1 Mart 2016 Salı

TÜMER DİYOR Kİ!.., "Ölümden korkmayan insanlarla baş edebilmek kolay değildir."

ÖLÜRKEN ÖLDÜREN ALLAHSIZLAR
Zekeriya TÜMER
Ölümden korkmayan insanlarla baş edebilmek kolay değildir.
Bir insan, kanundan, dayaktan, işkenceden, Allah’tan ve ölümden korkmuyor, başına gelebilecek her şeyi olduğu gibi kabul edebiliyorsa, o insanla hiçbir şekilde baş edemezsiniz.
Ölmeyi göze alabilmek normal bir insan için mümkün değildir. İnsanların çoğu ölümden korkar. Canı kıymetlidir. Eline ufacık bir diken batsa canı yanan ve acı duyan insan, kolay kolay kendisinin ve de bir başkasının canına kıyamaz.
Hele ki, içinde insan sevgisi olan ve Allah’tan, kanundan korkan bir kişi, karşısındakini incitmekten bile korkar.
Canlı bomba denilen insan müsveddelerinde insanlık kaybolmuştur.
Onlar, ne kanundan ve ne de ölümden korkmaz hale getirilmişlerdir. Beyinleri son derece özel eğitimle yıkanmış, özel haplar ve ilaçlar verilerek, öldürme ve ölme duygusu içlerine işlenmiştir. İşte bu insanlar kendilerini öldürürlerken, başka masum insanların da kendileri ile birlikte ölmelerini arzu etmektedirler. Bu nedenle de üzerlerine aldıkları bombaları patlatarak, hem kendi canlarına kıymakta ve hem de etraflarındaki insanların ölmelerine sebebiyet vermektedirler.
Sevgili okurlar, bugüne kadar ülkemizde intihar bombacılarının yaptıkları katliamları geçmişten bugüne şöyle bir hatırlatmak isterim.
Tarihte ilk intihar saldırılarını Japonlar yapmıştır. Ancak onlar savaşta yapmışlardır. Ülkelerinin onurunu kurtarma amacını taşıyan kamikaze olarak bilinen fedakâr Japonlar, karşılarındaki düşmana zarar vermek için uçakları ile intihar girişiminde bulunmuşlardır.
1980 den sonra ise intihar eylemleri, silahlı örgütler tarafından sistematik olarak anarşi, kargaşa yaratmak amacıyla, masum insanların da canlarına kastetmek niyetiyle gerçekleşmeye başlamıştır.
İntihar eylemini yapan kişi, hangi psikoloji içerisindedir bilinmez. Ancak o, kendisi de ölmediği takdirde eyleminin başarısız olacağına inanır.
Bu nedenle eylemcinin ölmesi, intihar eyleminin ön koşulu imiş…
Günümüzde silahlı örgütler genellikle son çare olarak bu eylemi düzenlerler ve kamuoyunda ses getirmek, korku ortamı oluşturmayı amaçlarlar.
Terör grupları durup dururken türemezler. Bunları besleyen ve büyüten, onlara silah ve para yardımı yapan devletler, kuruluşlar ve kurumlar vardır. Her birisinin de değişik amaçları söz konusudur.
Bütün Dünyanın gözü bizim ülkemiz üzerindedir. Demokratik, laik ve Cumhuriyete bağlı, Atatürk ilke ve inkılâplarına sadık, dinine, milliyetine dört elle sarılmış, etnik ayrımcılıktan uzak, ordusu kuvvetli, vatanını seven, doğuştan asker olan bir devleti yüzyıllardır yok etmeye çalışan güçler, boş durmayıp, ülkemizi karıştırmaya ve parçalamaya çaba harcamaktadırlar.
Bu nedenle, 1980 den sonra Ermeni militanları birçok Diplomatlarımıza saldırmışlar, ölümlerine ve yaralanmalarına sebep olmuşlardır.
Kısa sürede bastırılan bu Ermeni terörünün yerini PKK almıştır.
30 Haziran 1996 yılında Tunceli Cumhuriyet Meydanında bayrak töreni için toplanan altmış kişilik askeri birliğin arasına, kendisine hamile süsü vererek karışan saldırganın, üzerindeki patlayıcıları infilak ettirmesi neticesinde 9 askerimiz şehit olmuş ve 29 askerimiz de yaralanmıştır. Bu terör olayını gerçekleştiren PKK’lı Zeynep Kınacı adlı bir kadındır.
