TÜMER
DİYOR Kİ:
İlk 31
Mart vakıasında Derviş Vahdeti’nin Volkan gazetesiyle yaptığı yayınları ve
kışkırtmaları, ayaklanmaya sebebiyet vermişti.
13
Nisan 1909 (31 Mart 1325) sabahı patlak veren ve İstanbul’u günlerce heyecan ve
korku içinde bırakan bir olaydır.
Yenileşme
ve ilerlemeye karşı yapılan bu isyan kısa sürede büyümeye başladı. Mebuslar
Meclisi basıldı. Genç subaylar, gazeteciler ve meşrutiyet yanlılarından
öldürülenler oldu.
İstanbul’daki
bu olay, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin merkezi olan Selanik’te duyulunca,
parti hemen çalışmalara başladı ve Hareket Ordusu adı verilen bir kuvveti
İstanbul’a gönderdi. Ordunun Kumandanı Mahmut Şevket Paşa, Kurmay Başkanı ise
Mustafa Kemal’di. İsyan kısa sürede bastırılırken, suçlular yargılanarak
cezalandırıldı. Ayaklanmada rolü olduğu düşünülen II. Abdülhamit tahttan
indirilerek V. Mehmet Reşat Padişah ilan edildi.
31Mart
2015 Türkiye bir anda elektriksiz kaldı.
Her
şeyin elektriğe bağlı olması hayatı çökertti.
Bu
olay gerçekten çok önemli. Demek ki; bir anda ülke batağa saplanabilecek
durumda.
Her
bölgeye ayrı birimlerden elektrik verilirken, bu kesinti tüm ülkede nasıl oldu?
Akıl erecek gibi değil.
Kesintinin
sebebi hakkında çeşitli senaryolar dile getirilse de bu senaryolar arasında en
dikkat çekici siber saldırı.
Vay
anasını bu nasıl bir saldırıdır ki, tüm ülkeyi karanlıkta bıraktı!
Gerçekten,
elektrik kesintisinin, Trakya’dan başlayıp, ege ve Anadolu dâhil Diyarbakır’a
kadar uzanması çok dikkat edilmesi gereken bir husus.
Van
elektriğini İran’dan aldığı için kurtuldu. Elektriği kesilmedi.
Allah
göstermesin savaş çıksa ve elektrikler düşmanlarca tüm ülke de kesilse vay
halimize. Haberleşme dâhil her şey bir anda çöker ve biteriz.
Herhalde
bu olay Hükümetin gereken tedbirleri almasına vesile olur.
Hayırlısı
diyelim.
31
Mart 2015 İstanbul Çağlayan Adliyesinde Cumhuriyet savcısının başına silah
dayanıyor ve rehin alınıyor.
Allah
Allah, bu adamlar Adliye binasına nasıl girdiler ve silahları nasıl soktular?
Koruma altındaki ve Adalet dağıtılan bir yerde adaletsizlik uygulanıyor.
Kimdir
bunlar, güçleri nedir, devletten daha mı güçlüler ki buna cesaret
edebiliyorlar.
Gerçi
geçmişte Danıştay katliamını da yaşadık.
Kimmiş
bunlar. DHKP-C örgüt üyeleri imiş.
DHKP-C
örgüt üyeleri yaptığınız doğru mu?
Cumhuriyet
savcısının ne günahı vardı? Berkin Elvan soruşturmasını yürütüyordu. Savcılar
ellerine gelen bilgileri değerlendirirler. Adamcağızın günahı ne?
Elektrik
kesintisi ile bu olayın aynı ana gelmesi de düşündürücü.
Cumhuriyetin Savcısını öldürdünüz, elinize ne
geçti, sizde hayatınızı kaybettiniz. 1991 Zonguldak doğumlu Şafak Yayla. 1987
Ardahan doğumlu Bahtiyar Doğruyol.
Siz de
bu genç yaşınızda lanetlenerek öldünüz, değdi mi?
Çoluk
çocuk sahibi Savcıyı öldürürken hiç mi vicdanınız sızlamadı?
Geçtiğimiz
günlerde Akit gazetesinde yayınlanan “Charlie’nin Hâkimleri” başlıklı haberde,
Anadolu 48. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Nuh Hüseyin Köse’nin şahsi facebook
hesabından yaptığı Demokrasi’yi ve İnsana insanca değer verdiğini söylemesi
olayı, Cumhuriyet gazetesinin küstah Fransız dergisi Charlie Hebdo’nun
Peygamberimize hakaret içerikli karikatürlerini yayınladığı için halkın
tepkisine maruz kalan Cumhuriyet Gazetesine destek verdikleri için hedef
tahtası yapılmaktadırlar.
Elbette,
Cumhuriyet Gazetesinin bunu yayınlamaması gerekti. İnsanların dini duyguları
ile de oynanmamalıdır. Sadece Dini duygular mı, insana insanca davranılmalıdır.
Din, Dil, Irk ayırımı gözetilmemeli hak ve adalet eşit şekillerde
uygulanmalıdır.
Cumhuriyet
gazetesine destek olduklarını beyan eden hâkimlerimizin hepsinin dini
duygularının olduğu kana atındayım. Ancak onlar Adaleti ve hukuku göz önüne
almışlardır.
Işid’in
din uğruna devamlı kelle kestiklerini, PKK’nın zavallı insanları
katlettiklerini, Din uğruna, şeriat uğruna geçmişte kafaların kesildiklerini
unutmayalım.
İslam
dini bunlara hiçbir zaman hoşgörü ile bakmamıştır.
Akit
Gazetesinde devamlı yayın yaparak, köşe yazarları olayı devamlı işleyerek ve Hâkimlerin
adlarını yayınlayarak hedef mi göstermek istemektedir?
Bakın,
teröristin sağcısı da, solcusu da gaddardır. Onlarda Din İman, İnsanlık yoktur.
Danıştay
katliamını unutmayalım.
Hâkim ve Savcılara dil uzatan gaflet ve dalâlet ehline!..
Hâkim ve Savcılara dil uzatan gaflet ve dalâlet ehline!..
İstanbul
Anadolu 35. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi Mustafa Övüç ve eşi İstanbul Anadolu
14. Sulh Hukuk Mahkemesi hakimesi Sevgi Övüç, İstanbul Anadolu 1. Asliye Hukuk
Mahkemesi hakimesi Naciye Füsun Çağlar, İstanbul Anadolu 27. Asliye Ceza
Mahkemesi Hakimesi Aydan Büyükyıldız, İstanbul Anadolu 48. Asliye Ceza
Mahkemesi hâkimi Nuh Hüseyin Köse, İstanbul Anadolu 31. Asliye Ceza Mahkemesi
hâkimi Tamer Akgökçe’nin, Cumhuriyet gazetesi önünde Basınla ilgili hukuku
savunmaları sanki bunların dinsiz imansız olarak addedilmesi çok ama çok
yanlıştır.
Hâkimlerimiz
ve savcılarımız Adaletin temsilcileridir. Bunlar Cumhuriyet döneminde doğmuş ve
büyümüşlerdir.
Şu an da Adalet dağıtmaktadırlar. Yanlış
yapıldığında elbette o yanlışı da söylemelidirler.
Hepsinin
de dini inancı olduğuna eminim. Bu nedenle sakın kişileri iyi tanımadan dinsizlikle,
imansızlıkla suçlamayın. Gösteriş için namaz kılanları da biliyoruz biz.
Onlar
kimi kandırıyorlar, insanları kandırabilirler ama Allah’ı kandırmak mümkün mü?
Bizleri
yaratan Yüce Rabbim, doğruyu da yanlışı da çok iyi bilir. Menfaat uğruna
başkalarını lekelemeye çalışmak ise herhalde Allah tarafından hoş karşılanmaz.
Bir
savcı arkadaşımın söylediğine göre bu Cumhuriyetin mümtaz hâkimleri Hukukun
üstünlüğünü kabul ettiklerinden Akit Gazetesi tarafından hedef tahtası haline
getiriliyorlar ve tedirginlikler yaşıyorlar, demektedir.
AKİT
Gazetesi yazarları, herkesin dini kendisinedir. Elhamdülillah bizler de
Müslüman’ız ve dinimize bağlıyız.
Dini
suiistimal etmemek ve kendi şahsi çıkarı uğruna kullanmamak bizim
düsturumuzdur.
Bizler
Günahtan ve Allah’tan korkarız.
İnsana
insan gibi davranmak, adaletli ve hukukun üstünlüğünü kabul ederek, Laik,
Demokrat Türkiye Cumhuriyetinin kazanımlarına sahip çıkmak hepimizin görevi
olmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder