12 Haziran 2018 Salı

Cehalet, İlk Önce Aileyi Sonra da Ülkeyi Batırır!.. "TÜMER DİYOR Kİ!.." Araştırmacı, Gazeteci-Yazar: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
CEHALET,
İLK ÖNCE AİLEYİ
SONRA DA ÜLKEYİ BATIRIR!..

Sevgili okurlar; bazı kişiler her söylenene körü körüne inanırlar. Bu cahilliğin sebebidir.
Cahil insanları kullanmak kolaydır. Uyanıklar onları çok iyi kullanırlar ve istediklerini de yaptırırlar.
Çünkü cahil insan söylenen bir sözü araştırmaz. O yeteneği yoktur. Sabit fikirlidir. Yorum yapmaz. Kendi söylediğini doğru kabul eder ve hemen saldırıya geçer, karşısındakini yargılar.
Cahil insan okumaz, araştırmaz, düşünmez. Hele ki, yalanı söyleyen kişi beğendiği birisi ise, onun her sözünü doğru kabul ederler ve itaatkar olurlar, her söylediklerine inanırlar. Söylenen sözün doğruluğunu ve yanlışlığını araştırmaya tenezzül bile etmezler.
Cahil insanı en iyi Din ile kandırırsınız. Onlar Dini bildiklerini sanır. Din bilgisini, hocadan, şeyhlerden, şıhlardan, ya da anne ve babasından öğrenmiştir.
Kendisi okumamış, araştırmamıştır. Bu nedenle de tek korkuları vardır, günah işlemek ve öldüklerinde cehenneme gitmek korkusudur.
Doğruyu öğrenebilme imkânları olmadığından körü körüne inanırlar.
Karşılarına doğruyu söyleyen çıkınca çok kızarlar. Dinlemek istemezler. Zannederler ki doğru söyleyen onu günaha sokacak, bu nedenle onu dövmek, yok etmek, katletmek isterler.
Cahil insan basit düşünür. Tek düzedir, asla sosyal olamaz.
Dinimizin en önemli sözü olan “oku” sözünü bir türlü idrak edemezler.
En tehlikeli cahillerde okumuş cahillerdir. Bunların kafaları çoğunlukla şeytani düşünceler ile doludur. Öğrendikleri bilgilerini kötülük yapmaya ve cahil insanları kandırmaya, aldatmaya ve yönetmeye kullanırlar.
Nedeni ise menfaat ve çıkar sağlamaktır. Cahiller onlar için çantada kekliktir. İstedikleri gibi kandırırlar, aldatırlar ve kullanırlar. Sonra da kendilerine köle yaparlar. Cahil insanların sırtlarına binerler, sömürürler ve yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar.
Cahil insan okumuş cahillere çabuk inanır. İtimat eder. Güvenir. Onun doğru söylediğini zanneder. Cennete onların sayesinde gideceğini zanneder. Çünkü okuma, araştırma ve sağlıklı düşünerek gerçekleri görebilme yetenekleri yoktur.
Cahil anne ve baba, çocuklarını da kendileri gibi yetiştirmek ister. Çocukları onlara soru sorduklarında, mantıklı bir cevap verebilme bilgisinden yoksun olduklarından cevap yerine sus, konuşma, günaha girme diyerek Allah ile korkuturlar.
Kendileri dinsel baskı altında büyüdüklerinden, çocuklarını da bu baskıya maruz bırakırlar. Yaşamları hep Dinsel baskı ve korku içerisinde geçmiştir.
Okumuş cahillerin verdikleri makarna, un, şeker, onları öyle mutlu eder ki, ufak hediyeler hayatlarını şekillendirir. Dolayısı ile okumuş cahillerin kulu kölesi olurlar.
Cahil insanlar, cehaletin pençesinde olduklarından, kadınlarının, kız çocuklarının aydınlanmasını istemezler. Onların okumalarına, ilim ve bilim sahibi olmalarına, sosyalleşmelerine tahammül edemezler.
Kadını çocuk doğuran, kendisine hizmet eden, her dediğine evet demesini isteyen kişi olarak görürler.
Ahlaki değerleri daha çok kadın üstünde uygularlar.
Yalan söylemek, hile yapmak, kandırmak onlar için fazla günah sayılmaz. Namaz kılıyor, oruç tutuyor ve Müslüman’ım diyorsa o insan makbuldür onlar için. Her şeyi mubah sayarlar.
Medeni insan, olgun insan, akil insan olmak kolay değildir.
Okuyan, araştıran, hisleri, duyguları ile hareket etmeyen, aklını kullanan, doğruyu, yanlışı ayırt edebilen, kendini geliştiren, topluma hizmet eden, çocuklarının geleceğini düşünen, onların ahlaklı, dürüst, medeni, insan olması için mücadele eden kişi medeni insandır.
Medeni insan, kadını ile erkeği ile birlikte yürüyebilendir.
Kadın aydın, okumuş, öğrenme duygusu gelişmiş olursa, o kadın çocuklarını da aydın insan olarak yetiştirir.
Cahil insanlar, cehaletin pençesinde olan insanlar, kadınlarının aydınlanmasını istemezler.
Cehaletin tek korkusu kadınlardır.
Kadın annedir, öğretmendir. Çocuklarını yetiştiren ve onları topluma hazırlayan daha çok annedir.
Baba ve anne medeni olursa çocukları da medeni olacaktır.
Toplumun aydınlanmasını istemeyen uyanık cahiller, çıkarları için her türlü hile ve madrabazlığı kendilerinin hakkı olarak görürler.
Hayat başkalarının yansımaları ile devam eder.
Ne ekersen onu da biçersin.
Gerçi şimdi kimse bir şey ekemiyor ve de hiç bir şey biçemiyor.
Kötülük yapan, mutlaka kötülük bulur. Sen karşındakini beğenmez ve yargılarsan, bir başka kişi de seni beğenmez ve bir gün gelir yargılar.
Sen etrafındaki yapıları yakar, yıkarsan, zamanı gelir seninde yakılıp yıkıldığın olur.
Artan kötülük, ahlaksızlık, yalancılık, dolandırıcılık, hırsızlık, soysuzluk, bir gün gelir seni de bulur.
Medeni insan, okumuş insan, kanundan, Allah’tan korkar ve yanlışlık yapmamaya çalışır.
Sonuç olarak cahillik kötü nesillerin yetişmesine, kötü nesiller kötü bir geleceğe, kötü bir gelecek dünyanın kirlenmesine, dünyanın kirlenmesi yok olmaya mahkûm bir gelecek yaratmaktır.
Ahlaklı ve dürüst olmak bilgi ile olur.
OKUMAK İBADET;
OKUMAMAK İSE VATANA İHANETTİR.
Stratejileriyle ünlü İngiltere’nin Büyükelçisi olan Jane Marriot’un, İngiliz avam kamarasına sunduğu ARAP Dünyasında eğitim konulu raporunda mezunlar arasındaki farkların korkunç olduğu anlatılmıştır.
Bu raporda şöyle denilmektedir:
"En zeki öğrenciler tıp ve mühendisliğe gidiyorlar,
İkinci derece mezunlar ise iş idaresi ve iktisat gibi bölümlere giderek birinci derece mezunların yöneticisi oluyorlar.
Üçüncü derece mezunlar ise siyasete yöneliyorlar ve ülkenin siyasetçileri olarak birinci ve ikinci derece mezunlara hükmediyorlar.
Fakat eğitimde tamamen başarısız olanlar ise ordu ve emniyete katılarak siyaset ve iktisada tahakküm ederek, onları mevkilerinden indirip, isterlerse öldürüyorlar.
Gerçekten dehşet verici olansa, asla hiçbir okula gitmeyenler parlamentoya seçiliyor, kabile şeyhlerini kullanarak herkesin onlara itaat etmesini sağlıyorlar.”
Bu rapor Arap dünyasına yönelik ve Arap halklarının sosyolojisi göz önünde bulundurularak yazılmış.
Ancak, ülkemizde de durum farklı mı?
Araplara özenmiyor muyuz?
Bu nedenle 24 Haziran seçimi çok önem arz etmektedir.
Cehalete kurban olunmamalı, sağduyu ile hareket edilmelidir.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ŞU SÖZÜNE DİKKAT EDİLMELİDİR.
ONUN HER SÖZÜNÜN GERÇEK YANI VARDIR.
“EFENDİLER, CUMHURREİSİ’NİN HALK TARAFINDAN SEÇİLMESİ MAHSURLUDUR, VEKİLLERİN SEÇMESİ EN İYİSİDİR.
NEDENİNE GELİNCE, YARIN BİRİSİ ÇIKAR, “BENİ HALK SEÇTİ, DİYEREK KRALLIĞINI YA DA DİKTATÖRLÜĞÜNÜ İLAN EDERSE DEMOKRASİ TEHLİKEYE GİRER.
TARİHTE ÖRNEKLERİ ÇOKTUR…”

***
12.06.2018
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

9 Haziran 2018 Cumartesi

Kızım Sana Söylüyorum Gelinim Sen Anla!.. "TÜMER DİYOR Kİ!.." Gazeteci, Araştırmacı - Yazar, ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
KIZIM SANA SÖYLÜYORUM
GELİNİM SEN ANLA!..
Sevgili okurlar; bu yazımı dikkatle okumanızı isterim.
Nedeni ise; bu yazının, Venezuela’daki yaşam ile ülkem deki yaşamın birbirine benzemeye başlayıp başlamayacağı hususunda görüşlerinizin oluşmasına yardımcı olacağı kanısındayım.
Bir Güney Amerika ülkesi olan Venezuela İspanyol kolonicilerinin yerleştikleri ilk bölgelerden biridir.
Resmi adı Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti’dir. Venezuela halkı kolonicilere karşı uzun süren bir bağımsızlık mücadelesi vermiştir.
Ancak ülke, 1522 yılından 1821 yılına kadar İspanyol yönetiminde kalmıştır. Ünlü komutan Simon Bolivar önderliğinde Venezuela, Ekvador, Kolombiya, Panama ve Peru, Büyük Kolombiya adıyla bağımsızlığını kazanmıştır.
Tam bağımsızlığını 1830 yılında kazanan Venezuela, o günden bugüne birçok siyasi krizle karşılaşmıştır. Askeri darbeler, ekonomik krizler, otokrasiler ve isyanlar ülkenin kaderi haline gelmiştir.
Bunun yanında ülke dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olmasına rağmen bugünkü diktatör sayesinde halk açlık ve sefalet içerisinde yaşamaktadır.
(Karakas’ta bulunan Türk Büyükelçiliği Calle Kemal Atatürk no: 6 Quinta Turquesa, Valle Arriba, 1061 Caracas, Venezuela adresindedir. Mustafa Kemal Atatürk Venezuela’da da tanınmaktadır.)
Gelelim asıl konuya:
Venezuela Dünyanın en zengin Petrol rezervine sahiptir.
Suudi Arabistan’ın bile 265 milyar varil petrol rezervi varken, Venezuela’nın 295 milyar varil petrol rezervi var.
O halde bu halkın Kanadalılar kadar müreffeh bir hayat yaşamaları gerekirken, iktidarı ele geçirmiş bulunan Diktatör Maduro sayesinde açlık, yoksulluk ve perişanlık içerisinde yaşamasına ne demek gerek!..
Çünkü Venezüella başkanlık sistemi ile yönetilmektedir.
Başkanlık sistemi böyle bir şey midir?
İnşallah bizdeki Başkanlık sistemi netice de Venezuela’dakine benzemez.
Hugo Chavez 1998 yılında Başkan seçilmişti.
Başkan, kendisine taraftar toplamak ve kendisini sevdirmek için yoksul, cahil ahaliyi seçmişti. Onlara gıda kolileri dağıtıyor, gariban mahallelere sağlık ocağı açıyor, devletin kaynaklarını istediği gibi kullanıyordu.
Cahil ve yoksul halk Hugo Chavez’i halkın kurtarıcısı olarak görmeye başlamışlardı.
Hugo iktidarının daha da sağlam zeminlere oturması için zaman kolluyordu. Zamanı geldi, Anayasayı değiştirip istediği hukuki değişiklikleri yaparak gücü eline geçirdi. Artık onun Başkanlıktan indirilmesi mümkün değildi. Bundan sonra, yoksul ve cahil halkın onu sevip sevmemelerinin de önemi yoktu.
Şimdi sıra karşısındaki muhalefete gelmişti.
Muhalefeti susturdu, iş dünyasına yaptığı baskı ile onları sustalı maymuna çevirdi. Basını kontrolü altına aldı. Baskı gittikçe artıyordu.
Ülkeden 1.5 milyon insan bu baskıya dayanamayarak kaçtı.
Kendisini alkışlatabilmek için twitir’den kendisini takip eden üç milyonuncu takipçisine ev hediye ediyordu.
Petrol geliri halkın refahına kullanılmıyor, kendisinin ve yandaşlarının kasalarına akmaya başlamıştı.
Yaptığı yanlış hareketler ve zulümler neticesinde Allah onun cezasını verecekti. Verdi de. Kansere yakalandı. Küba’ya sık sık giderek tedavi olmaya çalıştı.
Ancak, öleceğini bilmesine rağmen halkın refahını düşüneceğine kendisinden daha beter olan otobüs şoförü, lise mezunu Maduro’yu halefi seçti. Sendikacılıktan gelen Maduro Chavez’in sağ kolu olmuştu.
Bütçe dâhil, tüm yetkilerini başkan yardımcısı Maduro’ya devretmişti.
Üniversite mezunu olmayan biri devlete başkan olabilir mi?” diye eleştirildiğinde… Chavez “neden olmasın” diyordu.
“iktidar halkındır, elitler-seçkinler istemesede otobüs şoförü başkan olur” diyordu.
Chavez öldü, otobüs şoförü Maduro geçici olarak başkan oldu.
Nisan 2013’te yeniden başkanlık seçimi yapıldı, başkanlık imkanlarını sonuna kadar kullanan Maduro, yüzde 50.6 oyla kıl payı kazandı. Rakibi yüzde 49.1 almıştı.
Seçimde şaibe olduğunu, oyların çalındığını elbette herkes biliyordu ama itirazlardan netice alınamadı. Çünkü seçim kurulu, yargı, komple Maduro’nun kontrolündeydi. Toplum kabak gibi ikiye bölündü.
Protesto gösterileri başlayınca, halka ateş açıldı.
Harvard mezunu muhalefet lideri tutuklandı.
Bizzat başkan Maduro tarafından “kendisinin başkanlığını kabul etmeyenlere konuşma yasağı” getiren yasa teklifi kabul edildi…
Muhalefete kanunen konuşma yasağı getirildi.
Başkanlık yetkilerini daha da arttıran yasalar çıkarttı.
Mesela, petrol ve madenler konusunda meclise sormadan karar verme yetkisini kendisine aldı!
Yandaş medya oluşturdu, şu anda Maduro haricinde hiçbir şey yazmıyorlar, televizyonlarda devamlı Maduro konuşuyor.
Muhalif medyayı susturdu, yayınlarını beğenmediği televizyon kanallarını kablolu kanaldan çıkardı.
20 milyon kişiye 120 bin ton gıda kolisi dağıttı.
Temel ihtiyaç maddeleri karaborsaya düşmeye başlayınca, başkanlık bünyesinde komisyon kurdu, kıtlığın sebebinin araştırılmasını istedi. Yandaş komisyon araştırdı. Buldukları sebebe gülmemek mümkün değil?
“Halkımızın yüzde 95’i günde dört – beş öğün yemek yiyor, bu nedenle tüketim maddelerinde sıkıntı yaşanıyor” sonucunu buldular.
Kıtlığın sebebi halkın çok yemesiymiş! Yiyecek bulamayan halk nasıl 4-5 öğün yemek yiyor, düşünmek gerek.
Başkanın sorumluluğu, kusuru yokmuş!
Başkan ve yanındaki uşakları mükemmel sofralarda tıka basa yerlerken, israf ederlerken onların kusuru yok, aç olan halkın yemesi suç.
2015 te parlamento seçimi yapıldı. Maduro her türlü hileyi yaptı, ama hezimete uğramaktan kurtulamadı.
Muhalefet ezici çoğunlukla kazandı. Muhalefet parlamentoyu kazandı ama… Başkan hala Maduro’ydu. Ordu, polis, yargı, onun elindeydi. Hükümeti hala o kuruyordu.
Meclis çoğunluğunu ele geçiren muhalefet, 2019 da yapılması gereken başkanlık seçimlerinin öne çekilmesi için, erken seçim talebinde bulundu. Başkan reddetti!
Bunun üzerine, erken seçime gidilmesi konusunda referandum yapılması için anayasal süreç başlatıldı.
Anayasaya göre, referanduma gidilmesi için seçmenin yüzde 20’sinden imza toplandı. Nafile…
Başkanın emrindeki seçim kurulu, imzaları kabul etmedi, referandum falan yapamazsınız dedi, kesti attı!
Muhalefet bir başka yol aradı, meclisten, Maduro’nun başkanlıktan azledilmesini talep eden karar çıkarıldı.
Tüm üyeleri Maduro tarafından seçilen Anayasa Mahkemesi bu kararı reddetti.
Meclisin azil talebinin anayasaya aykırı olduğu açıklandı!
Bunlar yetmezmiş gibi, Aragua eyaletinin valisini, kendisine başkan yardımcısı yaptı. Bu herif “uyuşturucu baronu” olarak tanınıyor!
Eğer Maduro da Chavez gibi ölürse, 2019’a kadar ülkeyi bu arkadaş yönetecek.
Netice?
Şu anda Venezuela’da enflasyon yüzde 700 olmuş. Bu sene yüzde 16 bin’e çıkması bekleniyormuş. Alışverişlerde kredi kartı geçmiyormuş. Hükümet devalüasyonla eriyen banknotları tedavülden kaldırıp, yerine yenilerini sürmek istemiş, para bulamamış! Asgari ücrete güya yüzde 50 zam yapılmış, 40 bin bolivar olmuş. 40 bin bolivar ne ediyor biliyor musunuz, 15 dolar ediyor. Et, un, şeker, pirinç, süt karaborsa satılıyor. Ekonomik kriz gittikçe büyüyor. Öğretmen maaşı 65 dolar, asgari ücret 35-40 dolar.
Elektrikler, sular kesiliyor. Halk gittikçe yoksulluğa ve sefalete doğru sürükleniyormuş.
Ekmek için bile kuyruk varmış, marketler saldırıya uğruyor, yağmalanıyormuş. Hal böyleyken, zengin daha da zengin oluyormuş. Eczane rafları boşalmış, ilaç sıkıntısı çekiliyor, sağlık sistemi çökmüş. Ameliyat malzemesi kalmamış. Yeni doğan bebek ölümleri rekor seviyeye ulaşmış. Bebek bezleri, petler karaborsaya düşmüş.
İthalat bıçak gibi kesilmiş, alt tarafı diş macunu almak isteyen, normal fiyatının yüz misli ödemek zorunda kalıyormuş. Günde 18 saate varan elektrik kesintileri yapılıyor, yeterli elektrik üretilemediği için, kamu kurumları haftada beş gün tatil ediliyor, sadece pazartesi ve Salı çalışıyor, özel sektör haftalık izin gününü üçe çıkarmış.
Şehirlerde günde sekiz saat su kesintisi yapılıyormuş.
Fuhuş patlamış. Suç patlamış, her dakika bir cinayet işlenir hale gelmiş. Sokaklarda yol kesmek, soygun yapmak, adam kaçırıp fidye istemek nerede ise yasal hale gelmiş.
Gasp öyle hale gelmiş ki, insanlar cep telefonları ile sokağa çıkmaktan korkar hale gelmişler, evlerinde konuşmayı tercih ediyorlarmış. Sosyal hayat durmuş. Sinema yok, tiyatro yok, konser yok, hava kararınca korkusundan herkes evine koşuyor, binaların girişlerinde kilitli kapılar, evlerin girişinde, koridorlarda kilitli kapılar, 10.cu ve 20.ci katın pencereleri bile demirli evlerine girip, kapılarını kilitleyerek oturur duruma gelmişler.
Akşam olunca sokaklar sessiz.
Karayolları, limanlar ve havalimanları ordu kontrolünde tutuluyor.
Açlık çekenler tarafından basılan bir çiftlikte büyük baş bir hayvanın sopalarla öldürülmeye çalışılmasının görüntüleri de ülkede büyük yankı uyandırdı. Öldürülen sığırdan bir parça et alabilmek için çakallar gibi halk sığıra saldırıyor ve bir parça et kaparak ailelerinin kursağına et girmesi için çabalıyorlar.
Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro ise dünyanın en zengin ham petrol rezervlerinin bulunduğu ülkesinin insani faciaya sürüklendiğine dair haberlerin uydurma olduğunu söylüyor.
Halen gerçekleri göremeyen Maduro, kendisini ve yandaşlarını düşünmekte halkın perişanlığı umurunda olmamaktadır.
Halk yiyecek bulabilmek için marketlere saldırmakta, hırsızlık, fuhuş gittikçe artmaktadır.
Muhalefet bütün gücü ile uğraşmakta Maduro’yu devirebilmek için, ancak Başkan hala Başkanlığı’na devam etmektedir.
Sevgili okurlar, bilemiyorum, bu yazı sizlere bir şeyler anlatabildi mi?
Demokrasisi olmayan ülkelerin akıbetleri bu olmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün temelini sağlam olarak attığı, 10 yılda yoksul halkı refaha ulaştırdığı ülkemizin bugün geldiği durum normal midir?
Amaç nedir?
Yapılmak istenen nedir?
Tek adama bu denli büyük haklar verildiği zaman, ülkenin geleceğinin ne hale geleceğini düşünmek zorundayız!.
İşte bu nedenle 24 Haziran seçimleri çok önemli.
İnşallah ülkemizde Venezuela gibi bir başkanlık sistemi söz konusu olmaz.
Şunu da herkesin çok iyi bilmesi gerek, Türk halkı Venezuela halkına benzemez, çoğunluk Mustafa Kemal’in askerleridir. Bunu da kimse yabana atmasın. Adımlarını ona göre atsın.
Allah hakkımızda hayırlı olanı versin.