25 Ekim 1996 da Adana’da Emniyet Çevik Kuvvet Müdürlüğüne yaklaşan Leyla Kaplan adındaki PKK’ lı kadın üzerindeki patlayıcıları infilak ettirmesi neticesinde 5 kişi ölmüş 18 kişi yaralanmıştır. Ölenlerin çoğu polistir. Bir de sivil bulunmaktadır.
29 Ekim 1996 yılında Sivas’ta Cumhuriyet Bayramı esnasında Güler Otaş isimli PKK teröristi kadın, polis arabasına bindirildiği anda üzerindeki bombayı patlatarak 6 polisimizin ölmesine ve 10 polisin de yaralanmasına sebebiyet vermiştir.
17 Kasım 1998 de Fatma Özen adlı PKK lı terörist kadın Yüksek Ova’da Jandarma Komutanlığı önünde Van’a gitmek üzere bekleyen askeri konvoya yaklaşarak üzerindeki patlayıcıları infilak ettirmesi neticesinde bir askerimiz şehit olmuş,  5 kişi yaralanmış, bir de sivil ölmüştür.
1 Aralık 1998 tarihinde Lice’de Hüsniye Oruç isimli PKK lı kadın, asker ve korucuların alış veriş yaptığı markete girerek üzerindeki bombayı patlatmış ve 1 kişinin ölümüne, 14 kişinin yaralanmasına sebebiyet vermiştir.
24 Aralık 1998 tarihinde Van ilimizde askeri personellerin çocuklarını taşıyan askeri servis aracına yaklaşan PKK teröristi Hamdiye Kapan adlı kadın üzerindeki patlayıcıları infilak ettirmesi neticesinde biri öğrenci 2 kişi ölmüş ve 24 kişi de yaralanmıştır.
4 Mart 1999 da Terörist İstanbul’da gözüktü. Maral Maymak isimli PKK lı terörist, hamile numarası ile Şehit Keskin Kaplan Kıran Karakolu’na yaklaşırken, şüphelenilmiş ve görevlilerin vatandaşları uzaklaştırmaya çalıştırdığı anda üzerindeki el bombalarını patlatmış ve bir kişinin ölümüne 10 kişinin yaralanmasına sebep olmuştur.
20 Mart 1999 da Başkale ilçesinde Tacettin Şahin adlı PKK lı terörist Bölge trafik istasyonu önünde uygulama yapan trafik ekibine yaklaşarak üzerindeki patlayıcıları infilak ettirmiş ve 1 polisin ölümüne 3 polisin yaranmasına sebebiyet vermiştir.
27 Mart 1999 tarihinde İstanbul Taksim Meydanında çevik kuvvet ekiplerinin bulunduğu minibüse yaklaşan Semiha Kılıç isimli PKK lı terörist üzerindeki bombayı patlatarak bir polisin ölmesine 10 polisin yaralanmasına sebep olmuştur.
5 Nisan 1999 tarihinde Bingöl Valisi Süleyman Kamçı’nın makam arabasından indiği sırada, birisinin üzerine geldiğini fark ederek Kamçı’nın bina içerisine kaçması üzerine önce elindeki el bombalarını araç ve binaya atan, sonrasında ise üzerindeki patlayıcıları infilak ettiren PKK terörist Bakı Tatlı 2 kişinin ölmesine ve 12 kişinin yaralanmasına sebep olmuştur. Saldırıda bir çocuk ta hayatını kaybetmiştir.
3 Ocak 2001’de olay gene İstanbul’da olmuştur. Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi üyesi olan Gültekin Koç isimli terörist Şişli İlçe Emniyet Müdürlüğüne gelerek kendisini iş adamı olarak tanıtmış, Emniyet Müdürü Selçuk Tanrıverdi’nin makam odasına giderken, dördüncü katta karşılaştığı makam şoförünün kendisini durdurması üzerine paniğe kapılarak üzerindeki patlayıcıları infilak ettirmiştir. Patlamada bir sivil hayatını kaybetmiştir. 2 kişi ölmüş ve 7 kişi de yaralanmıştır.
10 Eylül 2001 de gene Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi üyesi Uğur Bülbül İstanbul Beyoğlu ilçesindeki Gümüş suyu semtinde, kontrol noktasında bulunan polislerin arasına dalarak, üzerindeki bombayı patlatmış ve 4 kişinin ölümüne sebebiyet vermiştir. Bunlardan biri sivildir. 23 kişi de yaralanmıştır.
