun, sonra gelin” dedi. Elbette, hepimiz şaşırmıştık. Biz zaten parayı bulsak, kooperatife yer tutar, satış yapar ve tarihi kooperatifin yaşamasını sağlardık. Kimseye de ihtiyacımız olmazdı. Ancak, yapılacak bir şey yoktu. Cumhurbaşkanımız böyle takdir etmişti. Bizlerde ilgisine teşekkür edip, köşkten ayrıldık.
Merhum 9.cu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel, Başbakan iken Rahmetli Özal’da Cumhurbaşkanı iken, ben bürokraside görev yapmakta idim. D.Y.P. iktidarda idi. Maliye ve Gümrük Bakanı ise Sümer Oral’dı. Benim Genel Müdürlüğüm yazıldı, köşke kadar çıktı ve 6 ay sonra Merhum Demirel’in memleketlisi Ramazan Uludağ Gümrükler Genel Müdürlüğüne getirildi ve benim kararnamem köşkten Demirel’in emri ile geri çekildi. Ne yapalım devlet böyle uygun görmüştü, kaderimiz bu imiş. Bizde kızağa çekildik böylece.
Rahmetli Demirel ile böyle kısa da olsa bir anı yaşadım.
Ancak, gerçekten büyük siyasetçi ve devlet adamı idi. Dünü düşünmez yarını düşünürdü. Devletin kurallarını yerine göre uygulardı. O da her siyasetçi gibi yakınlarına elinden geldiğince yardımını esirgemezdi.
Büyük mücadelesi sayesinde 9.Cumhurbaşkanı da oldu ve kimseye kolay kolay nasip olmayacak büyük bir devlet töreni ile İslam köydeki anıt mezarında ebedi istirahatgahına defnedildi.
Her şeyin bir sonu vardır, bunu unutmamak gerek.
Allah Rahmet etsin.
Zekeriya Tümer
(ulusalhaber@hotmail.com) - 27.06.2015