09.06.2018
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

Not: Bu linklerden Venezuela hakkında daha detaylı bilgi edinebilirsiniz.
http://www.rotasizseyyah.com/venezuela-gercekleri.html
http://www.dw.com/tr/venezuelada-a%C3%A7l%C4%B1k-krizine-petrolle-%C3%A7are-aran%C4%B1yor/a-42148908
https://www.youtube.com/watch?v=CK_rYQ6jYr8

5 Haziran 2018 Salı

GÜNEŞ DOĞACAK, AMPULLER SÖNECEK Mİ? "TÜMER DİYOR Kİ!.." Gazeteci, Araştırmacı - Yazar: ZEKERİYA TÜMER


TÜMER DİYOR Kİ:
GÜNEŞ DOĞACAK,
AMPULLER SÖNECEK Mİ?..


Sevgili okurlar,
İYİ Parti Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener;
GÜNEŞ DOĞDUĞUNDA
AMPULLER SÖNER, 
diyor!..
Elbette söner. Ampuller enerjilerini suni yaratılan elektrik enerjisinden alırlar. Güneş ise doğaldır. Enerjisi güçlüdür. Bitmez tükenmez bir enerji kaynağı olup, dünya’yı aydınlatan ışıktır.
Güneş enerjisi herhangi bir zararlı gaz salınımının olmadığı temiz bir enerji kaynağıdır.
Ampuller öyle midir? Elektrikler kesilir ampuller söner. Ampul ısınır ısınır, çat diye kırılır, patlar gene söner. Metal yorgunluğu olan ampuller de kırılabilir.
24 Haziran seçimlerinde bakalım göreceğiz Türk Milletinin enerjisi Ampulleri patlatacak ve bitmez tükenmez Güneş’i Türkiye’nin üzerine yansıtacak mı?
Türk Milletinin en büyük enerji kaynaklarından birisi de Mustafa Kemal Atatürk’tür. 19 Mayıs 1919 da Samsun’da bir güneş gibi doğmuş ve kararmış olan ülkeyi aydınlığa kavuşturmuştur.
Keşke anlayabilsek!...
İnce, Akşener, meydanları dolduruyor. Temel Karamollaoğlu’da AK Partiyi ve R.T.Erdoğan’ı sarsacak sözler ile halkı uyandırıyor.
Güçlü bir birliktelik, semeresini vermeye başladı.
Elbette, bu birlikteliğe karşı iktidar mensupları da ellerindeki gücü kaybetmemek için saldırıda bulunacaklardır. Her imkânı kullanıp, her türlü yola başvuracaklardır.
Demokrasi kaldı mı ki!
Benim askerim, benim polisim, benim valim, benim muhtarlarım, benim memurlarım, her şey benim, diyen bir kişiden başka ne bekleyebilirsiniz.
Asker, iftar yemeğine gitmiş, alkışlamış. Ne yapacaktı? O yemeğe gitti ise, zaten kimin askeri olduğu belli. Elbette alkışlayacak. Başka şey yapamazdı.
Gerçekler ortada. Yapılacak olan tek şey var, o da enerjisi tükenen ampullerin sönmesi.
Bunu başarabilirseniz, Türkiye üzerinde Güneşi doğdurabilirsiniz.
Mustafa Kemal Atatürk bunu başarmıştı, siz de başarın da biz de görelim.
Ben İnce’nin, Akşener’in, Karamollaoğlu’nun, yerinde olsam her mitinkte Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Gençliğine hitabesini okuturum, dağ başını duman almış marşını, onuncu yıl marşını çaldırırım, milli duyguların daha da ayağa kalkmasını sağlarım.
24 Haziran 2018 var olma, ya da yok olma seçimidir.
Ülkenin nereden nereye geldiği bellidir. İç ve dış düşmanlarımızın amacı bellidir.
Fizik hocasından Cumhurbaşkanı olur mu, deniliyor. Ben bu söze çok güldüm. Fizik öğretmeni olmak kolaysa sen de olsana?
Sanki kendileri çok üstün ve yetenekliler de, karşısındakileri küçük görmeye çalışıyorlar.!
Bal gibi, Fizik öğretmeninden Cumhurbaşkanı olur. Hem de öyle güzel olur ki, o eğitimci olduğundan, ülkeyi de çok güzel eğitir ve yönetir.
İnce’den de Akşener’den de Cumhurbaşkanı olur.
Daha bu ülkede Cumhurbaşkanı da Başbakan da, Bakan da olabilecek o kadar çok kişi var ki, herkes olabilir. Yeter ki önü açılsın, imkân verilsin. Ben de olabilirim, sen de olabilirsin, o da olabilir. Kimler hangi görevlere getirildi, kimler görev yapmadan maaş alıyorlar, kimler kimler!
Yalnız bir söz vardır, Baba oğluna ne demiş, oğlum ben sana vali olamazsın demedim ki, adam olamazsın dedim. Bak beni ayağına çağırdın, demek ki halen adam olamamışsın.
İşte bu önemli, her şey olunabilir de önemli olan adam olabilmek. Bunu da unutmamamız gerek.
Bizler, hepimiz adam olabilmenin niteliklerini araştırmamız gerek. Adam gibi adam olmak çok önemli.
Keşke hepimiz adam gibi adam olabilsek.
İnce ikide bir benim diplomam var, sizin ki nere de diye soruyor? Ses yok.
Neden söylüyor bunu acaba?
Demek ki, bu ülkede istendiği zaman her şey yapılabiliyor ve yetenekli olup olmadığı aranmadan, çok kişi de istenildiği zaman istenilen göreve getirilebiliyor. Bu nedenle kimseyi küçük görmenin ve aşağılamanın hiç manası yok.
Ülkede birliği, dirliği, kalkınmayı, çağdaşlığı yakalamayı, adaleti sağlamayı, işsizliği, yoksulluğu ortadan kaldırmayı, üretimi arttırmayı, fabrikaları satmayı değil, çoğaltmayı kim sağlayacaksa onu Cumhurbaşkanı seçmeliyiz.
GÜNEŞ DOĞMALI, AMPULLER SÖNMELİDİR...

05.06.2018
ZEKERİYA TÜMER
Ulusalhaber1881@gmail.com

15 Mayıs 2018 Salı

ERKEN SEVİNMEYİN HEMEN GEVŞEMEYİN "TÜMER DİYOR Kİ!.." Gazeteci, Araştırmacı-Yazar: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
ERKEN SEVİNMEYİN
HEMEN GEVŞEMEYİN


Sevgili okurlar; 24 Haziran seçimlerinin ülkemiz için çok önemli olduğunu hemen hemen herkes idrak etmektedir.

İYİ Parti lideri Meral Akşener büyük mücadeleler sonunda Partisini kurdu ve ülke genelinde örgütleşti.

Hızını kesmeden de mitinglerine devam etti.

Bahçeli önünü kesmeye çalıştıkça da, halkın beğenisini ve takdirini kazandı.

CHP dahil, birçok partinin tabanı Meral Akşener’e oylarını vermeye niyetlenmeye başlamışlardı.

CHP nin tabanından gene de birçok kişi İYİ partiye oylarını verecekler gibi gözüküyor.

Akşener Cumhurbaşkanı adayı olduğunu çok erken açıklamıştı.

İYİ Parti’de esen olumlu rüzgâr AKP’yi ve en önemlisi de Bahçeli’yi çok tedirgin ediyordu.

İYİ Partinin 24 Haziran seçimlerine girmemesi için oyunlar tezgâhlanıyordu.

Ancak, CHP nin ve Kılıçdaroğlu’nun son hamlesi, AKP’nin ve MHP’nin sinsi düşüncelerini bertaraf etti.

Muharrem İnce’de öğretmen olarak bazı sezgilere sahip olduğundan Cumhurbaşkanlığı adayı olabileceğini ilan etti.

Kılıçdaroğlu tabandan gelen baskılar neticesinde mecbur kalarak Muharrem İnce’yi CHP ‘nin Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdi.

Şu gerçeği de göz ardı etmemek gerek; Kılıçdaroğlu bir bakıma da Muharrem İnce’den kurtuluyordu.

Muharrem İnce Cumhurbaşkanı olursa her şey iyi olacaktır.

Olamaz ise, bu CHP’nin başarısızlığı olacaktır. Muharrem İnce’nin değil.

O zaman en kısa sürede CHP Olağanüstü Kurultaya gidebilir ve Muharrem İnce CHP’nin başına gelebilir.

Yani Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce rüzgârından kurtulmuş değildir.

Bu nedenle, Kılıçdaroğlu’da bütün gücüyle çalışmalı ve Muharrem İnce’yi ne yapıp yapıp Cumhurbaşkanı olmasını sağlamalıdır.

24 Haziran seçimleri normal bir seçim olmayacaktır. Burada seçilecek Cumhurbaşkanı tek adam olacaktır. Kanunlar ona göre hazırlanmıştır.

Cumhuriyet rejimi sarsıntıya uğrayacaktır. Meclisin üstünlüğü ortadan kalkacaktır.

Bu nedenle seçmenler adayları iyi dinlemeli ve ona göre 24 Haziran seçimlerinde oylarını duyguları ile değil, mantıkları ve çocuklarının, torunlarının geleceğini düşünerek vermelidirler.

24 Haziran 2018 de ki Cumhurbaşkanlığı adayları belli oldu.

Cumhuriyet Halk Partisi'nin adayı Yalova Milletvekili Muharrem İnce,

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener,

Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi'nin ortak adayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

Halkların Demokratik Partisi'nin adayı tutuklu İstanbul Milletvekili Selahattin Demirtaş

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek

Şimdi bütün adaylar, ülkeyi karış karış gezerek oy toplama yarışına girecekler.

CHP’nin adayı Muharrem İnce yaptığı mitingler de puan toplamaya ve halkın umudu olmaya başladı.

Kalabalıkları gördükçe seviniyor ve umudu artıyor.

Ancak, şunu unutmamak gerek. Meral Akşener’de kalabalıklara hitap ediyor.

Tayyip etmiyor mu? O da ediyor.

Karamollaoğlu da Perincek de aynı oranda kalabalıklara hitap edecekler.

Eli kolu bağlı, hapiste olan HDP adayı Selahattin Demirtaş’ta meydanlara çıkabilseydi, o da kalabalıklara hitap edebilirdi. Şimdilik mümkün gözükmüyor. Belki acırlar da bırakırlar.

Rahmetli Bölükbaşı da güzel bir hatipti. Kürsüye çıktığında muazzam kalabalıklara hitap ederdi. Fakat o kalabalıklar Bölükbaşını dinler alkışlarlar ama oylar başka partilere giderdi.

Yani zannetmeyin ki, o görünen kalabalıkların hepsi size oylarını verecekler.

Bu nedenle hemen havaya girmeyin. Gevşemeyin. Kazandık diye de erken sevinmeyin!

Birinci turda hiçbir adayın çoğunluğu alarak ilk turda Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi mümkün gözükmüyor.

Asıl önemli olan ikinci turdaki fedakârlık.

Akşener ile İnce arasında ki oy farkı çok önem arz edecek.

Akşener İnce lehine çekilir ise, İYİ Partiye oy verenlerin İnce’ye oy verecekleri konusunda endişeliyim.

Doğu Perinsek ve partisinin üyelerinden de şüpheliyim.

Saadet Partisi üyelerinden de umutlu değilim.

HDP tabanı Muharrem İnce’yi tam manası ile destekler mi, o da şüpheli.

Muharrem İnce, şunu açıklasa idi belki bu şüpheli oyları alabilirdi.

Cumhurbaşkanı olduğunda birlikte çalışacakları Başkan Yardımcılarını muhalefet kanadından güçlü isimleri yanına alarak çalışacağını açıklarsa, merkez sağın tüm oylarını alması daha kolay olur kanısındayım.

Muharrem İnce, Akşener lehine adaylıktan çekilirse, CHP’nin tabanı Akşener’e oy verir. Vatan ve HDP den de Akşener oy alabilir mi, işte o şüpheli. Saadet ve Demokrat Parti dâhil, sağ partilerden oy alır.

En büyük destek CHP den gelir.

İYİ Parti ile CHP parti üyeleri bütünü ile birbirlerini destekleseler, diğer partilerden gelecek oylar ile % 51 i çok kolay geçerler.

Bunlar başarılamaz ise, Tayyip ortadan sıyrılır çıkar valla.

Zaten her türlü hile, oyun, baskı yapılacak, halkı kandırmak için Ramazan hediyesi altında çok hediyeler dağıtılacak, göz boyama avansları halka verilecektir.

Buradaki inceliği iyi düşünmek ve tedbir almak gerek.

Türk Seçmeni AKP’nin 15 yıllık iktidarını çok iyi değerlendirip, biz AKP’den ve Erdoğan’dan bıktık deyip R.T.E nı 3.cü sıraya düşürürlerse, 1.Cİ ve 2. sırada Akşener ile İnce’nin olması halinde çok büyük sürpriz olur ve ya İnce, ya da Akşener Cumhurbaşkanı olur.

Bu durumda R.T.E.nın iktidarı bırakacağından emin olunabilir mi?

O kadar zor bir dönemden geçiyoruz ki, inşallah ülkemiz kargaşa içerisine sürüklenmez.

Şunu kimsenin unutmaması gerek. Başkanlık sistemi bizim istediğimiz değil, emperyalistlerin istediği bir oyun.

Cumhurbaşkanı adaylarının bu hususu halka belgeleri ile açıklamaları ve izah etmeleri gerek.

Palavra atarak propaganda yapılmamalı ve AKP’nin 15 yılda ülkeyi nereden nereye getirdiği çok açık ve seçik anlatılmalıdır.

Seçim ertelenebilir diye de bir kuşku var. Ertelenir ise, ne olacaktır.?

Sevgili okurlar, gerçekten ülke bir dönüm noktasında.

Geleceğimiz aydınlık mı olacak, yoksa kutuplaşarak, böl parçala yut, politikaları ile hayatımız karanlık mı olacak.

Meydanlar gittikçe ısınacak. Ağızdan çıkan sözler, hakaret varı sözlere dönüşmeye başladı.

Bahçeli ortalığı karıştırdıkça karıştırmaya başladı.

SON SÖZ:
Eyy Milletim uyanın artık. Sağduyunuz harekete geçsin. Aklınızı kullanın Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan ayrılmamaya çalışın.

TÜRKİYE'M IŞIĞIN HİÇ SÖNMESİN.
İnşallah sağduyu ve akıl hâkim olur ve Demokratik bir seçim yapılır.

Ülkem huzura ve mutluluğa kavuşur.

TÜM İSLAM ALEMİNİN RAMAZANINI KUTLAR, MÜSLÜMANIM DİYEN DEVLETLERİN, FİLİSTİN HALKINA DESTEK OLMALARINI, AMERİKAN VE İSRAİL ZULMÜNE VE DE EMPERYALİSTLERİN BÖL, PARÇALA, YUT POLİTİKALARINA KARŞI BİRLEŞEREK, DUR DİYEBİLMELERİNİ DİLERİM.

15.05.2018
ZEKERİYA TÜMER
Ulusalhaber1881@gmail.com

11 Mayıs 2018 Cuma

TÜRKİYE’NİN DAĞLARINDA İNCE İNCE ÇİÇEKLER AÇACAK "TÜMER DİYOR Kİ!.." Gazeteci, Araştırmacı - Yazar, Zekeriya TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ!..:
TÜRKİYE’NİN DAĞLARINDA
İNCE İNCE ÇİÇEKLER AÇACAK

Sevgili okurlar; yoksul bir ailede dünyaya gelmişti.
Anne ve babası okuma yazma bilmezlerdi.
Yıllarca tarlalarda ırgatlık yapmıştı.
Bakkallarda çıraklık yaptı.
10 yaşında annesini kaybetti
İşe girdi, 21 yaşında işini kaybetti.
Bocalama dönemi başladı.
24 yaşında tekrar işinden oldu.
Genç yaşında evlenmişti, 25 yaşında dört çocuğu vardı.
Ancak evlat acısını 25 yaşında üç çocuğunu kaybederek yaşadı.
27 yaşında ruhsal bunalıma girdi.
Siyasete girdi, 34 yaşında kongre seçimlerini kaybetti.
36 yaşında kongre seçimlerini tekrar kaybetti.
38 yaşında eyalet seçimini kaybetti.
45 yaşında senato seçimlerini kaybetti.
47 yaşında başkanlık seçimlerini kaybetti.
49 yaşında tekrar senato seçimlerini kaybetti.
52 yaşında ABD’ye başkan seçildi.

BU KİŞİ, ABRAHAM LİNCOLN’DÜ...
Lincoln, en büyük ABD Başkanlarından biri olarak kabul edilir. Günümüzde Lincoln’ün resmi, 5 Dolarlık Banknotların ve 1 sentlik madeni paraların üzerinde yer almaktadır.
(Kaynak: Abraham Lincoln'un hayat hikayesi: Nasıl Başkan oldu? )
Bunu neden yazdım dersiniz?
Birilerinin anlaması için.
CHP’nin başkanlığını kazanamayan Muharrem İnce, bal gibi Cumhurbaşkanı olabilir diye yazdım.
Kişiler başkalarını eleştirirken, kendilerine de iyi bakmalıdırlar.
Başarı trendi Türkiye’de aniden yükselebilir.
Bürokraside evvelden liyakat vardı. Şimdi ise kimlerin nerelere hak etmedikleri görevlere getirildiklerini biliyoruz.
Halk İNCE’ye CUMHURBAŞKANLIĞI görevini verirse, İNCE’de bu vatanın evladı olarak görevini en iyi şekilde yapabilecek yetenek ve bilgiye sahiptir.
Diğer adaylar da aynıdır. Her biri birbirinden değerlidir.
Sevgili okurlar; daha önceki yazımda da bahsettiğim şu hususa bir kere daha değinmek istiyorum.
Nedeni ise; ülkemiz üzerinde kimlerin neler düşündüğüdür. Halkımızın asıl bu konulara dikkat etmesi gerekmekte ve TAMAM’MI DEVAM MI kararını ona göre vermelidir.
CIA eski Türkiye Şefi, Paul Bernard Henze’nin 2006’da Beyaz Saray’a sunduğu Türkiye Raporunda bakın ne yazıyor:
“Türkiye’nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız. Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde Meclis; Meclis’i ikna ettiğimizde ordu; orduyu ikna ettiğimizde yargı karşımıza geçebiliyor
Eğer Amerika’nın çıkarı Türkiye’de bir federal devlet kurulması ise; mutlaka ve öncelikle yargı, ordu, Meclis ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir.
Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır.
Eğer o bir kişi Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz.”
Sevgili okurlar yıl 2006. Şimdi ise yıl 2018. Ülkenin 2006 dan bu yana yaşadıkları ortada. Feto hareketi ile ordu yıpratılmış, yargı bağımsız olmaktan çıkmış, bürokrasi çökmüş, Meclis gücünü kaybetmiştir.
Meclis ve Hükümet tek elden idare edilecek Başkanlık rejimine doğru gitmektedir.
Zamanın ABD Başkanlarından Nixon ne demişti 1970 lerde: “Müslüman ülkelerde demokrasi ve laiklik olmasına izin veremeyiz. Eğitim sisteminin ve ülke idaresinin din temelleri üzerine kurulması gerekiyor. Başlarındaki çobanı ele geçirince, ülkeyi biz yönetiriz.
Bu doğrultuda tedbirler almak zorundayız.”
Buyurun emperyalist güçlerin düşünceleri işte bu.
Şimdi 24 Haziran seçimlerinin önemini bir kez daha idrak etmemiz gerekiyor.
Bakın Mustafa Kemal Atatürk 1923 yılında ne söylemiş: “Milletimizin başına gelen bütün felaketler kendi talih ve geleceklerini başka birisinin eline terk etmesinden kaynaklanmıştır. Bu kadar acı tecrübeler geçiren milletin bundan sonra egemenliğini bir kişiye vermesi kesinlikle mümkün olmayacaktır. (1923)

SON SÖZ: 
Amerika’nın ve emperyalist güçlerin amacı bellidir. Ülkemizin kurumlarının ve en kıymetli madenlerimizin, topraklarımızın kimlere satıldığı bellidir. Amaç belli.
24 Haziran seçimlerinde Anadolu halkı sağ duyusu ile hareket etmeli. Düşmanlarının istedikleri değil, Mustafa Kemal Atatürk’ün istediği doğrultuda seçimini yapmalıdır.
TAMAM, BE TAMAM. YETER ARTIK BİZ ESKİ DÜZENE DEVAM ETMEK İSTEMİYORUZ.
KALKINMIŞ, BAĞIMSIZ, HÜR, LAİK VE DEMOKRAT TÜRKİYE CUMHURİYETİNDE HUZUR, İÇERİSİNDE YAŞAMAK İSTİYORUZ.


11.05.2018
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

5 Mayıs 2018 Cumartesi

İNCE İNCE, GELİYOR MUHARREM İNCE, OH BE RAHATLADIK... "ZEKERİYA TÜMER" TÜMER DİYOR Kİ!.... (Zekeriya Tümer: Gazeteci, Araştırmacı - Yazar, Ulusal Haber & Ulusal Ajans)

TÜMER DİYOR Kİ:
İNCE İNCE
GELİYOR
MUHARREM İNCE
OH BE RAHATLADIK...


CHP Demokrasiyi köküne kadar uygulamaya başladı.

Helal olsun Kılıçdaroğlu’na.

Gerçekten artık siyaseti öğrendi ve Başkan olduğunu ispatladı.

15 Milletvekilini İYİ partiye vererek İYİ Partinin 24 Haziran seçimlerine girmesini sağladı.

Uyumlu davranışı ile muhalefeti birleştirdi.

En önemli işi de Cumhurbaşkanı adayını belirlemekle yaptı.

Ancak şunu da unutmamak gerek, bu sefer tabanın sesi de çok etkili oldu.

CHP Atatürk’ün çizgisine gelmeye başladı.

Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığı çok isabetli oldu.

Sokaklardaki halkın da memnuniyetini konuştuğunuzda görebiliyorsunuz.

Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına güçlü rakipler çıktı. Meral Akşener ve Muharrem İnce, ikisi de halkın benimsedikleri aday.

Saadet Partisi Başkanı Temel Karamollaoğlu’da kendisini halka sevdirdi. Demokrasi’yi savunması ve gerçekleri dile getirmesi puanını arttırdı.

Bundan sonra R.T.E.nın işi zor. Karşısında çok güçlü adaylar var.

İnşallah 24 Haziran seçimleri ertelenmez.

Türk Milleti kim ne yaparsa yapsın, kim ne derse desin, Demokrasi’den yanadır. Laik’likten yanadır. Cumhuriyetini korumaya her zaman hazırdır. Esaret, baskı Türk milletini ayağa kaldırır.

Tarihi iyi inceleyin. Türk Milleti baskıya hiçbir zaman boyun eğmemiştir.

AK Parti kendi tuzağına kendisi düştü.

C.H.P. Başkanı Kılıçdaroğlu son derece olumlu ve gizlice uyguladığı politikası ile siyaseti çok iyi öğrendiğini ispatladı.

Saadet Partisi, İyi Parti, Demokrat Partiyi bir araya getiren C.H.P. dörtlü ittifak ile bu seçimde başarılı olamaması mümkün gözükmüyor.

Bu birlikteliğe Vatan Partisi ile H.D.P. de katılsa idi, olay tam bir demokrasi şöleni olurdu.

Muharrem İnce öğretmen. Eğitimci. Binlerce öğrenci yetiştirmiş.

Ülkenin içerisinde bulunduğu durumu çok iyi bilmekte. Bugüne kadar yaptığı çıkışlar ile gerçekleri halkın gözleri önüne sermişti. Şimdi eline geçen bu fırsatı çok iyi değerlendirecek ve Recep Tayyip Erdoğan’ı çok üzecek.

Cumhurbaşkanı adayları ile genel bilgiler internet haber sitemizin 1.ci sayfasında yer almaktadır.

100 bin imza toplayarak Cumhurbaşkanı adayı olmak isteyenler şunlar:

-Meral Akşener - İYİ Parti
-Temel Karamollaoğlu - Saadet Partisi
-Doğu Perinçek - Vatan Partisi
-Vecdet Öz - Adalet Partisi Genel Başkanı

Bakalım kaç kişi ne kadar imza toplayabilecekler. İnşallah toplarlar.

24 Haziran seçimleri hararetli geçecek.

Eğer, sandıklar kontrol edilebilir, Yüksek Seçim Kurulu adil davranır, hile ve sahtekârlıkların önüne geçilir ise, 24 Haziran’da Türkiye yeni bir siyasi hayata geçecektir.

Halk artık bıkmış vaziyette.

Tek adama rejimi teslim etmek istememekte.

15-20 gün sonra çok şeyin değiştiğini görebileceğiz.

Seçim ertelenmez ise, 24 Haziranda çok hayırlı sonuç alınacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti kazanımlarından vazgeçemez.

Her şeyin hayırlısı ülkem için olsun.

05.05.2018
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

28 Nisan 2018 Cumartesi

24 HAZİRAN (erken ve/veya BASKIN SEÇİM) KURTULUŞ MU OLACAK?.. YOKSA TAM BİR BATIŞ MI!.. "TÜMER DİYOR Kİ!.." Araştırmacı, Gazeteci-Yazar: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:
24 HAZİRAN
KURTULUŞ MU OLACAK?..
YOKSA
TAM BİR BATIŞ MI!..

Sevgili okurlar; 
73 yaşına gelmiş birisi olarak bugüne kadar böyle bir yönetim ve siyaset görmedim.

Kimler geldi kimler geçti.
(Adalet ve Kalkınma). İsmin güzelliğine bakın.
Adalet gelecek, kalkınma olacak.
Adalet geldi mi? Kalkınma oldu mu?

Halen, söylenen yalanlara, akıl tutulmasını yaşayanlar inanmaktalar.

Avrupa bizi kıskanıyormuş.

Neyimizi kıskanacak.

Onların emeklileri, çalışanları, çalışmayanları rahat ve huzur içerisinde yaşarken, benim ülkem de inim inim inlemekte vatandaş.

Sevgili okurlar, ben 24 Haziran seçimlerinin de ertelenebileceğinden korkuyorum.

Mayıs ayında terör patlayabilir veya patlatılabilir.

Olağanüstü hal ile idare edildiğimizden ani bir karar ile seçimler ertelenebilir.

AK Partinin seçimi kaybedeceği korkusu gittikçe artmakta. Ellerindeki ballı, kaymaklı ekmekleri kim kaybetmek ister!

Üstelik iktidardan düştüklerinde, nasıl onlar geçmişte şu hata oldu, bu hata yapıldı, diye birçok konu hakkında dava açarak, kişilerden hesap sordular. Bazıları hapislerde öldü, bazıları hastalandı, birçok kişi ise halen hapishanelerde çürüyorlar.

İktidar kaybedildiğinde AK Parti’yi yöneten ve onun iktidar avantajından yararlanan birçok kurum ve kuruluş mensupları ile özel sektörden çok firma hakkında soruşturmaların başlayabileceğini tahmin eden iktidar partisi, göz göre göre kendisinin ipini çeker mi?

Meclis çoğunluğu şu an elinde.

Yarın seçimlerde kaybederse, ne olacak? Sıkıntılı günler yaşayacak.

Bunu ister mi zannediyorsunuz!

AK Parti seçimleri erteleyip, yeni bir karar çıkararak

Meclisin kararı ile BAŞKANLIĞIN gelmesi sağlanırsa. buna kim dur diyebilecek.

Bugün tek adam olarak ülkeyi yöneten R.T.E.n elindeki gücü hiçbir şekilde kaybetmek istemeyecektir.

Ne oldu, CHP Ankara’dan İstanbul’a kadar Adalet istiyorum diyerek yürüdü.

Geldi mi Adalet?

Geldi, AK Partililere Adalet geldi. Hukuk onların istediği şekle girdi.

Şeker Fabrikaları satılmaz, sattırmayız diye bas bas bağırıldı. Mitingler yapıldı. Şeker fabrikaları vatandır, vatan satılmaz dendi.

Ne oldu, patır patır satılıyor. Kim engelleyebiliyor.

En büyük Sendika Kuruluşu Türk-İş uyandı gaflet uykusundan herhalde, İşçi haklarını dile getirmeye başladı.

Kim takar ki, üç gün sonra sesi gene kesilir.

Elinde devletin gücü olan, istediği anda istediği kişi ve kurumun ipini çeker.

Çekilmedi mi, çekildi. Seçilmiş Başbakan, seçilmiş Belediye Başkanları, güçlü medya kurumları, sesini çıkaramayan, sus pus olan siyasiler.

Daha bugünler iyi günler. Hele bir Başkanlık ele geçirilsin, o zaman göreceksiniz nelerin olabileceğini.

Belli olmaz belki de kalkınırız. İnanmak isteriz de inanmak çok zor?

Şu an da istediği kararı alabilen İktidar, yapabilse idi erken seçime gitmeyi istemezdi.

Sevgili okurlar, muhalefet partileri halen akıllanmadılar. Karşılarındaki gücü küçümsüyorlar.

Her seçimde hepsi tek adama R.T.E. na saldırdılar. Her seçimde de tuş oldular. Neden?

Nedeni birleşememeleri!..

Şimdi Bir Meral Akşener rüzgarı esiyor. O rüzgârın hızını da kesmek üzere iken DEMOKRASİNİN bekçisi CHP takdire şayan ve cesaretle 15 milletvekilini İYİ Partiye verdi ve İYİ Partinin seçimlere girmesi garantilendi.

İyi de İYİ Parti KILIÇDAROĞLU’nun bütün iyi niyetli yaklaşımlarına tam manasıyla karşılık veriyor mu?

EYYY MİLLET VE EYYY MUHALEFET PARTİLERİ.

Birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmez iseniz, cesur, kararlı, bilinçli olarak ülkenin içerisinde bulunduğu kötü şartları idrak ederek hareket etmez iseniz, çok ama çok pişman olacaksınız.

Tarih sizi affetmeyecek.

Saman ithal eden bir ülke kalkınmaktan bahsedemez.

Et ithal eden ülke kalkındım diyemez.

Tarımı, sanayisi, ekonomisi çökmekte olan, bütçesi açık veren, milli servetlerini satan bir ülke kalkınmaktayım diyemez.

Yalanla, dolanla, dini istismar ederek ülkenin kalkınması sağlanamaz.

Gerçekler ortada.

Gücün kimlerin elinde olduğu da malum.

24 Haziran’da seçimler yapılırsa, sandıklar kontrol altında tutulursa, Yüksek Seçim Kurulu hakkaniyet ile hareket eder ise, kim ne derse desin, bu düzen değişecektir.

Yalnız şunu da kimse unutmasın. Amerika 2023 e kadar R.T.E. nı iktidarda tutmaya çalışacaktır.

Söylenen sözlere değil yapılan icraatlara bakın.

Sözlerin çoğu yalan. Bu yalanlar ile kamuoyu uyutulmakta. Yandaş medya gerçekleri yansıtmamakta. Cahil halkta yaşadığına değil, söylenen sözlere inanmakta.

Yalan söyleyenler bu dünyada kazan salarda öbür tarafta cezalandırılacaklardır.

Kimse kendisini ölmeyecek sanmasın.

Son önemlidir.

Yaşarken çok şaşaalı-tantanalı paralar içerisinde yüzerek yaşayabilirsin.

Ancak sona yaklaşırken yaptığın kötülüklere, söylediğin yalanlara, yetim ve kul hakkı yemelerine, kişilere ve topluma zarar verdiklerine karşılık Allah öyle bir dert verir ki, Allah’ım canımı al da beni kurtar diye yalvarmak zorunda kalırsın.

Ben buna şahit oldum. Çok yakın tanıdığım birisinin yaptığı haksızlığa karşılık, bir kadının “Etin kemiğine yapışır, ölmek istersin ölemezsin” diyerek yaptığı bedduanın, aynen yaşandığına şahit oldum.

Son önemlidir.

Sonu düşünün.

Artık ülkeye ve millete zarar vermeyin.

Menfaatiniz, çıkarınız için, gelecek kuşaklara karanlık günler yaşatmayın.

Erken seçimin amacı nedir. Bizler ülkeyi iyi yönetemiyoruz, ülkemiz daha fazla zarar görmesin, seçim yapalım, halk yeni bir idareyi başa getirsin.

Amaç bu.

Öyle ise adaletli bir seçim yapılsın ve hak yerini bulsun.

Art niyet, kötü niyetleri bir tarafa bırakın, ben değil biz diyerek ülkeyi kurtarmak için seçime gidin.

Sevgili okurlar, inanın gelecek günlerimiz ilk önce belki daha da kararacak, ancak mutlaka aydınlık günler gelecektir. Belki bizim gibi yaşı belli seviyeye gelenler göremez ama İnşallah genç nesil görecektir.

SON SÖZÜMÜZ: 

İktidar partisi, geçmiş hatalarından vaz geçmeli ve Adaletli bir seçim yapılmasını sağlamalı. Halkın iradesine herkesin saygılı olması gerek.

Muhalefet partileri de Kılıçdaroğlu’nun olumlu çabalarını değerlendirmeli. Mecliste grubu olan partiler ile seçime girmeye hak kazanmış partilerin ben değil biz düşüncesi altında bir araya gelerek ülkenin geleceği hususunda olumlu kararlar almaları yerinde olur kanısındayız.

Son pişmanlık fayda getirmez.

28.04.2018
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com

23 Nisan 2018 Pazartesi

"Demokrasi Kahramanlarına Helâl Olsun" TÜMER DİYOR Kİ!... Gazeteci, Araştırmacı - Yazar: Zekeriya TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:

DEMOKRASİ KAHRAMANLARINA
HELAL OLSUN


CHP’den İYİ Partiye katılan 15 CHP li milletvekilleri

Kuvayı Milliye ruhunu canlandırdılar.

İYİ Parti’nin grup kurarak seçime girmesi sağlandı böylece.

Haydi hodri meydan.

Demokrasi’nin güçlenmesine sebebiyet veren Kılıçdaroğlu ve CHP li 15 Milletvekili tarihe DEMOKRASİ KAHRAMANLARI olarak geçtiler.

Yüksek Seçim Kurulu’nun artık engelleme ümidi kalmadı.

Bugünden itibaren CHP ile İYİ parti daha da çok yakınlaşacaklardır.

Kılıçdaroğlu’nun olgun ve uzlaşmacı tutumu DEMOKRASİ adına sevindirici olmaktadır.

AKP’nin işi gittikçe zorlaşmaktadır.

AKP elindeki kozları daha sert şekilde uygulamaya geçirebilir.

Ancak, bu milletin sağduyusu her zaman galip gelmiştir.

Şimdi sıra geldi ortak aday belirlemeye.

AKP yi içinden yıkabilecek ve ondan da oy alabilecek tek kişi var.

Recep Tayyip Erdoğan’ın beynindeki düşünceyi bilebilen, onu çok iyi tanıyan, düşüncelerini okuyabilen, ne yapmak istediğini kestirebilen, gelmiş geçmiş her şeyi çok iyi bilebilen bir kişi var.

Saadet Partisi’nin de hayır diyemeyeceği kişi.

İYİ Partinin ve CHP Seçmeninin de canı gönülden kabul edebileceği bir kişi.

Ahlaklı, dürüst, Mustafa Kemal Atatürkçü, Dini bütün birisi.

Sağ ve sol seçmenin kabul edebileceği siyasetçi.

Bütün sağ oyları alabilecek, Sol kesimin seve seve destek verebileceği, evet ve hayır çalışmalarında ülkeyi tek başına dolaşarak Hayır oyu verilmesi için mücadele eden Siyasetçi.

Halk TV. De sık sık televizyona çıkarak gerçekleri açıkça gözler önüne seren kişi.

Kim mi bu aday?

Kılıçdaroğlu, Akşener, mutabık kalın. Siz kalırsanız, diğer partiler de gereken desteği verebilir. Saadet Partisi de desteğini verebilir.

Cumhurbaşkanı Adayı olacak kişi ve Recep Tayyip Erdoğan’ı mağlup edebilecek siyasetçi, halkın sevdiği ve takdir ettiği kişi

ABDULLATİF ŞENER’ DİR.

Cumhurbaşkanlığı için ortak aday olarak ABDULLATİF ŞENER’İ koyarsanız, bu iş bitmiştir.

Abdüllatif Şener, Çerkez asıllı Türk Siyasetçisi, akademisyen, TBMM eski milletvekili, eski Başbakan Yardımcısı, Maliye eski Bakanı ve Türkiye Partisi’nin kurucusudur. 58. Hükümet ve 59. cu Hükümett’e Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olmuştur.

Şaibesi olmayan, kendisini değil ülkesini düşünen, hakkında dedikodu çıkmayan, Atatürk ve Cumhuriyeti, Demokrasi ve de Laikliği savunan kişiliği ile Cumhurbaşkanlığına yakışır kişidir.

Bizden söylemesi.

Takdir sizlerin ve Türk halkının, yani seçmenin.

TÜM ULUSUMUZUN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMINI KUTLAR, BU BAYRAMI BİZLERE ARMAĞAN EDEN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’E DE TEŞEKKÜR EDER, MEKANININ CENNET OLMASINI DİLERİM.

23.04.2018
Zekeriya Tümer

21 Nisan 2018 Cumartesi

"DEMOKRASİ VE LAİKLİĞİN SINAVI" - TÜMER DİYOR Kİ!... Gazeteci-Yazar, ZEKERİYA TÜMER


TÜMER DİYOR Kİ: 

LAİKLİĞİN, CUMHURİYET VE DEMOKRASİ İLE SINAVI

Sevgili okurlar: (1918 )1.Dünya savaşı bitmiş, Osmanlı çökmüş, yurdun her tarafı işgal edilmiş, köylerimizde, kentlerimizde nerede ise eli silah tutan erkek kalmamıştı. Kadınlarımız, çocuk yaşta ki erkekler ve hatta kız çocukları vatanın kurtarılması, esaret altında yaşamamak için mücadele ederlerken, annelerin yürekleri sızlarken Mustafa Kemal Anadolu halkını ayağa kaldırmış ve İstanbul’daki padişahın idaresindeki meclisin bir işe yaramayacağına karar vermiştir.

23 Nisan 1920 de Türk Milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk halkının egemenliğini ilan ettiği tarihtir. Atatürk, 23 Nisan 1924’te ’23 Nisan’gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929’da Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiştir.

Dünya çocuklarının da kutladığı 23 Nisan Bayramını dahi kutlamamak için bahaneler arayan Hükümet, elbette artık bu yükü taşıyamayacak hale gelmiştir.

T.B.M.M.nin gücünün yitirilmesi, tek kişinin hakimiyeti ile ülkeyi yönetmeye çalışan Siyasi İktidar milletin iradesini temsil edemez.

Ülkenin 15 yıl içerisinde geldiği durum bellidir. Son günlerde yaşanılanlar ise ülkenin hem ekonomik ve hem de siyasi yönden çöktüğünün işaretidir.

Doların yükselişi engellenememekte ve ekonomiye yansıyarak enflasyonun artmasına sebep olmaktadır.

Suriye olayı, dışarıda itibarımızın yitirilmesi, dostların azalıp düşmanların artması, iktidarı zor durumda bırakmıştır.

AKP Partisinin Başkanı ve Cumhurbaşkanı R.T.E. konuşmalarında erken seçimin olmayacağını defalarca söylemiştir. Tayyip ne demişti: “Halkı aldatamazsın, zamanı gelince seçim yapılır.” Demek ki zamanı geldi ve seçim kararı alındı.

Siyasette, söylenen sözlere itibar edilmeyeceğini bir kez daha anlamış olduk.

Sözden çok yapılan icraatlara bakmak gerek.

24 Haziran 2018 tarihinde aniden erken seçim kararı alındı.

Neden?

Erken seçim kararları neden alınır?

Erken seçimin asıl amacı, ülkeyi yönetemiyoruz, yeni bir yönetimin gelmesi için seçime gidilip, yeni bir yönetimi iktidara getirin demektir.

7 Haziran 2015 seçimlerinde millet iyi bir ders vermişti. Ancak 1 Kasım 2015 de yapılan yeni bir seçimle, AKP’ ti gerekeni yaptı ve iktidarı yeniden ele geçirdi.

O günden bu yana hiçbir şey değişmedi ve gittikçe ülke batağa doğru sürüklenmeye devam etti.

Demek ki, ülke iyi yönetilmiyor. Gittikçe batıyor. Kurtarılması için daha yetenekli idarecilerin iş başına gelmesi gerek.

Deneneni bir daha yeniden denememek gerek.

Seni batıran ortağın ile yeniden iş hayatında ortak olursan, gene batacaksın demektir.

Hatalar yapılır. Hatalardan ders alamaz isen, devamlı hata yaparsın ve batmaya, mahvolmaya mahkûm olursun. Sonradan üzülmek sana bir fayda getirmez.

Suudi Arabistan laikliğe doğru adım adım yaklaşırken, bizim uzaklaşmamız akıl ve mantığa karşıdır.

Belamızı istemeyelim!

24 Haziran seçimlerini çok iyi değerlendirip, eskisinden daha güçlü bir irade ile Türkiye Cumhuriyeti Devletini idare edebilecek Siyasi İradenin başa gelmesi sağlanmalıdır.

24 Haziran’da Demokrasi ve Laikliğin sınavı verilecektir.

Demokrasiye sahip çıkamaz isek, geleceğimizin karanlık olacağı, çocuklarımızın Bayramlarını kutlayamayacaklarını düşünmemiz gerek.

SON SÖZÜMÜZ:

Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklarımıza armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının tüm ulusumuza kutlu olmasını diler, çocuklarımızın geleceği için 24 Haziran seçimlerinde duyguların değil, aklın öne çıkmasını dilerim.

Zekeriya Tümer
21.04.2018
Ulusalhaber1881@gmail.com

17 Nisan 2018 Salı

HAÇLI SEFERLERİ BAŞLADI "TÜMER DİYOR Kİ!.." Gazeteci, Araştırmacı - Yazar: ZEKERİYA TÜMER

TÜMER DİYOR Kİ:

HAÇLI

SEFERLERİ
BAŞLADI!..

Amerika Irak’a da, aynı bahaneyle girdi ve Saddam devrine son verdi.

Kimyasal silahla ölenlerin sayısının kaç katını Amerika Irak’ta öldürdü.

Suriye’deki olay biraz daha farklı.

Türkiye’nin Rusya ve İran’dan aldığı destek ile cesurca girdiği Afrin’de gösterdiği başarı Amerika’yı kuşku içerisine soktu. Kaygılandırdı.

Ortadoğu’daki amaçlarının (BOB ve BİP Projeleri) gerçekleştirilemeyeceği kuşkusuna düşen Amerika arkasına İngiltere, Fransa, desteğini de alarak Suriye’yi bombalamaya başladı.

Rusya’nın Suriye’de hâkimiyet kurması; İran’ın da oraya yerleşmesi ve Türkiye’nin askeri alanda güçlü olduğunu ispatlaması Amerika’yı çıldırttı.

Ey Amerika, sen İsrail askerlerinin Filistinlileri çoluk çocuk demeden vahşice öldürmelerine neden duyarsız kalıyorsun?

Bırak safsatayı. Gerçeği dile getir. Senin amacın, Müslüman insanların öldürülmesinden zevk alman.

İnsanlıkmış.

Hikâye.

Kimyasal silahla insanları öldürmek elbette hoş değil. İnsanlar acı çekerek ölürler.

IŞİD denen teröristlerin insanları döve döve öldürmeleri, kafalarına kurşun sıkmaları, kılıçla kafalarını kesmeleri, bunlar vahşet değil mi?

İsrail’in yıllardır katliam yaptığı, masum insanları ve çocukları, kadınları vahşice öldürdüğü Filistinliler öldürülürken neden suskun, puskun, sessiz ve sedasız duruyorsunuz?

Yıllarca bunlara neden engel olma teşebbüsünde bulunmadınız?

Siz , Emperyalistler Müslümanlar ölürken kılınızı kıpırdatmıyorsunuz?

Türkleri ve Müslümanları dünyadan silmek, yok etmek istiyorsunuz, ondan sonra da insan hakları deyip uydurma politikalar ile ülkeleri işgal ederek sömürmeye çalışıyorsunuz.

Kimi kandırıyorsunuz?

Allah’sa hepimizin Allah’ı. Senin de Allah’ın tek benim de tek. O Allah hepimizin ortak tek Allah’ı. Sen Hıristiyan olabilirsin, biz de Müslüman’ız.

Önemli olan Ahlaklı olmak.

İnsan olarak hepimiz eşitiz.

Bunu bir kere olsun anlayabilseniz!..

Amerika senaryo’yu kendisi hazırlar ve onu kamuoyuna sunar, herkese yutturur, sonra da gerçekmiş gibi harekete geçer.

Suriye’de de bunu uyguladı.

Amaç belli. Ortadoğu da ben varım, bensiz hareket edemez kimse, demek istiyor.

Rusya Amerika’ya meydan okumaya başladı. Bundan sonraki saldırıya karşılık vereceğiz diyor. Ortadoğu’da 3. Dünya savaşını patlatmaya çalışılıyor. Bunun amacı da Ortadoğu’yu parçalamak ve paylaşmak.

CHP OTURMAYA BAŞLADI!.. 
NE ZAMAN AYAĞA KALKAR, BELLİ DEĞİL!

CHP oturmaya başladı. Yakında inşallah ayağa da kalkar. 16 Nisan referandumunda sandığa hâkim olamamış, Yüksek Seçim Kuruluna mağlup olunmuştu. Şimdi korku dağları sardı. Önümüzdeki seçimlerde AKP nin iktidarı hiçbir şekilde bırakmayacağını anlamaya başladılar.

Ekonomi çöküyor, dolar yükseliyor, atanamayan öğretmen intihar ediyor, işsiz kalan baba çocuklarına ekmek götüremediği için ağlıyor, şeker fabrikaları kapanıyor, ülke batağa doğru sürükleniyor, gene de herkes hayatından memnun!..

Hayret etmemek mümkün değil!

Suudi Arabistan Laikliğe doğru adım adım yaklaşırken, biz Suudi Arabistan’ın boşluğunu doldurmaya doğru mu gidiyoruz?

Dinci geçinen Dinsizlerin Cumhuriyetten intikamlarının sebebi belli!

Bu dinci geçinen dinsizlere yol vermemişti Mustafa Kemal Atatürk. Dedelerinin halkı zehirledikleri, İslam’a ve Müslümanlığa zarar verdiklerini tespit ettiğinden tekkeleri ve zaviyeleri kapatmış, yobaz Din adamlarını cezalandırmıştı.

İlim ve irfan sahibi Din adamlarını yanına almış Diyanet İşleri Başkanlığını kurarak İnsanların Ahlak’lı bir Dindar olabilmelerinde devletin öncü olmasını istemişti.

İşte Cumhuriyet düşmanları Atatürk’ün sindirdiği dinci geçinen din düşmanlarının torunları.

Şimdi fırsatı yakaladılar ve intikam peşindeler. Saçma sapan sözler söyleyerek, ahkâm keserek halkın aklını bulandırıyorlar.

Halkta akıl da kalmadı ya, düşünme yeteneğini bile yitirdi millet.

BİZLERİ DE ZEHİRLEMEYE ÇALIŞIYORLAR

Nişastalı şeker üreten ve Türkiye’ye yerleşen firmanın Türk milletini zehirleyerek, ileri de, yani 10-15-20 sene sonra kanser olarak öleceklerini bile bile bu kansorejen maddenin üretilmesine neden göz yumuyorlar?

Türkiye’de üretilen ürünlerin çoğunda kansorejen maddeler olduğu açıklanıyor. Bunun amacı, Türk soyunu kanser yaparak yok etmek.

Anneler-babalar, çocuklarınızı doğal besinlerle beslemeye çalışın, yoksa 10-20-30 yıl sonra dizlerinizi döversiniz. Yavrum kanser oldu, ölecek diye üzülürsünüz.

SON SÖZÜMÜZ:

Son sözümüzü bir Cami İmamının Cami duvarına astığı güzel yazı ile bitirelim.

Çocuklarımıza ibadetleri öğretmeden önce ahlaklı olmayı öğretelim.

YOKSA ÇOCUKLARIMIZ:

-NAMAZ KILAN BİR HIRSIZ,

-ORUÇ TUTAN BİR SAPIK,

-HACCA GİDEN BİR YALANCI,

-KURBAN KESEN BİR TEFECİ,

-ŞEHADET GETİREN BİR TERÖRİST OLABİLİR.


SAYIN ANNELER VE BABALAR, İŞTE GERÇEK BU.

AHLAKLI BİR NESİL YETİŞTİRMEK BİZLERİN GÖREVİ OLMALIDIR.


17.04.2018
ZEKERİYA TÜMER
Ulusalhaber1881@gmail.com