Gittikçe hedef büyümekte ve daha çok kişinin ölmesi için planlar yapılmaktadır. PKK’nın yanında başka terörist gruplar da çalışmalarını hızlandırmış ve ölümlere sebebiyet vermek için faaliyetlerini arttırmışlardır. Bunlardan bir tanesi de El-Kaide’nin Türkiye Yapılanması’dır. Mesut Çabuk ve Gökhan Elaltuntaş isimli teröristler 15 Kasım 2003 yılında İstanbul’da önce Şişli’deki Bet İsrael Sinagogu, yaklaşık dört dakika sonra da Beyoğlu’ndaki Neve Şalom Sinagogu’nun önünde bomba yüklü birer kamyoneti infilak ettirerek 28 kişinin ölmesine 300 den fazla kişinin yaralanmasına sebep olmuşlardır.
Daha 15 Kasım’ın şoku atlatılmadan, 20 Kasım 2003 de gene İstanbul’da El-Kaide’nin Türkiye yapılanması adlı teröristlerden Feridun Uğurlu ve İlyas Kuncak adlı iki terörist, önce Beyoğlu’ndaki Birleşik Krallık Konsolosluğuna, sonra da yaklaşık beş dakika sonra ise Beşiktaş’taki HSBC Genel Merkezi binası önünde, bomba yüklü birer kamyonetin infilak ettirilmesini gerçekleştirmişler ve 31 sivil 450 den fazla vatandaşın yaralanmasını sağlamışlardır.
3 yıl Türkiye nefes almış, bu üç yıl zarfında canlı bomba olayı vukuu bulmamıştır.
9 Mart 2006 yılında Van Belediyesine bağlı zabıta ekiplerine ait olan araç yoldan geçtiği sırada araca yaklaşan Devrim adlı PKK lı terörist üzerindeki patlayıcıları patlatarak biri sivil iki zabıta memurunun ölmesine ve 19 kişinin de yaralanmasına sebep olmuştur.
22 Mayıs 2007 yılında sıra Ankara’ya geldi. Güven Akkuş isimli PKK lı terörist, Altındağ ilçesindeki Ulus semtinde bulunan Anafartalar Çarşısına girerek üzerindeki patlayıcıları patlatmış ve 9 sivilin ölümüne, 110 dan dan fazla vatandaşın da yaralanmasına sebebiyet vermiştir.
31 Ekim 2010 tarihinde İstanbul’da Taksim Meydanında sürekli görev yapan çevik kuvvet polislerine yaklaşan Vedat Acar isimli PKK lı terörist, üzerindeki patlayıcıları patlatması sebebiyle 1 polis şehit olmuş, 32 kişi de yaralanmıştır.
11 Eylül 2012 gene yer İstanbul. Sultan gazi ilçesindeki 75.yıl Polis Merkezine gelen ve karakola girmeye çalışan bir kişi, polislerin engellemesi sonucu içeri girememiş, çareyi üzerindeki bombayı patlatmakta bulmuştur. Devrimci Halk Kurtuluş Partisi adına bu işlemi gerçekleştiren İbrahim Çuhadar adlı terörist 1 polisin şehit olmasına ve 7 polisin de yaralanmasına sebebiyet vermiştir.
1 Şubat 2013 tarihinde Ankara’da Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliğinin vize işlemleri yapılan binaya saldıran Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi üyesi Ecevit Şanlı, üzerindeki patlayıcılar ile bir el bombasının patlamasıyla bir güvenlik görevlisi hayatını kaybetti, 3 kişi de yaralandı.
6 Ocak 2015 yer İstanbul. Yeni bir örgüt. Irak ve Şam İslam Devleti.( Allah Allah ne işi var bu örgütün İstanbul’da.) Diana Ramazova adlı bir kadın. Hem de Çarşaf giymiş. Fatih ilçesindeki Sultanahmet semtinde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Turizm Şube Müdürlüğü önündeki kulübeye yaklaşıyor ve üzerindeki patlayıcıları patlatıyor. Patlamada 1 polis hayatını kaybediyor 1 kişi de ölüyor. Elbette terörist kadın da orada geberiyor.
20 Temmuz 2015 yılında değişik illerden gelen 300 Genç Suruç ilçesinde toplanıyor. Irak ve Şam İslam Devleti’nin Kobani kuşatması sonrası yıktığı Kobani’yi yeniden inşa etmek için gitmeye hazırlanan gençlerin arasına giren Irak ve Şam İslam Devleti örgütüne bağlı olan Şeyh Abdurrahman Alagöz adlı bir terörist üzerindeki bombayı patlatıyor ve 34 gencin ölümüne, 100 den fazla kişinin ise yaralanmasına sebebiyet veriyor.
