24 Mart 2024 Pazar

siz dünyanın kahrını çekmeyin

TÜMER DİYOR Kİ: 


SİZ DÜNYANIN KAHRINI ÇEKMEYİN, BIRAKIN DÜNYA SİZİN KAHRINIZI ÇEKSİN!..

Sevgili okurlar, dünyanın varoluşunu tam manası ile bilebiliyor muyuz?

Bilim adamlarının tespitleri ne derece doğrudur?

Gökyüzü incelendikçe, derinleşme artıyor ve sonsuzluklar karşımıza çıkıyor. 

Binlerce yıl değil, milyon yıllar gelmiş geçmiş. Doğa kendi kendini yenilemiş. 

Dünya dediğimiz ve üzerinde biz insanlar ve hayvanların yaşadığı bir gezegen var. 

İyi de, bu gezegene bugüne kadar kimler geldi ve kimler gitti. 

Yazıtlar, kitabeler, işaretler ve daha yakınlarda, deri üzerine, kağıt üzerine yazılanlardan geçmişle ilgili bilgilere ulaşabiliyoruz. 

Sorarım sizlere, bu güne kadar Dünya denen gezegenin üzerinde yaşayan bu insanlar şimdi neredeler?

Birçok medeniyetler gelmiş ve sonra yok olmuş. 

Gelenler gidiyor da, dünya dönmesine devam ediyor. Gece oluyor, sonra gündüz. Hep ileri doğru bir gidiş var, hiç geriye doğru bir gidiş yok. 

Bir bahane ile dünyaya geliyorsun, büyüyorsun, yaşlanıyorsun ve netice, netice hep aynı. Son belli. 

Gerçek şu ki; Dünyaya gelen ne olursa olsun, ister insan, ister hayvan, isterse böcek, sinek ve bitki olsun, ister denizde, isterse karada, isterse havada yaşasın, hepsinin ömrü sınırlı.

Doğup birkaç saat, birkaç gün veya bir kaç ay-yıl yaşasın. Netice de yaşadığını sandığı bu dünyadan eninde sonunda zamanı gelince, dünyayı terk ederek, ebedi alem denilen veya öyle zannettiğimiz bir başka mekana geçip gidilecektir. 

Özetle, bu yaşadığımız mekan bize geçici  bir mekandır ve misafir olduğumuzu unutmamamız gerek. 

O halde, sınırlı bir zaman sürecinde ki yaşamımızda dert çekmek, üzüntü içerisinde yaşamak mı güzel, yoksa huzurlu ve mutlu bir yaşam sürmek mi güzel!..

Elbette, sıkıntısız, dertsiz, tasasız bir yaşam güzel. 

Peki böyle yaşam mümkün mü? 

Çok zor. Yaşam bir savaştır ve bu savaşta, kan vardır, acı vardır, üzüntü vardır. Savaşı kazansan bile içinde gene de bir burukluk vardır. 

Tamam, kabul ediyoruz, yaşam zor. Yaşamak zor. Bilhassa ekonomik sıkıntı içerisinde olanlara daha da zor. 

Paranın icat edilmesinden sonra, delikli demirin icadından sonra, menfaatçiliğin, çıkarcılığın, bencilliğin arttığı bir zaman içerisinde üzülmeden, acı çekmeden, dertsiz, tasasız yaşamak elbette zor. 

Ancak, böyle bir yaşamı değiştirmek ve yaşamının birazda huzurlu olabilmesi ise kendi elimizde. 

O halde ne yapmamız gerek?

Tek yapılacak kısa yoldan şu düşünceye sahip olabilmek.

SİZ DÜNYANIN KAHRINI ÇEKENE KADAR, BIRAKIN DÜNYA SİZİN KAHRINIZI ÇEKSİN. 

Oh be rahatladım. Neden ben dünyanın kahrını çekeyim. Bundan sonra hiçbir şey umurumda değil, bırakıyorum tüm yaşamımı dünyanın kollarına, o benim kahrımı çeksin. 

Ben nasıl olsa öyle veya böyle öbür tarafa gideceğim. Böylece de bu yaşadığım dünyadan kopacam. 

Onun için ben dünyanın kahrını çekmekten vazgeçiyorum, dünya benim kahrımı çeksin bundan sonra. 

Haydin gelin, hep birlikte bunu başaralım, bırakalım bundan sonra biz dünyanın kahrını çekene kadar, dünya bizim kahrımızı çeksin. 

NE DERSİNİZ?

24.03.2024

Zekeriya Tümer

ulusalhaber1881@gmail.com

21 Ocak 2024 Pazar

Türkiye'nin birleştirici gücü yörem.tv

TÜMER DİYOR Kİ: 

https://yorem.tv/

linki tıklarsanız tv.yi izleyebilirsiniz. 

https://yorem.tv/

linki tıklarsanız hemen tv. ye ulaşırsınız. 
Sayın dostlar. Ben biliyorsunuz elimden geldiğince topluma yararlı olabilmek için mücadele ediyorum. İki mesleğim var, birisi Gümrük Müşavirliği, diğeri gazetecilik. Tümer Diyorki başlığı ile yazılarımı yazıyorum, video kaydı yapıyorum, topluma yararlı olabilmek için çalışıyorum. Yukarıda yayınladığım Yörem Tv ile ilgili de programlara başlamış bulunmaktayım. Dostlardan videolara abone olunmasını, videoların paylaşılmasını, internet üzerinden yayın yaptığımız https://yorem.tv/ yi de Hayatın İçinden programını izlemenizi, izlettirmenizi arzu etmekteyim. 
Bilindiği üzere ben bu sayfada ve www.sektormedya.com.tr bu internet haber sitesinde de Tümer Diyor ki sayfasında yazmaktayım. Yazılarım başka haber sitelerinde de yer yer yayınlanmaktadır. 
Bizleri okuyarak, abone olarak, bizlere belge ve bilgi göndererek yardımcı olursanız seviniriz.


27 Aralık 2023 Çarşamba

2024 yılı hayırlı olsun.

 

TÜMER DİYOR Kİ: 

2024 seni kutlamak içimden gelmiyor!

Sevgili dostlar, sizlerin içinden;  2024 yılına giriyoruz, yeni yılda umutlarımız var, gelecek günlerimiz aydınlık olacak, refah, kalkınmış, huzur dolu bir ülkede yaşayacağız. Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği aydınlık olacak düşüncesi geçiyor mu? 

Ahh o eski yeni yıllar nerede! Nerede umutla bekleyişler! 

Yeni yıla girerken sevinmenin yerine üzülmek gerek!

Neden mi? 

Nedeni çok basit. Ömrümüzden bir 365 gün daha azaldı. Yani hep kaybettik, kazanmadık. 

Size  bununla ilgili hemen kısa bir hikaye anlatayım.

Zamanın birinde, İstanbul'da Eminönü'nde karşılıklı iki mağaza.

Birisi Mişon'un mağazası, karşısındaki de Mehmet emminin mağazası. İkisi de esnaf. İkisi de kumaş satıyor. 

Mişon'un mağazasına  akşama kadar müşterinin birisi giriyor, birisi çıkıyor. Bizim Türk Mehmet ağa ise, ancak günlük masraflarını karşılayacak kadar satış yapıyor.

Akşam olunca mağazaların kapıları kapatılırken, Mişon " hay Allah bugün de zarar ettik", diyor ve mağazanın kapısını  kapatıyor. 

Bu söz bizim Mehmet ağa'nın dikkatini çekiyor. Her gün aynı sözü söylüyor ve mağazasının kapısını  kapatıyor Mişon. Kendi kendine düşünüyor. Yahu adam akşama kadar para basıyor, müşterilerin birisi geliyor birisi gidiyor, gene de her akşam "bugün de zarar ettik" diyor, bu nasıl iştir. Ben bunu ona soracam diyor ve bir gün Mişon mağazısının kapısını  kapatırken soruyor. 

-Komşu, her gün kapını kapatırken, "Hay Allah bugün de zarar ettik" diyorsun. Sen bizden çok kazanıyorsun, ne zararı, zarar eden biziz, sen hep kar ediyorsun. Neden böyle söylüyorsun," diyor. 

Mişon gülüyor ve evet komşu, bugün de zarar ettim. Çünkü bugünde akşam oldu ve ömrümden bir gün daha eksildi, diyor. 

Evet dostlar, 2023 yılı da geride kaldı ve bizler de ömrümüzden 365 gün  daha kaybettik ve zarar ettik. Şimdi 2024 yılına gireceğiz, bunun neresine sevinelim. Her geçen gün kaybediyoruz. 

2023 yılı zaten acılar ile dolu geçti. 6 Şubat 2023 de 11 ilimizi kapsayan çok büyük depremin olmasının üzerinden bir yıl geçti, halen yaralar sarılmadı. Acılar devam ediyor. Biz kendi acılarımızı unutuyoruz, şimdi de Siyonist İsrail'in Filistin halkına Gazze'de uyguladığı soykırım saldırılarında ölen çocuklara, yaşlılara, gençlere, insanlara üzülüyoruz. 

Türk milleti yufka yürekli. Dünyanın neresinde bir zalimlik olsa, zulüm olsa üzülür, ağlar. Bazen de yas bile ilan eder. Bayrakları yarıya indirir. 

En büyük üzüntümüz de son günlerde üst üste gelen acı haberler.  Genç evlatlarımızın, askerlerimizin vatanları uğruna pisi pisine PKK ve terör örgütlerince öldürülmeleri. 

Her gün olmasa da genç askerlerimizin zaman zaman ölüm haberleri tek tek de olsa geliyor. Bunlara alıştı millet. Ancak, birden çok kişinin ölüm haberi gelince, o daha büyük üzüntü oluyor. 

Hep garipler öldürülüyor, neden zengin çocukları ölmüyor, diye söylemler yapılıyor. 

Boş söylemler. Nedeni gayet basit!

Zenginlerin çocukları nasıl askerlik yapıyorlar? 

Onlar paralı, sözleşmeli asker olurlar mı? 

Göz göre göre, sözleşmeli asker olup, ölümü göze alarak askere giderler mi? 

Elbette fakir, iş bulamayan, çaresiz insanların evlatları, hem vatan sevdası ile hem de para kazanmak amacı ile bile bile sözleşmeli personel oluyor ve askere gidiyor. 

Askerlikte de risk çok fazladır. Görevler ağırdır. Maalesef terörle mücadele etmek de kolay değildir. Ne kadar tedbirli olursan ol, şehit olmak mümkün olabiliyor. 

Devlette mutlaka birileri görev yapacaktır. Yaptıkları görevler de kutsaldır.  Kimse evladının ölmesini istemez. Acıyı yaşayan bilir. Allah kimseye bu acıyı tattırmasın. 

Ölenler üzerinden de siyaset yapmamak gerek. İkbal uğruna şehitler siyasiler tarafından kullanılmamalı. Acıyan yürekler tekrar acıtılmamalı!

İnsanın ağrına giden, pisi pisine öldürülmeleri. Vatanın topraklarını savunma durumunda geçmişte İstiklal savaşında, Çanakkale'de ölen evlatlarımız için de yürekler yanmıştır. Lise talebeleri bile askere giderek, şehit olmuşlardır. Ancak, o günkü şartlar vatanın işgali idi, bu nedenle kadınımız, erkeğimiz, çocuklarımız, hep birlikte vatan için savaşmışlar ve canlarını ortaya koymuşlar, bugünkü yaşadığımız ülkemizi bizlere bırakmışlardı. 

Bugün emperyalistlerin destek verdiği PKK denen terör örgütü ile uğraşırken genç evlatlarımız pisi pisine öldürülmekteler. 

İşte insanın içi bunun için sızlıyor!

Amerika başta olmak üzere İsveç ve diğer bir çok batı ülkelerinin de destek verdiği bilinmekte olan terör örgütleri yüzünden genç evlatlarımızın öldürülmelerine elbette yürekler dayanmıyor, üzülüyoruz. 

Bizlere üzülmek yaraşır. Şimdi 2024 geliyor diye nasıl sevinelim? Bir sebep var mı?  

Halkın geçim gücü gittikçe azaldı, kiralar aldı başını gidiyor, kirada oturanlar perişan, ev sahipleri ise kiraları arttırıp, kiracısını evden çıkarabilmek için her çareye başvuruyor. Çare bulunamıyor. Açlık sınırı yükseldi, gençlerin ümitleri kalmadı, ülkeden kaçan kaçana. 

Emeklilerin durumu daha da perişan. Sanki emeklilerin yaşama hakkı yok. Aldıkları maaş ile geçinmeleri gittikçe zorlaşıyor. Onlarda kira veriyor, onlarda yemek içmek zorundalar. 

Asgari ücret Ocak'ta artacak, emekli maaşları artacak, çalışanların maaşları artacak. Güzel artsın, artsın da zamlar yapılmasa! Zamlar yapılıp, fiyatlar durmadan arttıktan sonra, yapılan zamların hiçbir kıymeti kalmıyor ki! Dolara endeksli yaşayan bir ülkede, dolar arttıkça, paranın değeri düşüyor, alım gücü azalıyor. Önemli olan buna çare bulabilmek.

Siyasilerimiz sağ olsunlar, sert üslupları ile, ortalığı gerdikçe geriyorlar,  vatandaşı birbirlerine düşman ediyorlar.

Vatandaşın sinirleri gergin, her an en ufacık bir olayda, kavga ediliyor, hatta yaralanmalar, öldürmeler bile olabiliyor. 

Dolar yükseldikçe yükseliyor, faizler bir türlü aşağı çekilemiyor, ürünlerin fiyatları da her gün arttıkça artıyor, zamlar yağmur gibi yağıyor. 

2024 yılında daha da zamlar gelecek. Hadi şimdi siz gelin de 2024 yılı geldi, yeni yılda mutlu olacağız diye sevinin ve 31 Aralık gecesi 2023 sana güle güle, 2024 hoş geldin diye sevinin.!

2024 yılının üçüncü ayında Belediye seçimleri var. Çok önemli bir seçim. Ülkenin belki de kaderini belirleyecek bir seçim. İktidar partisi ve ortağı olanlar kaybettikleri Belediyeleri alabilmek için müthiş bir mücadele içerisine girecekler. Kaybettikleri belediyeleri geri aldıkları taktirde, 2024 yılında  bakalım hangi gelişmeleri göreceğiz ve şahit olacağız. 

Gerildikçe gerilmeyelim, bölündükçe bölünmeyelim, bu önemli!

Umutlarımız tükenmemeli, gelecek günlerimiz daha iyi olmalı, ömrümüz tükenirken, biraz huzur, biraz mutlu, kimseye muhtaç olmadan yaşamak hakkımız olmalı, öyle değil mi?

Zengin ile fakir arasında uçurum kalkmalı, Devletimiz güçlü olmalı.

2024 yılı, hadi sen bizlere şans getir, uğur getir. Her gün ömrümüzden bir gün alsan da, yaşamımız mutlu ve huzurlu olsun. Ülkemde kavga olmasın, barış olsun. Kalkınmış, müreffeh, mutlu, huzurlu bir ülke olsun. Hadi 2024 bunları bizlere sağla.

Gene de biz diyelim ki; 2024 yılı tüm dünya için ve ülkemiz için hayırlı olsun. Barış ve kardeşlik öne çıksın. Savaşlar son bulsun. İnsanca bir yaşam dünyaya hakim olsun. 

Olur mu dersiniz! Belki olur, ben göremeyebilirim de, belki yeni doğacak, arkadan gelen yeni nesiller görebilir. 

Cumhuriyetimiz yüz yaşını doldurdu, eskidi diyorlar, ikinci yüzyılda yeni nesiller olacakmış, ülke de kalkınacakmış, öyle söyleniyor!

Hadi hayırlısı....

27.12.2023

Zekeriya Tümer

ulusalhaber1881@gmail.com



26 Aralık 2023 Salı

Benim manevi mirasım İLİM VE AKILDIR

TÜMER DİYOR Kİ: 

Atatürk'ü iyi anlamalıyız. Ayrıca da anlatmalıyız. Bugüne kadar Atatürk'ün fikir ve düşüncelerini çok iyi anlatamadık ve anlayamadık. 

Ben de bu konuda elimden geldiğince video kayıtları yaparak, yorumlarımla Atatürk'ü anlatmaya çalışacam. Bugüne kadar çok yazdık, anlattık. Cumhuriyet'e ve Atatürk'e borcumuzu hiç olmazsa bu şekilde ödememiz gerek. 

Atatürk düşmanları gelecek nesiller yetiştirmek için çok küçük yaşta çocukları bünyelerine alarak eğitiyorlar. Neden Atatürk'çü düşünceyi savunanlar bunu yapmıyorlar? Dünyanın kabul ettiği ve fikir ve düşünceleri ile topluma ışık saçtığı bir dünya liderine neden tam manası ile sahip çıkılmıyor?

Tek yol var, Mustafa Kemal Atatürk'ün yolu. Bu yolda yürümek gerek. Ülkemizin kalkınmış, müreffeh bir ülke olması buna bağlı. 





 

3 Aralık 2023 Pazar

sevgiliye mektup

 TÜMER DİYOR Kİ: 

Merhaba sevgili dostlar. 

Dünyadaki hayatımız doğum ile başlar, ölüm ile biter. 

Bu zaman zarfı içerisinde bebeklik, çocukluk, gençlik, orta yaşlılık ve yaşlılık dönemlerini yaşarız. 

Bu yaşam içerisinde aşklar, sevgiler yaşanır. Sevinçlerin yanında, üzüntüler ve acılar da yaşanır. 

Güzel duygular seline kapılırsın, aşkı yaşarsın. Bu aşk bazen mısralarda şiir, şarkı, hikaye,  roman, olarak dile getirilir. 

Şunu kimse unutmasın, aşkın yaşı yoktur. Sevgi herkese lazımdır. Sevin, sevilin ve aşkı her yaşta da olsa yaşamaya çalışın. 

Neyse biz bırakalım içinde bulunduğumuz dünyanın kötü tarafını, aşkın duygularını dile getirelim yazdığımız sevgiliye mektup ile: 

NOT: Bu yazımı birkaç gün evvel yazmış ve yayınlamıştım. Bugün yani 05.12.2023 günü Ankara'dan bir haber aldım. Vefat haberi. Yaş 23-24. Bir aşk yaşanmıştı. Gerçek bir aşk. Bu yazılar o aşkların eseri idi. Farkına varmadan bu yazıyı yazmışım. Şimdi ise bu yazımı aşkı bana yaşatan, sevginin en güzel duygularını gençliğimde bana yaşatan Nesrin'e armağan ediyorum bu yazımı. Allah rahmet etsin, mekanı cennet olsun. 





SEVGİLİYE…!

Bu kitaba ben senin için başladım. Bu sayfalardaki acılar, heyecanlar, şüphe ve ıstıraplar sana hiç de yabancı değildir.

Çünkü onları sen yarattın. Ve günün birinde böyle olmasını da sen istedin.

Senin yarattığın şeyleri ben ancak kelimelerin kalıplarına dökmekle yetindim. Onlara kendimden bir şeyler katabilecek kadar bir gönül huzuru içinde olsaydım, duyduğum sevginin ve yaşadığım heyecanın ilahi güzelliğini aynen terennüm etmeye muvaffak olur ve belki de bir şaheser yaratırdım. Fakat sen kalbinin billur kadehine doldurduğun sevgini, bana şüphelerin zehriyle karıştırarak verdin.

Tertemiz ve arı bir sevgiyle sarhoş olsaydım, bu sayfalardaki sayıklamalarım, daha düzgün, daha güzel olurdu herhalde… Bu yüzdendir ki, bu satırlar, benim değil, senin eserin.

Bu sayıklamaların daha ne kadar devam edeceğini sorarsan sana şu cevabı veririm.

-Daha ne kadar yaşayacağımı bilmiyorum ki…

Beni satırlarımla ve mısralarımla değil; satırlara ve mısralara gömülen duygularımla oku,

Hani ben ağlamam diyordun? Ne bu? Ne bu gözlerinde parıldayan? Sevgi mi, ıstırap mı, özleyiş mi, pişmanlık mı? Hani ben üzülmem diyordun? Ya kirpiklerindeki damlalar?.. Ya bakışlarındaki duman?

Sevginin ıstırabında bile bir zevk olduğunu sende mi öğrendin yoksa.

Ağlama sevgili kraliçem…

Yolların gurbete girdiği yerde yolcular ağlamaz…

Mesafelerin ardında kalan gözyaşları çoktan kurumuştur.

Bana bir şeyler vermek istiyorsan kalbini ver… Bana acımak istiyorsan kendine acı… Bana yaklaşmak istiyorsan gözlerini sil.. Ve doğan yıldızlara bakarak günahlarımızı affetmesi için tanrıya dualar et.

Sana ne kadar nefret ve kinimden bahsedersem, seni o kadar sevdiğimi anla. Ve sözlerime asla inanma kadınım..

Aşkın nefret ve kinle karışık olduğunu, sen gene benden daha iyi bilirsin.

Saçlarını omuzlarında demet demet dağıt… Alnındaki iri ter damlalarını mendilinle sil.

Titreyen parmaklarımı sıcak avuçlarında tut. Ve siyah gözlerini bulutlu gözlerime dikerek bana (Evet) de kadınım..

Niçin hala sessiz, sedasız oturuyor; ve neden bana bir şeyler söylemek istemiyorsun? En azılı düşmanlar gibi karşımda fırıl fırıl dönen akrep ve yelkovan, biraz sonra veda kampanasını çalacak. Son şarkımızın zamanı hala gelmedi mi!

Kalbini kıracak bir şey söylemedim ki.. Bana niçin darıldın?

Saadetini çalanlar seni anlayabilselerdi, ne kendi saadetlerine suikast yaparlar, ne de başkalarının saadetinin katili olurlardı.

Tanrı, bütün kadınları senin gibi yaratsaydı, dünya rüyasında bile göremeyeceği bir sulha kavuşurdu. .. Ve tanrının yarattığı bütün erkekler, sevdiklerini, seni sevdiğim kadar sevselerdi dünya yüzünde aklı başında bir erkek kalmazdı…

Kör gözleri sivri uçlu hançerler ne zaman oyacak, bilmiyorum.

Mademki birbirini tanımamış iki yabancı olacaktık… O halde niçin beni sevdin? Ve dudakların dudaklarıma neden sadakat mührünü bastı? Mademki yaşamış olmamla, doğmamış olmam arasında hiçbir fark yoktu… Ey, bir anlık sevgine beni kurban eden anam.. Niçin doğurdun bu ıstırap çocuğunu?,,,

Şafak vakti yatağında sessiz sessiz uyuyan genç kızların rüyalarını dolduran hayaller ne kadar güzeldir, bilir misin?

ELİNLE KURDUĞUN MABEDİ YIKTIN

SANMIŞTIM SEVDİĞİM AŞKA LAYIKTIN

BİR ZAMANLAR ARZU İLE KARŞIMA ÇIKTIN

ŞİMDİ ÇIKSANDA BİR, ÇIKMASANDA BİR






8 Kasım 2023 Çarşamba

Atam Ruhun Şad, mekanın cennet olsun.

TÜMER DİYOR Kİ:


Sevgili Türk Milleti, Mustafa Kemal Atatürk ölmedi, ölmeyecek ve ebediyen yaşayacaktır.

Atam, her yıl aynı ayda, belli gün ve saatte, senin siluetin ülkemizde Damal’da dağda gölge halinde bizlere Allah tarafından gösterilmektedir. Biz bunun önemini bile henüz idrak edemedik. Bizlere Allah tarafından verilen mesajı anlayamadık. Belki verilen mesajda Allah senin fikir ve düşüncelerini iyi idrak ederek, senin yolunda gitmemizi istiyor.

10 Kasım. Atamızın vefatının 85. Yılı. “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün Kemalist düşüncesi de sonsuza kadar yaşayacaktır.

Allah’ın bir sevgili kulu olarak dünyaya gelen Mustafa Kemal, bu dünyadaki çok önemli görevlerini yaptı, sonra da her fani gibi o naçiz vücudunu toprak ananın kucağına bıraktı.

Bizlere yol gösterici, bizlerin maneviyatını güçlendirici sözler de söyleyerek, sonsuza kadar yaşamasını sağlayacak çalışmalarını da yaptı. Onun yolundan gitmemiz gerekirken, halen gidemiyoruz.

Türk milleti olarak işte buna üzülmekteyiz!..

Ne demişti Mustafa Kemal Atatürk 16 Mart 1923’de: “Bu memleket tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.”

Anadolu ülkesi M.Ö. de Türk yurdu idi. Bunları araştıran Mustafa Kemal Atatürk, bu nedenle şu sözü söylemişti 1 Kasım 1934 de: “Türk milleti, tarihinle övün; çünkü senin ataların uygarlıklar kuran, devletler, imparatorluklar yaratan bir varlıktır. Sen, Anadolu denilen bu yurda sonradan gelme değil, ilk yerleşip uygarlık kuranların çocuklarısın. Fakat geleceğine güvenebilmek için bugün çalışman gerekir, çünkü yalnız tarih övüncü bir meziyet sayılmaz” işte bu gerçeği öğrenmemiz gerek.

Burada sizlere Bahtiyar Aydın’ın çok geniş bir şekilde yaptığı araştırmaların sonunda yazmış olduğu Sakalar/İskitler (Gizlenen kök Atalarımız) kitabını alıp okumanızı tavsiye ederim.

Hiç düşündünüz mü? Diyor Bahtiyar Aydın kitabının son sayfasında “Neden Atatürk’ün ilk araştırdığı konu Sakalar/İskitlerdir?”

Neden Atatürk dönemin de hazırlanıp okutulan ve içerisinde, 114 Batılı bilginin eserlerini barındıran Türk Tarih Tezi Atatürk’ün ölümünden sonra yayınlatılmadı?

Neden Ermeni ve Bizans tarihçileri 1071 tarihi için “İskitlerin Anadolu’ya yeniden dönüşüdür” demektedir?

Örneğin Ermeni tarihçi Genceli Kiragos, 1241 yılında başlayıp 1264 yılında bitirdiği 10 ciltlik Ermeni tarihi adlı eserinde “1071’de İskitler Anadolu’ya tekrar geri döndü” demektedir. O halde neden hala okullarımızda “Türklerin Anadolu’ya ilk giriş tarihi olarak 1071 tarihi okutulmaktadır?

Neden Eskişehir’deki Gordiyon Tümülüsleriyle, Ukrayna’daki ve Altaylardaki Kurganlar birebir aynıdır?

Neden İskitlerin, Anadolu’daki varlığı şimdiye kadar gizlenmiştir?

İşte bu soruların cevapları Bahtiyar Aydın’ın SAKALAR/İSKİTLER (Gizlenen Kök Atalarımız) kitabında cevaplandırılmaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk 1930 yılında bakın ne söylemiş: “Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir seçkin varlığın yüksek belirmesine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin yıllık, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik, doğanın rüzgarlarıyla sallandı. Beşiğin içindeki çocuk, doğanın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu. Sonra onlara alıştı, onları doğanın babası tanıdı, onların oğlu oldu.

Bir gün o doğa çocuğu, doğa oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu, Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”

İşte beyler Türk budur. Türk yurdunda yaşayanlar bunu iyi bilmelidirler. Mustafa Kemal Atatürk’ü karalayarak, onun eserlerini göz önüne almayarak, unutturmaya çalışarak, söylediği sözleri benimsemeyerek, o öldü, artık o yaşamıyor, onun peşinden de gitmeye gerek yok, diyenler çok ama çok yanılıyorlar.

Mustafa Kemal Atatürk ölmedi, ölmeyecek ve sonsuza kadar da yaşayacak. Bir gün gelecek bütün dünya Mustafa Kemal’in Kemalist düşüncesi altında birleşecektir.

Atam sen rahat uyu. Bu millet 29 Ekim 2023’de senin kurduğun Cumhuriyet’i kutlamak ve sana minnetlerini bildirmek için tüm yurtta büyük bir sevinçle, mutlulukla, çoşku ile Cumhuriyetin kuruluş yıl dönümünü kutladı. Cumhuriyetine sahip çıktı. Anıtkabir’e milyonlarca kişi giderek sana saygılarını gösterdiler, dualarını ettiler. Biz buradayız diye gereken işareti verdiler.

Devletimizin en üst makamında bulunan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan dahil bir çok devlette görev yapanlar da senin huzuruna geldiler.

Sen ölmedin, ölmeyeceksin ve yaşayacaksın ATAM.

RUHUN ŞAD, MEKANIN CENNET OLSUN.

8.11.2023

Zekeriya TÜMER

Ulusalhaber1881@gmail.com

 

 


27 Ekim 2023 Cuma

Cumhuriyetin 100.yılı kutlu olsun.

Saygıdeğer dostlar, bugünleri savaştan uzak, barış içerisinde yaşayabiliyorsak, bunu Cumhuriyete borçluyuz.

29 Ekim 1923’te TBMM’nde Cumhuriyet ilan edilmiş, yeni bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur.

29 Ekim 2023’de Cumhuriyetimiz 100.cü yılını dolduracaktır



Ne mutlu bizlere ki, 100 yıldır barış içerisinde yaşıyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti devletindeki Cumhuriyet, diğer başka ülkelerdeki Cumhuriyetlerden çok farklıdır. Cumhuriyet yönetimi, egemenliğin ulusun elinde olduğu bir yönetimdir.

Burada Meclisin üstünlüğü vardır. Laik, Demokratik Türkiye Cumhuriyetidir. Laiklik çok önemli bir husustur.

Cumhuriyetin kazanımlarını idrak edemeyenler olabilir. Bir gün gelecektir, onlar da hata yaptıklarını idrak edeceklerdir.

CUMHURİYET BENİM,

CUMHURİYET SENSİN,

CUMHURİYET BİZİZ,

CUMHURİYET BİZİ BİZ YAPANDIR.

CUMHURİYET BİZİ MİLLET YAPANDIR.

CUMHURİYET YOK OLMUŞLUKTAN, ÇAĞDAŞLIĞA VE KALKINMAYA ADIM ATMAKTIR.

CUMHURİYET TEK YÜREK OLABİLMEKTİR.

CUMHURİYET KARDEŞÇE YAŞAMAKTIR.

CUMHURİYET HAKTIR, HUKUKTUR, ADALETTİR.

CUMHURİYET VATANA SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET KULA KULLUK ETMEMEKTİR.

CUMHURİYET DEVRİMLERE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET BAYRAĞINA, DİLİNE DİNİNE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET LAİKLİĞE VE DEMOKRASİYE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET YURT TOPRAKLARINA SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET MEDENİYET YOLUNDA İLERLEMEKTİR.

CUMHURİYET EŞİTLİKTİR.

CUMHURİYET ANLAYIŞTIR.

CUMHURİYET BİRLİK VE BERABERLİK İÇERİSİNDE YAŞAMAKTIR.

CUMHURİYET HOŞGÖRÜDÜR.

CUMHURİYET YAŞAMDIR.

CUMHURİYET GELECEKTİR.

CUMHURİYET AYDINLIĞA GİDEN YOLDUR.

CUMHURİYET HÜRRİYETTİR.

CUMHURİYET KADIN ERKEK EŞİTLİĞİDİR.

CUMHURİYET ÖZGÜRCE YAŞAMAKTIR.

CUMHURİYET HERKESE EŞİT EĞİTİM HAKKIDIR.

CUMHURİYET DEMOKRASİDİR.

CUMHURİYET ÇAĞDAŞLIKTIR.

CUMHURİYET SANA VERDİĞİ KİMLİĞE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET NAMUSLU OLMAKTIR.

CUMHURİYET AHLAK DEMEKTİR.

CUMHURİYET FAZİLET DEMEKTİR.

CUMHURİYET ÜRETKEN OLMAKTIR.

CUMHURİYET BAĞIMSIZLIĞINA VE ÖZGÜRLÜĞÜNE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET UMUT DEMEKTİR.

CUMHURİYET EMPERYALİZME DUR DEMEKTİR.

CUMHURİYET EGEMENLİK DEMEKTİR.

CUMHURİYET AKIL DEMEKTİR, İLİM DEMEKTİR, BİLİM DEMEKTİR.

CUMHURİYET YURTTA SULH, CİHANDA SULH DEMEKTİR.

CUMHURİYET İSTİKBAL DEMEKTİR.

CUMHURİYET KAZANDIĞIN TOPRAKLARI KAYBETMEMEK DEMEKTİR.

CUMHURİYET DEVLETİNE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET MİLLETİNE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET VATANIN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR.

CUMHURİYET HAK-HUKUK-ADALET DEMEKTİR.

CUMHURİYET BAYRAĞINA, DİLİNE, İNANCINA SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'E VE ONUN ESERLERİNE SAHİP ÇIKMAKTIR.

CUMHURİYET CUMHURİYETİ KURAN İRADEYE SAYGILI OLMAKTIR.

CUMHURİYET; CUMHURİYETİN KAZANIMLARI, ATATÜRK İLKELERİ VE TÜRK İNKILAPLARINA BİLİNÇLE SAHİP ÇIKMAK; MİLLİ, MANEVİ, İLMİ VE KÜLTÜREL DEĞERLERİMİZİ İHYA ETMEK, MİLLETÇE MARUZ KALDIĞIMIZ ASİMETRİK SAVAŞ, BÖLÜCÜLÜK, AYRIMCILIK, YOLSUZLUK, İMHA, ÇÜRÜTME VE DAĞITMA TEHDİDİNE KARŞI İNANÇLA VERİLEN BİR MÜCADELEYİ GÖREBİLMEK VE GEREKEN TEDBİRLERİN ALINMASI İÇİN DE DEVLETİMİZİN YANINDA OLMAKTIR.

PEKİ; TÜRKİYE CUMHURİYETİ KİMLİĞİNİ TAŞIMANA İZİN VEREN CUMHURİYETE VE CUMHURİYETİN KAZANIMLARINA KARŞI ÇIKAN, TANIMAYAN, CUMHURİYETİ SANA KAZANDIRANLARA HAKARET EDEN;

SEN KİMSİN? SİZ KİMSİNİZ?

“BENİM NAÇİZ VÜCUDUM, BİR GÜN ELBET TOPRAK OLACAKTIR. FAKAT TÜRKİYE CUMHURİYETİ, İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR.” M.K.ATATÜRK

BUNU KİMSE UNUTMASIN!...

ATATÜRK'ÜN 100 YILLIK SIRRI BAŞLIĞI ALTINDA CAN OSMAN AKSOY'UN HAZIRLAYIP YOUTUBE DE YAYINLANAN VİDEOSUNU'DA BURADA YAYINLAMAK İSTEDİK. SONUNA KADAR İZLEMENİZİ VE SİZİN DE PAYLAŞMANIZI TAVSİYE EDERİM. 



 

22 Ekim 2023 Pazar

Tepkiler sürüyor, siyonistler öldürüyor.

 TÜMER DİYOR Kİ:

TEPKİLER SÜRÜYOR, SİYONİSTLER ÖLDÜRÜYOR

Sevgili dostlar, İsrail'in (Siyonist rejimin) vahşeti devam ediyor. 

Her gün ölü sayısı artıyor, yaralıların durumu felaket.

Dünya'nın bir çok ülkesinden tepkiler geliyor. Netice!

Ülkemizde de İsrail'e karşı protestolar bütün şiddeti ile devam etmekte. 

Gösterilerin şekli de değişmiş. Dün Üsküdar'da idim. Akşam saatleri. Kafeterya'da çay içiyoruz. Kornalar çalıyor, arabalar peş peşe yollardan geçiyor. Üstü açık arabalarda, on yaşlarında çocuklar, ellerinde Türk ve Filistin bayraklarını sallıyorlar. İlk önce acaba düğün konvoyu mu diye düşündük. Hani düğünlerde gelin arabasını takip eden diğer arabalar korna çalarak yollarına devam ederler.  Biz de öyle zannettik. Sonradan anladık ki, Filistin'e destek, İsrail'e tepki gösterisi. 

Çocuklar tabii ki bunu bir eğlence gibi görüyorlar. Ellerindeki bayrakları neşe ile sallıyorlardı. 

Dünyanın bir çok bölgesinde değişik şekillerde tepkiler devam ediyor. Bazı devletler Filistin'i, bazı devletler İsrail'i destekliyor. 

Siyonistler ise öldürmelerine devam ediyorlar. 

Savaşın 16.cı gününde ölümlerin 5000 i, yaralıların 13 bini geçtiği söyleniyor. Rakamlar da tam sağlıklı mı, mutlaka değil. Her an. her dakika ölmeler ve yaralanmalar devam ediyor. 

Annelerin kucaklarında yavrular. Kimi yaralı, kimi ölmüş. Anne feryat ediyor, yüreği sızım sızım sızlıyor. Kefenlere sarılmış ölüler yerlerde. 

Doktorlar feryat ediyor. "Yetişin, ilaç yok, su yok, elektrik yok, hastalar ölüyor." 

İsrail, bombadan ölmeyenlerin de açlıktan, ilaçsızlıktan, susuzluktan ölmelerini bekliyor. 

Bu ne insanlık dışı bir uygulama. Bu ne alçaklık, bu ne vahşet! Kim buna dur diyecek. 

Türkiye Devleti diğer ülkelere göre gene en iyi çalışmayı yapıyor. Türk milleti her zaman mazlumun yanında olmuştur. Cumhurbaşkanlığı uçağı ile 20 uzman doktor, ilaç, tıbbi malzeme, Gazze kızılayına ulaştırılmak üzere Ankara'dan yola çıkmış. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal medya üzerinden de şu çağrıda bulundu:

"İsrail yönetimi, hatadan geri dönmek, devlet aklıyla hareket etmek yerine, bölge dışı aktörlerin de kışkırtmasıyla örgüt gibi davranmaktadır. Batılı ülkelerin teşvik ettiği, Batılı medya kuruluşlarının adeta meşrulaştırma yarışına girdiği bu cinnet furyasından bölgemizin bir an önce kurtarılması gerekmektedir. Tüm devletleri ve uluslararası kuruluşları, bir an önce Gazze'de insani ateşkesin tesisine yönelik girişimlere samimiyetle destek olmaya davet ediyorum. İsrail yönetimine, sivillere yönelik saldırılarının kapsamını asla genişletmemesi ve soykırıma varan operasyonlarını derhal durdurması, çağrımızı yineliyorum." dedi. 

Ancak, bütün bu söylemlere, karşı gösterilere rağmen, İsrail (Siyonist rejim) ne yapıyor? Bombalamalara devam ediyor, 

Gazze halkını hem bombalar ile, hem de açlıkla ölmeleri için elinden geleni yapıyor. Kim ne derse desin benim umurumda değil düşüncesi ile amacına ulaşmak için vahşetini sürdürüyor. 

Arkasında en büyük destek kim? Amerika ve bazı emperyalist ülkeler. Arkası sağlam. 

Başta Türkiye olmak üzere hem devletimiz ve hem de milletimiz İsrail'e destek veren ve bizlerin aldıkları ürünler ile milyonlar kazanan firmaların ürünlerini almayarak neden tepkimizi göstermiyoruz!

İsrail ile ekonomik, ticari her türlü ilişkimizi neden askıya almıyoruz. Diğer İsrail'e tepki gösteren devletler neden almıyor?

Türkiye İsrail'e yönelik hem ihracatını ve hem de ithalatını durdursa, herhalde daha etkili olur. Sokaklarda bağırıp çağırmak ile Siyonistleri durdurmak mümkün değil. Siyonist düşünce soykırım planını uygulamaya devam edecek. Bu vahşete dur demenin tek yolu, İsrail'e tüm karşı ülkelerin ekonomik ambargo uygulamaları. 

Şunu da unutmamak gerek. Amerika İkiz kuleleri yıkarak, bir başka ülkenin üzerine suçu yükleyerek, Irak'a girdi ve orayı perişan etti. Burada da Hamas'ın durup dururken İsrail'e saldırması ve sivillerin ölümüne sebep olması olayının da arkasında neler var, onları incelemek gerek. Bu yapılan hareket ile İsrail bir planı uygulamakta ve Gazze'yi tamamen işgal etmek istemekte. Sadece bu da değil, orta doğuda yeni güç dengeleri oluşturulacak, belki de orta doğu kan gölü haline dönecek, yeni devletler oluşacak. 

Siyonist düşünce, emperyalist düşünce planlarını yapıyor ve uygulama zamanı gelince uyguluyor. 

22.10.2023

Zekeriya Tümer

ulusalhaber1881@gmail.com


14 Ekim 2023 Cumartesi

Hamas'a öldürün emrini kim verdi

 TÜMER DİYOR Kİ:

HAMAS'A ÖLDÜRÜN EMRİNİ KİM VERDİ?

Sevgili okurlar, Filistin'i korumak için örgütlenmiş bulunan Hamas adlı İslami Direniş Hareketi 1987 yılında Müslüman Kardeşlerin Filistinli üyeleri tarafından kuruldu. 

Bu direniş hareketini temsil eden Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e karşı başlattığı ve sivillere yönelik hareketinde yüzlerce kişi öldü, yüzlerce kişi de yaralandı ve rehin alındı.  Öldürmeler ve yaralamalar da devam etmekte ve daha uzun süre de devam edeceğe benziyor. 

Peki, Hamas bu hareketin karşılığında İsrail'in daha büyük hareket ile kendilerine saldırarak masum Filistin halkını öldüreceklerini bilmiyor muydu!?

Hamas'ın tamamı ya da bir kısmı silahlı kanadı pek çok ülkenin terör örgütü listesinde, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avrupa Birliği (AB), İngiltere ve İsrail.

Hamas'ı destekleyenler ülkelerde var. Bunların başında İran geliyor ve Hamas'a maddi kaynak sağlıyor ve askeri ekipman gönderiyor, denmekte. 

Hamas örgütünün aniden İsrail'e saldırmasının arkasındaki amaç nedir?

Şu an İsrail bütün güçleri ile sivil halka da saldırarak, yüzlerce kişilerin ölmesine ve yaralanmasına sebep olmakta. İsrail zaten bir bahane ile devamlı Filistin halkına ve Gazze bölgesine saldırmakta. Bunun böyle olacağını bilmiyor muydu Hamas örgütünü yönetenler!?

Sevgili okurlar, Ortadoğu kan gölü haline gelebilir. 3. Dünya savaşı orada başlayabilir.

Mustafa Kemal Atatürk ne güzel söylemiş: "Yurtta barış, Dünya'da barış" diye. Barış olmayan yerde savaş vardır. Savaş olan yerde de kan, gözyaşı, acı vardır. 

BM'ye göre Gazze nüfusunun yüzde 80'i uluslararası yardıma muhtaç. Her gün 1 milyon kadar insanın da gıda yardımına ihtiyacı olduğu söyleniyor. 

YAZIK DEĞİL Mİ BU İNSANLARA.

Hamas'ın 7 Ekim 2023 Cumartesi günü başlattığı "Aksa Tufanı" hareketi İsrail ile Filistin arasındaki gerilimi arttırması yanında, bütün dünyayı da etkileyen bir olay haline dönüşebilir. 

Amerika başta olmak üzere İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer emperyalist ülkelerin İsrail'e destek verdikleri malum. Ayrıca bir bahane ile bilhassa Amerika'nın ülkelere insan hakları, demokrasi getiriyorum diyerek neler yaptığı da bilinmekte. 

Ukrayna-Rus savaşı devam ederken, orta doğuda Filistin ve İsrail savaşı ile başlayan hareket bir çok bölgelere de yayılmaya sebep olabilir.  Bu bahane ile orta doğuda ki arap devletleri parçalanarak emperyalistlerin himayesine girebilir. Sömürgecilikten zevk alan emperyalist ülkeler, Afrika'da ve bir çok ülkede kaybettikleri avantaja orta doğuda tekrar sahip olabilirler. Petrol bir çok ülkenin iştahını kabartmakta. 

Filistin halkını destekleyen Müslüman ülkeler bugüne kadar İsrail'e karşı ne kadar Filistin halkının yanında oldular?

Ben şunu da çok merak ediyorum; İsrail istihbaratı Hamas'ın saldırısını neden önleyemedi? Dünyanın en iyi istihbaratına sahip olduklarını söyleyen dış istihbarattan sorumlu MOSSAD'ın nasıl haberi olmadı?

Bizim istihbarat teşkilatımızı beğenmeyenler de bunu düşünmeli. Bizim istihbaratımız demek ki çok daha güçlü. 

Mossad'ın Hamas'ın saldırısından bihaber olması gerçekten çok düşündürücü!

Şüphesiz, İsrail ile Filistin-Hamas arasında yaşanan olaylar, zavallı masum, korumasız, sivilleri etkilemektedir. Ne günahı var bu insanların. 

BU VAHŞETE DUR DEMEK TÜM DÜNYA DEVLETLERİNİN GÖREVİ OLMALI.

Burada en büyük görevi Türkiye Cumhuriyeti Devleti yapacaktır inşallah. 

TÜRK MİLLETİ HER ZAMAN MAZLUMLARIN YANINDA OLMUŞTUR, OLMAYA DA DEVAM EDECEKTİR. 

Gelelim iç meselemize: Emekliler perişanlıklarına devam edecekler. Emekli maaşı ile geçinemeyen emeklilerden bazıları mesleklerini tekrar imkanları dahilinde icra ederek, ek işler yapmak zorunda kalmaktadırlar. 

Bazıları da hangi işi buldu ise orada çalışmaktadır. Bunlar emekli maaşı ile geçinebilseler di zaten çalışmak zorunda kalmazlardı!

Neden çalışmayanlara 5 bin lira veriliyor da, emekli olup çalışanlara bu para verilmiyor? Bunu da elbette anlayabilmek mümkün değil. Emeklileri böyle ikiye ayırmak, bütün emeklileri üzmektedir. 

Herhalde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan her konuya çare bulduğu gibi, Emeklilerin bu sıkıntılarına da bir çare bulacaktır.  Cumhuriyetimizin 100.cü yılında Emeklilerimizi de mağdur etmeyecektir. 

14.10.2023

Zekeriya Tümer

ulusalhaber1881@gmail.com


5 Ağustos 2023 Cumartesi

Değişim, değişim, de neyin değişimi!


 TÜMER DİYOR Kİ:

Sevgili okurlar, dünya'da hiç bu kadar ülkesini kuran bir liderden korkan toplum gördünüz mü?

Sadece ülkesinin içinde de değil, dünyada da korkanlar var. 

Çektiği Atatürk dizisini Ermeni'lerin baskısı neticesinde dünya'ya yayınlamayan Disney Plus şirketine bakın. Neden korkuyorsunuz?

Ermeni toplumuna şunu sormak gerek, neden Atatürk'ten korkuyorsunuz?

Bizim içimizdeki Atatürk düşmanlarına da sormak gerek. Siz neden Atatürk'ten çekiniyorsunuz, ondan korkuyorsunuz? 

Dünya'da bir çok ülke Atatürk'ü incelemiş ve onun dünya lideri olduğunu kabul etmişken, kabul edemeyenlerin sıkıntısı ne acaba?

En önemlisi de ne biliyor musunuz? CHP'si değişim istiyor da, ne değişimi. Nasıl bir değişim istiyorsunuz? Değişimden kastınız ne?

Atatürk'ün çizgisinden uzaklaşmış bir CHP'nin en önemli değişimi tekrar Atatürk'ün 1923 çizgisine gelmesi. 

1950 yılından bu yana tam bir iktidar olamayan CHP ilk önce neden iktidar olamadığını iyi incelemeli. 

Son 14 Mayıs 2023 seçimlerinde de, daha önce de Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ekmelettin İhsanoğlu'nu getirerek yaptığı yanlışları düşünsün. 

Bir parti devamlı liderinin ağzına bakarak hareket ederse, elbette çok kez bazı konularda yanılabilir ve yanlışlıklar yapabilir. Demokrasi demek bu değildir. 

Parti başkanını eleştiremiyorsun, fikirlerini söyleyemiyorsun, ters bir çıkış yaparsan, ihraç ediliyorsun. Böyle Demokrasi mi olur?

Lafa gelince çok şey söyleniyor. İcraata gelince tam tersi yapılıyor.

Kılıçdaroğlu ilk önce kendisini yenilemeli ve kendisini değiştirmeli.

CHP'nin içerisinde Atatürk çizgisinde olmayan çok kişi olduğu bilinmektedir. Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bir parti neden kurucusunun yolundan ayrılır, bunu da anlamak mümkün değil.

1923 de Cumhuriyetin ilanı ile birlikte, Mustafa Kemal Atatürk ve o zamanki Bakanlar, Milletvekilleri, Bürokrat kadro nasıl çalışmışlar ve ülkede nasıl kalkınmayı sağlamışlar. Uçak sanayi bile kurulmuş, yurt dışına uçak satılırken, her yerde fabrikaların bacaları tüterken, ülke içindeki hastalıklar son bulurken, bir Türk lirası 2-3 dolar kıymetinde iken, bu politikayı neden incelemiyor ve o zamanki ekonomik kalkınmayı bugünkü şartlara uyarlayarak, daha iyi ekonomik kalkınmayı sağlama düşüncesini benimsemiyorsunuz!

CHP değişim değişim deyip duruyor. Millet ekonomik baskı altında inim inim inliyor, onlar halen değişim peşindeler. Tamam güzel de, değişimin içini doldurun ki biz de bilelim. Neyi değiştiriyorsunuz, ve programınız, düşünceniz nedir?

Hayırlı hafta sonları ve hayırlı değişimler dilerim.