KİM
SUÇLU!.,
SUÇLU KİM?.,
KİM SORUMLU!.,
SORUMLU KİM.?!...
Sevgili okurlar,
15 Temmuz 2016 tarihe kara bir leke olarak kaydedildi.
Büyük bir plan
ve büyük bir organizasyon.
Olan kime oldu?
Türk ordusuna ve Türk milletine.
Bu yapılan darbe
girişimi, AKP Hükümetine falan yapılmadı. Eğer öyle olsa idi, siyasilerin
üzerine gidilirdi. Gidilmedi ve Ordu içerisinde yapılan hareket, orduyu ikiye
bölerek, başarısız olanların tutuklanmalarına ve yok edilmelerine sebebiyet
verdi. Bu arada da yıllardır, taa Osmanlı döneminden gelen askeri okullar
süratle kapatıldı. Ordu Komutanlarının sivillerden emir almaları kararları
alındı. Netice de Türk ordusu 3.cü golü de yedi. Amerika dâhil, bütün dünya’da
buna sevindi.
Sakın
sevinmediler, üzüldüler demeyin. Üzülmezler. Türk ordusu zayıf olmalı ki,
Ortadoğu şekillenebilsin. Adalarımız işgal edilebilsin. Sınırlarımıza terörist
gruplar yerleşebilsin. İleride bir gün geldiğinde de, Türkiye bölünüp
parçalanabilsin.
Bizlerde aman,
Türk ordusu bir daha Darbeye falan kalkmasın, bizi iktidardan alaşağı etmesin
diye, orduyu ufaltalım, siyasileri komutan yapalım, askeri okulları kapatalım,
kışlaları taşıyalım, ordunun elinden silahların gücünü azaltalım, vs. kararlar
almaktayız.
Eh ne diyelim,
büyüklerimiz bizlerden çok daha iyi düşünürler ve bilirler mi desek mi demesek
mi. Sizler ne dersiniz?
Suçlu kim?
Sorumlular Kim?
Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan tarihe geçecek bir itirafta bulundu. Ne dedi: “Bunlara
yardımcı oldum. (Yani Fettullahçılara, paralel yapıya) Hainlerin gerçek
yüzlerini ortaya dökemedim. Rabbim de Milletim de bizi affetsin.” Bu kadar
basit. Rabbim’den kasıt Allah herhalde. Yani Allah’ım beni affetsin. Milletim
dediği ise, hangi millet? Eğer bu milletin bazı kesimleri aklını kullansa idi,
önlerindeki büyük tuzağı görürler ve cahil bir kişinin peşinden gitmezlerdi.
Tamam,
Cumhurbaşkanı son derece açık yüreklilik ve cesaretle bu sözleri söyledi. Bu da
kim ne derse desin erdemliktir. Yani suçlu olduğunu kabul etmektir. Bu hususta
takdire şayandır denebilir.
Ancak, yapılan
hata o kadar büyük ki, şahsa zarar verilmedi, koskoca bir devlete ve devletin
temel yapılarına zarar verildi. Halk bunun acısını çok çekecek. Bu millet AKP
yöneticilerini ve Siyasi kadrolarını nasıl affeder.
Affeder mi, affetmez mi, bilemem! Herhalde
affedip affetmediği hususu da seçimlerde belli olur.
Bir gün gelir, hata yapanların hepsi de hesap
verebilir, bunu da kimse unutmasın.
Eski Meclis
Başkanı Cemil Çiçek’te demiş ki: “Hepimizin günahı var, belki de benim vebalim
yüzde 90'dır..."
Çiçek bu yapının
70 li yıllardan beri var olduğunu biliyormuş. Bile bile de feto’cuların bu
noktaya gelmesine göz yumduklarını itiraf ediyor. Kendisinin % 90, bazılarının
yüzde 5, bazılarının yüzde 1 suçlu olduklarını da söylemiş.
Ayrıca,
Türkiye’nin siyasi, dini ve ticari açıdan kandırılmışların ülkesi olduğunu da
çok iyi biliyormuş.
Helal olsun.
Her şeyi çok iyi
biliyordun da, neden birilerini uyarmadın ve yetki elinde iken tedbirleri
almadın. Yoksa sende mi kandırıldın, aldatıldın. Ya da sizler mi bizleri
kandırdınız, aldattınız. Bunları açıklarsanız çok iyi olur.
Her şey şeffaf
olursa, denetime tabi olursa, bunlar yaşanmaz da demiş. Denetim deyince aklıma
geldi. Sayıştay’a ne oldu. Hiç kimseyi denetleyemiyor. Görevini yapamıyor.
Çiçek Fetullah
Gülen taraftarlarının devletin içerisinden temizlendiklerini söylüyor. Ama
yerine kimlerin getirileceğinin de çok önemli olduğu vurgusunu yapıyor.
Doğru söylüyor. Yerlerine kimler gelecek. Ben
söyleyeyim kimlerin getirilmesi gerektiğini.
Yıllarca
devlette çalışan, hırsızlık yapmayan, rüşvet yemeyen, devletine sahip çıkan
Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde ve yolunda giden, vatanını, bayrağını, insanını
seven ve eşit davranan emekli bürokratlar var. Onları bulun ve getirin. Bir
yıllığına, iki yıllığına da olsa getirin. Üstün yetenekli ve namuslu kadrolar
bulunur. Yeter ki istensin. Bakın o zaman devlet nasıl dimdik ayağa kalkar.
Pislikler çok çabuk temizlenir. Bütün her birimde çalışmış bu kabil insanların
bulunması o kadar zor değil, arşivleri tarayın bulursunuz.
Devamla diyor ki
Çiçek: Bu kişiler, liyakat esas alınarak çok iyi
kontrol edilerek alınmalı.
Yoksa
FETÖ gider, ÇETÖ gelir.”
Doğru,
Feto gider Çeto gelir. Kuran kursları, tarikatlar, şeyhler, şıhlar, cübbeliler,
cübbesizler, sakallılar, sarıklılar Demokrasi’ye sahip çıkıp, Türk Bayrakları
ile gece sabaha kadar nöbet tuttular. Bu kabil vatansever insanlar var iken
Feto gider Çeto gelebilir.
15
Temmuz uyduruk darbe girişiminden sonra, hükümet kanadı dâhil, muhalefet ve
halk darbeye karşı olduklarını sözleri ve icraatları ile gösterdiler. Dün
Fettullah Gülen ile kol kola, yan yana, yanak yanağa resim çektirenler, birlik
ve beraberlik içerisinde olanlar, bugün Feto düşmanı kesildiler. Bunlara hayret
etmemek mümkün mü?
Hiç
merak etmeyin, Türk milletinin karakterinde bu vardır. Eğer Allah muhafaza,
Darbeciler başarılı olsa idiler, inanın bu insanların çoğu şimdi Tayyip düşmanı
olmuşlar ve feto’yu alkışlamaya başlarlardı. Milletimizin anlayışı ve karakteri
bu, ne yapacaksın. İçimizde bu kabil yalaka ve dalkavuklar bulunmakta, atsak
atamıyor, satsak satamıyoruz.
Sokaklar
halkın algısını darbeye karşı pekiştirmek için Hükümet tarafından değişik
afişlerle donatılmakta. Hâkimiyet Milletindir, afişleri dikkati çekmekte.
Millette hangi hâkimiyet var, doğrusu çok merak ediyorum.
En önemli afişte BİZ MİLLETİZ, TÜRKİYE’Yİ
DARBEYE, TERÖRE YEDİRTMEYİZ, afişi.
Helal
olsun diyorum, bu millet, Türkiye’yi darbeye, teröre yedirtmiyor.
Burada
bir yanlışlık var gibi geliyor bana.
Tamam, darbeye karşı tankların üzerine
çıkıldı, önüne yatıldı, darbeye yedirilmedi. İyi güzel de. 40 yıldır Terör
devam ediyor ve terör bizi o kadar çok yedi ki, haddi hesabı yok. Binlerce
şehit verdik. Sivil, asker, polis. Ekonomimiz onların yüzünden çöktü. Nasıl
yedirmedik, teröre hayret ediyorum. Halen de terör belası, hem ekonomimizi
çökertiyor, hem de her gün birkaç insanımızın canını alıyor. Bizler de afişlere
bakarak, helal olsun bu millete, Türkiye’yi teröre yedirmiyorlar, diye
seviniyoruz.
İyi
güzel, darbeye ve teröre Türkiye’yi yedirmeyen bu millet, bir sürü adalarımızı
Yunan İşgal etti, şimdi üzerinde oturuyor ve adalarımızdaki verimli mahsulleri
yiyor, neden ses çıkarmıyor? Hadi adaları bırakalım, madenlerimizin ruhsatları
yabancılara verildi, kamusal birçok yerler yabancılara satıldı. Bankalarımız,
Sigorta şirketlerimiz, Fabrikalarımız, devletin temel kurumları yabancılara
satıldı, çatır çatır bizim paramızı yiyorlar ve bizi sömürüyorlar, bunları
yedirmek mubah mı? Bunlar Türkiye’yi sömürüyor, yiyor, bunlara ses çıkarmak
yok.
Türkiye’yi
darbeye, Teröre yedirmek istemeyen millet, yabancılara karşı da ülkeni
böldürme, parçalatma, yedirme de seni göreyim ve alnından öpeyim.
Türkiye
Cumhuriyeti’nin temel yapısı ile oynanmamalı. Ağızdan çıkan söz önemli
değildir, o sözün yerine getirilmesi önemlidir. Geçmişte Atatürk’e sövenler.
Türk Bayrağı gönderden indirildiğinde ses çıkarmayanlar, askerlerimizin
kafasına çuval geçirildiğinde susanlar, bugün milli kahraman olmaya
heveslenmişlerdir. Bayrağa, vatana, milli ve manevi değerlere sahip çıkmak
zorda kalınca olmamalıdır.
Bir
olmamız, diri olmamız, her zaman geçerli olmalıdır.
Türk
ordusunun temel yapısı ile oynanmamalıdır. İç ve dış düşmanlarımızın artmakta
olduğu dönemler yaşanırken, orduyu zayıflatmak, güçsüz kılmak, moral men
çökertmek, Türkiye için hiç iyi olmaz.
Biz
milletiz, Türkiye’yi darbeye, teröre yedirmeyiz, demekle iş bitmiyor. Millet
olarak Devletimizin tüm temel yapılarına sahip çıkmanın zamanı geldi de
geçiyor. En önemli olan husus, milliyetçiliğimiz. Bu Türk milliyetçiliğidir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere emanet ettiği milli duygu ve düşüncedir.
T.C.ler
nerede, andımız nerede? Bunların kaldırılma sebepleri ne idi? Şimdi neden
konmuyor?
Son
söz, eğer milli birliğimizin çok çabuk toparlanması isteniliyor, iç ve dış
düşmanlara karşı güçlü olunmamız isteniyor ise, çok süratle Milli Mutabakat
Hükümeti kurulmalıdır. 2 Yıl sonra da erken seçime gidilmelidir. Mecliste
gurubu bulunan partiler ve meclis dışındaki partilerden de üye alınarak
kurulacak geniş tabanlı bir Milli Mutabakat Hükümeti, darbeyi de önler, terörü
de. Kalkınmayı da sağlayabilir. Birlik ve Beraberliğimizin bütünleşmesinde de
çok rol oynar.
Haydin
bu ülkeyi düşünüyor iseniz, geçmişte yaptığınız hatalar nedeniyle özür dilemek
yerine, geçmişten ders alarak geleceği şekillendirin.
NE
MUTLU BİZE Kİ, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK GİBİ BİR ÖNDERİMİZ VAR. ZORDA KALINCA
ATATÜRK’E SARILMAK DEĞİL, HER ZAMAN ONUN FİKİR VE DÜŞÜNCELERİNE DEĞER VERİP,
YOLUNDA, İZİNDE YÜRÜMELİYİZ.
Zekeriya
Tümer
15.08.2016
- Ulusalhaber1881@gmail.com