10 Ekim 2015 yer Ankara. Daha Suruçtaki gençlerin acısı bitmeden Ankara’da yeni bir katliam. Gene Irak ve Şam İslam Devleti adına Yunus Emre Alagöz adlı terörist ve ismi açıklanmayan 2. Saldırgan. Ankara Garı önü. Sıhhiye Meydanında düzenlenecek olan Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi öncesi. 3 saniye aralıklarla patlayan iki canlı bomba. 109 ölü ve 500 den fazla yaralı.
12 Ocak 2016 yer İstanbul. Gene Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) Nabil Fadli, Fatih ilçesindeki Sultanahmet Meydanında üzerindeki bombayı patlatıyor ve 11 kişinin ölmesine 15 kişinin de yaralanmasına sebebiyet veriyor.
17 Şubat 2016 yer Ankara. Kürdistan Özgürlük Şahinleri adlı bir örgüt. Abdulbaki Sömer adlı bir terörist. Hedef, Ankara’nın kalbi. Çankaya ilçesinde askeri servis araçları. Bomba yüklü araç ile askeri servis araçlarının üzerine geliyor ve bombayı patlatıyor. Kendisi de elbette geberiyor ancak 29 kişinin de ölmesini sağlıyor. 61 kişiden fazla da yaralı var. Çoğu asker ve bir de sivil var.
2003 yılına kadar 12 terör saldırısında ölenlerin sayısı 36 kişi. 2003 den bugüne kadar terörist saldırılarında ölenlerin sayısı ise 261. Yaralananlardan da sonradan ölümler oldu ise bu rakam daha da artmıştır. Yaralıların sayısını söylememize gerek yok. Onlar, yaşadıkları sürece, yaşadıkları travmalar ve psikolojik bunalımlarını içlerinde ölünceye kadar taşıyacaklardır. Kiminin gözü kör olmuş, kiminin kolu bacağı kopmuştur. Genç yaşlarında yaşadıkları bu korkunç olayları unutmaları mümkün değildir.
 Son günlerde gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve gerekse Başbakan Davutoğlu, terörü tam manasıyla lanetliyorlar ve tedbirleri arttırmak için çareler arıyorlar.
Demek ki, 261 kişi ölene kadar, çok şey düşünülmüyordu! İnşallah bundan sonra ölen ve yaralananlar olmaz.
Ancak, terör belası ile mücadele etmeye devam eden asker ve polislerimizin uğradıkları kalleşçe saldırılar neticesinde her gün şehit haberleri gelmeye devam etmektedir.
Asfaltların altına gömülen bombaların nasıl ve kimler tarafından gömüldüğü hususunda neden geniş bir araştırma yapılmaz, onu da anlamak mümkün değil!
En önemlisi de, ölen teröristlerin kimlikleri DNA tespitlerinden yapılırken ve hangi terör grubuna ait olduğu bilinirken, ülkemiz içerisinde bu örgütlerin yuvalanmaları, silahları ve bombaları nereden, nasıl temin ettikleri neden bilinmez. İşte bunu da anlamak mümkün değil!
2016 yılı daha büyük acılara sebebiyet vermeden, Anayasa’yı değiştirmekle, Başkanlık sistemini getirmekle, uğraşılacağı yerde, daha önemli bir politikanın uygulanarak, teröre son verdirmenin yolları aranmalı.
Anayasa değişince, Başkan olununca, terör nasıl bitecek, onu da anlatsalar da halkımız bilse!...
Savaş çığlıkları ülkemize hayır getirmez. Elbette ülkemizi gerektiğinde savunmak ve sınırlarımızın değişmesine müsaade etmememiz gerek. Bu millet gerektiği zaman tek vücut olmasını bilir. En son anda, mutlaka bir kurtarıcı gelir.
Etrafımızdaki düşmanlarımıza karşı birlik ve beraberlik içerisinde olmak zorundayız. Vatandaşlarımızın çok dikkatli olmaları ve en ufacık şüphe halinde,  güvenlik güçlerine haber vermeleri gerekmektedir.
Muhalefet partileri ve iktidar partisi mensupları birbirleri ile sürtüşme yerine, ülkenin içerisinde bulunduğu zor şartları düşünerek, daha tutarlı politikalar üretmek zorundadırlar.
29.02.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder