TÜMER
DİYOR Kİ!...
AHLÂKLI
MISINIZ, YOKSA AHLÂKSIZ MI?..
Toplumun
değer yargılarına göre kişilerin davranışları değerlendirilerek o kişiye ya çok
ahlaklı denir, ya da, amma da ahlaksız insan denir.
Bizdeki
namus ve ahlak anlayışı daha çok kadının iki bacağı arasındadır.
Kadına
sarkıntılık yapan erkek ahlaksızdır. Bazı dindar geçinen kesimlerce de Kadın,
açık, giyinirse, mini etek giyerse, sosyal ve medeni bir insan olarak erkek
arkadaşı varsa, toplum içerisinde bir yer edinmişse, o kadın hakkında da pek
ahlaklı diye düşünülemez.
Sosyal
ve medeni görüş içerisinde olanlar ile olamayanların değer yargıları kendine
göre değişir.
Beşeri
ilişkiler her toplumda değişik şekillerde değerlendirilir.
Amerikan
toplumunun, Japon insanının, Avrupalı veya Uzakdoğulu insanların ahlak
anlayışları farklıdır.
Bizim
toplumumuzun ahlaki değerleri de eskiye göre çok değişiklik arz etmektedir.
Hırsızlık
yapan, yalan söyleyen, çalan, çırpan, karşısındakinin hakkını hukukunu
çiğneyen, topluma zarar veren kişilere pek ahlaksız diyen çıkmaz.
En
önemlisi de, kendi çıkarı uğruna
devletine ve milletine zarar veren, rüşvet yiyen, gayrimeşru kazanç peşinde
koşanlara hiç ahlaksız denmez.
İslamiyet’in
en önemli kurallarından biri ahlaklı yaşamaktır. Bu kuralı ihlal eden ve
Peygamberimizin ahlakını öven ve onun gibi yaşamayıp tam tersini yapan, dini
suiistimal ederek, Dini kendi çıkarı için kullananlara da ahlaksız denmez.
Bürokrasi de devlet memuru olan idareciler,
denetim elemanları ve müfettişlerin yaptıkları yanlış uygulamalara hiç
ahlaksızlık denmez. Bu kişilerden bazıları, üstlerine yaranabilmek için her
türlü sahtekârlığı, yalancılığı, mubah sayarak, haksız yere ellerine
geçirdikleri kişilerin haklarını çiğneyerek, kişilerin ekmekleri ve gelecekleri
ile oynarlar. Karşısındaki insana zarar vermek hoşlarına gider ve yalakalık
yaparak kendi geleceklerinin daha iyi olmasını sağlamaya çalışırlar. Bu kişiler
bir de ahlaktan, faziletten ve doğruluktan bahsederler.
Demek
ki Ahlak; toplum içinde kişilerin benimsedikleri ve uymak zorunda bulundukları
kurallar zinciridir.
Bu kuralları kendisine göre koyar ve ahlaksız denecek
uygulamayı kendine göre ahlaklı uygulamaya çevirir ve vicdanını rahatlatmaya
çalışır.
Toplumlar
böylece ahlaki değerleri kendisine göre değiştirir.
Bazı
toplumlarda ahlaklı davranışlar, diğer toplumlarda ahlaksız davranış şeklinde
de algılanabilirler.
Örneğin:
İlkel kabilelerde kızların memeleri dışarıda toplum içersinde gezmelerine kimse
bir şey demezken, hadi Türkiye’de gezebilsin.
Mümkün
değildir ve çok ahlaksız bir durumdur.
Bu
ahlaksızdır da, rüşvet yemek, hırsızlık yapmak, devlet malını çarçur etmek,
yetimin, yoksulun hakkını yemek, ahlaksızlık değildir!
Her
ülkenin ve her toplumun Ahlak anlayışlarında farklılıkları böylece görürüz.
O
halde, Ahlak bir fikir değildir; yaşanan duygu, hareket halinde olan düşünce,
hayat olan fazilettir.
Devirlere
ve insanlara göre de içeriğinde değişmeler olur.
Gerçekte
ahlak, insanların mükemmel ve güzel olana yönelişidir.
Kötüden
iyiye gidişin planıdır.
Kötü
nedir?
İyi nedir?
Bunu da toplumu yönetenlerin çok iyi açıklamasında yarar
vardır. Çünkü yönetilenler, yöneticilerin hareketlerini örnek alırlar.
Gerçekte
ise ahlak, aslında disiplin ve nizamdır.
Ahlakın
temel prensiplerinden birisi toplumda insana en uygun hareketi temin etmektir.
Bu
sosyal uygunluk hangi davranışla sağlanıyorsa o hareket ahlakın sınırlarına
girecek, hangi davranış zarar veriyorsa o fiil de ahlaka aykırı kabul
edilecektir.
Hz.
Muhammet Mustafa (S.A.V.) “Ben ahlakı tamamlamak için gönderildim,”
buyuruyorlar.
İslâm,
sosyal hayatın devamı için gerekli her nevi dayanışmayı ahlakın sınırlarına
sokmuş ve insana, sosyal bir varlık olduğunu idrak ettirmiştir.
(Bugün
bunları anlayabiliyor muyuz? Peygamberin yolunda gidebiliyor muyuz?)
Bir
gün Hz. Ali (K.V.) peygambere davranışlarında hâkim olan ana prensiplerin ne
olduğunu sormuşlardı. Resulullah (S.A.) şöyle buyururlar. “Bilgi sermayemdir,
akıl dinimin esasıdır, arzu binek atımdır. Allah, zikir arkadaşımdır,
mahremiyet hazinemdir, havf (korku) refikimdir, ilim silahımdır, sabır
libasımdır, kanaat ganimetimdir, tevazu medarı iftiharımdır, zevkten feragat
mesleğimdir, vuzuh (açıklık) gıdamdır, doğruluk şefiimdir, mücadele itiyadımdır
ve kalbimin nuru namazdır. “ demiştir.
Oscar
Wilde “Dünyanın ahlaksız diye adlandırdığı kitaplar dünyaya kendi utancını
gösterenlerdir.” Demiş.
Henry
David Thoreau ise “Aşırı ahlaklı olmayın. Yaşam boyunca kendinizi aldatmak
zorunda kalabilirsiniz. Ahlaktan yukarısını hedefleyin. Sadece iyi olmayın, iyi
bir şeyler yapın.” Demiş.
“Ahlak
konusunda inandığım ilke şudur; bir şeyi yaptıktan sonra kendini iyi
hissediyorsan o ahlaklıdır; eğer kendini kötü hissediyorsan o gayri ahlakidir.
“(Ernest Hemingway)
Mustafa
Kemal Atatürk; “Türklerin aşağı yukarı hep ahlakları birbirine benzer. Bu
yüksek ahlak hiçbir milletin ahlakına benzemez. Ahlakın millet oluşmasında yeri
çok büyüktür, önemlidir.”
1930
Afetinan M.B. ve M.K.Atatürk'ün El Yazıları s. 358
“Milli
ahlâkımız uygar esaslarla ve özgür fikirlerle beslenmeli ve
sağlamlaştırılmalıdır. Bu çok önemlidir; özellikle dikkatinizi çekerim.
Korkutma esasına dayanan ahlâk bir erdem olmadıktan başka güvene de lâyık
değildir.”
1924 (M.E.İ.S.D. 1 s. 19
1924 (M.E.İ.S.D. 1 s. 19
(Mustafa
Kemal Atatürk Türk Milletinin ahlaki değerlerinin yüksek olduğundan
bahsetmiştir. Bugün bu Türk milleti nerede? Kaldı mı? İçimizde Türklüğü yok
etmeye çalışan kişiler varken erdemli ve yüksek ahlaklı kişileri nerede, nasıl
bulacağız.)
İyiliği
gizlemek, kötülüğü gizlemekten daha üstündür. (Ebu Bekir Ferra)
Özü
doğru olanın, sözü de doğru olur. (Hz. Ali (r.a)
“Sözü
yanlış olan, yalan söyleyen, hile yapan o kadar çok kişi var ki, bunların özü
de sözü de doğru değil.”
Kıyamet
günü nereye gitmek istiyorsanız, hazırlığınızı ona göre yapınız. (Ömer bin
Abdülazîz) (Radıyallahi anh)
İşte,
en önemli sözlerden birisi budur. Netice de içinde bulunduğumuz ve insanca
yaşayamadığımız Dünya’da misafir olduğumuzu unutuyoruz ve kıyamet günü nereye
gitmemiz gerektiğini düşünemiyoruz. Hazırlıklar bu dünya için yapılıyor, öbür
taraf düşünülmüyor. Hâlbuki buradaki ömrümüz çok kısa, öbür taraftaki ömür ise sonsuz.
Milletvekili
seçimlerine çok az bir zaman kaldı.
Meydanlarda
Siyasi Parti liderleri birbirlerini rencide edecek sözler sarf edecekler.
Hakaretler, aşağılamalar, küçük düşürücü sözler söylendiğinde ahlaki değer
yargıları değişime uğramaz mı?
Birde
ortaya cemaat olayı çıktı. Hükümet ile cemaat arasında birbirlerine saldırmalar
da devam edecektir.
Kırıcı ve kaba sözler söylenirse bu ahlaki değerlere ters olmaz mı?
Kırıcı ve kaba sözler söylenirse bu ahlaki değerlere ters olmaz mı?
Şimdi
sizlere soruyorum, bu davranışlar ahlak kurallarına uygun mu, değil mi?
Toplumun
değer yargılarında ve ahlaki düşüncelerinde değişmeler söz konusu olabilir mi?
Hiç
merak etmeyin olacaktır.
Türkiye'de
ahlaki değerler o kadar çok değişti ki, ne Allah'ın Kitabındaki ahlak anlayışı,
ne de Peygamberimizin ahlak anlayışına uyan kaldı.
Demek
ki, ahlak, zamanla toplumun değer yargıları değiştikçe değişimlere
uğrayabiliyor.
Allah
bizleri Ahlaksız toplum olmaktan korusun.
Aminnn.
Zekeriya
Tümer
e.Mail:
ulusalhaber@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder